| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| Common Usage | ||||
| Common Usage | intervene v. | araya girmek | ||
|
I had just started the presentation when my manager intervened. Menajerim araya girdiğinde sunuma henüz başlamıştım. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | intervene v. | müdahale etmek | ||
|
The police were forced to intervene in the dispute. Polis tartışmaya müdahale etmek zorunda kaldı. More Sentences |
||||
| General | intervene v. | araya girmek | ||
|
I had just started the presentation when my manager intervened. Menajerim araya girdiğinde sunuma henüz başlamıştım. More Sentences |
||||
| General | intervene v. | (olay) sekte vurmak | ||
|
We were enjoying the festival until a storm intervened. Bir fırtına her şeye sekte vurana dek bizler festivalin tadını çıkarmaktaydık. More Sentences |
||||
| General | intervene v. | aradan geçmek | ||
|
She never saw him during the years that intervened. Aradan geçen yıllar boyunca onu hiç görmedi. More Sentences |
||||
| Trade/Economic | ||||
| Trade/Economic | intervene v. | araya girmek | ||
|
I had just started the presentation when my manager intervened. Menajerim araya girdiğinde sunuma henüz başlamıştım. More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | intervene v. | arada olmak | ||
| General | intervene v. | karışmak | ||
| General | intervene v. | aracılık etmek | ||
| General | intervene v. | geçmek | ||
| General | intervene v. | başkasının başlattığı yasal sürece taraf olmak | ||
| General | intervene v. | başka ulusun iç işlerine zorla müdahale etmek | ||
| General | intervene v. | (olay) gidişata engel olmak | ||
| General | intervene v. | ara bulmak | ||
| General | intervene v. | aracılık yapmak | ||
| General | intervene v. | (olayların veya dönemlerin) arasında meydana gelmek | ||
| Trade/Economic | ||||
| Trade/Economic | intervene v. | (özellikle bir para biriminin istikrarını sürdürmek için) piyasaya müdahale etmek | ||
| Law | ||||
| Law | intervene v. | davaya müdahale etmek | ||
| Law | intervene v. | davaya müdahil olmak | ||
| Technical | ||||
| Technical | intervene v. | arasına gelmek | ||
| Anglais | Turc | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | intervene in v. | karışmak | ||
|
That country intervened in the internal affairs of our nation. O ülke bizim ulusumuzun iç işlerine karıştı. More Sentences |
||||
| Phrasals | ||||
| Phrasals | intervene in v. | müdahale etmek | ||
|
I therefore think that the European Union urgently needs to strongly intervene in this region. Bu nedenle Avrupa Birliği'nin acilen bu bölgeye güçlü bir şekilde müdahale etmesi gerektiğini düşünüyorum. More Sentences |
||||
| Phrasals | intervene with (someone or something) v. | (birine/bir şeye) müdahale etmek | ||
|
Does it propose to intervene with the Member State in question? Söz konusu Üye Devlete müdahale etmeyi öneriyor mu? More Sentences |
||||
| General | ||||
| General | intervene in v. | duruma müdahale etmek | ||
| General | intervene in prices v. | fiyatlara müdahale etmek | ||
| General | intervene between v. | araya girmek | ||
| Phrasals | ||||
| Phrasals | intervene with someone v. | birine karışmak | ||
| Phrasals | intervene with someone v. | birine müdahale etmek | ||
| Phrasals | intervene in v. | duruma müdahale etmek | ||
| Phrasals | intervene between (multiple people) v. | (birilerinin) arasına girmek | ||
| Phrasals | intervene in (something) v. | (bir şeye) müdahale etmek | ||
| Phrasals | intervene in (something) v. | (bir şeye) karışmak | ||
| Phrasals | intervene with v. | -e müdahale etmek | ||
| Phrasals | intervene with v. | '-e karışmak | ||
| Phrasals | intervene with (someone or something) v. | (birine/bir şeye) karışmak | ||
| Law | ||||
| Law | demand to intervene n. | müdahale talebi | ||
