| 1 |
convict |
mahkum |
n., adj. |
|
- The police chased the escaped convict.
- Polis kaçan mahkûmun peşine düştü.
- The police are hunting an escaped convict in this area.
- Polis bu bölgede kaçan bir mahkumu arıyor.
- A convict has escaped from prison.
- Bir mahkum hapishaneden kaçtı.
- I'm supposed to feel sympathy for the convict?
- Mahkuma sempati mi duymam gerekiyor?
- That woman is a convict.
- Bu kadın bir mahkum.
- There wasn't enough evidence to convict him of the crime.
- Onu mahkûm etmek için suçla ilgili yeterli kanıt yoktu.
- The police chased the escaped convict.
- Polis kaçan mahkumu kovaladı.
- That man is a convict.
- Bu adam bir mahkum.
- Tom learnt that he was the only convict sentenced to life imprisonment in that prison.
- Tom o hapishanede ömür boyu hapis cezasına çarptırılan tek mahkûm olduğunu öğrendi.
- Tom, an escaped convict, tried to alter his appearance through plastic surgery.
- Kaçak bir mahkum olan Tom, estetik ameliyatla görünüşünü değiştirmeye çalıştı.
- That man is a convict.
- O adam bir mahkûm.
- A convict has escaped from prison.
- Hapishaneden bir mahkûm kaçtı.
- I'm supposed to feel sympathy for the convict?
- Benim mahkum için sempati duymam mı gerekiyor?
- The escaped convicts agreed to part ways.
- Kaçan mahkûmlar yollarını ayırmayı kabul etti.
- Tom, an escaped convict, tried to alter his appearance through plastic surgery.
- Kaçak bir mahkum olan Tom, plastik cerrahi yoluyla görünümünü değiştirmeye çalıştı.
Show More (12)
|
| 2 |
convict |
mahkum etmek |
v. |
|
- Naturally, the principle that it should not be possible to convict someone twice for the same crime is fundamental.
- Doğal olarak bir kişinin aynı suçtan iki kez mahkum edilemeyeceği ilkesi esastır.
- Tom found the evidence we needed to convict Mary's killer.
- Tom, Mary'nin katilini mahkum etmemiz için ihtiyacımız olan delili buldu.
- Tom found the evidence we needed to convict Mary's killer.
- Tom, Mary'nin katilini mahkum etmek için ihtiyacımız olan delili buldu.
- We now have all the evidence we need to convict Tom Jackson.
- Artık Tom Jackson'ı mahkum etmek için gereken tüm kanıtlara sahibiz.
- We now have all the evidence we need to convict him.
- Artık onu mahkum etmek için gereken tüm kanıtlara sahibiz.
- Tom found the evidence we needed to convict Mary's killer.
- Tom, Mary'nin katilini mahkum etmek için gereken kanıtı buldu.
Show More (3)
|
| 3 |
convict |
suçlu bulmak |
v. |
|
- The person convicted would then have the chance to prove the lawful origin of the property.
- Suçlu bulunan kişi mülkün yasal kaynağını kanıtlama şansına sahip olacaktır.
- Both Tom and Mary were convicted.
- Hem Tom hem de Mary suçlu bulundu.
- Sami got convicted.
- Sami suçlu bulundu.
- Tom was convicted and sentenced to death.
- Tom suçlu bulundu ve ölüm cezasına çarptırıldı.
- Tom was tried and convicted.
- Tom yargılandı ve suçlu bulundu.
Show More (2)
|
| 4 |
convict |
hükümlü |
n., adj. |
|
- The police are hunting an escaped convict in this area.
- Polis, bu alanda kaçan bir hükümlüyü arıyor.
- Tom learnt that he was the only convict sentenced to life imprisonment in that prison.
- Tom o hapishanede ömür boyu hapse mahkum tek hükümlü olduğunu öğrendi.
- The escaped convicts agreed to part ways.
- Kaçan hükümlüler yollarını ayırmaya karar verdiler.
Show More (0)
|
