|
Kategori |
Türkçe |
İngilizce |
|
Common Usage |
|
1 |
Yaygın Kullanım |
kendi kendine |
by himself zf.
|
|
Tom said he just wanted to spend some time by himself.
Tom biraz kendi kendine kalmak istediğini söyledi.
More Sentences
|
2 |
Yaygın Kullanım |
kendi kendine |
by itself zf.
|
|
We are relying on it developing by itself up to 2004.
Direktifin 2004 yılına kadar kendi kendine gelişeceğine güveniyoruz.
More Sentences
|
General |
|
3 |
Genel |
kendi kendine gülme |
chuckle i.
|
|
Tom chuckled to himself.
Tom kendi kendine güldü.
More Sentences
|
4 |
Genel |
kendine güven |
confidence i.
|
|
Tom has a lot of confidence.
Tom'un kendine güveni çok fazla.
More Sentences
|
5 |
Genel |
kendine özgülük |
individuality i.
|
|
Individuality is very important in the West.
Kendine özgülük Batıda çok önemlidir.
More Sentences
|
6 |
Genel |
kendine mal etme |
appropriation i.
|
|
Cultural appropriation isn't a thing.
Kültürel kendine mal etme diye bir şey yoktur.
More Sentences
|
7 |
Genel |
kendine güven |
self-confidence i.
|
|
Before the First World War, our continent was characterised by optimism, self-confidence and faith in the future.
Birinci Dünya Savaşı'ndan önce kıtamız iyimserlik, kendine güven ve geleceğe olan inançla karakterize ediliyordu.
More Sentences
|
8 |
Genel |
kendi kendine yardım |
self-help i.
|
|
We realise that aid has to act as an incentive and help bridge the way to self-help.
Yardımın bir teşvik unsuru olması ve kendi kendine yardıma giden yolda köprü vazifesi görmesi gerektiğinin farkındayız.
More Sentences
|
9 |
Genel |
kendine güven |
self-reliance i.
|
|
The great thing about trade is that it brings self-reliance; trade brings opportunities for jobs and for investments.
Ticaretin en güzel yanı kendine güven getirmesidir; ticaret iş ve yatırım fırsatları getirir.
More Sentences
|
10 |
Genel |
kendine acıma |
self-pity i.
|
|
Tom didn't have time for self-pity.
Tom'un kendine acımak için zamanı yoktu.
More Sentences
|
11 |
Genel |
kendine saygı |
self-respect i.
|
|
Don't you have any self-respect?
Sizin hiç kendinize saygınız yok mu?
More Sentences
|
12 |
Genel |
kendine saygı |
pride i.
|
|
Her pride drove her to resign.
Kendine saygısı onu istifa etmeye itti.
More Sentences
|
13 |
Genel |
kendine gelmek |
regain consciousness f.
|
|
Tom lapsed into a coma and didn't regain consciousness.
Tom komaya girdi ve bir daha kendine gelemedi.
More Sentences
|
14 |
Genel |
kendine mal etmek |
appropriate f.
|
|
The insurance companies will not immediately be able to appropriate this large market for themselves.
Sigorta şirketleri bu büyük pazarı hemen kendilerine mal edemeyecekler.
More Sentences
|
15 |
Genel |
kendine hakim olmak |
remain calm f.
|
|
All right, everyone, remain calm.
Pekala, millet, kendinize hakim olun.
More Sentences
|
16 |
Genel |
kendine çekmek |
attract f.
|
|
She definitely is going to attract people with her nice figure.
Güzel fiziğiyle kesinlikle insanları kendine çekecek.
More Sentences
|
17 |
Genel |
kendine gelmek |
recover consciousness f.
|
|
He has not yet recovered consciousness.
O henüz kendine gelmedi.
More Sentences
|
|
18 |
Genel |
kendine güvenmek |
feel confident f.
|
|
It may be hard to feel confident and qualified, too.
Kendine güvenmek ve vasıflı hissetmek de zor olabilir.
More Sentences
|
19 |
Genel |
kendine inanmak |
believe in yourself f.
|
|
No one will believe in you until you believe in yourself.
Siz kendinize inanmazsanız kimse size inanmaz.
More Sentences
|
20 |
Genel |
kendine çekmek |
draw f.
|
|
The art exhibition drew a considerable crowd.
Sanat sergisi hatırı sayılır bir kalabalığı kendine çekti.
More Sentences
|
21 |
Genel |
kendine güvenen |
confident s.
|
|
I am confident we will get a strong majority for this tomorrow and it is absolutely right that we should.
Yarın bunun için güçlü bir çoğunluk elde edeceğimize dair kendime güveniyorum ve kesinlikle doğru olacaktır.
More Sentences
|
22 |
Genel |
kendine çok güvenen |
overconfident s.
|
|
Tom was overconfident.
Tom kendine çok güvenendi.
More Sentences
|
23 |
Genel |
kendine fazla güvenen |
overconfident s.
|
|
Don't be overconfident.
Kendine fazla güvenme.
More Sentences
|
Common Usage |
|
24 |
Yaygın Kullanım |
kendine mahsus |
unique s.
|
|
25 |
Yaygın Kullanım |
kendi kendine |
by herself zf.
|
|
26 |
Yaygın Kullanım |
kendi kendine |
by oneself zf.
|
|
27 |
Yaygın Kullanım |
kendi kendine |
on one's own zf.
|
|
General |
|
28 |
Genel |
kendine bağlama |
enchaining i.
|
|
29 |
Genel |
kendi kendine zarar verme |
self destruction i.
|
|
30 |
Genel |
kendine dönük grup çalışması |
self directed group work i.
|
|
31 |
Genel |
kendine güvenme |
assurance i.
|
|
32 |
Genel |
bir bölgenin özgün kendine has hayvan yaşamı |
fauna i.
|
|
33 |
Genel |
kendine maletme |
seizin i.
|
|
34 |
Genel |
kendine maletme |
seisin i.
|
|
35 |
Genel |
kendine güvenmeyiş |
self distrust i.
|
|
36 |
Genel |
kendine işkence |
self torture i.
|
|
37 |
Genel |
kendine hakim olma |
overturning i.
|
|
|
38 |
Genel |
kendine değme noktası |
tacnode i.
|
|
39 |
Genel |
kendine katma |
absorption i.
|
|
40 |
Genel |
kendine bağlama |
enchainment i.
|
|
41 |
Genel |
kendine güven |
assurance i.
|
|
42 |
Genel |
kendi kendine yardım teknikleri |
self help techniques i.
|
|
43 |
Genel |
oyuncunun kendi kendine yaptığı konuşma |
soliloquy i.
|
|
44 |
Genel |
kendine fazla güvenme |
aplomb i.
|
|
45 |
Genel |
kendine mal etme |
embezzling i.
|
|
46 |
Genel |
kendi kendine oral seks yapma |
autofellatio i.
|
|
47 |
Genel |
kendine güvensizlik |
diffidence i.
|
|
48 |
Genel |
kendine bağlı bireylere karşı babanın çocuğuna davrandığ (devletin/hükümetin/bir kuruluşun/patronun) |
paternalism i.
|
|
49 |
Genel |
kendine güvenme |
aplomb i.
|
|
50 |
Genel |
kendine hakim olamama |
incontinence i.
|
|
51 |
Genel |
kendine hakim olma |
overspilling i.
|
|
52 |
Genel |
kendi kendine döllenme |
self pollination i.
|
|
53 |
Genel |
kendine hayranlık |
egotism i.
|
|
54 |
Genel |
kendine güvenme |
self reliance i.
|
|
55 |
Genel |
kendine bağlama |
enamoring i.
|
|
56 |
Genel |
kendine saygı |
self esteem i.
|
|
57 |
Genel |
kendi kendine konuşma |
soliloquy i.
|
|
58 |
Genel |
kendine başvurma |
self reference i.
|
|
59 |
Genel |
kendine bağlama |
enamouring i.
|
|
60 |
Genel |
kendine bağlama |
enthrallment i.
|
|
61 |
Genel |
kendine işkence |
self torment i.
|
|
62 |
Genel |
kendi kendine gerçekleştirme |
self realization i.
|
|
63 |
Genel |
kişinin cinsel yönden kendine ilgi duyması |
autosexuality i.
|
|
64 |
Genel |
kendine güvenme |
overconfidence i.
|
|
65 |
Genel |
kişinin cinsel yönden kendine ilgi duyması |
autoeroticism i.
|
|
66 |
Genel |
kendine düşkünlük |
self indulgence i.
|
|
67 |
Genel |
kendine hakim olma |
owning i.
|
|
68 |
Genel |
kendine layık olmayan bir işte kullanma (yeteneğini vb'ni) |
prostitution i.
|
|
69 |
Genel |
kendine güven |
aplomb i.
|
|
70 |
Genel |
kendine fazla güvenme |
overconfidence i.
|
|
71 |
Genel |
kendi kendine telkin |
autosuggestibility i.
|
|
72 |
Genel |
kendi kendine söylenen |
grump i.
|
|
73 |
Genel |
kendine hakim olma |
self control i.
|
|
74 |
Genel |
(devletin/hükümetin/bir kuruluşun/patronun) kendine bağlı bireylere karşı babanın çocuğuna davrandığı gibi davranması |
paternalism i.
|
|
75 |
Genel |
kendi kendine öğrenme |
self learning i.
|
|
76 |
Genel |
bireyin kendi kendine verdiği söz |
personal commitment i.
|
|
77 |
Genel |
kendine hakimiyet |
composure i.
|
|
|
78 |
Genel |
kendine saygı |
self-worth i.
|
|
79 |
Genel |
kendine güven |
self-assurance i.
|
|
80 |
Genel |
kendi kendine zarar verme |
self-destruction i.
|
|
81 |
Genel |
kendi kendine döllenme |
self-pollination i.
|
|
82 |
Genel |
kendine yükleme |
self-attribution i.
|
|
83 |
Genel |
kendine dönük grup çalışması |
self-directed group work i.
|
|
84 |
Genel |
kendi kendine sertlik verme |
self-annealing i.
|
|
85 |
Genel |
kendi kendine yapabilir |
self-efficacy i.
|
|
86 |
Genel |
kendi kendine acıma |
self-pity i.
|
|
87 |
Genel |
kendine hakim olma |
self-restraint i.
|
|
88 |
Genel |
kendi kendine algılayış |
self-perceiving i.
|
|
89 |
Genel |
kendi kendine algılama |
self-perceiving i.
|
|
90 |
Genel |
kendine hakim olma |
self-control i.
|
|
91 |
Genel |
kendi kendine telkin |
self-command i.
|
|
92 |
Genel |
kendi kendine uyanış |
self-awakening i.
|
|
93 |
Genel |
konuşmasında veya yazısında ünlü isimlerden bahsedip kendine paye çıkarma |
name-dropping i.
|
|
94 |
Genel |
kendi kendine tapma |
self-worship i.
|
|
95 |
Genel |
kendine yetme |
self-sufficiency i.
|
|
96 |
Genel |
kendi kendine hakimiyet |
self-command i.
|
|
97 |
Genel |
kendine hakim olma |
self-possession i.
|
|
98 |
Genel |
kendine hakimiyet |
self-control i.
|
|
99 |
Genel |
kendi kendine yetme |
self-help i.
|
|
100 |
Genel |
kendine kılavuzluk eden öğrenme araçları |
self-guided learning tools i.
|
|
101 |
Genel |
kendi kendine abartma |
self-aggrandizement i.
|
|
102 |
Genel |
kendi kendine doğrulama |
self-validating i.
|
|
103 |
Genel |
kendine özgü yapı |
unique structure i.
|
|
104 |
Genel |
kendine özgü yapı |
distinctive structure i.
|
|
105 |
Genel |
kendi kendine belgelendirme |
self-certificating i.
|
|
106 |
Genel |
kendi kendine belgelendirme |
self-certification i.
|
|
107 |
Genel |
kendi kendine rapor etme |
self-report i.
|
|
108 |
Genel |
kendine özgü |
one of a kind i.
|
|
109 |
Genel |
kendine özgü yöntem |
unique method i.
|
|
110 |
Genel |
kendine özgü yöntem |
distinctive method i.
|
|
111 |
Genel |
kendine has özellik |
idiosyncrasy i.
|
|
112 |
Genel |
bir yerin kendine özgü atmosferi |
genius loci i.
|
|
113 |
Genel |
kendine özgü/has (özellik) |
stylemark i.
|
|
114 |
Genel |
kendine özgü/has (özellik) |
earmark i.
|
|
115 |
Genel |
kendine özgü/has (özellik) |
trademark i.
|
|
116 |
Genel |
kendine özgü/has (özellik) |
hallmark i.
|
|
117 |
Genel |
kendine gelme |
recovering i.
|
|
118 |
Genel |
kendi kendine hakim olma |
ascesis i.
|
|
119 |
Genel |
kendine hakim olamama |
self-abandonment i.
|
|
120 |
Genel |
kendine güven duygusu |
self-confidence i.
|
|
121 |
Genel |
kendine bakım |
self care i.
|
|
122 |
Genel |
kişinin kendine ayırdığı zaman |
me-time i.
|
|
123 |
Genel |
kendine dönük/yönelik |
involutory i.
|
|
124 |
Genel |
kendine duyduğun saygı |
self-esteem i.
|
|
125 |
Genel |
kendine güven |
assertiveness i.
|
|
126 |
Genel |
kendine güven |
assuredness i.
|
|
127 |
Genel |
kendine çok güvenme |
assurance i.
|
|
128 |
Genel |
kendine maletme |
arrogation i.
|
|
129 |
Genel |
ahlak sorunlarını kendine göre yorumlayan kimse |
casuist i.
|
|
130 |
Genel |
kendine aşırı güvenme |
cockiness i.
|
|
131 |
Genel |
kendi kendine şekillenen/şekil alan kum |
self-sculpting sand i.
|
|
132 |
Genel |
kendine güvensizlik |
lack of self-confidence i.
|
|
133 |
Genel |
kendine tapma |
autotheism i.
|
|
134 |
Genel |
kendine tapma |
self-worship i.
|
|
135 |
Genel |
kendine özgü (özgün) karakter/özellik/stil |
spin i.
|
|
136 |
Genel |
kendine yabancılaşma |
self-alienation i.
|
|
137 |
Genel |
kendine hükmetme |
self-domination i.
|
|
138 |
Genel |
kendine bağlama |
enthralment i.
|
|
139 |
Genel |
kendi kendine abartma |
self-aggrandisement i.
|
|
140 |
Genel |
kendine inanç |
self-belief i.
|
|
141 |
Genel |
kendine hakim olma |
self mastery i.
|
|
142 |
Genel |
kendi kendine üretim |
self production i.
|
|
143 |
Genel |
kişinin kendine hayranlık duyması |
self-adulation i.
|
|
144 |
Genel |
kendine özgü bir halkın parçası olmanın birleştiriciliği |
peoplehood i.
|
|
145 |
Genel |
kendine yönelik şefkat |
self-compassion i.
|
|
146 |
Genel |
kendine kasten zarar verme |
self-sabotage i.
|
|
147 |
Genel |
kendine yabancılaşma |
self-estrangement i.
|
|
148 |
Genel |
kendine katma |
absorbition i.
|
|
149 |
Genel |
atın ön ayaklarını yerden kaldırırarak eşit biçimde kendine toplaması ve yere değmeden ileri doğru sıçraması |
courbette i.
|
|
150 |
Genel |
kendine gelme |
recollectedness i.
|
|
151 |
Genel |
kendine gösterilen şiddete direnmek için güç kullanmayan kimse |
nonresistant i.
|
|
152 |
Genel |
kendine özgü doğasını verme |
naturing i.
|
|
153 |
Genel |
kendine acı çektirme |
self-laceration i.
|
|
154 |
Genel |
bir şeyi kendine uydurma |
tuning i.
|
|
155 |
Genel |
kendine has özellik |
twist i.
|
|
156 |
Genel |
kişinin kendi kendine koyduğu son teslim tarihi |
self-imposed deadline i.
|
|
157 |
Genel |
başkasına ait şeyleri kendine mal eden kimse |
arrogator i.
|
|
158 |
Genel |
kendine güven |
authority i.
|
|
159 |
Genel |
kendi kendine öğrenmiş kimse |
automath i.
|
|
160 |
Genel |
kendi kendine var olma |
uncreatedness i.
|
|
161 |
Genel |
kendine çekme |
enthrallment i.
|
|
162 |
Genel |
kendine güveni olmama |
unsureness i.
|
|
163 |
Genel |
kendine güveni olmama |
unsurety i.
|
|
164 |
Genel |
kendine güvensizlik |
self-distrust i.
|
|
165 |
Genel |
kendine güvenmeme |
self-distrust i.
|
|
166 |
Genel |
bir şarabın kendine özgü aroması |
bloom i.
|
|
167 |
Genel |
duyusal deneyimin ve kişinin kendine dair deneyimlediği özelliklerin gerçek olduğu yanılsaması |
maya i.
|
|
168 |
Genel |
rahatlamak ve hoşlandığı şeyleri yapmak için kişinin kendine ayırdığı zaman |
me time i.
|
|
169 |
Genel |
bilinçli ve esprili bir şekilde kendine işaret eden bir hikaye, konuşma |
meta i.
|
|
170 |
Genel |
kendine gelme |
revival i.
|
|
171 |
Genel |
kendine has bir tarz |
signature style i.
|
|
172 |
Genel |
kendine bakacak durumda olmayan kişilerin ev işlerini yapması için para ödenen kimse |
home help [uk] [new zealand] i.
|
|
173 |
Genel |
çok kişiyi kendine çeken şey |
honeypot i.
|
|
174 |
Genel |
kendi kendine yeten birimlerle veya bölümlerle inşa edilmiş şey |
modular i.
|
|
175 |
Genel |
farklı şekiller veya tasarımlar oluşturmak için kendisine benzeyen başkalarıyla birleştirilebilen veya değiştirilebilen kendine yeter öğe |
modular i.
|
|
176 |
Genel |
kendi kendine konuşan kimse |
monologist i.
|
|
177 |
Genel |
kendi kendine konuşan kimse |
monologuist i.
|
|
178 |
Genel |
kendine aşırı güven |
hutzpah i.
|
|
179 |
Genel |
(kendine) ket vurma |
denial i.
|
|
180 |
Genel |
(kendine) ket vurma |
denial of one's self i.
|
|
181 |
Genel |
(kendine) ket vurma |
deniance i.
|
|
182 |
Genel |
kendine eşya emanet edilen kimse |
depositary i.
|
|
183 |
Genel |
memleketin taarruzdan korunmuş, ekonomik ve politik bakımdan kendine yeten iç kısımları |
heartland i.
|
|
184 |
Genel |
kendine odaklanma yoluyla bir tür meditasyon |
omphaloskepsis i.
|
|
185 |
Genel |
aşırı kendine güven |
hutzpa i.
|
|
186 |
Genel |
aşırı kendine güvenli |
chutzpanik i.
|
|
187 |
Genel |
kendine hakim olamama |
impotence i.
|
|
188 |
Genel |
kendine hakim olamama |
impotency i.
|
|
189 |
Genel |
kendine belirli bir konumu vaat etme |
committal i.
|
|
190 |
Genel |
kendine güvenmeme |
inferiority complex i.
|
|
191 |
Genel |
kendine hakim olma |
composition i.
|
|
192 |
Genel |
kendine saygı belirtisi davranış |
dignity i.
|
|
193 |
Genel |
(çin usulü) kendi kendine masaj |
do-in i.
|
|
194 |
Genel |
kendine hakim olamama |
incontinency i.
|
|
195 |
Genel |
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü özellikleri |
contour i.
|
|
196 |
Genel |
fark edilebilir ve genellikle kompleks bir yapıdaki bir şeyin kendine özgü düzeni |
contour i.
|
|
197 |
Genel |
kendine güven |
coolness i.
|
|
198 |
Genel |
bölge veya alanın kendine ait olanları basmadan önce kullandığı posta pulu |
forerunner i.
|
|
199 |
Genel |
kendine baktırma |
predomination i.
|
|
200 |
Genel |
kendine sitem etme |
self-abuse i.
|
|
201 |
Genel |
kendine yapılan iyilik |
self-charity [obsolete] i.
|
|
202 |
Genel |
kendi kendine konuşma |
self-commune i.
|
|
203 |
Genel |
kendi kendine konuşma |
self-communion i.
|
|
204 |
Genel |
kendine hakimlik |
self-composure i.
|
|
205 |
Genel |
kendi kendine düşünme |
self-contemplation i.
|
|
206 |
Genel |
kendi kendine hüküm giydirme |
self-conviction i.
|
|
207 |
Genel |
kendine zarar veren kimse |
self-destroyer i.
|
|
208 |
Genel |
kendine kılavuzluk etme |
self-direction i.
|
|
209 |
Genel |
kendine inanmama |
self-doubt i.
|
|
210 |
Genel |
kendine güvenmeme |
self-doubt i.
|
|
211 |
Genel |
kendi kendine övünme |
self-gratulation i.
|
|
212 |
Genel |
insanın kendine kör olması |
self-ignorance i.
|
|
213 |
Genel |
kendine yabancılık |
self-ignorance i.
|
|
214 |
Genel |
bireyin kendine duyduğu kızgınlık |
self-indignation i.
|
|
215 |
Genel |
kendi kendine duyulan öfke |
self-indignation i.
|
|
216 |
Genel |
kendi kendine içerleme |
self-indignation i.
|
|
217 |
Genel |
kendi kendine hayallere dalma |
self-involution i.
|
|
218 |
Genel |
kendi kendine dalıp gitme |
self-involution i.
|
|
219 |
Genel |
kişinin kendine duyduğu sevgi |
self-love i.
|
|
220 |
Genel |
kendi kendine ilaç kullanma |
self-medication i.
|
|
221 |
Genel |
kendine dönük mizah |
self-mockery i.
|
|
222 |
Genel |
kendine bakmama |
self-neglect i.
|
|
223 |
Genel |
kendine bakmayan |
self-neglecting i.
|
|
224 |
Genel |
kendine aşırı düşkünlük |
self-obsession i.
|
|
225 |
Genel |
kendi kendine polislik yapma |
self-policing i.
|
|
226 |
Genel |
tehlikeli durumları kendi kendine tespit etme |
self-policing i.
|
|
227 |
Genel |
kendi kendine suçun önüne geçme |
self-policing i.
|
|
228 |
Genel |
kendine duyulan gurur |
self-pride i.
|
|
229 |
Genel |
kendine eziyet etme |
self-punishment i.
|
|
230 |
Genel |
kendine sitem etme |
self-reproof i.
|
|
231 |
Genel |
birinin kendine duyduğu saygı |
self-reverence i.
|
|
232 |
Genel |
kendine işkence etme |
self-torment i.
|
|
233 |
Genel |
kendine işkence etme |
self-torture i.
|
|
234 |
Genel |
kendine işkence eden kimse |
self-tormentor i.
|
|
235 |
Genel |
kendine eziyet eden kimse |
self-tormentor i.
|
|
236 |
Genel |
bireyin kendine duyduğu güven |
self-trust i.
|
|
237 |
Genel |
kendine zarar verme |
self-violence i.
|
|
238 |
Genel |
bireyin kendine yaptığı hata |
self-wrong i.
|
|
239 |
Genel |
kendine gelme |
shake-off i.
|
|
240 |
Genel |
kendine düşen içeceği içmeyen kimse |
sneak-cup i.
|
|
241 |
Genel |
kendine yetme |
sufficiency i.
|
|
242 |
Genel |
kendine gelmek |
pull round f.
|
|
243 |
Genel |
kendine bir çekidüzen vermek |
tidy oneself up f.
|
|
244 |
Genel |
fikirlerini kendine saklamak |
keep one's own counsel f.
|
|
245 |
Genel |
kendine ... süsü vermek |
pretend to be f.
|
|
246 |
Genel |
kendi kendine konuşmak |
huddle with oneself f.
|
|
247 |
Genel |
kendine gelmek |
perk up f.
|
|
248 |
Genel |
yüzünü yıkayıp kendine bir çekidüzen vermek |
freshen up f.
|
|
249 |
Genel |
kendine yedirememek |
be unable to bring oneself to f.
|
|
250 |
Genel |
kendine hakim olamamak |
not control oneself f.
|
|
251 |
Genel |
kendi kendine konuşmak |
talk to oneself f.
|
|
252 |
Genel |
kendine gelmek |
perk f.
|
|
253 |
Genel |
kendine gelmek |
be oneself again f.
|
|
254 |
Genel |
kendine aşık etmek |
sweep someone off one's feet f.
|
|
255 |
Genel |
kendine örnek almak |
model oneself on f.
|
|
256 |
Genel |
kendine gelmek |
recover f.
|
|
257 |
Genel |
kendine gelmek |
gather oneself together f.
|
|
258 |
Genel |
kendine gelmek |
pull oneself together f.
|
|
259 |
Genel |
kendi kendine yara olmak |
exulcerate f.
|
|
260 |
Genel |
kendi kendine konuşmak |
speak aside f.
|
|
261 |
Genel |
kendine çeki düzen vermek |
preen f.
|
|
262 |
Genel |
tamamen yanıp kendi kendine sönmek |
burn out f.
|
|
263 |
Genel |
kendine gelmek |
collect oneself f.
|
|
264 |
Genel |
kendine düşen görevi yerine getirmek |
keep one's end up f.
|
|
265 |
Genel |
kendine çevirmek |
introvert f.
|
|
266 |
Genel |
kendine düşen payı ödemek |
keep one's end up f.
|
|
267 |
Genel |
kendi kendine gelin güvey olmak |
reckon without one's host f.
|
|
268 |
Genel |
birini kendine doğru çekerek yere düşürmek |
pull someone over f.
|
|
269 |
Genel |
kendine gelmek |
come around f.
|
|
270 |
Genel |
kendine gelmek |
get a grasp on oneself f.
|
|
271 |
Genel |
kendine ... süsü vermek |
pretend f.
|
|
272 |
Genel |
kendi kendine servis yaparak yiyeceklerden almak |
help oneself to f.
|
|
273 |
Genel |
kendine hakim olmak |
keep one's head f.
|
|
274 |
Genel |
kendine ... süsü vermek |
pose as f.
|
|
275 |
Genel |
kendine hakim olmak |
keep one's balance f.
|
|
276 |
Genel |
kendine katmak |
absorb f.
|
|
277 |
Genel |
kendine bir şey yapma izni vermek |
indulge in f.
|
|
278 |
Genel |
kendi kendine gülmek |
chuckle f.
|
|
279 |
Genel |
kendine özen göstermemek |
let oneself go f.
|
|
280 |
Genel |
kendine çeki düzen vermek |
gussy up f.
|
|
281 |
Genel |
bir şeyi kendine doğru çekerek devirmek |
pull something over f.
|
|
282 |
Genel |
kendi kendine konuşmak |
soliloquize f.
|
|
283 |
Genel |
kendine gelmek |
come round f.
|
|
284 |
Genel |
kendine gelmek |
come to f.
|
|
285 |
Genel |
kendine çekidüzen vermek |
smarten up f.
|
|
286 |
Genel |
kendine gelmek |
behave oneself f.
|
|
287 |
Genel |
kendine gelmek |
come to one's senses f.
|
|
288 |
Genel |
kendine sahip olmak |
be in possession of oneself f.
|
|
289 |
Genel |
kendine gelmek |
recover oneself f.
|
|
290 |
Genel |
kendine dikkat etmek |
take care of oneself f.
|
|
291 |
Genel |
kendine gelmek |
compose oneself f.
|
|
292 |
Genel |
kendine hakim olmak |
be in possession of oneself f.
|
|
293 |
Genel |
kendi kendine anlamak |
self understand f.
|
|
294 |
Genel |
kendine bağlamak |
enchain f.
|
|
295 |
Genel |
yeteneğini vb'ni kendine layık olmayan bir işte kullanmak |
prostitute f.
|
|
296 |
Genel |
kendine hakim olmak |
get a grasp on oneself f.
|
|
297 |
Genel |
kendine gelmek |
come to life f.
|
|
298 |
Genel |
kendine layık olmayan bir işte çalışmak |
prostitute oneself f.
|
|
299 |
Genel |
kendine güveni artmak |
take heart f.
|
|
300 |
Genel |
kendine bir çekidüzen vermek |
make oneself presentable f.
|
|
301 |
Genel |
kendine hakim olmak |
compose oneself f.
|
|
302 |
Genel |
kendine çeki düzen vermek |
primp f.
|
|
303 |
Genel |
kendine güvenmek |
be sure of oneself f.
|
|
304 |
Genel |
birini kendine doğru çekerek yere yıkmak |
pull someone over f.
|
|
305 |
Genel |
kendine hakim olmak |
simmer down f.
|
|
306 |
Genel |
kendine mal etmek |
commandeer f.
|
|
307 |
Genel |
kendine yol açmak |
worm one's way f.
|
|
308 |
Genel |
kendi kendine düşüp yaralanmak |
gutser f.
|
|
309 |
Genel |
yangın kendi kendine çıkmak |
burn (itself) out f.
|
|
310 |
Genel |
yangının kendi kendine çıkması |
burn (itself) out f.
|
|
311 |
Genel |
kendine maletmek |
appropriate f.
|
|
312 |
Genel |
kendine ayırmak |
appropriate f.
|
|
313 |
Genel |
kendi kendine tekrarlamak |
soliloquize f.
|
|
314 |
Genel |
kendine ... süsü vermek |
make believe f.
|
|
315 |
Genel |
kendine dikkat etmek |
fend for oneself f.
|
|
316 |
Genel |
kendine düşeni yapmak |
do one's part f.
|
|
317 |
Genel |
kendi kendine yetmek |
become self-sufficient f.
|
|
318 |
Genel |
kendine güveni gelmek |
gain self-confidence f.
|
|
319 |
Genel |
kendine olan saygısını kaybetmek |
lose one's self-respect f.
|
|
320 |
Genel |
kendine olan güvenini kaybetmek |
lose one's self-confidence f.
|
|
321 |
Genel |
dönüp kendine bakmak |
do a self-criticism f.
|
|
322 |
Genel |
kendine saygısı olmamak |
have no self-esteem f.
|
|
323 |
Genel |
kendine güvenini kaybetmek |
lose one's self-confidence f.
|
|
324 |
Genel |
kendine olan saygısını kazanmak |
regain one's self-respect f.
|
|
325 |
Genel |
konuşmasında veya yazısında ünlü isimlerden bahsedip kendine paye çıkarmak |
name-drop f.
|
|
326 |
Genel |
kendine olan saygısını yeniden kazanmak |
regain one's self-respect f.
|
|
327 |
Genel |
kendine gelmek |
get over f.
|
|
328 |
Genel |
kendine gelmek |
gather oneself up f.
|
|
329 |
Genel |
kendine bağlamak |
bewitch f.
|
|
330 |
Genel |
kendine örnek almak |
model f.
|
|
331 |
Genel |
kendine haksızlık etmek |
be unfair to oneself f.
|
|
332 |
Genel |
kendine haksızlık etmek |
be unjust to oneself f.
|
|
333 |
Genel |
kendine düşen görevi yapmak |
pull one's weight f.
|
|
334 |
Genel |
(kendine) jilet atmak |
blade oneself f.
|
|
335 |
Genel |
(kendine) jilet atmak |
cut oneself with a razor blade f.
|
|
336 |
Genel |
(kendine) jilet atmak |
slash oneself with razor f.
|
|
337 |
Genel |
kendine hakim olmak |
keep one's temper f.
|
|
338 |
Genel |
kendine çeki düzen vermek |
adapt oneself to f.
|
|
339 |
Genel |
kendi kendine söylenmek |
mutter to oneself f.
|
|
340 |
Genel |
kendi kendine söylenmek |
murmur f.
|
|
341 |
Genel |
kendi kendine zarar vermek |
self-harm f.
|
|
342 |
Genel |
yeni yeni kendine gelmek |
barely recuperate f.
|
|
343 |
Genel |
yeni yeni kendine gelmek |
barely recover f.
|
|
344 |
Genel |
yavaş yavaş kendine gelmek |
slowly recover f.
|
|
345 |
Genel |
yavaş yavaş kendine gelmek |
gradually recover f.
|
|
346 |
Genel |
kendine olan güvenini yitirmek |
lose one's self-confidence f.
|
|
347 |
Genel |
kendine zaman ayırmak |
allocate time for oneself f.
|
|
348 |
Genel |
kendine zaman ayırmak |
keep time for oneself f.
|
|
349 |
Genel |
kendine zaman ayırmak |
spare the time for oneself f.
|
|
350 |
Genel |
kendine zaman ayırmak |
make time for oneself f.
|
|
351 |
Genel |
kendine pay çıkarmak |
take the credit for other people's work f.
|
|
352 |
Genel |
kendine gelmek |
wake up f.
|
|
353 |
Genel |
silkinip kendine gelmek |
wake up to oneself f.
|
|
354 |
Genel |
kendine çekmek |
appeal f.
|
|
355 |
Genel |
kendine çekmek |
draw in f.
|
|
356 |
Genel |
kendine çekmek |
pull toward oneself f.
|
|
357 |
Genel |
(hastalıktan sonra) kendine gelmek |
build up f.
|
|
358 |
Genel |
kendine güveni az olmak |
have low self esteem f.
|
|
359 |
Genel |
kendine güvenmek |
believe in oneself f.
|
|
360 |
Genel |
kendine yalan söylemek |
lie to oneself f.
|
|
361 |
Genel |
kendine olan güvenini kazanmak |
gain self-confidence f.
|
|
362 |
Genel |
kendine çeki düzen vermek |
get one’s act together f.
|
|
363 |
Genel |
kendine gelmek |
get sober f.
|
|
364 |
Genel |
kendine saygısı olmak |
have self-respect f.
|
|
365 |
Genel |
kendine saygısı olmak |
respect oneself f.
|
|
366 |
Genel |
kendine saygı duymak |
respect oneself f.
|
|
367 |
Genel |
kendine iyi/güzel bir hayat kurmak |
make a good life for oneself f.
|
|
368 |
Genel |
kendine özgü bir gülümsemesi olmak |
have a distinctive smile f.
|
|
369 |
Genel |
kendine özgü bir gülümsemesi olmak |
have a unique smile f.
|
|
370 |
Genel |
kendi kendine konuşmak |
engage in private speech f.
|
|
371 |
Genel |
kendine iyi bakmak |
take good care of oneself f.
|
|
372 |
Genel |
kendine jilet atmak/kendini bir şey ile kesmek |
self-cut f.
|
|
373 |
Genel |
kendine doğru çekmek |
pull toward oneself f.
|
|
374 |
Genel |
kendine söz vermek |
promise oneself f.
|
|
375 |
Genel |
kendine bir rehber aramak |
look for guidance f.
|
|
376 |
Genel |
kendine güvendiğini hissetmek |
feel confident f.
|
|
377 |
Genel |
kendine güvenen bir şekilde hareket etmek/davranmak |
feel confident f.
|
|
378 |
Genel |
(acı/ağrı) kendi kendine geçmek |
go away on its own f.
|
|
379 |
Genel |
kendine ait odası olmak |
have his/her own room f.
|
|
380 |
Genel |
kendine olan saygısını arttırmak |
boost one's self esteem f.
|
|
381 |
Genel |
kendine maletmek |
arrogate to oneself f.
|
|
382 |
Genel |
kendi kendine öğrenmek |
teach yourself f.
|
|
383 |
Genel |
(bir şeyle ilgili) kendi kendine düşünmek |
think to yourself f.
|
|
384 |
Genel |
birisini kendine doğru/yakınına çekmek |
pull someone in close f.
|
|
385 |
Genel |
kendine haksızlık etmek |
be hard on yourself f.
|
|
386 |
Genel |
kendi kendine tekrarlamak |
soliloquise f.
|
|
387 |
Genel |
kendi kendine konuşmak |
soliloquise f.
|
|
388 |
Genel |
iyi bir ağlayıp kendine gelmek |
have a good cry and be fine f.
|
|
389 |
Genel |
kendine kızmak |
be mad at oneself f.
|
|
390 |
Genel |
kendine kızmak |
be angry at oneself f.
|
|
391 |
Genel |
kendine uygun olan kısmını çekip almak |
cherry-pick f.
|
|
392 |
Genel |
kendine en uygun olanını seçmek |
cherry-pick f.
|
|
393 |
Genel |
kendine itibar atfetmek |
give oneself credit f.
|
|
394 |
Genel |
kendine daha fazla güvenli hale gelmek |
become more self-confident f.
|
|
395 |
Genel |
kendine yatırım yapmak |
invest oneself f.
|
|
396 |
Genel |
kendine vakit ayırmak |
set aside time for yourself f.
|
|
397 |
Genel |
kendine vakit ayırmak |
set aside time for oneself f.
|
|
398 |
Genel |
kendine zaman ayırmak |
set aside time for yourself f.
|
|
399 |
Genel |
kendine zaman ayırmak |
set aside time for oneself f.
|
|
400 |
Genel |
kendi kendine konuşmak |
talk yourself f.
|
|
401 |
Genel |
kendine makyaj yapmak |
make yourself up f.
|
|
402 |
Genel |
kendine gelmek |
reorient f.
|
|
403 |
Genel |
kendine zaman ayırmak |
have time for yourself f.
|
|
404 |
Genel |
kendine mal etmek |
adopt f.
|
|
405 |
Genel |
(kendine/bir kuruma) bağlamak |
affiliate f.
|
|
406 |
Genel |
kendine gelmek |
adaw [obsolete] f.
|
|
407 |
Genel |
kendine karşı sabırlı olmak |
be patient with yourself f.
|
|
408 |
Genel |
kendine gelmek |
remember oneself f.
|
|
409 |
Genel |
kendine çeki düzen vermek |
remember oneself f.
|
|
410 |
Genel |
kendine özgü doğasını vermek |
nature f.
|
|
411 |
Genel |
kendine fazla güvenip tehlikeli bir işe kalkışmak |
be riding for a fall f.
|
|
412 |
Genel |
kendine çekmek |
till [obsolete] f.
|
|
413 |
Genel |
kendine yarar sağlamak |
serve one's self of f.
|
|
414 |
Genel |
kendi kendine gülmek |
hug one's self f.
|
|
415 |
Genel |
kendine fayda sağlamak |
serve one's self of f.
|
|
416 |
Genel |
kendine gelmek |
gather one's self together f.
|
|
417 |
Genel |
kendine koruma sağlamak |
hide one's self f.
|
|
418 |
Genel |
olta yemi ile kendine çekmek |
bait f.
|
|
419 |
Genel |
kendine hakimiyeti kaybetmek |
undo f.
|
|
420 |
Genel |
(kendi kendine) izin olmadan ihtiyacını karşılamak |
help f.
|
|
421 |
Genel |
kendine (yemek) vermek |
help oneself f.
|
|
422 |
Genel |
kendine (yemek) almak |
help oneself f.
|
|
423 |
Genel |
kendi kendine kısıtlama olmaksızın servis yapmak |
help oneself f.
|
|
424 |
Genel |
kendine aitmiş gibi kullanmak |
borrow f.
|
|
425 |
Genel |
kendine cesaret vermek |
brazen f.
|
|
426 |
Genel |
kendine (olumsuz) bir şey yaptırmak |
bring oneself f.
|
|
427 |
Genel |
kendine mal etmek |
hijack f.
|
|
428 |
Genel |
kendine çok fazla alıp paylaşmamak |
hogging f.
|
|
429 |
Genel |
kendine çok fazla saklayıp paylaşmamak |
hogging f.
|
|
430 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostasize f.
|
|
431 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostasise f.
|
|
432 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek |
hypostatize f.
|
|
433 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak |
hypostatize f.
|
|
434 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek |
hypostatise f.
|
|
435 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak |
hypostatise f.
|
|
436 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostatize f.
|
|
437 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak |
hypostatize f.
|
|
438 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostatise f.
|
|
439 |
Genel |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak |
hypostatise f.
|
|
440 |
Genel |
kendi kendine konuşmak |
monologuise f.
|
|
441 |
Genel |
yoksunluk, öz disiplin veya kendi kendine acı veya rahatsızlık vererek zayıflatmak |
mortify f.
|
|
442 |
Genel |
kendine mâl etmek |
take over f.
|
|
443 |
Genel |
kendine güveni olmak |
lippen f.
|
|
444 |
Genel |
(kendine) belirli bir şekilde davranmak |
demean f.
|
|
445 |
Genel |
kendine getirmek |
demesmerize f.
|
|
446 |
Genel |
kendine getirmek |
demesmerise f.
|
|
447 |
Genel |
baygınlıktan sonra kendine gelmek |
overcome [dialect] f.
|
|
448 |
Genel |
kendine fazla güvenmek |
overplay f.
|
|
449 |
Genel |
kendine mal etmek |
improper [obsolete] f.
|
|
450 |
Genel |
kendi kendine yatışmak |
self-soothe f.
|
|
451 |
Genel |
(bebek) kendi kendine sakinleşmek |
self-soothe f.
|
|
452 |
Genel |
kendi kendine zarar vermek |
cut f.
|
|
453 |
Genel |
kendi kendine eğlenmek |
popjoy f.
|
|
454 |
Genel |
kendine mal etmek |
father f.
|
|
455 |
Genel |
kendine yetmek |
fend f.
|
|
456 |
Genel |
başkalarını büyüleyerek kendine çekmek |
intimidate f.
|
|
457 |
Genel |
kendine ayırmak |
coopt f.
|
|
458 |
Genel |
(rakibi) kendine katılması için ayartmak |
co-opt f.
|
|
459 |
Genel |
kendine özel mal yaptırıp daha sonra veresiye verilmezse hiç almamakla tehdit etmek |
fineer f.
|
|
460 |
Genel |
kendine güvenmek |
fit in f.
|
|
461 |
Genel |
kendine ayırmak |
preempt f.
|
|
462 |
Genel |
kendi kendine döllenmek |
self f.
|
|
463 |
Genel |
kendine zarar vermek |
self-destroy f.
|
|
464 |
Genel |
kendine zarar vermek |
self-destruct f.
|
|
465 |
Genel |
kendi kendine tutuşmak |
self-ignite f.
|
|
466 |
Genel |
kendi kendine alev almak |
self-ignite f.
|
|
467 |
Genel |
(maddeyi) kendi kendine ilaç niyetine kullanmak |
self-medicate f.
|
|
468 |
Genel |
kendi kendine ilaç almak |
self-medicate f.
|
|
469 |
Genel |
kendi kendine tozlaşmak |
self-pollinate f.
|
|
470 |
Genel |
kendi kendine tozlaştırmak |
self-pollinate f.
|
|
471 |
Genel |
kendi kendine tozlanmasını engellemek |
semicastrate f.
|
|
472 |
Genel |
kendine hakim olmak |
sile [dialect] [uk] f.
|
|
473 |
Genel |
kendi kendine tazelenmek |
fresh f.
|
|
474 |
Genel |
tazelenip kendine gelmek |
freshen f.
|
|
475 |
Genel |
kendine çeki düzen vermek |
slick f.
|
|
476 |
Genel |
kendi kendine gülmek |
smudge f.
|
|
477 |
Genel |
kendine ayırmak |
snap f.
|
|
478 |
Genel |
kendine çekmek |
solicit f.
|
|
479 |
Genel |
kendine baktırmak |
solicit f.
|
|
480 |
Genel |
kendi kendine konuşma hazırlamak |
soliloquy [rare] f.
|
|
481 |
Genel |
kendine aşık etmek |
becharm f.
|
|
482 |
Genel |
kendine çekmek |
solicit f.
|
|
483 |
Genel |
kendine çok güvenen |
presumptuous s.
|
|
484 |
Genel |
kendi kendine karar veren |
self determining s.
|
|
485 |
Genel |
kendine güvenen |
reliant s.
|
|
486 |
Genel |
kendine yeten |
self sufficient s.
|
|
487 |
Genel |
kendine hakim |
passionless s.
|
|
488 |
Genel |
kendine bir hava veren |
airy s.
|
|
489 |
Genel |
kendine düşkün |
self indulgent s.
|
|
490 |
Genel |
kendine özgü |
typical s.
|
|
491 |
Genel |
kendine saygı duyan |
self respecting s.
|
|
492 |
Genel |
kendi kendine olan |
automatic s.
|
|
493 |
Genel |
kendi kendine üretilmiş |
self produced s.
|
|
494 |
Genel |
kendine çok güvenen |
self assertive s.
|
|
495 |
Genel |
kendi kendine yeten |
self supporting s.
|
|
496 |
Genel |
kendi kendine hizmet eden |
self serving s.
|
|
497 |
Genel |
kendine hakim olan |
self contained s.
|
|
498 |
Genel |
kendine güvenen |
overconfident s.
|
|
499 |
Genel |
kendine güvenen |
self assured s.
|
|
500 |
Genel |
kendine güvenen |
self confident s.
|
|