açık açık - Türkisch Englisch Wörterbuch

açık açık

Bedeutungen von dem Begriff "açık açık" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 20 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
açık açık frankly adv.
I want to talk frankly with him.
Onunla açık açık konuşmak istiyorum.

More Sentences
açık açık openly adv.
He openly declares that Syria must "do harm" to Israel.
Açık açık Suriye'nin İsrail'e "zarar vermesi" gerektiğini beyan ediyor.

More Sentences
açık açık straight adv.
I just told Jill straight that I didn't like her fiancé.
Jill'e nişanlısından hoşlanmadığımı açık açık söyledim.

More Sentences
açık açık man-to-man adj.
açık açık bridly adv.
açık açık in round terms adv.
açık açık bluntly adv.
açık açık without mincing matters adv.
açık açık outspokenly adv.
açık açık clearly adv.
açık açık baldly adv.
açık açık straight-from-the-shoulder adv.
açık açık expressly adv.
açık açık straightforwardly adv.
açık açık honestly adv.
Colloquial
açık açık man to man expr.
Idioms
açık açık four-square adj.
açık açık in plain english expr.
açık açık in clear [obsolete] expr.
Slang
açık açık in spades adv.

Bedeutungen, die der Begriff "açık açık" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
açık artırma auction n.
The most despicable way of allocating emissions is by auctioning them.
Emisyonları tahsis etmenin en aşağılık yolu, bunları açık artırmayla satmaktır.

More Sentences
açık deficit n.
The foreign trade deficit increased to $50 billion.
Dış ticaret açığı 50 milyar dolara çıktı.

More Sentences
açık tenli fair adj.
I can't understand how she can be so fair when her brother is swarthy.
Erkek kardeşi esmerken onun nasıl bu kadar açık tenli olabildiğini anlamıyorum.

More Sentences
eli açık generous adj.
I know Tom is generous.
Tom'un eli açık olduğunu biliyorum.

More Sentences
açık explicit adj.
I was told the report was quite explicit.
Bana raporun oldukça açık olduğu söylendi.

More Sentences
açık clear adj.
The sky is clear now, but rain is expected in the afternoon.
Şu anda gökyüzü açık, ancak öğleden sonra yağmur bekleniyor.

More Sentences
açık uçlu open-ended adj.
The discussion was left open-ended.
Tartışma açık uçlu bırakıldı.

More Sentences
açık open adj.
We propose an open and transparent method which involves all the participants.
Tüm katılımcıları içeren açık ve şeffaf bir yöntem öneriyoruz.

More Sentences
açık (renk) light adj.
Six, the governing structure of the funds should be light and transparent.
Altı, fonların yönetim yapısı açık ve şeffaf olmalıdır.

More Sentences
açık (kapı) open adj.
They are more open to this now that they are being increasingly threatened by China.
Çin tarafından giderek daha fazla tehdit edildikleri için artık buna daha açıklar.

More Sentences
açık bare adj.
That's the bare minimum.
O, açık minimum.

More Sentences
açık saçık racy adj.
This show is too racy for teenagers.
Bu dizi gençler için fazla açık saçık.

More Sentences
açık obvious adj.
It is obvious that Syria, Iran, Cuba indeed, and North Korea are also on the agenda.
Suriye, İran, Küba ve Kuzey Kore'nin de gündemde olduğu açıktır.

More Sentences
açık saçık obscene adj.
Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.
İftira veya karalama amaçlı, müstehcen, ahlaksız, açık saçık, pornografik, şiddet içeren, küfürlü, aşağılayıcı, tehdit ve taciz içeren yorumlara müsamaha gösterilmez.

More Sentences
açık sözlü frank adj.
It was particularly with regard to the country of origin principle that we were more frank.
Özellikle menşe ülke ilkesi konusunda daha açık sözlü davrandık.

More Sentences
açık sözlü outspoken adj.
The politician was known for being outspoken.
Siyasetçi, açık sözlü oluşuyla tanınırdı.

More Sentences
açık bir biçimde clearly adv.
The professor briefly and clearly described the topic of his study.
Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.

More Sentences
General
açık oturum open session n.
The judgment was delivered in open session in Luxembourg on 2 October 2001.
Karar 2 Ekim 2001 tarihinde Lüksemburg'da açık oturumda verilmiştir.

More Sentences
açık sözlülük frankness n.
With the same frankness, we can say to our friends that we do not agree with the activities they are engaged in.
Aynı açık sözlülükle dostlarımıza, yürüttükleri faaliyetlere katılmadığımızı söyleyebiliriz.

More Sentences
açık tribün bleachers n.
Eventually, bleachers will be added.
Sonunda açık tribün eklenecek.

More Sentences
ağıl (çevresi çit veya tel örgüyle çevrili, üstü açık) pen n.
When I was a kid, there was a black pig in a pen beside our house.
Ben çocukken, evimizin yanındaki ağılda siyah bir domuz vardı.

More Sentences
açık bilet open ticket n.
Let's get an open ticket.
Açık bilet alalım.

More Sentences
açık kapı open door n.
Sensible texts on sexuality which should be so evident that one could almost describe them as open doors.
Cinsellik konusunda, neredeyse açık kapılar olarak tanımlanabilecek kadar açık olması gereken mantıklı metinler.

More Sentences
açık yüreklilik candor n.
I'm going to speak to you with utmost candor so I want you to take everything I'm about to say at face value.
Sizinle son derece açık yüreklilikle konuşacağım, bu nedenle söyleyeceğim her şeyi olduğu gibi kabul etmenizi istiyorum.

More Sentences
açık deniz offshore n.
We should spend money on offshore projects in the North Sea and the Baltic.
Kuzey Denizi ve Baltık'taki açık deniz projelerine para harcamalıyız.

More Sentences
açık alan open area n.
Due to the fleet concentration in the open areas, vulnerable areas are being over-fished.
Filonun açık alanlarda yoğunlaşması nedeniyle hassas alanlar aşırı avlanmaktadır.

More Sentences
açık toplum open society n.
We must, however, bear in mind that the chief target of the terrorists is the open society.
Ancak teröristlerin başlıca hedefinin açık toplum olduğunu da unutmamalıyız.

More Sentences
açık fikir open mind n.
So I must ask you to keep an open mind on the Commission's reasoning.
Bu nedenle sizden Komisyonun gerekçeleri konusunda açık fikirli olmanızı rica ediyorum.

More Sentences
açık pencere open window n.
Tom looked out the open window.
Tom açık pencereden dışarı baktı.

More Sentences
açık hava fresh air n.
He enjoys the fresh air.
Açık havadan keyif alır.

More Sentences
açık sözlülük candor n.
You don't always have to say what's on your mind; sometimes tact trumps candor.
Aklınızdan geçenleri her zaman söylemek zorunda değilsiniz; bazen nezaket açık sözlülüğe üstün gelir.

More Sentences
açık shortfall n.
Imports will make up the shortfall; it is a childishly simple proposition.
İthalat açığı kapatacaktır; bu çocukça basit bir önermedir.

More Sentences
açık hava clear weather n.
During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.
Açık havalarda Estonya kıyıları Helsinki'den görülebilir.

More Sentences
açık hava outdoors n.
He loves being outdoors.
Açık havada olmayı seviyor.

More Sentences
açık deniz high seas n.
The Commission suggests that any catches of these species in the high seas off the SEAFO area would be small.
Komisyon, SEAFO bölgesi açıklarında bu türlerin açık denizlerde avlanmasının küçük olacağını öne sürmektedir.

More Sentences
açık üniversite open university n.
Please lead me to Ho Chi Minh Open University!
Lütfen beni Ho Chi Minh Açık Üniversitesi'ne götürün!

More Sentences
açık deniz open sea n.
The Spanish Government, on the contrary, decided to tow the Prestige into open sea, regardless of the consequences.
İspanyol Hükümeti ise tam tersine, sonuçları ne olursa olsun Prestige'i açık denize çekmeye karar verdi.

More Sentences
açık hava müzesi open-air museum n.
Italy is a large open-air museum.
İtalya büyük bir açık hava müzesidir.

More Sentences
açık alan open space n.
Division of different open space offices is essential for ergonomic use.
Farklı açık alan ofislerinin bölünmesi ergonomik kullanım için esastır.

More Sentences
(halka açık) yüzme havuzu swimming pool n.
A big garden and swimming pool completes the whole picture.
Büyük bir bahçe ve yüzme havuzu tüm görüntüyü tamamlamaktadır.

More Sentences
umuma açık yer public place n.
This is a public place.
Burası umuma açık yer.

More Sentences
halka açık yerler public places n.
Please refrain from smoking in public places.
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.

More Sentences
açık ten fair skin n.
He has a fair skin and hair.
Açık tenli ve saçlıdır.

More Sentences
açık ten light skin n.
I have extremely light skin and not at all brown.
Son derece açık tenim var ve hiç kahverengi değilim.

More Sentences
açık kahve weak coffee n.
I prefer weak coffee.
Açık kahveyi tercih ederim.

More Sentences
açık bir mesaj a clear message n.
This vote should send a clear message to the Council.
Bu oylama Konsey'e açık bir mesaj göndermelidir.

More Sentences
açık fikirlilik open-mindedness n.
I would like to thank our rapporteur for his open-mindedness in drawing up this report.
Raportörümüze bu raporu hazırlarken gösterdiği açık fikirlilik için teşekkür ediyorum.

More Sentences
açık hava etkinlikleri outdoor activities n.
Children like outdoor activities.
Çocuklar açık hava etkinliklerini severler.

More Sentences
açık shortfall n.
I see this as quite unjustified by science and simply adding to our overall protein shortfall.
Bunun bilim tarafından gerekçelendirilmediğini ve sadece genel protein açığımıza katkıda bulunduğunu görüyorum.

More Sentences
Common Usage
açık artırmacı auctioneer n.
kısmeti açık fortunate adj.
eli açık bounteous adj.
eli açık openhanded adj.
açık (hesaplarda) deficit adj.
ucu açık open-ended adj.
tartışmaya açık disputable adj.
General
açık sözlülük plainspokenness n.
açık sözlülük bluntness n.
açık oy open vote n.
açık (mali) deficit n.
açık ocak madenciliği opencast mining n.
açık zemin üstünde koyu renk kare desenlerden oluşmuş bir çeşit kumaş tattersall n.
açık artırma ile satış sale n.
açık sözlülük expansiveness n.
açık havada yenilen yemek picnic n.
açık bir şekilde dile getirme articulation n.
açık senet blank bill n.
açık saçık konuşma smut n.
açık büfe yemek servisi yapan restoran smorgasbord n.
açık sözlülük freedom n.
önü açık giysi wraparound n.
üstü açık büyük boru sluice n.
açık havada çalan müzik topluluklarına özgü ve çoğu zaman üstü kapalı platform bandstand n.
açık open sea n.
açık şehir open city n.
açık ve manzaralı anayol parkway n.
açık kredi blank credit n.
rüzgara açık olan taraf weather n.
açık kadro vacancy n.
önü açık ufak göz (yazıhanede/dolapta) cubbyhole n.
halka açık accessible to the public n.
halka açık görüşme public audience n.
açık kadro vacant position n.
açık anlaşma express agreement n.
açık bir şekilde anlatma elucidating n.
açık oynama showdown n.
açık işlev manifest function n.
açık arazi exposed terrain n.
halka açık public access n.
açık tarife open rates n.
açık yara open wound n.
açık yer opening n.
açık davetiye open invitation n.
açık (bütçe/hesap vb'nde) deficit n.
açık düzge open system n.
açık bütçe open budget n.
açık gagalı leylek shell ibis n.
açık pencere opened window n.
halka açık yol queen's highway n.
açık kontenjan vacancy n.
yanları açık ve dört tekerlekli yük arabası lorry n.
açık bej cream n.
sahne (geçici açık hava sahnesi) stand n.
burnu açık ayakkabı peep toe n.
üstü açık araba drophead n.
açık adım wide step n.
açık deniz the open n.
açık saçık laf obscenity n.
açık sözlülük ingenuousness n.
muayenehanenin açık olduğu saatler surgery hours n.
açık etme airing n.
eli açık olma freehandedness n.
açık sözlülük roundness n.
açık kalplilik candor n.
açık sözlülük outspokennes n.
açık olma egregiousness n.
açık sözlülük outspokenness n.
açık saçık bawdy n.
açık saçıklık bawdiness n.
açık saçıklık filth n.
açık büfe yemek buffet n.
açık saçık oluş bawdiness n.
açık oturum konuşmacısı panelist n.
açık saçıklık lewdness n.
açık kalplilik candour n.
açık yeşil jade n.
internet açık artırmaları internet auction n.
üstü açık dört tekerlekli rus at arabası droshky n.
açık mekan open space n.
açık ağıl hovel n.
açık yeşil pea green n.
açık saçık konuşma lechering n.
açık yeşil chartreuse n.
açık kahverengi fawn n.
açık deficient amount n.
açık open air n.
açık boşaltım sistemi outfall n.
açık dolaşım sistemi open circulatory system n.
umuma açık olan yer public place n.
açık deniz seagoing n.
açık yük vagonu flatcar n.
açık ateş direct fire n.
açık kadro opening n.
büyük gösteri (genellikle açık havada yapılan) spectacle n.
açık davranma plain dealing n.
açık elbise revealing dress n.
çakraların açık olması clairsentience n.
açık arazi unprotected terrain n.
sundurma (kapı önündeki yanları açık) porch n.
açık kabuk non closed shell n.
yalnız bir ucu açık oyuk yer caecum n.
kamuya açık toplantı public meeting n.
açık saçıklık obscenity n.
açık tenlilik fairness n.
açık apparentness n.
italya'da halka açık meydan piazza n.
bir tür açık tribün bleachers n.
açık bawdy n.
açık kalpli olma openheartedness n.
yanları açık garaj carport n.
etkisine açık bırakma exposure n.
açık hesap credit account n.
açık havuz outdoor swimming pool n.
açık otopark parking lot n.
açık yara an open sore n.
açık yer gap n.
açık saçık konuşma ribaldry n.
açık imza blank signature n.
açık kalıp open die n.
açık yerlerde bulunan umumi posta kutusu pillar box n.
açık bir ton (renkte) tint n.
(ark/kanal gibi üstü açık) suyolu watercourse n.
ağzı açık kalma gape n.
donuk açık kahverengi kumaş drab n.
bir yarın açık yüzüne yapılmış yol corniche n.
orman içindeki açık alan glade n.
açık mor lilac n.
açık hava ocağı opencast mine n.
açık sözlülük artlessness n.
açık aperture n.
açık oylama open vote n.
cevabı açık olan soru rhetorical question n.
açık alan opening n.
umuma açık olma publicity n.
açık mekan outer space n.
açık debit n.
açık deniz mavisi light teal n.
üstü açık oyuncak araba wagon n.
açık ve kesin ifade formulation n.
açık deniz the open sea n.
havuz kapasitesi (özellikle kamuya açık olanlar) bather load n.
açık hava toplantısı public protest meeting n.
açık havada oynanan bir oyun bowls n.
açık havadaki depo yard n.
açık otlak ve arazi anlamında güney afrika terimi veldt/veld n.
açık oturum panel n.
açık seçiklik lucidity n.
açık saçıklık immodesty n.
açık alan range n.
açık celse public hearing n.
açık delil smoking gun n.
burnu açık peep toe n.
yerleşim yerleri dışında açık ve işlenmemiş arazi moor n.
açık liman free port n.
açık sözlülük candour n.
açık deniz offing n.
açık semalar open skies n.
açık adım big step n.
açık rekabet open competition n.
açık maaşı half pay n.
açık oyalamada lehte oy verme acclaim n.
kapların veya içi boş şeylerin açık yanı mouth n.
açık fikirlilik catholicity n.
açık olma exposal n.
açık sandık open caisson n.
açık saçık yayın pornography n.
papaz ve piskoposların ayin için giydiği geniş kolları olan yanlardan açık bir tür cüppe dalmatic n.
veranda (bir yanı veya yanları açık) porch n.
açık alan concourse n.
üstü açık araba roadster n.
açık vagon flatcar n.
açık ve içten olma candidness n.
açık gri light grey n.
açık dil plain language n.
şaşkınlıktan ağzı açık kalmış gaper n.
üstü kapalı, üç yanı açık ve evin bir cephesinde boydan boya uzanan balkon veranda n.
açık deniz mavisi aqua n.
açık ellilik generosity n.
saçta daha açık renkteki kısımlar highlights n.
açık lorry n.
açık yer vacancy n.
açık bölge free zone n.
açık deniz gemisi deep sea steamer n.
açık kömür ocağı strip mine n.
açık teşekkür public acknowledgement n.
açık deniz demiri drogue n.
açık mevzi exposed position n.
açık önerme open sentence n.
açık saçık olma bawdiness n.
saldırı veya tenkide açık olma vulnerability n.
açık adres mailing address n.
açık sözlülük openness n.
açık yer the open n.
banyo (halka açık) bathhouse n.
halka açık seminer open public seminar n.
açık alan agora n.
açık mor lavender tints n.
açık işletme surface mining n.
açık havada yakılan ateş bonfire n.
açık duruşma open trial n.
açık teşekkür public thanks n.
açık havada fuar yeri fairground n.
açık pozisyon vacant position n.
açık sözlülük straightness n.
açık veren bütçe unbalanced budget n.
açık yara raw n.
açık yüreklilik candidness n.
açık önerme open condition n.
açık depo yard n.
açık kapı politikası open door policy n.
açık seçiklik clarity n.
açık tavır clear stance n.
mali açık fiscal deficit n.
donuk açık kahverengi drab n.
genellikle açık denizlerde ve deniz kıyılarında yaşayan kuşlar seafowl n.
açık saçık konuşma scurrilousness n.
açık vacancy n.
açık artırma ile satma auctioning n.
açık saçıklık indecency n.
yeni çıkmış açık incipient deficit n.
yeni başlamış açık incipient deficit n.
açık artırma open bidding n.
açık kimlik clear identity n.
açık evlilik open marriage n.
açık oturum yöneticisi panel discussion moderator n.
açık öğretim distance education n.
açık eflatun lavender n.
açık yeşil lime n.
açık mavi aqua n.
açık yeşil bright green n.
bankanın açık olduğu gün bank working day n.
ağzı açık gezen gobemouche n.
açık hava konseri open air concert n.
açık iletişim open communication n.
açık ve kapalı raflar open and closed shelves n.
açık hava eğitimi outdoor education n.
açık piyasa işlemleri open market operations n.
açık mekanlar open spaces n.
açık hava etkinlikleri outdoor recreation n.
ağzı açık kalma hiation n.
açık öğretim open plan schools n.
gelişime açık open for improvement n.
açık hava yüzme havuzu outdoor pool n.
açık yüzme havuzu outdoor pool n.
açık güverte open deck n.
açık tenis open tennis n.
açık sarı straw yellow n.
gelişmeye açık open to improvement n.
açık arazi open field n.
açık göze open cell n.
açık oturum panel discussion n.
açık hava trafosu open air transformer n.
açık uçlu soru open ended question n.
üstü açık vagon lorry n.
kapak açık tutma tertibatı pallet cover restraining strap n.
açık yol open path n.
açık dere open valley n.
açık kanal open conduit n.
açık kanal open channel n.
açık rıhtım open wharf n.
açık iskele open wharf n.
açık hücre open cell n.
halka açık alan open public space n.
açık tip open type n.
açık dolaşım sistemi open blood system n.
açık ifade open expression n.
açık ihale usulü open tender procedure n.
açık hava tiyatrosu open air theatre n.
açık alan open field n.
açık ilişki open relationship n.
açık olmama durumu unclarity n.
kapısı herkese açık davet open house n.
satılık ya da kiralık bir mekanın insanların görüşüne açık olduğu zaman aralığı open house n.
açık artırma ile satış auction n.
açık davranış overt behaviour n.
açık yüreklilik candour n.
(orman) açık alan clearing n.
ormanda açık alan clearing n.
halka açık alan common n.
krikete benzer bir açık hava oyunu croquet n.
üstü açık döşeme deck n.
halka açık yüzme havuzu public pool n.
halka açık yüzme havuzu community swimming pool n.
halka açık yüzme havuzu public swimming pool n.
halka açık yüzme havuzu community pool n.
halka açık yüzme havuzu communal swimming pool n.
açık olma exposure n.
açık arazi field n.
açık bir örnek an obvious example n.
açık dirsek gored elbow n.
açık deniz high-sea n.
açık deniz deep-sea n.
herkese açık yarışma free-for-all n.
seyircilerin arabaları içinde oturarak film seyrettikleri açık hava sineması drive-in n.
açık hava türbülansı clear-air turbulence n.
açık renk saç fair-hair n.
açık hava toplantısı open-air meeting n.
gece açık bırakılan loş ışık night-light n.
açık hava sineması open-air cinema n.
açık tarih open-date n.
açık ellilik open-handedness n.
açık hava yüzme havuzu open-air pool n.
açık open-air n.
açık alan open-air space n.
açık hava tiyatrosu open-air theater n.
açık hava tiyatrosu open-air theatre n.
açık yüzme havuzu open-air pool n.
halka açık yerledeki hoparlör sistemi public-address system n.
açık devre open-circuit n.
açık vagon high-sided open wagon n.
açık hesap deficit n.
bir yanı veya yanları açık veranda porch n.
teknolojik açık technological gap n.
açık hava yüzme havuzu lido n.
açık renk light colour n.
açık ocak open quarry n.
taş döşeli açık avlu patio n.
açık artırma public auction n.
kamuya açık yazılım public domain software n.
umuma açık yol public highway n.
açık görüşlülük unorthodoxy n.
açık artırma sale n.
üstü açık işyeri yard n.
(halka açık) yüzme havuzu swimming bath n.
açık hava müzesi outdoor museum n.
(halka açık) yüzme havuzu natatorium n.
açık artırmaya çıkarma licitation n.
açık şehir open town n.
açık uçlu sınıflar open end classes n.
açık deniz ocean n.
açık yer blank n.
açık saçık söz vulgar word n.
açık saçık söz obscene word n.
açık saçık söz four letter word n.
açık kestane rengi hazel n.
sırtı açık elbise backless dress n.
ucu açık soru an open ended question n.
açık metin plain text n.
açık ifade plain language n.
halka açık tuvaletler public lavatories n.
açık pembe light pink n.
açık konu open subject n.
açık kahve light coffee n.
üstü açık alan outdoor area n.
üstü açık alan open air area n.
halka açık alanlarda insanları rahatlatmak için çalınan müzik muzak n.
açık saçık sahneler obscene scenes n.
açık saçık sahneler sexually explicit scenes n.
açık bir kitap için kullanılan altlık bookrack n.
açık kitap için altlık bookstand n.
açık kitap altlığı bookrack n.
üstü açık depo yard n.
üstü açık iki tekerlekli araba tilbury n.
halka açık tuvalet public toilet n.
halka açık tuvalet public convenience n.
halka açık tuvalet convenience n.
halka açık tuvalet toilet facility n.
halka açık tuvalet wash room n.
halka açık tuvalet public lavatory n.
halka açık tuvalet restroom n.
direkt/açık sözlü yaklaşım straight-forward approach n.
halka açık mahal a public place n.
açık bir mesaj an explicit message n.
açık bir mesaj an open message n.
açık hedef open target n.
ucu/önü açık terlik slide n.
açık beyan express statement n.
açık beyan explicit declaration n.
açık beyan express declaration n.
açık beyan specific statement n.
halka açık yüzme havuzları public swimming pools n.
açık hava dans pisti open-air dance floor n.
açık çeviri overt translation n.
görüşe açık taslak exposure draft n.
açık örnek clearest-cut example n.
tartışmaya açık konu debatable issue n.
açık artırma public roup n.
açık gün open day n.
açık büfe kahvaltı open buffet breakfast n.
açık destek open support n.
açık destek overt support n.
açık/yol gösteren/kılavuz explicit guidance n.
açık bej light beige n.
açık bej beige light n.
açık büfe kahvaltısı buffet brunch n.
özellikle halka açık olmayan dini yerler adytum n.
açık ayıp clear defect n.
halka açık telefon public phone n.
açık olaylar bare fact n.
açık gökyüzü blue sky n.
açık hava banyosu air bath n.
yanları veya üstü açık kamyon flatbed n.
açık saçık söz bawdry n.
açık tribün bleacher n.
açık ordugah bivouac n.
halka açık yer common n.
(mektuplu) açık öğretim correspondence school n.
tek dilim/açık sandviç tartine n.
tek dilim/açık sandviç open sandwich n.
tek dilim/açık sandviç ulrich sandwich n.
tek dilim/açık sandviç bread baser n.
tek dilim/açık sandviç open faced sandwich n.
tek dilim/açık sandviç open face sandwich n.
açık ve belirsizliğe mahal vermeyen tanım clear and unambiguous definition n.
açık ve belirsizliğe yer vermeyen tanım clear and unambiguous definition n.
müzayedeye/ihaleye/açık artırmaya telefonla katılıp ismi açıklanmayan kişi/katılımcı unidentified telephone bidder n.
havalanlarında, tren istasyonlarında, bavulları taşımak için kullanılan, birbirlerine bağlı açık treyler/palet dizisi baggage train n.
açık hava hayvanat bahçesi open-air zoo n.
açık adres full address n.
açık şömine open fireplace n.
saçın bir kısmını arkadan birleştirerek, bir kısmını ise açık bırakacak şekilde toplama biçimi half up half down n.
açık ellilik openhandedness n.
yalnız bir ucu açık oyuk yer cecum n.
açık oturum konuşmacısı panellist n.
önü açık ufak göz (yazıhanede/dolapta) cubby-hole n.
önü/burnu açık sandalet open toe sandal n.
açık ten fair complexion n.
açık büfe servis görevlisi buffet runner n.
kamuya açık etkinlik public event n.
halka açık etkinlik public event n.
üstü açık otobüs open-top bus n.
halka açık alanlarda idrarını yapma public urination n.
açık görünüm plain view n.
açık düşünme clear thinking n.
self servis açık büfe self-service buffet n.
(bir yerin) açık olduğu saatler opening hours n.
açık büfe groaning board n.
açık miktarı (hesapta) deficient amount n.
yanları açık kulübe open-sided hut n.
halka açık yol public way n.
açık teklif open offer n.
geniş açık alan wide open space n.
halka açık tuvalet comfort station n.
açık tehdit thinly-veiled threat n.
açık hava etkinliği outdoor event n.
halka açık yerel dans salonu local palais n.
açık hava fair atmosphere n.
çok açık uçlu bir ifade a very open-ended phrase n.
açık konuşma parrhesia n.
açık kaynak kitaplıkları open source libraries n.
açık yazı clear writing n.
açık büfe masası buffet station n.
açık büfe buffet station n.
açık büfe istasyonu buffet station n.
halka açık tuvalet public loo n.
açık hava faaliyetleri outdoor activities n.
açık alanda uyuyan kimse rough sleeper n.
açık kaynak topluluğu open source community n.
açık tehdit clear threat n.
genelde açık havada giyilen kolsuz ceket tabard n.