teşkil etmek

Sens de "teşkil etmek" dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 7 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Common Usage
1	Common Usage	teşkil etmek	constitute v.
However, I hope we will not be morally confused about what constitutes a terrorist act. Bununla birlikte neyin terör eylemi teşkil ettiği konusunda ahlaki açıdan kafamızın karışmayacağını umuyorum. More Sentences
General
2	General	teşkil etmek	form v.
It is objective criteria that have formed the basis for the decision. Karara temel teşkil eden objektif kriterlerdir. More Sentences
3	General	teşkil etmek	present v.
Nonetheless, this should not present an obstacle to future harmonisation of this sector. Bununla birlikte, bu durum bu sektörün gelecekte uyumlaştırılması önünde bir engel teşkil etmemelidir. More Sentences
4	General	teşkil etmek	represent v.
These proposals represent a great starting point for negotiation between two countries. Bu öneriler iki ülke arasındaki müzakereler için harika bir başlangıç noktası teşkil ediyor. More Sentences
5	General	teşkil etmek	organize v.
6	General	teşkil etmek	organise v.
7	General	teşkil etmek	make v.

Sens de "teşkil etmek" avec d'autres termes dans le Dictionnaire Anglais-Turc : 95 résultat(s)

	Catégorie	Turc	Anglais
Common Usage
1	Common Usage	(tehlike/tehdit) teşkil etmek	pose v.
This may also pose problems for candidate countries. Bu durum aday ülkeler için de sorun teşkil edebilir. More Sentences
General
2	General	emsal teşkil etmek	set a precedent v.
The PPE-DE Group believes that such insights should set a precedent. PPE-DE Grubu bu tür görüşlerin emsal teşkil etmesi gerektiğine inanmaktadır. More Sentences
3	General	örnek teşkil etmek	set an example v.
These projects must set an example to other nature reserves. Bu projeler diğer doğa rezervlerine örnek teşkil etmelidir. More Sentences
4	General	sorun teşkil etmek	pose a problem v.
This unmitigated rejection poses a problem, however. Ancak bu kesin ret bir sorun teşkil etmektedir. More Sentences
5	General	risk teşkil etmek	pose a risk v.
An order that is harshly enforced poses a risk to the operators concerned. Sert bir şekilde uygulanan bir emir, ilgili operatörler için risk teşkil eder. More Sentences
6	General	araç teşkil etmek	implement v.
The Pact constitutes an essential means of implementing that policy. Pakt bu politikanın uygulanmasında önemli bir araç teşkil etmektedir. More Sentences
7	General	tehdit teşkil etmek	pose a threat v.
The separatists pose a threat to our national unity. Bölücüler millî birliğimiz için bir tehdit teşkil ediyor. More Sentences
8	General	emsal teşkil etmek	serve as a model v.
9	General	şirket teşkil etmek	incorporate v.
10	General	bir cisim teşkil etmek	incorporate v.
11	General	esas teşkil etmek	constitute the basis v.
12	General	kaynak teşkil etmek	form the basis for v.
13	General	kaynak teşkil etmek	constitute a source v.
14	General	kaynak teşkil etmek	form a basis for v.
15	General	dayanak teşkil etmek	form a ground v.
16	General	dayanak teşkil etmek	constitute a ground v.
17	General	dayanak teşkil etmek	form a basis v.
18	General	dayanak teşkil etmek	constitute a basis v.
19	General	örnek teşkil etmek	serve as a model v.
20	General	sorun teşkil etmek	constitute a problem v.
21	General	temel teşkil etmek	be the basis of v.
22	General	tehdit teşkil etmek	become a threat v.
23	General	tehdit teşkil etmek	be a threat v.
24	General	risk teşkil etmek	entail a risk v.
25	General	problem teşkil etmek	pose a problem v.
26	General	dayanak teşkil etmek	be a foundation v.
27	General	dayanak teşkil etmek	provide foundation v.
28	General	dayanak teşkil etmek	form basis v.
29	General	engel teşkil etmek	constitute an impediment v.
30	General	engel teşkil etmek	hinder v.
31	General	dayanak teşkil etmek	provide basis v.
32	General	dayanak teşkil etmek	be a basis v.
33	General	engel teşkil etmek	pose an obstacle v.
34	General	engel teşkil etmek	impede v.
35	General	engel teşkil etmek	inhibit v.
36	General	engel teşkil etmek	hamper v.
37	General	engel teşkil etmek	obstruct v.
38	General	engel teşkil etmek	thwart v.
39	General	örnek teşkil etmek	be an example v.
40	General	önem teşkil etmek	have importance v.
41	General	potansiyel teşkil etmek	have potential v.
42	General	potansiyel teşkil etmek	show potential v.
43	General	risk teşkil etmek	pose risk v.
44	General	tehlike teşkil etmek	pose danger v.
45	General	risk teşkil etmek	pose hazard v.
46	General	baz teşkil etmek	constitute a basis v.
47	General	baz teşkil etmek	form a basis v.
48	General	fiilen teşkil etmek	activate v.
49	General	suç teşkil etmek	constitute a crime v.
50	General	bir bütün teşkil etmek	form a whole v.
51	General	bir bütün teşkil etmek	constitute a whole v.
52	General	bir bütün teşkil etmek	comprise a whole v.
53	General	bir bütün teşkil etmek	make (up) a whole v.
54	General	zemin teşkil etmek	underpin v.
55	General	zemin teşkil etmek	comprise a basis for v.
56	General	uyarı teşkil etmek	serve as a warning v.
57	General	-e tam bir tezat teşkil etmek	stand in stark contrast to v.
58	General	tezat teşkil etmek	contradict v.
59	General	emsal teşkil etmek	establish a precedent v.
60	General	aykırılık/tezat teşkil etmek	constitute a contradiction v.
61	General	dayanak teşkil etmek	serve as basis v.
62	General	keskin bir tezat teşkil etmek	stand in vivid contrast v.
63	General	(mantıksal bir sonuç) teşkil etmek	entail v.
64	General	örnek teşkil etmek	example v.
65	General	örnek teşkil etmek	epitomise v.
66	General	örnek teşkil etmek	epitomize v.
67	General	tehlike teşkil etmek	menace v.
68	General	sorun teşkil etmek	pose a trouble v.
69	General	temel teşkil etmek	constitute a basis v.
70	General	güzel bir tezat teşkil etmek	make a beautiful contrast v.
71	General	rahatsız edici bir etken teşkil etmek	rumble v.
72	General	engel teşkil etmek	impeach [obsolete] v.
73	General	engel teşkil etmek	impedite [obsolete] v.
74	General	örnek teşkil etmek	pace v.
75	General	tehlike teşkil etmek	interminate [obsolete] v.
76	General	esas teşkil etmek üzere	to serve as basis adv.
Phrasals
77	Phrasals	bir yönüyle bir şeye örnek teşkil etmek	exemplify something by something v.
78	Phrasals	(birinin/bir şeyin) başarısına bir engel teşkil etmek	stack (something) against (someone or something) v.
79	Phrasals	(bir şeyle) tezat teşkil etmek	clash with (something) v.
80	Phrasals	(birinin bir şey yapmasına) engel oluşturmak/teşkil etmek	inhibit (someone) from (doing something) v.
81	Phrasals	yapmasına engel oluşturmak/teşkil etmek	inhibit from doing v.
82	Phrasals	-in başarısına bir engel teşkil etmek	stack against v.
Idioms
83	Idioms	engel teşkil etmek	stand in one's way v.
84	Idioms	örnek teşkil etmek	set the pace v.
85	Idioms	-e tam bir tezat teşkil etmek	stand in stark conflict with v.
86	Idioms	örnek teşkil etmek	lay down the marker v.
87	Idioms	engel teşkil etmek	get into the way v.
88	Idioms	bir şeye engel olmak/teşkil etmek	put a crimp in something [us] v.
89	Idioms	bir şeye engel olmak/teşkil etmek	put a crimp on something [us] v.
Trade/Economic
90	Trade/Economic	kati delil teşkil etmek	constitute conclusive evidence v.
Law
91	Law	emsal teşkil etmek	precedent v.
Linguistics
92	Linguistics	(dilsel formun) karakteristiğini teşkil etmek	signal v.
Military
93	Military	kadro halinde teşkil etmek	constitute v.
Archaic
94	Archaic	örnek teşkil etmek	impersonate v.
Slang
95	Slang	(bir şeye) engel teşkil etmek	shoot (something) (all) to hell v.