1 |
commodity |
meta |
n. |
|
- Today, data is the most valuable commodity.
- Günümüzde veri en değerli meta.
- Trust is a very precious commodity.
- Güven çok değerli bir metadır.
- The audio-visual media of Berlusconi, Bouygues and Murdoch are a commodity.
- Berlusconi, Bouygues ve Murdoch'un görsel-işitsel medyası bir metadır.
- The human body is not a commodity.
- İnsan vücudu bir meta değildir.
- I believe that a slot is a commodity which should be traded if necessary.
- Bir slotun gerektiğinde takas edilmesi gereken bir meta olduğuna inanıyorum.
- We are opposed to any attempt to treat water as a commodity.
- Suyun bir meta olarak ele alınmasına yönelik her türlü girişime karşıyız.
- At this event, water will be treated as a rare economic commodity.
- Bu etkinlikte su, nadir bulunan bir ekonomik meta olarak ele alınacaktır.
- It is not a commercial commodity and nothing should make us depart from this idea.
- Ticari bir meta değildir ve hiçbir şey bizi bu fikirden uzaklaştırmamalıdır.
- The human body is not a commodity.
- İnsan bedeni bir meta değildir.
- In my view, a person's blood, tissue and organs ought not to be commodities.
- Benim görüşüme göre bir kişinin kanı, dokusu ve organları meta olmamalıdır.
- I believe that a slot is a commodity which should be traded if necessary.
- Bir slotun, gerektiğinde takas edilmesi gereken bir meta olduğuna inanıyorum.
- I will end by stressing once again that energy is not just another commodity.
- Sözlerimi enerjinin herhangi bir meta olmadığını bir kez daha vurgulayarak bitireceğim.
- Sometimes water becomes a precious commodity.
- Bazen su değerli bir meta haline gelir.
- Sometimes water becomes a precious commodity.
- Bazen su kıymetli bir meta olur.
- Salt was a rare and costly commodity in ancient times.
- Eski çağlarda tuz az bulunan ve maliyetli bir metaydı.
Show More (12)
|
2 |
commodity |
emtia |
n. |
|
- Generating electricity is not the same as producing a simple commodity.
- Elektrik üretmek basit bir emtia üretmekle aynı şey değildir.
- Blood is not like other commodities.
- Kan diğer emtialar gibi değildir.
- We are currently finalising an analytical working document on the major challenges relating to commodities.
- Şu anda emtia ile ilgili başlıca güçlüklere ilişkin analitik bir çalışma belgesini tamamlamak üzereyiz.
- In 1999, real commodity exports declined by 2% %, while real commodity imports declined by 18% %.
- 1999 yılında, reel emtia ihracatı % 2 oranında azalırken, reel emtia ithalatı % 18 oranında azalmıştır.
- So we look forward to this communication on commodities which the Commission has promised.
- Bu nedenle Komisyonun söz verdiği emtialara ilişkin bu bildirimi dört gözle bekliyoruz.
- So we look forward to this communication on commodities which the Commission has promised.
- Bu nedenle Komisyon'un söz verdiği emtialara ilişkin bu bildirimi dört gözle bekliyoruz.
- It concerns many other commodities and commodity-dependent countries.
- Diğer birçok emtiayı ve emtiaya bağımlı ülkeleri de ilgilendiriyor.
- In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
- Depresyona rağmen emtia fiyatları hala yüksek.
Show More (5)
|
3 |
commodity |
ürün |
n. |
|
- As you know, cigarettes are not a tax-free commodity.
- Bildiğiniz gibi sigara vergiden muaf bir ürün değildir.
- Pesticides are expensive commodities and farmers only use them where necessary.
- Pestisitler pahalı ürünlerdir ve çiftçiler bunları sadece gerekli olduğu durumlarda kullanırlar.
- Pesticides are expensive commodities and farmers only use them where necessary.
- Böcek ilaçları pahalı ürünlerdir ve çiftçiler bunları yalnızca gerekli olduğu durumlarda kullanırlar.
- The marketing and economic movement of Canada's various agriculture commodities has been a challenge.
- Kanada'ya ait çeşitli tarım ürünlerinin pazarlanması ve ekonomik hareketi zorlu bir süreç olmuştur.
- The marketing and economic movement of Canada's various agriculture commodities has been a challenge.
- Kanada'da yetişen çeşitli tarım ürünlerinin pazarlanması ve ekonomik hareketi zorlu bir süreç olmuştur.
- Rice is one of those staple commodities.
- Pirinç sürekli satılan bu ürünlerden biridir.
- In spite of the depression, the prices of commodities are still high.
- Ekonomik durgunluğa karşın, ticari ürün fiyatları hala yüksek.
- Salt was a rare and costly commodity in ancient times.
- Eski zamanlarda tuz, nadir bulunan ve pahalı bir üründü.
Show More (5)
|
4 |
commodity |
mal |
n. |
|
- This commodity is available to anyone who is rich and powerful but not to anyone who is poor and powerless.
- Bu mal, zengin ve güçlü olan herkes için mevcuttur ancak yoksul ve güçsüz olan herkes için mevcut değildir.
- It is also crucial to preserve water and biodiversity as public commodities.
- Su ve biyoçeşitliliğin kamu malı olarak korunması da çok önemlidir.
- The marketing and economic movement of Canada's various agriculture commodities has been a challenge.
- Kanada'daki çeşitli tarım mallarının pazarlanması ve ekonomik hareketi zorlu bir süreç olmuştur.
Show More (0)
|
5 |
commodity |
temel ürünler |
n. |
|
- Rice is one of those staple commodities.
- Pirinç temel ürünlerden biridir.
Show More (-2)
|