|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
General |
|
1 |
Genel |
evlenme ilanı (gelecek bir tarihe ait) |
banns i.
|
|
2 |
Genel |
gelecek zaman |
future i.
|
|
3 |
Genel |
iki anlama gelecek şekilde konuşan |
equivocator i.
|
|
4 |
Genel |
gelecek nesiller |
posterity i.
|
|
5 |
Genel |
ortak gelecek |
common future i.
|
|
6 |
Genel |
gelecek bir felaketi önceden haber veren kişi |
doomwatcher i.
|
|
7 |
Genel |
gelecek yıllar |
coming years i.
|
|
8 |
Genel |
gelecek bilim |
futurology i.
|
|
9 |
Genel |
denizden gelecek saldırıları önlemek için yapılan surlar |
sea wall i.
|
|
10 |
Genel |
gelecek kuşaklar |
posterity i.
|
|
|
11 |
Genel |
grup anlamına gelecek şekilde kullanılan sözcük |
party i.
|
|
12 |
Genel |
gelecek program |
trailer i.
|
|
13 |
Genel |
gelecek aylar |
coming months i.
|
|
14 |
Genel |
iki anlama gelecek söz söyleme |
equivocating i.
|
|
15 |
Genel |
işaret (gelecek hakkında) |
prognostication i.
|
|
16 |
Genel |
gelecek şoku |
future shock i.
|
|
17 |
Genel |
gelecek doğum günündeki yaş |
age next birthday i.
|
|
18 |
Genel |
gelecek değer |
future value i.
|
|
19 |
Genel |
gelecek nesil |
next generation i.
|
|
20 |
Genel |
gelecek planlama |
future planning i.
|
|
21 |
Genel |
gelecek kuşak |
next generation i.
|
|
22 |
Genel |
yakın gelecek |
near future i.
|
|
23 |
Genel |
parlak gelecek |
bright future i.
|
|
24 |
Genel |
uzak gelecek |
distant future i.
|
|
25 |
Genel |
uzak gelecek |
remote future i.
|
|
26 |
Genel |
parlak gelecek |
promising future i.
|
|
27 |
Genel |
gelecek endişesi |
future anxiety i.
|
|
28 |
Genel |
gelecek kaygısı |
concern for the future i.
|
|
29 |
Genel |
gelecek kaygısı |
future anxiety i.
|
|
30 |
Genel |
gelecek endişesi |
concern for the future i.
|
|
31 |
Genel |
gelecek günler |
coming days i.
|
|
32 |
Genel |
umut dolu bir gelecek |
a rosy future i.
|
|
33 |
Genel |
temiz gelecek |
clean future i.
|
|
34 |
Genel |
temiz gelecek |
secure future i.
|
|
35 |
Genel |
gelecek kararları |
future decisions i.
|
|
36 |
Genel |
gelecek kararı |
future decision i.
|
|
37 |
Genel |
gelecek beklentisi |
future expectation i.
|
|
38 |
Genel |
gelecek yaş günündeki yaş |
next birthday age i.
|
|
39 |
Genel |
gelecek bilimci |
futurologist i.
|
|
40 |
Genel |
gelecek bilimci |
futurist i.
|
|
41 |
Genel |
gelecek zaman |
future time i.
|
|
42 |
Genel |
gelecek bin yıl |
the next millennium i.
|
|
43 |
Genel |
gelecek planları |
future plans i.
|
|
44 |
Genel |
gelecek planı |
future plan i.
|
|
45 |
Genel |
gelecek vadeden bir yıldız |
a promising star i.
|
|
46 |
Genel |
önümüzdeki/gelecek cumartesi |
next saturday i.
|
|
47 |
Genel |
gelecek istasyon |
next station i.
|
|
48 |
Genel |
uzak gelecek |
far future i.
|
|
49 |
Genel |
gelecek vaat eden öğrenci |
promising student i.
|
|
50 |
Genel |
gelecek yıl bugün |
this day next year i.
|
|
|
51 |
Genel |
gelecek yaz |
next summer i.
|
|
52 |
Genel |
gelecek cevaplar |
further replies i.
|
|
53 |
Genel |
gelecek nesil |
future generation i.
|
|
54 |
Genel |
gelecek planlarım |
my plans for the future i.
|
|
55 |
Genel |
bir dersin sonunda öğrendiğin ve seninle birlikte bu ders devam etmese bile gelecek şeyler |
take-home lessons i.
|
|
56 |
Genel |
(gelecek nesilleri düşünerek yapılan) kaynak yönetimi |
resource stewardship i.
|
|
57 |
Genel |
gelecek nesiller |
generations to come i.
|
|
58 |
Genel |
geçmişe göre gelecek görüşü |
retrovision i.
|
|
59 |
Genel |
şirket yetkililerinin şirketin gelecek satışları, kazancı ve ürün beklentileri ile alakalı verdikleri bilgi |
guidance i.
|
|
60 |
Genel |
ileriyi gelecek çerçevesinde ele alma |
long view i.
|
|
61 |
Genel |
bir sorunun gelecek gözetilerek incelenmesi |
long view i.
|
|
62 |
Genel |
yakın gelecek |
offing i.
|
|
63 |
Genel |
harekat emniyetiyle ilgili bilgiler içeren dostça hareketlerin düşman tarafından değerlendirilip bu bilgilerin gelecek hamlelerde etkin biçimde kullanılması |
operations security vulnerability i.
|
|
64 |
Genel |
çocuklar için iyi bir gelecek hazırlama amacını güden uluslararası büyük bir derneğe mensup kimse |
optimist i.
|
|
65 |
Genel |
büyük gelecek şekilde yapılmış ayar |
overadjustment i.
|
|
66 |
Genel |
gelecek vadeden |
comer i.
|
|
67 |
Genel |
gelecek vadeden kimse |
comer i.
|
|
68 |
Genel |
gelecek vadetme |
positiveness i.
|
|
69 |
Genel |
gelecek vadeden başlangıç |
flying start i.
|
|
70 |
Genel |
gelecek birini ya da bir şeyi duyuran kimse |
foreshadower i.
|
|
71 |
Genel |
gelecek beklentisi |
outlook i.
|
|
72 |
Genel |
gelecek vadeden nitelik |
pregnant [obsolete] i.
|
|
73 |
Genel |
gelecek vaat eden yol |
street i.
|
|
74 |
Genel |
(din görevlisini) kendinden sonra gelecek görevli yerine tayin etme |
superordination i.
|
|
75 |
Genel |
gelecek olayları önceden tahmin etmek |
previse f.
|
|
76 |
Genel |
gelecek vaat etmek |
be promising f.
|
|
77 |
Genel |
gelecek kuşaklara bırakmak |
leave to the next generations f.
|
|
78 |
Genel |
işaret etmek (gelecek hakkında bir şeye) |
prognosticate f.
|
|
79 |
Genel |
gelecek vaat etmek |
look bright f.
|
|
80 |
Genel |
gelecek zaman için kullanılır/zorunluluk gösterir/niyet gösterir |
be going to f.
|
|
81 |
Genel |
gelecek kuşaklara aktarmak |
transfer to the next generations f.
|
|
82 |
Genel |
gelecek zamana kalması için kullanmamak |
husband f.
|
|
83 |
Genel |
iki anlama gelecek söz söylemek |
equivocate f.
|
|
84 |
Genel |
gelecek görmemek |
see no future f.
|
|
85 |
Genel |
gelecek için plan yapmak |
plan for future f.
|
|
86 |
Genel |
gelecek vaat etmek |
have a promising future f.
|
|
87 |
Genel |
gelecek vaadiyle kandırılmak |
be led on f.
|
|
88 |
Genel |
gelecek vaadiyle kandırmak |
lead someone on f.
|
|
89 |
Genel |
gelecek nesillere aktarmak |
hand down the next generations f.
|
|
90 |
Genel |
kararlılık, niyet, plan bildiren gelecek zaman yardımcı fiili |
shall f.
|
|
91 |
Genel |
iyi bir gelecek bırakmak |
leave a good future f.
|
|
92 |
Genel |
gelecek için planlar yapmak |
think ahead f.
|
|
93 |
Genel |
gelecek kuşaklara bırakmak |
pass on to the next generation f.
|
|
94 |
Genel |
gelecek planları hakkında konuşmak |
talk about one's future plans f.
|
|
95 |
Genel |
gelecek haftaya ertelenmek |
be postponed to next week f.
|
|
96 |
Genel |
kendi yerine gelecek/geçecek olan kişiyi beklemek |
wait for his/her replacement f.
|
|
97 |
Genel |
gelecek haftaya sarkmak |
extend to next week f.
|
|
98 |
Genel |
daha iyi bir gelecek oluşturmak |
carve out a better future f.
|
|
99 |
Genel |
gelecek için bir model oluşturmak |
provide a blueprint for future f.
|
|
100 |
Genel |
gelecek için bir model sağlamak |
provide a blueprint for future f.
|
|
101 |
Genel |
(eseri) gelecek nesiller için değer taşıyacak şekilde anıtlaştırmak |
celebrate f.
|
|
102 |
Genel |
bir gelecek zaman hali oluşturmak için durum ortacıyla kullanılan bir fiil |
be f.
|
|
103 |
Genel |
birbiriyle köşe köşeye gelecek şekilde dikmek |
mitre f.
|
|
104 |
Genel |
dış yüzey iç yüzey haline gelecek şekilde katlamak |
invaginate f.
|
|
105 |
Genel |
(klasörü) sekmeler farklı yerlere gelecek şekilde düzenlemek |
stagger f.
|
|
106 |
Genel |
gelecek ay |
proximo s.
|
|
107 |
Genel |
gelecek vaat eden |
up and coming s.
|
|
108 |
Genel |
gelecek vaat eden |
promising s.
|
|
109 |
Genel |
gelecek ay içinde |
prox. s.
|
|
110 |
Genel |
gelecek için bir şeyler vadeden |
promising s.
|
|
111 |
Genel |
gelecek vadeden |
up and coming s.
|
|
112 |
Genel |
iki anlama gelecek şekilde söylenmiş |
equivocated s.
|
|
113 |
Genel |
gelecek (ay, yıl) |
coming s.
|
|
114 |
Genel |
gelecek vaat eden |
up-and-coming s.
|
|
115 |
Genel |
gelecek ile ilgili |
apocalyptic s.
|
|
116 |
Genel |
gelecek için uygun olan |
futuristic s.
|
|
117 |
Genel |
gelecek yıla devreden |
carried over to the next year s.
|
|
118 |
Genel |
gelecek odaklı |
future-oriented s.
|
|
119 |
Genel |
gelecek vadetmeyen |
unpromising s.
|
|
120 |
Genel |
gelecek zamanda |
evermore s.
|
|
121 |
Genel |
gelecek vaat eden |
brilliant s.
|
|
122 |
Genel |
(devamında gelecek koşullara) bağlı |
dependant upon s.
|
|
123 |
Genel |
(devamında gelecek koşullara) bağlı |
depending on s.
|
|
124 |
Genel |
gelecek kaygısından uzak |
grasshopper s.
|
|
125 |
Genel |
gelecek vadeden |
promising s.
|
|
126 |
Genel |
gelecek felaketlerin öncüsü olan |
doomsday s.
|
|
127 |
Genel |
gelecek vadeden |
pregnant [obsolete] s.
|
|
128 |
Genel |
üst üste gelecek şekilde döşenmiş kiremitlerle kaplı |
scaled s.
|
|
129 |
Genel |
gelecek sefer |
next time zf.
|
|
130 |
Genel |
geniş taraf öne gelecek şekilde |
broadside zf.
|
|
131 |
Genel |
gelecek ay bugün |
this day month zf.
|
|
132 |
Genel |
peş peşe gelecek şekilde |
in a sequential manner zf.
|
|
133 |
Genel |
gelecek zamanlarda |
in days to come zf.
|
|
134 |
Genel |
gelecek posta ile |
by return post zf.
|
|
135 |
Genel |
kulağa hoş gelecek şekilde |
euphoniously zf.
|
|
136 |
Genel |
peş peşe gelecek şekilde |
consecutively zf.
|
|
137 |
Genel |
gelecek hafta bugün |
this day week zf.
|
|
138 |
Genel |
gelecek iki hafta içinde |
for two weeks to come zf.
|
|
139 |
Genel |
gelecek yıl |
next year zf.
|
|
140 |
Genel |
gelecek hafta |
next week zf.
|
|
141 |
Genel |
gelecek ay |
next month zf.
|
|
142 |
Genel |
gelecek günlerde |
in the next days zf.
|
|
143 |
Genel |
gelecek hafta bugün |
to-day week zf.
|
|
144 |
Genel |
gelecek ayın sonundan önce |
before the end of next month zf.
|
|
145 |
Genel |
gelecek perşembe |
next thursday zf.
|
|
146 |
Genel |
gelecek pazar |
next sunday zf.
|
|
147 |
Genel |
gelecek uzun yıllarca |
for years to come zf.
|
|
148 |
Genel |
gelecek aylarda |
in the months to come zf.
|
|
149 |
Genel |
gelecek vadetmeden |
unpromisingly zf.
|
|
150 |
Genel |
durma noktasına gelecek şekilde |
up zf.
|
|
151 |
Genel |
sağ köşeden çapraz gelecek şekilde |
in bend dexter zf.
|
|
152 |
Genel |
belirsiz bir gelecek zamanda |
mañana zf.
|
|
153 |
Genel |
arasına denk gelecek şekilde |
mean [obsolete] zf.
|
|
154 |
Genel |
peş peşe gelecek şekilde |
running zf.
|
|
155 |
Genel |
peş peşe gelecek şekilde |
consecutive zf.
|
|
156 |
Genel |
göze güzel gelecek şekilde |
feateously [obsolete] zf.
|
|
157 |
Genel |
yassı kısmı yere gelecek şekilde |
flatlong zf.
|
|
158 |
Genel |
düz veya geniş tarafı aşağıya gelecek şekilde |
flatways zf.
|
|
159 |
Genel |
düz veya geniş tarafı aşağıya gelecek şekilde |
flatwise zf.
|
|
160 |
Genel |
gelecek zamanda |
syne [scotland] zf.
|
|
161 |
Genel |
çapraz gelecek şekilde |
crosswise zf.
|
|
162 |
Genel |
gelecek ay içinde |
prox kısalt.
|
|
163 |
Genel |
gelecek ay içinde |
prox. kısalt.
|
|
Phrasals |
|
164 |
Öbek Fiiller |
(bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde (bir yapı) inşa etmek |
build (something) out over (something) f.
|
|
165 |
Öbek Fiiller |
(bir yapıyı bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde uzatmak |
build (something) out over (something) f.
|
|
166 |
Öbek Fiiller |
(bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde (bir yapı) inşa etmek |
build (something) out over something f.
|
|
167 |
Öbek Fiiller |
(bir yapıyı bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde uzatmak |
build (something) out over something f.
|
|
168 |
Öbek Fiiller |
(bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde (bir yapı) inşa etmek |
build (something) over something f.
|
|
169 |
Öbek Fiiller |
(bir yapıyı bir yerin) üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde uzatmak |
build (something) over something f.
|
|
170 |
Öbek Fiiller |
gelecek için saklamak |
lay in f.
|
|
171 |
Öbek Fiiller |
gelecek için saklamak |
stack away f.
|
|
172 |
Öbek Fiiller |
gelecek için saklamak |
salt away f.
|
|
173 |
Öbek Fiiller |
gelecek için saklamak |
stash away f.
|
|
174 |
Öbek Fiiller |
gelecek için saklamak |
hive away f.
|
|
175 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi başka bir şey haline gelecek şekilde ezmek |
crush someone or something to something f.
|
|
176 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek |
crush something to something f.
|
|
177 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek |
crush something into something f.
|
|
178 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek |
crush something up (into something) f.
|
|
179 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek |
crush something up (into something) f.
|
|
180 |
Öbek Fiiller |
bir şeyi bir şey haline gelecek şekilde ezmek |
crush (up) against someone or something f.
|
|
181 |
Öbek Fiiller |
ön yüzü yukarı gelecek şekilde konumlandırmak/yerleştirmek |
face up f.
|
|
182 |
Öbek Fiiller |
gelecek bir fırtınaya hazırlanmak için deniz aracını ve ekipmanlarını sağlama/güvenceye almak |
snug down f.
|
|
183 |
Öbek Fiiller |
-in üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde inşa etmek |
build out over f.
|
|
184 |
Öbek Fiiller |
-in üstüne doğru/üstüne gelecek şekilde uzatmak/genişletmek |
build out over f.
|
|
185 |
Öbek Fiiller |
gelecek sezonda satılacak malları elde tutmak |
hold over f.
|
|
186 |
Öbek Fiiller |
bir şeye, probleme, hastalığa iyi gelecek bir şeyi olmak |
have something for something f.
|
|
Phrases |
|
187 |
İfadeler |
başımıza gelecek var |
there will be the deuce to pay expr.
|
|
188 |
İfadeler |
(birinin veya bir şeyin) başına neler gelecek |
what will become of (someone or something) expr.
|
|
189 |
İfadeler |
gelecek kuşakları/nesilleri düşün |
think of the children expr.
|
|
190 |
İfadeler |
yahudilerden sıra hıristiyanlara gelecek |
after saturday comes Sunday [rare] expr.
|
|
191 |
İfadeler |
bir gün gelecek ki |
one or other day expr.
|
|
192 |
İfadeler |
gelecek vadeden |
hot prospect for the future expr.
|
|
193 |
İfadeler |
gelecek hafta içinde |
within the next week expr.
|
|
194 |
İfadeler |
yakında gelecek |
available soon expr.
|
|
195 |
İfadeler |
ya da bu anlama gelecek olan benzer sözler |
or words to that effect expr.
|
|
196 |
İfadeler |
anlamına gelen/gelecek |
to the effect that expr.
|
|
197 |
İfadeler |
anlamına gelen/gelecek |
to this/that effect expr.
|
|
198 |
İfadeler |
gelecek yüzyıl boyunca |
during the next century expr.
|
|
199 |
İfadeler |
karşı gelecek konumda/durumda değiliz |
ours not to reason why expr.
|
|
200 |
İfadeler |
karşı gelecek konumda/durumda değiller |
theirs not to reason why expr.
|
|
201 |
İfadeler |
bir gün gelecek |
there will come a day expr.
|
|
202 |
İfadeler |
gelecek yüzyıllar boyunca |
for centuries to come expr.
|
|
203 |
İfadeler |
gelecek asırlar boyunca |
for centuries to come expr.
|
|
204 |
İfadeler |
gelecek onyıllar boyunca |
for decades to come expr.
|
|
Proverb |
|
205 |
Atasözü |
kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez |
you must lose a fly to catch a trout
|
|
206 |
Atasözü |
bugün dururken gelecek için endişelenme |
Sufficient unto the day is the evil thereof
|
|
207 |
Atasözü |
gelecek nesle bir dikili ağaç bırak |
plant pears for your heirs
|
|
Colloquial |
|
208 |
Konuşma Dili |
gelecek hafta sonu |
next weekend i.
|
|
209 |
Konuşma Dili |
gelecek vadeden bir yetenek |
an aspiring talent i.
|
|
210 |
Konuşma Dili |
gelecek başarılara dair bir çok umut |
lots of promise i.
|
|
211 |
Konuşma Dili |
yakın gelecek |
the not-too-distant future i.
|
|
212 |
Konuşma Dili |
çok da uzak olmayan gelecek |
the not-too-distant future i.
|
|
213 |
Konuşma Dili |
(pazarlamada, ticarette) gelecek trendleri tespit eden kimse |
cool hunter i.
|
|
214 |
Konuşma Dili |
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek |
roll the bones f.
|
|
215 |
Konuşma Dili |
gelecek vaat etmek |
be on the make f.
|
|
216 |
Konuşma Dili |
başına gelecek gibi gözükmek |
stare in the face f.
|
|
217 |
Konuşma Dili |
yüzyüze olmak (başına gelecek) |
stare in the face f.
|
|
218 |
Konuşma Dili |
başına kötü bir şey gelecek olmak |
have had it f.
|
|
219 |
Konuşma Dili |
başına kötü şeyler gelecek olmak |
be in for something f.
|
|
220 |
Konuşma Dili |
tam iyi gelecek şey olmak |
be just the thing f.
|
|
221 |
Konuşma Dili |
(göz lehçesinde) gelecek zaman belirten yardımcı fiil |
gun f.
|
|
222 |
Konuşma Dili |
üst kısmı dışa gelecek şekilde |
face out s.
|
|
223 |
Konuşma Dili |
baskılı/yazılı tarafı dışa gelecek şekilde |
face out s.
|
|
224 |
Konuşma Dili |
yazılı/baskılı tarafı yukarı gelecek şekilde |
face out s.
|
|
225 |
Konuşma Dili |
ön yüzü yukarı gelece şekilde, yazılı/baskılı yüzü yukarı gelecek şekilde |
face up s.
|
|
226 |
Konuşma Dili |
başına büyük bir tehlike gelecek |
great danger will befall expr.
|
|
227 |
Konuşma Dili |
gelecek günlerde |
in days to come expr.
|
|
228 |
Konuşma Dili |
biri/bir şey konusuna gelecek/dönecek olursak |
as for somebody/something expr.
|
|
229 |
Konuşma Dili |
tam iyi gelecek şey |
just the thing expr.
|
|
230 |
Konuşma Dili |
ne kadara gelecek/gelir? |
how much will it be? exclam.
|
|
Idioms |
|
231 |
Deyim |
birisinin başına gelecek en kötü şey |
a fate worse than death i.
|
|
232 |
Deyim |
gelecek olaylar |
coming events i.
|
|
233 |
Deyim |
gelecek şeylerin işareti |
sign of things to come i.
|
|
234 |
Deyim |
gelecek şeylerin işareti |
portent of things to come i.
|
|
235 |
Deyim |
gelecek vadeden bir yıldız |
a star in the making i.
|
|
236 |
Deyim |
gelecek vaat eden kimse |
up-and-comer i.
|
|
237 |
Deyim |
gelecek şeylerin işareti |
harbinger of things to come i.
|
|
238 |
Deyim |
gerisi kolayca gelecek olan süreç |
easy sledding i.
|
|
239 |
Deyim |
yakın gelecek |
the not-too-distant future i.
|
|
240 |
Deyim |
çok uzak olmayan gelecek |
the not-too-distant future i.
|
|
241 |
Deyim |
gelecek şeylerin bir işareti |
a harbinger of things to come i.
|
|
242 |
Deyim |
gelecek için büyük umut |
a lot of promise i.
|
|
243 |
Deyim |
gelecek için yapılan birikim |
a nest egg i.
|
|
244 |
Deyim |
gelecek için biriktirilen para |
a nest egg i.
|
|
245 |
Deyim |
kaz gelecek yerden tavuğu esirgememe |
a sprat to catch a mackerel [old-fashioned] [uk] i.
|
|
246 |
Deyim |
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek |
(be) a sprat to catch a mackerel i.
|
|
247 |
Deyim |
yerine gelecek her şeyi/herkesi gölgede bırakacak kimse/şey |
a tough act to follow i.
|
|
248 |
Deyim |
birisinin başına gelecek en kötü şey |
fate worse than death i.
|
|
249 |
Deyim |
karanlık bir gelecek (ironik) |
a brave new world i.
|
|
250 |
Deyim |
umutsuz bir gelecek (ironik) |
a brave new world i.
|
|
251 |
Deyim |
pek/çok uzak olmayan gelecek |
the not-so-distant future i.
|
|
252 |
Deyim |
yakın gelecek |
the not-so-distant future i.
|
|
253 |
Deyim |
doğacak/meydana gelecek sorun/tehlike/zorluk |
trouble brewing i.
|
|
254 |
Deyim |
bu anlama gelecek olan benzer sözler |
words to that effect i.
|
|
255 |
Deyim |
çok yakında meydana gelecek olmak |
be in the air f.
|
|
256 |
Deyim |
gelecek olan saldırıya hazırlanmak |
circle the wagons f.
|
|
257 |
Deyim |
gelecek vadetmek |
one's future looks bright f.
|
|
258 |
Deyim |
gelecek vadetmek |
show a lot of promise f.
|
|
259 |
Deyim |
gelecek vadetmek |
have a lot of promise f.
|
|
260 |
Deyim |
gelecek vaat etmek |
one's future looks bright f.
|
|
261 |
Deyim |
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek |
set a sprat to catch a mackerel f.
|
|
262 |
Deyim |
kaz gelecek yeri bilmek |
know which side one's bread is buttered on f.
|
|
263 |
Deyim |
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek |
throw a sprat to catch a mackerel f.
|
|
264 |
Deyim |
(birinin) kulağına hoş gelecek şeyleri söylemek |
pour honey in (one's) ear f.
|
|
265 |
Deyim |
başına gelecek en kötü şey olmak |
be a fate worse than death f.
|
|
266 |
Deyim |
tam iyi gelecek şey olmak |
be just what the doctor ordered f.
|
|
267 |
Deyim |
dışarıdan/başkalarından gelecek yardıma bel bağlamak |
depend on the kindness of strangers f.
|
|
268 |
Deyim |
kaz gelecek yeri bilmek |
know on which side your bread is buttered f.
|
|
269 |
Deyim |
kaz gelecek yeri bilmek |
know which side of (one's) bread is buttered f.
|
|
270 |
Deyim |
kaz gelecek yeri bilmek |
know which side of one's bread is buttered f.
|
|
271 |
Deyim |
kaz gelecek yeri bilmek |
know which side your bread is buttered f.
|
|
272 |
Deyim |
durma noktasına gelecek şekilde |
to a stop zf.
|
|
273 |
Deyim |
gelecek vadeden |
(someone or something) promises well expr.
|
|
274 |
Deyim |
kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez |
throw out a herring to catch a whale expr.
|
|
275 |
Deyim |
kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez |
throw out a sprat to catch a mackerel expr.
|
|
276 |
Deyim |
(birinin) önünde parlak bir gelecek var |
(one) has a bright future ahead (of one) expr.
|
|
277 |
Deyim |
(biri bir şeyin) kolayca üstesinden gelecek |
(one) will eat (something) for breakfast expr.
|
|
278 |
Deyim |
(biri bir şeyin) kolayca üstesinden gelecek |
(one) will have (something) for breakfast expr.
|
|
279 |
Deyim |
yakın gelecek için |
for the foreseeable future expr.
|
|
280 |
Deyim |
hayatta bir kez başına gelecek bir şey |
once-in-a-lifetime situation expr.
|
|
281 |
Deyim |
ya da bu anlama gelecek olan benzer sözler |
owtte (or words to that effect) expr.
|
|
282 |
Deyim |
senin de başına gelir/gelecek |
this too shall happen to you expr.
|
|
Speaking |
|
283 |
Konuşma |
asıl konuya gelecek olursak |
to get to the main point expr.
|
|
284 |
Konuşma |
asıl konuya gelecek olursak |
to get back to the issue at hand expr.
|
|
285 |
Konuşma |
başına bir şey gelecek olursa kendimi asla affetmem |
if anything ever happened to you I'd never forgive myself expr.
|
|
286 |
Konuşma |
bu taraf aşağı gelecek |
this side down expr.
|
|
287 |
Konuşma |
bu size iyi gelecek |
it'll do you good expr.
|
|
288 |
Konuşma |
bakalım gelecek ne getirecek |
let's see what the future brings expr.
|
|
289 |
Konuşma |
bakalım gelecek ne getirecek |
let us see what the future brings expr.
|
|
290 |
Konuşma |
barış gelecek mi? |
will peace come? expr.
|
|
291 |
Konuşma |
buraya gelecek misin? |
will you come here? expr.
|
|
292 |
Konuşma |
bir gün gelecek para edecekler |
they will be worth money someday expr.
|
|
293 |
Konuşma |
beni görmeye gelecek misin |
will you come to see me expr.
|
|
294 |
Konuşma |
gelecek haftaya kadar beklemeniz gerekecek |
you'll have to wait until next week expr.
|
|
295 |
Konuşma |
gelecek yıl görüşürüz |
I'll see you next year expr.
|
|
296 |
Konuşma |
gelecek haziran evleneceğim |
I am going to get married next june expr.
|
|
297 |
Konuşma |
gelecek hafta benim evlilik yıl dönümüm |
it's my wedding anniversary next week expr.
|
|
298 |
Konuşma |
gelecek sefer bu karşılıksız olmayacak |
the next time this will not be for free expr.
|
|
299 |
Konuşma |
gelecek ne getirir |
what the future holds expr.
|
|
300 |
Konuşma |
gelecek ay benim evlilik yıl dönümüm |
it's my wedding anniversary next month expr.
|
|
301 |
Konuşma |
gelecek sizin elinizde |
the future is in your hands expr.
|
|
302 |
Konuşma |
gelecek hafta sonu bir parti veriyorum |
I'm having a party next weekend expr.
|
|
303 |
Konuşma |
gelecek yıla artık bir şey kalmadı |
the next year is right around the corner expr.
|
|
304 |
Konuşma |
gelecek haziran evleniyorum |
I am going to get married next june expr.
|
|
305 |
Konuşma |
gelecek hafta görüşürüz |
I'll see you next week expr.
|
|
306 |
Konuşma |
gelecek yıl burada yaşamayacağım |
I won't live here next year expr.
|
|
307 |
Konuşma |
gelecek sene görüşürüz |
I'll see you next year expr.
|
|
308 |
Konuşma |
gelecek misin? |
will you come? expr.
|
|
309 |
Konuşma |
gelecek ne getirirse getirsin |
no matter what the future brings expr.
|
|
310 |
Konuşma |
eve gelecek misin? |
will you come home? expr.
|
|
311 |
Konuşma |
ikimiz için bir gelecek göremiyorum |
I can’t see a future for us expr.
|
|
312 |
Konuşma |
niye gelecek yıl? |
why next year? expr.
|
|
313 |
Konuşma |
öğretmen on dakikaya buraya gelecek |
the teacher will be here in ten minutes expr.
|
|
314 |
Konuşma |
kulağa biraz garip gelecek |
I know this is gonna sound a bit weird expr.
|
|
315 |
Konuşma |
neden gelecek yıl? |
why next year? expr.
|
|
316 |
Konuşma |
neden gelecek sene? |
why next year? expr.
|
|
317 |
Konuşma |
niye gelecek sene? |
why next year? expr.
|
|
318 |
Konuşma |
paskalya'da gelecek misin? |
are you coming to easter? expr.
|
|
319 |
Konuşma |
şakaya gelecek iş değil |
no laughing matter expr.
|
|
320 |
Konuşma |
tekrar gelecek misin |
will you come again expr.
|
|
321 |
Konuşma |
türkiye'ye gelecek misin? |
will you come to Turkey? expr.
|
|
322 |
Konuşma |
yarın partiye gelecek misin? |
are you coming to the party tomorrow? expr.
|
|
323 |
Konuşma |
gelecek sefer ben ödeyeceğim |
next time it is on me expr.
|
|
324 |
Konuşma |
gelecek planlarınız neler? |
what are your future plans? expr.
|
|
325 |
Konuşma |
gelecek planların ne? |
what are your future plans? expr.
|
|
326 |
Konuşma |
gelecek planlarınız nelerdir? |
what are your future plans? expr.
|
|
327 |
Konuşma |
gelecek planlarınız neler? |
what are your future plans? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
328 |
Ticaret/Ekonomi |
avrupa konseyi'nin bir önceki, şimdiki ve gelecek olan başkanlarının oluşturduğu üçlü grup |
troika i.
|
|
329 |
Ticaret/Ekonomi |
bakiyesi gelecek dönemlere devredilebilen bilanço hesabı |
real accounts i.
|
|
330 |
Ticaret/Ekonomi |
bir varlığın gelecek fiyatı ile spot fiyatı arasındaki fark |
basis i.
|
|
331 |
Ticaret/Ekonomi |
bilançoda gelecek döneme ait gelirlerin ayrılması |
revenue apportionments i.
|
|
332 |
Ticaret/Ekonomi |
birçok bireysel miktar veya fiyatın tek bir parti veya fiyat ölçüsü durumuna gelecek biçimde birleştirilmesi |
aggregate i.
|
|
333 |
Ticaret/Ekonomi |
cari ve gelecek dönemlerde yararlanılacak yatırım indiriminin toplam tutarı |
total amounts of investment allowances related to current and future periods i.
|
|
334 |
Ticaret/Ekonomi |
chicago ticaret borsasının döviz ve mali gelecek işlemleri konularında faaliyet gösteren bölümü |
international monetary market i.
|
|
335 |
Ticaret/Ekonomi |
döviz gelecek sözleşmeleri |
foreign exchange futures i.
|
|
336 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelir ve gider tahakkukları |
income relating to future periods and expense accruals i.
|
|
337 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ertelenen kdv |
vat deferred to subsequent years i.
|
|
338 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelirler ve gider tahakkukları |
long-term deferred income and accrued expenses i.
|
|
339 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek sözleşmeleri piyasası |
futures market i.
|
|
340 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ertelenen veya terkin edilecek kdv |
vat to be delayed for next years i.
|
|
341 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek döneme ait masraflar |
deferred charges i.
|
|
342 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ertelenen veya terkin edilecek kdv |
long term deferred or postponed vat i.
|
|
343 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllar ihtiyacı stoklar |
long term stocks i.
|
|
344 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait giderler |
prepaid expenses for future years i.
|
|
345 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait giderler ve gelir tahakkukları |
short-term prepaid expenses and accrued income i.
|
|
346 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait gelirler |
income relating to future months i.
|
|
347 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllarda indirilecek kdv |
vat deductible for the following years i.
|
|
348 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelirler |
provision for future revenues i.
|
|
349 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gider tahakkuku |
expense accruals relating to future periods i.
|
|
350 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek işlemli (vadeli) döviz piyasası araçlarını kullanan spekülatörleri ve arbitrajcıları birden kapsayan tacir tipi |
futures trader i.
|
|
351 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek tasfiye |
succeeding account i.
|
|
352 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek işlemleri sözleşmesi |
futures contract i.
|
|
353 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek piyasaları |
futures market i.
|
|
354 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait peşin ödenen giderler |
prepaid expenses for future years i.
|
|
355 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek sözleşmeleri borsası |
futures exchange i.
|
|
356 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait gelirler ve gider tahakkukları |
short-term deferred income and accrued expenses i.
|
|
357 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllar ihtiyacı stoklar |
long-term inventories i.
|
|
358 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait giderler |
prepaid expenses for future months i.
|
|
359 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ertelenen veya terkin edilen kdv |
value added tax deferred to future years or written off i.
|
|
360 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek döneme ait gelir |
prepaid income i.
|
|
361 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait gelir-gider toplamları |
revenue collected in advance and accrued expenses payable in next months i.
|
|
362 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait gelirler |
short-term deferred income i.
|
|
363 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait giderler |
prepaid expenses for next months i.
|
|
364 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek sözleşmesi fiyatı |
futures price i.
|
|
365 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek ay |
the ensuing month i.
|
|
366 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelirler |
income relating to future periods i.
|
|
367 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllar ihtiyacı stoklar |
inventories for need of future years i.
|
|
368 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllarda indirilecek kdv |
long-term vat deductible i.
|
|
369 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıl gelirleri |
deferred income i.
|
|
370 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelirler |
revenue collected in advance relevant to periods further than one year i.
|
|
371 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelirler ve gider tahakkukları |
income relating to future periods and expense accruals i.
|
|
372 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek bir dönemde elde edilmesi planlanan ve yapılması öngörülen harcamaları gösteren tablo |
budget i.
|
|
373 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yılara ait giderler |
prepaid expenses relevant to future years i.
|
|
374 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllarda indirilecek kdv |
deductible vat i.
|
|
375 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelir tahakkukları |
future income accruals i.
|
|
376 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait giderler |
prepaid expenses i.
|
|
377 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllar ihtiyacı stoklar |
other tangible assets i.
|
|
378 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek döneme ait masraf |
prepaid expense i.
|
|
379 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllarda indirilecek k.d.v. |
deductible vat in future years i.
|
|
380 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelirler |
accrued income i.
|
|
381 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait gelirler ve gider tahakkukları |
income relating to future months and expense accruals i.
|
|
382 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelir tahakkukları |
income accruals for coming years i.
|
|
383 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllarda indirilecek kdv |
vat carried forward for future years i.
|
|
384 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait giderler ve gelir tahakkukları |
long-term prepaid expenses and accrued income i.
|
|
385 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelirler |
long term deferred income i.
|
|
386 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelirler |
long-term deferred income i.
|
|
387 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek işlemleri sözleşmesi |
futures i.
|
|
388 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıla ertelenen terkin edilen kdv |
deferred vat to future years i.
|
|
389 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gelir ve gider toplamları |
revenue collected in advance and accrued expenses payable i.
|
|
390 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek döneme ait masraflar |
cost residue i.
|
|
391 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek döneme ait masraf |
deferred charges i.
|
|
392 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait giderler |
prepaid expenses for the following years i.
|
|
393 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıla ertelen veya terkin edilen k.d.v. |
vat deferred to following years i.
|
|
394 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek seneye aktarılan tahsisat |
continuing appropriation i.
|
|
395 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek işlemleri |
futures i.
|
|
396 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait gid-gelir tahakkuk |
prepaid expenses and accrued revenue receivables for next years i.
|
|
397 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait gelirler |
revenue collected in advance relevant to coming months i.
|
|
398 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait giderler |
provision for future expenses i.
|
|
399 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait giderler |
prepaid expense for the following months i.
|
|
400 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek aylara ait giderler |
prepaid expenses i.
|
|
401 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek yıllara ait giderler |
long-term prepaid expenses i.
|
|
402 |
Ticaret/Ekonomi |
gider tahakkukları ve gelecek dönem gelirleri |
accruals and deferred income i.
|
|
403 |
Ticaret/Ekonomi |
ıskontolu gelecek işlem fiyatı |
discounted future price i.
|
|
404 |
Ticaret/Ekonomi |
kısa ve uzun vadeli kredilerle ilgili olarak alınan kredilerin ve çıkarılmış menkul kıymetlerin (katılma intifa senedi dahil) kredi ve menkul kıymet türleri itibarıyla tahakkuk etmemiş gelecek döneme ilişkin faiz borçları tutarları |
amount of unaccured liabilities of interests for future periods related to short and long-term credits and bonds payable (including redeemed shares) i.
|
|
405 |
Ticaret/Ekonomi |
mal konusunda gelecek sözleşmeleri yapan aracı |
commodity broker i.
|
|
406 |
Ticaret/Ekonomi |
meydana gelecek borç |
contingent liability i.
|
|
407 |
Ticaret/Ekonomi |
opsiyon veya gelecek sözleşmeleri piyasalarında alıcı ve satıcıları karşılaştırmakla görevli ve işlemcilerin sorumluluklarını yerine getirmeyi garantileyen işletme |
clearing house i.
|
|
408 |
Ticaret/Ekonomi |
vadesi gelecek borç |
maturing liability i.
|
|
409 |
Ticaret/Ekonomi |
vadesi yakında gelecek borçlar |
current maturity i.
|
|
410 |
Ticaret/Ekonomi |
(gelecek dönemler için) performansa bağlı ek ödeme |
earn out payment i.
|
|
411 |
Ticaret/Ekonomi |
zaman serilerinde gelecek yıllara ait tahmin |
forecasting i.
|
|
412 |
Ticaret/Ekonomi |
gıda ürünlerini birden fazla birimden oluşacak ve birimi nispeten daha ucuza gelecek şekilde paketleme biçimi |
multipack i.
|
|
413 |
Ticaret/Ekonomi |
(sermaye, gelecek tarihli sözleşme veya yatırım) satın alım ve müteakip satış |
round turn i.
|
|
414 |
Ticaret/Ekonomi |
bir emtiaya ilişkin gelecek dönem fiyat tahmini |
stock-index futures i.
|
|
415 |
Ticaret/Ekonomi |
yakında gelecek (mal, ürün) |
to-arrive s.
|
|
416 |
Ticaret/Ekonomi |
vadesi gelecek |
maturing s.
|
|
417 |
Ticaret/Ekonomi |
gelecek ay içinde |
proximo expr.
|
|
Law |
|
418 |
Hukuk |
vasiyette bulunan kişi öldükten sonra işler hale gelecek olan vakıf |
testamentary trust i.
|
|
419 |
Hukuk |
gelecek olan |
forthcoming s.
|
|
Politics |
|
420 |
Siyasal |
gelecek için umut (washington eyaletinin sloganı) |
al-ki expr.
|
|
Technical |
|
421 |
Teknik |
organik maddelerle temas halinde meydana gelecek lekelenme |
staining in contact with organic material i.
|
|
422 |
Teknik |
dik dairesel silindirin çapraz kesitine karşılık gelecek şekilde şaft üzerine yerleştirilmiş eliptik doğrayıcı |
wobbler i.
|
|
423 |
Teknik |
yapay zeka ve teknolojik gelişmelerin köklü değişimlere yol açacağı varsayımsal gelecek |
singularity i.
|
|
424 |
Teknik |
yapay zeka ve teknolojik gelişmelerin köklü değişimlere yol açacağı varsayımsal gelecek |
technological singularity i.
|
|
425 |
Teknik |
bu yan yukarı gelecek |
this side up expr.
|
|
426 |
Teknik |
bu taraf yukarı gelecek |
this side up expr.
|
|
Computer |
|
427 |
Bilgisayar |
gelecek yıl |
next year i.
|
|
428 |
Bilgisayar |
gelecek çalışma zamanı |
next run time i.
|
|
429 |
Bilgisayar |
mac gelecek kullanım |
mac future use i.
|
|
430 |
Bilgisayar |
gelecek yedi gün |
next seven days expr.
|
|
Aeronautic |
|
431 |
Havacılık |
burnu dışarı gelecek şekilde |
nose-out expr.
|
|
432 |
Havacılık |
burnu içeri gelecek şekilde |
nose-in expr.
|
|
Marine |
|
433 |
Denizcilik |
gelecek sevkiyatlar |
forthcoming shipments i.
|
|
434 |
Denizcilik |
(işaret bayrağını) düşey düzlemden yatay düzleme ve sonra tekrar düşey düzleme gelecek şekilde sallamak |
dip f.
|
|
435 |
Denizcilik |
(geminin) bandırasını düşey düzlemden yatay düzleme ve sonra tekrar düşey düzleme gelecek şekilde sallamak |
dip f.
|
|
436 |
Denizcilik |
gemi çapanın tam üzerine gelecek şekilde çapa çekildi |
the anchor is apeak expr.
|
|
Medical |
|
437 |
Medikal |
gelecek endişesi |
future anxiety i.
|
|
Gastronomy |
|
438 |
Mutfak |
(çırpılmış bir karışımı) altı üstüne gelecek şekilde kaşık yardımı ile yavaşça başka malzemelerle karıştırmak |
fold f.
|
|
439 |
Mutfak |
dişe gelecek şekilde haşlanmış |
al dente s.
|
|
Physics |
|
440 |
Fizik |
kutupları yeryüzününkilere karşılık gelecek şekilde ayarlanmış küresel mıknatıs |
terrel i.
|
|
Biology |
|
441 |
Biyoloji |
canlı bir tohumda gelecek nesli oluşturacak tüm tohumların bulunduğunu savunan kuram |
encasement i.
|
|
442 |
Biyoloji |
bir genin canlının hayatta kalma şansını azaltmasına rağmen akrabalarına fayda getiriyorsa gelecek nesillere aktarılacağını ifade eden bir teori |
kin selection i.
|
|
443 |
Biyoloji |
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderiye ait |
medullar s.
|
|
444 |
Biyoloji |
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderi ile ilişkili |
medullar s.
|
|
445 |
Biyoloji |
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderiden oluşan |
medullar s.
|
|
446 |
Biyoloji |
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderiye ait |
medullary s.
|
|
447 |
Biyoloji |
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderi ile ilişkili |
medullary s.
|
|
448 |
Biyoloji |
sırtta bulunan ve yüzeyin altına batarak sinirdoku haline gelecek olan gelişmemiş dışderiden oluşan |
medullary s.
|
|
449 |
Biyoloji |
epitel hücrelerden meydana gelip kas sisteminin bir parçası haline gelecek olan |
myoepithelial s.
|
|
Biochemistry |
|
450 |
Biyokimya |
(çift sarmallı dna'nın) ikili dizilerini birer dizi haline gelecek şekilde ayırmak |
denature f.
|
|
Botanic |
|
451 |
Botanik |
gelecek zamanda |
everlasting pea i.
|
|
452 |
Botanik |
kenarları üst üste gelecek şekilde katlı olan (yaprak, taç yaprak) |
obvolute s.
|
|
Agriculture |
|
453 |
Tarım |
gelecek yılın ekimi için hasattan saklanan tahıl tohumu |
seed grain i.
|
|
454 |
Tarım |
(alttaki toprak üste gelecek şekilde) sabanla sürmek |
turn f.
|
|
Literature |
|
455 |
Edebiyat |
son vurgusu sondan üçüncü heceye denk gelecek şekilde zengin kafiye içeren |
sdrucciola s.
|
|
Linguistics |
|
456 |
Dilbilim |
gelecek zaman kipi |
the future i.
|
|
457 |
Dilbilim |
basit gelecek |
simple future i.
|
|
458 |
Dilbilim |
gelecek zaman |
future i.
|
|
459 |
Dilbilim |
gelecek zaman |
simple future i.
|
|
460 |
Dilbilim |
geçmişte gelecek |
future in the past i.
|
|
461 |
Dilbilim |
gelecek zamanda süreklilik |
future continuous tense i.
|
|
462 |
Dilbilim |
gelecek zaman |
the future tense i.
|
|
463 |
Dilbilim |
gelecek zaman |
future tense i.
|
|
464 |
Dilbilim |
gereklilik veya hazırlık bildiren, edilgen yapıda gelecek zaman ortacı görevi gören latince sıfat |
gerundive i.
|
|
465 |
Dilbilim |
(kelimeyi, ifadeyi veya dili) özellikle yazım bakımından yunancaya uygun hale gelecek şekilde değiştirmek |
grecise f.
|
|
466 |
Dilbilim |
(kelimeyi, ifadeyi veya dili) özellikle yazım bakımından yunancaya uygun hale gelecek şekilde değiştirmek |
grecize f.
|
|
467 |
Dilbilim |
(çekimli fiil, ortaç, gelecek veya geniş zaman) s ile çekimlenen |
sigmatic s.
|
|
History |
|
468 |
Tarih |
(hanedan armalarında) çapraz gelecek şekilde |
bendwise zf.
|
|
469 |
Tarih |
(hanedan armalarında) çapraz gelecek şekilde |
bendways zf.
|
|
Religious |
|
470 |
Dini |
gelecekte kurtarıcı olarak dünyaya gelecek olan buda |
maitreya [sanskrit] i.
|
|
471 |
Dini |
kişinin hataları sonucu ileride başına gelecek karşılık |
retribution i.
|
|
472 |
Dini |
tanrı'nın meydana gelecek tüm olayları önceden belirlediğini öne süren bir öğreti |
preordination i.
|
|
Military |
|
473 |
Askeri |
gelecek nokta |
predicted position i.
|
|
474 |
Askeri |
gelecek nokta |
set-forward point i.
|
|
475 |
Askeri |
gelecek nokta |
future position i.
|
|
476 |
Askeri |
gelecek mevkii |
prediction position i.
|
|
477 |
Askeri |
gelecek noktaya atış |
track off i.
|
|
478 |
Askeri |
gelecek nokta hesaplama cihazı |
predicted position device i.
|
|
479 |
Askeri |
mevcut veya gelecek stoktan ikmal |
supply from stock in hand or due-in i.
|
|
Sport |
|
480 |
Spor |
elin tersi öne gelecek şekilde yapılan vuruş |
backhand i.
|
|
481 |
Spor |
paralel barların ucunda yapılan, kişinin çenesi barların hizasına gelecek kadar kollarını büktüğü ve sonrasında düzleştirip kendini yukarı doğru kaldırdığı bir jimnastik egzersizi |
dip i.
|
|
482 |
Spor |
topun üst kısmına gelecek şekilde vuruş yapmak |
top f.
|
|
483 |
Spor |
beyzbolda topu kale levhasının kenarına gelecek ve sayıyla sonuçlanacak şekilde yollamak |
paint the black f.
|
|
484 |
Spor |
paralel barların ucunda, çeneyi barların hizasına gelecek kadar kolları büktükten sonra düzleştirip kendini yukarı doğru kaldırmak |
dip f.
|
|
485 |
Spor |
(oyunda) sırası gelecek şekilde |
in zf.
|
|
Basketball |
|
486 |
Basketbol |
seyircinin gözüne hoş gelecek oyun ve atışları yapan oyuncu |
fancy dan i.
|
|
Wagering |
|
487 |
Bahisçilik |
at yarışında birinci ikinci ve üçüncü gelecek atları sırasıyla doğru bilme üzerine yapılan bahis |
triple i.
|
|
488 |
Bahisçilik |
bir bahisten gelecek paranın otamatikman başka bir bahse yatırılması |
any to come i.
|
|
489 |
Bahisçilik |
yarışmada 1inci 2inci ve 3üncü gelecek kişileri doğru bilme ve sıralamayı doğru bilme üzerine yapılan bahis |
trifecta i.
|
|
490 |
Bahisçilik |
yarışmada 1inci 2inci ve 3üncü gelecek kişileri doğru bilme üzerine yapılan bahis |
tiercé i.
|
|
491 |
Bahisçilik |
yarışmada 1inci 2inci ve 3üncü gelecek kişileri doğru bilme üzerine yapılan bahis |
tricast i.
|
|
Cinema |
|
492 |
Sinema |
gelecek program |
trailer i.
|
|
Bookbindery |
|
493 |
Ciltçilik |
(iki kitap) birinin ön tarafı diğerinin sırtına denk gelecek şekilde ciltlenen |
dos-à-dos s.
|
|
Printery |
|
494 |
Matbaa |
açıldığında içeriği dış tarafına denk gelecek şekilde basılmış kitap |
throw-out i.
|
|
Abbreviation |
|
495 |
Kısaltma |
bu taraf yukarı gelecek |
tsu (this side up) expr.
|
|
Archaic |
|
496 |
Eski Kullanım |
gelecek vadeden durum |
towardliness i.
|
|
497 |
Eski Kullanım |
gelecek vadeden |
towardly s.
|
|
498 |
Eski Kullanım |
gelecek zamanda |
hereafter s.
|
|
Modern Slang |
|
499 |
Modern Argo |
gelecek dönem/sömestr |
aglasem [hindi english] i.
|
|
500 |
Modern Argo |
sonsuz geçmiş ve gelecek |
aeviternity i.
|
|