1 |
wave |
dalga |
n. |
|
- I do not think that a wave of hysteria is sufficient grounds for legislation by the European Commission.
- Bir histeri dalgasının Avrupa Komisyonu tarafından bir yasa çıkarılması için yeterli bir gerekçe olduğunu düşünmüyorum.
- A large accession wave in 2004 is therefore becoming increasingly less likely.
- Bu nedenle 2004 yılında büyük bir katılım dalgası giderek daha az olası hale gelmektedir.
- As it draws near, enlargement is generating a wave of reform throughout the entire Union.
- Genişleme yaklaştıkça tüm Birlik genelinde bir reform dalgası yaratmaktadır.
- Sadly, this is a time in which many nations are affected by this terrible wave of terrorism.
- Ne yazık ki bu korkunç terör dalgasından pek çok ulusun etkilendiği bir dönemden geçiyoruz.
- I do not think that a wave of hysteria is sufficient grounds for legislation by the European Commission.
- Bir histeri dalgasının Avrupa Komisyonu tarafından mevzuat çıkarılması için yeterli bir gerekçe olduğunu düşünmüyorum.
- We must prevent the Middle East crisis from sparking off a fresh wave of anti-Semitism in Europe.
- Ortadoğu krizinin Avrupa'da yeni bir antisemitizm dalgasına yol açmasını engellemeliyiz.
- A wave of Islamophobia is passing over Europe at present.
- Bir İslamofobi dalgası şu anda Avrupa'nın üzerinden geçiyor.
- Doha is not a sign of a new wave of liberalisations, but nor is it an agenda for development.
- Doha yeni bir liberalleşme dalgasının işareti değildir ancak kalkınma için bir gündem de değildir.
- Following a new wave of recruitment in March 2000, this number should be further raised to 10,347.
- Mart 2000'deki yeni işe alım dalgasının ardından bu sayının 10,347'ye çıkarılması gerekmektedir.
- Do our Member States need a new wave of economic migration?
- Üye Devletlerimizin yeni bir ekonomik göç dalgasına ihtiyacı var mı?
- Europe is presently seeing a wave of Internet companies being set up.
- Avrupa şu anda bir internet şirketi dalgasına sahne oluyor.
- A wave of anti-Muslim sentiment is currently sweeping across Europe.
- Müslüman karşıtı bir dalga şu anda Avrupa'yı kasıp kavuruyor.
- Sadly, this is a time in which many nations are affected by this terrible wave of terrorism.
- Ne yazık ki, bu korkunç terör dalgasından pek çok ulusun etkilendiği bir dönemden geçiyoruz.
- I dreamed I saw a great wave climbing over green lands and above the hills.
- Rüyamda yemyeşil alanların ve tepelerin üzerinden yükselen büyük bir dalga gördüm.
- I dreamed I saw a great wave climbing over green lands and above the hills.
- Düşümde yemyeşil kırları ve tepeleri aşan büyük bir dalga gördüm.
- Is light a wave or a particle?
- Işık bir dalga mıdır yoksa bir parçacık mı?
- A big wave swept the man off the boat.
- Büyük bir dalga adamı tekneden sürükleyip attı.
- A giant wave flooded the canoe.
- Dev dalga Kanoyu sular altında bıraktı.
- The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem, muazzam bir deniz dalgası yarattı.
- Suddenly a huge wave came and the boat disappeared.
- Aniden büyük bir dalga geldi ve tekne kayboldu.
- A wave of tenderness swept over her.
- Bir şefkat dalgası onu sardı.
- A cold wave hit this district.
- Bir soğuk hava dalgası bu bölgeyi vurdu.
- The ship was hit by a big wave.
- Gemi büyük bir dalga tarafından vuruldu.
- Sami was trying to catch a wave.
- Sami bir dalga yakalamaya çalışıyordu.
- You are my sand; I am your wave; sweat is our sea.
- Sen benim kumumsun; ben senin dalganım; ter bizim denizimizdir.
- A cold wave passed over Japan.
- Japonya'nın üzerinden soğuk bir dalga geçti.
- The ship was hit by a big wave.
- Gemiye büyük bir dalga çarptı.
- Is light a wave or a particle?
- Işık, dalga mı yoksa parçacık mı?
- A big wave swept the man off the boat.
- Büyük bir dalga adamı bottan attı.
- A cold wave passed over Japan.
- Bir soğuk hava dalgası Japonya üzerinden geçti.
- The earthquake created a tremendous sea wave.
- Deprem, büyük bir deniz dalgası yarattı.
- You are my sand; I am your wave; sweat is our sea.
- Sen benim kumumsun; ben senin dalganım; ter bizim denizimiz.
- A cold wave hit this district.
- Soğuk hava dalgası bu bölgeyi vurdu.
- A giant wave flooded the canoe.
- Dev bir dalga kanoyu sular altında bıraktı.
- Quite a few people were killed on the cold wave that hit this area.
- Birçok kişi bu alana vuran soğuk hava dalgasında öldü.
- He listens to a short wave radio station.
- O bir kısa dalga radyo istasyonu dinliyor.
- Quite a few people were killed on the cold wave that hit this area.
- Bu bölgeyi vuran soğuk hava dalgasında pek çok insan öldü.
- He listens to a short wave radio station.
- Kısa dalga radyo istasyonu dinliyor.
Show More (35)
|
2 |
wave |
el sallamak |
v. |
|
- I waved good bye and then walked away.
- El salladım ve sonra uzaklaştım.
- Mary and Tom came to wave us good-bye at the train station.
- Mary ve Tom tren istasyonunda bize el sallamak için geldiler.
- She waved her hand to us.
- Bize elini salladı.
- Tom waved goodbye.
- Tom el sallayarak veda etti.
- Tom waved as the car pulled away.
- Araba uzaklaşırken Tom el salladı.
- Tom glanced backward over his shoulder and waved goodbye.
- Tom omzunun üzerinden geriye doğru baktı ve el sallayarak veda etti.
- The moment they saw me, they waved.
- Beni gördükleri anda el salladılar.
- Layla was waving and yelling.
- Layla el sallıyor ve bağırıyordu.
- Melanie waved her hand.
- Melanie elini salladı.
- Tom waved goodbye and drove off.
- Tom el salladı ve arabayla gitti.
- Tom waved as the car pulled away.
- Tom araba uzaklaşırken el salladı.
- Tom waved in our direction.
- Tom bize doğru el salladı.
- She waved her hand to us.
- O, bize elini salladı.
- Tom waved his hand.
- Tom el salladı.
- Mary and Tom came to wave us good-bye at the train station.
- Mary ve Tom tren istasyonunda bize el sallayarak veda ettiler.
- I waved goodbye.
- El sallayarak vedalaştım.
- She waved her hand to me.
- O, bana elini salladı.
- She waved her hand to me.
- Bana elini salladı.
- Tom waved goodbye and drove off.
- Tom el sallayarak veda etti ve gitti.
- Tom greets Mary by waving his hand.
- Tom elini sallayarak Mary'i selamlıyor.
- She greeted him waving her hand.
- Elini sallayarak onu selamladı.
- A man shouted something, waving his hand.
- Bir adam elini sallayarak bir şeyler bağırdı.
- He waved me away.
- Bana el salladı.
- Tom waved.
- Tom el salladı.
- I saw Tom and Mary waving their hands.
- Tom ve Mary'nin ellerini salladıklarını gördüm.
- Tom waved his hand and smiled.
- Tom elini salladı ve gülümsedi.
- I waved goodbye.
- El sallayıp veda ettim.
- Layla was waving and yelling.
- Leyla el sallayıp sesleniyordu.
- Tom waved his hand.
- Tom elini salladı.
Show More (27)
|
3 |
wave |
sallamak |
v. |
|
- We know we shall not be able to make all the difficulties simply disappear by waving a magic wand.
- Sihirli bir değnek sallayarak tüm zorlukları ortadan kaldıramayacağımızı biliyoruz.
- It is difficult to decree normality in a country by waving the barrel of a kalashnikov.
- Bir kalaşnikofun namlusunu sallayarak bir ülkede normalliği ilan etmek zordur.
- Then they start waving the guns around and talking about a flash drive.
- Sonra silahları sallamaya ve flaş bellekten bahsetmeye başladılar.
- I waved the flag.
- Bayrağı salladım.
- Everybody started waving his flag.
- Herkes bayrağını sallamaya başladı.
- Tom is waving his arms.
- Tom kollarını sallıyor.
- I see someone waving a white flag.
- Beyaz bayrak sallayan birini gördüm.
- We waved flags to welcome members of our baseball team.
- Beyzbol takımımızın üyelerini karşılamak için bayrak salladık.
- They waved flags to welcome the princess.
- Prensesi karşılamak için bayraklar salladılar.
- How cute she looked as she waved her handkerchief from the window!
- Ne kadar da şirin görünüyordu pencereden mendilini sallarken!
- We waved flags to welcome members of our baseball team.
- Biz beyzbol takımı üyelerini karşılamak için bayrakları salladık.
- Sami was frantically waving a flashlight.
- Sami çılgınca bir el feneri sallıyordu.
- The wizard waved his magic wand and disappeared into thin air.
- Büyücü sihirli değneğini salladı ve havada kayboldu.
- It looks like someone is waving a white flag.
- Birisi beyaz bayrak sallıyor gibi görünüyor.
- Tom waved his arms to get Mary's attention.
- Tom, Mary'nin dikkatini çekmek için kollarını salladı.
- Tom was in the middle of the road, waving his flashlight.
- Tom yolun ortasında el fenerini sallıyordu.
- My brother was threatened by someone waving a gun.
- Erkek kardeşim silah sallayan biri tarafından tehdit edildi.
- My brother was threatened by someone waving a gun.
- Kardeşim silah sallayan biri tarafından tehdit edildi.
- Tom waved the flag.
- Tom bayrağı salladı.
- How cute she looked as she waved her handkerchief from the window!
- Pencereden mendilini sallarken ne kadar da şirin görünüyordu!
- It looks like someone is waving a white flag.
- Birisi beyaz bir bayrak sallıyor gibi görünüyor.
- She waved her arms in hopes of getting his attention.
- Mary de onun dikkatini çekmek için kollarını salladı.
- Tom waved his arms to get Mary's attention.
- Tom Mary'nin dikkatini çekmek için kollarını salladı.
- Tom waved his arms.
- Tom kollarını salladı.
Show More (21)
|
4 |
wave |
dalgalanmak |
v. |
|
- I dreamed I saw a great wave climbing over green lands and above the hills.
- Rüyamda büyük bir dalganın yemyeşil topraklara ve tepelerin üzerinden aştığını gördüm.
Show More (-2)
|