| 1 |
pick |
almak |
v. |
|
- The Environmental Committee has offered to pick those up.
- Çevre Komitesi bunları almayı teklif etti.
- Then these two nice boys came to pick me up.
- Sonra bu iki kibar çocuk beni almaya geldi.
- Then these two nice boys came to pick me up.
- Sonra bu iki hoş çocuk beni almaya geldi.
- Then these two nice boys came to pick me up.
- Sonra bu iki yakışıklı çocuk beni almaya geldi.
- I'll go pick her up and bring her tonight.
- Gidip onu alıp bu gece buraya getireceğim.
- I'll go pick her up and bring her tonight.
- Gidip onu alacağım ve bu gece getireceğim.
- I picked them up who knows how long ago.
- Onları kim bilir ne kadar zaman önce aldım.
- I'll go pick her up and bring her tonight.
- Bu gece gidip onu alacağım.
- I've come to pick you up.
- Seni almaya geldim.
- I picked the lock.
- Ben kilidi aldım.
- Tom picked the book off the floor.
- Tom kitabı yerden aldı.
- Let's pick her up.
- Onu alalım.
- I'm going to pick them up.
- Onları alacağım.
- She's coming to pick me up.
- Beni almaya geliyor.
- I'll pick you up at seven.
- Saat yedide seni arabayla alacağım.
- Please pick me up at the hotel at six o'clock.
- Lütfen beni saat altıda otelden al.
- Is Tom coming to pick you up?
- Tom seni almak için geliyor mu?
- I will pick you up around six.
- Altı civarında seni alacağım.
- I'll pick him up later.
- Onu daha sonra alacağım.
- I'll pick you up in ten minutes.
- Seni on dakika içinde alırım.
- I'll come at five to pick you up at your place.
- Saat beşte gelip seni evinden alacağım.
- Tom can come and pick it up today.
- Tom bugün gelebilir ve onu alabilir.
- I forgot to tell Tom who was going to pick him up at the airport.
- Tom'a onu havaalanından kimin alacağını söylemeyi unuttum.
- Tell Tom I'll be picking him up.
- Tom'a onu alacağımı söyle.
- Isn't Tom picking you up for lunch?
- Tom öğle yemeği için sizi almıyor mu?
- I hope Tom will come and pick me up at the airport.
- Tom'un gelip beni havaalanından alacağını umuyorum.
- Is Tom coming to pick you up?
- Tom seni almaya gelecek mi?
- He picked me up on his way home.
- O, eve giderken beni arabasına aldı.
- We'll pick you up as soon as we can.
- En kısa zamanda seni alacağız.
- When should I come to pick you up tomorrow?
- Yarın seni kaçta gelip alayım?
- We're coming to pick you up.
- Seni almak için geliyoruz.
- He picked me up on his way home.
- Eve giderken beni aldı.
- I've come to pick Tom up.
- Tom'u almaya geldim.
- Tom picked Mary up at a bar.
- Tom Mary'yi bardan aldı.
- Tom is coming to pick you up.
- Tom seni almaya geliyor.
- I'll pick her up in an hour.
- Onu bir saat içinde alacağım.
- Tom is going to pick the kids up after school.
- Tom okuldan sonra çocukları almaya gidecek.
- Pick this up and go over there.
- Bunu al ve oraya git.
- Can I pick the desk by the window?
- Pencereye yakın masayı alabilir miyim?
- Tom said he'll pick you up from practice tomorrow.
- Tom yarın seni antrenmandan alacağını söyledi.
- What time's Tom picking you up?
- Tom saat kaçta seni alıyor?
- When are you picking it up?
- Ne zaman alacaksın?
- Tom picked a flower and smelled it.
- Tom bir çiçek aldı ve kokladı.
- Do you think Tom is going to come to pick you up?
- Tom'un seni almaya geleceğini mi sanıyorsun?
- I picked him up at school.
- Onu okuldan aldım.
- I'm here to pick them up.
- Onları almak için buradayım.
- Somebody must've picked it up.
- Biri onu almış olmalı.
- Tom came to pick me up after work.
- Tom işten sonra beni almaya geldi.
- Tom is coming to pick us up.
- Tom bizi almaya geliyor.
- Are you picking me up at 7 tomorrow morning?
- Yarın sabah 7'de beni alacak mısın?
- I picked Tom up at the station.
- Ben Tom'u istasyondan aldım.
- Do you want me to come and pick you up?
- Gelip seni almamı ister misin?
Show More (49)
|
| 2 |
pick |
seçmek |
v. |
|
- So, pick a song from the album, put your own spin on it.
- Albümden bir şarkı seç ve ona kendi yorumunu kat.
- So, pick a song from the album, put your own spin on it.
- O halde albümden bir şarkı seçin ve ona kendi yorumunuzu ekleyin.
- I definitely picked the wrong season for reading this book.
- Bu kitabı okumak için kesinlikle yanlış mevsimi seçmişim.
- Pick another player that you want to draw a cactus card.
- Kaktüs kartı çekmesini istediğin bir başka oyuncu seç.
- Well, not when you pick those people to create an economic plan.
- Ekonomik bir plan oluşturmak için bu insanları seçerseniz olmaz.
- Pick another player that you want to draw a cactus card.
- Kaktüs kartı çekmek istediğiniz başka bir oyuncuyu seçin.
- Pick some spring clothes for this nice couple.
- Bu sevimli çift için baharlık kıyafetler seç.
- Consider your dog as a human being when picking a tent.
- Çadır seçerken köpeğinizi bir insan gibi düşünün.
- Pick some spring clothes for this nice couple.
- Bu sevimli çift için bahar kıyafetleri seçin.
- Pick another player that you want to draw a cactus card.
- Kaktüs kartı çekmesini istediğiniz başka bir oyuncu seçin.
- He picked tonight to watch our set.
- Setimizi izlemek için bu geceyi seçti.
- He picked tonight to watch our set.
- Setimizi izlemek için bu geceyi seçmiş.
- We hope Israel picks a new leader in elections next month who is truly committed to a two-state solution.
- İsrail'in önümüzdeki ay yapılacak seçimlerde iki devletli çözüme gerçekten bağlı yeni bir lider seçmesini umuyoruz.
- We hope Israel picks a new leader in elections next month who is truly committed to a two-state solution.
- Umarız İsrailliler gelecek ay yapılacak seçimde iki devletli çözüme inanan bir lider seçerler.
- Pick some spring clothes for this nice couple.
- Bu sevimli çift için güzel bahar kıyafetleri seçin.
- Tom picked an apple and handed it to Mary.
- Tom bir elma seçti ve onu Mary'ye uzattı.
- Just pick one.
- Seç birini.
- She looked at a few dresses and picked the most expensive one.
- Birkaç elbiseye baktı ve en pahalı olanı seçti.
- Tom hoped that one of the teams would pick him.
- Tom takımlardan birinin onu seçeceğini umuyordu.
- Tom picked the fight.
- Tom dövüşü seçti.
- Pick a book for yourself!
- Kendiniz için bir kitap seçin!
- Tom picked the fight.
- Tom kavgayı seçti.
- Just take your pick.
- Birini seç.
- Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
- Aşk bir oyun değildir, bu yüzden en iyi kısımları seçemezsiniz!
- Why didn't you pick me?
- Niçin beni seçmedin?
- Can I pick the desk by the window?
- Cam kenarındaki masayı seçebilir miyim?
- Why did you pick her?
- Neden onu seçtin?
- I think you should pick her.
- Bence onu seçmelisin.
- Just take your pick.
- Seçimini yap.
- Pick a book for yourself!
- Kendine bir kitap seç!
Show More (27)
|
| 3 |
pick |
toplamak |
v. |
|
- It does not give me the right or an Irish farmer the right to pick grapes or olives in the south of Spain.
- Bu bana ya da İrlandalı bir çiftçiye İspanya'nın güneyinde üzüm ya da zeytin toplama hakkı vermez.
- I picked them up who knows how long ago.
- Kim bilir ne kadar zaman önce onları topladım.
- Tom gave Mary some flowers he'd picked.
- Tom Mary'ye topladığı çiçeklerden verdi.
- I'm not picking your figs.
- İncirlerini toplamıyorum.
- Stop fooling around and help me pick this mess up!
- Dalga geçmeyi bırak da şu pisliği toplamama yardım et!
- Tom climbed over the fence and picked some apples from the tree.
- Tom çitin üzerinden tırmandı ve ağaçtan biraz elma topladı.
- The boy is picking yellow flowers.
- Çocuk sarı çiçekler topluyor.
- Who picked all the peaches?
- Tüm şeftalileri kim topladı?
- I was picking strawberries in the garden.
- Ben bahçede çilek topluyordum.
- Tom is picking oranges.
- Tom portakal topluyor.
- Tom picked some flowers from his garden for Mary.
- Tom, Mary için bahçesinden çiçek topladı.
- The boy is picking yellow flowers.
- Oğlan sarı çiçekleri topluyor.
Show More (9)
|
| 4 |
pick |
ayırmak |
v. |
|
- The IGC must not unravel the Convention, must not pick it apart.
- Hükûmetlerarası Konferans, Sözleşmeyi çözmemeli, parçalara ayırmamalıdır.
- The IGC must not unravel the Convention, must not pick it apart.
- IGC Sözleşmeyi çözmemeli, onu parçalara ayırmamalıdır.
Show More (-1)
|
| 5 |
pick |
kazma |
n. |
|
- She bought three new picks.
- Üç yeni kazma aldı.
Show More (-2)
|
| 6 |
pick |
çalmak |
v. |
|
- He had his pocket picked in the crowd.
- Kalabalığın içinde cebindekileri çaldırdı.
Show More (-2)
|
| 7 |
pick |
toplanmak |
v. |
|
- The apples are not ready to pick yet.
- Elmalar henüz toplanmaya hazır değil.
Show More (-2)
|
| 8 |
pick |
koparmak |
v. |
|
- Tom picked an apple from the tree.
- Tom ağaçtan bir elma kopardı.
Show More (-2)
|
