İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | faint f. | bayılmak | ||
Tom told the doctor he'd fainted three times last week. Tom, doktora geçen hafta üç kez bayıldığını söyledi. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | faint f. | bayılmak | ||
When I learned that Julie was coming for a visit tomorrow, I was so surprised I almost fainted. Julie'nin yarın ziyarete geleceğini öğrendiğimde o kadar şaşırdım ki neredeyse bayılacaktım. More Sentences |
||||
Genel | faint f. | düşüp bayılmak | ||
I have to eat something before I faint. Düşüp bayılmadan bir şeyler yemeliyim. More Sentences |
||||
Genel | faint s. | zayıf | ||
A faint and fading hope that one day it will flower. Bir gün çiçek açacağına dair zayıf ve solmakta olan bir ümit. More Sentences |
||||
Genel | faint s. | baygın | ||
I feel faint. Baygın hissediyorum. More Sentences |
||||
Archaic | ||||
Eski Kullanım | faint f. | (umudu) zayıflamak | ||
The sound became fainter and fainter, till at last it disappeared. Ses sonunda kayboluncaya kadar gittikçe zayıfladı. More Sentences |
||||
Eski Kullanım | faint f. | bayıltmak | ||
The mere sight of blood makes him faint. Kan görmek bile onu bayıltıyor. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Yaygın Kullanım | faint i. | bayılma | ||
General | ||||
Genel | faint i. | baygınlık | ||
Genel | faint i. | güçsüz şey | ||
Genel | faint i. | düşük kuvvetli şey | ||
Genel | faint i. | ayarlı kalemle çizilen ince ve soluk yatay çizgi | ||
Genel | faint f. | hali kalmamak | ||
Genel | faint f. | kendinden geçmek | ||
Genel | faint f. | bitkin düşmek | ||
Genel | faint f. | içi geçmek | ||
Genel | faint f. | güçsüzleşmek | ||
Genel | faint f. | zayıflamak | ||
Genel | faint f. | netliğini kaybetmek | ||
Genel | faint s. | uçuk | ||
Genel | faint s. | bitkin | ||
Genel | faint s. | korkak | ||
Genel | faint s. | halsiz | ||
Genel | faint s. | mahcup | ||
Genel | faint s. | ürkek | ||
Genel | faint s. | cesaretsiz | ||
Genel | faint s. | sönük | ||
Genel | faint s. | gevşek | ||
Genel | faint s. | isteksiz | ||
Genel | faint s. | belirsiz | ||
Genel | faint s. | çekingen | ||
Genel | faint s. | bir parça | ||
Genel | faint s. | belli belirsiz | ||
Genel | faint s. | hayal meyal | ||
Genel | faint s. | soluk | ||
Genel | faint s. | çok küçük | ||
Genel | faint s. | donuk | ||
Genel | faint s. | güçsüz | ||
Genel | faint s. | dermansız | ||
Genel | faint s. | açıkça algılanmayan | ||
Genel | faint s. | net olarak fark edilemeyen | ||
Genel | faint s. | bayıltabilecek kadar bunaltıcı | ||
Genel | faint s. | berrak olmayan bir zihinle yapılan | ||
Genel | faint s. | kafa bulanıkken olan | ||
Genel | faint s. | ayarlı kalemle çizilen ince ve soluk yatay çizgilere ait veya ilişkin | ||
Genel | faint s. | cüzi | ||
Genel | faint s. | çok az | ||
Genel | faint zf. | hafifçe | ||
Genel | faint zf. | zayıf olarak | ||
Technical | ||||
Teknik | faint i. | silik renk | ||
Teknik | faint i. | soluk renk | ||
Teknik | faint i. | sönük | ||
Teknik | faint s. | donuk | ||
Teknik | faint s. | mat | ||
Teknik | faint s. | soluk | ||
Pathology | ||||
Patoloji | faint i. | senkop | ||
Patoloji | faint i. | beyne yeterince kan gitmemesiyle olan ani bilinç kaybı | ||
Food Engineering | ||||
Gıda | faint i. | kuyruk | ||
Gıda | faint i. | likör damıtma işleminin ilk ve son aşamalarında çıkarılan saf olmayan ham alkol | ||
Archaic | ||||
Eski Kullanım | faint f. | manen zayıflamak | ||
Eski Kullanım | faint f. | iradesini yitirmek | ||
Eski Kullanım | faint f. | şevki kırılmak | ||
Eski Kullanım | faint f. | cesareti kırılmak | ||
Eski Kullanım | faint f. | moralini bozmak | ||
Eski Kullanım | faint f. | kuvvetten düşürmek |