| 1 |
string |
ip |
n. |
|
- Tying a string around meat helps it stay in shape while roasting.
- Etin etrafına ip bağlamak, kavurma sırasında şeklini korumasına yardımcı olur.
- Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça iple üç kalem bağladı.
- He rolled up the string and put it in his pocket.
- İpi sardı ve cebine koydu.
- Tom wrapped the package and tied it with strings.
- Tom paketi sardı ve iplerle bağladı.
- She wrapped the package and tied it with strings.
- Paketi sardı ve iplerle bağladı.
- The parcel was tied with string.
- Paket iple bağlanmıştı.
- Lend me something with which to cut the string.
- İpi kesmek için bana bir şey ödünç ver.
- Tom attached the string to the kite.
- Tom ipi uçurtmaya bağladı.
- She wrapped the package and tied it with strings.
- Paketi sarıp iple bağladı.
- The strings are tied together.
- İpler birbirine bağlı.
- The police say there's someone pulling string behind the scenes.
- Polis, perde arkasında ipleri elinde tutan biri olduğunu söylüyor.
- Tom attached a string to the kite.
- Tom uçurtmaya bir ip bağladı.
- This string is strong.
- Bu ip çok sağlam.
- Who's pulling the strings behind the scenes?
- Perde arkasındaki ipleri kim çekiyor?
- He bound the package with a string.
- O paketi bir iple bağladı.
- Tom rolled up the string and put it in his pocket.
- Tom ipi sardı ve onu cebine koydu.
- This string is strong.
- Bu ip güçlü.
- He bound the package with a string.
- Paketi bir iple bağladı.
- Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Anne, bir parça iple üç kurşun kalemi bağladı.
- Lend me something with which to cut the string.
- Bana ipi kesebileceğim bir şey ödünç ver.
- He attached the string to the kite.
- İpi uçurtmaya taktı.
- Tom attached a string to the kite.
- Tom uçurtmaya ip taktı.
- The string is very weak.
- İp çok zayıf.
- I know who's pulling the strings.
- İpleri kimin tuttuğunu biliyorum.
- He rolled up the string and put it in his pocket.
- İpi sarıp cebine koydu.
- He attached the string to the kite.
- İpi uçurtmaya bağladı.
- Tom rolled up the string and put it in his pocket.
- Tom ipi sardı ve cebine koydu.
- The parcel was tied with string.
- Koli, ip ile bağlıydı.
- Give me a knife to cut this string with.
- Şu ipi kesmem için bana bir bıçak ver.
- Mother tied up three pencils with a piece of string.
- Annem bir parça ip ile üç kurşun kalemi bağladı.
- Do you have a knife I can use to cut this string with?
- Bu ipi kesmek için kullanabileceğim bir bıçağınız var mı?
- Someone has cut my kite string.
- Birisi uçurtmamın ipini kesti.
- The rubber sutra neti strings I ordered from India have finally arrived.
- Hindistan'dan sipariş ettiğim kauçuk sutra neti ipleri nihayet geldi.
Show More (30)
|
| 2 |
string |
tel |
n. |
|
- A string on my guitar broke.
- Gitarımdaki bir tel koptu.
- I broke a string on my guitar.
- Gitarımın bir telini kırdım.
- There are no strings on this guitar.
- Bu gitarda hiç tel yok.
- Most guitars have six strings.
- Birçok gitarın altı teli var.
- A balalaika has 3 strings, a bass guitar has 4, and a normal guitar has 6 or 7.
- Bir balalaykanın 3 teli, bir bas gitarın 4 teli ve normal bir gitarın 6 ya da 7 teli vardır.
- A balalaika has three strings, a bass guitar four, and a common guitar six or seven.
- Balalaykanın üç, bas gitarın dört, normal gitarın ise altı ya da yedi teli vardır.
- A balalaika has three strings, a bass guitar four, and a common guitar six or seven.
- Balalaykanın üç, bas gitarın dört, klasik gitarın da altı ya da yedi teli vardır.
- I broke a string on my guitar.
- Gitarımdaki bir teli kırdım.
- How many strings do most harps have?
- Çoğu arpın kaç teli vardır?
- There are no strings on this guitar.
- Bu gitarda tel yok.
- Most guitars have six strings.
- Çoğu gitarın altı teli vardır.
- A string on my guitar broke.
- Gitarımın bir teli koptu.
- I broke a string on my guitar.
- Gitarımdaki bir teli kopardım.
- Monotony develops when you harp on the same string.
- Aynı telden çaldığınızda monotonluk oluşur.
Show More (11)
|
| 3 |
string |
dizi |
n. |
|
- He owns a string of tech companies.
- Bir dizi teknoloji şirketinin sahibi.
- A string of disasters struck the region.
- Bir dizi felaket bölgeyi vurdu.
- He gave her a string of pearls worth $350,000.
- Ona 350.000 dolar değerinde bir dizi inci verdi.
- A string of disasters struck the region.
- Bölgeyi bir dizi felaket vurdu.
Show More (1)
|
| 4 |
string |
sicim |
n. |
|
- How long a string do you need?
- Ne kadar uzunluğunda bir sicime ihtiyacın var?
- Do you have a knife I can use to cut this string with?
- Bu sicimi kesmek için kullanabileceğim bir bıçağın var mı?
- How much string do you need?
- Ne kadar sicime ihtiyacın var?
Show More (0)
|
| 5 |
string |
germek |
v. |
|
- He strung a rope between the two trees.
- O, iki ağaç arasına bir ip germiş.
- Tom strung a clothesline between the two trees.
- Tom iki ağacın arasına bir çamaşır ipi gerdi.
- He strung a rope between the two trees.
- İki ağacın arasına bir ip gerdi.
Show More (0)
|
| 6 |
string |
(gitar) tel |
n. |
|
- The strings on the guitar were green with rust.
- Gitarın telleri pastan yeşile dönmüştü.
Show More (-2)
|
| 7 |
string |
ipe dizmek |
v. |
|
- Dried peppers were strung together on a thread.
- Kurutulmuş biberler bir ipe dizilmişti.
Show More (-2)
|
| 8 |
string |
tel takmak |
v. |
|
- She knows how to string a violin.
- Kemana nasıl tel takılacağını biliyor.
Show More (-2)
|
| 9 |
string |
asmak |
v. |
|
- Colorful lights were strung along both sides of the river bank.
- Nehir kıyısının her iki tarafına renkli ışıklar asılmıştı.
Show More (-2)
|
| 10 |
string |
şart |
n. |
|
- The Convention should look to reach consensus rather than draft a catalogue with no strings attached.
- Kongre, hiçbir şarta bağlı olmayan bir katalog taslağı hazırlamak yerine uzlaşmaya varmaya çalışmalıdır.
Show More (-2)
|
| 11 |
string |
iplik |
n. |
|
- Give me a knife to cut this string with.
- Bana bu ipliği kesmek için bir bıçak verin.
Show More (-2)
|
