|
- A green label for sustainable timber and a red label for incorrectly produced timber.
- Sürdürülebilir kereste için yeşil etiket ve yanlış üretilmiş kereste için kırmızı etiket.
- It can be likened to driving through a set of red traffic lights.
- Bu, bir dizi kırmızı trafik ışığından geçmeye benzetilebilir.
- If anyone misunderstands that, we will have to show them the red one.
- Eğer bunu yanlış anlayan olursa, onlara kırmızı olanı göstermemiz gerekecek.
- It will be a red line for us.
- Bu bizim için kırmızı çizgi olacaktır.
- If anyone misunderstands that, we will have to show them the red one!
- Eğer bunu yanlış anlayan olursa, onlara kırmızı olanı göstermemiz gerekecek!
- We consider this kind of proposal to be a red herring.
- Bu tür bir öneriyi kırmızı bir ringa balığı olarak görüyoruz.
- The color red provides power and gives energy on all levels.
- Kırmızı renk güç sağlar ve her seviyede enerji verir.
- The other rule is you must stay inside the red boundary.
- Diğer kural ise kırmızı sınırın içinde kalmanız.
- I wasn't hard to find, wearing that red raincoat.
- Üstümde o kırmızı yağmurlukla beni bulmaları güç olmadı.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Yeşil, kırmızı, mor renkliler ve hepsi yuvarlak şekillerdedir.
- I wasn't hard to find, wearing that red raincoat.
- O kırmızı yağmurluğu giyerken beni bulmaları zor olmadı.
- The benefits of the currency plunged down and started to trade in the red.
- Para biriminin faydaları azaldı ve kırmızı renkte işlem görmeye başladı.
- Red and green are everywhere at that time of year.
- Yılın bu döneminde kırmızı ve yeşil her yerdedir.
- I wasn't hard to find, wearing that red raincoat.
- O kırmızı yağmurluğu giydiğim için beni bulmak zor olmadı.
- The other rule is you must stay inside the red boundary.
- Diğer bir kural da kırmızı sınırların içinde kalmak.
- During strenuous exercise, muscle cells break down; in some people, enough myoglobin is released to turn urine red.
- Aşırı egzersiz sırasında kas hücreleri parçalanır; bazı kişilerde idrarı kırmızıya çevirecek kadar miyoglobin salınır.
- Our Kaiju alert level is red, which is the highest.
- Kaiju uyarı seviyemiz kırmızıda, yani en yüksekte.
- The benefits of the currency plunged down and started to trade in the red.
- Para biriminin faydaları düştü ve kırmızıda işlem görmeye başladı.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Onlar yeşil, kırmızı, mor renktedir ve tümü yuvarlaktır.
- They are green, red, purple and all rounded shapes.
- Yeşil, kırmızı, mor ve hepsi yuvarlak şekillerdir.
- The benefits of the currency plunged down and started to trade in the red.
- Para biriminin faydaları düşerek kırmızıda işlem görmeye başladı.
- Red and green are everywhere at that time of year.
- Yılın bu zamanında kırmızı ve yeşil her yerdedir.
- Red and green are everywhere at that time of year.
- Yılın bu zamanında her yer kırmızı ve yeşillere bürünmüş.
- The other rule is you must stay inside the red boundary.
- Diğer kural ise kırmızı sınırın içinde kalmanız gerektiğidir.
- Tom wore a red and white striped tie.
- Tom kırmızı ve beyaz çizgili bir kravat taktı.
- They are bright red!
- Onlar parlak kırmızı!
- The colors of the American flag are red, white and blue.
- Amerikan bayrağının renkleri kırmızı, beyaz ve mavidir.
- If something strange happens, press the red starter-button.
- Eğer tuhaf bir şey olursa kırmızı marş düğmesine basın.
- Why is your eye red?
- Gözün niçin kırmızı?
- That house, the roof of which is red, is my uncle's.
- Çatısı kırmızı olan şu ev amcamın.
- She wore a red blouse.
- O, kırmızı bir buluz giymişti.
- He was driving a new red convertible.
- O yeni kırmızı üstü açılabilir bir araba sürüyordu.
- How much for that red hat?
- Kırmızı şapka ne kadar?
- What does the red plaque say?
- Kırmızı plakada ne yazıyor?
- She was clothed in a black blouse and red skirt.
- Siyah bir bluz ve kırmızı bir etek giymişti.
- The Norwegian flag has a dark blue Nordic cross with white border on a red background, and it is from 1821.
- Norveç bayrağında kırmızı zemin üzerinde beyaz kenarlıklı koyu mavi Nordik haç vardır ve 1821 yılından kalmadır.
- These green leaves turn red or yellow in autumn.
- Bu yeşil yapraklar sonbaharda kırmızıya ya da sarıya döner.
- I like red meat.
- Kırmızı etten hoşlanırım.
- Have you seen my red tie?
- Kırmızı kravatımı gördün mü?
- The sun is red.
- Güneş kırmızıdır.
- Tom's eyes are red, and he looks very tired.
- Tom'un gözleri kırmızı ve o çok yorgun görünüyor.
- Paint one end of the rod red and the other end blue.
- Çubuğun bir ucunu kırmızıya, diğer ucunu maviye boya.
- The leaves turn red in the fall.
- Yapraklar sonbaharda kırmızıya döner.
- I love red parrots.
- Kırmızı papağanları seviyorum.
- Sami posted photos of himself wearing Layla's red tights.
- Sami, kendisinin Leyla'nın kırmızı taytını giyerken çekilmiş fotoğraflarını yayınladı.
- That red sweater looks good on you.
- Bu kırmızı kazak sana çok yakışmış.
- I notice the sale prices are written in red ink.
- Satış fiyatlarının kırmızı mürekkeple yazıldığını fark ettim.
- This house has a red roof.
- Bu evin kırmızı bir çatısı var.
- The boy had a red face.
- Çocuğun kırmızı bir yüzü vardı.
- She wore a red shirt and a black skirt.
- Kırmızı bir gömlek ve siyah bir etek giymişti.
- Tom's new bicycle is metallic red.
- Tom'un yeni bisikleti metalik kırmızı.
- He saw something red there.
- Orada kırmızı renkli bir şey gördü.
- He has red spots all over his body.
- Vücudunun her tarafında kırmızı benekler var.
- Her hair was as red as fire.
- Onun saçları ateş kadar kırmızıydı.
- Tom is wearing a red shirt.
- Tom kırmızı bir gömlek giyiyor.
- The roof of Tom's house is red.
- Tom'un evinin çatısı kırmızı.
- Is this pencil red or white?
- Bu kalem kırmızı mı beyaz mı?
- How many red flowers are there?
- Kaç tane kırmızı çiçek var?
- There are many red flowers in the garden.
- Bahçede birçok kırmızı çiçek var.
- The leaves of the trees in the garden have turned completely red.
- Bahçedeki ağaçların yaprakları tamamen kırmızıya döndü.
- My blood is no redder than yours.
- Benim kanım seninkinden daha kırmızı değil.
- Jupiter's Great Red Spot is a giant storm.
- Jüpiter'in Büyük Kırmızı Leke'si dev bir fırtınadır.
- The Italian flag is green, white and red.
- İtalyan bayrağı yeşil, beyaz ve kırmızıdır.
- He wore red pants.
- O, kırmızı pantolon giydi.
- I have a new red car.
- Yeni bir kırmızı arabam var.
- I've never seen a red refrigerator.
- Hiç kırmızı buzdolabı görmemiştim.
- The sky is red.
- Gökyüzü kırmızı.
- She was clothed in a red blouse and a black skirt.
- Kırmızı bir bluz ve siyah bir etek giymişti.
- I don't think this shirt goes with that red tie.
- Bu gömleğin o kırmızı kravatla uyacağını sanmıyorum.
- The flowers were red.
- Çiçekler kırmızıydı.
- She was wearing a red blouse.
- Kırmızı bir bluz giyiyordu.
- His eyes are red.
- Gözleri kırmızı.
- Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
- We must cut the red tape within the EU.
- AB içindeki kırmızı bandı kesmeliyiz.
- My favourite colour is red.
- En sevdiğim renk kırmızı.
- Her face was red.
- Yüzü kırmızıydı.
- A purple carpet will not go with this red curtain.
- Bu kırmızı perdeye mor halı yakışmaz.
- Tom is most likely going to buy the red car.
- Tom büyük olasılıkla kırmızı arabayı satın alacak.
- Tom wasn't wearing a red tie.
- Tom kırmızı bir kravat takmıyordu.
- Which shirt do you like better, the red one or the blue one?
- Hangi gömleği daha çok seviyorsun, kırmızı olanı mı yoksa mavi olanı mı?
- Items with a red price tag are on sale.
- Kırmızı fiyat etiketi olan ürünler indirimde.
- That red car hit the blue van.
- O kırmızı araba mavi kamyonete çarptı.
- Tom was wearing a gray suit with a red tie.
- Tom kırmızı kravatla gri bir takım elbise giyiyordu.
- I saw a house whose roof was red.
- Çatısı kırmızı olan bir ev gördüm.
- How about this red hat?
- Bu kırmızı şapkaya ne dersiniz?
- Your blood is red.
- Kanın kırmızı.
- I didn't notice the light turn red.
- Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim.
- Some are red and others are white.
- Bazıları kırmızı ve diğerleri beyazdır.
- Green doesn't go with red.
- Yeşil kırmızı ile gitmez.
- He has red flowers.
- Kırmızı çiçekleri var.
- My favourite colour is red.
- En sevdiğim renk kırmızıdır.
- There's no red thread.
- Kırmızı iplik yok.
- Mary has a red ribbon in her hair.
- Mary'nin saçında kırmızı bir kurdele var.
- I want a blue, a red and a black pencil.
- Bir mavi, bir kırmızı ve bir siyah kalem istiyorum.
- Red, as opposed to green, is a sign of danger.
- Yeşilin aksine kırmızı, tehlike işaretidir.
- The alarm went off and a red light started flashing.
- Alarm çaldı ve kırmızı bir ışık yanıp sönmeye başladı.
- Tom has red hair and freckles.
- Tom'un kırmızı saçları ve çilleri var.
- I can't find my red hat anywhere.
- Kırmızı şapkamı hiçbir yerde bulamıyorum.
- The computer's color is red.
- Bilgisayarın rengi kırmızı.
- The girl brought me a red and a white rose.
- Kız bana bir kırmızı ve bir beyaz gül getirdi.
- I saw a funny clown with a big red nose.
- Büyük kırmızı burunlu komik bir palyaço gördüm.
- A rainbow consists of red, orange, yellow, green, blue, indigo and violet.
- Bir gökkuşağı kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit ve mordan oluşur.
- The flower is red.
- Çiçek kırmızı.
- Chicken meat is white, whereas that of an ox is red.
- Tavuk eti beyazdır, oysa öküz eti kırmızıdır.
- He wants red glasses.
- O kırmızı gözlük istiyor.
- My love is like a red, red rose.
- Aşkım kırmızı, kırmızı bir gül gibidir.
- Red and blue lights flashed in Tom's rearview mirror.
- Tom'un dikiz aynasında kırmızı ve mavi ışıklar parladı.
- I prefer red.
- Ben kırmızıyı tercih ederim.
- The girl had a large red hat on.
- Kızın başında büyük kırmızı bir şapka vardı.
- That's a really weird shade of red for a car.
- Bu bir araba için gerçekten garip bir kırmızı tonu.
- Its color is red.
- Rengi kırmızı.
- My towel is covered in red ants!
- Benim havlum kırmızı karıncalarla kaplı!
- Your favorite color is red, right?
- Senin en sevdiğin renk kırmızı, değil mi?
- Red clothes suit her.
- Kırmızı kıyafetler ona yakışıyor.
- Red and blue lights flashed behind them.
- Kırmızı ve mavi ışıklar arkalarında parladı.
- She likes red bayberries.
- O kırmızı defne meyvesini seviyor.
- Sami wore a red jacket.
- Sami kırmızı bir ceket giyiyordu.
- There's a red rose in the pot.
- Saksıda kırmızı bir gül var.
- Its color is red.
- Onun rengi kırmızıdır.
- Didn't you see the red flag?
- Kırmızı bayrağı görmedin mi?
- Tom's hat is red.
- Tom'un şapkası kırmızı.
- This apple is very red.
- Bu elma çok kırmızı.
- My shirt is red and my shoes are dark blue.
- Gömleğim kırmızı ve ayakkabılarım lacivert.
- Thomas was red like a lobster.
- Thomas ıstakoz gibi kırmızıydı.
- Tom's house has red roof.
- Tom'un evinin kırmızı çatısı var.
- Chinese people have a big red flag and a little red book.
- Çinlilerin büyük bir kırmızı bayrağı ve küçük bir kırmızı kitabı vardır.
- Is her hair naturally red?
- Onun saçı doğal kırmızı mı?
- Does Tom still have that red sports car he used to drive?
- Tom'un eskiden kullandığı kırmızı spor arabası hâlâ duruyor mu?
- I really feel it's a red herring.
- Bunun gerçekten bir kırmızı ringa balığı olduğunu düşünüyorum.
- Tom was wearing a gray suit and a red tie.
- Tom gri bir takım elbise giyiyor ve kırmızı bir kravat takıyordu.
- She wore a red scarf around her neck.
- Boynuna kırmızı bir atkı takmıştı.
- The computer's color is red.
- Bilgisayarın rengi kırmızıdır.
- Nancy wants a pair of red shoes.
- Nancy bir çift kırmızı ayakkabı istiyor.
- Jupiter's Great Red Spot is a giant storm.
- Jüpiter'in Büyük Kırmızı Lekesi dev bir fırtınadır.
- Tom's nose was red.
- Tom'un burnu kırmızıydı.
- Didn't you see the red flag?
- Kırmızı bayrağı görmediniz mi?
- The sun at dusk is red.
- Güneş batarken kırmızıdır.
- There is a red rose in the vase.
- Vazoda kırmızı bir gül var.
- He baked her a red cake shaped like a heart.
- Ona kalp şeklinde kırmızı bir pasta yaptı.
- I like white wine better than red.
- Beyaz şarabı kırmızıdan daha çok severim.
- The sun will become a red giant in about 5 billion years.
- Güneş yaklaşık 5 milyar yıl içinde kırmızı bir dev olacak.
- Tom is on the blue team and Mary is on the red team.
- Tom mavi takımda ve Mary kırmızı takımda.
- I don't like the red jacket.
- Kırmızı ceketi sevmedim.
- The traffic light changed to red.
- Trafik ışığı kırmızıya döndü.
- That house with a red roof is my uncle's.
- Kırmızı çatılı ev amcamınkidir.
- The red belt makes her black dress look even better.
- Kırmızı kemer siyah elbisesini daha da güzel gösteriyor.
- She's going to buy the red sweater.
- Kırmızı kazağı alacak.
- The red hat goes well with her dress.
- Kırmızı şapka elbisesine çok yakışmış.
- The light turned red.
- Işık kırmızıya döndü.
- His book is red.
- Onun kitabı kırmızı.
- What's that red stuff?
- Bu kırmızı şey de ne?
- In autumn, the mountain turns completely red.
- Sonbaharda, dağ tamamen kırmızıya döner.
- These green leaves will turn red in the fall.
- Bu yeşil yapraklar sonbaharda kırmızıya dönecek.
- The pope appeared in his red robe.
- Papa kırmızı elbisesi ile göründü.
- Tom has red spots all over his body.
- Tom'un vücudunun her yerinde kırmızı lekeler var.
- Sami wore a red jacket.
- Sami kırmızı bir ceket giydi.
- He decided on a red car.
- O kırmızı bir arabada karar kıldı.
- The man wearing the red tie is the only one here I don't know.
- Kırmızı kravat takan adam burada tanımadığım tek kişi.
- I see a red car ahead.
- Ben önde kırmızı bir araba görüyorum.
- I've always wanted a red sports car.
- Hep kırmızı bir spor araba istemişimdir.
- He has red flowers.
- Onun kırmızı çiçekleri var.
- This pencil is red.
- Bu kurşun kalem kırmızı.
- One is red and the other is white.
- Biri kırmızı, diğeri beyaz.
- I have never seen any red fridge.
- Hiç kırmızı buzdolabı görmedim.
- Tom wasn't wearing a red tie.
- Tom kırmızı kravat takmıyordu.
- Suddenly, red and blue lights start flashing behind us.
- Birdenbire, kırmızı ve mavi ışıklar arkamızda yanıp sönmeye başlar.
- I have two red fish.
- İki kırmızı balığım var.
- Tom drives a red Camaro.
- Tom kırmızı bir Camaro kullanıyor.
- One of her cars is blue and the others are red.
- Arabalarından biri mavi, diğerleri kırmızı.
- That red car hit the blue van.
- Kırmızı araba mavi minibüse çarptı.
- She put all her jewels into a little red box.
- Bütün mücevherlerini küçük kırmızı bir kutuya koydu.
- These green leaves turn red in the fall.
- Bu yeşil yapraklar sonbaharda kırmızıya döner.
- Tom also has a red car.
- Tom'un da kırmızı bir arabası var.
- I really like red.
- Gerçekten kırmızıyı severim.
- He wore red trousers.
- O kırmızı pantolon giymişti.
- The apple is red and yellow.
- Elma kırmızı ve sarıdır.
- Her white shoes leave dark red traces.
- Beyaz ayakkabıları koyu kırmızı izler bırakıyor.
- Tom's face is red.
- Tom'un yüzü kırmızı.
- What do you think of this red hat?
- Bu kırmızı şapka hakkında ne düşünüyorsun?
- The red flag indicated the presence of danger.
- Kırmızı bayrak tehlikenin varlığını gösteriyordu.
- The girl had a big red hat.
- Kızın büyük bir kırmızı şapkası vardı.
- The sun will become a red giant in about 5 billion years.
- Güneş yaklaşık 5 milyar yıl içinde kırmızı bir dev olacaktır.
- I want a blue, a red and a black pencil.
- Ben bir mavi, bir kırmızı ve bir siyah kurşunkalem istiyorum.
- Mine is the red one.
- Benimki kırmızı olan.
- Which wire should I cut, the red one or the white one?
- Hangi kabloyu kesmeliyim, kırmızı olanı mı beyaz olanı mı?
- That apple isn't red.
- O elma kırmızı değil.
- Yes, the apple is red.
- Evet, elma kırmızı.
- The red belt goes well with her black dress.
- Kırmızı kemer siyah elbisesine çok yakışıyor.
- The sky was red.
- Gökyüzü kırmızıydı.
- The quiver was red.
- Sadak kırmızıydı.
- Tom is the man wearing the red tie.
- Tom kırmızı kravat takan adam.
- This wine is red.
- Bu şarap kırmızı.
- She wore a red scarf around her neck.
- Boynuna kırmızı bir eşarp takmıştı.
- The leaves will turn red in two or three weeks.
- Yapraklar iki ya da üç hafta içinde kırmızıya dönecek.
- He picked up a red stone.
- O kırmızı bir taş aldı.
- In the fall, when the days grew shorter and the nights colder, she watched the first frost turn the leaves to bright yellow and orange and red.
- Sonbaharda, günler kısalıp geceler soğuduğunda, ilk donun yaprakları parlak sarı, turuncu ve kırmızıya dönüştürmesini izledi.
- The roses are red.
- Güller kırmızı.
- She decided on the red coat.
- Kırmızı cekette karar kıldı.
- Where is the book with the red cover?
- Kırmızı kapaklı kitap nerede?
- Which color do you like more, blue or red?
- Hangi rengi daha çok seversin, maviyi mi yoksa kırmızıyı mı?
- Mary's nails were painted a bright red.
- Mary'nin tırnakları parlak kırmızıya boyanmıştı.
- A red and spotted white towel, please.
- Kırmızı ve benekli beyaz bir havlu lütfen.
- My pencil is red.
- Benim kalemim kırmızı.
- Owners of red sports cars pay higher insurance rates.
- Kırmızı spor arabalarının sahipleri daha yüksek sigorta oranları öder.
- Mary's face turned bright red.
- Mary'nin yüzü parlak kırmızıya döndü.
- The table is red.
- Masa kırmızı.
- You look nice in that red sweater.
- O kırmızı kazağın içinde hoş görünüyorsun.
- Apples are red or green.
- Elmalar kırmızı ya da yeşildir.
- Red is the color of love, passion, fertility and power.
- Kırmızı aşk, tutku, bereket ve güç rengidir.
- I hardly ever wear my red sweater.
- Kırmızı kazağımı neredeyse hiç giymiyorum.
- Will you take the red pill or the blue pill?
- Kırmızı hapı mı yoksa mavi hapı mı alacaksın?
- Antares is a red star.
- Antares kırmızı bir yıldızdır.
- No, the flowers are not green, but red, white, yellow or blue.
- Hayır, çiçekler yeşil değil, kırmızı, beyaz, sarı veya mavi renktedir.
- I see a red car ahead.
- İleride kırmızı bir araba görüyorum.
- Tom isn't wearing a red tie.
- Tom kırmızı kravat takmıyor.
- She was clothed in a red blouse and white skirt.
- Kırmızı bluz ve beyaz etek giyiyordu.
- Red is better.
- Kırmızı daha iyi.
- One does not wear a red mini skirt to a funeral.
- Cenazeye kırmızı mini etekle gidilmez.
- Red and blue - which one do you like?
- Kırmızı ve mavi - hangisini seviyorsun?
- If you mix blue and red, the result is purple.
- Mavi ve kırmızıyı karıştırırsanız, sonuç mordur.
- A blue suit, white shirt and red tie are essential for all male workers.
- Tüm erkek çalışanlar için mavi takım elbise, beyaz gömlek ve kırmızı kravat şarttır.
- His cheeks turned red.
- Onun yanakları kırmızıya döndü.
- What does the red plaque say?
- Kırmızı tabela ne diyor?
- She stood out because she was wearing a red dress.
- Kırmızı bir elbise giydiği için dikkat çekiyordu.
- Leaves turn red in autumn.
- Sonbaharda yapraklar kırmızıya döner.
- Yes, it is nice, but I do not like the red color very much.
- Evet, hoş ama kırmızı rengi pek fazla beğenmedim.
- Her nails are red.
- Onun tırnakları kırmızıdır.
- A rainbow consists of red, orange, yellow, green, blue, indigo and violet.
- Gökkuşağı kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit mavisi ve menekşeden oluşur.
- You look nice in that red sweater.
- O kırmızı kazakla çok hoş görünüyorsun.
- She was clothed in a white blouse and red skirt.
- Beyaz bluz ve kırmızı etek giyiyordu.
- Tom wears the same red flannel shirt every time he goes camping.
- O kampa gittiği her zaman aynı kırmızı flanel gömleği giyer.
- Red and blue lights flashed in Tom's rearview mirror.
- Tom'un dikiz aynasında kırmızı ve mavi ışıklar yanıp sönüyordu.
- Her book is red.
- Kitabı kırmızıdır.
- The girl brought me a red and white rose.
- Kız bana kırmızı ve beyaz bir gül getirdi.
- The alarm went off and a red light started flashing.
- Alarm durdu ve kırmızı bir ışık yanıp sönmeye başladı.
- Here's a picture of Tom wearing a red tie.
- İşte Tom'un kırmızı kravatlı bir fotoğrafı.
- You're turning red.
- Kırmızıya dönüyorsun.
- My bicycle is red.
- Bisikletim kırmızıdır.
- I found a book with a red cover and decided to borrow it.
- Ben kırmızı kapaklı bir kitap buldum ve onu ödünç almaya karar verdim.
- Did you know that if you mixed red and blue paint you obtained purple?
- Kırmızı ile mavinin karışımından mor elde edildiğini biliyor muydunuz?
- I saw a man with a red hat.
- Kırmızı şapkalı bir adam gördüm.
- She was wearing a red bathing suit.
- Kırmızı bir mayo giyiyordu.
- Red and blue - which one do you like?
- Kırmızı ve mavi, hangisini seversin?
- The dog is red.
- Köpek kırmızıdır.
- My cheeks were red.
- Yanaklarım kırmızıydı.
- My car is red.
- Arabam kırmızı.
- His car was blue and hers was red.
- Onun arabası maviydi ve onunki kırmızıydı.
- I think I will buy the red car, or I will lease the blue one.
- Sanırım kırmızı arabayı alacağım ya da mavi olanı kiralayacağım.
- The table is red.
- Masa kırmızıdır.
- A blue suit, white shirt and red tie are essential for all male workers.
- Mavi takım, beyaz gömlek ve kırmızı kravat tüm erkek işçiler için gereklidir.
- I saw a house with a red roof.
- Kırmızı çatılı bir ev gördüm.
- Tom turned red.
- Tom kırmızıya döndü.
- The red lamp lights up in case of danger.
- Kırmızı lamba tehlike halinde yanar.
- There are many red flowers in the garden.
- Bahçede bir sürü kırmızı çiçek var.
- My mother has a red apron.
- Annemin kırmızı bir önlüğü var.
- Is the apple red?
- Elma kırmızı mı?
- Mary was wearing a red and white dress.
- Mary kırmızı ve beyaz bir elbise giyiyordu.
- Are my ears red?
- Kulaklarım kırmızı mı?
- Which color do you like more, blue or red?
- Hangi rengi daha çok seviyorsun, mavi mi kırmızı mı?
- What is this red food called?
- Bu kırmızı yiyeceğin adı ne?
- This cherry is dark red.
- Bu kiraz koyu kırmızı.
- I have a red house.
- Kırmızı bir evim var.
- He was driving a new red convertible.
- Üstü açık yeni bir kırmızı araba kullanıyordu.
- Male gnomes have long beards and wear a tall red hat.
- Erkek cücelerin uzun sakalları var ve uzun kırmızı bir şapka giyerler.
- No, the flowers are not green, but red, white, yellow or blue.
- Hayır, çiçekler yeşil değil, kırmızı, beyaz, sarı veya mavi.
- Do you have a red crayon?
- Kırmızı kalemin var mı?
- Gray goes well with red.
- Gri, kırmızıyla iyi gider.
- Cut the red wire.
- Kırmızı kabloyu kes.
- He saw something red there.
- Orada kırmızı bir şeyler görmüş.
- Tom decided to buy a red car.
- Tom kırmızı bir araba almaya karar verdi.
- She was clothed in a red blouse and a black skirt.
- O, kırmızı bir bluz ve siyah bir etek giymişti.
- Her cheeks were tinged with red by the warmth of fire.
- Yanakları ateşin sıcaklığıyla kırmızılaşmıştı.
- It was solid red.
- Koyu kırmızıydı.
- Look at the house with the red roof.
- Kırmızı çatılı eve bak.
- One of her cars is blue and the others are red.
- Arabalarından biri mavi, diğerleri ise kırmızı.
- I have a pair of red shoes.
- Bir çift kırmızı ayakkabım var.
- She wore a red scarf around her neck.
- Boynuna kırmızı bir eşarp bağlamıştı.
- Tom drives a red sports car.
- Tom kırmızı bir spor araba kullanıyor.
- I've never seen a red sea.
- Ben hiç kırmızı bir deniz görmedim.
- Why are barns red?
- Ahırlar neden kırmızıdır?
- The yellow, red and brown leaves appearing on the trees are the first sign of autumn.
- Ağaçlarda görünen sarı, kırmızı ve kahverengi yapraklar sonbaharın ilk işaretidir.
- Red and blue lights started flashing in the rearview mirror.
- Dikiz aynasında kırmızı ve mavi ışıklar yanıp sönmeye başladı.
- The traffic lights were all red.
- Trafik ışıklarının hepsi kırmızıydı.
- If something strange happens, press the red starter-button.
- Garip bir şey olursa, kırmızı marş düğmesine bas.
- Dan remembers the red interior of his grandfather's car.
- Dan, büyükbabasının arabasının kırmızı iç kısmını hatırlıyor.
- Do Japanese children really paint the sun red?
- Japon çocuklar gerçekten güneşi kırmızıya mı boyuyor?
- She has red flowers.
- Onun kırmızı çiçekleri var.
- Her cheeks were red.
- Onun yanakları kırmızıydı.
- I like red fruits a lot.
- Ben kırmızı meyveleri çok beğenirim.
- This red sweater is cheaper than the blue one.
- Bu kırmızı kazak mavi olanlardan daha ucuz.
- She was clothed in a red blouse and white skirt.
- Kırmızı bir bluz ve beyaz bir etek giymişti.
- Her book is red.
- Onun kitabı kırmızı.
- This red sweater is cheaper than the blue one.
- Bu kırmızı kazak, mavi olandan daha ucuz.
- Sami posted photos of himself wearing Layla's red tights.
- Sami, Layla'nın kırmızı taytını giydiği fotoğrafları yayınladı.
- The sun at dusk is red.
- Alacakaranlıkta güneş kırmızıdır.
- Should I cut the red wire or the green one?
- Kırmızı kabloyu mu yoksa yeşili mi keseyim?
- Give me two red roses and three white ones.
- Bana iki kırmızı ve üç beyaz gül ver.
- I like to eat red bell peppers raw.
- Kırmızı dolmalık biberleri çiğ yemek istiyorum.
- Which is better, red thread or white thread?
- Hangisi daha iyi, kırmızı iplik mi beyaz iplik mi?
- My new dress is red.
- Yeni elbisem kırmızı.
- Tom was wearing a gray suit with a red tie.
- Tom'un üzerinde gri bir takım elbise ve kırmızı bir kravat vardı.
- I don't remember ever seeing Tom carrying a red bag.
- Tom'u kırmızı bir çanta taşırken gördüğümü hiç hatırlamıyorum.
- The red lamp lights up in case of danger.
- Tehlike anında kırmızı lamba yanar.
- The card you drew was a red, wasn't it?
- Çektiğin kart kırmızıydı, değil mi?
- Chicken meat is white, whereas that of an ox is red.
- Dana eti kırmızıyken tavuğunki beyazdır.
- Tom's new bicycle is metallic red.
- Tom'un yeni bisikleti metalik kırmızıdır.
- Mary wore a red dress.
- Mary kırmızı bir elbise giymişti.
- I like the red ones on the shelf.
- Raftaki kırmızı olanları seviyorum.
- Tom wore a red and white striped tie.
- Tom, kırmızı ve beyaz çizgili kravat taktı.
- The yellow, red and brown leaves appearing on the trees are the first sign of autumn.
- Ağaçlarda beliren sarı, kırmızı ve kahverengi yapraklar sonbaharın ilk işaretidir.
- I have never seen any red fridge.
- Ben hiç kırmızı bir buzdolabı görmedim.
- A bright red ladybug landed on my fingertip.
- Parlak kırmızı bir uğur böceği parmağımın ucuna kondu.
- Astronomers think the Great Red Spot is a large hurricane-like storm in Jupiter's atmosphere.
- Gökbilimciler, Büyük Kırmızı Leke'nin Jüpiter'in atmosferindeki büyük bir kasırga benzeri fırtına olduğunu düşünüyorlar.
- Astronomers think the Great Red Spot is a large hurricane-like storm in Jupiter's atmosphere.
- Gökbilimciler Büyük Kırmızı Leke'nin Jüpiter'in atmosferinde kasırga benzeri büyük bir fırtına olduğunu düşünüyor.
- Her white shoes leave dark red traces.
- Onun beyaz ayakkabıları koyu kırmızı izler bırakıyor.
- Mary wore a red ribbon in her hair.
- Mary saçına kırmızı bir kurdele takmıştı.
- She is holding a red flower.
- O kırmızı bir çiçek tutuyor.
- Red and blue lights started flashing in the rearview mirror.
- Kırmızı ve mavi ışıklar dikiz aynasında yanıp sönmeye başladı.
- I don't think this shirt goes with that red tie.
- Bu gömleğin kırmızı kravatla uyumlu olduğunu sanmıyorum.
- Red is out of fashion.
- Kırmızının modası geçti.
- She was wearing a red bathing suit.
- O, kırmızı bir mayo giyiyordu.
- Tom is wearing a red sweater.
- Tom kırmızı bir süveter giyiyor.
- I think I will wear this red sweater.
- Galiba bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- The Hungarian flag is red, white and green.
- Macar bayrağı kırmızı, beyaz ve yeşildir.
- Because the traffic light turned red, he stopped his car.
- Trafik ışığı kırmızıya döndüğü için arabasını durdurdu.
- Why are barns red?
- Ahırlar neden kırmızı?
- Red, as opposed to green, is a sign of danger.
- Kırmızı, yeşilin aksine bir tehlike işaretidir.
- I have a red car.
- Kırmızı bir arabam var.
- Red circles on the map mark schools.
- Harita üzerindeki kırmızı daireler okulları gösterir.
- The pope appeared in his red robe.
- Papa kırmızı cübbesiyle göründü.
- If something is an apple, then it's either red or green, or possibly both.
- Eğer bir şey bir elmaysa, öyleyse o ya kırmızıdır ya da yeşildir ya da muhtemelen her ikisi.
- That's his house with the red roof.
- Kırmızı çatılı ev onunki.
- He picked up a red stone.
- Kırmızı bir taş aldı.
- The red umbrella reminded her of her grandma.
- Kırmızı şemsiye ona büyükannesini hatırlattı.
- Tom bought himself a red convertible.
- Tom kendine kırmızı renkli üstü açılır bir araba satın aldı.
- Tom raised his glass of wine to watch the beautiful red color against the light.
- Tom ışığa karşı güzel kırmızı rengi izlemek için şarap kadehini kaldırdı.
- I crossed the street even though the light was still red.
- Işık hâlâ kırmızı olmasına rağmen caddeyi geçtim.
- She was red like a tomato.
- O domates gibi kırmızıydı.
- The dog is red.
- Köpek kırmızı.
- Tom's eyes are red, and he looks very tired.
- Tom'un gözleri kırmızı ve çok yorgun görünüyor.
- Did you know that if you mixed red and blue paint you obtained purple?
- Kırmızı ve mavi boyayı karıştırırsan mor elde edeceğini biliyor muydun?
- Mary was wearing a tight red dress.
- Mary dar kırmızı bir elbise giyiyordu.
- The man wearing the red tie is the only one here I don't know.
- Kırmızı kravat takan adam burada tanıdığım tek kişi.
- Tom was wearing a red shirt.
- Tom kırmızı bir gömlek giyiyordu.
- I want a blue pen, a red one and a black one.
- Bir mavi, bir kırmızı, bir de siyah kalem istiyorum.
- The sale prices are written in red ink.
- Satış fiyatları kırmızı mürekkeple yazılmış.
- One of her three cars is blue and the others are red.
- Üç arabasından biri mavi, diğerleri kırmızı.
- The book is red.
- Kitap kırmızı.
- I really like red.
- Kırmızıyı gerçekten severim.
- I have never seen a red refrigerator.
- Hiç kırmızı buzdolabı görmemiştim.
- My eyeballs are quite red and itchy.
- Benim göz kürelerim oldukça kırmızı ve kaşıntılı.
- Mary wore a red scarf around her neck.
- Mary boynuna kırmızı bir eşarp takmıştı.
- The signal was red.
- Sinyal kırmızıydı.
- The sale prices are written in red ink.
- Satış fiyatları kırmızı mürekkeple yazılmıştır.
- Your red cheeks radiate innocence.
- Senin kırmızı yanakların masumiyet saçıyor.
- I have a red bike.
- Kırmızı bir bisikletim var.
- My bicycle is red.
- Bisikletim kırmızı.
- Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, yerdeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
- The colors of Italian flag are white, red and green.
- İtalyan bayrağının renkleri beyaz, kırmızı ve yeşildir.
- The girl brought me a red and a white rose.
- Kız bana kırmızı ve beyaz bir gül getirdi.
- I hardly ever wear my red sweater.
- Kırmızı süveterimi neredeyse hiç giymem.
- The leaves on trees have turned red.
- Ağaçlardaki yapraklar kırmızıya döndü.
- A red and white flag was flying in the wind.
- Rüzgarda kırmızı beyaz bir bayrak dalgalanıyordu.
- Tom was wearing a gray suit and a red tie.
- Tom gri bir takım elbise giymiş ve kırmızı bir kravat takmıştı.
- The light is changing from red to green.
- Işık kırmızıdan yeşile dönüyor.
- She is holding a red flower.
- Elinde kırmızı bir çiçek tutuyor.
- Tom claimed that he owned that expensive-looking red car we saw yesterday.
- Tom dün gördüğümüz pahalı görünümlü kırmızı arabaya sahibi olduğunu iddia etti.
- The red box contains a green cube.
- Kırmızı kutunun içinde yeşil bir küp var.
- He owns a red sports car.
- Kırmızı renkli bir spor arabası var.
- I prefer red.
- Kırmızı tercih ederim.
- The ball, which is red, is pretty.
- Kırmızı olan top çok güzel.
- That house with the red roof is Tom's house.
- Kırmızı çatılı o ev Tom'un evidir.
- The flowers are red.
- Çiçekler kırmızı.
- His bicycle was red before he painted it blue.
- Bisikleti maviye boyamadan önce kırmızıydı.
- She was clothed in a black blouse and red skirt.
- O, siyah bir bluz ve kırmızı bir etek giymişti.
- She was dressed in a red blouse.
- O kırmızı bir bluz giymişti.
- She has red flowers.
- Kırmızı çiçekleri var.
- My shirt is red and my shoes are dark blue.
- Gömleğim kırmızı ve ayakkabım koyu mavidir.
- That house with the red roof is Tom's house.
- Şu kırmızı çatılı ev Tom'un evi.
- The ant was red.
- Karınca kırmızıydı.
- What's that red stuff?
- Şu kırmızı şey ne?
- There were two red hats on this table two hours ago.
- İki saat önce bu masada iki tane kırmızı şapka vardı.
- Red is better.
- Kırmızı daha iyidir.
- Her nails are red.
- Tırnakları kırmızı.
- The striped cat is playing with red yarn.
- Çizgili kedi kırmızı iplikle oynuyor.
- She stood out because she was wearing a red dress.
- O, kırmızı bir elbise giydiği için dikkat çekti.
- Strawberries are small, red fruit that are normally eaten in Spring.
- Çilekler normalde ilkbaharda yenen küçük, kırmızı meyvelerdir.
- If something is an apple, then it's either red or green, or possibly both.
- Eğer bir şey elmaysa, o zaman ya kırmızıdır ya da yeşildir, ya da muhtemelen her ikisi de.
- Tom wears the same red flannel shirt every time he goes camping.
- Tom her kampa gittiğinde aynı kırmızı fanila gömleği giyer.
- The cold weather has turned the leaves red.
- Soğuk hava yaprakları kırmızıya çevirdi.
- Look at the house with the red roof.
- Kırmızı çatılı eve bakın.
- He put on the red jacket.
- O, kırmızı ceketi giydi.
- She likes red bayberries.
- Kırmızı defne meyvelerini seviyor.
- That red sweater looks good on you.
- O kırmızı kazak üzerinde iyi görünüyor.
- The red box contains a green cube.
- Kırmızı kutu yeşil bir küp içeriyor.
- Your favorite color is red, right?
- En sevdiğin renk kırmızı, değil mi?
- Please give me two more of the red carnations.
- Bana iki kırmızı karanfil daha verin.
- Tom was wearing a red tie.
- Tom kırmızı kravat giyiyordu.
- The leaves on the tree have turned red.
- Ağaçtaki yaprakların rengi kırmızıya döndü.
- I am dressed in red from head to toe.
- Tepeden tırnağa kadar kırmızı giyinmiştim.
- The tree leaves turned red.
- Ağaç yaprakları kırmızıya döndü.
- She was wearing a red skirt.
- O, kırmızı bir etek giyiyordu.
- Would you like white wine or red?
- Beyaz şarap mı istersiniz, kırmızı mı?
- There were two red hats on this table two hours ago.
- İki saat önce bu masada iki kırmızı şapka vardı.
- Tom says he might dye his goatee red and green for Christmas.
- Tom, Noel için keçi sakalını kırmızı ve yeşile boyayabileceğini söyledi.
- I have a red home.
- Kırmızı bir evim var.
- The house is red.
- Ev kırmızı.
- I think I will buy the red car, or I will lease the blue one.
- Sanırım kırmızı arabayı alacağım, yoksa mavi olanını kiralayacağım.
- Mary is wearing a beautiful red dress.
- Mary çok güzel kırmızı bir elbise giyiyor.
- Mary wore a red ribbon in her hair.
- Mary saçlarına kırmızı bir şerit takıyordu.
- Green doesn't go with red.
- Yeşil kırmızıyla gitmez.
- Tom will most likely buy the red car.
- Tom büyük olasılıkla kırmızı arabayı satın alacak.
- Tom is most likely going to buy the red car.
- Tom büyük ihtimalle kırmızı arabayı satın alacak.
- The red umbrella reminded her about her grandmother.
- Kırmızı şemsiye ona büyükannesini hatırlattı.
- The apple is red.
- Elma kırmızı.
- He wore a red sash across his chest.
- Göğsüne kırmızı bir kuşak takmıştı.
- Yes, it is nice, but I do not like the red color very much.
- Evet, güzel ama kırmızı rengi pek sevmedim.
- Look at that red building.
- Şu kırmızı binaya bak.
- Do you like red licorice?
- Kırmızı meyan kökü sever misin?
- They're red.
- Onlar kırmızı.
- The leaves on the tree have turned red.
- Ağacın yaprakları kırmızıya döndü.
- My pencil is red.
- Kalemim kırmızı.
- Tom drives a red Camaro.
- Tom'un kırmızı bir Camaro'su var.
- Tom's eyes are red today.
- Tom'un gözleri bugün kırmızı.
- Are you turning red?
- Kırmızıya mı dönüyorsun?
- Tom drives a red pickup.
- Tom kırmızı bir pikap sürüyor.
- I think I will wear this red sweater.
- Sanırım bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- Look at that red car.
- Şu kırmızı arabaya bak.
- These red boxes and green cubes make me crazy!
- Bu kırmızı kutular ve yeşil küpler beni delirtiyor!
- This pencil is red.
- Bu kalem kırmızı.
- If you mix blue and red, the result is purple.
- Eğer mavi ve kırmızıyı karıştırırsanız, sonuç mor olur.
- The earth became red with blood.
- Toprak kandan dolayı kırmızıya döndü.
- The visible colors of the rainbow are red, orange, yellow, green, blue, indigo, and violet.
- Gökkuşağının görünen renkleri kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit mavisi ve menekşedir.
- I don't think this shirt goes well with a red tie.
- Bu gömleğin kırmızı kravatla iyi gittiğini sanmıyorum.
- Tom is wearing a red tie.
- Tom kırmızı bir kravat takıyor.
- Should I cut the red wire or the green one?
- Kırmızı kabloyu mu yoksa yeşil olanını mı kesmem gerekiyor?
- What fruit is red?
- Hangi meyve kırmızıdır?
- Your lips are red.
- Dudakların kırmızı.
- The Norwegian flag has a dark blue Nordic cross with white border on a red background, and it is from 1821.
- Norveç bayrağında kırmızı zemin üzerine beyaz kenarlıklı koyu mavi bir İskandinav haçı var ve 1821'den kalma.
- My sister bought me a red ribbon.
- Kız kardeşim bana kırmızı bir kurdele satın aldı.
- A red light was glowing in the dark.
- Karanlıkta kırmızı bir ışık parlıyordu.
- She wore a red blouse.
- Kırmızı bir bluz giyiyordu.
- Gray goes well with red.
- Gri, kırmızı ile iyi gider.
- Which t-shirt is red?
- Hangi tişört kırmızı?
- The red belt goes well with her black dress.
- Kırmızı kemer onun siyah elbisesine uyar.
- The Italian flag is green, white and red.
- İtalyan bayrağı, yeşil, beyaz ve kırmızıdır.
- His eyes are red.
- Onun gözleri kırmızıdır.
- It's a red herring.
- O kırmızı bir ringa.
- The red lines on the map represent railway lines.
- Haritadaki kırmızı çizgiler demiryolu hatlarını temsil ediyor.
- I like to eat red bell peppers raw.
- Kırmızı dolmalık biberi çiğ yemeyi severim.
- I don't think that this shirt suits a red tie.
- Bu gömleğin kırmızı kravata yakıştığını sanmıyorum.
- Yes, it's pretty, but I don't like red.
- Evet, o güzel, ama ben kırmızıyı sevmiyorum.
- One does not wear a red mini skirt to a funeral.
- Kimse cenazede kırmızı mini etek giymez.
- It's not appropriate to wear a red miniskirt to a funeral.
- Cenazede kırmızı mini etek giymek uygun değil.
- Blood is red.
- Kan kırmızıdır.
- He decided on the red car.
- Kırmızı arabaya karar verdi.
- This book is red.
- Bu kitap kırmızıdır.
- My car is red.
- Benim arabam kırmızı.
- How much does a meter of that red silk cost?
- O kırmızı ipeğin bir metresi ne kadar?
- That's Tom's house with the red roof.
- Kırmızı çatısı olan ev Tom'un evidir.
- Mary wore a red dress.
- Mary kırmızı bir elbise giydi.
- Do you like red licorice?
- Kırmızı meyan kökünü sever misin?
- The visible colors of the rainbow are red, orange, yellow, green, blue, indigo, and violet.
- Gökkuşağının görünür renkleri kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, çivit ve mordur.
- The outside of this box is green, but the inside is red.
- Bu kutunun dışı yeşil ama içi kırmızı.
- There is a red rose in the pot.
- Saksıda kırmızı bir gül var.
- The water of this lake is red.
- Bu gölün suyu kırmızı.
- The girl brought me a red and white rose.
- Kız bana bir kırmızı beyaz gül getirdi.
- They are bright red!
- Parlak kırmızılar!
- The costumes were red, pink, blue, and so forth.
- Kostümler kırmızı, pembe, mavi ve diğer renklerdeydi.
- I prefer the white wine over the red.
- Beyaz şarabı kırmızıya tercih ederim.
- Some are red and others are white.
- Bazıları kırmızı, bazıları beyaz.
- Which fruit is red?
- Hangi meyve kırmızı?
- Is this pencil red or white?
- Bu kurşun kalem kırmızı mı beyaz mı?
- The sky at dusk is red.
- Alacakaranlıkta gökyüzü kırmızıdır.
- The light changed from red to green.
- Işık kırmızıdan yeşile döndü.
- Red is the color of love, passion, fertility and power.
- Kırmızı aşkın, tutkunun, doğurganlığın ve gücün rengidir.
- He decided on the red car.
- Kırmızı arabada karar kıldı.
- Dan remembers the red interior of his grandfather's car.
- Dan büyükbabasının arabasının kırmızı iç kaplamasını hatırlar.
- I think I'll wear this red sweater.
- Galiba bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- Inside my backpack there are many colored pens, red ones, blue ones, green ones, etc.
- Sırt çantamın içinde birçok renkli kalem var, kırmızılar, maviler, yeşiller, vs.
- Why is your eye red?
- Gözün neden kırmızı?
- Is the wine red?
- Şarap kırmızı mı?
- This wine is red.
- Bu şarap kırmızıdır.
- Don't write in red ink.
- Kırmızı mürekkeple yazma.
- My towel is covered in red ants!
- Havlum kırmızı karıncalarla kaplı!
- The French flag is blue, white and red.
- Fransız bayrağı, mavi, beyaz ve kırmızı.
- Red is out of fashion.
- Kırmızı moda değil.
- The book is red.
- Kitap kırmızıdır.
- The Japanese flag is a white rectangle with a red circle in the centre representing the sun.
- Japon bayrağı, ortasında güneşi temsil eden kırmızı bir daire olan beyaz bir dikdörtgendir.
- Red and blue lights flashed behind them.
- Onların arkasında kırmızı ve mavi ışıklar yanıp sönüyordu.
- Male gnomes have long beards and wear a tall red hat.
- Erkek cücelerin uzun sakalları vardır ve uzun kırmızı bir şapka takarlar.
- Who's that in the red sunglasses?
- Kırmızı güneş gözlüklü olan kim?
- These green leaves turn red or yellow in fall.
- Bu yeşil yapraklar sonbaharda kırmızıya ya da sarıya döner.
- The branding iron was red hot.
- Dağlama demiri kırmızı sıcaktı.
- The wine was red.
- Şarap kırmızıydı.
- Paint one end of the rod red and the other end blue.
- Çubuğun bir ucunu kırmızıya diğer ucunu maviye boya.
- That house, the roof of which is red, is my uncle's.
- Çatısı kırmızı olan şu ev benim amcamındır.
- Any flower will do as long as it's red.
- Kırmızı olduğu sürece her çiçek olur.
- Mary was wearing a red skirt.
- Mary kırmızı bir etek giyiyordu.
- Which wire should I cut, the red one or the white one?
- Hangi teli kesmeliyim, kırmızı olanı mı yoksa beyaz olanı mı?
- If you mix blue and red, you'll get purple.
- Mavi ve kırmızıyı karıştırırsan mor elde edersin.
- Tom decided to buy a red car.
- Tom kırmızı bir araba satın almaya karar verdi.
- Blood is red.
- Kan kırmızı.
- The leaves have turned red.
- Yapraklar kırmızıya döndü.
- The blood was bright red.
- Kan parlak kırmızıydı.
- The signal turning red, he stopped his car.
- Trafik ışığı kırmızıya dönünce arabasını durdurdu.
- He owns a red sports car.
- Kırmızı bir arabası var.
- The water of this lake is red.
- Bu gölün suyu kırmızıdır.
- She was wearing a red skirt.
- Kırmızı bir etek giyiyordu.
- It's a red herring.
- Bu bir kırmızı ringa balığı.
- Mary wore a red scarf around her neck.
- Mary boynuna kırmızı bir eşarp giydi.
- That's his house with the red roof.
- Bu onun evi, kırmızı çatılı olan.
- The blood ran red.
- Kan, kırmızı aktı.
- Tom isn't wearing a red tie.
- Tom kırmızı bir kravat takmıyor.
- His beard was thick and red.
- Sakalı kalın ve kırmızıydı.
- Tom is wearing a red sweater.
- Tom kırmızı bir kazak giyiyor.
- One of her three cars is blue and the others are red.
- Onun üç arabasından biri mavi ve diğerleri kırmızıdır.
- His car was blue and hers was red.
- Onun arabası mavi, kızınki kırmızıydı.
- Tom will most likely buy the red car.
- Tom büyük ihtimalle kırmızı arabayı alacak.
- The cloth was dyed bright red.
- Kumaş parlak kırmızıya boyanmıştı.
- His book is red.
- Kitabı kırmızıdır.
- The apples are red.
- Elmalar kırmızı.
- He wore red trousers.
- Kırmızı pantolon giydi.
- Look at that red building.
- Şu kırmızı binaya bakın.
- Can you take the red eye?
- Kırmızı gözü alabilir misin?
- The signal turning red, he stopped his car.
- Sinyal kırmızıya dönünce arabasını durdurdu.
- Tom claimed that he owned that expensive-looking red car we saw yesterday.
- Tom, dün gördüğümüz pahalı görünümlü kırmızı arabanın kendisine ait olduğunu iddia etti.
- Please give me two more of the red carnations.
- Lütfen bana kırmızı karanfillerden iki tane daha ver.
- I crossed the street even though the light was still red.
- Işık hala kırmızı olmasına rağmen karşıdan karşıya geçtim.
- Red is not your color.
- Kırmızı senin rengin değil.
- A red rose means love.
- Kırmızı bir gül aşk anlamına gelir.
- I bought a beautiful large ancient red Iranian woolen carpet.
- Büyük, eski, güzel, kırmızı bir yün İran halısı satın aldım.
- We need to cut red tape.
- Kırmızı bandı kesmemiz gerekiyor.
- Tom is wearing a bright red tie.
- Tom parlak kırmızı bir kravat takıyor.
- She wore a red shirt and a black skirt.
- O kırmızı bir gömlek ve siyah bir etek giydi.
- Our team were wearing red shirts.
- Takımımız kırmızı tişört giyiyordu.
- A red dress looks good on her.
- Kırmızı bir elbise onun üzerinde iyi görünüyor.
- 2016 is the year of the Red Monkey according to Chinese astrology.
- 2016 Çin astrolojisine göre Kırmızı Maymun yılı.
- I put a red mark on the calendar for my birthday.
- Doğum günüm için takvime kırmızı bir işaret koydum.
- Many little red birds always sing merrily in the trees.
- Birçok küçük kırmızı kuş ağaçlarda her zaman neşeyle öter.
- I think I'll wear this red sweater.
- Sanırım bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- These red boxes and green cubes make me crazy!
- Bu kırmızı kutular ve yeşil küpler beni deli ediyor!
- She was wearing a red blouse.
- O, kırmızı bir bulüz giyiyordu.
- The dog's collar is red.
- Köpeğin tasması kırmızı.
- Yes, it's pretty, but I don't like red.
- Evet, güzel ama kırmızıyı sevmiyorum.
- Chicken meat is white, whereas that of an ox is red.
- Tavuk eti beyazdır, halbuki bir öküzünkü kırmızıdır.
- The water has turned red.
- Su kırmızıya döndü.
- Tom sees red.
- Tom kırmızı görüyor.
- The roof of the house is red.
- Evin çatısı kırmızı.
- She was dressed in a red blouse.
- Kırmızı bir bluz giymişti.
- The red lines on the map represent railway lines.
- Harita üzerindeki kırmızı çizgiler demiryolu hatlarını temsil eder.
- Tom saw something red there.
- Tom orada kırmızı bir şey gördü.
- I didn't notice the light turn red.
- Işığın kırmızıya döndüğünü fark etmedim.
- They dyed the fabric light red.
- Kumaşı açık kırmızıya boyamışlar.
- That's Tom's house with the red roof.
- Kırmızı çatılı ev Tom'un evi.
- The sun is red.
- Güneş kırmızı.
- Your red cheeks radiate innocence.
- Kırmızı yanakların masumiyet saçıyor.
- All you have to do is push this red button.
- Bütün yapman gereken kırmızı butona basmaktır.
- Tom was wearing a red headband.
- Tom kırmızı bir kafa bandı giyiyordu.
- Tom drives a red pickup.
- Tom kırmızı bir pikap kullanıyor.
- She wore a red dress.
- O kırmızı bir elbise giydi.
- Red clothes suit her.
- Kırmızı kıyafetler ona uygun.
- The red flag indicated the presence of danger.
- Kırmızı bayrak tehlikenin varlığını gösterdi.
- Tom raised his glass of wine to watch the beautiful red color against the light.
- Tom şarap kadehini kaldırıp ışığa karşı güzel kırmızı rengi izledi.
- The baby tried to get at the red candle on the table.
- Bebek, masadaki kırmızı muma ulaşmaya çalıştı.
- Your blood is red.
- Senin kanın kırmızı.
- I need a red ballpoint pen.
- Bir kırmızı tükenmez kaleme ihtiyacım var.
- Apples are red or green.
- Elmalar kırmızı veya yeşildir.
- The leaves on the trees have begun to turn red.
- Ağaçlardaki yapraklar kırmızıya dönmeye başladı.
- The outside of this box is green, but the inside is red.
- Bu kutunun dışı yeşildir ama içi kırmızıdır.
- My father has a red beard.
- Babamın kırmızı bir sakalı var.
- The girl had a big red hat.
- Kızın büyük kırmızı bir şapkası vardı.
- This book is red.
- Bu kitap kırmızı.
- She decided on the red coat.
- O, kırmızı bir cekette karar verdi.
- Tom was wearing a red tie.
- Tom kırmızı bir kravat takıyordu.
- The red skirt is new.
- Kırmızı etek yeni.
- The leaves of the tree became red.
- Ağacın yaprakları kırmızı oldu.
- She was clothed in a white blouse and red skirt.
- Beyaz bir bluz ve kırmızı bir etek giymişti.
- That house with a red roof is my uncle's.
- Şu kırmızı çatılı ev amcamın.
- His beard was thick and red.
- Onun sakalı kalın ve kırmızıydı.
- He put on the red jacket.
- Kırmızı ceketi giydi.
- I have a red bicycle.
- Kırmızı bir bisikletim var.
- One is red and the other is white.
- Biri kırmızı ve diğeri beyaz.
- The roof of my house is red.
- Evimin çatısı kırmızıdır.
- She wore a red dress.
- Kırmızı bir elbise giymişti.
- Is that a red pen?
- O kırmızı bir kalem mi?
- Do you prefer red or white wine?
- Kırmızı mı yoksa beyaz şarabı mı tercih edersin?
- He has red spots all over his body.
- Vücudunun her yerinde kırmızı lekeler var.
- The costumes were red, pink, blue, and so forth.
- Kostümler kırmızı, pembe, mavi ve benzeriydi.
- The house is red.
- Ev kırmızıdır.
- Chicken meat is white, whereas that of an ox is red.
- Tavuk eti beyaz, öküz eti kırmızıdır.
- He decided on a red car.
- Kırmızı bir arabada karar kıldı.
- Which is better, red thread or white thread?
- Hangisi daha iyi, kırmızı iplik mi yoksa beyaz iplik mi?
- He decided on the red car.
- Kararı kırmızı arabadan yana oldu.
- Tom has red hair.
- Tom'un kırmızı saçı var.
- The light changed from red to green.
- Işık kırmızıdan yeşile dönüştü.
- Red is a colour.
- Kırmızı bir renktir.
- How about this red hat?
- Bu kırmızı şapkaya ne dersin?
- Do Japanese children really paint the sun red?
- Japon çocukları güneşi gerçekten kırmızıya mı boyuyor?
- Tom rolled up his pant legs so people could see his bright red socks.
- Tom pantalonunun paçalarını sıvadı böylece insanlar onun parlak kırmızı çoraplarını görebildi.
- Do you have a red pencil?
- Kırmızı bir kalemin var mı?
- The Japanese flag is a white rectangle with a red circle in the centre representing the sun.
- Japon bayrağı merkezde güneşi temsil eden kırmızı bir daire bulunan beyaz bir dikdörtgendir.
- He saw something red there.
- Orada kırmızı bir şey gördü.
- The telephone is red.
- Telefon kırmızı.
- I need a red ballpoint pen.
- Kırmızı bir tükenmez kaleme ihtiyacım var.
- Suddenly, red and blue lights start flashing behind us.
- Birden arkamızda kırmızı ve mavi ışıklar yanıp sönmeye başladı.
- The French flag is blue, white and red.
- Fransız bayrağı, mavi, beyaz ve kırmızıdır.
- The roof of Tom's house is red.
- Tom'un evinin çatısı kırmızıdır.
- Tom was wearing a red headband.
- Tom kırmızı bir saç bandı takıyordu.
- I noticed the sale prices were written in red ink.
- Satış fiyatlarının kırmızı mürekkeple yazıldığını fark ettim.
- I found a book with a red cover and decided to borrow it.
- Kırmızı kapaklı bir kitap buldum ve ödünç almaya karar verdim.
- My new Alfa Romeo convertible is light red.
- Yeni Alfa Romeo üstü açık arabam açık kırmızı.
- Tom rolled up his pant legs so people could see his bright red socks.
- Tom, insanlar parlak kırmızı çoraplarını görebilsin diye pantolonunun paçalarını sıvadı.
- He wants red glasses.
- Kırmızı gözlük istiyor.
- Owners of red sports cars pay higher insurance rates.
- Kırmızı spor araba sahipleri daha yüksek sigorta oranları öderler.
- I need a red pencil.
- Kırmızı bir kaleme ihtiyacım var.
- Tom drives a red sports car.
- Tom kırmızı bir spor araba sürüyor.
- I like red fruits a lot.
- Kırmızı meyveleri çok severim.
- She put a red ribbon on her umbrella as a mark.
- Şemsiyesine işaret olarak kırmızı bir kurdele taktı.
- Red circles on the map mark schools.
- Haritadaki kırmızı daireler okulları gösteriyor.
- Who's the woman with the red hat?
- Kırmızı şapkalı kadın kim?
- All apples are red.
- Bütün elmalar kırmızıdır.
- If you mix blue and red, you get violet.
- Mavi ve kırmızıyı karıştırırsan menekşe rengi elde edersin.
- The ball, which is red, is pretty.
- Kırmızı olan top güzelmiş.
- He wore red pants.
- Kırmızı pantolon giydi.
- How much for that red hat?
- O kırmızı şapka ne kadar?
- What are you drinking, white or red?
- Ne içiyorsun, beyaz mı kırmızı mı?
- My bicycle is red.
- Benim bisikletim kırmızı.
- A purple carpet will not go with this red curtain.
- Mor bir halı bu kırmızı perde ile gitmeyecek.
- I eat red potatoes while drinking tea.
- Çay içerken kırmızı patates yerim.
Show More (631)
|