| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | socio-economic s. | sosyo-ekonomik | ||
|
We must take precautions to prevent the ecological and socio-economic consequences of exodus and depopulation. Göçün ve nüfus kaybının ekolojik ve sosyo-ekonomik sonuçlarını önlemek için önlemler almalıyız. More Sentences |
||||
| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | socio-economic development i. | sosyo-ekonomik gelişme | ||
|
Attention should be paid to education as an element of an overall socio-economic development strategy. Genel bir sosyo-ekonomik gelişme stratejisinin bir unsuru olarak eğitime özen gösterilmelidir. More Sentences |
||||
| Trade/Economic | ||||
| Ticaret/Ekonomi | socio-economic policy i. | sosyo-ekonomik politika | ||
|
If they are not, a region like Flanders should be able to outline socio-economic policy of its own. Eğer öyle değilse, Flandre gibi bir bölge kendi sosyo-ekonomik politikasını belirleyebilmelidir. More Sentences |
||||
| Social Sciences | ||||
| Sosyal Bilimler | socio-economic class i. | sosyo-ekonomik sınıf | ||
|
Women of a high socio-economic class are able to solve the problem. Yüksek sosyo-ekonomik sınıftan kadınlar sorunu çözebilmektedir. More Sentences |
||||
| General | ||||
| Genel | socio-economic development i. | sosyo ekonomik gelişmişlik | ||
| Genel | socio-economic importance i. | sosyoekonomik önem | ||
| Tourism | ||||
| Turizm | socio-economic development i. | sosyo-ekonomik gelişme düzeyi | ||
| Social Sciences | ||||
| Sosyal Bilimler | socio-economic class i. | aynı sosyal ve ekonomik şartlara sahip insanların oluşturduğu topluluk | ||
| Environment | ||||
| Çevre | socio-economic structure i. | sosyoekonomik yapı | ||
