|
- We can't let Fat Yu lose face.
- Şişman Yu'nun itibar kaybetmesine izin veremeyiz.
- Though he dieted, he still remained too fat.
- Diyet yapmasına rağmen yine de çok şişman kaldı.
- Your dog is very fat.
- Köpeğin çok şişman.
- I don't think I'm fat.
- Ben şişman olduğumu sanmıyorum.
- Do I look fat in this dress?
- Bu elbisenin içinde şişman görünüyor muyum?
- The man was too fat to move by himself.
- Adam kendi başına hareket edemeyecek kadar şişmandı.
- She must go on a diet because she is too fat.
- Diyet yapmalı çünkü çok şişman.
- I'm a little fat.
- Ben biraz şişmanım.
- Tom is still fat.
- Tom hâlâ şişman.
- I wasn't fat when I was a kid.
- Ben çocukken şişman değildim.
- Tom is short and fat.
- Tom kısa ve şişman.
- You are a bit fat.
- Biraz şişmansın.
- Do you think I look fat?
- Sence şişman mı görünüyorum?
- I think I look fat in these jeans.
- Sanırım bu kotun içinde şişman görünüyorum.
- That cat is quite fat.
- O kedi oldukça şişman.
- You must go on a diet because you are too fat.
- Çok şişman olduğun için bir rejime başlamalısın.
- Tom's fat.
- Tom şişmandır.
- Ken's dog is very fat.
- Ken'in köpeği çok şişman.
- He's short and fat.
- O kısa ve şişman.
- Tom is very fat.
- Tom çok şişmanladı.
- Tom's not fat.
- Tom şişman değil.
- Is the new teacher fat?
- Yeni öğretmen şişman mı?
- That's why I'm so fat.
- Bu nedenle şişmanım.
- Is she pregnant or just fat?
- O, hamile mi yoksa sadece şişman mı?
- I'm too fat.
- Ben fazla şişmanım.
- That fat girl consumes too much sugary food.
- Şu şişman kız çok fazla şekerli yiyecek tüketiyor.
- Do you think I'm fat?
- Sizce ben şişman mıyım?
- He's both tall and fat.
- O hem uzun hem de şişman.
- I wasn't fat when I was a kid.
- Çocukken şişman değildim.
- I look so fat in this dress.
- Bu elbisenin içinde çok şişman görünüyorum.
- Beth protested, but her mother reminded her that she was incredibly fat.
- Beth itiraz etti ama annesi ona inanılmaz derecede şişman olduğunu ona hatırlattı.
- He is too fat to run quickly.
- Hızlı koşamayacak kadar şişman.
- I wasn't always this fat.
- Her zaman bu kadar şişman değildim.
- Their cattle are all fat.
- Onların sığırlarının hepsi şişman.
- Do I look fat in these jeans?
- Bu kotla şişman mı görünüyorum?
- My mom told me that I'm fat.
- Annem bana şişman olduğumu söyledi.
- I wonder if Tom is still fat.
- Tom'un hâlâ şişman olup olmadığını merak ediyorum.
- Tom asked me if I thought he looked fat.
- Tom bana şişman göründüğünü düşünüp düşünmediğimi sordu.
- You are a bit fat.
- Birazcık şişmansın.
- I am not too rich, too fat or too happy.
- Ben çok zengin, çok şişman veya çok mutlu değilim.
- The child who ate almost all this cake must be very fat.
- Bu pastanın neredeyse tamamını yiyen çocuk çok şişman olmalı.
- Tom's not fat.
- Tom şişman değildir.
- I don't like that fat kid who ate your lunch.
- Senin öğle yemeğini yiyen o şişman çocuğu sevmiyorum.
- Tom said Mary was too fat.
- Tom, Mary'nin çok şişman olduğunu söyledi.
- I called him a fat pig.
- Ona şişman bir domuz dedim.
- I am not rich, fat or happy.
- Ben zengin, şişman ya da mutlu değilim.
- Tom is tired of being told he's too fat.
- Tom çok şişman olduğunun söylenmesinden bıktı.
- Fat hens lay few eggs.
- Şişman tavuklar az yumurtlar.
- Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too many sweets.
- Sanayileşmiş ülkelerdeki birçok çocuk çok şişman çünkü çok fazla şeker yiyorlar.
- Rich people have fat cats.
- Zengin insanların şişman kedileri vardır.
- What's the name of that fat girl you used to date in high school?
- Lisede çıktığın şu şişman kızın adı nedir?
- Your mother is so fat, when she’s in town, Rome has eight hills.
- Annen o kadar şişman ki o şehirde olduğunda, Roma'nın sekiz tepesi oluyor.
- Why are you so fat?
- Neden bu kadar şişmansın?
- You must go on a diet because you are too fat.
- Diyete girmelisin çünkü çok şişmansın.
- I am too fat.
- Ben fazla şişmanım.
- My fingers are too fat to fit into these gloves.
- Parmaklarım bu eldivenlere sığmayacak kadar şişman.
- A fat cash register attracts robbers.
- Şişman bir yazar kasa hırsızları çeker.
- Tom is kind of fat, isn't he?
- Tom biraz şişman, değil mi?
- Tom said that Mary was too fat.
- Tom Mary'nin çok şişman olduğunu söyledi.
- That fat girl consumes too much sugary food.
- O şişman kız çok fazla şekerli yiyecek tüketiyor.
- I'm so fat.
- Çok şişmanım.
- I called her a fat pig.
- Ben ona şişman bir domuz dedim.
- He looks a bit fat.
- Biraz şişman görünüyor.
- I know I'm fat.
- Şişman olduğumu biliyorum.
- A fat guy with moustache just walked in.
- Bıyıklı, şişman bir adam şimdi içeri girdi.
- No, Laurie isn't fat.
- Hayır, Laurie şişman değil.
- You aren't fat.
- Şişman değilsiniz.
- I used to be fat like you.
- Eskiden ben de senin gibi şişmandım.
- I can't believe you called Tom fat.
- Tom'a şişman dediğine inanamıyorum.
- Tom wasn't fat.
- Tom şişman değildi.
- He's both tall and fat.
- Hem uzun hem de şişman.
- She loved fat men, so she decided to convert to Buddhism.
- Şişman erkekleri seviyordu, bu yüzden Budizm'e geçmeye karar verdi.
- I think I'm fat.
- Şişman olduğumu düşünüyorum.
- That's why I'm so fat.
- Bu yüzden bu kadar şişmanım.
- Tom isn't fat, but Mary is.
- Tom şişman değil ama Mary şişman.
- I've always been fat.
- Ben hep şişmandım.
- She's not fat.
- Şişman değil.
- Tom is short and fat.
- Tom kısa ve şişmandır.
- A fat guy with moustache just walked in.
- Bıyıklı şişman adam sadece içeri yürüdü.
- Do I look fat in these pants?
- Bu pantolonun içinde şişman görünüyor muyum?
- He doesn't look fat at all.
- Hiç de şişman görünmüyor.
- Tom's a big, fat slob.
- Tom büyük, şişman bir serseri.
- I am not too rich, too fat or too happy.
- Çok zengin, çok şişman ya da çok mutlu değilim.
- He's tall and fat, and he's always busy.
- Uzun boylu, şişman ve her zaman meşgul.
- Do I look fat?
- Şişman mı görünüyorum?
- I'm a little fat.
- Biraz şişmanım.
- My neighbor is a lovely fat woman.
- Komşum güzel şişman bir kadın.
- They're too fat.
- Onlar çok şişman.
- That girl over there is very fat.
- Oradaki kız çok şişman.
- I called him a fat pig.
- Ona şişman domuz diye hitap ettim.
- I used to be fat.
- Eskiden şişmandım.
- Tom is so fat he can hardly walk.
- Tom o kadar şişman ki zor yürüyor.
- Tom and Mary are fat.
- Tom ve Mary şişmandır.
- Tom's too fat.
- Tom çok şişman.
- Does this make me look fat?
- Bu beni şişman mı gösteriyor?
- Never call anyone fat.
- Asla kimseye şişman deme.
- I am not rich, fat or happy.
- Zengin, şişman ya da mutlu değilim.
- Were you fat when you were in high school?
- Lisedeyken de şişman mıydın?
- John is too fat to run fast.
- John, hızlı koşamayacak kadar şişman.
- That woman isn't fat, she is going to have a baby.
- O kadın şişman değil, o bir bebek sahibi olacak.
- I think I'm fat.
- Sanırım ben şişmanım.
- Do you think I look fat?
- Şişman göründüğümü düşünüyor musun?
- They said they fired me because I'm fat.
- Şişman olduğum için beni kovduklarını söylediler.
- Americans are fat.
- Amerikalılar şişmandır.
- Tom is too fat for Mary.
- Tom Mary için çok şişman.
- Do you think Mary is too fat to be a cheerleader?
- Sizce Mary amigo kız olmak için çok mu şişman?
- Your dog is very fat.
- Köpeğiniz çok şişman.
- He was large, not to say fat.
- Ona şişman denmez, iriydi.
- I wonder if Tom is still fat.
- Acaba Tom hala şişman mı?
- Tom isn't fat.
- Tom şişman değil.
- Tom said that Mary was too fat.
- Tom, Mary'nin çok şişman olduğunu söyledi.
- That dress makes you look fat.
- Bu elbise senin şişman görünmene sebep oluyor.
- Why are cooks fat?
- Aşçılar niçin şişmandırlar?
- I don't think I'm fat.
- Şişman olduğumu sanmıyorum.
- A fat guy with moustache just walked in.
- Bıyıklı şişman bir adam içeri girdi.
- It ain't over till the fat lady sings.
- Şişman kadın şarkı söyleyene kadar bitmez.
- I've always been fat.
- Ben her zaman şişmandım.
- You're not fat.
- Sen şişman değilsin.
- I'm extremely fat.
- Ben son derece şişmanım.
- I am rich, fat and happy.
- Zengin, şişman ve mutluyum.
- I'm pretty sure Tom's fat.
- Tom'un şişman olduğuna pek eminim.
- Tom is still fat.
- Tom hala şişman.
- She's old, ugly and fat.
- O yaşlı, çirkin ve şişman.
- Tom is too fat.
- Tom çok şişman.
- I think all fat people should go on a diet.
- Bütün şişman insanların diyet yapması gerektiğini düşünüyorum.
- Oh God, I look so fat in this.
- Tanrım, bunun içinde çok şişman görünüyorum.
- You aren't fat.
- Şişman değilsin.
- Tom is so fat he needs two seats on an airplane.
- Tom o kadar şişman ki bir uçakta iki koltuğa ihtiyacı var.
- Why are cooks fat?
- Aşçılar neden şişman?
- Do you think I'm fat?
- Sence şişman mıyım?
- He is too fat to run quickly.
- O, hızlı koşamayacak kadar şişman.
- I was fat when I was younger.
- Gençken şişmandım.
- Are you calling me fat?
- Bana şişman mı diyorsun?
- Do I look fat?
- Şişman görünüyor muyum?
- I didn't think Tom was that fat.
- Tom'un o kadar şişman olduğunu düşünmemiştim.
- Are you fat?
- Şişman mısınız?
- The fat woman was holding a monkey.
- Şişman kadın bir maymun tutuyordu.
- He was large, not to say fat.
- İri yapılıydı, şişman demiyorum.
- Your mamma's so fat, she'd break London Bridge.
- Annen o kadar şişman ki Londra Köprüsü'nü yıkabilir.
- Do you think Mary is too fat to be a cheerleader?
- Mary'nin bir ponpon kız olamayacak kadar şişman olduğunu düşünüyor musun?
- Do I look fat in this?
- Bunun içinde şişman mı görünüyorum?
- I don't think you're fat.
- Şişman olduğunu sanmıyorum.
- I called Tom a fat pig.
- Tom'a şişman domuz dedim.
- The child who ate almost all this cake must be very fat.
- Bu pastanın neredeyse hepsini yiyen çocuk çok şişman olmalı.
- I haven't always been this fat.
- Her zaman bu kadar şişman değildim.
- Though he dieted, he still remained too fat.
- O diyet yapmasına rağmen, hâlâ çok şişman kaldı.
- Tom was too fat for Mary.
- Mary'ye göre Tom çok şişmandı.
- I'm very fat.
- Ben çok şişmanım.
- I used to be fat like you.
- Senin gibi şişmandım.
- I used to be very fat.
- Eskiden çok şişmandım.
- Did you just call me fat?
- Az önce bana şişman mı dedin?
- Tom didn't expect Mary to be so fat.
- Tom, Mary'nin bu kadar şişman olmasını beklemiyordu.
- I was fat when I was younger.
- Ben gençken şişmandım.
- I am not fat!
- Şişman değilim!
- I'm very fat.
- Çok şişmanım.
- Tom is too fat for Mary.
- Tom, Mary için çok şişman.
- Fat people generally sweat a lot.
- Şişman insanlar genellikle çok terler.
- You think I'm fat, don't you?
- Sence şişmanım, değil mi?
- This fat guy is becoming a rude person.
- Bu şişman adam kaba biri olmaya başladı.
- Is she pregnant or just fat?
- Hamile mi yoksa sadece şişman mı?
- Tom isn't very fat.
- Tom çok şişman değil.
- He's short and fat.
- Kısa ve şişman.
- If Tom wouldn't eat so much, he wouldn't be so fat.
- Eğer Tom bu kadar çok yemeseydi, bu kadar şişman olmazdı.
- I wasn't always this fat.
- Ben her zaman bu kadar şişman değildim.
- I hate it when I have to sit between two fat guys on a plane.
- Uçakta iki şişman adamın arasında oturmak zorunda kalmaktan nefret ediyorum.
- The fat girl is eating too much sweets with lots of sugar.
- Şişman kız çok fazla şekerli tatlı yiyor.
- Tom was too fat for Mary.
- Tom, Mary için çok şişmandı.
- Do I look fat in this?
- Bunun içinde şişman görünüyor muyum?
- Tom is too fat to do that.
- Tom bunu yapmak için çok şişman.
- That woman isn't fat, she is going to have a baby.
- O kadın şişman değil, bir bebeği olacak.
- Tom is so fat he needs two seats on an airplane.
- Tom o kadar şişman ki uçakta iki koltuğa ihtiyacı var.
- The woman is fat.
- Kadın şişmandır.
- I'm not fat.
- Şişman değilim.
- My parents sent me to fat camp when I was thirteen.
- On üç yaşımdayken ailem beni şişmanlar kampına gönderdi.
- Tom's not very fat.
- Tom çok şişman değil.
- He's a little fat.
- O biraz şişman.
- Do I look fat in this dress?
- Bu elbisenin içinde şişman mı görünüyorum?
- A fat white cat sat on a wall and watched the two of them with sleepy eyes.
- Şişman beyaz bir kedi duvarın üzerine oturmuş uykulu gözlerle ikisini izliyordu.
- She's a middle-aged fat woman.
- O, orta yaşlı şişman bir kadındır.
- Your mamma's so fat, she'd break London Bridge.
- Senin annen o kadar şişmanki, Londra Köprüsü'nü çökertiyordu.
- She's short, but fat.
- O kısa ama şişman.
- I didn't think Tom was that fat.
- Tom'un o kadar şişman olduğunu düşünmedim.
- This cat is very fat.
- Bu kedi çok şişman.
- Your mother is so fat, when she’s in town, Rome has eight hills.
- Annen o kadar şişman ki, o şehirdeyken Roma'nın sekiz tane tepesi oluyor.
- A fat guy with moustache just walked in.
- Bıyıklı şişman bir adam içeriye geldi.
- I'm pretty sure Tom's fat.
- Tom'un şişman olduğuna oldukça eminim.
- She must go on a diet because she is too fat.
- Çok şişman olduğu için bir diyete girmeli.
- He is too fat to run fast.
- Hızlı koşmak için fazla şişman.
- Oh my God, I look so fat.
- Aman Tanrım, çok şişman görünüyorum.
- When did that fat cat eat the little yellow bird?
- Ne zaman o şişman kedi küçük sarı kuşu yedi?
- Tom is very fat, isn't he?
- Tom çok şişman, değil mi?
- I haven't always been this fat.
- Ben her zaman bu kadar şişman olmadım.
- He's a little fat.
- O birazcık şişman.
- Never call anyone fat.
- Kimseye şişman demeyin.
- Tom is a little fat.
- Tom biraz şişman.
- Their cattle are all fat.
- Sığırlarının hepsi şişman.
- Tom was too fat.
- Tom çok şişmandı.
- Tom was too fat for Mary.
- Tom Mary için çok şişmandı.
- Is Tom fat?
- Tom şişman mı?
- You're not fat.
- Şişman değilsin.
- He is the fattest person I have even seen.
- O şimdiye kadar gördüğüm en şişman insandır.
- Is Laurie fat?
- Laurie şişman mı?
- Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too much candy.
- Endüstrileşmiş ülkelerdeki pek çok çocuk çok fazla şeker yemesi nedeniyle çok şişman.
- Does this make me look fat?
- Bu beni şişman gösteriyor mu?
- Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too much candy.
- Sanayileşmiş ülkelerdeki birçok çocuk çok fazla şeker yediği için çok şişman.
- That dress makes you look fat.
- Bu elbise seni şişman gösteriyor.
- It's not over till the fat lady sings.
- Şişman kadın şarkı söyleyene kadar her şey bitmiş sayılmaz.
- John is too fat to run fast.
- John hızlı koşmak için fazla şişman.
- She's short and fat.
- Kısa ve şişman.
- You think I'm fat, don't you?
- Şişman olduğumu düşünüyorsun, değil mi?
- A fat white cat sat on a wall and watched the two of them with sleepy eyes.
- Şişman beyaz bir kedi, duvarın üstüne oturdu ve onların ikisini uykulu gözlerle izledi.
- I'm extremely fat.
- Aşırı şişmanım.
- She's not fat.
- O, şişman değildir.
- I am too fat.
- Ben çok şişmanım.
- Tom is a fat man.
- Tom şişman bir adam.
- A fat white cat sat on a wall and watched them with sleepy eyes.
- Şişman beyaz bir kedi duvarın üzerine oturmuş uykulu gözlerle onları izliyordu.
- I feel so fat.
- Kendimi çok şişman hissediyorum.
- I'm not fat!
- Ben şişman değilim!
- I hate it when I have to sit between two fat guys on a plane.
- Uçakta iki şişman adam arasında oturmak zorunda kaldığım zaman bundan nefret ederim.
- Do I look fat in these jeans?
- Bu pantolonla şişman görünüyor muyum?
- They're too fat.
- Çok şişmanlar.
- Tom gave John a fat lip.
- Tom, John'a şişman bir dudak verdi.
- I'm too fat.
- Ben çok şişmanım.
- They're fat.
- Onlar şişmanlar.
- I was fat.
- Ben şişmandım.
- She's a middle-aged fat woman.
- O orta yaşlı şişman bir kadın.
- What's the name of that fat girl you used to date in high school?
- Lisedeyken çıktığın o şişman kızın adı neydi?
- Tom's fat, isn't he?
- Tom şişman, değil mi?
- You look fat.
- Şişman görünüyorsun.
- Tom is kind of fat.
- Tom biraz şişman.
- He called me fat.
- Bana şişman dedi.
- Between you and me, the fat ugly man is on a diet.
- Aramızda kalsın, şişman çirkin adam diyette.
- Tom is very fat.
- Tom çok şişman.
- That girl over there is very fat.
- Şuradaki kız çok şişman.
- Tom is too fat to do that.
- Tom bunu yapamayacak kadar şişman.
- Did you call me fat?
- Bana şişman mı dedin?
- Tom called Mary fat.
- Tom, Mary'ye şişman dedi.
- I feel so fat.
- Çok şişman hissediyorum.
- Tom was too fat for Mary.
- Tom, Mary için fazla şişmandı.
- I called them fat pigs.
- Onlara şişman domuzlar diye hitap ettim.
- I don't like that fat kid who ate your lunch.
- Öğle yemeğini yiyen o şişman çocuktan hoşlanmıyorum.
- Were you fat when you were in high school?
- Sen lisedeyken şişman mıydın.
- That cat is quite fat.
- Bu kedi oldukça şişman.
- Tom called me fat.
- Tom bana şişman dedi.
- She's short and fat.
- O kısa ve şişman.
- When did that fat cat eat the little yellow bird?
- O şişman kedi küçük sarı kuşu ne zaman yedi?
- Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too many sweets.
- Endüstrileşmiş ülkelerdeki birçok çocuk çok fazla tatlı yediğinden çok şişman.
- Do I look fat in these pants?
- Bu pantolonun içinde şişman mı görünüyorum?
- I didn't use to be so fat.
- Eskiden bu kadar şişman değildim.
- Between ourselves, the fat ugly witch is on a diet.
- Aramızda kalsın, şişman çirkin cadı diyet yapıyor.
- The fat woman was holding a monkey.
- Şişman kadın elinde bir maymun tutuyordu.
- He looks a bit fat.
- Biraz şişman gözüküyor.
- I am not fat!
- Ben şişman değilim!
- I didn't use to be so fat.
- Bu kadar şişman değildim.
Show More (257)
|
|
- The use of fat and blood is also subject to strict rules.
- Yağ ve kan kullanımı da katı kurallara tabidir.
- Yet truly, the fat he shall burn upon it, just as is usually done with the victims of peace offerings.
- Oysa gerçekten, esenlik kurbanlarına genelde yapıldığı gibi, onun üzerinde yağı yakacaktır.
- Yet truly, the fat he shall burn upon it, just as is usually done with the victims of peace offerings.
- Ama gerçekten de, esenlik sunularının kurbanlarına genellikle yapıldığı gibi, üzerine yağ yakacaktır.
- When metabolism increases, it accelerates the speed at which fat and other body tissues break down.
- Metabolizma hızlandığında, yağ ve diğer vücut dokularının parçalanma hızı da artar.
- Biotin is needed in tiny amounts to help the body break down fat.
- Biotin, vücudun yağları parçalamasına yardımcı olmak için küçük miktarlarda gereklidir.
- This type of fat helps break down food.
- Bu tür yağlar yiyeceklerin parçalanmasına yardımcı olur.
- We need to do the exercise to unlock the carbon and break down the fat in the first place.
- Karbonun kilidini açmak ve ilk etapta yağı parçalamak için egzersiz yapmamız gerekir.
- Fennel tea is also known to help the body break down unwanted fat more efficiently.
- Rezene çayının da vücudun istenmeyen yağları daha verimli bir şekilde parçalamasına yardımcı olduğu bilinmektedir.
- Yet truly, the fat he shall burn upon it, just as is usually done with the victims of peace offerings.
- Ancak gerçekte, esenlik kurbanlarının kurbanlarına genellikle yapıldığı gibi, yağını onun üzerinde yakacaktır.
- Mary wants to lose some fat, but Tom thinks that she shouldn't.
- Mary biraz yağ kaybetmek istiyor ama Tom bunu yapmaması gerektiğini düşünüyor.
- Skim off the fat.
- Yağı sıyırarak al.
- The body converts extra calories into fat.
- Vücut fazla kalorileri yağa dönüştürür.
- You had better cut out the fat.
- Yağı azaltsan iyi edersin.
- Skim off the fat.
- Yağını sıyır.
- I asked the butcher to trim all the fat off of the meat.
- Kasaptan etin tüm yağlarını kesmesini istedim.
- A camel can store a large amount of fat in the hump on its back.
- Bir deve sırtındaki hörgücünde büyük miktarda yağ depolayabilir.
- The body converts extra calories into fat.
- Vücut ekstra kaloriyi yağa dönüştürür.
- You had better cut out the fat.
- Yağı kesseniz iyi olur.
- Denmark has introduced the world's first fat tax.
- Danimarka dünyanın ilk yağ vergisini tanıttı.
- She once proudly stated that she was going to lose 5 kilos of fat in a single month.
- Bir keresinde gururla bir ay içinde 5 kilo yağ kaybedeceğini söylemişti.
- Mary wants to lose some fat, but Tom thinks that she shouldn't.
- Mary biraz yağ kaybetmek istiyor ama Tom onun bunu yapmaması gerektiğini düşünüyor.
- Denmark has introduced the world's first fat tax.
- Danimarka dünyanın ilk yağ vergisini uygulamaya koydu.
- Eating too much fat is supposed to cause heart disease.
- Çok fazla yağ yemenin kalp hastalığına neden olduğu düşünülüyor.
- Does your diet have too much fat?
- Diyetinizde çok fazla yağ var mı?
Show More (21)
|