|
- It would seem that even then, people were making music that nobody danced to.
- Görünüşe göre o zamanlar bile insanlar kimsenin dans etmediği müzikler yapıyorlardı.
- Vicky, you could dance anywhere else in the whole world.
- Vicky, dünyanın her yerinde dans edebilirsin.
- Vicky, you could dance anywhere else in the whole world.
- Vicky, koca dünyada başka herhangi bir yerde dans edebilirsin.
- Vicky, you could dance anywhere else in the whole world.
- Vicky, dünyanın herhangi bir yerinde dans edebilirsin.
- Tom and Mary like to dance after dinner.
- Tom ve Mary yemekten sonra dans etmeyi severler.
- Tom and Mary danced all evening.
- Tom ve Mary bütün akşam dans etti.
- I already know how to dance.
- Nasıl dans edileceğini zaten biliyorum.
- Tom can dance well.
- Tom iyi dans edebilir.
- I wanted to dance with Tom.
- Tom ile dans etmek istedim.
- She loves to dance.
- O, dans etmeyi sever.
- Shall we dance a bit?
- Biraz dans edelim mi?
- He does not know how to dance.
- O nasıl dans edileceğini bilmiyor.
- We danced the night away.
- Bütün gece dans ettik.
- Do you want to dance?
- Dans etmek ister misin?
- Tom asked me if I wanted to dance.
- Tom bana dans etmek isteyip istemediğimi sordu.
- Tom doesn't like the way you dance.
- Tom senin dans ediş şeklini sevmiyor.
- You should've seen us dance.
- Dans etmemizi görmeliydin.
- I know that Tom and Mary have never danced together.
- Tom ve Mary'nin birlikte hiç dans etmediklerini biliyorum.
- Mary doesn't dance much now, but I know she used to a lot.
- Mary, şimdi fazla dans etmiyor ama eskiden çok dans ettiğini biliyorum.
- Tom loves to dance.
- Tom dans etmeyi sever.
- Tom wanted to dance.
- Tom dans etmek istedi.
- They can’t dance.
- Onlar dans edemez.
- Is that not the castle that Cinderella danced in?
- Sinderella'nın dans ettiği kale o değil mi?
- Where did you learn to dance?
- Dans etmeyi nerede öğrendin?
- Tom asked Mary if she wanted to dance.
- Tom, Mary'ye dans etmek isteyip istemediğini sordu.
- We danced about the fire.
- Ateşin etrafında dans ettik.
- I'd love to dance with you.
- Seninle dans etmeyi çok isterim.
- Do you really want to dance with me?
- Gerçekten benimle dans etmek istiyor musun?
- You can dance, can't you?
- Dans edebilirsin, değil mi?
- I was wondering if you'd like to dance.
- Dans etmek ister misin diye merak ediyordum.
- I love watching you dance.
- Seni dans ederken izlemeyi seviyorum.
- I enjoy watching Tom dance.
- Tom'u dans ederken izlemekten zevk alıyorum.
- Didn't I ask you not to dance?
- Senin dans etmemeni istemedim mi?
- I don't believe Tom will dance.
- Tom'un dans edeceğine inanmıyorum.
- Let me come to the ball; I, too, would like to dance.
- Baloya gelmeme izin ver; Ben de dans etmek istiyorum.
- It's a pity that you don't know how to dance.
- Ne yazık ki dans etmeyi bilmiyorsun.
- Do you dance?
- Dans eder misin?
- Do you really want me to dance with you?
- Seninle dans etmemi gerçekten istiyor musun?
- Let's dance together.
- Haydi beraber dans edelim.
- I'll dance with her.
- Onunla dans edeceğim.
- Tom likes the way you dance.
- Tom dans etme şeklini seviyor.
- I don't dance anymore.
- Artık dans etmiyorum.
- I haven't danced since high school.
- Liseden beri dans etmedim.
- I want to dance.
- Ben dans etmek istiyorum.
- Let me dance with you.
- Seninle dans edeyim.
- Have you ever seen us dance?
- Bizi hiç dans ederken gördünüz mü?
- Tom asked Mary to teach him how to dance.
- Tom Mary'den ona nasıl dans edeceğini öğretmesini istedi.
- Any dance looks beautiful, if it's danced from the heart.
- Eğer yürekten dans edilirse, her dans güzel görünür.
- He wants to dance.
- O, dans etmek istiyor.
- I don't know why you want me to dance.
- Neden dans etmemi istediğini bilmiyorum.
- I won't dance, so don't ask me.
- Dans etmeyeceğim, o yüzden bana sorma.
- Tom couldn't find anyone to dance with.
- Tom birlikte dans edecek birini bulamadı.
- I don't like the sun, I prefer the rain and dance under it.
- Güneşi sevmiyorum, yağmuru ve altında dans etmeyi tercih ederim.
- I can dance well.
- Ben iyi dans edebilirim.
- I didn't think you'd dance.
- Dans edeceğini düşünmemiştim.
- Tom danced with Mary and only three other girls at the high school prom.
- Tom lise balosunda Mary ve sadece üç kızla dans etti.
- Who did Tom dance with?
- Tom kimle dans etti?
- How did you learn to dance so well?
- Bu kadar iyi dans etmeyi nasıl öğrendin?
- I asked her to dance.
- Onun dans etmesini rica ettim.
- Today we dance.
- Bugün dans ediyoruz.
- Tom isn't able to dance.
- Tom dans edemiyor.
- I learned to dance when I was thirteen.
- Dans etmeyi 13 yaşındayken öğrendim.
- Layla made it clear that she was willing to dance for money.
- Leyla para karşılığında dans etmeye istekli olduğunu açıkça belirtti.
- Tom danced.
- Tom dans etti.
- Tom really wanted to dance with Mary.
- Tom gerçekten Mary ile dans etmek istiyordu.
- Have you ever seen them dance?
- Hiç onların dans ettiğini gördün mü?
- I don't normally dance.
- Normalde dans etmem.
- Why didn't you dance with him?
- Neden onunla dans etmedin?
Show More (66)
|
|
- This issue is very important in Czech domestic politics and the eurosceptics are making a real song and dance about it.
- Bu konu Çek iç siyasetinde çok önemlidir ve Avrupa şüphecileri bu konuda gerçek bir şarkı ve dans yapmaktadır.
- The song that you choose for your first dance should be extraordinary.
- İlk dansınız için seçtiğiniz şarkı sıra dışı olmalı.
- For me, the dance is not a trade.
- Benim gözümde dans bir meslek değil.
- But this is a fairly fast dance song.
- Ama bu oldukça hızlı bir dans şarkısı.
- For me, the dance is not a trade.
- Dans bana göre bir meslek değil.
- The song that you choose for your first dance should be extraordinary.
- İlk dansınız için seçeceğiniz şarkı sıra dışı olmalıdır.
- For me, the dance is not a trade.
- Benim için dans bir meslek değil.
- When did you find out that Tom wasn't the one who Mary wanted to go to the dance with?
- Mary'nin birlikte dansa gitmek istediği kişinin Tom olmadığını ne zaman anladın?
- There was a dance at our club.
- Kulübümüzde bir dans vardı.
- Mary asked Alice if she could borrow a dress to wear to the dance.
- Mary, Alice'e dansta giymek için bir elbise ödünç alıp alamayacağını sordu.
- Tom could have gone to the dance with Mary, but he didn't.
- Tom, Mary ile dansa gidebilirdi ama gitmedi.
- A dance will be held on Friday.
- Cuma günü bir dans partisi düzenlenecek.
- I knew Tom wouldn't go to the dance with Mary.
- Tom'un Mary ile dansa gitmeyeceğini biliyordum.
- Tom didn't know who Mary wanted to go to the dance with.
- Tom, Mary'nin dansa kiminle gitmek istediğini bilmiyordu.
- Did you go to your dance class this afternoon?
- Bu öğleden sonra dans dersine gittin mi?
- I didn't go to the dance.
- Ben dansa gitmedim.
- Tom wanted Mary to be his dance partner.
- Tom, Mary'nin dans partneri olmasını istedi.
- Let's go and watch Tom dance.
- Gidip Tom'un dansını izleyelim.
- I'm not going to let you go to the dance with Tom.
- Tom'la birlikte dansa gitmene izin vermeyeceğim.
- Tom tried to convince Mary to go to the dance with him.
- Tom, Mary'yi onunla dansa gitmesi için ikna etmeye çalıştı.
- The boys and girls paired off for the dance.
- Erkekler ve kızlar dans için eşleştiler.
- Tom might go to the dance with Mary.
- Tom Mary ile dansa gidebilir.
- Who is your dance partner?
- Dans partnerin kim?
- Do you know how to do that dance?
- Bu dansın nasıl yapıldığını biliyor musun?
- I think she is an expert on dance.
- Bence dans konusunda uzman.
- Tom didn't know why Mary refused to go to the dance with him.
- Tom Mary'nin neden onunla dansa gitmeyi reddettiğini bilmiyordu.
- Tom told me he asked Mary to the homecoming dance.
- Tom bana Mary'nin mezuniyet töreni dansına gelmesini istediğini söyledi.
- I'm afraid of asking her to dance and being turned down.
- Ona dans teklif etmekten ve reddedilmekten korkuyorum.
- Mary will be wearing a blue dress to the dance.
- Mary dans için mavi bir elbise giyiyor olacak.
- We had a lovely time at the dance.
- Dansta çok güzel vakit geçirdik.
- Do you have anything to wear to the dance?
- Dans için giyecek bir şeyin var mı?
Show More (28)
|
