|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
açık artırma |
auction n.
|
|
The most despicable way of allocating emissions is by auctioning them.
Emisyonları tahsis etmenin en aşağılık yolu, bunları açık artırmayla satmaktır.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
açık |
deficit n.
|
|
The foreign trade deficit increased to $50 billion.
Dış ticaret açığı 50 milyar dolara çıktı.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
açık tenli |
fair adj.
|
|
I can't understand how she can be so fair when her brother is swarthy.
Erkek kardeşi esmerken onun nasıl bu kadar açık tenli olabildiğini anlamıyorum.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
eli açık |
generous adj.
|
|
I know Tom is generous.
Tom'un eli açık olduğunu biliyorum.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
açık |
explicit adj.
|
|
I was told the report was quite explicit.
Bana raporun oldukça açık olduğu söylendi.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
açık |
clear adj.
|
|
The sky is clear now, but rain is expected in the afternoon.
Şu anda gökyüzü açık, ancak öğleden sonra yağmur bekleniyor.
More Sentences
|
7 |
Common Usage |
açık uçlu |
open-ended adj.
|
|
The discussion was left open-ended.
Tartışma açık uçlu bırakıldı.
More Sentences
|
8 |
Common Usage |
açık |
open adj.
|
|
We propose an open and transparent method which involves all the participants.
Tüm katılımcıları içeren açık ve şeffaf bir yöntem öneriyoruz.
More Sentences
|
9 |
Common Usage |
açık (renk) |
light adj.
|
|
Six, the governing structure of the funds should be light and transparent.
Altı, fonların yönetim yapısı açık ve şeffaf olmalıdır.
More Sentences
|
10 |
Common Usage |
açık (kapı) |
open adj.
|
|
They are more open to this now that they are being increasingly threatened by China.
Çin tarafından giderek daha fazla tehdit edildikleri için artık buna daha açıklar.
More Sentences
|
11 |
Common Usage |
açık |
bare adj.
|
|
That's the bare minimum.
O, açık minimum.
More Sentences
|
12 |
Common Usage |
açık saçık |
racy adj.
|
|
This show is too racy for teenagers.
Bu dizi gençler için fazla açık saçık.
More Sentences
|
13 |
Common Usage |
açık |
obvious adj.
|
|
It is obvious that Syria, Iran, Cuba indeed, and North Korea are also on the agenda.
Suriye, İran, Küba ve Kuzey Kore'nin de gündemde olduğu açıktır.
More Sentences
|
14 |
Common Usage |
açık saçık |
obscene adj.
|
|
Slanderous, defamatory, obscene, indecent, lewd, pornographic, violent, abusive, insulting, threatening and harassing comments are not tolerated.
İftira veya karalama amaçlı, müstehcen, ahlaksız, açık saçık, pornografik, şiddet içeren, küfürlü, aşağılayıcı, tehdit ve taciz içeren yorumlara müsamaha gösterilmez.
More Sentences
|
15 |
Common Usage |
açık sözlü |
frank adj.
|
|
It was particularly with regard to the country of origin principle that we were more frank.
Özellikle menşe ülke ilkesi konusunda daha açık sözlü davrandık.
More Sentences
|
16 |
Common Usage |
açık sözlü |
outspoken adj.
|
|
The politician was known for being outspoken.
Siyasetçi, açık sözlü oluşuyla tanınırdı.
More Sentences
|
17 |
Common Usage |
açık bir biçimde |
clearly adv.
|
|
The professor briefly and clearly described the topic of his study.
Profesör, çalışmasının konusunu kısa ve açık bir biçimde anlattı.
More Sentences
|
General |
|
18 |
General |
açık oturum |
open session n.
|
|
The judgment was delivered in open session in Luxembourg on 2 October 2001.
Karar 2 Ekim 2001 tarihinde Lüksemburg'da açık oturumda verilmiştir.
More Sentences
|
19 |
General |
açık sözlülük |
frankness n.
|
|
With the same frankness, we can say to our friends that we do not agree with the activities they are engaged in.
Aynı açık sözlülükle dostlarımıza, yürüttükleri faaliyetlere katılmadığımızı söyleyebiliriz.
More Sentences
|
20 |
General |
açık tribün |
bleachers n.
|
|
Eventually, bleachers will be added.
Sonunda açık tribün eklenecek.
More Sentences
|
|
21 |
General |
ağıl (çevresi çit veya tel örgüyle çevrili, üstü açık) |
pen n.
|
|
When I was a kid, there was a black pig in a pen beside our house.
Ben çocukken, evimizin yanındaki ağılda siyah bir domuz vardı.
More Sentences
|
22 |
General |
açık bilet |
open ticket n.
|
|
Let's get an open ticket.
Açık bilet alalım.
More Sentences
|
23 |
General |
açık kapı |
open door n.
|
|
Sensible texts on sexuality which should be so evident that one could almost describe them as open doors.
Cinsellik konusunda, neredeyse açık kapılar olarak tanımlanabilecek kadar açık olması gereken mantıklı metinler.
More Sentences
|
24 |
General |
açık yüreklilik |
candor n.
|
|
I'm going to speak to you with utmost candor so I want you to take everything I'm about to say at face value.
Sizinle son derece açık yüreklilikle konuşacağım, bu nedenle söyleyeceğim her şeyi olduğu gibi kabul etmenizi istiyorum.
More Sentences
|
25 |
General |
açık deniz |
offshore n.
|
|
We should spend money on offshore projects in the North Sea and the Baltic.
Kuzey Denizi ve Baltık'taki açık deniz projelerine para harcamalıyız.
More Sentences
|
26 |
General |
açık alan |
open area n.
|
|
Due to the fleet concentration in the open areas, vulnerable areas are being over-fished.
Filonun açık alanlarda yoğunlaşması nedeniyle hassas alanlar aşırı avlanmaktadır.
More Sentences
|
27 |
General |
açık toplum |
open society n.
|
|
We must, however, bear in mind that the chief target of the terrorists is the open society.
Ancak teröristlerin başlıca hedefinin açık toplum olduğunu da unutmamalıyız.
More Sentences
|
28 |
General |
açık fikir |
open mind n.
|
|
So I must ask you to keep an open mind on the Commission's reasoning.
Bu nedenle sizden Komisyonun gerekçeleri konusunda açık fikirli olmanızı rica ediyorum.
More Sentences
|
29 |
General |
açık pencere |
open window n.
|
|
Tom looked out the open window.
Tom açık pencereden dışarı baktı.
More Sentences
|
30 |
General |
açık hava |
fresh air n.
|
|
He enjoys the fresh air.
Açık havadan keyif alır.
More Sentences
|
31 |
General |
açık sözlülük |
candor n.
|
|
You don't always have to say what's on your mind; sometimes tact trumps candor.
Aklınızdan geçenleri her zaman söylemek zorunda değilsiniz; bazen nezaket açık sözlülüğe üstün gelir.
More Sentences
|
32 |
General |
açık |
shortfall n.
|
|
Imports will make up the shortfall; it is a childishly simple proposition.
İthalat açığı kapatacaktır; bu çocukça basit bir önermedir.
More Sentences
|
33 |
General |
açık hava |
clear weather n.
|
|
During clear weather, the coast of Estonia is visible from Helsinki.
Açık havalarda Estonya kıyıları Helsinki'den görülebilir.
More Sentences
|
34 |
General |
açık hava |
outdoors n.
|
|
He loves being outdoors.
Açık havada olmayı seviyor.
More Sentences
|
35 |
General |
açık deniz |
high seas n.
|
|
The Commission suggests that any catches of these species in the high seas off the SEAFO area would be small.
Komisyon, SEAFO bölgesi açıklarında bu türlerin açık denizlerde avlanmasının küçük olacağını öne sürmektedir.
More Sentences
|
36 |
General |
açık üniversite |
open university n.
|
|
Please lead me to Ho Chi Minh Open University!
Lütfen beni Ho Chi Minh Açık Üniversitesi'ne götürün!
More Sentences
|
37 |
General |
açık deniz |
open sea n.
|
|
The Spanish Government, on the contrary, decided to tow the Prestige into open sea, regardless of the consequences.
İspanyol Hükümeti ise tam tersine, sonuçları ne olursa olsun Prestige'i açık denize çekmeye karar verdi.
More Sentences
|
38 |
General |
açık hava müzesi |
open-air museum n.
|
|
Italy is a large open-air museum.
İtalya büyük bir açık hava müzesidir.
More Sentences
|
39 |
General |
açık alan |
open space n.
|
|
Division of different open space offices is essential for ergonomic use.
Farklı açık alan ofislerinin bölünmesi ergonomik kullanım için esastır.
More Sentences
|
40 |
General |
(halka açık) yüzme havuzu |
swimming pool n.
|
|
A big garden and swimming pool completes the whole picture.
Büyük bir bahçe ve yüzme havuzu tüm görüntüyü tamamlamaktadır.
More Sentences
|
41 |
General |
umuma açık yer |
public place n.
|
|
This is a public place.
Burası umuma açık yer.
More Sentences
|
42 |
General |
halka açık yerler |
public places n.
|
|
Please refrain from smoking in public places.
Lütfen halka açık yerlerde sigara içmekten imtina edin.
More Sentences
|
43 |
General |
açık ten |
fair skin n.
|
|
He has a fair skin and hair.
Açık tenli ve saçlıdır.
More Sentences
|
44 |
General |
açık ten |
light skin n.
|
|
I have extremely light skin and not at all brown.
Son derece açık tenim var ve hiç kahverengi değilim.
More Sentences
|
45 |
General |
açık kahve |
weak coffee n.
|
|
I prefer weak coffee.
Açık kahveyi tercih ederim.
More Sentences
|
46 |
General |
açık bir mesaj |
a clear message n.
|
|
This vote should send a clear message to the Council.
Bu oylama Konsey'e açık bir mesaj göndermelidir.
More Sentences
|
47 |
General |
açık fikirlilik |
open-mindedness n.
|
|
I would like to thank our rapporteur for his open-mindedness in drawing up this report.
Raportörümüze bu raporu hazırlarken gösterdiği açık fikirlilik için teşekkür ediyorum.
More Sentences
|
48 |
General |
açık hava etkinlikleri |
outdoor activities n.
|
|
Children like outdoor activities.
Çocuklar açık hava etkinliklerini severler.
More Sentences
|
49 |
General |
açık |
shortfall n.
|
|
I see this as quite unjustified by science and simply adding to our overall protein shortfall.
Bunun bilim tarafından gerekçelendirilmediğini ve sadece genel protein açığımıza katkıda bulunduğunu görüyorum.
More Sentences
|
Common Usage |
|
50 |
Common Usage |
açık artırmacı |
auctioneer n.
|
|
51 |
Common Usage |
kısmeti açık |
fortunate adj.
|
|
52 |
Common Usage |
eli açık |
bounteous adj.
|
|
53 |
Common Usage |
eli açık |
openhanded adj.
|
|
54 |
Common Usage |
açık (hesaplarda) |
deficit adj.
|
|
55 |
Common Usage |
ucu açık |
open-ended adj.
|
|
56 |
Common Usage |
tartışmaya açık |
disputable adj.
|
|
General |
|
57 |
General |
açık sözlülük |
plainspokenness n.
|
|
58 |
General |
açık sözlülük |
bluntness n.
|
|
59 |
General |
açık oy |
open vote n.
|
|
60 |
General |
açık (mali) |
deficit n.
|
|
|
61 |
General |
açık ocak madenciliği |
opencast mining n.
|
|
62 |
General |
açık zemin üstünde koyu renk kare desenlerden oluşmuş bir çeşit kumaş |
tattersall n.
|
|
63 |
General |
açık artırma ile satış |
sale n.
|
|
64 |
General |
açık sözlülük |
expansiveness n.
|
|
65 |
General |
açık havada yenilen yemek |
picnic n.
|
|
66 |
General |
açık bir şekilde dile getirme |
articulation n.
|
|
67 |
General |
açık senet |
blank bill n.
|
|
68 |
General |
açık saçık konuşma |
smut n.
|
|
69 |
General |
açık büfe yemek servisi yapan restoran |
smorgasbord n.
|
|
70 |
General |
açık sözlülük |
freedom n.
|
|
71 |
General |
önü açık giysi |
wraparound n.
|
|
72 |
General |
üstü açık büyük boru |
sluice n.
|
|
73 |
General |
açık havada çalan müzik topluluklarına özgü ve çoğu zaman üstü kapalı platform |
bandstand n.
|
|
74 |
General |
açık |
open sea n.
|
|
75 |
General |
açık şehir |
open city n.
|
|
76 |
General |
açık ve manzaralı anayol |
parkway n.
|
|
77 |
General |
açık kredi |
blank credit n.
|
|
78 |
General |
rüzgara açık olan taraf |
weather n.
|
|
79 |
General |
açık kadro |
vacancy n.
|
|
80 |
General |
önü açık ufak göz (yazıhanede/dolapta) |
cubbyhole n.
|
|
81 |
General |
halka açık |
accessible to the public n.
|
|
82 |
General |
halka açık görüşme |
public audience n.
|
|
83 |
General |
açık kadro |
vacant position n.
|
|
84 |
General |
açık anlaşma |
express agreement n.
|
|
85 |
General |
açık bir şekilde anlatma |
elucidating n.
|
|
86 |
General |
açık oynama |
showdown n.
|
|
87 |
General |
açık işlev |
manifest function n.
|
|
88 |
General |
açık arazi |
exposed terrain n.
|
|
89 |
General |
halka açık |
public access n.
|
|
90 |
General |
açık tarife |
open rates n.
|
|
91 |
General |
açık yara |
open wound n.
|
|
92 |
General |
açık yer |
opening n.
|
|
93 |
General |
açık davetiye |
open invitation n.
|
|
94 |
General |
açık (bütçe/hesap vb'nde) |
deficit n.
|
|
95 |
General |
açık düzge |
open system n.
|
|
96 |
General |
açık bütçe |
open budget n.
|
|
97 |
General |
açık gagalı leylek |
shell ibis n.
|
|
98 |
General |
açık pencere |
opened window n.
|
|
99 |
General |
halka açık yol |
queen's highway n.
|
|
100 |
General |
açık kontenjan |
vacancy n.
|
|
101 |
General |
yanları açık ve dört tekerlekli yük arabası |
lorry n.
|
|
102 |
General |
açık bej |
cream n.
|
|
103 |
General |
sahne (geçici açık hava sahnesi) |
stand n.
|
|
104 |
General |
burnu açık ayakkabı |
peep toe n.
|
|
105 |
General |
üstü açık araba |
drophead n.
|
|
106 |
General |
açık adım |
wide step n.
|
|
107 |
General |
açık deniz |
the open n.
|
|
108 |
General |
açık saçık laf |
obscenity n.
|
|
109 |
General |
açık sözlülük |
ingenuousness n.
|
|
110 |
General |
muayenehanenin açık olduğu saatler |
surgery hours n.
|
|
111 |
General |
açık etme |
airing n.
|
|
112 |
General |
eli açık olma |
freehandedness n.
|
|
113 |
General |
açık sözlülük |
roundness n.
|
|
114 |
General |
açık kalplilik |
candor n.
|
|
115 |
General |
açık sözlülük |
outspokennes n.
|
|
116 |
General |
açık olma |
egregiousness n.
|
|
117 |
General |
açık sözlülük |
outspokenness n.
|
|
118 |
General |
açık saçık |
bawdy n.
|
|
119 |
General |
açık saçıklık |
bawdiness n.
|
|
120 |
General |
açık saçıklık |
filth n.
|
|
121 |
General |
açık büfe yemek |
buffet n.
|
|
122 |
General |
açık saçık oluş |
bawdiness n.
|
|
123 |
General |
açık oturum konuşmacısı |
panelist n.
|
|
124 |
General |
açık saçıklık |
lewdness n.
|
|
125 |
General |
açık kalplilik |
candour n.
|
|
126 |
General |
açık yeşil |
jade n.
|
|
127 |
General |
internet açık artırmaları |
internet auction n.
|
|
128 |
General |
üstü açık dört tekerlekli rus at arabası |
droshky n.
|
|
129 |
General |
açık mekan |
open space n.
|
|
130 |
General |
açık ağıl |
hovel n.
|
|
131 |
General |
açık yeşil |
pea green n.
|
|
132 |
General |
açık saçık konuşma |
lechering n.
|
|
133 |
General |
açık yeşil |
chartreuse n.
|
|
134 |
General |
açık kahverengi |
fawn n.
|
|
135 |
General |
açık |
deficient amount n.
|
|
136 |
General |
açık |
open air n.
|
|
137 |
General |
açık boşaltım sistemi |
outfall n.
|
|
138 |
General |
açık dolaşım sistemi |
open circulatory system n.
|
|
139 |
General |
umuma açık olan yer |
public place n.
|
|
140 |
General |
açık deniz |
seagoing n.
|
|
141 |
General |
açık yük vagonu |
flatcar n.
|
|
142 |
General |
açık ateş |
direct fire n.
|
|
143 |
General |
açık kadro |
opening n.
|
|
144 |
General |
büyük gösteri (genellikle açık havada yapılan) |
spectacle n.
|
|
145 |
General |
açık davranma |
plain dealing n.
|
|
146 |
General |
açık elbise |
revealing dress n.
|
|
147 |
General |
çakraların açık olması |
clairsentience n.
|
|
148 |
General |
açık arazi |
unprotected terrain n.
|
|
149 |
General |
sundurma (kapı önündeki yanları açık) |
porch n.
|
|
150 |
General |
açık kabuk |
non closed shell n.
|
|
151 |
General |
yalnız bir ucu açık oyuk yer |
caecum n.
|
|
152 |
General |
kamuya açık toplantı |
public meeting n.
|
|
153 |
General |
açık saçıklık |
obscenity n.
|
|
154 |
General |
açık tenlilik |
fairness n.
|
|
155 |
General |
açık |
apparentness n.
|
|
156 |
General |
italya'da halka açık meydan |
piazza n.
|
|
157 |
General |
bir tür açık tribün |
bleachers n.
|
|
158 |
General |
açık |
bawdy n.
|
|
159 |
General |
açık kalpli olma |
openheartedness n.
|
|
160 |
General |
yanları açık garaj |
carport n.
|
|
161 |
General |
etkisine açık bırakma |
exposure n.
|
|
162 |
General |
açık hesap |
credit account n.
|
|
163 |
General |
açık havuz |
outdoor swimming pool n.
|
|
164 |
General |
açık otopark |
parking lot n.
|
|
165 |
General |
açık yara |
an open sore n.
|
|
166 |
General |
açık yer |
gap n.
|
|
167 |
General |
açık saçık konuşma |
ribaldry n.
|
|
168 |
General |
açık imza |
blank signature n.
|
|
169 |
General |
açık kalıp |
open die n.
|
|
170 |
General |
açık yerlerde bulunan umumi posta kutusu |
pillar box n.
|
|
171 |
General |
açık bir ton (renkte) |
tint n.
|
|
172 |
General |
(ark/kanal gibi üstü açık) suyolu |
watercourse n.
|
|
173 |
General |
ağzı açık kalma |
gape n.
|
|
174 |
General |
donuk açık kahverengi kumaş |
drab n.
|
|
175 |
General |
bir yarın açık yüzüne yapılmış yol |
corniche n.
|
|
176 |
General |
orman içindeki açık alan |
glade n.
|
|
177 |
General |
açık mor |
lilac n.
|
|
178 |
General |
açık hava ocağı |
opencast mine n.
|
|
179 |
General |
açık sözlülük |
artlessness n.
|
|
180 |
General |
açık |
aperture n.
|
|
181 |
General |
açık oylama |
open vote n.
|
|
182 |
General |
cevabı açık olan soru |
rhetorical question n.
|
|
183 |
General |
açık alan |
opening n.
|
|
184 |
General |
umuma açık olma |
publicity n.
|
|
185 |
General |
açık mekan |
outer space n.
|
|
186 |
General |
açık |
debit n.
|
|
187 |
General |
açık deniz mavisi |
light teal n.
|
|
188 |
General |
üstü açık oyuncak araba |
wagon n.
|
|
189 |
General |
açık ve kesin ifade |
formulation n.
|
|
190 |
General |
açık deniz |
the open sea n.
|
|
191 |
General |
havuz kapasitesi (özellikle kamuya açık olanlar) |
bather load n.
|
|
192 |
General |
açık hava toplantısı |
public protest meeting n.
|
|
193 |
General |
açık havada oynanan bir oyun |
bowls n.
|
|
194 |
General |
açık havadaki depo |
yard n.
|
|
195 |
General |
açık otlak ve arazi anlamında güney afrika terimi |
veldt/veld n.
|
|
196 |
General |
açık oturum |
panel n.
|
|
197 |
General |
açık seçiklik |
lucidity n.
|
|
198 |
General |
açık saçıklık |
immodesty n.
|
|
199 |
General |
açık alan |
range n.
|
|
200 |
General |
açık celse |
public hearing n.
|
|
201 |
General |
açık delil |
smoking gun n.
|
|
202 |
General |
burnu açık |
peep toe n.
|
|
203 |
General |
yerleşim yerleri dışında açık ve işlenmemiş arazi |
moor n.
|
|
204 |
General |
açık liman |
free port n.
|
|
205 |
General |
açık sözlülük |
candour n.
|
|
206 |
General |
açık deniz |
offing n.
|
|
207 |
General |
açık semalar |
open skies n.
|
|
208 |
General |
açık adım |
big step n.
|
|
209 |
General |
açık rekabet |
open competition n.
|
|
210 |
General |
açık maaşı |
half pay n.
|
|
211 |
General |
açık oyalamada lehte oy verme |
acclaim n.
|
|
212 |
General |
kapların veya içi boş şeylerin açık yanı |
mouth n.
|
|
213 |
General |
açık fikirlilik |
catholicity n.
|
|
214 |
General |
açık olma |
exposal n.
|
|
215 |
General |
açık sandık |
open caisson n.
|
|
216 |
General |
açık saçık yayın |
pornography n.
|
|
217 |
General |
papaz ve piskoposların ayin için giydiği geniş kolları olan yanlardan açık bir tür cüppe |
dalmatic n.
|
|
218 |
General |
veranda (bir yanı veya yanları açık) |
porch n.
|
|
219 |
General |
açık alan |
concourse n.
|
|
220 |
General |
üstü açık araba |
roadster n.
|
|
221 |
General |
açık vagon |
flatcar n.
|
|
222 |
General |
açık ve içten olma |
candidness n.
|
|
223 |
General |
açık gri |
light grey n.
|
|
224 |
General |
açık dil |
plain language n.
|
|
225 |
General |
şaşkınlıktan ağzı açık kalmış |
gaper n.
|
|
226 |
General |
üstü kapalı, üç yanı açık ve evin bir cephesinde boydan boya uzanan balkon |
veranda n.
|
|
227 |
General |
açık deniz mavisi |
aqua n.
|
|
228 |
General |
açık ellilik |
generosity n.
|
|
229 |
General |
saçta daha açık renkteki kısımlar |
highlights n.
|
|
230 |
General |
açık |
lorry n.
|
|
231 |
General |
açık yer |
vacancy n.
|
|
232 |
General |
açık bölge |
free zone n.
|
|
233 |
General |
açık deniz gemisi |
deep sea steamer n.
|
|
234 |
General |
açık kömür ocağı |
strip mine n.
|
|
235 |
General |
açık teşekkür |
public acknowledgement n.
|
|
236 |
General |
açık deniz demiri |
drogue n.
|
|
237 |
General |
açık mevzi |
exposed position n.
|
|
238 |
General |
açık önerme |
open sentence n.
|
|
239 |
General |
açık saçık olma |
bawdiness n.
|
|
240 |
General |
saldırı veya tenkide açık olma |
vulnerability n.
|
|
241 |
General |
açık adres |
mailing address n.
|
|
242 |
General |
açık sözlülük |
openness n.
|
|
243 |
General |
açık yer |
the open n.
|
|
244 |
General |
banyo (halka açık) |
bathhouse n.
|
|
245 |
General |
halka açık seminer |
open public seminar n.
|
|
246 |
General |
açık alan |
agora n.
|
|
247 |
General |
açık mor |
lavender tints n.
|
|
248 |
General |
açık işletme |
surface mining n.
|
|
249 |
General |
açık havada yakılan ateş |
bonfire n.
|
|
250 |
General |
açık duruşma |
open trial n.
|
|
251 |
General |
açık teşekkür |
public thanks n.
|
|
252 |
General |
açık havada fuar yeri |
fairground n.
|
|
253 |
General |
açık pozisyon |
vacant position n.
|
|
254 |
General |
açık sözlülük |
straightness n.
|
|
255 |
General |
açık veren bütçe |
unbalanced budget n.
|
|
256 |
General |
açık yara |
raw n.
|
|
257 |
General |
açık yüreklilik |
candidness n.
|
|
258 |
General |
açık önerme |
open condition n.
|
|
259 |
General |
açık depo |
yard n.
|
|
260 |
General |
açık kapı politikası |
open door policy n.
|
|
261 |
General |
açık seçiklik |
clarity n.
|
|
262 |
General |
açık tavır |
clear stance n.
|
|
263 |
General |
mali açık |
fiscal deficit n.
|
|
264 |
General |
donuk açık kahverengi |
drab n.
|
|
265 |
General |
genellikle açık denizlerde ve deniz kıyılarında yaşayan kuşlar |
seafowl n.
|
|
266 |
General |
açık saçık konuşma |
scurrilousness n.
|
|
267 |
General |
açık |
vacancy n.
|
|
268 |
General |
açık artırma ile satma |
auctioning n.
|
|
269 |
General |
açık saçıklık |
indecency n.
|
|
270 |
General |
yeni çıkmış açık |
incipient deficit n.
|
|
271 |
General |
yeni başlamış açık |
incipient deficit n.
|
|
272 |
General |
açık artırma |
open bidding n.
|
|
273 |
General |
açık kimlik |
clear identity n.
|
|
274 |
General |
açık evlilik |
open marriage n.
|
|
275 |
General |
açık oturum yöneticisi |
panel discussion moderator n.
|
|
276 |
General |
açık öğretim |
distance education n.
|
|
277 |
General |
açık eflatun |
lavender n.
|
|
278 |
General |
açık yeşil |
lime n.
|
|
279 |
General |
açık mavi |
aqua n.
|
|
280 |
General |
açık yeşil |
bright green n.
|
|
281 |
General |
bankanın açık olduğu gün |
bank working day n.
|
|
282 |
General |
ağzı açık gezen |
gobemouche n.
|
|
283 |
General |
açık hava konseri |
open air concert n.
|
|
284 |
General |
açık iletişim |
open communication n.
|
|
285 |
General |
açık ve kapalı raflar |
open and closed shelves n.
|
|
286 |
General |
açık hava eğitimi |
outdoor education n.
|
|
287 |
General |
açık piyasa işlemleri |
open market operations n.
|
|
288 |
General |
açık mekanlar |
open spaces n.
|
|
289 |
General |
açık hava etkinlikleri |
outdoor recreation n.
|
|
290 |
General |
ağzı açık kalma |
hiation n.
|
|
291 |
General |
açık öğretim |
open plan schools n.
|
|
292 |
General |
gelişime açık |
open for improvement n.
|
|
293 |
General |
açık hava yüzme havuzu |
outdoor pool n.
|
|
294 |
General |
açık yüzme havuzu |
outdoor pool n.
|
|
295 |
General |
açık güverte |
open deck n.
|
|
296 |
General |
açık tenis |
open tennis n.
|
|
297 |
General |
açık sarı |
straw yellow n.
|
|
298 |
General |
gelişmeye açık |
open to improvement n.
|
|
299 |
General |
açık arazi |
open field n.
|
|
300 |
General |
açık göze |
open cell n.
|
|
301 |
General |
açık oturum |
panel discussion n.
|
|
302 |
General |
açık hava trafosu |
open air transformer n.
|
|
303 |
General |
açık uçlu soru |
open ended question n.
|
|
304 |
General |
üstü açık vagon |
lorry n.
|
|
305 |
General |
kapak açık tutma tertibatı |
pallet cover restraining strap n.
|
|
306 |
General |
açık yol |
open path n.
|
|
307 |
General |
açık dere |
open valley n.
|
|
308 |
General |
açık kanal |
open conduit n.
|
|
309 |
General |
açık kanal |
open channel n.
|
|
310 |
General |
açık rıhtım |
open wharf n.
|
|
311 |
General |
açık iskele |
open wharf n.
|
|
312 |
General |
açık hücre |
open cell n.
|
|
313 |
General |
halka açık alan |
open public space n.
|
|
314 |
General |
açık tip |
open type n.
|
|
315 |
General |
açık dolaşım sistemi |
open blood system n.
|
|
316 |
General |
açık ifade |
open expression n.
|
|
317 |
General |
açık ihale usulü |
open tender procedure n.
|
|
318 |
General |
açık hava tiyatrosu |
open air theatre n.
|
|
319 |
General |
açık alan |
open field n.
|
|
320 |
General |
açık ilişki |
open relationship n.
|
|
321 |
General |
açık olmama durumu |
unclarity n.
|
|
322 |
General |
kapısı herkese açık davet |
open house n.
|
|
323 |
General |
satılık ya da kiralık bir mekanın insanların görüşüne açık olduğu zaman aralığı |
open house n.
|
|
324 |
General |
açık artırma ile satış |
auction n.
|
|
325 |
General |
açık davranış |
overt behaviour n.
|
|
326 |
General |
açık yüreklilik |
candour n.
|
|
327 |
General |
(orman) açık alan |
clearing n.
|
|
328 |
General |
ormanda açık alan |
clearing n.
|
|
329 |
General |
halka açık alan |
common n.
|
|
330 |
General |
krikete benzer bir açık hava oyunu |
croquet n.
|
|
331 |
General |
üstü açık döşeme |
deck n.
|
|
332 |
General |
halka açık yüzme havuzu |
public pool n.
|
|
333 |
General |
halka açık yüzme havuzu |
community swimming pool n.
|
|
334 |
General |
halka açık yüzme havuzu |
public swimming pool n.
|
|
335 |
General |
halka açık yüzme havuzu |
community pool n.
|
|
336 |
General |
halka açık yüzme havuzu |
communal swimming pool n.
|
|
337 |
General |
açık olma |
exposure n.
|
|
338 |
General |
açık arazi |
field n.
|
|
339 |
General |
açık bir örnek |
an obvious example n.
|
|
340 |
General |
açık dirsek |
gored elbow n.
|
|
341 |
General |
açık deniz |
high-sea n.
|
|
342 |
General |
açık deniz |
deep-sea n.
|
|
343 |
General |
herkese açık yarışma |
free-for-all n.
|
|
344 |
General |
seyircilerin arabaları içinde oturarak film seyrettikleri açık hava sineması |
drive-in n.
|
|
345 |
General |
açık hava türbülansı |
clear-air turbulence n.
|
|
346 |
General |
açık renk saç |
fair-hair n.
|
|
347 |
General |
açık hava toplantısı |
open-air meeting n.
|
|
348 |
General |
gece açık bırakılan loş ışık |
night-light n.
|
|
349 |
General |
açık hava sineması |
open-air cinema n.
|
|
350 |
General |
açık tarih |
open-date n.
|
|
351 |
General |
açık ellilik |
open-handedness n.
|
|
352 |
General |
açık hava yüzme havuzu |
open-air pool n.
|
|
353 |
General |
açık |
open-air n.
|
|
354 |
General |
açık alan |
open-air space n.
|
|
355 |
General |
açık hava tiyatrosu |
open-air theater n.
|
|
356 |
General |
açık hava tiyatrosu |
open-air theatre n.
|
|
357 |
General |
açık yüzme havuzu |
open-air pool n.
|
|
358 |
General |
halka açık yerledeki hoparlör sistemi |
public-address system n.
|
|
359 |
General |
açık devre |
open-circuit n.
|
|
360 |
General |
açık vagon |
high-sided open wagon n.
|
|
361 |
General |
açık hesap |
deficit n.
|
|
362 |
General |
bir yanı veya yanları açık veranda |
porch n.
|
|
363 |
General |
teknolojik açık |
technological gap n.
|
|
364 |
General |
açık hava yüzme havuzu |
lido n.
|
|
365 |
General |
açık renk |
light colour n.
|
|
366 |
General |
açık ocak |
open quarry n.
|
|
367 |
General |
taş döşeli açık avlu |
patio n.
|
|
368 |
General |
açık artırma |
public auction n.
|
|
369 |
General |
kamuya açık yazılım |
public domain software n.
|
|
370 |
General |
umuma açık yol |
public highway n.
|
|
371 |
General |
açık görüşlülük |
unorthodoxy n.
|
|
372 |
General |
açık artırma |
sale n.
|
|
373 |
General |
üstü açık işyeri |
yard n.
|
|
374 |
General |
(halka açık) yüzme havuzu |
swimming bath n.
|
|
375 |
General |
açık hava müzesi |
outdoor museum n.
|
|
376 |
General |
(halka açık) yüzme havuzu |
natatorium n.
|
|
377 |
General |
açık artırmaya çıkarma |
licitation n.
|
|
378 |
General |
açık şehir |
open town n.
|
|
379 |
General |
açık uçlu sınıflar |
open end classes n.
|
|
380 |
General |
açık deniz |
ocean n.
|
|
381 |
General |
açık yer |
blank n.
|
|
382 |
General |
açık saçık söz |
vulgar word n.
|
|
383 |
General |
açık saçık söz |
obscene word n.
|
|
384 |
General |
açık saçık söz |
four letter word n.
|
|
385 |
General |
açık kestane rengi |
hazel n.
|
|
386 |
General |
sırtı açık elbise |
backless dress n.
|
|
387 |
General |
ucu açık soru |
an open ended question n.
|
|
388 |
General |
açık metin |
plain text n.
|
|
389 |
General |
açık ifade |
plain language n.
|
|
390 |
General |
halka açık tuvaletler |
public lavatories n.
|
|
391 |
General |
açık pembe |
light pink n.
|
|
392 |
General |
açık konu |
open subject n.
|
|
393 |
General |
açık kahve |
light coffee n.
|
|
394 |
General |
üstü açık alan |
outdoor area n.
|
|
395 |
General |
üstü açık alan |
open air area n.
|
|
396 |
General |
halka açık alanlarda insanları rahatlatmak için çalınan müzik |
muzak n.
|
|
397 |
General |
açık saçık sahneler |
obscene scenes n.
|
|
398 |
General |
açık saçık sahneler |
sexually explicit scenes n.
|
|
399 |
General |
açık bir kitap için kullanılan altlık |
bookrack n.
|
|
400 |
General |
açık kitap için altlık |
bookstand n.
|
|
401 |
General |
açık kitap altlığı |
bookrack n.
|
|
402 |
General |
üstü açık depo |
yard n.
|
|
403 |
General |
üstü açık iki tekerlekli araba |
tilbury n.
|
|
404 |
General |
halka açık tuvalet |
public toilet n.
|
|
405 |
General |
halka açık tuvalet |
public convenience n.
|
|
406 |
General |
halka açık tuvalet |
convenience n.
|
|
407 |
General |
halka açık tuvalet |
toilet facility n.
|
|
408 |
General |
halka açık tuvalet |
wash room n.
|
|
409 |
General |
halka açık tuvalet |
public lavatory n.
|
|
410 |
General |
halka açık tuvalet |
restroom n.
|
|
411 |
General |
direkt/açık sözlü yaklaşım |
straight-forward approach n.
|
|
412 |
General |
halka açık mahal |
a public place n.
|
|
413 |
General |
açık bir mesaj |
an explicit message n.
|
|
414 |
General |
açık bir mesaj |
an open message n.
|
|
415 |
General |
açık hedef |
open target n.
|
|
416 |
General |
ucu/önü açık terlik |
slide n.
|
|
417 |
General |
açık beyan |
express statement n.
|
|
418 |
General |
açık beyan |
explicit declaration n.
|
|
419 |
General |
açık beyan |
express declaration n.
|
|
420 |
General |
açık beyan |
specific statement n.
|
|
421 |
General |
halka açık yüzme havuzları |
public swimming pools n.
|
|
422 |
General |
açık hava dans pisti |
open-air dance floor n.
|
|
423 |
General |
açık çeviri |
overt translation n.
|
|
424 |
General |
görüşe açık taslak |
exposure draft n.
|
|
425 |
General |
açık örnek |
clearest-cut example n.
|
|
426 |
General |
tartışmaya açık konu |
debatable issue n.
|
|
427 |
General |
açık artırma |
public roup n.
|
|
428 |
General |
açık gün |
open day n.
|
|
429 |
General |
açık büfe kahvaltı |
open buffet breakfast n.
|
|
430 |
General |
açık destek |
open support n.
|
|
431 |
General |
açık destek |
overt support n.
|
|
432 |
General |
açık/yol gösteren/kılavuz |
explicit guidance n.
|
|
433 |
General |
açık bej |
light beige n.
|
|
434 |
General |
açık bej |
beige light n.
|
|
435 |
General |
açık büfe kahvaltısı |
buffet brunch n.
|
|
436 |
General |
özellikle halka açık olmayan dini yerler |
adytum n.
|
|
437 |
General |
açık ayıp |
clear defect n.
|
|
438 |
General |
halka açık telefon |
public phone n.
|
|
439 |
General |
açık olaylar |
bare fact n.
|
|
440 |
General |
açık gökyüzü |
blue sky n.
|
|
441 |
General |
açık hava banyosu |
air bath n.
|
|
442 |
General |
yanları veya üstü açık kamyon |
flatbed n.
|
|
443 |
General |
açık saçık söz |
bawdry n.
|
|
444 |
General |
açık tribün |
bleacher n.
|
|
445 |
General |
açık ordugah |
bivouac n.
|
|
446 |
General |
halka açık yer |
common n.
|
|
447 |
General |
(mektuplu) açık öğretim |
correspondence school n.
|
|
448 |
General |
tek dilim/açık sandviç |
tartine n.
|
|
449 |
General |
tek dilim/açık sandviç |
open sandwich n.
|
|
450 |
General |
tek dilim/açık sandviç |
ulrich sandwich n.
|
|
451 |
General |
tek dilim/açık sandviç |
bread baser n.
|
|
452 |
General |
tek dilim/açık sandviç |
open faced sandwich n.
|
|
453 |
General |
tek dilim/açık sandviç |
open face sandwich n.
|
|
454 |
General |
açık ve belirsizliğe mahal vermeyen tanım |
clear and unambiguous definition n.
|
|
455 |
General |
açık ve belirsizliğe yer vermeyen tanım |
clear and unambiguous definition n.
|
|
456 |
General |
müzayedeye/ihaleye/açık artırmaya telefonla katılıp ismi açıklanmayan kişi/katılımcı |
unidentified telephone bidder n.
|
|
457 |
General |
havalanlarında, tren istasyonlarında, bavulları taşımak için kullanılan, birbirlerine bağlı açık treyler/palet dizisi |
baggage train n.
|
|
458 |
General |
açık hava hayvanat bahçesi |
open-air zoo n.
|
|
459 |
General |
açık adres |
full address n.
|
|
460 |
General |
açık şömine |
open fireplace n.
|
|
461 |
General |
saçın bir kısmını arkadan birleştirerek, bir kısmını ise açık bırakacak şekilde toplama biçimi |
half up half down n.
|
|
462 |
General |
açık ellilik |
openhandedness n.
|
|
463 |
General |
yalnız bir ucu açık oyuk yer |
cecum n.
|
|
464 |
General |
açık oturum konuşmacısı |
panellist n.
|
|
465 |
General |
önü açık ufak göz (yazıhanede/dolapta) |
cubby-hole n.
|
|
466 |
General |
önü/burnu açık sandalet |
open toe sandal n.
|
|
467 |
General |
açık ten |
fair complexion n.
|
|
468 |
General |
açık büfe servis görevlisi |
buffet runner n.
|
|
469 |
General |
kamuya açık etkinlik |
public event n.
|
|
470 |
General |
halka açık etkinlik |
public event n.
|
|
471 |
General |
üstü açık otobüs |
open-top bus n.
|
|
472 |
General |
halka açık alanlarda idrarını yapma |
public urination n.
|
|
473 |
General |
açık görünüm |
plain view n.
|
|
474 |
General |
açık düşünme |
clear thinking n.
|
|
475 |
General |
self servis açık büfe |
self-service buffet n.
|
|
476 |
General |
(bir yerin) açık olduğu saatler |
opening hours n.
|
|
477 |
General |
açık büfe |
groaning board n.
|
|
478 |
General |
açık miktarı (hesapta) |
deficient amount n.
|
|
479 |
General |
yanları açık kulübe |
open-sided hut n.
|
|
480 |
General |
halka açık yol |
public way n.
|
|
481 |
General |
açık teklif |
open offer n.
|
|
482 |
General |
geniş açık alan |
wide open space n.
|
|
483 |
General |
halka açık tuvalet |
comfort station n.
|
|
484 |
General |
açık tehdit |
thinly-veiled threat n.
|
|
485 |
General |
açık hava etkinliği |
outdoor event n.
|
|
486 |
General |
halka açık yerel dans salonu |
local palais n.
|
|
487 |
General |
açık hava |
fair atmosphere n.
|
|
488 |
General |
çok açık uçlu bir ifade |
a very open-ended phrase n.
|
|
489 |
General |
açık konuşma |
parrhesia n.
|
|
490 |
General |
açık kaynak kitaplıkları |
open source libraries n.
|
|
491 |
General |
açık yazı |
clear writing n.
|
|
492 |
General |
açık büfe masası |
buffet station n.
|
|
493 |
General |
açık büfe |
buffet station n.
|
|
494 |
General |
açık büfe istasyonu |
buffet station n.
|
|
495 |
General |
halka açık tuvalet |
public loo n.
|
|
496 |
General |
açık hava faaliyetleri |
outdoor activities n.
|
|
497 |
General |
açık alanda uyuyan kimse |
rough sleeper n.
|
|
498 |
General |
açık kaynak topluluğu |
open source community n.
|
|
499 |
General |
açık tehdit |
clear threat n.
|
|
500 |
General |
genelde açık havada giyilen kolsuz ceket |
tabard n.
|
|