ödünç - Turc Anglais Dictionnaire

ödünç

Sens de "ödünç" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 7 résultat(s)

Turc Anglais
General
ödünç loan n.
May I have the loan of your bike?
Bisikletinizi ödünç alabilir miyim?

More Sentences
ödünç borrowed adj.
When will you return the borrowed money?
Ödünç parayı ne zaman iade edeceksin?

More Sentences
Politics
ödünç loan n.
May I have the loan of your bike?
Bisikletinizi ödünç alabilir miyim?

More Sentences
General
ödünç accommodation n.
ödünç loaned adj.
ödünç as a loan adv.
Technical
ödünç borrow n.

Sens de "ödünç" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 232 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
ödünç para loan n.
Mary asked her family for a loan.
Mary ailesinden ödünç para istedi.

More Sentences
ödünç almak borrow v.
However, to borrow a sporting metaphor, the ball is in the Belarus Government's court.
Bununla birlikte, bir spor metaforunu ödünç alırsak, top Belarus Hükümetinin sahasında.

More Sentences
ödünç vermek lend v.
Jacob is going to lend me his video camera.
Jacob bana video kamerasını ödünç verecek.

More Sentences
General
ödünç veren lender n.
Neither a borrower nor a lender be.
Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.

More Sentences
ödünç almak borrow v.
However, to borrow a sporting metaphor, the ball is in the Belarus Government's court.
Bununla birlikte, bir spor metaforunu ödünç alırsak, top Belarus Hükümetinin sahasında.

More Sentences
ödünç vermek loan v.
The museum loaned a couple of artifacts to our exhibition.
Müze sergimiz için birkaç eser ödünç verdi.

More Sentences
ödünç vermek lend v.
Jacob is going to lend me his video camera.
Jacob bana video kamerasını ödünç verecek.

More Sentences
ödünç almak borrow from v.
He still hasn't returned the book he borrowed from the library.
Kütüphaneden ödünç aldığı kitabı hala geri vermedi.

More Sentences
kitap ödünç vermek lend a book v.
You lent a book.
Bir kitap ödünç verdin.

More Sentences
ödünç para vermek loan v.
Tom says he'd be willing to loan us some money.
Tom bize biraz ödünç para vermeye istekli olacağını söylüyor.

More Sentences
ödünç vermek loan v.
The museum loaned a couple of artifacts to our exhibition.
Müze sergimiz için birkaç eser ödünç verdi.

More Sentences
ödünç alınmış borrowed adj.
Borrowed gold becomes lead when they demand it back.
Geri istediklerinde ödünç alınan altın kurşuna dönüşür.

More Sentences
ödünç alınmış loan adj.
English has many loan words from French.
İngilizcede Fransızcadan ödünç alınmış birçok kelime vardır.

More Sentences
Phrasals
ödünç almak check out v.
What books did you check out from the library this week?
Bu hafta kütüphaneden hangi kitapları ödünç aldınız?

More Sentences
Trade/Economic
ödünç veren lender n.
Neither a borrower nor a lender be.
Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.

More Sentences
ödünç alan borrower n.
Neither a borrower nor a lender be.
Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.

More Sentences
ödünç vermek loan v.
The museum loaned a couple of artifacts to our exhibition.
Müze sergimiz için birkaç eser ödünç verdi.

More Sentences
ödünç vermek lend v.
Jacob is going to lend me his video camera.
Jacob bana video kamerasını ödünç verecek.

More Sentences
ödünç almak borrow v.
However, to borrow a sporting metaphor, the ball is in the Belarus Government's court.
Bununla birlikte, bir spor metaforunu ödünç alırsak, top Belarus Hükümetinin sahasında.

More Sentences
ödünç alınmış borrowed adj.
Borrowed gold becomes lead when they demand it back.
Geri istediklerinde ödünç alınan altın kurşuna dönüşür.

More Sentences
Law
ödünç alan borrower n.
Neither a borrower nor a lender be.
Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.

More Sentences
Common Usage
ödünç alma borrowing n.
General
ödünç verilen şey loan n.
ödünç alma loan n.
ödünç para accommodation n.
ödünç verme loaning n.
genel ödünç verme hakları public lending rights n.
ödünç para isteği demand loan n.
ödünç verme lending n.
dışarıya ödünç kitap veren kütüphane circulating library n.
ödünç verme loan n.
ödünç alan kimse borrower n.
ödünç alma borrowing n.
ödünç para credit n.
dışarıya ödünç kitap veren kitaplık lending library n.
ödünç kitap veren kütüphane circulating library n.
ödünç takım elbise borrowed suit n.
daha fazla ödünç para verme reloan n.
yeniden ödünç para verme reloan n.
kütüphane ödünç alma kartı ticket [brit] n.
ödünç alma touch n.
ödünç alma lend n.
ödünç alma izni loan n.
kütüphanenin diğerine ödünç materyal vermesi interloan n.
kütüphanenin diğerine ödünç verdiği materyal interloan n.
ödünç verme issue n.
kütüphaneden ödünç alınan toplam kitap sayısı issue n.
italyancadan ödünç alınan dilsel özellik italianism n.
özellikle faiz karşılığında ödünç para vermek loan v.
ödünç almak raise a loan v.
ödünç vermek put out to loan v.
yeniden ödünç almak reborrow v.
ödünç vermek make a loan v.
tekrar ödünç vermek relend v.
ödünç vermek grant a loan v.
ödünç almak take on loan v.
birine bir şeyi ödünç vermek lend something to someone v.
birine bir şeyi ödünç vermek lend something out to someone v.
ödünç kitap almak withdraw a book v.
ödünç kitap almak borrow a book v.
yeniden ödünç para vermek reloan v.
ödünç vermek borrow [dialect] v.
okuyucular tarafından ödünç alınarak yayılmak move v.
ödünç vermek oblige v.
ödünç almak desume v.
ödünç vermek prest [obsolete] v.
ödünç verilmiş lent adj.
ödünç verilebilir loanable adj.
ödünç para ile ilgili accommodational adj.
ödünç alınmamış unborrowed adj.
ödünç verilebilir lendable adj.
Phrasals
ödünç alındığı gibi geri vermek bring back v.
borç/ödünç vermek loan something to someone v.
birinden bir şeyi ödünç almak borrow something from someone v.
ödünç almak/istemek cadge something from someone v.
ödünç almak/istemek cadge something off v.
birine bir şeyi emanet/ödünç vermek entrust someone with someone or something v.
(birine bir şey) ödünç vermek stake (one) to (something) v.
birine bir şey ödünç vermek stake someone to something v.
ödünç almak take out v.
kayıtlı/resmi bir şekilde ödünç almak take out v.
kütüphaneden bir şey ödünç almak take out v.
(bir şeyi birine) ödünç vermek loan (something) out (to one) v.
ödünç vermek loan out v.
(birinden) ödünç almak borrow from (someone) v.
(birinden bir şey) ödünç almak bum (something) off (someone) v.
birinden bir şey ödünç almak bum something off someone v.
kaydını yaptırıp (kütüphaneden kitap, dergi) ödünç almak check out from (something) v.
(bir sistemden) kaydını/çıkışını yaptırıp (bir şey) ödünç almak check out from (something) v.
kaydını yaptırıp (kütüphaneden kitap, dergi) ödünç almak check out of (something) v.
(bir sistemden) kaydını/çıkışını yaptırıp (bir şey) ödünç almak check out of (something) v.
(birine bir şeyi) ödünç vermek lend (something) out (to one) v.
(birine bir şeyi) ödünç vermek lend (something) to (one) v.
ödünç vermek lend out v.
(bir şeyi birine) ödünç vermek loan (something) to (one) [us] v.
-e ödünç vermek loan to v.
-e ödünç/hediye vermek stake to v.
(birine) ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek trust (one) for (something) v.
ödünç aldığı bir şeyi/borcu geri vereceği konusunda güvenmek trust for v.
Colloquial
başkasından ödünç alınmış sigara op’s (other people’s cigarettes) n.
(birine bir miktar para) ödünç vermek spot (one) (some amount of money) v.
birine ödünç bir şey vermek spot someone  (something) v.
birine (bir şey) ödünç vermek spot someone (something) v.
(birine bir şeyi) ödünç vermek lend (one) (something) v.
Idioms
el altından yüksek faizle ödünç para verme juice racket n.
Speaking
bunu ödünç alabilir miyim? can I borrow this? expr.
bir arkadaşımdan ödünç para aldım I borrowed some money from a friend of mine expr.
kitabı ödünç verdiğiniz için teşekkür ederim thank you for lending me the book expr.
sana ödünç veririm I'll lend it to you expr.
Trade/Economic
belirli bir süreliğine ödünç verilen para time money n.
belirli bir süreliğine ödünç verilebilecek para time money n.
asgari ödünç verme oranı minimum lending rate n.
abd'de çoğunlukla ticari bankalardan oluşan ve bankaların diğer bankalardan genellikle gecelik ödünç alma amacıyla kullandıkları özel bir piyasa federal funds market n.
aynı şirketin bir biriminden diğer birimine verilen ödünç intercompany loan n.
bankaların ödünç alıcılar borçlarını taksitler halinde ödedikleri durumda uzun süreli borçlar vererek likidite sorunlarını çözebilecekleri görüşü anticipated income theory n.
deniz ödünç senedi bottomry n.
deniz ödünç senedi bottomry bond n.
denge faiz oranının ödünç verilebilir fonlar teorisi loanable funds theory of interest n.
faizlerin arttığı ancak yeteri kadar yükselmediği dolayısıyla krediye aşırı talebin bulunduğu bir ortamda bazı insanların cari faiz oranından ödünç alacak fon bulamamaları dolayısıyla bir tür kredi dağıtımı durumunun ortaya çıkması credit crunch n.
kişisel kullanım için ödünç para veren şirket personal finance company n.
kredi-limitli ipotekli ödünç para line-of-credit mortgage loan n.
menkul kıymet ödünç işlemleri securities lending n.
menkul kıymet ödünç işlemleri securities lending n.
merkez bankasının kendi ülkesindeki parasal kuruluşlara ödünç verirken uyguladığı faiz oranı bank rate n.
menkul kıymet ödünç piyasasına borçlar payables to securities market n.
menkul kıymet ödünç piyasasından alacaklar receivables from securities interbank n.
ödünç hisse senedi işlemleri stock lending n.
ödünç fon maliyeti/harcaması cost of borrowed funds n.
ödünç sermaye verme lender of capital n.
ödünç para veren lender of money n.
ödünç alınacak paranın pahalılaştırılması dear money n.
ödünç para veren money lender n.
ödünç para alma borrowing money n.
ödünç olmayan para tabanı nonborrowed base n.
ödünç verme potansiyeli lending potential n.
ödünç verilebilir fonlar piyasası loanable funds market n.
ödünç verilebilir fonların talebi demand for loanable funds n.
ödünç verilebilir fon talebi demand for loanable funds n.
ödünç verilebilir fonların arzı supply of loanable funds n.
ödünç alınan para borrowed money n.
ödünç alınan sermaye borrowed capital n.
ödünç verilebilir fon arzı supply of loanable funds n.
ödünç verme lend-lease n.
ödünç verme kanunu lease and lend law n.
ödünç verilebilir fonlar loanable funds n.
ödünç sözleşmesi loan agreement n.
ödünç alma borrowing n.
ödünç alma haddi borrowing rate n.
ödünç işçilik indentured labor n.
ödünç menkul kıymet işlemlerinden gelirler interests and commissions from short selling n.
ödünç para veren lender n.
ödünç para verme loan n.
ödünç para veren şirket loan society n.
ödünç verme loan n.
ödünç alınan para money borrowed n.
ödünç alma borrow n.
ödünç verme sınırı lending limit n.
ödünç verme süresi credit period n.
ödünç olmayan rezervler nonborrowed reserves n.
ödünç işçilik indentured labour n.
ödünç alınan menkul kıymetler için verilen teminatlar collaterals for short-selling n.
para bulup ödünç veren aracı money broker n.
piyasa faiz oranına göre uyum sağladıkları için bu tür krediler ödünç alıcı ve ödünç vericileri bu değişmeler karşısında zarara uğramaktan kurtarır adjustable-rate loan n.
rehinle ödünç para veren kimse pawn broker n.
son ödünç verme mercii lender of last resort n.
son başvurulacak ödünç verici lender of last resort n.
vadesiz ödünç para call money n.
vadesi bir yıldan az olan ödünç alma işlemi short term liability n.
ödünç verme lease-lend n.
makul faiz oranları ile ödünç para veren ve devlet tarafından işletilen tefeci mont-de-piété n.
ödünç verilebilir şey loanable n.
sık sık ödünç verilen şey loaner n.
ödünç verme sistemiyle (mal veya hizmet) sağlamak lend-lease v.
ödünç olarak alınmış borrowed adj.
mevcut koşullar altında ek fon ödünç almaya izin veren open-end adj.
ödünç olarak on credit expr.
ödünç alma debt raised expr.
ödünç olarak on loan expr.
Law
faizle ödünç para verme money lending n.
kamuya ödünç verme lending to the public n.
ödünç verme lending n.
ödünç verme hakkı lending right n.
ödünç verme ve kiralama yasası lend and lease act n.
ödünç olarak as loan expr.
Politics
ödünç verme koşulları conditions for loans n.
Technical
döngüsel ödünç end-around borrow n.
ödünç numarası borrow digit n.
ödünç kazısı borrow cut n.
ödünç basamağı borrow digit n.
ödünç kazısı borrow excavation n.
onarılan eşyanın yerine ödünç verilen şey loaner n.
Computer
ödünç sayamağı basamağı borrow digit n.
Informatics
döngüsel ödünç end-around borrow n.
Marine
deniz ödünç senedi bottomry bond n.
Math
çıkarma işleminde ödünç almak borrow v.
Linguistics
başka dilden ödünç alınıp içindeki bazı morfemlerin yerel morfemlerle değiştirildiği kelime loanshift n.
italyancadan ödünç alınmış ifade italicism n.
(başka bir dilin ödünç aldığı) slavca ifade slavicism n.
History
(18. ve 19. yüzyıllarda) ödünç işçi olarak avrupa'dan amerika'ya giden göçmen redemptioner n.
Military
(personeli) başka birliğe ödünç vermek second [uk] v.
Sport
bir spor kulübünden diğerine ödünç verilen sporcu loanee n.
Art
sahibinin sergiye ödünç verdiği bir dizi sanat eseri loan collection n.
Music
ödünç alınan zaman temple rubato n.
Librarianship
merkezi bir kurum tarafından bir kuruluşa ödünç verilen kitap koleksiyonu traveling library n.
kitap ödünç verme bankosu loans desk n.
kitap ödünç verme bankosu circulation desk n.
kitap ödünç verme masası circulation desk n.
kitap ödünç verme masası loans desk n.
kütüphaneden kitap ödünç isteme bespeak [uk] n.
(kitabın) ödünç verilme süresini uzatma renewal n.
(kitabın) ödünç verilme süresinin uzatılması renewal n.
ödünç verilme süresi uzatılan şey renewal n.
kütüphanelerin diğer kütüphanelerden yayın ödünç aldığı sistem interlibrary loan n.
diğer kütüphaneden yayın ödünç alma interlibrary loan n.
kütüphanelerin diğer kütüphaneden ödünç aldığı yayın interlibrary loan n.
kitap ödünç verme circulation n.
belirli bir kitaba ait her bir ödünç işlemi circulation n.
ödünç verilen kitapların girildiği sistem issue n.
kamuya ödünç verme hakkı public lending right n.
yazarların kitapları halk kütüphanesinden ödünç alındığında ücret alma hakkı public lending right n.
(kitabın) ödünç verilme süresini uzatmak renew v.
(kütüphane) diğer kütüphanelere materyal ödünç vermek interlend v.
(kitabın) iadesinden sonra ödünç verilme kaydını silmek discharge v.
genel ödünç verme hakları plr (public lending right) abrev.
Latin
ödünç alınmış şey mutuum n.
Archaic
ödünç almak hire v.
ödünç vermek imprest v.
Slang
(birinden bir şey) ödünç almak cadge (something) from (someone) v.
(birinden bir şey) ödünç almak cadge (something) off (someone) v.
-den ödünç almak cadge from v.
birinden bir şey ödünç almak cadge something off someone v.
ödünç vermek spot v.