|
Catégorie |
Turc |
Anglais |
|
General |
|
1 |
General |
ileri gelen |
magnate n.
|
|
2 |
General |
seçimle gelen sınırlı yetkili yönetici |
sheriff n.
|
|
3 |
General |
paskalya'dan önce gelen büyük perhiz süresinin ilk çarşambası |
ash wednesday n.
|
|
|
4 |
General |
yeni gelen |
newcomer n.
|
|
5 |
General |
soğuktan meydana gelen çatlak |
kibe n.
|
|
6 |
General |
gelen şey |
arrival n.
|
|
7 |
General |
aydan gelen |
lunarian n.
|
|
8 |
General |
seçimi kazanan kimsenin ikinci gelen kişiden fazla olarak aldığı oy sayısı |
plurality n.
|
|
9 |
General |
güneş çekiminden ötürü ayın hareketinde meydana gelen düzensizlik |
evection n.
|
|
10 |
General |
kesinti (grev yüzünden meydana gelen) |
stoppage n.
|
|
11 |
General |
başa gelen olay |
experience n.
|
|
12 |
General |
banliyödeki evi ile şehirdeki işyeri arasında her gün gidip gelen kimse |
commuter n.
|
|
13 |
General |
önce gelen karakter |
leading character n.
|
|
14 |
General |
reklam olarak gelen posta |
junk mail n.
|
|
15 |
General |
yerine zamir gelen isim |
antecedent n.
|
|
16 |
General |
zarda gelen sayı |
cast n.
|
|
17 |
General |
gelen kimse |
comer n.
|
|
18 |
General |
ümitsizlikten ileri gelen dengesizlik |
desperation n.
|
|
19 |
General |
önde gelen kenar |
leading edge n.
|
|
20 |
General |
adli merciden gelen yazılı emir |
writ n.
|
|
21 |
General |
gelen giden |
visitors n.
|
|
22 |
General |
dolaşıp aynı noktaya gelen yol |
circuit n.
|
|
23 |
General |
aniden gelen sel |
flash flood n.
|
|
|
24 |
General |
paskalyadan önce gelen büyük perhiz |
lent n.
|
|
25 |
General |
olay (meydana gelen herhangi bir) |
occurrence n.
|
|
26 |
General |
yarımada anlamına gelen yunanca ifade, özellikle trakya yarımadası için kullanılır |
chersonese n.
|
|
27 |
General |
(incilin getirdiği) ahlak kurallarına karşı gelen |
antinomian n.
|
|
28 |
General |
hem avrupalı hem de siyahi kökenden gelen kimse veya bu kimselerin konuştuğu dil |
creole n.
|
|
29 |
General |
önden gelen |
forerunner n.
|
|
30 |
General |
aileden gelen |
predecessor n.
|
|
31 |
General |
-e gelen |
accruing to n.
|
|
32 |
General |
kısıtlamadan ileri gelen zor durum |
squeeze n.
|
|
33 |
General |
her gün işe trenle gidip gelen kimse |
commuter n.
|
|
34 |
General |
havaalanı/otobüs garı gibi yerlerde gelen ve giden yolcuların ilgili işlemlerinin yapıldığı bina |
terminal n.
|
|
35 |
General |
aniden gelen soğuk hava |
cold snap n.
|
|
36 |
General |
soyundan gelen kimse |
descendant of n.
|
|
37 |
General |
kütüphaneye yeni gelen kitap |
acquisition n.
|
|
38 |
General |
belirli bir soydan gelen halk |
people n.
|
|
39 |
General |
hızla gelen büyük iflas |
crash n.
|
|
40 |
General |
gelen geçen |
passerby n.
|
|
41 |
General |
sonradan akla gelen |
second thought n.
|
|
42 |
General |
toplantı anlamına gelen bir zulu ifadesi |
indaba n.
|
|
43 |
General |
uçurtmalarda ortaya dik olarak gelen çıta |
cross spar n.
|
|
44 |
General |
arada meydana gelen madde |
intermediate n.
|
|
45 |
General |
insana alay gibi gelen bir tesadüf |
irony n.
|
|
46 |
General |
çifte gelen zarlar |
doublets n.
|
|
47 |
General |
halk (belirli bir ülkede yaşayan/belirli bir soydan gelen) |
people n.
|
|
48 |
General |
yasaya karşı gelen kimse |
outlaw n.
|
|
49 |
General |
ileri gelen kimse |
person of rank n.
|
|
50 |
General |
önce gelen kimse |
progenitor n.
|
|
51 |
General |
önde gelen kişi |
luminary n.
|
|
52 |
General |
ileri gelen kimse |
notable n.
|
|
53 |
General |
gelen giden |
passers by n.
|
|
54 |
General |
başa gelen olay |
misadventure n.
|
|
55 |
General |
yeni gelen |
new arrival n.
|
|
56 |
General |
uykusu zor gelen |
insomniac n.
|
|
57 |
General |
doğuştan gelen statü |
ascribed status n.
|
|
58 |
General |
iki fikir arasında gidip gelen |
wobbler n.
|
|
59 |
General |
elinden her iş gelen |
jack of all trades n.
|
|
60 |
General |
hastalar (hekime gelen) |
practice n.
|
|
61 |
General |
kıtlıktan ileri gelen zor durum |
squeeze n.
|
|
62 |
General |
cilt üzerinde meydana gelen morluk |
tattooing n.
|
|
63 |
General |
genç kadınlarda kansızlıktan ileri gelen bir hastalık |
greensickness n.
|
|
|
64 |
General |
dize kadar gelen çizme |
knee boot n.
|
|
65 |
General |
beş şeyden meydana gelen takım |
quintuplet n.
|
|
66 |
General |
mektup zarfı üzerine isim ve soyadından sonra kısaltılarak yazılan ve “bay” anlamına gelen bir unvan |
esquire n.
|
|
67 |
General |
piskopostan sonra gelen papaz |
presbyter n.
|
|
68 |
General |
içkiden ileri gelen çılgınca cesaret |
dutch courage n.
|
|
69 |
General |
ilk başta son derece mantıklı gelen sonrasında anlamsızlaşan düşünce |
epiphanot n.
|
|
70 |
General |
melez kökenden gelen |
mestizo n.
|
|
71 |
General |
gece yatısına gelen misafir |
houseguest n.
|
|
72 |
General |
ileri gelen |
dignitary n.
|
|
73 |
General |
araba kazasında kafa ve omurganın şiddetle sarsılmasından ileri gelen travma |
whiplash n.
|
|
74 |
General |
ileri gelen |
topliner n.
|
|
75 |
General |
soyundan gelen kimse |
descendant n.
|
|
76 |
General |
abd'nin güney eyaletlerindeki fransız yerleşimcilerin soyundan gelen beyazlar |
creole n.
|
|
77 |
General |
kuzeyden gelen fırtına |
norther n.
|
|
78 |
General |
aniden gelen güzel fikir |
a brain wave n.
|
|
79 |
General |
almanca'da cins isimlerin önlerine gelen üç artikel'den biri |
der n.
|
|
80 |
General |
belirli bir amaçla bir araya gelen insanların veya milletlerin oluşturduğu grup |
league n.
|
|
81 |
General |
tereddüt (vicdanın elvermemesinden ileri gelen) |
scruple n.
|
|
82 |
General |
hakim olan siyasi doktrinlere karşı gelen düşünce |
heresy n.
|
|
83 |
General |
yanık (kaynar sıvı veya buhardan ileri gelen) |
scald n.
|
|
84 |
General |
yeni gelen |
incomer n.
|
|
85 |
General |
hakiki ile farzedilen hız arasındaki kayma neticesi meydana gelen fark |
slippage n.
|
|
86 |
General |
çürüme (pas veya kimyasal maddeden ileri gelen) |
corrosion n.
|
|
87 |
General |
hinducada insanlar anlamına gelen sözcük |
janata n.
|
|
88 |
General |
derinden gelen ses |
boom n.
|
|
89 |
General |
bir tabakanın on sekiz yaprak olmak üzere katlanmasından meydana gelen forma veya kitap |
eighteenmo n.
|
|
90 |
General |
dört yılda bir gelen ve 366 gün olan yıl |
leap year n.
|
|
91 |
General |
tanrıdan gelen şey |
visitation n.
|
|
92 |
General |
birkaç kelimenin baş harflerinin veya ilk hecelerinin birleşmesiyle meydana gelen kelime |
acronym n.
|
|
93 |
General |
üstesinden gelen |
executer n.
|
|
94 |
General |
başka bir ülkeden gelen kişi |
alien n.
|
|
95 |
General |
sonradan akla gelen düşünce |
afterthought n.
|
|
96 |
General |
bir neslin kendisinden sonra gelen nesle bıraktığı şey |
heritage n.
|
|
97 |
General |
sonradan akla gelen düşünceler |
second thoughts n.
|
|
98 |
General |
tarafgirlikten ileri gelen haksızlık |
partiality n.
|
|
99 |
General |
ileri gelen |
doctor n.
|
|
100 |
General |
geç gelen |
latecomer n.
|
|
101 |
General |
vücutta meydana gelen kızıllık |
rashness n.
|
|
102 |
General |
sonra gelen yemek |
remove n.
|
|
103 |
General |
doğuştan gelen özel yetenek |
endowment n.
|
|
104 |
General |
faksla gelen mesaj |
fax n.
|
|
105 |
General |
aniden gelen parlak fikir |
brain wave n.
|
|
106 |
General |
gelen trafik |
inbound traffic n.
|
|
107 |
General |
elinden gelen çaba |
utmost n.
|
|
108 |
General |
yarışta ikinci gelen |
runner up n.
|
|
109 |
General |
ikinci gelen |
runner up n.
|
|
110 |
General |
beraberinde gelen şey |
concomitant n.
|
|
111 |
General |
kanuna karşı gelen |
contravener n.
|
|
112 |
General |
karşılık gelen meblağ |
corresponding sum n.
|
|
113 |
General |
yukarıdan gelen darbeyle ileriye doğru atılan top |
topspin n.
|
|
114 |
General |
önceden gelen |
foregoer n.
|
|
115 |
General |
gelen siparişler |
incoming orders n.
|
|
116 |
General |
gelen siparişler |
received orders n.
|
|
117 |
General |
tabandan gelen halk hareketi |
grassroots movement n.
|
|
118 |
General |
gelen ve giden postaların düzenlendiği oda |
mailroom n.
|
|
119 |
General |
vicdanın elvermemesinden ileri gelen tereddüt |
scruple n.
|
|
120 |
General |
sonucunda meydana gelen zararlar |
consequential losses n.
|
|
121 |
General |
gelen veri |
incoming data n.
|
|
122 |
General |
hoparlörden gelen müzik sesi |
piped music n.
|
|
123 |
General |
elinden her iş gelen kimse |
all rounder n.
|
|
124 |
General |
gelen mektup |
incoming letter n.
|
|
125 |
General |
gelen evrak |
incoming document n.
|
|
126 |
General |
önüne gelen her şeyi yıkan güç |
juggernaut n.
|
|
127 |
General |
geriye gelen dalga |
backwash n.
|
|
128 |
General |
gerçekleri görmezden gelen kişi |
struthonian n.
|
|
129 |
General |
meydana gelen gelişmeler |
the emerging developments n.
|
|
130 |
General |
elinden her iş gelen kimse |
jack-of-all-trades n.
|
|
131 |
General |
ön tarafa gelen kenar |
leading edge n.
|
|
132 |
General |
elinden her iş gelen mucit |
do-it-all inventor n.
|
|
133 |
General |
-in soyundan gelen kimse |
descendant n.
|
|
134 |
General |
alabora olması halinde otomatik olarak düzgün duruma gelen küçük bot |
self-righting n.
|
|
135 |
General |
sel nedeniyle kara veya demiryolunda meydana gelen çöküntü |
wash-out n.
|
|
136 |
General |
elinden her iş gelen erkek |
handyman n.
|
|
137 |
General |
gelen sepeti |
in basket n.
|
|
138 |
General |
gelen kutusu |
inbox n.
|
|
139 |
General |
çağrılmadan gelen |
gate crasher n.
|
|
140 |
General |
in soyundan gelen kimse |
descendant n.
|
|
141 |
General |
bar veya şarap dükkanı anlamına gelen ve özellikle meksika'da yaygın ispanyolca bir ifade |
cantina n.
|
|
142 |
General |
ingiltere'de hint alt kıtası veya çevresinden gelen kişi |
asian n.
|
|
143 |
General |
abd'de uzakdoğu dahil asya'nın herhangi bir yerinden gelen kişi |
asian n.
|
|
144 |
General |
feministlerin men kelimesini kullanmadan ifade ettikleri kadınlar anlamına gelen kelime |
womyn n.
|
|
145 |
General |
britanya ve galler'in roma dönemi öncesi halkı ve onların soyundan gelen |
celt n.
|
|
146 |
General |
önce gelen karakterler |
leading characters n.
|
|
147 |
General |
anayurttan gelen kişi |
mainlander n.
|
|
148 |
General |
umulmadık yerden gelen para veya mal |
wind fail n.
|
|
149 |
General |
umulmadık yerden gelen |
windfall n.
|
|
150 |
General |
beklenmedik yerden gelen para |
windfall n.
|
|
151 |
General |
komşulardan gelen şikayet |
a complaint from the neighbours n.
|
|
152 |
General |
aniden akla gelen parlak fikir |
brain wave n.
|
|
153 |
General |
aniden akla gelen parlak fikir |
brainwave n.
|
|
154 |
General |
kaynaktan yüke gelen gerilim dalgası |
incident wave n.
|
|
155 |
General |
gelen dalga |
incident wave n.
|
|
156 |
General |
borçalı-kazak boyundan gelen kıpçak kuman ve bulgar ve hazar türklerinin ön-asya'daki kolu |
garapapag n.
|
|
157 |
General |
borçalı-kazak boyundan gelen kıpçak kuman ve bulgar ve hazar türklerinin ön-asya'daki kolu |
karapapaks n.
|
|
158 |
General |
borçalı-kazak boyundan gelen kıpçak kuman ve bulgar ve hazar türklerinin ön-asya'daki kolu |
karapapak n.
|
|
159 |
General |
borçalı-kazak boyundan gelen kıpçak kuman ve bulgar ve hazar türklerinin ön-asya'daki kolu |
karapapakh n.
|
|
160 |
General |
gelen arama |
incoming call n.
|
|
161 |
General |
önden gelen |
outrunner n.
|
|
162 |
General |
önce gelen |
predecessor n.
|
|
163 |
General |
önde gelen sebep |
leading cause n.
|
|
164 |
General |
karşı yönden gelen mazot yüklü kamyon |
oncoming diesel truck n.
|
|
165 |
General |
karşı yönden gelen mazot yüklü tanker |
oncoming truck laden with diesel n.
|
|
166 |
General |
karşı yönden gelen mazot yüklü tanker |
oncoming diesel fuel-laden truck n.
|
|
167 |
General |
karşı yönden gelen mazot yüklü kamyon |
oncoming diesel fuel-laden truck n.
|
|
168 |
General |
karşı yönden gelen mazot yüklü tanker |
oncoming truck carrying diesel n.
|
|
169 |
General |
karşı yönden gelen mazot yüklü tanker |
oncoming diesel truck n.
|
|
170 |
General |
karşı yönden gelen mazot yüklü kamyon |
oncoming truck carrying diesel n.
|
|
171 |
General |
karşı yönden gelen mazot yüklü kamyon |
oncoming truck laden with diesel n.
|
|
172 |
General |
davetsiz gelen misafir |
gatecrasher n.
|
|
173 |
General |
davetsiz gelen misafir |
self-invited guest n.
|
|
174 |
General |
davetsiz gelen misafir |
intruder n.
|
|
175 |
General |
davetsiz gelen misafir |
unexpected guest n.
|
|
176 |
General |
davetsiz gelen misafir |
uninvited guest n.
|
|
177 |
General |
davetsiz gelen misafir |
unwelcome guest n.
|
|
178 |
General |
bekletilmiş şarapların üzerinde meydana gelen ince tabaka |
beeswing n.
|
|
179 |
General |
omuza gelen saç |
shoulder length hair n.
|
|
180 |
General |
hakkından gelen |
overcomer n.
|
|
181 |
General |
hakkından gelen |
surmounter n.
|
|
182 |
General |
hakkından gelen |
subduer n.
|
|
183 |
General |
meydana gelen olumsuz durumda pay sahibi olma |
contributory fault n.
|
|
184 |
General |
verilen rezervasyonları takip eden muayenehaneye gelen hastalarla ilgilenen diş hekimi muayene görevlisi |
dental receptionist n.
|
|
185 |
General |
erken gelen yaz |
an early summer n.
|
|
186 |
General |
sibirya üzerinden gelen soğuk hava dalgası |
siberian cold front (to affect) n.
|
|
187 |
General |
önde gelen müşteri |
big customer n.
|
|
188 |
General |
önde gelen müşteri |
major customer n.
|
|
189 |
General |
önde gelen müşteri |
major client n.
|
|
190 |
General |
hastaneye yetiştirilemeden yolda ölen veya hastaneye ölü gelen |
dead on arrival n.
|
|
191 |
General |
(tanrıdan gelen) bela/felaket |
visitation n.
|
|
192 |
General |
yeni gelen öğrenci |
incoming freshman n.
|
|
193 |
General |
karşı gelen kimse |
dissident n.
|
|
194 |
General |
içinden gelen his |
gut instinct n.
|
|
195 |
General |
yandan gelen darbe |
sideswipe n.
|
|
196 |
General |
korece nehrin güneyi anlamına gelen güney kore'de son derece varlıklı bir muhit |
gangnam n.
|
|
197 |
General |
korece nehrin güneyi anlamına gelen güney kore'de son derece varlıklı bir muhit |
kangnam n.
|
|
198 |
General |
gelen geçen |
passer-by n.
|
|
199 |
General |
üst kattan gelen yüksek ses |
loud music coming from upstairs n.
|
|
200 |
General |
ishal halinde gelen dışkı |
squit n.
|
|
201 |
General |
doğuştan gelen hak |
natural right n.
|
|
202 |
General |
tersten okununca başka anlama gelen kelime |
semordnilap n.
|
|
203 |
General |
iki zıt anlamdaki sözcüğün bir araya gelerek farklı anlama gelen bir sözcük oluşturması |
a conflict in terms n.
|
|
204 |
General |
yaklaşık 0,45 kg'a denk gelen ağırlık ölçüsü |
lbs. n.
|
|
205 |
General |
"rüzgâr" ve "su" anlamına gelen, doğada var olan yaşam enerjisini, yaşanılan mekânlarda harekete geçirme yöntemlerini gösteren eski bir çin öğretisi |
feng shui n.
|
|
206 |
General |
dışardan gelen |
outcomer n.
|
|
207 |
General |
bir anda gelen aydınlanma |
sudden and striking realization n.
|
|
208 |
General |
gelen yolcu |
arriving passenger n.
|
|
209 |
General |
gelen yolcu |
incoming passenger n.
|
|
210 |
General |
yenilikten gelen değer |
value from innovation n.
|
|
211 |
General |
derinden gelen bir mırıltı |
brool n.
|
|
212 |
General |
(işe giden/işten gelen) yolcu |
commuter n.
|
|
213 |
General |
gelen malzeme |
incoming material n.
|
|
214 |
General |
yaklaşık 2 litreye denk gelen ibrani ölçü birimi |
cab n.
|
|
215 |
General |
18. yüzyılda iş bulma umuduyla büyük bir şehire gelen kimse |
cadie [scottish] n.
|
|
216 |
General |
18. yüzyılda iş bulma umuduyla büyük bir şehire gelen kimse |
cady n.
|
|
217 |
General |
(çek defteri gibi) kopya olarak başka bir şeye karşılık gelen herhangi bir şey |
tally n.
|
|
218 |
General |
dalai lama'dan sonra gelen tibet rahibi |
tashi lama n.
|
|
219 |
General |
başa gelen şey |
adventure n.
|
|
220 |
General |
yüzeyinde yoğuşum meydana gelen bir madde |
adsorbent material n.
|
|
221 |
General |
kitabın ana bölümünden sonra gelen kısım |
back matter n.
|
|
222 |
General |
kitabın ana bölümünden sonra gelen kısım |
end matter n.
|
|
223 |
General |
20 maunda denk gelen güney hindistan ağırlık ölçüsü |
candie n.
|
|
224 |
General |
güneydoğu asya'da kullanılan, yaklaşık yarım kiloya denk gelen ağırlık birimi |
cattie n.
|
|
225 |
General |
güneydoğu asya'da kullanılan, yaklaşık yarım kiloya denk gelen ağırlık birimi |
catty n.
|
|
226 |
General |
kafkas ırkından gelen kişi |
caucasoid n.
|
|
227 |
General |
art arda gelen şeyler |
cavalcade n.
|
|
228 |
General |
sırayla gelen araç veya gemiler |
cavalcade n.
|
|
229 |
General |
günün yüzde birine denk gelen 14 dakika 24 saniyelik dilim |
centiday n.
|
|
230 |
General |
sovyetler birliğinde 45.3 kg (100 paund)'a denk gelen ağırlık birimi |
centner n.
|
|
231 |
General |
100 kg'a denk gelen ağırlık birimi |
centner n.
|
|
232 |
General |
yetkili komisyon tarafından onaylanmış süt mandıralarından gelen süt |
certified milk n.
|
|
233 |
General |
ciltte sürtünme nedeniyle meydana gelen tahriş |
chafing n.
|
|
234 |
General |
ormanda yaşayan veya ormandan gelen kimse |
backwoodsman n.
|
|
235 |
General |
kapasitesi altı normal şişeye denk gelen bir şarap şişesi |
Rehoboam n.
|
|
236 |
General |
gecikmeli gelen şey |
lag n.
|
|
237 |
General |
yavaş gelen kimse |
lagger n.
|
|
238 |
General |
portekizcede kırbaç şaklaması anlamına gelen sözcük |
lambada n.
|
|
239 |
General |
görmezlikten gelen kişi |
ducker n.
|
|
240 |
General |
kişinin doğasından gelen özellik ve yetenekler |
naturals [obsolete] n.
|
|
241 |
General |
soyluluk göstergesi olarak soyadı önüne gelen edat |
nobiliary particle n.
|
|
242 |
General |
eski roma ve doğu hesaplarına göre saat dokuza denk gelen kanonik zaman |
noon [obsolete] n.
|
|
243 |
General |
bir kimsenin doğrudan soyundan gelen (torun, kardeş torunu vb.) kimse |
nephew [obsolete] n.
|
|
244 |
General |
bir yere yeni gelen kimse |
newcome n.
|
|
245 |
General |
bir yere yeni gelen veya varan şey |
newcome n.
|
|
246 |
General |
bir sonra gelen şey |
next n.
|
|
247 |
General |
abd'nin kentucky eyaletinin isminin önemine vurgu yapan, karanlık ve kanlı toprak anlamına gelen söz |
the dark and bloody ground n.
|
|
248 |
General |
insanların başına gelen iyi şeyler |
the good n.
|
|
249 |
General |
semitik alfabelerde ibranilerin thau harfine karşılık gelen harf |
thau n.
|
|
250 |
General |
insanların başına gelen nahoş şeyler |
the bad n.
|
|
251 |
General |
yaşanılan mekanda, temel önlemler alarak, dışarıdan gelen tehditlere karşı
oluşturulan güvenli bir alan |
shelter in place n.
|
|
252 |
General |
aşırı uçlarda gidip gelen durum |
tide n.
|
|
253 |
General |
sahne, ekran veya televizyonun önde gelen yıldızı |
vedette n.
|
|
254 |
General |
elinden her iş gelen işçi |
tinker n.
|
|
255 |
General |
kişinin yönlendirmesi olmadan gelen talep |
unsolicited request n.
|
|
256 |
General |
uzay ve zamanda belirli bir noktanın koordinatlarına karşılık gelen karmaşık bir değişken |
twistor n.
|
|
257 |
General |
iki gelen zar |
two n.
|
|
258 |
General |
bir diğerinden önce gelen sayı |
antenumber n.
|
|
259 |
General |
gelen kimse |
arriver n.
|
|
260 |
General |
gelen kimse |
arrival n.
|
|
261 |
General |
beraberinde gelen şey |
attendant n.
|
|
262 |
General |
çocuklara cazip gelen tehlikeli oyuncak |
attractive nuisance n.
|
|
263 |
General |
lüks ve refahtan gelen mutluluk |
eadness n.
|
|
264 |
General |
parayla gelen saadet |
eadness n.
|
|
265 |
General |
dağ eteği anlamına gelen yaygın bir japon soyadı |
yamamoto n.
|
|
266 |
General |
japonca'da dağın altında anlamına gelen soyadı |
yamashita n.
|
|
267 |
General |
eski çince'den gelen ve yeryüzü, kasılma gücü anlamında sözcük |
yang n.
|
|
268 |
General |
çok ve sık gelen şey |
avalanche n.
|
|
269 |
General |
önde gelen üreticiler |
leading manufacturers n.
|
|
270 |
General |
ilişkili bölümlerden meydana gelen bütünsellik |
unity n.
|
|
271 |
General |
kapan kimseye ait hale gelen değerli şeyler topluluğu |
lucky bag n.
|
|
272 |
General |
ordunun gerisinden gelen sivil |
baggager [obsolete] n.
|
|
273 |
General |
doğuştan gelen yetenek |
endowments n.
|
|
274 |
General |
doğuştan gelen özellik |
endowments n.
|
|
275 |
General |
simbalom çalan kimse anlamına gelen bir soyad |
zimbalist n.
|
|
276 |
General |
simbalom çalan kimse anlamına gelen bir soyad |
tsimbalist n.
|
|
277 |
General |
göze hoş gelen kişi veya şey |
eye candy n.
|
|
278 |
General |
ingiltere'de yüksek rütbeli feodal bir soylunun soyundan gelen kimse |
baron n.
|
|
279 |
General |
elinden her iş gelen kimse |
jack-at-all-trades n.
|
|
280 |
General |
en önde gelen kimse |
kahuna n.
|
|
281 |
General |
en önde gelen şey |
kahuna n.
|
|
282 |
General |
kashubialı soyundan gelen kimse |
kashubian n.
|
|
283 |
General |
atın çok yorulduktan sonra atın ağzından gelen köpük |
lather n.
|
|
284 |
General |
en önde gelen şey |
king n.
|
|
285 |
General |
sıradan bir aileden gelen erkek |
knave n.
|
|
286 |
General |
asil olmayan bir aileden gelen erkek |
knave n.
|
|
287 |
General |
doğuştan gelen soyluluk |
eugeny n.
|
|
288 |
General |
ingiliz soyundan gelen kimse |
john bull n.
|
|
289 |
General |
ingiliz soyundan gelen kimse |
limey n.
|
|
290 |
General |
çekiciliği çirkinliğinden gelen kadın |
jolie laide n.
|
|
291 |
General |
maun ağaçlarını kesmeleri için belize'ye getirilen afrikalı kölelerin soyundan gelen bir halk |
kriol n.
|
|
292 |
General |
özellikle doğu avrupa'da aynı bölge veya şehirden gelen akran yahudi |
landsman n.
|
|
293 |
General |
bentten gelen suyun toplandığı havuz |
lasher n.
|
|
294 |
General |
makedonya krallığı ile roma arasında m.ö. 3. ve 2. yüzyıllarda meydana gelen dört savaştan biri |
macedonian war n.
|
|
295 |
General |
aynı sesletime sahip farklı anlama gelen kelimeleri karıştırma |
malaprop n.
|
|
296 |
General |
aynı sesletime sahip farklı anlama gelen kelimeleri sıklıkla karıştıran kimse |
malapropist n.
|
|
297 |
General |
hawaii'ye yeni gelen kimse |
malihini n.
|
|
298 |
General |
imkansız gibi görülmesine rağmen meydana gelen bir olay |
black swan n.
|
|
299 |
General |
(genellikle birleşik halde kullanılır) ince partiküllerin sürtülmesi sonucu meydana gelen aşınma |
blasting n.
|
|
300 |
General |
istenilen zamanda oynanabilen dört domino taşı hariç uç uca gelen sayıların toplamda yedi olması gerektiği bir çeşit domino oyunu |
matador n.
|
|
301 |
General |
ailenin anne tarafından gelen akrabalık ilişkisi |
matriline n.
|
|
302 |
General |
anne tarafından gelen kan bağı veya akrabalık |
matriliny n.
|
|
303 |
General |
bakır ve çinkodan meydana gelen ve altın imitasyonu olarak kullanılan bir tür pirinç alaşımı |
mannheim gold n.
|
|
304 |
General |
düşmana vurmak veya düşmanı kapana kıstırmak için tasarlanmış, uçlarında ağırlıklar bulunan bir zincirden meydana gelen japon silahı |
manrikigusari n.
|
|
305 |
General |
bir toplumdaki ana sosyal grubun dışında kalan veya dışına itilen insanlardan meydana gelen topluluğun veya kültürün bir parçası |
margin n.
|
|
306 |
General |
markiz adaları'nın yerlilerinin soyundan gelen kimse |
marquesan n.
|
|
307 |
General |
bir veya daha fazla sayıdaki sivri uçlu oval taştan meydana gelen yüzük seti |
marquise n.
|
|
308 |
General |
jamaika'nın dağları'nda, guyana'da ve özellikle surinam'da yaşayan ve kaçak siyahi bir kölenin soyundan gelen kimse |
marron n.
|
|
309 |
General |
(kulağa veya yüze gelen) darbe |
whirret n.
|
|
310 |
General |
odundan gelen yankı sesi |
wood echo n.
|
|
311 |
General |
bulaşma ile meydana gelen renksiz iz |
blot n.
|
|
312 |
General |
suyun set gibi bir yapının altına girmesi nedeniyle toprak yüzeyinde meydana gelen hareket |
boil n.
|
|
313 |
General |
elinden farklı işler gelen deneyimli işçi |
handyman n.
|
|
314 |
General |
heyecanlı bir dönemden sonra gelen düşüş |
hangover n.
|
|
315 |
General |
makine mühendisliği, programlama ve elektronik biliminin birleşiminden meydana gelen, tasarımda ve yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesinde kullanılan alan |
mechatronics n.
|
|
316 |
General |
taş yığınlarının üzerine dikilmiş taş levhadan meydana gelen sembol yapı |
meerestone n.
|
|
317 |
General |
özellikle klasik yunan oyunlarında görülen, sahne dışında gerçekleşmiş bir olayı iletmek üzere sahneye gelen karakter |
messenger n.
|
|
318 |
General |
annenin veya anne soyundan gelen bir atanınkinden türetilmiş bir isim |
metronymic n.
|
|
319 |
General |
topografik yapıya bağlı olarak iklimde meydana gelen çok küçük geçişleri inceleyen bilim dalı |
microclimatology n.
|
|
320 |
General |
devredeki akımda meydana gelen istenmeyen değişimlerden veya tüp gibi aksamların mekanik hareketinden kaynaklı olarak hoparlörde duyulan sesler |
microphonics n.
|
|
321 |
General |
(ingiltere'de) orta sınıftan gelen ailelerin çocukları için bir okul |
middle school [obsolete] n.
|
|
322 |
General |
evlilik dışı dünyaya gelen çocuk |
wosbird n.
|
|
323 |
General |
başa gelen şey |
fall [scotland] n.
|
|
324 |
General |
doğuştan gelen yetenek |
head n.
|
|
325 |
General |
başına eksi işareti gelen değer |
minus n.
|
|
326 |
General |
aynı atadan gelen bir soyun alt kolu |
branch n.
|
|
327 |
General |
cape verde adaları göçmenlerinin soyundan gelen kimse |
brava n.
|
|
328 |
General |
çiçeğin normal renginde meydana gelen belirgin değişim |
breaking n.
|
|
329 |
General |
rüzgar gibi gelen şey |
breeze n.
|
|
330 |
General |
trendlerde meydana gelen ani ve geçici değişiklik |
bubble n.
|
|
331 |
General |
arkadan gelen kısım |
hind end n.
|
|
332 |
General |
eve gelen kimse |
homecomer n.
|
|
333 |
General |
farklı kaynaklardan gelen seslerin bir kayıttaki kombinasyonu |
mix n.
|
|
334 |
General |
farklı kaynaklardan gelen seslerin bir kayıttaki uyumu |
mix n.
|
|
335 |
General |
ataları farklı ırktan gelen kimse |
mixed-blood n.
|
|
336 |
General |
mong soyundan gelen kimse |
mong leng n.
|
|
337 |
General |
örgütlü grupta meydana gelen bölünme |
rent n.
|
|
338 |
General |
yeniden meydana gelen şey |
reoccurrence n.
|
|
339 |
General |
birimden ayrılan kişilerin yerine gelen personel |
replacements n.
|
|
340 |
General |
farklı bir zamandan gelen kimse |
revenant n.
|
|
341 |
General |
peş peşe gelen arbede |
hype n.
|
|
342 |
General |
ray kafasının bağlantı yerlerinde meydana gelen çıkıntı |
lip n.
|
|
343 |
General |
melodi anlamına gelen bir kadın adı |
luanda n.
|
|
344 |
General |
öğle yemeklerinde bir araya gelen grup |
luncheon club n.
|
|
345 |
General |
elden gelen her şey |
business n.
|
|
346 |
General |
doğuştan gelen karakter veya kişilik |
geography n.
|
|
347 |
General |
küçük sahil anlamına gelen bir japon soyadı |
obama n.
|
|
348 |
General |
itici gelen şey |
obscenity n.
|
|
349 |
General |
meydana gelen şey |
occurrence n.
|
|
350 |
General |
toplu konuşma için bir araya gelen grup |
choir n.
|
|
351 |
General |
toplu konuşma için bir araya gelen grup |
quire n.
|
|
352 |
General |
elinden her iş gelen erkek |
choreman n.
|
|
353 |
General |
iki gün arasında meydana gelen dalgalanmalar |
daily variation n.
|
|
354 |
General |
yorkshire dales'ten gelen kimse |
dalesman n.
|
|
355 |
General |
lakeland'den gelen kimse |
dalesman n.
|
|
356 |
General |
çok tanıdık gelen şey |
déjà vu n.
|
|
357 |
General |
zaman olarak kendisinden önce gelen bir uygulama veya fikrin ürünü |
descendant n.
|
|
358 |
General |
zaman olarak kendisinden önce gelen bir uygulama veya fikrin ürünü |
descendent n.
|
|
359 |
General |
belirli bir soydan gelen şey |
descension n.
|
|
360 |
General |
(birinin) soyundan gelen kimse |
descent [obsolete] n.
|
|
361 |
General |
anne tarafından gelen soy |
descent by distaff n.
|
|
362 |
General |
baldırın yarısına gelen bot |
desert boot n.
|
|
363 |
General |
kurutulmaktan veya kurumaktan ileri gelen canlılık kaybı |
desiccation n.
|
|
364 |
General |
cazip gelen ve ilgi çeken kimse |
desirable n.
|
|
365 |
General |
cazip gelen ve ilgi çeken şey |
desirable n.
|
|
366 |
General |
(hanedan armalarında) karakteristik formu ve pozisyonu bakımından daha geniş geometrik şekillere karşılık gelen şekil |
diminutive n.
|
|
367 |
General |
bay anlamına gelen bir rus hitap kelimesi |
gospodin n.
|
|
368 |
General |
hindistan'a yeni gelen bir ingiliz olma |
griffinism n.
|
|
369 |
General |
hindistan'a yeni gelen ingilizlere özgü davranış |
griffinism n.
|
|
370 |
General |
zamanla daha sevimli hale gelen kimse |
grower n.
|
|
371 |
General |
ham ipek telinin dış kısmındaki çoğunlukla serisinden meydana gelen yapışkan tabaka |
gum n.
|
|
372 |
General |
hmong soyundan gelen kimse |
hmong n.
|
|
373 |
General |
izlanda'dan gelen kimse |
icelander n.
|
|
374 |
General |
1960'ta bağımsız hale gelen ve geçici askeri hükümetle yönetilen bir kuzeybatı afrika ülkesi |
muritaniya n.
|
|
375 |
General |
(yazı tura oyununda) parası diğer iki oyuncunun parasından farklı tarafta gelen bir oyuncu |
odd-man n.
|
|
376 |
General |
bir ırkın soyundan gelen kimse |
offset n.
|
|
377 |
General |
bir ailenin soyundan gelen kimse |
offset n.
|
|
378 |
General |
belirli bir zaman aralığında meydana gelen olayların sayısı |
oftenness n.
|
|
379 |
General |
fazla büyük gelen ayarlama |
overadjustment n.
|
|
380 |
General |
ağır gelen şey |
overbalance n.
|
|
381 |
General |
fazlalık gelen şey |
overbalance n.
|
|
382 |
General |
etkinliğin kapasitesine fazla gelen izleyicilerle yapılan buluşma |
overflow meeting n.
|
|
383 |
General |
(atın arka ayağını ön ayağına vurması sonucu meydana gelen) yaralanma |
overreach n.
|
|
384 |
General |
baskın gelen kimse |
overreacher n.
|
|
385 |
General |
üstün gelen şey |
overshadower n.
|
|
386 |
General |
tek kaynaktan gelen yoğun sıvı akışı |
river n.
|
|
387 |
General |
sırt çantasının oturak haline gelen kısmı |
ruckseat n.
|
|
388 |
General |
iyi aileden gelen erkek |
rye n.
|
|
389 |
General |
nötron yıldızlarının dönüş süresinde meydana gelen ani bir değişiklik |
glitch n.
|
|
390 |
General |
hoş gelen şey |
oyster n.
|
|
391 |
General |
edebi pasajların, telkin edici alıntıların, akla gelen düşüncelerin ve hatırlanmaya değer şeylerin bulunduğu defter |
commonplace [obsolete] n.
|
|
392 |
General |
karşı karşıya gelen kimse |
confrontationist n.
|
|
393 |
General |
yüz yüze gelen kimse |
confronter n.
|
|
394 |
General |
karşı karşıya gelen kimse |
confronter n.
|
|
395 |
General |
görmezden gelen kimse |
conniver n.
|
|
396 |
General |
iki ve bir gelen zar |
deuce-ace n.
|
|
397 |
General |
insanlara cazip gelen renkli, hareketli ve geniş yer |
disneyland n.
|
|
398 |
General |
dikkatsizlik sonucu meydana gelen hata |
inadvertence n.
|
|
399 |
General |
gelen e-posta kutusu |
in-box n.
|
|
400 |
General |
daha önemli bir şeyin sonucu olarak meydana gelen durum |
incident n.
|
|
401 |
General |
firmanın işlerinde meydana gelen ani değişiklik |
inflection point n.
|
|
402 |
General |
yıldızlardan gelen doğaüstü etki |
influence n.
|
|
403 |
General |
yıldızlardan gelen ruhani etki |
influence n.
|
|
404 |
General |
dışarıdan gelen şey |
ingate n.
|
|
405 |
General |
doğuştan gelen yetenek |
ingeny [obsolete] n.
|
|
406 |
General |
doğuştan gelen maharet |
ingine [scotland] n.
|
|
407 |
General |
doğuştan gelen nitelik |
ingrain n.
|
|
408 |
General |
zamanla yerleşik hale gelen davranış kalıpları |
institutions n.
|
|
409 |
General |
galip gelen kadın |
victress n.
|
|
410 |
General |
galip gelen kadın |
victrice n.
|
|
411 |
General |
galip gelen kadın |
victrix n.
|
|
412 |
General |
galip gelen kadın |
victoress n.
|
|
413 |
General |
galip gelen kadın |
conqueress n.
|
|
414 |
General |
doğuştan gelen meziyetler |
dotes n.
|
|
415 |
General |
batı kıyılarından gelen kimse |
coaster [new zealand] n.
|
|
416 |
General |
parçaların eklenmesiyle meydana gelen artış |
concrescence n.
|
|
417 |
General |
elinden her iş gelen kadın |
craftswoman n.
|
|
418 |
General |
farklı durumlar arasında gidip gelen şey |
cycler n.
|
|
419 |
General |
gelen sıcak havayı dağıtmak için saç kurutma makinesine takılan aparat |
diffuser n.
|
|
420 |
General |
yüze gelen darbe |
dowse n.
|
|
421 |
General |
çat kapı gelen kimse |
drop-in n.
|
|
422 |
General |
başarı ile gelen şöhret |
famousness n.
|
|
423 |
General |
yabancı gelen şey |
fantasia n.
|
|
424 |
General |
tuhaf gelen şey |
fantasia n.
|
|
425 |
General |
gelen kimse |
income [dialect] [uk] n.
|
|
426 |
General |
şans eseri gelen şey |
income n.
|
|
427 |
General |
nişancıya doğru gelen hedef |
incomer n.
|
|
428 |
General |
metre kare başı bir newton'a denk gelen basınç birimi |
pa n.
|
|
429 |
General |
pasifik adalarının herhangi birinden gelen kimse |
pacific islander n.
|
|
430 |
General |
sonradan meydana gelen ince çıkıntı |
pad n.
|
|
431 |
General |
gaipten gelen bilgi |
paragnosis n.
|
|
432 |
General |
randevusuz gelen müşteri |
walk-in n.
|
|
433 |
General |
rezervasyonsuz gelen müşteri |
walk-in n.
|
|
434 |
General |
karşılık gelen tür |
countertype n.
|
|
435 |
General |
karşılık gelen ses |
countretaille n.
|
|
436 |
General |
önde gelen adam |
father n.
|
|
437 |
General |
güç veya maddi avantaj arzusuyla gelen manevi veya entelektüel tatminsizlik |
faustianism n.
|
|
438 |
General |
doğuştan gelen karakter |
inherency n.
|
|
439 |
General |
doğuştan gelen tutum |
inherency n.
|
|
440 |
General |
doğuştan gelen davranış biçimi |
inherent aptitude n.
|
|
441 |
General |
aynı ülkenin farklı bölgesinden gelen kimse |
inmigrant n.
|
|
442 |
General |
aynı ülkenin farklı bölgesinden gelen kimse |
in-migrant n.
|
|
443 |
General |
farklı zamanlarda meydana gelen ruhsal aydınlanma |
interspiration [obsolete] n.
|
|
444 |
General |
gregoryen ilahilerinde önde gelen açılış tonları |
intonation n.
|
|
445 |
General |
(protestan kiliselerinde) günah çıkarmadan hemen önce gelen kısa vaaz |
invitement [obsolete] n.
|
|
446 |
General |
dorsal dudaktaki hücrelerin içe doğru büyümesiyle meydana gelen gastrula oluşumu |
involution n.
|
|
447 |
General |
ismail'in soyundan gelen kimse |
ishmaelite n.
|
|
448 |
General |
taşradan gelen beyaz güneyli |
peckerwood [dialect] n.
|
|
449 |
General |
bardak işaretine kadar gelen içecek miktarı |
peg [uk] n.
|
|
450 |
General |
toplumsal huzura destek amacıyla bir araya gelen sivil kuvvet |
posse n.
|
|
451 |
General |
toplumsal huzura destek amacıyla bir araya gelen sivil kuvvet |
posse comitatus n.
|
|
452 |
General |
toplumsal huzura destek amacıyla bir araya gelen sivil kuvvet üyesi |
posseman n.
|
|
453 |
General |
kargo ile gelen ürün |
post n.
|
|
454 |
General |
atın her uzun adımı sonrası eyer koltuğunda meydana gelen yükselme |
post n.
|
|
455 |
General |
... libre gelen şey |
pounder n.
|
|
456 |
General |
ağza gelen tuz tadı |
saltiness n.
|
|
457 |
General |
(armacılıkta) sağ ve sol üst köşelerden çapraz gelen çizgilerin ortada kesiştiği haç |
saltire n.
|
|
458 |
General |
benzer sesletime sahip farklı anlama gelen kelimeleri karıştırma |
malapropism n.
|
|
459 |
General |
sivri cisim batmasından ileri gelen acı |
prick n.
|
|
460 |
General |
sivri uç batmasından ileri gelen acı |
prickle n.
|
|
461 |
General |
tekrarlayan eriyip donma ile meydana gelen yuvarlak kar kristalleri |
corn snow n.
|
|
462 |
General |
tekrarlayan eriyip donma ile meydana gelen yuvarlak kar kristalleri |
spring corn n.
|
|
463 |
General |
tekrarlayan eriyip donma ile meydana gelen yuvarlak kar kristalleri |
spring snow n.
|
|
464 |
General |
peşi sıra gelen şey |
corollary n.
|
|
465 |
General |
elliye karşılık gelen sıra sayısı |
fiftieth n.
|
|
466 |
General |
oğuldan gelen isim |
filionymic n.
|
|
467 |
General |
finley soyadından gelen bir erkek ismi |
finlay n.
|
|
468 |
General |
art arda gelen sözler |
fire n.
|
|
469 |
General |
çeyrek fıçıya denk gelen bir ingiliz ölçü birimi |
firkin n.
|
|
470 |
General |
ilk yerleşimcilerin soyundan gelen aile |
first family n.
|
|
471 |
General |
bir bölgenin önde gelen ailesi |
first family n.
|
|
472 |
General |
(meslek veya sanat dalında) önde gelen kadın temsilci |
first lady n.
|
|
473 |
General |
göze hoş gelen değersiz süs |
flamfew [obsolete] n.
|
|
474 |
General |
sel gibi gelen şey |
flooder n.
|
|
475 |
General |
göze hoş gelen uyduruk süs |
folderol n.
|
|
476 |
General |
önde gelen konum |
forefront n.
|
|
477 |
General |
yabancı ülkeden gelen şey (gemi, ürün) |
foreigner n.
|
|
478 |
General |
konuşma sesi karnından gelen kimse |
gastromyth n.
|
|
479 |
General |
başka eyalet veya ülkeden gelen ziyaretçi |
out-of-stater n.
|
|
480 |
General |
parma kenti ve çevresinden gelen kimse |
parmesan n.
|
|
481 |
General |
rakip veya düşmandan gelen hücumu savuşturmak için yapılan hareket |
parry n.
|
|
482 |
General |
(el falında) avuç içinde dördüncü parmağın alt kenarına denk gelen kısım |
percussion n.
|
|
483 |
General |
birbirinden ayrılan pulların kenarlarında deliklerden yırtma sonucu meydana gelen diş |
perforation n.
|
|
484 |
General |
yaklaşık bir sepete karşılık gelen eski bir ağırlık birimi |
prickle n.
|
|
485 |
General |
önde gelen kısım |
primo n.
|
|
486 |
General |
çin halk cumhuriyeti'nde bazı üst düzey komünist yetkililerin soyundan gelen kimse |
princeling n.
|
|
487 |
General |
doğuştan gelen kusur |
privative n.
|
|
488 |
General |
gazete haberi öncesinde gelen ilişkili bölüm |
precede n.
|
|
489 |
General |
(adın önüne gelen) hitap sözcüğü |
prefix n.
|
|
490 |
General |
öne gelen şey |
prefix n.
|
|
491 |
General |
erken gelen şey |
premature n.
|
|
492 |
General |
(yer veya tür adı) isimden önce gelen öge |
prenomen n.
|
|
493 |
General |
yasalara karşı gelen kimse |
scofflaw n.
|
|
494 |
General |
etik veya ahlaki ilkelerden gelen motivasyon |
scruples n.
|
|
495 |
General |
üretim alanında bulunan ve sulama sisteminden gelen suyu tahliye eden gider |
scupper n.
|
|
496 |
General |
(eski ingiliz derebeylik hukukunda) denizden gelen düşmanlara karşı koruma veya bu düşmanları gözetleme hizmeti |
seaward n.
|
|
497 |
General |
eski ibrani takviminin yaklaşık olarak şubat'a denk gelen on birinci ayı |
sebat n.
|
|
498 |
General |
bir derecelik açının 3600'de birine karşılık gelen açı |
second of arc n.
|
|
499 |
General |
bir dakikanın altmışta birine karşılık gelen açı |
second of arc n.
|
|
500 |
General |
içten gelen hareket |
self-motion n.
|
|