1 |
relax |
rahatlamak |
v. |
|
- In their words, Dorte Schmidt-Brown was a hysterical woman who should try to relax a little.
- Onların ifadesiyle, Dorte Schmidt-Brown biraz rahatlamaya çalışması gereken histerik bir kadındı.
- In their words, Dorte Schmidt-Brown was a hysterical woman who should try to relax a little.
- Onların ifadesiyle Dorte Schmidt-Brown biraz rahatlamaya çalışması gereken histerik bir kadındı.
- I ask you not to relax.
- Sizden rahatlamamanızı rica ediyorum.
- Find a quiet place to relax, and eat or drink something sweet.
- Rahatlamak için sakin bir yer bulun ve tatlı bir şeyler yiyin ya da için.
- I have a bit of time to relax.
- Rahatlamak için biraz zamanım var.
- Just relax a moment.
- Biraz rahatla.
- It takes time to relax.
- Rahatlamak zaman alır.
- I feel relaxed with him.
- Onunla rahatlamış hissediyorum.
- Listen to this music and relax.
- Bu müziği dinle ve rahatla.
- Tom looks pretty relaxed.
- Tom oldukça rahatlamış görünüyor.
- You should both just relax.
- İkiniz de rahatlamalısınız.
- You don't look very relaxed.
- Pek rahatlamış görünmüyorsun.
- I drink to relax.
- Rahatlamak için içerim.
- I told Tom to just relax.
- Tom'a rahatlamasını söyledim.
- Tom seemed to be relaxed.
- Tom rahatlamış görünüyordu.
- He needs time to relax.
- Rahatlamak için zamana ihtiyacı var.
- I want to relax.
- Rahatlamak istiyorum.
- I was relaxed.
- Rahatlamıştım.
- You need to relax.
- Rahatlamalısın.
- Tell them to relax.
- Onlara rahatlamalarını söyle.
- I'm really looking forward to relaxing this weekend.
- Bu hafta sonu rahatlamayı dört gözle bekliyorum.
- I think Tom is relaxed.
- Tom'un rahatlamış olduğunu düşünüyorum.
- You must relax.
- Rahatlamalısınız.
- Would you just try to relax?
- Biraz rahatlamaya çalışır mısın?
- Now just relax.
- Şimdi rahatla.
- Now just relax.
- Şimdi bir rahatla.
- Tom looks relaxed.
- Tom rahatlamış görünüyor.
- I've got to relax.
- Rahatlamam lazım.
- Tom needs to learn to relax.
- Tom'un rahatlamayı öğrenmesi gerekiyor.
- Tell him to relax.
- Ona rahatlamasını söyle.
- You should try to relax.
- Rahatlamaya çalışmalısın.
- Relax, have fun, and enjoy yourself.
- Rahatla, eğlen ve keyfine bak.
- Tom should relax.
- Tom rahatlamalı.
- Tom doesn't want to relax.
- Tom rahatlamak istemiyor.
- I was pretty relaxed.
- Ben oldukça rahatlamıştım.
- Stay right here and relax.
- Burada kal ve rahatla.
- She needs time to relax.
- Rahatlamak için zamana ihtiyacı var.
- Don't tell me to relax.
- Bana rahatlamamı söyleme.
- I often listen to soothing music in order to relax.
- Rahatlamak için sık sık sakinleştirici müzik dinlerim.
- Relax for a while.
- Biraz rahatla.
- Why don't you try to relax?
- Neden rahatlamaya çalışmıyorsun?
- I want you to lay back and relax.
- Arkana yaslanıp rahatlamanı istiyorum.
- Tom looks relaxed and rested.
- Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyor.
- Tom didn't want to relax.
- Tom rahatlamak istemedi.
- She was relaxed.
- Rahatlamıştı.
- I felt much more relaxed.
- Kendimi çok daha rahatlamış hissettim.
- In order to relax, I need to listen to soothing music.
- Rahatlamak için, rahatlatıcı müzik dinlemem gerekiyor.
- Tom said Mary just needs to relax.
- Tom, Mary'nin sadece rahatlamaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Take a deep breath and then relax.
- Derin bir nefes al ve sonra rahatla.
- Tom always seems to be relaxed.
- Tom her zaman rahatlamış görünüyor.
- Don't you tell me to relax.
- Sakın bana rahatlamamı söyleme.
- Tom seemed relaxed.
- Tom rahatlamış görünüyordu.
- From time to time, I want to relax and forget everything.
- Ara sıra rahatlamak ve her şeyi unutmak istiyorum.
- You ought to relax a bit.
- Biraz rahatlamalısınız.
- You need to try to relax.
- Rahatlamaya çalışmalısın.
- Tom was relaxed.
- Tom rahatlamıştı.
- I wish everybody would just relax.
- Keşke herkes rahatlasa.
- Is she coming here to relax?
- Buraya rahatlamak için mi geliyor?
- How do you relax?
- Nasıl rahatlarsın?
- It's hard to relax when you have a headache.
- Başın ağrırken rahatlamak zordur.
- You should relax a little.
- Biraz rahatlamalısın.
- You should relax a bit.
- Biraz rahatlamalısın.
- You look relaxed.
- Rahatlamış görünüyorsun.
- Why don't you just sit down and relax?
- Neden oturup rahatlamıyorsun?
- To relax, breathe slowly.
- Rahatlamak için, yavaş yavaş nefes alın.
- Tom seems quite relaxed.
- Tom oldukça rahatlamış görünüyor.
- He feels relaxed when he's playing the guitar.
- Gitar çalarken rahatlamış hisseder.
- Take a deep breath and relax.
- Derin bir nefes al ve rahatla.
- I told Tom to relax and take it easy.
- Tom'a rahatlamasını ve sakin olmasını söyledim.
- Tom has to learn to relax.
- Tom rahatlamayı öğrenmek zorunda.
- I'd like to relax and take it easy for a while.
- Bir süre dinlenmek ve rahatlamak istiyorum.
- Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.
- Çocuklarımın okul masraflarının ne kadar olduğunu bildiğimden, bir bira içip rahatlamak mümkün değil.
- You just have to relax, OK?
- Sadece rahatlamalısın, tamam mı?
- It's now time to relax.
- Şimdi rahatlama zamanı.
- You'd better relax a bit.
- Biraz rahatlasan iyi edersin.
- You seem so relaxed.
- Çok rahatlamış görünüyorsun.
- Relax for a second.
- Bir saniye rahatla.
- I was very relaxed.
- Çok rahatlamıştım.
- I often listen to soothing music in order to relax.
- Rahatlamak için sık sık rahatlatıcı müzik dinlerim.
- Go home and relax.
- Eve git ve rahatla.
- Let him relax.
- Bırakın rahatlasın.
- Just relax.
- Rahatınıza bakın.
- Just sit and relax.
- Otur ve rahatla.
- Tom said I looked relaxed.
- Tom rahatlamış göründüğümü söyledi.
- We're supposed to relax.
- Rahatlamamız gerekiyor.
- Tom looked relaxed and rested.
- Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyordu.
- Tom seems relaxed.
- Tom rahatlamış görünüyor.
- I'd recommend that you try to relax.
- Rahatlamaya çalışmanı tavsiye ederim.
- Would you just try to relax?
- Rahatlamaya çalışır mısın ya?
- I need to relax.
- Rahatlamam lazım.
- Tom needs to relax.
- Tom'un rahatlamaya ihtiyacı var.
- Tom wanted to relax.
- Tom rahatlamak istedi.
- Listening to music is a great way to relax.
- Müzik dinlemek rahatlamak için harika bir yoldur.
- Before going home, I have a few drinks to relax.
- Eve gitmeden önce, rahatlamak için birkaç içki içerim.
- Everyone looked relaxed.
- Herkes rahatlamış görünüyordu.
- Everyone needs to relax.
- Herkesin rahatlamaya ihtiyacı var.
- Tom told Mary to just relax.
- Tom, Mary'ye rahatlamasını söyledi.
- To relax, breathe slowly.
- Rahatlamak için yavaş nefes alın.
- I don't have time to relax.
- Rahatlamak için zamanım yok.
- Just close your eyes and relax.
- Sadece gözlerini kapat ve rahatla.
- On Sundays I relax.
- Pazar günleri rahatlarım.
- I feel very relaxed.
- Çok rahatlamış hissediyorum.
- You should relax.
- Rahatlamalısın.
- Tom looked like he was relaxed.
- Tom rahatlamış gibi görünüyordu.
- I really think you should try to relax.
- Bence gerçekten rahatlamaya çalışmalısın.
- I just want to help you relax.
- Sadece rahatlamana yardım etmek istiyorum.
- No sooner had I sat down and relaxed than the phone rang.
- Ben oturup rahatlar rahatlamaz, telefon çaldı.
- Recess is a good chance for kids to run around and relax.
- Teneffüs çocukların koşturup rahatlaması açısından güzel oluyor.
- You need to relax a bit.
- Biraz rahatlamalısın.
- Relax, will you?
- Rahatla, olur mu?
- He gave her a drug to make her relax.
- Rahatlaması için ona bir ilaç verdi.
- The time to relax is when you don't have time for it.
- Rahatlamak için zamanın olmadığı zamandır.
- Tom wanted me to sit down and relax.
- Tom oturup rahatlamamı istedi.
- Relax a moment.
- Biraz rahatla.
- I drink to relax.
- Rahatlamak için içiyorum.
- Tom said Mary just needs to relax.
- Tom, Mary'nin rahatlamaya ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Tom and Mary need to relax.
- Tom ve Mary'nin rahatlaması gerek.
- Relax, you're doing fine.
- Rahatla, iyi gidiyorsun.
- I want you to relax.
- Rahatlamanı istiyorum.
- We came here to relax.
- Buraya rahatlamak için geldik.
- They said they were relaxed.
- Rahatlamış olduklarını söylediler.
- I told Tom to relax.
- Tom'a rahatlamasını söyledim.
- I feel relaxed with him.
- Onun yanında kendimi rahatlamış hissediyorum.
- It takes a while to relax.
- Rahatlamak biraz zaman alıyor.
- Tom seems to be relaxed.
- Tom rahatlamış görünüyor.
- Tom was very relaxed.
- Tom çok rahatlamıştı.
- No sooner had I sat down and relaxed than the phone rang.
- Tam oturup rahatlamıştım ki, telefon çaldı.
- Tom began to relax.
- Tom rahatlamaya başladı.
- I've got to relax.
- Rahatlamalıyım.
- Don't you tell me to relax.
- Bana rahatlamamı söyleme.
- Try to relax.
- Rahatlamaya çalış.
- What's your favorite way to relax?
- Rahatlamak için en sevdiğiniz yol nedir?
- Tom is starting to relax.
- Tom rahatlamaya başlıyor.
- Relax for a minute.
- Bir dakika rahatla.
- Please relax and take it easy.
- Lütfen rahatla ve sakin ol.
- We just needed to relax.
- Sadece rahatlamaya ihtiyacımız vardı.
- Let Tom relax.
- Tom'un rahatlamasına izin ver.
- Give me time to relax.
- Rahatlamam için zaman ver.
- Let them relax.
- Rahatlasınlar.
- Listening to music is a great way to relax.
- Müzik dinlemek rahatlamak için harika bir yol.
- Tom and Mary both relaxed.
- Tom ve Mary rahatlamışlar.
- Just try to relax.
- Rahatlamaya çalışın.
- In order to relax, I need to listen to soothing music.
- Rahatlamak için sakinleştirici müzik dinlemeliyim.
- Relax and slow down.
- Rahatla ve yavaşla.
- You ought to relax a bit.
- Biraz rahatlamalısın.
- Will you sit down and relax?
- Oturup rahatlar mısın?
- Why don't you relax a bit?
- Neden biraz rahatlamıyorsun?
- I'm still relaxing.
- Hâlâ rahatlamaktayım.
- I like to relax with a good novel.
- İyi bir romanla rahatlamayı severim.
- Just relax a minute.
- Bir dakika rahatla.
- Tell Tom to relax.
- Tom'a rahatlamasını söyle.
- I'm starting to relax.
- Rahatlamaya başlıyorum.
- Tom needs to learn to relax.
- Tom'un rahatlamayı öğrenmesi gerek.
- Tom wants to relax.
- Tom rahatlamak istiyor.
- Tom needs time to relax.
- Tom'un rahatlamak için zamana ihtiyacı var.
- Try to relax.
- Rahatlamaya çalışın.
- Just relax.
- Bir rahatla ya.
- Tom said he wanted to relax a little bit.
- Tom biraz rahatlamak istediğini söyledi.
- Let Tom relax.
- Bırak Tom rahatlasın.
- Tell her to relax.
- Ona rahatlamasını söyle.
- I should relax.
- Rahatlamalıyım.
- Tom doesn't have time to relax.
- Tom'un rahatlamak için zamanı yok.
- This music allows you to relax after work.
- Bu müzik işten sonra rahatlamanızı sağlar.
- You'd better relax a bit.
- Biraz rahatlasan iyi olur.
- Some people relax by reading.
- Bazı insanlar okuyarak rahatlar.
Show More (164)
|
2 |
relax |
dinlenmek |
v. |
|
- There are plenty of green spaces to relax.
- Dinlenmek için çok sayıda yeşil alan bulunmaktadır.
- There are plenty of green spaces to relax.
- Dinlenmek için çok sayıda yeşillik bölgeleri bulunmaktadır.
- There are plenty of green spaces to relax.
- Dinlenmek için bolca yeşil alan var.
- Now we can all relax.
- Şimdi hepimiz dinlenebiliriz.
- He's relaxing at home.
- Evde dinleniyor.
- Go home and relax.
- Eve git ve dinlen.
- Why don't you sit down and relax?
- Neden oturup dinlenmiyorsun?
- Mary doesn't know how to relax and enjoy life.
- Mary nasıl dinleneceğini ve hayattan nasıl zevk alacağını bilmiyor.
- It's hard to relax when you have a headache.
- Başın ağrıyorsa dinlenmek zordur.
- I have a bit of time to relax.
- Dinlenmek için biraz zamanım var.
- Some people are killing time relaxing on park benches.
- Bazı insanlar parktaki banklarda dinlenerek zaman öldürüyor.
- Recess is a good chance for kids to run around and relax.
- Teneffüs, çocukların koşup dinlenmeleri için iyi bir fırsattır.
- My mother usually relaxes and sleeps after lunch.
- Annem genellikle öğle yemeğinden sonra dinlenir ve uyur.
- Tom didn't want to relax.
- Tom dinlenmek istemedi.
- Just relax a moment.
- Sadece bir süre dinlen.
- From time to time, I want to relax and forget everything.
- Zaman zaman dinlenmek ve her şeyi unutmak istiyorum.
- Tom is relaxing alone at home.
- Tom evde tek başına dinleniyor.
- I'd recommend that you try to relax.
- Dinlenmeye çalışmanı öneririm.
- Tom didn't have time to relax.
- Tom'un dinlenmek için zamanı yoktu.
- You're supposed to be relaxing, aren't you?
- Dinleniyor olman gerekiyor, değil mi?
- I really think you should try to relax.
- Gerçekten dinlenmeye çalışman gerektiğini düşünüyorum.
- You need to try to relax.
- Dinlenmeye çalışmalısın.
- If you arrive home before me, please feel free to have a few drinks and relax.
- Eve benden önce varırsanız, lütfen birkaç kadeh içki içip dinlenmekten çekinmeyin.
- This music allows you to relax after work.
- Bu müzik işten sonra dinlenmenize olanak verir.
- He is relaxing in his home.
- O, evinde dinleniyor.
- Everyone needs to relax.
- Herkesin dinlenmesi gerekiyor.
- Let him relax.
- O dinlensin.
- You should try to relax.
- Dinlenmeye çalışmalısın.
- You just have to relax, OK?
- Sadece dinlenmek zorundasın, tamam mı?
- He's relaxing at home.
- O, evde dinleniyor.
- We came here to relax.
- Biz dinlenmek için buraya geldik.
- We're supposed to relax.
- Dinlenmemiz gerekiyor.
- I spent last Sunday relaxing at home.
- Geçen pazarı evde dinlenerek geçirdim.
- On Sundays I relax.
- Pazar günleri dinlenirim.
- Tom wants to relax.
- Tom dinlenmek istiyor.
- We relaxed in the living room.
- Biz oturma odasında dinlendik.
- He is relaxing in his home.
- Evinde dinleniyor.
- Last Sunday I relaxed at home.
- Geçen pazar evde dinlendim.
- Tom doesn't want to relax.
- Tom dinlenmek istemiyor.
- She needs time to relax.
- Onun dinlenmek için zamana ihtiyacı var.
- Please relax and take it easy.
- Lütfen dinlenin ve ağırdan alın.
- Tell him to relax.
- Ona dinlenmesini söyle.
- Tom was relaxing, drinking a glass of wine.
- Tom bir kadeh şarap içerek dinleniyordu.
- You're supposed to be relaxing, aren't you?
- Dinleniyor olman gerekiyordu, değil mi?
- Tom and I relax in different ways.
- Tom ve ben farklı şekillerde dinleniyoruz.
- They relaxed on the beach.
- Sahilde dinlendiler.
- I think we can relax now.
- Sanırım şimdi dinlenebiliriz.
- How do you relax in your spare time?
- Boş vaktinde nasıl dinlenirsin?
- It was not time for relaxing at a place like this.
- Böyle bir yerde dinlenmenin zamanı değildi.
- Tom wanted me to sit down and relax.
- Tom oturmamı ve dinlenmemi istedi.
- I'm really looking forward to relaxing this weekend.
- Bu hafta sonu dinlenmek için sabırsızlanıyorum.
- Tom and Mary need to relax.
- Tom ve Mary'nin dinlenmesi gerekiyor.
- Did she come here to relax?
- Buraya dinlenmek için mi geldi?
- Tom is relaxing alone at home.
- Tom evde yalnız dinleniyor.
- How do you relax in your spare time?
- Boş zamanlarında nasıl dinleniyorsun?
- I'm still relaxing.
- Ben hâlâ dinleniyorum.
- Tom wanted to stay home and relax instead of hiking with his children.
- Tom çocuklarıyla yürüyüş yapmak yerine evde kalıp dinlenmek istedi.
- Let's relax for a few minutes.
- Birkaç dakika dinlenelim.
- It's now time to relax.
- Şimdi dinlenme zamanı.
- Some people relax by reading.
- Bazı insanlar okuyarak dinlenirler.
- You should go home and relax.
- Eve gitmelisin ve dinlenmelisin.
- I had no chance to relax there.
- Benim orada dinlenmek için hiç fırsatım yoktu.
- Why don't you relax a bit?
- Neden biraz dinlenmiyorsun?
- Let them relax.
- Onlar dinlensin.
- Tom needs time to relax.
- Tom'un dinlenmek için zamana ihtiyacı var.
- I'd love to be able to find more time that I could spend relaxing.
- Dinlenerek geçirebileceğim daha fazla zaman bulabilmeyi istiyorum.
- The cats are relaxing in the sun.
- Kediler güneşin altında dinleniyorlar.
- Do you have a lot of time to relax?
- Dinlenmek için çok zamanın var mı?
- You can just sit there and relax a bit if you like.
- İstersen orada oturup biraz dinlenebilirsin.
- Let's relax a little bit.
- Biraz dinlenelim.
- Just try to relax.
- Sadece dinlenmeye çalış.
- I just want to sit on the beach and relax for a week.
- Bir hafta boyunca sahilde oturup dinlenmek istiyorum.
- We've got a little time to relax.
- Dinlenmek için biraz zamanımız var.
- Tom is relaxing at home.
- Tom evde dinleniyor.
- I want to find somewhere I can sit down and relax.
- Oturup dinlenebileceğim bir yer bulmak istiyorum.
- Tom relaxed on the couch.
- Tom kanepede dinlendi.
- Give me time to relax.
- Bana dinlenmek için zaman verin.
- He likes to relax at home with his family when he is on leave from the Air Force.
- O, hava kuvvetlerinden izinli iken ailesiyle birlikte evde dinlenmeyi sever.
- It was not time for relaxing at a place like this.
- Böyle bir yerde dinlenmek için zamanı değildi.
- You should both just relax.
- İkiniz de sadece dinlenmelisiniz.
- Tom doesn't have time to relax.
- Tom'un dinlenecek zamanı yok.
- Will you sit down and relax?
- Oturup dinlenir misin?
- I told Tom to relax.
- Tom'a dinlenmesini söyledim.
- Stay right here and relax.
- Burada kal ve dinlen.
- We've got a little time to relax.
- Dinlenmek için biraz vaktimiz var.
- Tom needs to relax.
- Tom'un dinlenmesi gerekir.
- You need to relax.
- Dinlenmelisin.
- Just sit and relax.
- Sadece otur ve dinlen.
- I spent last Sunday relaxing at home.
- Geçen pazar gününü evde dinlenerek geçirdim.
- You need to relax a bit.
- Biraz dinlenmeniz gerekiyor.
- Let's stop working and relax for a while.
- Çalışmayı bırakalım ve bir süre dinlenelim.
- I'd like to relax and take it easy for a while.
- Bir süre dinlenmek ve ağırdan almak istiyorum.
- I had no chance to relax there.
- Orada dinlenmek için hiç şansım olmadı.
- Why don't you just relax and have fun?
- Neden sadece dinlenmiyorsun ve eğlenmiyorsun?
- Tom wanted to relax.
- Tom dinlenmek istiyordu.
- They relaxed on the beach.
- Onlar sahilde dinlendiler.
- I relaxed at home last Sunday.
- Geçen Pazar evde dinlendim.
- I've learned how to relax.
- Nasıl dinleneceğimi öğrendim.
- Tell her to relax.
- Ona dinlenmesini söyle.
- You can just sit there and relax a bit if you like.
- Eğer istiyorsan orada oturabilirsin ve biraz dinlenebilirsin.
- I'd love to be able to find more time that I could spend relaxing.
- Dinlenmek için daha fazla zaman bulabilmeyi çok isterdim.
- If you arrive home before me, please feel free to have a few drinks and relax.
- Eğer benden önce eve varırsan lütfen birkaç içki içmeye ve dinlenmeye çekinme.
- Did she come here to relax?
- O dinlenmek için mi buraya geldi?
- Sami didn't even sit down and relax.
- Sami oturup dinlenmedi bile.
- Tell them to relax.
- Onlara dinlenmelerini söyle.
- I'm just sitting here relaxing.
- Burada oturmuş dinleniyorum.
- He likes to relax at home with his family when he is on leave from the Air Force.
- Hava Kuvvetleri'nden izinli olduğu zamanlarda ailesiyle birlikte evde dinlenmeyi seviyor.
- The cats are relaxing in the sun.
- Kediler güneşte dinleniyorlar.
- You should go home and relax.
- Eve gidip dinlenmelisin.
- Tom and Mary spent a week relaxing on a houseboat.
- Tom ve Mary bir haftayı yüzen bir evde dinlenerek geçirdiler.
- Let's stop working and relax for a while.
- Çalışmayı bırakıp biraz dinlenelim.
- Tom is relaxing on his bunk.
- Tom ranzasında dinleniyor.
- Sit down and relax.
- Otur ve dinlen.
- What's your favorite way to relax?
- Favori dinlenme tarzın nedir?
Show More (112)
|
3 |
relax |
rahatlatmak |
v. |
|
- Find a quiet place to relax, and eat or drink something sweet.
- Rahatlayacak sessiz bir yer bulun ve tatlı bir şeyler yiyip için.
- Sami can relax.
- Sami rahatlayabilir.
- Yes, I will be able to forget my busy work and relax.
- Evet, yoğun işlerimi aklımdan çıkarıp rahatlayabileceğim.
- Just close your eyes and relax.
- Sadece gözlerinizi kapatın ve rahatlayın.
- Let's get the work over with so we can relax.
- Şu işi bitirelim de rahatlayalım.
- Let's just relax.
- Rahatlayalım.
- Let's relax a little bit.
- Biraz rahatlayalım.
- Now we can all relax.
- Şimdi hepimiz rahatlayabiliriz.
- Mary doesn't know how to relax and enjoy life.
- Mary nasıl rahatlayacağını ve hayatın tadını çıkaracağını bilmiyor.
- Relax, have fun, and enjoy yourself.
- Rahatlayın, eğlenin ve keyfinize bakın.
- Please relax.
- Lütfen rahatlayın.
- Please sit on the sofa and relax.
- Lütfen kanepeye oturun ve rahatlayın.
- Tom and I relax in different ways.
- Tom ve ben farklı şekillerde rahatlıyoruz.
- I can't relax.
- Rahatlayamıyorum.
- A cup of hot soup relaxed me.
- Bir fincan sıcak çorba beni rahatlattı.
- The hot bath relaxed my muscles.
- Sıcak banyo kaslarımı rahatlattı.
- Taking a bath makes me relax.
- Banyo yapmak beni rahatlatıyor.
- Let's relax.
- Biraz rahatlayalım.
- I can't relax for a second when the kids are home.
- Çocuklar evdeyken bir saniye bile rahatlayamıyorum.
- Driving relaxes me.
- Araba sürmek beni rahatlatıyor.
- How can I feel relaxed with you watching me like that?
- Sen beni böyle izlerken nasıl rahatlayabilirim?
- Personally, I relax listening to music.
- Şahsen ben müzik dinleyerek rahatlıyorum.
- I wish I could relax listening to music.
- Keşke müzik dinleyerek rahatlayabilsem.
- Let's relax for a few minutes.
- Birkaç dakika rahatlayalım.
- You could relax.
- Rahatlayabilirsin.
- The hot bath relaxed her.
- Sıcak banyo onu rahatlattı.
- Tom doesn't know how to relax and just enjoy life.
- Tom, rahatlayıp hayatın tadını çıkarmayı bilmiyor.
- The hot bath relaxed her.
- Sıcak bir banyo, onu rahatlattı.
- You can relax.
- Rahatlayabilirsin.
- Tom doesn't know how to relax.
- Tom nasıl rahatlayacağını bilmiyor.
- Personally, I relax listening to music.
- Şahsen, müzik dinleyerek rahatlıyorum.
- Tom certainly can relax.
- Tom kesinlikle rahatlayabilir.
- Driving relaxes me.
- Araba kullanmak beni rahatlatıyor.
- I'm going to relax.
- Rahatlayacağım.
- How do you relax after work?
- İşten sonra nasıl rahatlıyorsun?
- A cup of hot soup relaxed me.
- Bir bardak sıcak çorba beni rahatlattı.
- Let's relax a little.
- Biraz rahatlayalım.
- They say that music soothes the savage beast, but for me personally, it neither relaxes me nor calms me.
- Müziğin vahşi hayvanı yatıştırdığı söylenir ama şahsen benim için ne beni rahatlatıyor ne de sakinleştiriyor.
- The doctor made his patient relax before the operation.
- Doktor ameliyattan önce hastasını rahatlattı.
- I've learned how to relax.
- Nasıl rahatlayacağımı öğrendim.
- Sit back, relax and enjoy.
- Arkanıza yaslanın, rahatlayın ve keyfini çıkarın.
- Tom couldn't relax at home with his children running around the house.
- Tom evde çocukları koşuştururken rahatlayamıyordu.
- Listening to music in that moment relaxed me.
- O anda müzik dinlemek beni rahatlattı.
- This medication relaxed the patient.
- Bu ilaç hastayı rahatlattı.
- How do you relax?
- Nasıl rahatlıyorsun?
- Tom doesn't know how to relax and just enjoy life.
- Tom nasıl rahatlayacağını ve hayatın tadını çıkaracağını bilmiyor.
- Just sit back, relax and enjoy.
- Arkanıza yaslanın, rahatlayın ve keyfini çıkarın.
- He gave her a drug to make her relax.
- Onu rahatlatmak için bir ilaç verdi.
Show More (45)
|
4 |
relax |
gevşetmek |
v. |
|
- It now looks as if the Council is intending to relax the sanctions by introducing exception provisions.
- Konsey şimdi istisnai hükümler getirerek yaptırımları gevşetme niyetinde gibi görünüyor.
- We must also relax immigration laws to prevent people from being driven to take these desperate remedies.
- Ayrıca insanların bu çaresiz çarelere başvurmalarını önlemek için göçmenlik yasalarını gevşetmeliyiz.
- What impact would relaxing the conditions governing the entry of immigrants have on illegal immigration?
- Göçmenlerin ülkeye girişini düzenleyen koşulların gevşetilmesinin yasadışı göç üzerinde nasıl bir etkisi olacaktır?
- We are not going to relax our efforts elsewhere in the region.
- Bölgenin başka yerlerindeki çabalarımızı gevşetmeyeceğiz.
- Therefore I do not see the ban on meat-and-bone meal being relaxed in the short term.
- Bu nedenle et ve kemik unu yasağının kısa vadede gevşetileceğini düşünmüyorum.
- At the Feira European Council, it was decided to relax sanctions.
- Feira Avrupa Konseyi'nde yaptırımların gevşetilmesine karar verildi.
- This is not the time to relax our controls.
- Kontrollerimizi gevşetmenin zamanı değil.
- Any idea of waiving or relaxing established plans would undermine the future development of the whole of Europe.
- Yerleşik planlardan feragat etme ya da bunları gevşetme fikri, tüm Avrupa'nın gelecekteki gelişimini baltalayacaktır.
- I want to emphasise strongly that changing our control systems will definitely not mean relaxing them.
- Kontrol sistemlerimizi değiştirmenin kesinlikle onları gevşetmek anlamına gelmeyeceğini önemle vurgulamak istiyorum.
- Therefore I do not see the ban on meat-and-bone meal being relaxed in the short term.
- Bu nedenle kısa vadede et ve kemik unu yasağının gevşetileceğini düşünmüyorum.
- Your main argument for relaxing the feed ban is the cost of disposing of animal by-products.
- Yem yasağının gevşetilmesine yönelik temel argümanınız hayvansal yan ürünlerin bertaraf edilmesinin maliyetidir.
- Simplifying the texts does not mean, however, that we can relax requirements.
- Ancak metinleri basitleştirmek, gereklilikleri gevşetebileceğimiz anlamına gelmez.
- Or, on the other hand, that the Stability and Growth Pact, or the Member States' budget policies, should be relaxed.
- Ya da diğer taraftan İstikrar ve Büyüme Paktı'nın ya da Üye Devletlerin bütçe politikalarının gevşetilmesi gerektiği.
- Despite these fine words, President Duisenberg considered the talk of relaxing the rules very worrying.
- Bu güzel sözlere rağmen Başkan Duisenberg kuralların gevşetilmesinden bahsedilmesini çok endişe verici bulmuştur.
- The rules were recently relaxed.
- Kurallar yakın zamanda gevşetildi.
- Epinephrine can save someone's life by relaxing the muscles around the airways and preventing them from closing completely.
- Epinefrin, solunum yollarının etrafındaki kasları gevşeterek ve tamamen kapanmalarını önleyerek birinin hayatını kurtarabilir.
- The hot bath relaxed my muscles.
- Sıcak banyo kaslarımı gevşetti.
- Tom relaxed his grip.
- Tom tutuşunu gevşetti.
- Tom relaxed his grip.
- Tom elini gevşetti.
- Relax your entire body.
- Tüm vücudunu gevşet.
- Import regulations have been relaxed recently.
- İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.
Show More (18)
|
5 |
relax |
gevşemek |
v. |
|
- You'd better relax a bit.
- Biraz gevşemelisiniz.
- You should relax a little.
- Biraz gevşemelisiniz.
- Take a deep breath and then relax.
- Derin bir nefes al ve sonra gevşe.
- Please relax.
- Lütfen gevşeyin.
- You must relax.
- Gevşemelisin.
- You should relax a bit.
- Biraz gevşemelisin.
Show More (3)
|