'-on - Turc Anglais Dictionnaire
Historique

'-on



Sens de "'-on" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Anglais Turc
Common Usage
non-ferrous metallic coatings on steel wire n. çelik tel üzerinde demir dışı metalik kaplamalar
step on the gas v. gazlamak
step on it v. gaza basmak
get on v. binmek
draw on v. yararlanmak
go on v. devam etmek
rely on v. güvenmek
put on v. giymek
call the meeting on short notice v. acil toplantıya çağırmak
go on a walk v. yürüyüşe çıkmak
step on it v. gazlamak
turn on v. açmak
on purpose adv. kasıtlı olarak
on one's own adv. kendi kendine
on purpose adv. kasten
on time adv. vaktinde
on purpose adv. bile bile
on purpose adv. bilerek
on the contrary adv. aksine
on the occasion of prep. münasebetiyle
on prep. üstünde
on prep. üzerinde
General
a drain on the resources n. bütçeye yük olan şey
law on criminal execution n. ceza infaz hukuku
call on n. davet
money doesn't grow on trees n. para kolay kazanılmıyor
insurance on freight n. yük sigortası
drug on the market n. satılmayan mal
tariff on farm produce n. çiftlik ürünlerinde tarife
call on n. deklare
sliced meat on a vertical spit n. döner kebap
clip on earring n. klipsli küpe
spying on n. gözetleme
dependency on foreign countries n. dış ülkelere bağımlılık
rock on a seashore n. kepez
law on the prevention and prosecution of smuggling n. kaçakçılığın men ve takibine ilişkin kanun
descent on n. inip saldırma (düşmana)
on a war foot n. yolcu durumunda
limit on the right n. sağdan limit
general agreement on tariffs and trade n. gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması
workman on the night shift n. gece işçisi
looker on n. seyirci
life on other planets n. diğer gezegenlerde yaşam
a new one on me n. şaşırtıcı bir şey
effect of technological innovations on n. teknolojik yeniliklerin (bir şeye) etkisi
social adaptation on cultural facts n. kültürel kaynaşma
on business n. iş veya ticaret maksadıyla
effects of education on n. eğitimin etkileri
convention on children’s rights n. çocuk haklarına dair sözleşme
swoop down on n. polis baskını
tariff on medical instruments and apparatus n. tıbbi aletler ve donanımda gümrük
a book on ethics n. pendname
doctor on call n. nöbetçi doktor
outlook on n. görüş
play on words n. cinas
views on modernity n. yeniliklere bakış
speech on press n. basında söylev
loss on ignition n. akkor kaybı
call on n. sesleniş
attack on n. saldırı
person who works on a morning shift n. sabahçı
switching on n. açma
nurse on call n. nöbetçi hemşire
law on criminal procedure n. ceza muhakemesi hukuku
following on advertisement n. devam kampanyası
scurf on baby's hand n. uykuluk
insurance on buildings n. bina sigortası
entrenching on n. bir başkasının hakkını çiğneme
play on words n. kelime oyunu
landing on the ground n. yere iniş
call on n. telefonla arama
hanger on n. dalkavuk
call on n. resmi çağrı
a drag on someone n. ayak bağı
call on n. hakem kararı
acting on n. bir şeye uygun olarak hareket etme
drain on the purse n. masraf
someone who is on sick leave n. raporlu
turning on n. tahrik
person putting on airs n. müstekbir
purchase on credit n. veresiye alış
not on the permanent staff n. kadro dışı
the crescent and the star on top of a minaret n. alem
effect of inflation on n. enflasyon/enflasyon etkisi
montreux conference on the regime of the straits n. boğazların idaresi montreux konferansı
landing on water n. su üzerine iniş
spike on a goad n. nodul
life on other planets n. başka gezegenlerdeki hayat
add on n. ekleme
oil on canvas n. tuval üzerine yağlıboya
cash on hand n. kasa bakiyesi
on tab n. burgulanmış
views on religion n. dini görüşler
call on n. kısa ziyaret
limit on the left n. soldan limit
the bench on which the corpse is washed n. teneşir
code on criminal procedures n. ceza mukameleri usül kanunu
pharmacy on duty n. nöbetçi eczane
candidacy on equal footing n. eşit temelde adaylık
money on deposit n. mevduat
man influence on nature n. doğaya insan etkisi
curves on surfaces n. yüzey eğrileri
beer on draft n. fıçı birası
soldier on patrol n. karakol nöbetçisi
effect of inflation on accounting n. muhasebede enflasyon etkisi
pieces of grilled meat on a stick n. çöp kebabı
release on probation n. meşruten tahliye
landing on the moon n. aya iniş
return on sales n. satış gelirleri
effect of taxation on n. vergilendirmenin etkisi
on saturday n. cumartesi günü
political and social views on turkey n. türkiye’den siyasal ve sosyal görünüş
call on n. bağırış
animadversion on n. ağır eleştiri
counting on the fingers n. parmak hesabı
law on the prevention and prosecution of smuggling n. kaçakçılığın men ve takibine ilişkin kanun
convention on european social security n. avrupa sosyal güvenlik sözleşmesi
relationship on the rock n. bitmek üzere olan ilişki
social adaptation on cultural facts n. akkültürasyon
sticking on n. yapıştırma
agreement on what to say n. ağızbirliği
add on n. üzerine ekleme
taxable income on shares n. vergiye tabi kar payları
world summit on the information society n. bilgi toplumu dünya zirvesi
papers on appeal n. celp
papers on appeal n. davetiye
sale on account n. veresiye satış
fuel on hand n. yakacak mevcudu
consignment on approval n. seçmek üzere gönderme
go bad cop on someone n. kötü polis oyunu oynayarak bilgi alma taktiği
test which is written on paper n. yazılı imtihan
violence on television n. televizyonda şiddet
an outlook on life n. hayata bakış (açısı)
one's outlook on life n. hayata bakışı
fruit on a tree n. ağaçtaki meyve
some of the people on the committee n. komiteden birileri
video on demand n. ısmarlama video
ban on smoking n. sigara yasağı
walker on n. yaya
effect on employment n. istihdam etkisi
like a house on fire n. süratle
like a house on fire n. hızla
being founded on n. baz alınarak
officer on call n. nöbetçi memur
on duty officer n. nöbetçi memur
metrical system based on a count of syllables n. parmak hesabı
land surrounded by water on its three sides n. üç tarafı denizlerle çevrili
carpet on underlay n. halı altlığı
days on end n. birbiri ardınca geçen günler
add-on n. ek
a head-on collision n. kafa kafaya çarpışma
clip-on n. yaka
head-on collision n. kafa kafaya çarpışma
follow-on operational test and evaluation n. daha önceki işletim ve değerlendirmede elde edilmeyen bilgiyi tamamlayan değerlendirme
come-on n. yeşil ışık
goings-on n. gidişat
hanger-on n. beleşçi
hanger-on n. tufeyli
hanger-on n. asalak
knock-on effect n. zincirleme etki
hanger-on n. beleşçi kimse
follow-on evaluation n. takip değerlendirmesi
looker-on n. seyirci
come-on n. tuzak
hanger-on n. izleyici
have-on n. aldatma
knock-on effect n. ikincil etki
carryings-on n. şamata
on-hook dial n. ahize kaldırmadan arama
put-on n. takılma
try-on n. blöf
on-scene coordinator n. olay mahalli koordinatörü
walker-on n. yaya
on-the-spot investigation n. yerinde tetkik
on-position n. akımlı durum
percentage of on-time deliveries n. zamanıda yapılan teslimatların yüzdesi
on-position n. işleme durumu
roll-on roll-off n. ro-ro
on-site doctor n. işyeri hekimi
on off button n. açma-kapama düğmesi
try-on n. prova
putting on a belt during a master ceremony according to an ahi-order n. şed kuşanma
on-off mechanism n. açma kapama mekanizması
on-slaught n. saldırma
on-road vehicles n. karayolu araçları
walker-on the scene n. sahnedeki figüran
walker-on n. yürüyen kimse
on-slaught n. saldırı
slip-on n. geçme
on-line bibliographic searching n. online bibliyografik tarama
on-site doctor n. işyeri doktoru
hands on training n. pratik eğitim
hanger-on n. dalkavuk
adam and eve on a raft n. kızarmış ekmek üzerine kırılmış iki yumurta
infringement on n. -e tecavüz etme
play on words n. sözcük oyunu
(a) relationship based on self-interest n. çıkar ilişkisi
handwriting on the wall n. kötüye alamet
good news (tidings) on pay rise for civil servants/labourers etc n. (memura/işçiye vb) zam müjdesi
loose cannon on deck n. delifişek
shoulder to cry on n. dert ortağı
loose cannon on deck n. serseri mayın
shoulder to cry on n. ağlanacak omuz
loose cannon on deck n. sorumsuz ve pervasız
a marriage based on love n. aşk evliliği
attack on personal rights n. kişilik haklarına saldırı
pay for on delivery n. teslim anında ödeme
the first item on the agenda n. gündemin ilk sırası
pay on delivery n. teslim anında ödeme
the voice on the other side of the line n. telefonun diğer ucundaki ses
the voice on the end of the line n. telefonun ucundaki ses
the voice on the end of the line n. telefonun diğer ucundaki ses
the voice on the other side of the line n. telefonun ucundaki ses
store on the main street n. cadde üzerindeki mağaza
items on hand n. eldeki maddeler
saving on time n. zaman tasarrufu
saving on time n. zamandan tasarruf
on-air guest n. canlı yayın konuğu
excitement on the first day n. ilk günkü heyecan
walking on air n. büyük mutluluk
walking on air n. mutluluk
smile on the face n. yüzde gülümse
smile on the face n. yüzdeki gülümseme
limitation on time n. zamansal kısıtlama
latest update on n. edinilen son bilgiler
latest update on n. alınan son bilgi
latest update on n. edinilen son bilgi
latest update on n. alınan son bilgiler
cursing on air n. canlı yayında küfür etme
9 on a 10 point scale n. on üzerinden dokuz
nine on a ten point scale n. 10 üzerinden dokuz
9 on a 10 point scale n. 10 üzerinden dokuz
the war on terror n. teröre karşı savaş
wind on the roof n. çatıdaki rüzgar
the train on platform two n. iki numaralı perondaki tren
the smile on one's lips n. dudaklarındaki tebessüm
aerial on the roof n. çatıdaki anten
strap-on n. belden bağlamalı vibratör
an identifying mark on the suspect n. şüphelinin üzerinde kimlik tespitinde yardımı dokunabilecek bir işaret (dövme/ben vb)
a general outlook on the issue of slavery n. kölelik konusuna genel bir bakış
a card with a child's picture on it n. üzerinde çocuk resmi olan bir kart
sensitive dependence on initial condition n. başlangıç durumuna hassas bağlılık
hazardous substances on human health n. insan sağlığına zararlı maddeler
the facts on the ground n. fiili gerçekler
on-air interview n. canlı yayın röportajı
dead on arrival n. hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen
dead on arrival n. hastaneye giderken yolda hayatını kaybeden kişi
carry-on baggage n. el bagajı
accountability on the fireground n. yangın yerindeki mesuliyet
responsibility on the fireground n. yangın yerindeki mesuliyet
standing on hind legs n. arka ayakları üzerinde durma
twist on lid n. çevir aç kapak
roll-on lawn n. rulo çim
on-site daycare n. iş yerinde veya iş yerine yakın bir tesiste yapılan bakım
wealth on a large scale n. büyük çapta zenginlik
pay on time n. zamanında ödeme
first person to set foot on the moon n. aya ilk ayak basan kişi
first person to step on the moon n. aya ilk ayak basan kişi
meat on the bone n. kemikli et
the bench on which the corpse is washed n. salacak
release on parole n. şartlı tahliye etmek/salıvermek
jack on the rocks n. buzlu jack daniel's
pin the tail on the donkey n. bir çocuk oyunu
feature on demand n. istenilen özellik
run-on sentence n. bağlaçsız birleşik cümle
chat on the internet n. internette sohbet
mirror on the wall n. duvardaki ayna
documentary on penguins n. penguen belgeseli
relationship based on mutual interests n. karşılıklı çıkar ilişkisi
on-time payment n. zamanında ödeme
game on n. oyuna başlama işareti/sinyali
set a high value on v. çok kıymet vermek
look back on v. geçmişe dönüp bakmak
check on v. emin olmak
cotton on v. anlamak
place on record v. kayda geçirmek
put on a scene v. olay çıkarmak
lay hands on v. zor kullanmak
pique oneself on something v. iftihar etmek
come down on v. cezalandırmak
bring pressure to bear on v. zorlamak
hook on v. bağlamak
be on fire v. gaza gelmek
impress on v. aklına sokmak
egg somebody on v. doldurmak
add on v. bindirmek
moralize on v. ahlak bakımından değerlendirmek
tell on smb v. ihbar etmek
carry on v. devam ettirmek
impress on v. vurgulamak
have one's eyes on v. gözü olmak
trespass on v. istismar etmek
smack down on v. küt diye (bir yere) vurmak
go on a jaunt v. gezinti yapmak
on off v. açma kapama
have a good head on one's shoulders v. aklı başında biri olmak
bestow on v. ihsan etmek
bear on v. ilgilendirmek
be marooned on v. mahsur kalmak
take on v. almak (taşıt kargoyu/yolcuyu)
cast a cloud on something v. gölgelemek
pour cold water on v. tenkit etmek
look on v. bakıp durmak
elaborate on something v. özenmek
put down a deposit on something v. depozito vermek
hold on v. beklemek
tread on v. çiğnemek
go on attack v. atağa kalkmak
turn thumbs down on v. reddetmek
pin hope on v. ümit bağlamak
chance on v. rastlamak
wreak havoc on v. çok zarar vermek
be too tired to go on v. şişmek
lash out on v. saçmak
let on v. sırrı ifşa etmek
stand on v. dikilmek
press on v. üşüşmek
lay on v. sürmek
slog on v. zorlanmak
zero in on v. yoğunlaşmak
snitch on v. hakkında bilgi vermek
come on v. gafil avlamak
be keen on v. meraklı olmak
march on v. ilerlemek
spy on v. casusluk yapmak
foist on v. başına yıkmak
bring pressure to bear on v. sıkıştırmak
throw on v. giysiyi giyivermek
get on with v. devam etmek
take pity on v. insaf etmek
be located on the land of v. alan üstünde kurulu olmak
train something on v. nişan almak
cheer on v. teşvik etmek
concentrate on v. konsantre olmak
swoop down on v. birdenbire üstüne çullanmak
welsh on one's promise v. sözünü tutmamak
be in on v. bilmek
be back on amicable terms v. yeniden dostane ilişkiler kurmak
poop on v. kaka yapmak (çocuk dilinde)
play a trick on somebody v. muziplik etmek
throw light on v. aydınlatmak
decide on v. hükmetmek
back on one's word v. su koyvermek
dance attendance on somebody v. bir dediğini iki etmemek
put somebody on the shelf v. kızağa çekmek
have a jag on v. sarhoş olmak
hit on the right answer quickly v. cevabı yapıştırmak
throw suspicion on v. şüpheye düşürmek
sell somebody on v. ikna etmek
be stuck on v. vurulmak
get on v. geçinmek
whip something on v. bir giysiyi giyivermek
serve a summons on v. birinin eline celpname vermek
turn on v. bağlı olmak
go on a jaunt v. gezmeye gitmek
move on v. ileri gitmek
be in on v. haberi olmak
prevail on v. razı etmek
tighten up on v. sertleştirmek
proceed on one's way v. yoluna devam etmek
put someone on the shelf v. birini kızağa çekmek
be on guard v. tetikte olmak
go back on v. caymak
breathe hard on v. uhlamak
put something on v. sahneye koymak
get on with v. biriyle iyi geçinmek
be on the road v. seyahat etmek
impose on v. vermek (ceza)
fasten on v. hedef almak
grill on the embers v. közlemek
get on to somebody v. temasa geçmek
confer on v. görüşünü almak
insist on v. ayak diremek
be on someone's side v. birinden yana olmak
linger on v. yaşamını idame ettirmek
blunder on v. rastlamak
slosh on v. sıçratmak
switch on v. çalıştırmak
turn on v. düşman olmak
pat on the back v. tebrik etmek
live on v. geçimini sürdürmek
carry on v. aşırı bir şekilde davranmak
prick something on v. sivri bir şey bir uzva batmak
frown on something v. uygun görmemek
sign someone on v. birini kontratla takıma almak
go on a diet v. perhize başlamak
put on fat v. yağ bağlamak
set eyes on v. görmek
spy on v. gözetlemek
redound on v. etkilemek
roll on v. zaman geçip gitmek
trespass on v. izinsiz girmek (başkasının arazisine)
count on v. hesaba katmak
jump on someone v. birine çıkışmak
tread on somebody's corns v. incitmek
cast a slur on v. leke sürmek
take someone up on his offer v. birinin teklifini kabul etmek
lay one's hand on v. bulmak
cut back on something v. kesinti yapmak
bear on v. ilgisi olmak
wreak one's anger on v. öfkesini birinden çıkarmak
go on v. güvenmek
call on v. uğramak
play on someone's affections v. karşısındakinin hislerine hitap etmek
be bent on doing something v. bir şeyi yapmaya azmetmek
rattle on v. habire konuşmak
ride on v. binmek
tell on somebody v. ihbar etmek
recoil on v. geri tepmek
go on the stage v. tiyatro oyuncusu olmak
stand on one's own two feet v. kendi yağıyla kavrulmak
depend on v. inanmak
have somebody on v. kafaya almak
run out on v. birini terketmek
pile on the agony v. mağdura oynamak
go on the road v. tiyatro topluluğu turneye çıkmak
held on v. beklemek
rest on v. dayanmak
turn on v. saldırmak
let out on hire v. kiraya vermek
set someone's teeth on edge v. birini sinirlendirmek
look with favour on v. hoşgörmek
rattle on v. cır cır ötmek
hand on v. devretmek
live on borrowed money v. borç yemek
get on for v. yetişmek
have somebody on v. makaraya sarmak
put on one's clothes v. üstünü giymek
call on v. adını vermek
compliment on v. kutlamak
put on v. artırmak
take delivery on v. tesellüm etmek
be on strike v. grevde olmak
snitch on v. ispiyonlamak
enter on v. başlamak
walk on v. yüzüstü bırakmak
put a ban on v. yasaklamak
pile on the agony v. mazluma yatmak
spy on somebody v. gizlice gözetlemek
cut in on v. sözünü kesmek
make good on v. yerine getirmek (sözü)
round on v. birdenbire saldırmak (fiilen)
carry on v. kırıştırmak
cook on fire v. ateşte pişirmek
be dead set on something v. kafasına koymak
sic on v. köpeğe verilen saldır emri
set one's heart on v. gönül bağlamak
puff on v. tüttürerek içmek
be on the road v. yolda olmak
turn on v. açmak (cihaz vb)
trespass on someone's time v. birinin zamanını almak
draw on v. kullanmak
trample on v. ayakla ezmek
round on v. saldırmak
lay on v. saldırmak
transmit on v. göndermek
keep tabs on v. izlemek
push on v. ilerlemek
flash on v. ışık tutmak
lie down on the job v. işi savsaklamak
have something on v. giymek
happen on v. tesadüf etmek
slip on v. geçirmek
be on the alert v. tetikte olmak
insist on v. diretmek
bring trouble on v. başına iş açmak
go on at v. başının etini yemek
have a lot on one's plate v. bitirilmeyi bekleyen çok sayıda görevi olmak
put on the market v. piyasaya çıkarmak
comment on v. yorumlamak
put the cards on the table v. dürüst ve açık olmak
lead somebody on v. yutturmak
lay the blame on v. üstüne atmak
add on v. eklemek
be on the mend v. (hasta) iyileşmek
get on with somebody v. anlaşmak
stick on v. yapışmak
jar on v. tırmalamak
be on one's honeymoon v. balayına gitmek
draw on v. cezbetmek
carry on v. kızgınlıktan bağırıp çağırmak
pass on v. geçmek
keep a tight rein on v. kontrol altında tutmak
pique oneself on something v. övünmek
bank on v. bel bağlamak
put kohl on v. rastık çekmek
be on television v. televizyonda olmak
be on someone's side v. birinin tarafını tutmak
run on the rocks v. kayalara oturmak (gemi)
border on v. bitişik olmak
take on v. uğraşmak (biriyle)
keep an eye on v. gözünü ayırmamak
put on makeup v. makyaj yapmak
lean on v. güvenmek
keep an eye on v. göz kulak olmak
frown on something v. uygun bulmamak
be on show v. sergilenmekte olmak
go on trial v. mahkemelik olmak
pivot on v. mil üzerinde dönmek
rub off on v. (huyunu) almak

Sens de "'-on" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 500 résultat(s)

Turc Anglais
Common Usage
on ten n.
on bir eleven n.
General
on bir sayısı (11, XI) eleven n.
on üzerinden on ten out of ten n.
on milyon crore n.
on iki yapraklı forma duodecimo n.
ayın on dördü full moon n.
on senelik devre decennium n.
on kez tekrarlanan rakam decuple n.
on iki yüzlü şekil dodecahedron n.
on dört sayısı fourteen n.
ingiliz alfabesinin on yedinci harfi q n.
on altılık nota semiquaver n.
on, on bir ve on ikinci sınıfların karşılığı olan okul, lise senior high school n.
mısraları bir kısa bir uzun on ikişer heceli şiir alexandrine n.
on dix n.
on iki düzine gross n.
on üçte bir thirteenth n.
on iki ay twelvemonth n.
on iki yüzlü şekil dodecahedra n.
on yıllar decades n.
yunan alfabesinin on dokuzuncu harfi tau n.
on dört şubatta sevgiliye gönderilen kart valentine n.
on bin ten thousand n.
on kuka tenpin n.
on üç rakamından korkma triskaidekaphobia n.
on parmağında on marifet olan kişi jack of all trades n.
on dört şubata rastlayan sevgililer günü valentine's day n.
on milyon ten million n.
on iki heceli sözcük dodecasyllable n.
on beş günde bir olan hafif gelgit neap n.
on üç ile on dokuz yaşlar arasındaki hippi kız teenybopper n.
on senelik devre decennary n.
kafiyesiz on heceli nazım şekli blank verse n.
on iki sayısı (12, XII) twelve n.
ingiliz alfabesinin on ikinci harfi l n.
ingiliz alfabesinin on dokuzuncu harfi s n.
on emir decalogue n.
on altı sayısı sixteen n.
ingiliz alfabesinin on birinci harfi k n.
ingiliz alfabesinin on sekizinci harfi r n.
on sent dime n.
on dört şubata rastlayan sevgililer günü st valentine's day n.
on emir the ten commandments n.
on iki burç the signs of the zodiac n.
yüzde on ten percent n.
ingiliz alfabesinin on üçüncü harfi m n.
bir tabakanın on sekiz yaprak olmak üzere katlanmasından meydana gelen forma veya kitap eighteenmo n.
on altılık nota sixteenth note n.
ingiliz alfabesinin on altıncı harfi p n.
hz musa'ya allah tarafından verilen on emir the ten commandments n.
on emir kitaplarının beşincisi deuteronomy n.
on üç baker's dozen n.
on dolarlık banknot tenner n.
ilk on top ten n.
on ikide bir twelfth n.
on dört şubatta sevgiliye verilen hediye valentine n.
on beş sayısı (15, XV) fifteen n.
on senelik devre decennia n.
ingiliz alfabesinin on dördüncü harfi n n.
tam on dakika ten minutes by the clock n.
on yedi sayısı seventeen n.
on üç sayısı (13, XIII) thirteen n.
on buyruk decalogue n.
on üç long dozen n.
on sayısı (10, X) ten n.
on buyruk ten commandments n.
on üç ile on dokuz yaşlar arasındaki kimse teenager n.
on dört şubatta kendisine kart gönderilen veya hediye verilen sevgili valentine n.
on kişilik jüri petit jury n.
on yıl decade n.
on üç thirteen n.
on bin myriad n.
on altı sixteen n.
on beş fifteen n.
on dört fourteen n.
on dokuz nineteen n.
on iki twelve n.
on sekiz eighteen n.
on iki yapraklı forma twelvemo n.
on dokuz sayısı nineteen n.
on dokuzuncu yüzyıl nineteenth century n.
on iki gün twelve days n.
on parmağında on marifet olan kimse jack-of-all-trades n.
on bir yaşındaki her çocuğun vermesi gereken bir tür baraj sınavı eleven-plus n.
on yıllık mahkumiyet decade-long imprisonment n.
on parmak daktilo yazma touch-type n.
on-line taşıyıcı on-line carrier n.
on yıllık süre decade n.
on sent madeni para dime n.
on yedi seventeen n.
on dolarlık sikke eagle n.
on 10 n.
ibrani alfabesinin on altıncı harfi ain n.
ilk on yıllık dilim first decade n.
ilk on yıl first decade n.
on dört gece fourteen nights n.
en iyi on the top ten n.
ilk on the top ten n.
on yıl sonra ten years later n.
birkaç on yıl few decades n.
on üzerinden dokuz nine on a ten point scale n.
on üzerinden dokuz 9 on a 10 point scale n.
dokuz ay on gün nine months and ten days n.
on dört gün fortnight n.
on beş bin fifteen thousand n.
on binler tens of thousands n.
on binlerce dolar tens of thousands of dollars n.
on iki kızgın adam twelve angry men n.
iki bin beş yüz on bir two thousand five hundred eleven n.
on dört şubat sevgililer günü valentine's day n.
on dört maddelik konuşma fourteen point speech n.
on binlerce insan tens of thousand of people n.
on metre decameter n.
on litre decalitre n.
on litre decaliter n.
on gram decagram n.
on yıllık süre decennium n.
on metre decametre n.
on yıllık dönem decennium n.
on sentlik para dime n.
yedi bin yüz on iki seven thousand one hundred and twelve n.
geçen on yıl past decade n.
geçtiğimiz on yıl past decade n.
geçen on yılın en iyi filmleri the best movies of the past decade n.
geçtiğimiz on yılın en iyi filmleri the best movies of the past decade n.
on ikinci hafta twelfth week n.
yediye on var ten to seven n.
on üçüncü cuma friday the 13th n.
on üçüncü cuma friday the thirteenth n.
on altı şarap şişesi ölçüsünden büyük şarap şişesi balthazar n.
londra'da on sekizinci yüzyılda kurulmuş olan büyük bir at pazarı tattersall's n.
londra'da on sekizinci yüzyılda kurulmuş olan büyük bir at pazarı tattersall's n.
londra'da on sekizinci yüzyılda kurulmuş olan büyük bir at pazarı tattersall's n.
bir serinin on ikinci eleman L n.
on üzeri beşe eşit miktar lakh n.
bir sıranın ya da serinin on beşinci elemanı o n.
on parçadan oluşan şey ten n.
on birimden oluşan şey ten n.
on adet üyeden oluşan şey ten n.
saat on ten n.
on dakika mola ten n.
on üç birim thirteen n.
serinin on üçüncü elemanı thirteen n.
on üç thretteen [obsolete] n.
on üç thrittene [obsolete] n.
on ikili grup twelve n.
serinin on ikinci elemanı twelve n.
on iki twall [scottish] n.
seri veya dizide on ikinci olan şey twelve n.
2000'den 2009'un sonuna kadar süren on yıllık dönem aughts n.
on iki sayısı twelve n.
on bir enleven [obsolete] n.
en seçkin yaklaşık on bin kişiden oluşan insan grubu upper ten thousand n.
saat başını on beş dakika geçe quarter-hour n.
saat başına on beş dakika kala quarter-hour n.
on yedinci yüzyılda çocuklara takılan, çene altından bağlanan bir başlık biggon n.
on altıncı yüzyıl elbise süsü biliment [obsolete] n.
on beşli grup quindecaplet n.
on beşli gruptan her biri quindecaplet n.
on beş kişilik grup quindecemvirate n.
on beşinci yıldönümü quindecennial n.
on beşinci kısım quindem n.
on beşinci eleman quindism n.
bayramdan sonraki on beşinci gün quinzaine n.
on karacadan oluşan sürü middle bevy n.
on sekizinci yüzyılda ingiltere'de kullanılan deri bir maşrapa bombard n.
özellikle on sekizinci yüzyılda kullanılan, üstü kapalı bir at arabası booby hutch n.
(eski ingiltere'de) on ailelik yönetim bölgesinin başkanı headborough n.
1793'den bu yana stoke-on-trent' de üretilen yüksek kalite bir porselen minton n.
on altılı sistem hexadecimal n.
on altı ve on yedinci yüzyıllarda giyilen bol külot pantolon galligaskins n.
on sekizinci yüzyıl mobilyalarında kullanılan damla şeklindeki süs husk n.
on iki buçuk sente eşdeğer bir para birimi levy n.
en az on yaşındaki çocuklardan oluşan erkek izci grubu lion n.
on dokuzuncu yüzyılda erkek çocuklarının giydiği resmi bir giysi fauntleroy suit n.
on altıncı yüzyılda çok küçük yazı yazan bazı alman gravürcülere verilen ad little masters n.
100 kg'ın on binde birine eşdeğer bir ağırlık ölçüsü myriagram n.
on bin ar'a veya bir milyon metre kare'ye eşdeğer bir ölçü birimi myriare n.
isa'nın hayatındaki önemli olaylar üzerine yapılan on beş tefekkür mystery n.
amerika'da on dokuzuncu yıla özgü, sarıdan pembeye renk geçişli opak bir cam eşyası burmese n.
bazı kart oyunlarında on puanlık koz game n.
on yıl decad n.
on yıllık dönem decadence n.
on uçlu yıldız decagram [us] n.
on yıl dönümü decennial n.
on yıl kutlaması decennial n.
(birbiri ile ilişkili) on çalışmalık seri dekalogy n.
on üç buçuk galona eşit hacim birimi octave n.
ofsetleri ölçmede kullanılan genellikle on çubuk uzunluğundaki bir ölçü çubuğu offset staff n.
on altıda bir one-sixteenth n.
on altı eş parçadan her biri one-sixteenth n.
on eş parçadan her biri one-tenth n.
on binde bir one-ten-thousandth n.
on bin eş parçadan her biri one-ten-thousandth n.
on ikide bir one-twelfth n.
on iki eş parçadan biri one-twelfth n.
çanların peş peşe ahenkli bir şekilde on kez çalınması royal n.
rus imparatorluğu'na ait on ruble değerinde bir altın madeni para imperial n.
günün aydınlık döneminin on ikide biri inch [dialect] n.
on iki yıldan oluşan dönem duodecade n.
on iki parçadan her biri duodecimal n.
on ikili grup duodene [rare] n.
ilk olarak on altıncı yüzyılda ortaya çıkan bir maya destanı popol vuh n.
en az on milyon rupilik mal varlığına sahip kimse crorepati [india] n.
on dokuzuncu yüzyılın ortasında ispanya'da ortaya çıkan bir mimari tarzı isabellino style n.
antik filistin'in kuzey bölümünde yaşayan on ibrani kabilesinden birine mensup kimse israelite n.
laiklik meselelerinin yönetildiği toplam on bir yüksek kademeli zerdüşt din adamından oluşan parsi konseyi panchayat n.
laiklik meselelerinin yönetildiği toplam on bir yüksek kademeli zerdüşt din adamından oluşan parsi konseyi panchayet n.
laiklik meselelerinin yönetildiği toplam on bir yüksek kademeli zerdüşt din adamından oluşan parsi konseyi punchayet n.
on parmağında on marifet olma panurgy n.
(on dokuzuncu yüzyılda) ilkel yürüyüş yarışı pedestrianism n.
ibrani alfabesinde on yedinci harf peh n.
üfleyerek zarar verici cisim atmaya yarayan on fit uzunluğunda boru sarbacane n.
üfleyerek zarar verici cisim atmaya yarayan on fit uzunluğunda boru sarbican n.
(pösteki, deri) on adet daker n.
sayılabilir bir dizideki on beş numaralı eleman fifteenth n.
on beş eş parçaya bölünmüş bir birimin her bir parçası fifteenth n.
(ibrani alfabesinde) on yedinci harf phe n.
fit karenin on ikide biri prime n.
eski ibrani takviminin yaklaşık olarak şubat'a denk gelen on birinci ayı sebat n.
hedefi on ikiden vuran sözlü veya yazılı saldırı sharpshooting n.
ispanyol dolarının on altıda birine denk gelen gümüş madeni para sixpence n.
on altı birim sixteen n.
on altı nesne sixteen n.
on altılı grup sixteen n.
on altılı seri sixteen n.
on altı yaşındaki ergen sixteener n.
on altı sixteenth n.
on altı sayısı sixteenth n.
on altı eşit parçadan her biri sixteenth n.
on altı bölüm sixteenth n.
on dördüncü öğe fourteen n.
on dört parçalı şey fourteen n.
on dört üniteli şey fourteen n.
on dört üyeli şey fourteen n.
on dört yaş fourteen n.
on dört ünite fourteen n.
on dört nesne fourteen n.
on dört beden kıyafet fourteen n.
on dördüncü şey fourteenth n.
on dört eş parçadan biri fourteenth n.
on dördüncü kimse fourteenth n.
on dördüncü kimse fourteenth n.
on altıncı bölüm sixteenth part n.
on altıncı parça sixteenth part n.
bütünün on altıncı parçası sixteenth part n.
on altıncı yüzyılda erkeklerin giydiği binici pantolonu slop n.
on kişiden az çalışanı bulunan işletme soho n.
(on sekizinci yüzyılda erkeklerin giydiği) siyah ipek boyun bağı solitaire n.
kara cisim yüzeyinin bir santimetre karelik aydınlanma şiddetinin on altıda birine denk bir ölçü birimi standard candle n.
on üç yaş altı kız çocuğu subteen n.
(on üç yaş altı kız çocukları için tasarlanan) çift sayılı giyim bedeni grubu subteen n.
on katı yapmak decuple v.
on üzerinden on almak get ten out of ten v.
be on the wrong track yanlışa düşmek v.
be on the wrong track pusulayı şaşırmak v.
put (something) on the right track rayına oturmak v.
on gün sürmek take ten days v.
on gün sürmek last for ten days v.
on gün almak (bir şeyi yapması vb) take ten days v.
hedefi on ikiden vurmak get home v.
on beş gün sürmek last a fortnight v.
on parmak ten fingers v.
on yaşında kör olmak go blind at the age of ten v.
hisse başına on dolardan satış yapmak sell for ten dollars a share v.
on beş dakika ara vermek take a fifteen minute break v.
on beş dakika mola vermek take a fifteen minute break v.
on beş gün sürmek last for fifteen days v.
on ile çarpmak decuple v.
on yıl yemek get 10 years v.
on yıl almak get 10 years v.
on sene yemek get 10 years v.
on kaplan gücünde olmak have the strength of ten tigers v.
(burçları) on iki eve ayırmak domify [obsolete] v.
on üç yıllık zaman dilimi tridecennary adj.
on birde bir eleventh adj.
on üç ile on dokuz yaşlar arasındaki devreye ait teenage adj.
on para etmez worthless adj.
on iki kat duodenary adj.
on iki veya on ikinciye ait duodenary adj.
on katlı ten folded adj.
on üçüncü yıldönümü tridecennary adj.
on misli tenfold adj.
on yedide bir seventeenth adj.
on beşte bir fifteenth adj.
on misli decuple adj.
ayın on dördü gibi very beautiful adj.
on altıda bir sixteenth adj.
on ikide bir kısım duodenary adj.
on ikişer on ikişer duodenary adj.
on katlı tenfolded adj.
on dokuzda bir nineteenth adj.
on ikiye ait duodecimal adj.
on ikişer on ikişer duodecimal adj.
on binlerce tens of thousand adj.
on üçüncü thirteenth adj.
on altısı sixteenth adj.
on dördüncü fourteenth adj.
on beşinci fifteenth adj.
on dokuzuncu nineteenth adj.
on ikinci twelfth adj.
on üçü thirteenth adj.
on altıncı sixteenth adj.
on sekizi eighteenth adj.
her on ikinci every twelfth adj.
on biri eleventh adj.
on birinci eleventh adj.
on sekizinci eighteenth adj.
on dokuzu nineteenth adj.
on dörtte bir fourteenth adj.
on yüzlü decahedral adj.
on ikinciye ait duodecimal adj.
on yıl süren decade-long adj.
on sekiz yaşından küçüklerin seyretmesi yasak olan (film) x-rated adj.
on iki tane dozen adj.
on beş günde bir oluşan (gelgit) neap adj.
on üçüncü 13th adj.
on birinci 11th adj.
on altıncı 16th adj.
on ikinci 12th adj.
on dokuzuncu 19th adj.
on sekizinci 18th adj.
on yedinci 17th adj.
on dördüncü 14th adj.
on yedinci seventeenth adj.
on beşinci 15th adj.
on dokuzuncu xix adj.
on dokuzuncu yüzyılın sonuyla ilgili fin de siècle adj.
on dokuzuncu yüzyılın sonu fin de siècle adj.
en iyi on the best ten adj.
on binlerce tens of thousands adj.
on yıllık/senelik decadal adj.
on yapraklı decaphyllous adj.
on yılda bir olan decennial adj.
on yıllık süreye ait decennial adj.
on bacaklı decapod adj.
on açılı decangular adj.
on ayaklı decapod adj.
on kat decuple adj.
on sütunlu decastyle adj.
on sütunlu ten-columned adj.
on ikinci 12nd adj.
on günlük ten-day adj.
on tane ten adj.
on kat büyük ten-fold adj.
on misli ten-fold adj.
on kenarı olan ten-sided adj.
on tarafı olan ten-sided adj.
on yüzlü ten-sided adj.
on parçalı tenth adj.
on üç adet thirteen adj.
on ikide bire denk düşen twelfth adj.
on iki tane twelve adj.
on iki parçadan oluşan twelvefold adj.
on iki misli fazla twelvefold adj.
on sekizinci eightetethe adj.
on bir kenarlı eleven-sided adj.
on bir kenarı olan eleven-sided adj.
on bir yılda bir olan undecennary adj.
on bir yılda bir olan undecennial adj.
on beş yıllık quindecennial adj.
(on altıncı yüzyıl giyimi) altındaki farklı renkteki kumaşları gösteren kesikleri olan blistered adj.
yüz on beşinci hundred-and-fifteenth adj.
bir şeyin on binde birini oluşturan myriadth adj.
on yıl süren decadelong adj.
on parçalı decamerous adj.
on bölmeli decamerous adj.
on uçlu decemdentate adj.
on dişli decemdentate adj.
on fit uzunluğunda decempedal adj.
on yıllık döneme ait decennary adj.
on yıllık dönemle ilgili decennary adj.
on dokuzla ilgili decennoval adj.
on misli denary adj.
on kat denary adj.
yüz yetmişten on fazla olan one hundred eighty adj.
yüz on beş olan one hundred fifteen adj.
yüz kırktan on fazla olan one hundred fifty adj.
yüz otuzdan on fazla olan one hundred forty adj.
yüz seksenden on fazla olan one hundred ninety adj.
yüz altmıştan on fazla olan one hundred seventy adj.
yüz elliden on fazla olan one hundred sixty adj.
yüz on olan one hundred ten adj.
yüzden on fazla olan one hundred ten adj.
yüz yirmiden on fazla olan one hundred thirty adj.
yüz ondan on fazla olan one hundred twenty adj.
yüzde on olan double-digit adj.
yüz on cx adj.
yüz on beş cxv adj.
on ikiyle ilgili dozenth adj.
on iki yılla ilgili duodecennial adj.
on iki katlı duodecuple adj.
on parmağında on marifet olan panurgic adj.
on dörtten bir sayı fazla olan fifteen adj.
on dördüncüden sonra gelen fifteenth adj.
on dokuzuncu yüzyılın sonuna ait fin de siecle adj.
on dokuzuncu yüzyılın sonu ile ilgili fin de siecle adj.
on dokuzuncu yüzyılın sonuna ait veya ilgili fin-de-siècle adj.
on dokuzuncu yüzyılın son dönemini yansıtan tarza ait veya ilgili fin-de-siècle adj.
on dokuzuncu yüzyılın son dönemine ait tarzı yansıtan fin-de-siècle adj.
on dokuzuncu yüzyılın son dönemini çağrıştıran fin-de-siècle adj.
on dokuzuncu yüzyılın son dönemine özgü fin-de-siècle adj.
on dokuzuncu yüzyılın son dönemine ait tarza benzeyen fin-de-siècle adj.
on beş ve on altıncı yüzyıllara özgü avrupa dansına ait veya ilgili preclassical adj.
on beş ve on altıncı yüzyıllara özgü avrupa dansına ait veya ilgili preclassic adj.
on altılı sixteen adj.
on altı tane olan sixteen adj.
on altıya denk gelen sixteen adj.
(evlilik yıldönümü) on beşinci crystal adj.
her on dört günde bir görünen fortnightly adj.
on dört günde bir olan fortnightly adj.
on dört tane fourteen adj.
on dörde denk gelen fourteen adj.
on dört eden fourteen adj.
on dört yaşında olan fourteen adj.
on dört yıllık fourteen adj.
on dört eşit parçadan birini gösteren fourteenth adj.
on dil konuşan decalingual adj.
(ingiltere) stoke–on–trentli stoke adj.
(ingiltere) stoke–on–trent menşeli stoke adj.
(ingiltere) stoke–on–trent'e özgü stoke adj.
(ingiltere) stoke–on–trent'ten gelen stoke adj.
(ingiltere) stoke–on–trent kaynaklı stoke adj.
(ingiltere) stoke–on–trent stili stoke adj.
(ingiltere) stoke–on–trent tarzı stoke adj.
on üç yaş altındaki kızlara ait veya ilgili subteen adj.
on üç yaş altı kız çocukları için tasarlanan subteen adj.
sonraki on yıl içinde in other ten years adv.
on ikiye karşı on üç oyla by a vote of thirteen to twelve adv.
bire karşı on ten to one adv.
on yaşından itibaren from ten years of age upward adv.
sonraki on yıl izarfında in other ten years adv.
on ikişer düzine olarak by the gross adv.
tam on saniyede in ten seconds flat adv.
on yılda bir decennially adv.
her on yılda bir gerçekleşerek decennially adv.
beş ila on arasında from five to ten adv.
on iki tonlu müzik tekniği kullanarak dodecaphonically adv.
bundan on yıl sonra in another ten years adv.
son on yıllık zaman zarfında in the last decade adv.
son on yıl içinde in the last decade adv.
son on yıllık müddette in the last decade adv.
son birkaç on yıl içinde over the last decades adv.
son birkaç on yıllık zaman zarfında over the last decades adv.
on katı ten times adv.
on yıllardır for decades adv.
on yıl önce ten years ago adv.
on günde bir every ten days adv.
on günde bir once every ten days adv.
her on birinci yılda every eleventh year adv.
on bir yılda bir every eleventh year adv.
on yıl içinde within ten years adv.
on sene içinde within ten years adv.
on yıl içindeki within ten years adv.
on yıl içindeki in ten years adv.
on yıl içinde within a decade adv.
on sene içinde within a decade adv.
on yıl içinde in ten years adv.
on sene içinde in ten years adv.
on sene sonra 10 years later adv.
on yıl sonra 10 years later adv.
on sene sonra ten years later adv.
en geç on gün içinde in ten days at the latest adv.
en geç on gün içerisinde in ten days at the latest adv.
on dört günde bir fortnightly adv.
on dört gün içinde in a fortnight adv.
son on iki ay içerisinde in the last 12 months adv.
on beşinci yüzyıl başları early 15th century adv.
on üzerinden out of 10 adv.
on üzerinden out of ten adv.
saat on birde. at eleven o'clock adv.
on yıllık sürede decennially adv.
on beş günde bir hafta sonu every other weekend adv.
geçen on yıl içinde in the past decade adv.
geçtiğimiz on yılda in the past decade adv.
geçen on yılda in the past decade adv.
on beş günde bir every 15 days adv.
son on senedir for the past decade adv.
son on yıldır for the past decade adv.
neredeyse on yıldır for nearly a decade adv.
dakikada on kez ten times a minute adv.
dakikada on kere ten times a minute adv.
dakikada on sefer ten times a minute adv.
on dokuzuncu olan nineteenthly adv.
on kat olacak şekilde tenfold adv.
on üçüncü sırada thirteenthly adv.
on iki sefere kadar twelvefold adv.
on iki misli kadar twelvefold adv.
on sekizinci olarak eighteenthly adv.
on sekizinci sırada eighteenthly adv.
on birinci sırada eleventhly adv.
on birinci olarak eleventhly adv.
on numara cracking (good) adv.
on beşinci sırada fifteenthly adv.
on beşinci olarak fifteenthly adv.
on dördüncü sırada fourteenth adv.
on dördüncü gelerek fourteenth adv.
on dördüncü grupta fourteenth adv.
on dördüncü sırada fourteenthly adv.