sağlıklı - Türkçe İngilizce Sözlük

sağlıklı

"sağlıklı" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 68 sonuç

Türkçe İngilizce
Common Usage
sağlıklı healthy s.
That is in respect of eight million tests of healthy animals.
Bu, sağlıklı hayvanlarda yapılan sekiz milyon testle ilgilidir.

More Sentences
General
sağlıklı healthful s.
Fresh fruits and vegetables are part of a healthful diet.
Taze meyve ve sebzeler sağlıklı beslenmenin bir parçasıdır.

More Sentences
sağlıklı healthy s.
That is in respect of eight million tests of healthy animals.
Bu, sağlıklı hayvanlar üzerinde yapılan sekiz milyon testle ilgilidir.

More Sentences
sağlıklı right s.
This video recorder doesn't work right.
Bu video kaydedici sağlıklı çalışmıyor.

More Sentences
sağlıklı wholesome s.
She prepares wholesome meals for her family.
Ailesi için sağlıklı yemekler hazırlar.

More Sentences
sağlıklı fit s.
I'm fit and healthy.
Ben sağlıklı ve mutluyum.

More Sentences
sağlıklı healthier s.
Does it make it healthier or less healthy for the consumer if the company can or cannot submit the evidence?
Şirketin kanıt sunabilmesi ya da sunamaması tüketici açısından daha mı sağlıklı yoksa daha mı sağlıksız?

More Sentences
sağlıklı fine s.
She gave birth to a fine healthy baby.
Gayet sağlıklı bir bebek dünyaya getirdi.

More Sentences
sağlıklı sound s.
The consumer is entitled to a safe product and sound information.
Tüketicinin güvenli bir ürün ve sağlıklı bilgi alma hakkı vardır.

More Sentences
sağlıklı health s.
Mary works at a health food store.
Mary bir sağlıklı gıda mağazasında çalışıyor.

More Sentences
sağlıklı health s.
Tom has always been a health nut.
Tom oldum olası sağlıklı yaşam konusuna kafayı takmıştır.

More Sentences
sağlıklı in good health zf.
My father is in good health.
Babam sağlıklıdır.

More Sentences
Medical
sağlıklı healthy s.
This is to be expected and is healthy in a democracy.
Bu beklenen bir durumdur ve demokrasilerde sağlıklıdır.

More Sentences
General
sağlıklı sanatory s.
sağlıklı salutiferous s.
sağlıklı husky s.
sağlıklı in good nick s.
sağlıklı bonny s.
sağlıklı ruddy s.
sağlıklı well s.
sağlıklı sanative s.
sağlıklı florid s.
sağlıklı salutary s.
sağlıklı hearty s.
sağlıklı bouncing s.
sağlıklı sturdy s.
sağlıklı rugged s.
sağlıklı salubrious s.
sağlıklı reliable s.
sağlıklı whole s.
sağlıklı sanitary s.
sağlıklı hale s.
sağlıklı good s.
sağlıklı able-bodied s.
sağlıklı hygienic s.
sağlıklı abled s.
sağlıklı vigorous s.
sağlıklı bening s.
sağlıklı healthsome s.
sağlıklı o.k. s.
sağlıklı gradely [dialect] s.
sağlıklı gusty s.
sağlıklı robustious s.
sağlıklı rosier s.
sağlıklı rosy s.
sağlıklı rosy-cheeked s.
sağlıklı clever [dialect] s.
sağlıklı feckful [scotland] s.
sağlıklı sane s.
sağlıklı corn-fed s.
sağlıklı gay [dialect] [uk] s.
sağlıklı sickless s.
sağlıklı sonsy s.
sağlıklı square-built s.
sağlıklı good for you expr.
Colloquial
sağlıklı bonny s.
sağlıklı bonnie s.
sağlıklı fat and sassy s.
sağlıklı good to go s.
Idioms
sağlıklı in fine fettle expr.
sağlıklı as fit as a flea expr.
sağlıklı as fit as a fiddle expr.
sağlıklı on the baker's list [ireland] expr.
Speaking
sağlıklı all right s.
Medical
sağlıklı sanitary s.
Sport
sağlıklı sanitary s.
Archaic
sağlıklı valid s.
Slang
sağlıklı positive s.

"sağlıklı" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 323 sonuç

Türkçe İngilizce
General
sağlıklı olma good health i.
If I were in good health, I could pursue my studies.
Sağlıklı olsaydım, çalışmalarıma devam edebilirdim.

More Sentences
sağlıklı bir yaşam/hayat a healthy life i.
I am firmly convinced that kicking the habit is the best way of achieving a healthier life.
Alışkanlıktan kurtulmanın daha sağlıklı bir yaşama ulaşmanın en iyi yolu olduğuna kesinlikle inanıyorum.

More Sentences
sağlıklı gıda healthy food i.
For the public, health and healthy food are the top priority.
Halk için sağlık ve sağlıklı gıda en önemli önceliktir.

More Sentences
sağlıklı kişi healthy person i.
A healthy person is a poorly examined sick person.
Kötü muayene edilmiş hastaya sağlıklı kişi denir.

More Sentences
sağlıklı beslenme healthy diet i.
The proposals for training on a healthy diet have already attracted widespread ridicule in the British press.
Sağlıklı beslenme eğitimi önerileri şimdiden İngiliz basınında alay konusu oldu.

More Sentences
sağlıklı bir çevre a healthy environment i.
In addition, we are ensuring that our citizens have a healthy environment.
Ayrıca vatandaşlarımızın sağlıklı bir çevreye sahip olmalarını sağlıyoruz.

More Sentences
sağlıklı besin healthy food i.
I consider fruit to be the healthiest food.
Meyveyi en sağlıklı besin olarak görüyorum.

More Sentences
sağlıklı yaşam healthy life i.
Tom has a healthy life style.
Tom'un sağlıklı yaşam tarzı var.

More Sentences
sağlıklı yiyecek healthy food i.
Tom said he needed to eat healthier food.
Tom daha sağlıklı yiyecekler yemeye ihtiyacı olduğunu söyledi.

More Sentences
sağlıklı beslenmek eat healthily f.
It is important to keep drinking water and eat healthy things.
Su içmeye devam etmek ve sağlıklI beslenmek önemlidir.

More Sentences
sağlıklı düşünmek think clearly f.
I wasn't thinking clearly.
Sağlıklı düşünemiyordum.

More Sentences
sağlıklı düşünmek think straight f.
You're clearly not thinking straight.
Şu an sağlıklı düşünemediğin ortada.

More Sentences
sağlıklı kalmak stay healthy f.
I do sports in order to stay healthy.
Sağlıklı kalmak için spor yapıyorum.

More Sentences
sağlıklı gıdalar yemek eat healthy foods f.
They ate healthier foods.
Onlar daha sağlıklı gıdalar yediler.

More Sentences
sağlıklı beslenmek eat healthy foods f.
I always try to eat healthy food.
Her zaman sağlıklı beslenmeye çalışırım.

More Sentences
en sağlıklı healthiest s.
Broccoli is one of the healthiest vegetables.
Brokoli en sağlıklı sebzelerden biridir.

More Sentences
daha sağlıklı healthier s.
Whether watching television for hours will indeed produce a healthier nation is very much to be doubted.
Saatlerce televizyon izlemenin gerçekten de daha sağlıklı bir ulus yaratıp yaratmayacağından şüphe etmek gerekir.

More Sentences
Medical
sağlıklı kemikler healthy bones i.
Processed healthy bone in animal meal is, though, apparently a danger to the omnivore.
Ancak, görünüşe göre hayvani gıda içindeki işlenmiş sağlıklı kemik, omnivorlar için bir tehlikedir.

More Sentences
sağlıklı taşıyıcı healthy carrier i.
This systematic destruction also disposes of healthy carriers of the disease.
Bu sistematik imha, hastalığın sağlıklı taşıyıcılarını da bertaraf etmektedir.

More Sentences
sağlıklı bebek healthy baby i.
We know that pregnant women who are given AZT give birth to healthy babies.
AZT verilen hamile kadınların sağlıklı bebekler doğurduğunu biliyoruz.

More Sentences
sağlıklı bireyler healthy individuals i.
Exposure to small amounts likely won't cause any harm in healthy individuals.
Küçük miktarlarına maruz kalmak sağlıklı bireylere muhtemelen herhangi bir zarar vermez.

More Sentences
Marine Biology
sağlıklı stok healthy stock i.
If this is to happen, our prime need is for healthy stocks.
Bunun gerçekleşmesi için öncelikli ihtiyacımız sağlıklı stoklardır.

More Sentences
General
sağlıklı hal tone i.
işin sağlıklı ve kolay takibi proper and easy monitoring of work i.
sağlıklı iletişim healthy communication i.
sağlıklı besin health food i.
sağlıklı hayat healthy life i.
sağlıklı gıda nutritious food i.
sağlıklı gıda nourishing food i.
sağlıklı ilişki healthy relationship i.
sağlıklı yaşama koşulları sanitary living conditions i.
sağlıklı sonuç healthy result i.
sağlıklı sonuç good result i.
sağlıklı sonuç positive result i.
sağlıklı çevre healthy environment i.
temelde tahıl ve bakliyat tüketimine dayalı bir diyet uygulayarak uzun ve sağlıklı bir hayat yaşamayı öngören bir öğreti macrobiotics i.
sağlıklı toplum healthy society i.
sağlıklı diet healthy diet i.
sağlıklı ortam healthy environment i.
sağlıklı gıdalar healthy foods i.
sağlıklı besinler healthy foods i.
sağlıklı olma able-bodiedness i.
sağlıklı karar healthy decision i.
sağlıklı olma wellness i.
sağlıklı bilgi reliable information i.
sağlıklı sorunu olan insanlar people with a health problem i.
sağlıklı/ayağı yere basan bir analiz a sound analysis i.
sağlıklı beslenme bilinci healthy eating awareness i.
sağlıklı sonuçlar healthy results i.
sağlıklı beslenme healthy nutrition i.
sağlıklı diş etleri healthy gums i.
insanlar ile sağlıklı/iyi iletişim kuramayan kimse poor communicator i.
sağlıklı yaşam healthy living i.
sağlıklı cilt intact skin i.
sağlıklı cilt healthy skin i.
sağlıklı karar sound judgement i.
sağlıklı kahvaltı healthy breakfast i.
sağlıklı uyku healthy sleep i.
sağlıklı zayıflama healthy loss of weight i.
sağlıklı kilo vermek healthy loss of weight i.
sağlıklı oğlan heathy boy i.
sağlıklı sporcu healthy athlete i.
sağlıklı yaşam süresi healthspan i.
sağlıklı olarak yaşanan süre healthspan i.
sağlıklı yaşam süresi healthspan i.
bir kişinin genellikle sağlıklı ve ciddi bir hastalığı olmadan geçirdiği yaşam süresi healthspan i.
sağlıklı olma accommodateness i.
sağlıklı aile wholesome family i.
sağlıklı büyüme sağlayacak nitelikleri taşıma nutritiveness i.
sağlıklı atıştırmalık healthy snack i.
yüzdeki sağlıklı pembelik bloom i.
sağlıklı ve bakımlı görünen evcil hayvan kürkü bloom i.
yanaklardaki sağlıklı pembelik blush i.
kişinin iyi kararlar verebildiği sağlıklı ruh hali mental soundness i.
sağlıklı aile ortamının yaratılması ve sürdürülmesi homemaking i.
sağlıklı pembe görünüm rosiness i.
sağlıklı düşünememe dishabille i.
yere düşmüş sağlıklı ve olgun meyve drop i.
sağlıklı olma hali invalescence [obsolete] i.
çocukları sağlıklı besleme sanatı pedotrophy i.
sağlıklı pembelik rose i.
sağlıklı ve zinde olan kimse screamer i.
sağlıklı iştah healthy appetite i.
sağlıklı olmak flourish f.
sağlıklı hale getirmek hygienize f.
sağlıklı yaşamak live a healthy life f.
sağlıklı kılmak make someone healthy f.
sağlıklı hale sokmak make someone healthy f.
sağlıklı beslenmek eat properly f.
sağlıklı görünmek seem to be in good health f.
sağlıklı görünmek look well f.
sağlıklı şekilde temin etmek obtain healthily f.
sağlıklı olmak keep healthy f.
sağlıklı düşünememek not be thinking clearly f.
sağlıklı hale getirmek hygienise f.
sağlıklı bir yemek pişirmek cook a healthy meal f.
sağlıklı olmak be well f.
sağlıklı kılmak sanify f.
sağlıklı şartlar ve malzemeler sağlamak sanify f.
çok sağlıklı robust s.
dinç ve sağlıklı hale and hearty s.
sağlıklı olmayan (iklim) sickly s.
ruhsal açıdan sağlıklı olmayan morbid s.
sağlıklı (bebek) bouncing s.
temiz ve sağlıklı bracing s.
(hint ingilizcesi) sağlıklı teek s.
sağlıklı tonlarda (yüz) red s.
sağlıklı gelişen vigorous s.
daha sağlıklı better s.
sağlıklı ve kırmızımsı bir renkte blooming s.
orta derecede sağlıklı middling [dialect] s.
pek sağlıklı olmayan middling [dialect] s.
sağlıklı ortam sunan hygienical s.
(cilt) sağlıklı bir şekilde parlayan glowing s.
sağlıklı etkinlikle ifade edilen muscular s.
sağlıklı ve güçlü ripped s.
sağlıklı ve güçlü grushie s.
oldukça sağlıklı ok s.
oldukça sağlıklı okay s.
(sağlıklı anlamında) al yanaklı rosier s.
(sağlıklı anlamında) yüzü kanlı rosier s.
daha sağlıklı hale gelen improving s.
sağlıklı işlemeyen disordered s.
sağlıklı düşünemeyen distract [obsolete] s.
sağlıklı düşünemeyen dithery s.
organizmanın sağlıklı işleyişine ilişkin physiologic s.
organizmanın sağlıklı işleyişine uygun physiologic s.
organizmanın sağlıklı işleyişine ilişkin physiological s.
organizmanın sağlıklı işleyişine uygun physiological s.
sağlıklı görünen fresh s.
sağlıklı görünen solid-looking s.
sağlıklı dozda healthy dose of s.
sağlıklı bir şekilde healthfully zf.
sağlıklı bir şekilde wholesomely zf.
sağlıklı bir biçimde salubriously zf.
sağlıklı olarak healthily zf.
sağlıklı bir şekilde sturdily zf.
sağlıklı olarak buxomly zf.
sağlıklı bir biçimde healthfully zf.
sağlıklı biçimde healthily zf.
sağlıklı bir biçimde vigorously zf.
sağlıklı bir şekilde healthy zf.
sağlıklı bir şekilde brawlie [dialect] [scotland] zf.
sağlıklı ortam sunarak hygienically zf.
sağlıklı bir şekilde hygienically zf.
sağlıklı bir şekilde lustily zf.
sağlıklı bir şekilde salutiferously zf.
Phrasals
sağlıklı hale getirmek sort out f.
Phrases
sağlıklı dişler, mutlu gülüşler healthy teeth, happy smile expr.
sağlıklı bir zeminde on a sound basis expr.
sağlıklı ve mutlu bir yıl dileğiyle wishing you a healthy and happy new year expr.
Proverb
erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar a creaking door hangs longest
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar a creaking gate hangs longest
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar creaking door hangs longest
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar creaking gate hangs longest
erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar early to bed, early to rise (makes a man healthy, wealthy, and wise)
Colloquial
birinin bir şey için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek think someone fit for something f.
sağlıklı olmak be doing well f.
sağ ve sağlıklı alive and well s.
yaşına göre zinde/sağlıklı/dinç well preserved s.
çok sağlıklı in the pink expr.
tamamen/çok sağlıklı değil not too hot expr.
pek/çok sağlıklı değil not too hot expr.
tamamen/çok sağlıklı değil not so hot expr.
pek/çok sağlıklı değil not so hot expr.
Idioms
temiz, sağlıklı, lekesiz, diri bir cilt schoolgirl complexion i.
sağlıklı görünen kimse image of health i.
sağlıklı kalmak için her gün yapılan yürüyüş (one's) daily constitutional i.
bir yerin sağlıklı/düzgün işlediğine dair teminat clean bill of health i.
çok sağlıklı picture of health i.
sağlıklı bir yaşamın gereği the breath of life i.
tam bir sağlıklı kişi portresi/görüntüsü çizmek/vermek be the picture of health f.
bir fotoğrafta çok sağlıklı görünmek be the picture of health f.
yeniden sapasağlam/çok sağlıklı olmak get (oneself) into the best of health f.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek get the all-clear f.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek give somebody the all-clear f.
sağlıklı düşünebiliyor olmak have a clear head f.
sağlıklı düşünebiliyor olmak keep a clear head f.
çok sağlıklı olmak get into the pink of condition [dated] f.
çok sağlıklı olmak be in the pink of condition f.
çok sağlıklı olmak be in the pink of health f.
çok sağlıklı olmak be as fit as a flea f.
çok sağlıklı olmak be in the best of health f.
çok sağlıklı olmak be as fit as a fiddle f.
çok sağlıklı görünmek look the picture of health f.
kendini sağlıklı hissetmek feel fit f.
sağlıklı düşünememek have just one oar in the water f.
sağlıklı düşünememek not be thinking straight f.
sağlıklı düşünememek can't think straight f.
zinde ve sağlıklı olmak be fighting fit f.
tamamen/çok sağlıklı olmak be the picture of health f.
sağlıklı düşünebilmek have both oars in the water f.
sağlıklı olmak get into the pink of health f.
sağlıklı görünmek look (oneself) f.
sağlıklı/sağlıksız görünmek (not) look yourself f.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek get the all-clear f.
(doktordan) sağlıklı olduğu onayını almak get the all-clear f.
(doktor, veteriner) sağlıklı olduğunu söylemek give (one) the all-clear f.
sağlıklı olmak be a box of birds [australia/new zealand] f.
sağlıklı olmak be a box of birds f.
(kargaşadan/gürültüden) sağlıklı düşünememek can barely hear (oneself) think f.
sağ ve sağlıklı olmak be alive and well f.
sağlıklı olmamak be full of holes f.
sağlıklı, mutlu bir tablo/resim çizmek be the picture of health, happiness f.
sağlıklı olmak be in trim f.
sağlıklı kalmak keep in trim f.
gürültüden konsantre olamamak/sağlıklı düşünememek can hardly hear (oneself) think f.
gürültüden konsantre olamamak/sağlıklı düşünememek can't hear yourself think f.
sağlıklı düşünememek/hareket edememek can't see straight f.
bir yerin sağlıklı/düzgün işlediğine dair teminat verilmek be given a clean bill of health f.
bir yerin sağlıklı/düzgün işlediğine dair teminat almak have a clean bill of health f.
sakinleşip sağlıklı düşünmeye çalışmak collect/gather your wits f.
(doktor hastaya) sağlıklı olduğunu söylemek give the all-clear f.
sağlıklı düşünebiliyor olmak have/keep a clear head f.
sağlıklı görünmek look yourself f.
sağlıklı düşünememek/hareket edememek not see straight f.
için yeterince sağlıklı olduğunu düşünmek think fit for f.
dinlenmiş ve sağlıklı uyanmak wake up feeling human f.
(birinin) sağlıklı düşünmesine engel olmak cloud someone's judgment f.
sağlıklı beslenmek eat clean f.
son derece sağlıklı hale and hearty s.
turp gibi sağlıklı fighting fit s.
sağ ve sağlıklı alive (live) and kicking (well) s.
sağlıklı düşünemeyen all over the shop [uk] s.
sağ ve sağlıklı alive (live) and kicking (well) s.
sağlıklı düşünemeyen all over the shop [uk] s.
sağlıklı ve formda fit and trim s.
sağ ve sağlıklı live and kicking s.
kahvaltıda alışık olmadığımız, sağlıklı olmayan şeyler yeme veya içme anlamında alay yollu bir ifade breakfast of champions expr.
düzgün ve sağlıklı tuvalet alışkanlığına sahip regular as clockwork expr.
düzgün ve sağlıklı tuvalet alışkanlığına sahip as regular as clockwork expr.
sağlıklı ve zinde in fine feather expr.
sağlıklı ve mutlu in fine/good fettle expr.
sağlıklı ve neşeli in fine/good fettle expr.
(hala) sağlıklı/zinde (still) going strong expr.
sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler an apple a day [cliché] expr.
sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler an apple a day [cliché] expr.
sağlıklı alışkanlıklar ileride yaşanacak sağlık problemlerini önler apple a day expr.
son derece sağlıklı at one's best expr.
sağlıklı durumda in good nick expr.
sağlıklı durumda in good repair expr.
sağlıklı durumda in good state of repair expr.
çok sağlıklı in the best of health expr.
çok sağlıklı in the pink of condition [dated] expr.
çok sağlıklı in the pink of health expr.
Speaking
bu sağlıklı değil it isn't healthy expr.
daha sağlıklı olmak için ne yapabilirim? what should I do to be healthier? expr.
daha sağlıklı olmak ister misin? do you want to be healthier? expr.
daha sağlıklı olmak ister misiniz? do you want to be healthier? expr.
daha sağlıklı beslenmak eat better expr.
sağlıklı düşünemiyorum I can't think straight expr.
sağlıklı düşünemiyorsun you can't think straight expr.
sağlıklı beslen eat healthily expr.
senin sağlıklı beslenmen gerek you need to eat healthily expr.
senin sağlıklı beslenmen lazım you need to eat healthily expr.
senin sağlıklı beslenmen gerek you need to eat healthy foods expr.
senin sağlıklı beslenmen lazım you need to eat healthy foods expr.
sağlıklı olman lazım you should be healthy expr.
Trade/Economic
sağlıklı büyüme oranı healthy growth rate i.
şirketin sağlıklı yoldan devralınması well-negotiated merger i.
Tourism
deniz termal ve sağlıklı yaşam sea thermal and health center i.
sağlıklı yaşam merkezi fitness center i.
Technical
sağlıklı bölge sanitary zone i.
sağlıklı hale getirme decontamination i.
Construction
dağınık su kaynaklarının bir araya toplanması ve mevcut suların sağlıklı ve teknik bir şekilde isale hattına verilmesi spring tapping i.
dağınık su kaynaklarının bir araya toplanması ve mevcut suların sağlıklı ve teknik bir şekilde isale hattına verilmesi catchwork i.
Medical
özellikle işitme sinirinde ruhsal açıdan sağlıklı olmayan değişime bağlı olarak sinir sisteminin bazı bölümlerinde ortaya çıkan bir tür sağırlık nervous deafness i.
normal ağırlıklı sağlıklı kadın normal weight healthy woman i.
prepubertal sağlıklı çocuk prepubertal healthy child i.
sağlıklı taraf healthy side i.
sağlıklı verici healthy donor i.
sağlıklı çocuk izlemi well child follow-up i.
sağlıklı bebekler healthy infants i.
sağlıklı insan well person i.
sağlıklı doku healthy tissue i.
sağlıklı bebekler healthy babies i.
sağlıklı insan bakımı well-person care i.
sağlıklı insan healthy person i.
sağlıklı dışkı healthy stool i.
sağlıklı bebek kliniği well-baby clinic i.
sağlıklı beslenme ilkeleri principles of healthy nutrition i.
sağlıklı olma wholeness i.
kangrenli bölgeyi sağlıklı bölgeden ayıran çizgi line of demarcation i.
sağlıklı gaitanın bağırsak hastalığı olan bir diğer kişiye nakli fecal microbiota transplantation i.
sağlıklı gaitanın bağırsak hastalığı olan bir diğer kişiye nakli fecal bacteriotherapy i.
sağlıklı bir hayvanın aynı organıyla beslenerek hastalıklı organın tedavi edilebileceği görüşü isopathy i.
sağlıklı derinin alınarak vücudun hasarlı bölümüne uygulanması işlemi skin grafting i.
homeopatik tedavinin test edildiği sağlıklı denek prover i.
sağlıklı gelişimi sağlamak için tasarlanmış düzeltici prosedürlerle ilgili orthogenic s.
Psychology
sağlıklı yiyecek tüketme takıntısı orthorexia i.
ruhen sağlıklı normal s.
Pathology
sağlıklı işitip okuyabilmeye ve akıcı konuşabilmeye rağmen anlamlandırmanın bozulduğu afazi türü receptive aphasia i.
vücudun sağlıklı ya da hastalıklı fonksiyonlarını açıklamaya yönelik tüm girişimlerin en önemli noktasını hücre olarak kabul eden yaklaşım celluar pathology i.
sağlıklı dokuyu istila eden invasive s.
Pharmaceutics
kanserli hücreler yanında sağlıklı olanları da öldüren madde cytotoxic drug i.
ilaç sağlıklı bir kişiye verildiğinde oluşan (reaksiyon) physiological s.
Food Engineering
sağlıklı ve güvenilir gıdalar healthy and safe foods i.
Gastronomy
geleneksel fast food'a kıyasla daha taze ve sağlıklı ayaküstü yemek fast casual i.
Biochemistry
bir kişinin vücudunda sağlıklı ve hasta olduğunda mevcut olan metabolit aralığının incelenmesi metabolomics i.
Zoology
(hayvan) sağlıklı forward [new zealand] s.
Agriculture
amerika ve birleşik krallık'ta hükümet tarafından sağlıklı ve hastalıktan arınmış olarak tescillenen bitkiler certified stock i.
aşı kalemleri üzerinde bulunan ve göz aşılarının yapılmasında kullanılan normal gelişmiş sağlıklı göz ya da tomurcuklar bud eye i.
Social Sciences
sağlıklı olma eğilimi healthism i.
sağlıklı olma kültürü healthism i.
sağlıklı olma kültürünün propaganda veya baskıyla empoze edilmesi healthism i.
sağlıklı cinsel hayatı olup bekar ve çocuksuz olan (kadın) contrasexual s.
Linguistics
sağlıklı ayrıştırma sound discrimination i.
Religious
sağlıklı ve dinç olmanın farz olduğuna inanan kimse muscular christian i.
Environment
vahşi hayvan türünde zayıf veya uyumsuzların yırtıcılarca avlaması sonucu sağlıklı popülasyonun korunumu sanitation i.
Military
kanunen askerlik hizmetine uygun tüm sağlıklı erkekler militia i.
Slang
sağlıklı yaşıyıp doğal beslenen tip crunchy granola i.
sağlıklı yaşayıp doğal beslenen tip crunchy-granola i.
sağlıklı ve doğal yaşam crunchy-granola i.
sağlıklı beslenme ve doğal yaşam crunchy-granola i.
sağlıklı yaşayıp doğal beslenen crunchy s.
sağlıklı yaşayıp doğal beslenen granola s.
sağlıklı düşünemeyen all over the shop expr.
sağlıklı düşünemeyen all over the show expr.
sağlıklı düşünemeyen all over the shop expr.
sağlıklı düşünemeyen all over the show expr.
British Slang
çok sağlıklı ve güçlü fit as a butcher's dog expr.
Modern Slang
yürüme mesafesindeki market gibi yerlere gitmek için sağlıklı yetişkinlerin kullandığı bir çeşit araç/araba american wheelchair i.