|
Catégorie |
Anglais |
Turc |
|
General |
|
1 |
General |
between the lines n.
|
satır araları |
|
Paper is accommodating, but one must also learn to read between the lines and look for the hidden meaning.
Kağıt uzlaşmacıdır ancak satır aralarını okumayı ve gizli anlamı aramayı da öğrenmek gerekir.
More Sentences
|
|
2 |
General |
go-between n.
|
aracı |
|
I was the go-between.
Ben aracıydım.
More Sentences
|
3 |
General |
discriminate between v.
|
ayrım yapmak |
|
We must be able to discriminate between objects and situations.
Nesneler ve durumlar arasında ayrım yapabilmeliyiz.
More Sentences
|
4 |
General |
come between v.
|
aralarına girmek |
|
Do not come between a husband and his wife.
Bir koca ile karısının arasına girme.
More Sentences
|
5 |
General |
be caught (between) v.
|
sıkışmak |
|
René's fingers are caught in the door.
René'nin parmakları kapıya sıkıştı.
More Sentences
|
6 |
General |
be undecided (between different opinions) v.
|
kararsız kalmak |
|
Thirteen percent were undecided.
Yüzde on üçü kararsız kaldı.
More Sentences
|
7 |
General |
choose between v.
|
ikisinden birini seçmek |
|
Choose between the two.
İkisinden birini seçin.
More Sentences
|
8 |
General |
go between v.
|
arasında gidip gelmek |
|
He could come and go between heaven and earth at will.
İstediği zaman cennet ve dünya arasında gidip gelebiliyordu.
More Sentences
|
9 |
General |
distinguish between v.
|
ayırmak |
|
The idea is to distinguish between how an enterprise relates to internal stakeholders, shareholders and employees.
Buradaki fikir, bir işletmenin iç paydaşları, hissedarları ve çalışanları ile olan ilişkilerini birbirinden ayırmaktır.
More Sentences
|
10 |
General |
balance between v.
|
denge kurmak |
|
For the rest, I believe that he has struck the right balance between the different conflicting interests.
Geri kalanı için, çatışan farklı çıkarlar arasında doğru dengeyi kurduğuna inanıyorum.
More Sentences
|
11 |
General |
in-between adj.
|
arada kalmış |
|
She lived in an in-between state, unsure of her next steps.
Bir sonraki adımlarından emin olmadan arada kalmış bir şekilde yaşıyordu.
More Sentences
|
12 |
General |
far between adv.
|
seyrek |
|
Taxis are few and far between during a rainstorm.
Fırtınalı sağanak esnasında taksiler çok seyrek olur.
More Sentences
|
13 |
General |
in between adv.
|
arada |
|
As for the amount of time that has passed in between, I shall now explain the reason for this.
Aradan geçen süreye gelince, şimdi bunun nedenini açıklayacağım.
More Sentences
|
14 |
General |
in between prep.
|
arasında |
|
Ireland is somewhere in between at EUR 11 000 per capita.
İrlanda kişi başına 11.000 avro ile bu ikisinin arasında bir yerde yer almaktadır.
More Sentences
|
15 |
General |
varying between prep.
|
arasında değişen |
|
The level of external protection for agriculture remains very high, rates varying between 20% and 145%.
Tarım için dış koruma düzeyi, % 20 ve % 145 arasında değişen oranlarda olup, çok yüksek olmaya devam etmektedir.
More Sentences
|
16 |
General |
relationship between prep.
|
arasındaki ilişki |
|
Then there is the issue of the relationship between the Commission and national agencies, that is, decentralisation.
Bir de Komisyon ile ulusal ajanslar arasındaki ilişki, yani adem-i merkeziyetçilik konusu var.
More Sentences
|
Phrasals |
|
17 |
Phrasals |
mediate between v.
|
(iki kişi arasında) arabuluculuk yapmak |
|
Secondly, an intermediary could be appointed who could mediate between two parties if a problem arises.
İkinci olarak bir sorun ortaya çıktığında iki taraf arasında arabuluculuk yapabilecek bir aracı atanabilir.
More Sentences
|
18 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölünmek |
|
I denounce this war and the ensuing split between victors and vanquished.
Bu savaşı ve ardından gelen galipler ve mağluplar arasındaki bölünmeyi kınıyorum.
More Sentences
|
19 |
Phrasals |
choose between (two people or things) v.
|
(iki seçenek) arasında tercih yapmak |
|
Everything gives you the opportunity to choose between fear and love.
Her şey size korku ve sevgi arasında tercih yapma fırsatı verir.
More Sentences
|
20 |
Phrasals |
choose between (two people or things) v.
|
(iki kişi veya şey) arasından seçim yapmak |
|
To sum up, a good piece of Community legislation is one which chooses between what is desirable and what is feasible.
Özetle, iyi bir Topluluk mevzuatı, arzu edilen ile uygulanabilir olan arasında seçim yapan bir mevzuattır.
More Sentences
|
21 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something and someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle birini/bir şeyi) ayırt etmek |
|
The tiny human being is now also able to differentiate between colors.
Bu küçük insan artık renkleri de ayırt edebiliyor.
More Sentences
|
|
22 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something and someone or something else) v.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayırmak |
|
We must be able to differentiate between objects and situations.
Nesneler ve durumlar arasında ayırım yapabilmeliyiz.
More Sentences
|
23 |
Phrasals |
fluctuate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında gidip gelmek |
|
The Europe that the Heads of State are building fluctuates between powerlessness and contempt.
Devlet Başkanlarının inşa etmekte olduğu Avrupa, güçsüzlük ve küçümseme arasında gidip gelmektedir.
More Sentences
|
24 |
Phrasals |
fluctuate between v.
|
arasında dalgalanmak |
|
This currently fluctuates between 23 and 25%, and we need to do something about this.
Bu oran şu anda %23 ile %25 arasında dalgalanmaktadır ve bu konuda bir şeyler yapmamız gerekmektedir.
More Sentences
|
25 |
Phrasals |
hover between v.
|
arasında gidip gelmek |
|
For nearly a month, Tom hovered between life and death.
Tom yaklaşık bir ay boyunca ölümle yaşam arasında gidip geldi.
More Sentences
|
Phrases |
|
26 |
Phrases |
between us adv.
|
aramızda |
|
I do not believe that there is any real disagreement between us on this.
Bu konuda aramızda gerçek bir anlaşmazlık olduğuna inanmıyorum.
More Sentences
|
General |
|
27 |
General |
sexual relations between individuals who are closely related n.
|
ensest |
|
28 |
General |
gap between rich and poor n.
|
zengin ile fakir arasındaki uçurum |
|
29 |
General |
meantime between failures n.
|
arızalar arası ortalama zaman |
|
30 |
General |
mean time between failure n.
|
arıza arası ortalama zaman |
|
31 |
General |
the period between n.
|
zaman periyodu |
|
32 |
General |
transfer between customs n.
|
gümrükler arasında transfer |
|
33 |
General |
conflict-disagreement-dispute between generations n.
|
nesiller arası ihtilaf |
|
34 |
General |
go-between n.
|
çöpçatan |
|
35 |
General |
go-between n.
|
arabulucu |
|
36 |
General |
distinction between n.
|
aradaki fark |
|
37 |
General |
gap between n.
|
aradaki fark |
|
38 |
General |
clash between the police and the demonstrators n.
|
polis ile göstericiler arasında yaşanan çatışma |
|
39 |
General |
clash between the police and the demonstrators n.
|
polis ile göstericiler arasında yaşanan arbede |
|
40 |
General |
time between dog and wolf n.
|
köpek ve kurt arasındaki zaman |
|
41 |
General |
the linkage between observation and reality n.
|
gözlem ve gerçeklik arasındaki bağ |
|
42 |
General |
trancastions between related parties n.
|
ilişkili kişiler arasındaki işlemler |
|
43 |
General |
trancastions between related parties n.
|
ilgili taraflar arasındaki işlemler |
|
44 |
General |
go-between n.
|
elçi |
|
45 |
General |
(the difference between...) getting bigger n.
|
makasın gittikçe açılması |
|
46 |
General |
meantime between failures n.
|
arızalar arası ortalama süre |
|
47 |
General |
differences between male and female brains n.
|
dişi beyni ile erkek beyni arasındaki farklar |
|
48 |
General |
go-between n.
|
uzlaştırıcı |
|
49 |
General |
go-between n.
|
bağlantı linki |
|
50 |
General |
go-between n.
|
köprü |
|
51 |
General |
go-between n.
|
farklı iki gruba ait kimse |
|
52 |
General |
go-between n.
|
simsar |
|
53 |
General |
go-between n.
|
tellal |
|
54 |
General |
in-between n.
|
orta düzey |
|
55 |
General |
in-between n.
|
aracı |
|
56 |
General |
come-between n.
|
araya giren şey |
|
57 |
General |
come-between n.
|
araya giren kimse |
|
58 |
General |
draw a parallel between v.
|
benzetmek |
|
59 |
General |
take the bit between one's teeth v.
|
gemi azıya almak |
|
60 |
General |
cause a rift between v.
|
aralarını açmak |
|
61 |
General |
smooth things over between v.
|
barıştırmak |
|
|
62 |
General |
be few and far between v.
|
nadir rastlanmak |
|
63 |
General |
stand between v.
|
korumak |
|
64 |
General |
come between friends v.
|
arkadaşların arasına girmek |
|
65 |
General |
stand between v.
|
aracılık yapmak |
|
66 |
General |
read between the lines v.
|
kapalı anlamını keşfetmek |
|
67 |
General |
draw a parallel between v.
|
karşılaştırmak |
|
68 |
General |
be torn between two choices v.
|
iki cami arasında kalmış beynamaza dönmek |
|
69 |
General |
go between v.
|
araya girmek |
|
70 |
General |
be a close friendship between v.
|
arasından su sızmamak |
|
71 |
General |
shuttle back and forth between two countries v.
|
iki ülke arasında mekik dokumak |
|
72 |
General |
stand between v.
|
arabuluculuk yapmak |
|
73 |
General |
come between two friends v.
|
iki arkadaşın arasına girmek |
|
74 |
General |
be in between v.
|
aralığında olmak |
|
75 |
General |
ply between v.
|
gidip gelmek |
|
76 |
General |
vary between v.
|
arasında değişmek |
|
77 |
General |
sandwich between v.
|
iki şeyin arasına sıkıştırmak |
|
78 |
General |
ply between v.
|
(arasında) düzenli seferler yapmak |
|
79 |
General |
ply between v.
|
işlemek |
|
80 |
General |
seesaw between two opinions v.
|
iki arada bir derede kalmak |
|
81 |
General |
come between v.
|
araya girmek |
|
82 |
General |
be few and far between v.
|
çok seyrek olmak |
|
83 |
General |
be caught between two fires v.
|
iki ateş arasında kalmak |
|
84 |
General |
stir up trouble between people v.
|
müzevirlik etmek |
|
85 |
General |
read between the lines v.
|
bir yazıdaki kapalı anlamı keşfetmek |
|
86 |
General |
differentiate between v.
|
fark gözetmek |
|
87 |
General |
take the bit between one's teeth v.
|
söz dinlememek |
|
88 |
General |
buy something between themselves v.
|
bir şeyi ortaklaşa satın almak |
|
89 |
General |
alternate between v.
|
arasında gidip gelmek (iki durum) |
|
90 |
General |
destroy the friendship between v.
|
aralarını bozmak |
|
91 |
General |
cause a fit between v.
|
araya nifak sokmak |
|
92 |
General |
cause a fit between v.
|
nifak sokmak |
|
93 |
General |
be undecided (between different opinions) v.
|
karar kılamamak |
|
94 |
General |
be irresolute (between different opinions) v.
|
karar kılamamak |
|
95 |
General |
be irresolute (between different opinions) v.
|
kararsız kalmak |
|
96 |
General |
remain in between v.
|
arasında kalmak |
|
97 |
General |
be between a rock and a hard place v.
|
iki arada kalmak |
|
98 |
General |
be between a rock and a hard place v.
|
iki arada bir derede kalmak |
|
99 |
General |
be torn between v.
|
iki arada kalmak |
|
100 |
General |
be torn between v.
|
iki arada bir derede kalmak |
|
101 |
General |
range between v.
|
aralığında seyretmek |
|
102 |
General |
differentiate (between) v.
|
ayrım gözetmek |
|
103 |
General |
differentiate (between) v.
|
fark gözetmek |
|
104 |
General |
shuttle between v.
|
arasında gidip gelmek |
|
105 |
General |
establish a correlation between v.
|
irtibatlandırmak |
|
106 |
General |
act as a go-between v.
|
köprü olmak |
|
107 |
General |
intervene between v.
|
araya girmek |
|
108 |
General |
distinguish between v.
|
bölmek |
|
109 |
General |
fluctuate between something and something else v.
|
arasında dalgalanmak |
|
110 |
General |
forge a link between v.
|
arasında bağ kurmak |
|
111 |
General |
establish connection between v.
|
bağlantı sağlamak |
|
112 |
General |
protect/pursue the balance between v.
|
arasındaki dengeyi gözetmek |
|
113 |
General |
divide between v.
|
bölüştürmek |
|
114 |
General |
divide between v.
|
paylaştırmak |
|
115 |
General |
be halfway between v.
|
iki noktanın tam ortasında olmak |
|
116 |
General |
be torn between two choices v.
|
iki seçenek arasında kalmak |
|
117 |
General |
balance between v.
|
dengeyi kurmak |
|
118 |
General |
support between bearings v.
|
yataklamak |
|
119 |
General |
apportioned between adj.
|
arasında bölüştürülmüş |
|
120 |
General |
divided between adj.
|
arasında paylaştırılmış |
|
121 |
General |
divided between adj.
|
-arasında bölünmüş |
|
122 |
General |
in-between adj.
|
orta |
|
123 |
General |
in-between adj.
|
aracı |
|
124 |
General |
stretching between adj.
|
arasında uzanan |
|
125 |
General |
between the lights adv.
|
tan vakti ile şafak zamanlarında |
|
126 |
General |
between whiles adv.
|
arada sırada |
|
127 |
General |
far between adv.
|
nadiren |
|
128 |
General |
in between adv.
|
aralıkta |
|
129 |
General |
between now and tomorrow adv.
|
yarına kadar |
|
130 |
General |
between whiles adv.
|
bazen |
|
131 |
General |
between parentheses adv.
|
parantez içinde |
|
132 |
General |
between two team adv.
|
iki takım arasında |
|
133 |
General |
by and between adv.
|
tarafından aralarında |
|
134 |
General |
by and between adv.
|
tarafından ve aralarında |
|
135 |
General |
between these dates adv.
|
bu tarih aralığında |
|
136 |
General |
between 1999 and 2003 adv.
|
1999-2003 arasında |
|
137 |
General |
between 1999 and 2003 adv.
|
1999-2003 arası |
|
138 |
General |
between the hours of adv.
|
saatleri arasında |
|
139 |
General |
between four in the afternoon and midnight adv.
|
öğleden sonra dört ile gece yarısı arasında |
|
140 |
General |
between dream and reality adv.
|
hayal ile gerçek arasında |
|
141 |
General |
ranging between prep.
|
arasında değişen |
|
142 |
General |
betwixt and between prep.
|
ne bu ne o |
|
143 |
General |
from between prep.
|
arasından |
|
144 |
General |
between and prep.
|
ile arasında |
|
145 |
General |
in between prep.
|
ikisi arasında |
|
146 |
General |
from between prep.
|
arkasından |
|
147 |
General |
in between prep.
|
aradan |
|
148 |
General |
between the dates prep.
|
tarihleri arasında |
|
149 |
General |
in between prep.
|
aralarında |
|
150 |
General |
between the years of prep.
|
seneleri arasında |
|
151 |
General |
between the years of prep.
|
yılları arasında |
|
152 |
General |
betwixt and between prep.
|
ne o ne bu |
|
153 |
General |
betwixt and between prep.
|
ikisinin ortası |
|
154 |
General |
between the dates of prep.
|
bu tarih aralığında |
|
155 |
General |
between the range of prep.
|
aralığında |
|
156 |
General |
btw (between) prep.
|
arasında |
|
Phrasals |
|
157 |
Phrasals |
go-between n.
|
aracı |
|
158 |
Phrasals |
go-between n.
|
arabulucu |
|
159 |
Phrasals |
go-between n.
|
çöpçatan |
|
160 |
Phrasals |
get between v.
|
arasına yetişmek |
|
161 |
Phrasals |
arbitrate between v.
|
aralarını bulmak |
|
162 |
Phrasals |
arbitrate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle diğerinin) aralarını bulmak |
|
163 |
Phrasals |
arbitrate between v.
|
uzlaştırmak |
|
164 |
Phrasals |
arbitrate between (someone and someone else) v.
|
uzlaştırmak |
|
165 |
Phrasals |
arbitrate between v.
|
barıştırmak |
|
166 |
Phrasals |
arbitrate between (someone and someone else) v.
|
barıştırmak |
|
167 |
Phrasals |
arbitrate between v.
|
(iki veya daha çok tarafı) uzlaştırmak |
|
168 |
Phrasals |
arbitrate between v.
|
(iki veya daha çok tarafı) barıştırmak |
|
169 |
Phrasals |
arbitrate between v.
|
(iki veya daha çok taraf arasındaki) anlaşmazlığı gidermek/çözmek |
|
170 |
Phrasals |
arbitrate between v.
|
(iki veya daha çok taraf arasındaki) sorunu gidermek/çözmek |
|
171 |
Phrasals |
arbitrate between v.
|
(iki veya daha çok taraf arasında) anlaşma sağlamak/ara buluculuk yapmak |
|
172 |
Phrasals |
arbitrate between (someone and someone else) v.
|
(iki tarafı) uzlaştırmak |
|
173 |
Phrasals |
arbitrate between (someone and someone else) v.
|
(iki tarafı) barıştırmak |
|
174 |
Phrasals |
arbitrate between (someone and someone else) v.
|
(iki taraf arasındaki) anlaşmazlığı gidermek/çözmek |
|
175 |
Phrasals |
arbitrate between (someone and someone else) v.
|
(iki taraf arasındaki) sorunu gidermek/çözmek |
|
176 |
Phrasals |
arbitrate between (someone and someone else) v.
|
(iki taraf arasında) anlaşma sağlamak/ara buluculuk yapmak |
|
177 |
Phrasals |
drive between v.
|
bir yerden başka bir yere arabayla gitmek |
|
178 |
Phrasals |
fall between (two things) v.
|
(bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek |
|
179 |
Phrasals |
fall between (two things) v.
|
(bir şeylerin) arasına girmek |
|
180 |
Phrasals |
fall between (something and something else) v.
|
(bir şeyle başka bir şey/iki şey) arasına düşmek |
|
181 |
Phrasals |
fall between (something and something else) v.
|
(bir şeylerin) arasına girmek |
|
182 |
Phrasals |
get between v.
|
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak |
|
183 |
Phrasals |
get between v.
|
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
|
184 |
Phrasals |
get between (someone or something and someone or something else) v.
|
(bir kişi veya şeyle başka bir kişi veya şey/iki kişi veya şey) arasına girmek/sızmak |
|
185 |
Phrasals |
get between (someone or something and someone or something else) v.
|
(bir kişi veya şeyi başka bir kişi veya şeyden/iki kişi veya şeyi birbirinden) ayırmak/uzaklaştırmak |
|
186 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak |
|
187 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
üzerinde uçmak/tur atmak |
|
188 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
|
189 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak |
|
190 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak |
|
191 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek |
|
192 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak |
|
193 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak |
|
194 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak |
|
195 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
|
196 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak |
|
197 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
|
198 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
|
199 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak |
|
200 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
|
201 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında havada/asılı kalmak |
|
202 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
üzerinde uçmak/tur atmak |
|
203 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız olmak |
|
204 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) kararsız kalmak |
|
205 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) bocalamak |
|
206 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddüt etmek |
|
207 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) tereddütte kalmak |
|
208 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) duraksamak |
|
209 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikte kalmak |
|
210 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikircikli olmak |
|
211 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) ikilemde kalmak |
|
212 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) gidip gelmek |
|
213 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) karar verememek |
|
214 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki kararı havada/askıda bırakmak |
|
215 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasındaki karar havada/askıda kalmak |
|
216 |
Phrasals |
intersperse (something) between (something) v.
|
(bir şeyi başka bir şeyin) arasına dağıtmak |
|
217 |
Phrasals |
intersperse (something) between (something) v.
|
(bir şeyi) yer yer (bir şeyle) süslemek |
|
218 |
Phrasals |
intersperse something between something v.
|
(bir şeyi başka bir şeyin) arasına dağıtmak |
|
219 |
Phrasals |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
iki zıt kişi veya şey arasında karar vermek |
|
220 |
Phrasals |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
iki zıt kişi veya şey arasında seçim yapmak |
|
221 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki veya daha çok kişi veya şey) arasında yavaş yavaş yürümek |
|
222 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki veya daha çok kişi veya şey) usulca yürümek |
|
223 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki veya daha çok kişi veya şey) dikkatlice yürümek |
|
224 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki veya daha çok kişi veya şey) adımlarını dikkatle atmak |
|
225 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki veya daha çok kişi veya şey) parmaklarının ucuna basmak |
|
226 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki kişi veya şey) arasına girmek/adım atmak |
|
227 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(anlaşmazlık içindeki iki kişi veya gruba) müdahale etmek |
|
228 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
araya girmek |
|
229 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki kişi veya grup) arasındaki anlaşmazlığa karışmak |
|
230 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki kişi veya grubun) arasını yapmak |
|
231 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki kişi veya grubu) uzlaştırmak/barıştırmak |
|
232 |
Phrasals |
step between (someone or something) v.
|
(iki kişi veya grup) arasında ara buluculuk yapmak |
|
233 |
Phrasals |
step between (someone or something and someone or something else) v.
|
(iki kişi veya şey) arasına girmek/adım atmak |
|
234 |
Phrasals |
tear between v.
|
arasında kararsız bırakmak |
|
235 |
Phrasals |
tear between v.
|
arasında ikircikli bırakmak |
|
236 |
Phrasals |
tear between v.
|
arasında tereddütte bırakmak |
|
237 |
Phrasals |
tear between v.
|
ikilemde bırakmak |
|
238 |
Phrasals |
tear between v.
|
iki arada bir derede bırakmak |
|
239 |
Phrasals |
tear between v.
|
iki arada bırakmak |
|
240 |
Phrasals |
tear between v.
|
ikiye bölmek |
|
241 |
Phrasals |
decide between two v.
|
arasında bir karar vermek |
|
242 |
Phrasals |
decide between two v.
|
arasında bir seçim yapmak |
|
243 |
Phrasals |
stand between v.
|
arasında durmak |
|
244 |
Phrasals |
run between v.
|
arasından gidip gelmek/koşturmak |
|
245 |
Phrasals |
discern between v.
|
ayırt etmek |
|
246 |
Phrasals |
migrate between v.
|
bir yerden başka bir yere göç edip durmak |
|
247 |
Phrasals |
waver between someone and someone else v.
|
iki kişi arasında kararsız kalmak |
|
248 |
Phrasals |
oscillate between someone and someone v.
|
iki şey arasında kalmak (karar verememek) |
|
249 |
Phrasals |
oscillate between someone and someone v.
|
iki seçenek arasında kararsız kalmak |
|
250 |
Phrasals |
split something between (something and something else) v.
|
(iki kişi) arasında bölüştürmek |
|
251 |
Phrasals |
split something between (someone and someone else) v.
|
(iki kişi) arasında bölüştürmek |
|
252 |
Phrasals |
commute between v.
|
(ev ile iş) (iki şehir/yer vb) arasında gidip gelmek |
|
253 |
Phrasals |
vacillate between v.
|
...arasında kararsız kalmak |
|
254 |
Phrasals |
divvy something up between two v.
|
(iki kişi) arasında bölmek/paylaştırmak |
|
255 |
Phrasals |
interpose someone between people v.
|
(birini/birilerinin) arasına sokmak |
|
256 |
Phrasals |
drive between v.
|
bir yerden bir yere araçla gitmek |
|
257 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek |
|
258 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla ulaşım sağlamak |
|
259 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek |
|
260 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla gitmek |
|
261 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla ulaşım sağlamak |
|
262 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla seyahat etmek |
|
263 |
Phrasals |
drive between v.
|
iki yer/şey arasında araçla gidip gelmek |
|
264 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
iki şey arasında asılı kalmak |
|
265 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
havada asılı kalmak |
|
266 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(iki şey arasında) gidip gelmek |
|
267 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(iki şey arasında) kararsız kalmak/karar verememek |
|
268 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
muallakta kalmak/olmak |
|
269 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
sürüncemede kalmak |
|
270 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
seçenekler arasında bir karar vermeye çalışmak |
|
271 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
seçenekler arasından bir seçim yapmaya çalışmak |
|
272 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
seçenekler arasında bocalamak |
|
273 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
iki şey arasında asılı kalmak |
|
274 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
havada asılı kalmak |
|
275 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(iki şey arasında) gidip gelmek |
|
276 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
(iki şey arasında) kararsız kalmak/karar verememek |
|
277 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
muallakta kalmak/olmak |
|
278 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
sürüncemede kalmak |
|
279 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
seçenekler arasında bir karar vermeye çalışmak |
|
280 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
seçenekler arasından bir seçim yapmaya çalışmak |
|
281 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
iki seçenek arasında kalmak |
|
282 |
Phrasals |
hover between something (and something else) v.
|
seçenekler arasında bocalamak |
|
283 |
Phrasals |
judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
|
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
|
284 |
Phrasals |
judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
|
(iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek |
|
285 |
Phrasals |
judge between (someone or something) (and someone or something else) v.
|
(iki veya birkaç şeyden/kişiden birinde) karar kılmak |
|
286 |
Phrasals |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
(iki veya bir kaç şey/kişi) arasında seçim yapmak |
|
287 |
Phrasals |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
(iki veya birkaç şeyden/kişiden) birine karar vermek |
|
288 |
Phrasals |
judge between (someone or something and someone or something else) v.
|
(iki veya birkaç şeyden/kişiden birinde) karar kılmak |
|
289 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kararsız kalmak |
|
290 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında kalmak |
|
291 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek |
|
292 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında bölüştürmek/paylaştırmak |
|
293 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
bir şeyi (iki veya daha fazla şey/kişi) arasında pay etmek |
|
294 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
bir şeyi (iki veya daha fazla kişi) paylaşmak/bölüşmek |
|
295 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
ikiye veya daha fazla parçaya ayırmak |
|
296 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
(iki veya daha fazla şeyin/kişinin) arasını bölmek |
|
297 |
Phrasals |
split between (two or more people or things) v.
|
(iki veya daha fazla şey/kişi) arasında yer işgal etmek |
|
298 |
Phrasals |
fall between (two things) v.
|
(iki şeyin) arasına düşmek |
|
299 |
Phrasals |
fall between (something and something else) v.
|
(bir şeyle başka bir şeyin) arasına/ortasına düşmek |
|
300 |
Phrasals |
vacillate between (one person or thing) and (another) v.
|
(iki kişi/iki şey) arasında kararsız kalmak |
|
301 |
Phrasals |
vacillate between (one person or thing) and (another) v.
|
(iki kişi/iki şey) arasında karar verememek |
|
302 |
Phrasals |
vacillate between (one person or thing) and (another) v.
|
(iki kişi/iki şey) arasında kalmak |
|
303 |
Phrasals |
vacillate between (thing) and (another) v.
|
(iki durum/hal) arasında gidip gelmek |
|
304 |
Phrasals |
vacillate between (thing) and (another) v.
|
(iki durum/hal) arasında dalgalanmak |
|
305 |
Phrasals |
allocate (something) between (someone or something) v.
|
(bir şeyi birilerinin/bir şeylerin) arasında pay etmek |
|
306 |
Phrasals |
allocate (something) between (someone or something) v.
|
(bir şeyi birilerinin/bir şeylerin) arasında paylaştırmak |
|
307 |
Phrasals |
allocate (something) between (someone or something) v.
|
(bir şeyi birilerinin/bir şeylerin) arasında bölüştürmek |
|
308 |
Phrasals |
allocate something between someone or something v.
|
bir şeyi birine/bir şeye tahsis etmek |
|
309 |
Phrasals |
allocate something between someone or something v.
|
bir şeyi birine/bir şeye vermek |
|
310 |
Phrasals |
allocate something between someone or something v.
|
bir şeyi birine/bir şeye devretmek |
|
311 |
Phrasals |
alternate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında gidip gelmek |
|
312 |
Phrasals |
alternate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında değişimli/dönüşümlü olmak |
|
313 |
Phrasals |
alternate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri arasında) sırayla yapılmak |
|
314 |
Phrasals |
alternate between something and something else v.
|
biriyle başka biri arasında gidip gelmek |
|
315 |
Phrasals |
alternate between something and something else v.
|
biriyle başka biri arasında değişimli/dönüşümlü olmak |
|
316 |
Phrasals |
alternate between something and something else v.
|
biriyle başka biri arasında sırayla yapılmak |
|
317 |
Phrasals |
alternate between (people or things) v.
|
(insanlar/bir şeyler) arasında gidip gelmek |
|
318 |
Phrasals |
alternate between (people or things) v.
|
(insanlar/bir şeyler) arasında dönüşümlü/değişimli olarak yapmak |
|
319 |
Phrasals |
alternate between (people or things) v.
|
(insanlar/bir şeyler) arasında sırayla yapmak/değiştirmek |
|
320 |
Phrasals |
allocate something between someone or something v.
|
bir şeyi birine/bir şeye tahsis etmek |
|
321 |
Phrasals |
allocate something between someone or something v.
|
bir şeyi birine/bir şeye vermek |
|
322 |
Phrasals |
allocate something between someone or something v.
|
bir şeyi birine/bir şeye devretmek |
|
323 |
Phrasals |
alternate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında gidip gelmek |
|
324 |
Phrasals |
alternate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında değişimli/dönüşümlü olmak |
|
325 |
Phrasals |
alternate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri arasında) sırayla yapılmak |
|
326 |
Phrasals |
alternate between something and something else v.
|
biriyle başka biri arasında gidip gelmek |
|
327 |
Phrasals |
alternate between something and something else v.
|
biriyle başka biri arasında değişimli/dönüşümlü olmak |
|
328 |
Phrasals |
alternate between something and something else v.
|
biriyle başka biri arasında sırayla yapılmak |
|
329 |
Phrasals |
alternate between (people or things) v.
|
(insanlar/bir şeyler) arasında gidip gelmek |
|
330 |
Phrasals |
alternate between (people or things) v.
|
(insanlar/bir şeyler) arasında dönüşümlü/değişimli olarak yapmak |
|
331 |
Phrasals |
alternate between (people or things) v.
|
(insanlar/bir şeyler) arasında sırayla yapmak/değiştirmek |
|
332 |
Phrasals |
choose between (two people or things) v.
|
(iki kişi veya şey) arasından seçmek |
|
333 |
Phrasals |
choose between (two people or things) v.
|
(iki seçenek) arasında tercihte bulunmak |
|
334 |
Phrasals |
choose between two people or things v.
|
iki kişiden veya şeyden birini seçmek |
|
335 |
Phrasals |
choose between two people or things v.
|
iki seçenekten birini tercih etmek |
|
336 |
Phrasals |
come between v.
|
(iki şeyin) arasında yer almak |
|
337 |
Phrasals |
come between v.
|
(iki şeyin) arasında gelmek |
|
338 |
Phrasals |
come between v.
|
arasını bozmak |
|
339 |
Phrasals |
come between (someone and someone else) v.
|
(iki kişinin) arasında olmak |
|
340 |
Phrasals |
come between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka birinin) arasında olmak |
|
341 |
Phrasals |
come between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka birinin) arasında yer almak/gelmek |
|
342 |
Phrasals |
come between (someone and someone else) v.
|
(iki kişinin) arasına girmek |
|
343 |
Phrasals |
come between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka birinin) arasına girmek |
|
344 |
Phrasals |
come between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka birinin) ilişkisine burnunu sokmak |
|
345 |
Phrasals |
come between (something and something else) v.
|
(iki şeyin) arasında olmak |
|
346 |
Phrasals |
come between (something and something else) v.
|
(bir şeyle başka bir şeyin) arasında olmak |
|
347 |
Phrasals |
come between (something and something else) v.
|
(bir şeyle başka bir şeyin) arasında yer almak/gelmek |
|
348 |
Phrasals |
come between (two or more people) v.
|
(iki veya daha fazla kişinin) arasında olmak |
|
349 |
Phrasals |
come between (two or more people) v.
|
(iki veya daha fazla kişinin) arasında yer almak/gelmek |
|
350 |
Phrasals |
come between (two or more people) v.
|
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek |
|
351 |
Phrasals |
come between (two or more people) v.
|
(iki veya daha fazla kişinin) arasına girmek |
|
352 |
Phrasals |
come between (two or more people) v.
|
(iki veya daha fazla kişinin) ilişkisine burnunu sokmak |
|
353 |
Phrasals |
commute between (places) v.
|
(iş/okul ve ev) arasında her gün gidip gelmek |
|
354 |
Phrasals |
commute between (places) v.
|
(iki yer) arasında sürekli gidip gelmek |
|
355 |
Phrasals |
commute between (places) v.
|
her gün (yaşadığı ve çalıştığı yer) arasında gidip gelmek |
|
356 |
Phrasals |
decide between v.
|
arasından seçmek |
|
357 |
Phrasals |
decide between v.
|
ikisinin arasında karar vermek |
|
358 |
Phrasals |
decide between (someone or something) v.
|
(iki kişi/şey) arasında bir seçim yapmak |
|
359 |
Phrasals |
decide between (someone or something) v.
|
(iki kişi/şey) arasında bir karar vermek |
|
360 |
Phrasals |
decide between (someone or something) v.
|
ikisinin arasında karar vermek |
|
361 |
Phrasals |
decide between (someone or something) v.
|
ikisinin arasından birini seçmek |
|
362 |
Phrasals |
decide between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında bir seçim yapmak |
|
363 |
Phrasals |
decide between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında bir karar vermek |
|
364 |
Phrasals |
decide between (someone and someone else) v.
|
ikisinin arasında karar vermek |
|
365 |
Phrasals |
decide between (someone and someone else) v.
|
ikisinin arasından birini seçmek |
|
366 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something and someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında fark görmek |
|
367 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something and someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında ayrım yaratmak |
|
368 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something and someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında fark oluşturmak |
|
369 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something and someone or something else) v.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) farklı hale getirmek |
|
370 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something and someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle birini/bir şeyi) ayırt edilebilir hale getirmek |
|
371 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) ayırt etmek |
|
372 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında fark görmek |
|
373 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi) ayırmak |
|
374 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında ayrım yaratmak |
|
375 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında fark oluşturmak |
|
376 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) farklı hale getirmek |
|
377 |
Phrasals |
differentiate between (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle birini/bir şeyi) ayırt edilebilir hale getirmek |
|
378 |
Phrasals |
discern between (someone or something) and (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayırt etmek |
|
379 |
Phrasals |
discern between (someone or something) and (someone or something) v.
|
(birini/bir şeyi birinden/bir şeyden) ayırmak |
|
380 |
Phrasals |
discern between (someone or something) and (someone or something) v.
|
(biriyle birini/bir şeyle bir şeyi) birbirinden ayırt etmek |
|
381 |
Phrasals |
discern between and v.
|
birbirinden ayırmak/ayırt etmek |
|
382 |
Phrasals |
discriminate between (someone or something) v.
|
(birilerini/bir şeyleri) ayırt etmek |
|
383 |
Phrasals |
discriminate between (someone or something) v.
|
(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayırmak/ayırt etmek |
|
384 |
Phrasals |
fall between v.
|
arasına girmek |
|
385 |
Phrasals |
fall between v.
|
arasına düşmek |
|
386 |
Phrasals |
fall between v.
|
ortasına düşmek |
|
387 |
Phrasals |
fluctuate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında muallakta kalmak |
|
388 |
Phrasals |
fluctuate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında kararsız olmak |
|
389 |
Phrasals |
fluctuate between (someone and someone else) v.
|
(biriyle başka biri) arasında tereddüt etmek |
|
390 |
Phrasals |
fluctuate between (something) and (something) v.
|
(bir şeyle bir şey) arasında gidip gelmek |
|
391 |
Phrasals |
fluctuate between (something) and (something) v.
|
(bir şeyle bir şey) arasında kararsız kalmak |
|
392 |
Phrasals |
fluctuate between (something) and (something) v.
|
(bir şeyle bir şey) arasında tereddüt etmek |
|
393 |
Phrasals |
intersperse (something) between (something) v.
|
(bir şeyi başka bir şeyin) arasına koymak |
|
394 |
Phrasals |
intersperse (something) between (something) v.
|
(bir şeyi başka bir şeyin) arasına serpiştirmek |
|
395 |
Phrasals |
intersperse (something) between (something) v.
|
(bir şeyi başka bir şeyin) arasına yerleştirmek |
|
396 |
Phrasals |
get between (someone or something) v.
|
(birilerinin/bir şeylerin) arasına girmek |
|
397 |
Phrasals |
get between (someone or something) v.
|
(birilerini/bir şeyleri) ayırmak |
|
398 |
Phrasals |
go between (someone or something and someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle başka birinin/bir şeyin) arasına girmek/sızmak |
|
399 |
Phrasals |
go between (someone or something and someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle başka birinin/bir şeyin) arasından geçmek/gitmek |
|
400 |
Phrasals |
hover between v.
|
arasında ikircikte kalmak |
|
401 |
Phrasals |
hover between v.
|
ikilemde kalmak |
|
402 |
Phrasals |
hover between v.
|
arasında kararsız olmak |
|
403 |
Phrasals |
hover between v.
|
arasında/havada asılı kalmak |
|
404 |
Phrasals |
hover between v.
|
arasında kararsız kalmak |
|
405 |
Phrasals |
hover between v.
|
arasında bocalamak |
|
406 |
Phrasals |
hover between v.
|
arasında tereddütte kalmak |
|
407 |
Phrasals |
hover between v.
|
arasında karar verememek |
|
408 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında duraksamak |
|
409 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikircikte kalmak |
|
410 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında ikilemde kalmak |
|
411 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında kararsız kalmak |
|
412 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddütte kalmak |
|
413 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında tereddüt etmek |
|
414 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında bocalamak |
|
415 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında gidip gelmek |
|
416 |
Phrasals |
hover between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle diğeri/iki şey) arasında karar verememek |
|
417 |
Phrasals |
insert between v.
|
arasına yerleştirmek/sokmak/sıkıştırmak |
|
418 |
Phrasals |
insert between (two things) v.
|
(iki şeyin) arasına yerleştirmek/sokmak/sıkıştırmak |
|
419 |
Phrasals |
interpose (one, oneself, or something) between (someone or something) v.
|
(birini/kendini/bir şeyi birilerinin/bir şeylerin) arasına koymak |
|
420 |
Phrasals |
interpose (one, oneself, or something) between (someone or something) v.
|
(birini/kendini/bir şeyi birilerinin/bir şeylerin) arasında konumlandırmak |
|
421 |
Phrasals |
interpose between people or things v.
|
birilerinin/bir şeylerin arasına koymak |
|
422 |
Phrasals |
interpose between people or things v.
|
birilerinin/bir şeylerin arasında konumlandırmak |
|
423 |
Phrasals |
intersperse between v.
|
arasına dağıtmak |
|
424 |
Phrasals |
intersperse between v.
|
arasına koymak |
|
425 |
Phrasals |
intersperse between v.
|
arasına serpiştirmek |
|
426 |
Phrasals |
intersperse between v.
|
arasına yerleştirmek |
|
427 |
Phrasals |
intersperse between v.
|
ile süslemek |
|
428 |
Phrasals |
intervene between (multiple people) v.
|
(birilerinin) arasına girmek |
|
429 |
Phrasals |
judge between v.
|
arasında karar vermek |
|
430 |
Phrasals |
judge between v.
|
arasında seçim yapmak |
|
431 |
Phrasals |
judge between v.
|
birine karar vermek |
|
432 |
Phrasals |
judge between v.
|
birinde karar kılmak |
|
433 |
Phrasals |
migrate between (some place or something) and (some place or something else) v.
|
(bir yerden/bir şeyden bir yere/bir şeye) göç edip durmak |
|
434 |
Phrasals |
migrate between (some place or something) and (some place or something else) v.
|
(iki yer/iki şey) arasında sürekli göç etmek |
|
435 |
Phrasals |
oscillate between v.
|
arasında kalmak (karar verememek) |
|
436 |
Phrasals |
oscillate between v.
|
(iki seçenek) arasında kararsız kalmak |
|
437 |
Phrasals |
oscillate between (two people or things) v.
|
(iki kişi veya şey) arasında kalmak (karar verememek) |
|
438 |
Phrasals |
oscillate between (two people or things) v.
|
(iki kişi veya şey) arasında kararsız kalmak |
|
439 |
Phrasals |
oscillate between (two people or things) v.
|
(iki kişi veya şey) arasında gidip gelmek |
|
440 |
Phrasals |
run between (someone or something) v.
|
(birilerinin/bir şeylerin) arasından koşmak |
|
441 |
Phrasals |
run between (someone or something) v.
|
(birilerinin/bir şeylerin) arasından koşarak/koşup geçmek |
|
442 |
Phrasals |
run between (someone or something) v.
|
(birileri/bir şeyler) arasında koşmak/koşturmak |
|
443 |
Phrasals |
run between (someone or something) v.
|
(birileri/bir şeyler) arasında gidip gelmek |
|
444 |
Phrasals |
sandwich (someone or something) between (someone or something else) v.
|
(birini/bir şeyi birilerinin/bir şeylerin) arasına sıkıştırmak |
|
445 |
Phrasals |
split between v.
|
arasında bölüştürmek |
|
446 |
Phrasals |
split between v.
|
arasında bölünmek |
|
447 |
Phrasals |
split between v.
|
arasında kararsız kalmak |
|
448 |
Phrasals |
split between v.
|
arasında kalmak |
|
449 |
Phrasals |
split between v.
|
arasında paylaştırmak |
|
450 |
Phrasals |
split between v.
|
arasında pay etmek |
|
451 |
Phrasals |
stand between (someone or something) and (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle birinin/bir şeyin) arasında durmak/yer almak |
|
452 |
Phrasals |
stand between (someone or something) and (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle birinin/bir şeyin) arasına girmek |
|
453 |
Phrasals |
vary between (someone or something) v.
|
(iki veya daha fazla kişi, grup) arasında değişmek |
|
454 |
Phrasals |
vary between (someone or something) v.
|
kişiden kişiye, gruptan gruba değişmek/farklılık göstermek |
|
455 |
Phrasals |
vary between (something) v.
|
(iki veya daha fazla şey) arasında gidip gelmek |
|
456 |
Phrasals |
vary between (something) v.
|
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
|
457 |
Phrasals |
vary between (something) v.
|
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında gidip gelmek |
|
458 |
Phrasals |
vary between (something) v.
|
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek |
|
459 |
Phrasals |
vary between (someone or something) and (someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında değişmek |
|
460 |
Phrasals |
vary between (someone or something) and (someone or something else) v.
|
kişiden kişiye, gruptan gruba değişmek/farklılık göstermek |
|
461 |
Phrasals |
vary between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle bir şey) arasında gidip gelmek |
|
462 |
Phrasals |
vary between (something) and (something else) v.
|
(iki veya daha fazla farklı seçenek, olasılık) arasında gidip gelmek |
|
463 |
Phrasals |
vary between (something) and (something else) v.
|
(bir durumla/halle başka bir durum/hal) arasında gidip gelmek |
|
464 |
Phrasals |
vary between (something) and (something else) v.
|
(iki veya daha fazla durum, hal) arasında değişmek |
|
465 |
Phrasals |
waver between (someone or something) and (someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında kararsız kalmak |
|
466 |
Phrasals |
waver between (someone or something) and (someone or something else) v.
|
(biriyle/bir şeyle biri/bir şey) arasında gidip gelmek |
|
467 |
Phrasals |
waver between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle bir şey) arasında değişmek |
|
468 |
Phrasals |
waver between (something) and (something else) v.
|
(bir şeyle bir şey) arasında dalgalanmak |
|
469 |
Phrasals |
wedge between (someone or something) v.
|
(iki kişi/şey) arasına sıkışmak |
|
470 |
Phrasals |
wedge between (someone or something) v.
|
(iki kişi/şey) arasında sıkışıp kalmak |
|
471 |
Phrasals |
wedge between (someone or something) v.
|
(iki kişi/şey) arasına sıkıştırmak |
|
472 |
Phrasals |
wedge between people or things v.
|
iki kişi/şey arasına sıkışmak |
|
473 |
Phrasals |
wedge between people or things v.
|
iki kişi/şey arasında sıkışıp kalmak |
|
474 |
Phrasals |
wedge between people or things v.
|
iki kişi/şey arasına sıkıştırmak |
|
Phrases |
|
475 |
Phrases |
in between times adv.
|
aradaki zamanlarda |
|
476 |
Phrases |
in between times adv.
|
aradaki sürelerde |
|
477 |
Phrases |
in between times adv.
|
geri kalan zamanlarda |
|
478 |
Phrases |
in between times adv.
|
geri kalan sürelerde |
|
479 |
Phrases |
in between times adv.
|
aradaki zamanda |
|
480 |
Phrases |
in between times adv.
|
geri kalan sürede |
|
481 |
Phrases |
in between times adv.
|
kalan zamanında |
|
482 |
Phrases |
in between times adv.
|
(diğer şeylerin) arasında kalan vaktinde |
|
483 |
Phrases |
in between times adv.
|
bu süre içerisinde ayrıca/bir de |
|
484 |
Phrases |
somewhere between adv.
|
arasında bir şey/rakam |
|
485 |
Phrases |
somewhere between adv.
|
bir şeyle başka bir şey arasında |
|
486 |
Phrases |
somewhere between adv.
|
arasında bir yerlerde |
|
487 |
Phrases |
caught between the devil and the deep blue sea expr.
|
aşağı tükürsen bıyık yukarı tükürsen sakal |
|
488 |
Phrases |
caught between the devil and the deep blue sea expr.
|
iki ucu boklu değnek |
|
489 |
Phrases |
caught between the devil and the deep blue sea expr.
|
iki arada bir derede |
|
490 |
Phrases |
little love lost between (two people) expr.
|
(iki kişi) arasında sevginin zerresi bile kalmama/olmama |
|
491 |
Phrases |
little love lost between (two people) expr.
|
(karşılıklı) birbirinden nefret etme/hoşlanmama |
|
492 |
Phrases |
little love lost between (two people) expr.
|
(karşılıklı) birbirini sevmeme |
|
493 |
Phrases |
little love lost between (two people) expr.
|
(karşılıklı) birbirine düşman olma |
|
494 |
Phrases |
little love lost between (two people) expr.
|
(karşılıklı) birbirine düşman gibi olma |
|
495 |
Phrases |
little love lost between (two people) expr.
|
(karşılıklı) birbirine düşman kesilme |
|
496 |
Phrases |
there is no daylight between (two things) expr.
|
birbirine geçmiş olma |
|
497 |
Phrases |
there is no daylight between (two things) expr.
|
birbirine çok yakın olma |
|
498 |
Phrases |
there is no daylight between (two things) expr.
|
birbiriyle iç içe olma |
|
499 |
Phrases |
there is no daylight between (two things) expr.
|
birbiriyle yakından ilgili/ilişkili olma |
|
500 |
Phrases |
there is no daylight between (two things) expr.
|
birbirini yakından etkileme |
|