wonder - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
wonder merak etmek v.
  • I wonder whether a debate like this is taking place in any other political centre in the rich North.
  • Böyle bir tartışmanın zengin Kuzey'deki başka bir siyasi merkezde yapılıp yapılmadığını merak ediyorum.
  • I wonder why the Commission chose to settle for limit values higher than those in both these alternatives.
  • Komisyon'un neden bu iki alternatiften daha yüksek sınır değerlerle yetinmeyi tercih ettiğini merak ediyorum.
  • I wonder why it has not already been circulated to Members, as I believe it has already been circulated to the industry?
  • Sektöre zaten dağıtılmış olduğuna inandığım bu belgenin neden Üyelere de dağıtılmadığını merak ediyorum.
Show More (1920)
wonder şaşmak v.
  • No wonder they are not leaping at the chance to become involved with the International Criminal Court.
  • Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne dahil olma fırsatını kaçırmamalarına şaşmamalı.
  • No wonder more than 230 UK fishermen have applied to scrap their vessels.
  • Birleşik Krallık'ta 230'dan fazla balıkçının gemilerini hurdaya çıkarmak için başvuruda bulunmasına şaşmamalı.
  • No wonder public concern continues to grow.
  • Kamuoyunun endişelerinin artmaya devam etmesine şaşmamalı.
Show More (32)
wonder düşünmek v.
  • She wondered which door to open.
  • Hangi kapıyı açacağını düşündü.
  • I spent all day wondering what I should do.
  • Bütün günümü ne yapmam gerektiğini düşünerek geçirdim.
  • Tom can't help wondering whether he would have been better off if he had gone to college.
  • Tom, üniversiteye gitmiş olsaydı daha iyi durumda olup olmayacağını düşünmeden edemiyor.
Show More (15)
wonder şaşkınlık n.
  • She looked at the paintings with wonder.
  • Resimlere şaşkınlıkla baktı.
  • My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
  • Arkadaşlarım beni sessizce izliyorlardı ve şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine, ciddiyetlerini koruyorlardı.
  • My companions were watching me in silence and, unlike other times when my wonder had made them laugh, they remained serious.
  • Arkadaşlarım beni sessizce izliyordu ve şaşkınlığımın onları güldürdüğü diğer zamanların aksine, ciddiyetlerini koruyorlardı.
Show More (2)
wonder merak n.
  • Gentlemen, the world leaves us full of wonder most nights.
  • Beyler, dünya çoğu gece bizi merak içinde bırakır.
  • He was filled with wonder.
  • Merakla doluydu.
  • Wonder is the true character of the philosopher.
  • Merak, filozofun gerçek karakteridir.
Show More (2)
wonder meraklanmak v.
  • It certainly makes me wonder.
  • Bu beni kesinlikle meraklandırıyor.
  • It makes you wonder.
  • Seni meraklandırıyor.
  • It makes me wonder.
  • Bu beni meraklandırıyor.
Show More (2)
wonder mucize n.
  • Only a wonder can help us now.
  • Artık bize sadece bir mucize yardım edebilir.
  • It was a wonder to behold.
  • Görülmeye değer bir mucizeydi.
  • It was a wonder to behold.
  • Görülmesi gereken bir mucizeydi.
Show More (0)
wonder merak etmek (anlamayı istemek) v.
  • I wonder what my dog is doing right now.
  • Merak ediyorum da, köpeğim şu an ne yapıyor acaba.
  • I wonder if he really went to work.
  • Merak ediyorum, acaba sahiden işe mi gitti.
Show More (-1)
wonder şaşırmak v.
  • Is it any wonder that stocks are actually in trouble?
  • Rezervlerin gerçekten sıkıntıda olması şaşırılacak bir şey mi?
  • I wonder which way to go.
  • Hangi yöne gideceğimi şaşırdım.
Show More (-1)
wonder harika adj.
  • The Hubble Space Telescope is truly a wonder machine.
  • Hubble Uzay Teleskobu gerçekten harika bir makine.
Show More (-2)
wonder hayret etmek v.
  • He wonders how he ended up broke only a week after payday.
  • Ayrıca maaş gününün üzerinden daha bir hafta geçmişken nasıl meteliksiz kaldığına kendi de hayret ediyor.
Show More (-2)