üzüntü

"üzüntü" teriminin İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 79 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
Common Usage
1	Yaygın Kullanım	üzüntü	sadness i.
We are all watching the events in Zimbabwe unfolding with sadness. Zimbabwe'de yaşananları hepimiz üzüntüyle izliyoruz. More Sentences
2	Yaygın Kullanım	üzüntü	sorrow i.
First of all, as I said earlier, we have condemned this incident and expressed our sorrow. Öncelikle, daha önce de söylediğim gibi, bu olayı kınadık ve üzüntümüzü ifade ettik. More Sentences
3	Yaygın Kullanım	üzüntü	worry i.
Cares and worries were pervasive in her mind. Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar. More Sentences
General
4	Genel	üzüntü	grief i.
I would like to again express our dismay and our grief over the victims and express our sympathy to their families. Kurbanlardan duyduğumuz üzüntüyü ve acıyı bir kez daha ifade etmek ve ailelerine başsağlığı dilemek istiyorum. More Sentences
5	Genel	üzüntü	distress i.
The news caused my mother considerable distress. Bu haber annemde ciddi bir üzüntü yarattı. More Sentences
6	Genel	üzüntü	worry i.
Cares and worries were pervasive in her mind. Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar. More Sentences
7	Genel	üzüntü	regret i.
As rapporteur, I can only note this with regret. Raportör olarak bunu sadece üzüntüyle not edebilirim. More Sentences
Technical
8	Teknik	üzüntü	grief i.
I would like to again express our dismay and our grief over the victims and express our sympathy to their families. Kurbanlardan duyduğumuz üzüntüyü ve acıyı bir kez daha ifade etmek ve ailelerine başsağlığı dilemek istiyorum. More Sentences
General
9	Genel	üzüntü	mopes i.
10	Genel	üzüntü	hurt i.
11	Genel	üzüntü	trouble i.
12	Genel	üzüntü	dejection i.
13	Genel	üzüntü	affliction i.
14	Genel	üzüntü	load i.
15	Genel	üzüntü	spite i.
16	Genel	üzüntü	vexation i.
17	Genel	üzüntü	strait i.
18	Genel	üzüntü	botheration i.
19	Genel	üzüntü	lackaday i.
20	Genel	üzüntü	twinge i.
21	Genel	üzüntü	slough i.
22	Genel	üzüntü	heartache i.
23	Genel	üzüntü	fret i.
24	Genel	üzüntü	dejectedness i.
25	Genel	üzüntü	chagrin i.
26	Genel	üzüntü	disturbance i.
27	Genel	üzüntü	desolation i.
28	Genel	üzüntü	mope i.
29	Genel	üzüntü	damp i.
30	Genel	üzüntü	disquiet i.
31	Genel	üzüntü	woe i.
32	Genel	üzüntü	unhappiness i.
33	Genel	üzüntü	care i.
34	Genel	üzüntü	worriment i.
35	Genel	üzüntü	gloom i.
36	Genel	üzüntü	discomfort i.
37	Genel	üzüntü	dumps i.
38	Genel	üzüntü	stew i.
39	Genel	üzüntü	tristesse (fr) i.
40	Genel	üzüntü	disgruntlement i.
41	Genel	üzüntü	allicholy i.
42	Genel	üzüntü	anger [obsolete] i.
43	Genel	üzüntü	egrimony [obsolete] i.
44	Genel	üzüntü	unease i.
45	Genel	üzüntü	bale i.
46	Genel	üzüntü	barrat i.
47	Genel	üzüntü	unweal [obsolete] i.
48	Genel	üzüntü	wa [scotland] i.
49	Genel	üzüntü	wae [scotland] i.
50	Genel	üzüntü	waeness [scotland] i.
51	Genel	üzüntü	waiment i.
52	Genel	üzüntü	wea [dialect] i.
53	Genel	üzüntü	wo (woe) i.
54	Genel	üzüntü	woeness i.
55	Genel	üzüntü	demission [obsolete] i.
56	Genel	üzüntü	heartgrief i.
57	Genel	üzüntü	routhe [obsolete] i.
58	Genel	üzüntü	distaste [obsolete] i.
59	Genel	üzüntü	doole i.
60	Genel	üzüntü	drear [obsolete] i.
61	Genel	üzüntü	drearing [obsolete] i.
62	Genel	üzüntü	penance i.
63	Genel	üzüntü	site [obsolete] i.
64	Genel	üzüntü	soreness i.
65	Genel	üzüntü	sorwe i.
66	Genel	üzüntü	streight [obsolete] i.
67	Genel	üzüntü	sorwe f.
Colloquial
68	Konuşma Dili	üzüntü	the hump [brit] i.
Idioms
69	Deyim	üzüntü	bummage i.
70	Deyim	üzüntü	a blue funk i.
71	Deyim	üzüntü	hurt feelings i.
Archaic
72	Eski Kullanım	üzüntü	teen i.
73	Eski Kullanım	üzüntü	noy [dialect] i.
74	Eski Kullanım	üzüntü	tene i.
75	Eski Kullanım	üzüntü	thought i.
76	Eski Kullanım	üzüntü	harass i.
77	Eski Kullanım	üzüntü	pine i.
78	Eski Kullanım	üzüntü	spight i.
British Slang
79	İngiliz Argosu	üzüntü	pisser i.

"üzüntü" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 106 sonuç

	Kategori	Türkçe	İngilizce
General
1	Genel	duyulan üzüntü	commiseration i.
She expressed her commiseration to her friend. Arkadaşına duyduğu üzüntüyü dile getirdi. More Sentences
2	Genel	üzüntü duymak	feel sorry f.
Everyone felt sorry for you. Herkes senin için üzüntü duydu. More Sentences
3	Genel	üzüntü verici	distressing s.
Mr President-in-Office of the Council, your distressing verbal statement proved the Union's failure and powerlessness. Sayın Konsey Dönem Başkanı, üzüntü verici sözlü açıklamanız Birliğin başarısızlığını ve güçsüzlüğünü kanıtlamıştır. More Sentences
4	Genel	büyük üzüntü	grief i.
5	Genel	üzüntü veren kimse	heart breaker i.
6	Genel	derin üzüntü	deep sadness i.
7	Genel	üzüntü kaynağı	source of distress i.
8	Genel	derin üzüntü	intense sorrow i.
9	Genel	yoğun üzüntü	intense sorrow i.
10	Genel	üzüntü kaynağı	annoyance i.
11	Genel	derin üzüntü	heartbreak i.
12	Genel	büyük üzüntü	extremity i.
13	Genel	anımsanmaktan kaçınılan akla geldikçe üzüntü veren gerçek	home truth i.
14	Genel	derin keder/üzüntü	deep sorrow i.
15	Genel	üzüntü verme	annoying i.
16	Genel	üzüntü kaynağı	noiance [obsolete] i.
17	Genel	üzüntü kaynağı	embarrassment i.
18	Genel	üzüntü veren kimse	upsetter i.
19	Genel	anımsanmaktan kaçınılan akla geldikçe üzüntü veren gerçekler	home truths i.
20	Genel	kayıp veya mahrumiyetten kaynaklı üzüntü	miss [dialect] i.
21	Genel	üzüntü yaşatan kimse	desolater i.
22	Genel	üzüntü yaşatan kimse	desolator i.
23	Genel	(yalnızlığın yol açtığı) üzüntü hali	loneliness i.
24	Genel	acı, öfke veya üzüntü sebebiyle atılan çığlık	complaint [obsolete] i.
25	Genel	üzüntü nedeni	damp i.
26	Genel	üzüntü sebebi	damper i.
27	Genel	büyük üzüntü vermek	grieve f.
28	Genel	üzüntü veya çaresizlikten ellerini ovuşturmak	wring one's hands f.
29	Genel	üzüntü çekmek	feel sorrow f.
30	Genel	büyük bir üzüntü içinde olmak	grieve f.
31	Genel	üzüntü duymak	feel sorrow f.
32	Genel	üzüntü ile karşılamak	accept with sorrow f.
33	Genel	üzüntü bildirmek	express sadness f.
34	Genel	üzüntü basmak	feel sadness f.
35	Genel	üzüntü vermek	cause distress f.
36	Genel	üzüntü duymak	feel sadness f.
37	Genel	üzüntü basmak	be filled with sadness f.
38	Genel	üzüntü basmak	be full of sadness f.
39	Genel	üzüntü vermek	cause someone distress f.
40	Genel	üzüntü bildirmek	express sorrow f.
41	Genel	derin üzüntü yaratmak	cause deep sorrow f.
42	Genel	derin üzüntü duymak	feel deep sadness f.
43	Genel	derin üzüntü duymak	be deeply sorry f.
44	Genel	üzüntü ile öğrenmek	learn with great sorrow f.
45	Genel	üzüntü duymak	rue f.
46	Genel	içini kemirmek (kaygı/üzüntü)	prey on f.
47	Genel	derin bir üzüntü içinde olmak	be deeply in sorrow f.
48	Genel	üzüntü verici	upsetting s.
49	Genel	üzüntü verici	saddening s.
50	Genel	büyük bir üzüntü içinde olan	grief-stricken s.
51	Genel	üzüntü veren	unsettling s.
52	Genel	tarifi imkansız (üzüntü vb)	unnamable s.
53	Genel	tarifi imkansız (üzüntü vb)	unnameable s.
54	Genel	üzüntü verici	afflicting s.
55	Genel	üzüntü veren	joyless s.
56	Genel	üzüntü yaratan	luctual s.
57	Genel	üzüntü yaratan	ruthful s.
58	Genel	üzüntü veren	sore s.
59	Genel	üzüntü duyarak	wofully zf.
60	Genel	üzüntü içinde	in the doldrums zf.
61	Genel	üzüntü vererek	vexatiously zf.
62	Genel	üzüntü vererek	upsettingly zf.
63	Genel	rahatsızlık, üzüntü veya acıma belirten bir ünlem	oy ünl.
64	Genel	rahatsızlık, üzüntü veya acıma belirten bir ünlem	oy vey ünl.
Phrasals
65	Öbek Fiiller	(üzüntü vb gibi) bir şeyin içine düşmek	collapse into f.
66	Öbek Fiiller	(sıkıntı/üzüntü vb) çökmek	wash over someone f.
67	Öbek Fiiller	(sıkıntı/üzüntü vb) çökmek	flood over a person f.
68	Öbek Fiiller	(sıkıntı/üzüntü) çökmek	wash over f.
Phrases
69	İfadeler	(maorice'de) acı, üzüntü veya şaşkınlık belirten nida	aue [new zealand] ünl.
Proverb
70	Atasözü	üzüntü paylaşıldıkça hafifler	grief divided is made lighter
Colloquial
71	Konuşma Dili	üzüntü sebebi	bringdown i.
72	Konuşma Dili	üzüntü verici deneyim	horror story i.
73	Konuşma Dili	(biri) için üzüntü verici olmak	hell on (someone) f.
74	Konuşma Dili	içi üzüntü dolu	heavy-hearted s.
75	Konuşma Dili	yüreği üzüntü dolu	heavy-hearted s.
Idioms
76	Deyim	üzüntü veren durum	a sorry state of affairs i.
77	Deyim	üzüntü veren durum	a sad state of affairs i.
78	Deyim	yapmacık üzüntü	crocodile tears i.
79	Deyim	üzüntü sebebi	bring-down i.
80	Deyim	derin bir üzüntü yaşamak	plumb the depths f.
81	Deyim	(üzüntü/düşünce yüzünden) uykusu kaçmak	lose sleep about something f.
82	Deyim	(üzüntü/düşünce yüzünden) uykusundan olmak	lose sleep about something f.
83	Deyim	(acı/üzüntü) bir yere kadar katlanmak	be able to take just so much f.
84	Deyim	(acı/üzüntü) bir yere kadar katlanmak	be able to take only so much f.
85	Deyim	(üzüntü/düşünce yüzünden) uykusu kaçmak	lose sleep over something f.
86	Deyim	(üzüntü/düşünce yüzünden) uykuları kaçmak	lose sleep over something f.
87	Deyim	(üzüntü/düşünce yüzünden) uykuları kaçmak	lose sleep about something f.
88	Deyim	(bir yer) (bir şeyle/heyecan/üzüntü vb) dolu olmak	buzz with something f.
89	Deyim	(acı/üzüntü) bir yere kadar katlanmak	can take only so much f.
90	Deyim	uzun bir beraberlik sonrası yaşanılan ayrılık sonrası üzüntü içerisinde olmak	be on the rebound f.
91	Deyim	(acı/üzüntü) bir yere kadar katlanmak	can take just so much f.
92	Deyim	üzüntü veya çaresizlikle ellerini ovuşturmak	be wringing (one's) hands f.
93	Deyim	üzüntü veya çaresizlikle ellerini ovuşturmak	be wringing your hands f.
94	Deyim	üzüntü veya çaresizlikten ellerini ovuşturmak	wring your hands f.
95	Deyim	üzüntü verici	enough to make the angels weep s.
96	Deyim	büyük üzüntü içinde	with a heavy heart expr.
97	Deyim	kızmaktan çok üzüntü içinde	more in sorrow than in anger expr.
98	Deyim	üzüntü/hüzün hakim	no joy in nudville expr.
99	Deyim	uzun bir beraberlik sonrası yaşanılan ayrılık sonrası üzüntü içerisinde	on the rebound expr.
Speaking
100	Konuşma	üzüntü verici	it's enough to make the angels weep expr.
Psychology
101	Psikoloji	üzüntü/keder ile ilgili (başa çıkmada) uzman/danışman	grief counselor i.
Religious
102	Dini	(üzüntü içinde) sessiz olmayan	unmortified s.
Theatre
103	Tiyatro	trajik dramada üzüntü ve dehşet yaratan estetik kalite	tragic i.
Slang
104	Argo	(yahudi almancasında) üzüntü	tsuris i.
105	Argo	(yahudi almancasında) üzüntü	tsouris i.
106	Argo	üzüntü, kızgınlık ya da rahatsızlık belirtirken kullanılan vurgulayıcı ifade	bloody well expr.