giderek - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

giderek



"giderek" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 6 sonuç

Türkçe İngilizce
General
giderek by degrees zf.
giderek gradually zf.
giderek ever zf.
giderek e'er zf.
giderek slowly zf.
giderek edgingly zf.

"giderek" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 241 sonuç

Türkçe İngilizce
General
giderek büyüyen problem a growing problem i.
(giderek) artan kanıt growing evidence i.
giderek tükenme gradual depletion i.
giderek azalma declining steadily i.
giderek kötüleşme getting worse i.
giderek yok olma fadeout i.
giderek yok olma fade-out i.
bir binicinin diğerinin hemen arkasından ve belirli bir tarafından giderek üçüncü bir binicinin sarsılmadan geçmesini engelleme taktiği box i.
giderek artan büyüklükte, iç içe geçen kutular chinese boxes i.
her şeyin kötüleştiği ve evrenin giderek bozulduğu inancı deteriorism i.
giderek azalma dwindling away i.
(hanedan armalarında) ayın giderek büyümesi increment i.
ayın giderek büyümesi increscence i.
resimde gölgenin giderek ışıkla karıştığı alan penumbra i.
hızla giderek alınan menzil soar i.
giderek gelişen kimse stairstep i.
giderek gelişen kimse stair-step i.
giderek küçülmek dwindle f.
duygularını giderek doruğa çıkarmak work up f.
giderek varmak (bir yere) work up to f.
giderek yavaşlamak wind down f.
giderek artmak gradually increase f.
giderek artmak climax f.
(ay) giderek büyümek wax f.
giderek azalmak gradually decrease f.
giderek irileşmek be getting bigger and bigger f.
giderek büyümek be getting bigger and bigger f.
önden giderek yolu göstermek lead the way f.
(ses) giderek azalmak fade f.
(yaşamsal bir şeyi) giderek kaybetmek bleed f.
yaşlı nüfusu giderek artmak grey f.
giderek çekici hale gelmek grow (on) f.
giderek ilgi çekici olmak grow (on) f.
giderek çekici hale gelmek grow (upon) f.
giderek ilgi çekici olmak grow (upon) f.
giderek geliştirmek compile f.
giderek azaltmak peak f.
giderek azalmak fine f.
(daha sonra internetten alınacak ürünler için) mağazaya giderek ürünleri incelemek showroom f.
giderek artan ever increasing s.
giderek artan cumulative s.
giderek artan ever-increasing s.
giderek genişleyen ever expanding s.
görülme sıklığı giderek artan increasing in prevalence s.
giderek artan growing s.
giderek artan increasing s.
giderek daralan ever-narrowing s.
giderek artan addititious s.
giderek çoğalan multiplying s.
giderek kötüleşen downhill s.
eğimi giderek azalan declivous s.
giderek kapanan still-closing s.
(rüzgar) giderek sertleşen strengthening s.
merkeze giderek afferently zf.
giderek daha çok increasingly zf.
hızla giderek at speed zf.
serbest giderek (by) freewheeling zf.
giderek artan bir şekilde increasingly zf.
giderek artan oranda increasingly zf.
giderek artan oranda ever-increasingly zf.
geriye doğru giderek regressively zf.
rahvan giderek amblingly zf.
yitip giderek mancando zf.
yitip giderek mancante zf.
at sırtında giderek horseback zf.
geriye doğru giderek retrogradingly zf.
oraya buraya giderek on the road zf.
unutulup giderek into the discard zf.
iyiye giderek flourishingly zf.
rahatça akıp giderek flowingly zf.
farklı yönlere giderek scatteringly zf.
yan yan giderek sidlingly zf.
sola giderek sinister zf.
sola giderek sinisterwise zf.
sola giderek sinistrally zf.
sola giderek sinistrorsally zf.
ileri giderek from strength to strength expr.
Phrasals
geriye giderek çıkmak back out f.
burnunun ucuna/yönünde giderek çıkmak nose something out f.
burnunun ucuna/yönünde giderek çıkmak nose something out of something f.
bir şeyi başka bir şeyin üzerinden giderek yapmak fashion (something) after (something else) f.
bir şeyi başka bir şeyin üzerinden giderek yapmak fashion (something) on (something else) f.
bir şeyi başka bir şeyin üzerinden giderek yapmak fashion something on something f.
(biri) tarafından giderek takdir edilmek grow upon (someone or something) f.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow upon (someone or something) f.
(biri) tarafından giderek takdir edilmek grow on (someone or something) f.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow on (someone or something) f.
giderek artmak pile on f.
giderek büyümek pile on f.
giderek artmak pile onto f.
giderek büyümek pile onto f.
giderek küçültmek whittle away at (something) f.
giderek kaybolmak phase out of (something) f.
giderek'-e doğru gelişmek build up to f.
giderek'-e doğru tırmanmak build up to f.
giderek büyüyüp (bir şey) haline gelmek build up to f.
giderek büyüyüp (bir şey) halini almak build up to f.
giderek (bir noktaya) doğru gelişmek build up to (something) f.
giderek (bir noktaya) doğru tırmanmak build up to (something) f.
giderek büyüyüp (bir şey) haline gelmek build up to (something) f.
giderek büyüyüp (bir şey) halini almak build up to (something) f.
giderek/yavaş yavaş (farklı bir görünüme, renge, ışığa) bürünmek fade into f.
(bir şey) üzerinden giderek (başka bir şey) yapmak fashion (something) into (something else) f.
-in üzerinden giderek yapmak fashion on f.
(biri) tarafından giderek takdir edilmek grow upon (one) f.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow upon (one) f.
(biri) tarafından giderek takdir edilmek grow on (one) f.
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek grow on (one) f.
(biriyle/bir şeyle) giderek bağları kopmak grow away from (someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle) ilişkisi giderek bozulmak grow away from (someone or something) f.
(biriyle/bir şeyle) duygusal bağı giderek zayıflamak/kopmak grow away from (someone or something) f.
giderek güzelleşmek grow on f.
giderek hoş bir hal almak grow on f.
giderek kabul edilebilir bir hale gelmek grow on f.
giderek güzelleşmek grow upon f.
giderek hoş bir hal almak grow upon f.
giderek kabul edilebilir bir hale gelmek grow upon f.
(bir şeyi) giderek keşfetmeye/anlamaya başlamak home in on (something) f.
giderek kesinleşmek/belirginleşmek loom up f.
giderek kaybolmak phase out of f.
(aracı) geri geri giderek çıkartmak back out f.
(birinden/bir şeyden) giderek/yavaş yavaş uzaklaşmak sidle away (from someone or something) f.
(bir şeyi) giderek aklına sokmak wed (one) to (something) f.
(bir şeyin) üzerine giderek/üzerinde çalışarak uzmanlaşmak work on (something) f.
giderek (bir şeye) doğru gelişmek work up to (something) f.
giderek (bir şeye) doğru tırmanmak work up to (something) f.
Phrases
giderek artan kanıtlar growing body of evidence i.
şansı/talihi yaver giderek by guess and by God expr.
(kadınlar için) çocuk yapma vaktinin giderek azalması (the) clock is ticking expr.
(kadınlar için) çocuk yapma vaktinin giderek azalması biological clock is ticking expr.
baskı giderek artarken with pressure mounting expr.
giderek kötüleşen getting worse expr.
sayıları giderek artan borçlular a growing number of borrowers expr.
(giderek) artan sayıda borçlu a growing number of borrowers expr.
(giderek) artan sayıda kişi a growing number of people expr.
(giderek) artan sayıda çalışma/araştırma a growing number of studies expr.
ve giderek artıyor/azalıyor and counting expr.
ve giderek de yükseliyor and counting expr.
Colloquial
giderek/gittikçe (bir şey yapar) olmak grow to (do something) f.
giderek başarılı olmuş up, up, and away s.
bitip giderek kerflooey zf.
giderek daha hızlı faster and faster zf.
giderek gelişen on the up and up expr.
giderek başarılı olan on the up and up expr.
giderek/git gide gözden kaybolmak going, going, gone expr.
Idioms
protestanlık öğretilerini yerine getiren fakat giderek daha politikleştirilmesi ve daha fazla muhafazakarlıkla ilişkilendirilmesi sebebiyle protestan olarak anılmaktan kaçınan kimse exvangelical i.
bilgisayar yazılımının/sisteminin giderek eskimesi/yavaşlaması software entropy i.
bilgisayar yazılımının/sisteminin giderek güncelliğini yitirmesi software entropy i.
bilgisayar yazılımının/sisteminin giderek eskimesi/yavaşlaması software rot i.
bilgisayar yazılımının/sisteminin giderek güncelliğini yitirmesi software rot i.
birinin üstüne giderek onu sinirlendirmeye çalışmak poke the bear f.
birinin üstüne giderek onu sinirlendirmeye çalışmak poke a bear f.
giderek kötüleşmek go to hell in a handbasket f.
giderek kötüleşmek go to hell in a bucket f.
giderek daha kötü bir hal almak go to hell in a handbasket f.
giderek daha kötü bir hal almak go to hell in a bucket f.
ayık kalmakta giderek zorlanmak fade fast f.
bilincini açık tutmakta giderek zorlanmak fade fast f.
bir şeyin başlangıç dönemini yoğun olacak ve giderek yoğunluğu azalacak şekilde planlamak front load f.
giderek kabul görmek make ground f.
(birinin) üstüne giderek/sıkıştırarak davranışlarını düzeltmesini sağlamaya çalışmak make things hot for (one) f.
(tekne) başka bir tekneyle aynı rotada giderek rota değişimi yapmak hold tack with f.
giderek kötüleşmek be downhill all the way f.
giderek kolaylaşmak be downhill all the way f.
giderek daha başarılı olmak be on the up and up f.
giderek/gittikçe (bir şey yapar) olmak grow to do f.
'-in üstüne giderek/sıkıştırarak davranışlarını düzeltmesini sağlamaya çalışmak make it hot for f.
birinin üstüne giderek/sıkıştırarak davranışlarını düzeltmesini sağlamaya çalışmak make it hot for somebody f.
(birinin) üstüne giderek/sıkıştırarak davranışlarını düzeltmesini sağlamaya çalışmak make it warm for (one) f.
(birinin) üstüne giderek/sıkıştırarak davranışlarını düzeltmesini sağlamaya çalışmak make things warm for (one) f.
giderek yaşlanmak not be getting any younger f.
giderek tepki göstermek vote with feet f.
bir yerden ayrılarak/giderek tepki göstermek vote with your feet f.
hoşuna giderek to one's amusement zf.
giderek kötüleşen all downhill from here expr.
giderek kolaylaşan all downhill from here expr.
giderek başarılı olan on the up expr.
giderek gelişen on the up expr.
giderek gelişen on the upgrade expr.
giderek daha kötü bir hal alma to hell in a handbasket expr.
giderek kötüleşme to hell in a handbasket expr.
Trade/Economic
denetimi ilgili işletmeye giderek yapan kişi field auditor i.
evin satın alınmasından sonra aylık ödemeleri ilk yıllarda düşük daha sonra sonra giderek artan ipotek graduated payment mortgage i.
giderek globalleşen dünya increasingly globalized world i.
içinde giderek izleme prosedürü walk-through procedure i.
giderek artan ever-increasing s.
giderek güçlenen strengthening s.
giderek değerlenen strengthening s.
Politics
herhangi bir seçmenin ön seçim sandığına giderek istediği aday adayına oy verebildiği önseçim open primary i.
ticaretin giderek artması progressive expansion of the trade i.
Industry
giderek daha karlı hale gelen işletme growth industry i.
giderek daha popüler hale gelen alan veya faaliyet growth industry i.
Insurance
primin sonraki yıllarda giderek indirildiği hayat poliçesi reduction of premium policy i.
Technical
merkezkaçompaların giderek büyüyen mahfazası volute chamber i.
volut veya giderek genişleyen hücreli difüzörsüz merkezkaç bir pompa volute pump i.
sinyalin yeryüzünden uzay aracına giderek başlangıç noktasına geri dönme süresi round-trip light time i.
bir ucu giderek küçülmek taper f.
fitili erimiş balmumu ve giderek büyüyen delikler içinden geçirerek (mum) yapmak draw f.
Telecom
giderek sönen dalganın bulunduğu alan evanescent field i.
Architecture
yapı öğesinin giderek incelmesi diminution i.
Marine
(gemi) fazla giderek durulacak yeri kaçırmak overrun f.
bir karaya doğru bir karadan uzağa giderek off and on zf.
bir karaya doğru bir karadan uzağa giderek off-and-on zf.
alabildiğine orsa giderek on a wind zf.
Medical
giderek artan bir toplum sağlığı sorunu an increasing public health problem i.
Anatomy
sola giderek sinistrad zf.
Pathology
kas gruplarının klonusu ve giderek ağırlaşan mental bozulma ile karakterize edilen kalıtımsal bir epilepsi myoclonus epilepsy i.
(vücut bölümü) giderek zayıflama işlevini yitirme symptosis i.
giderek zayıflayan symptotic s.
Statistics
giderek küçülen dwindling s.
giderek azalan dwindling s.
Biology
distal uca doğru giderek kalınlaşan clavated s.
Biochemistry
aşamalı giderek bozunma degradation i.
Marine Biology
giderek bozunma degradation i.
Astronomy
ayın giderek büyüyen görünümü increscent i.
(ay) giderek büyümek increase f.
(ay) giderek büyüyen increscent s.
(ay) uçları sola dönük şekilde giderek büyüyen increscent s.
Botanic
giderek zararlı hale gelerek bitkiyi içten içe öldüren hastalık decline disease i.
Fishery
küçük bir tekneyle önden giderek balık sürülerinin ağ kurulurken kaçmalarını önleyen mürettebat üyesi driver i.
Education
ipucunun giderek arttırılmasıyla öğretim least to most prompting i.
ipucunun giderek azaltılmasıyla öğretim most to least prompting i.
ipucunun giderek arttırılmasıyla öğretim system of least prompt i.
ipucunu giderek azaltma yöntemi system of most prompt i.
eton college akademisyenlerinin üç yılda bir bath yolu yakınlarındaki bir tepeye giderek buradan geçenlerden okul için bağış topladıkları eski bir gelenek montem i.
eksik ve yanlışları giderek remedially zf.
Literature
(homer'in yolundan giderek truva savaşı ve kahramanları konusunu ele alan) epik şairler cyclic poets i.
Geography
dünya etrafında doğuya doğru giderek kazanılan takvim günü gained day i.
Military
nesnenin menzilini arka arkaya ve giderek yükselen kısa atışlar yaparak tespit etmek range f.
Sport
(atletizm müsabakası) hızı giderek artan örgütlü bir grup tezahüratı locomotive i.
Football
(ingiltere'de) maçlara pahalı gündelik giysilerle giderek kavga çıkaran genç erkek casual i.
topun rakip gol alanına giderek rakibin hakimiyetinde ölü hale gelmesi ile elde edilen skor rouge or single point i.
Music
giderek sessizleşerek kaybolan perdendosi s.
giderek hızlanan stretto s.
Printery
giderek incelen boru biçimli giriş kanalı tapered inlet manifold i.
Abbreviation
yitip giderek manc zf.
Archaic
karanlıkta giderek dark zf.
yanından geçip giderek through one's sides zf.
Slang
giderek artan öfke burn i.
(nüfus) giderek latinleşmek brown f.
Anthropology
ata ile giderek artan benzerlik saturation i.