alan - Türkisch Englisch Wörterbuch

alan

Bedeutungen von dem Begriff "alan" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 1 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
alan n. erkek ismi

Bedeutungen von dem Begriff "alan" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 93 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
alan area n.
There are a few problem areas which I should like to highlight.
Altını çizmek istediğim birkaç sorunlu alan var.

More Sentences
alan field n.
Please fill in all fields with capital letters.
Lütfen tüm alanları büyük harflerle doldurun.

More Sentences
General
alan sphere n.
We are aware that the Council may want a little more in this sphere.
Konseyin bu alanda biraz daha fazlasını isteyebileceğinin farkındayız.

More Sentences
alan theatre n.
Soldiers currently in theatre will not be made redundant.
Harekât alanındaki mevcut askerler görevden alınmayacak.

More Sentences
alan territory n.
Otherwise, we would be moving much too far into the CEPT's territory.
Aksi takdirde Avrupa Posta ve Telekomünikasyon İdareleri Birliği alanına haddinden fazla girmiş oluruz.

More Sentences
alan extent n.
Turkey's legal framework in the financial services sector corresponds to a large extent to the Community acquis.
Mali hizmetler alanında Türk mevzuatı, Topluluk müktesebatına büyük ölçüde uygundur.

More Sentences
alan recipient n.
It is unacceptable to reduce members of a proud industry to the level of being simply recipients of charity.
Gururlu bir sektörün üyelerinin sadece yardım alan kişiler seviyesine indirgenmesi kabul edilemez.

More Sentences
alan arena n.
Today's buzzword in the telecoms arena is 'implementation'.
Telekom alanında bugünün moda kelimesi 'uygulama'dır.

More Sentences
alan scope n.
Nevertheless, I wonder what scope there is for making a further contribution.
Bununla birlikte, daha fazla katkıda bulunabilecek ne gibi bir alan olduğunu merak ediyorum.

More Sentences
alan receiver n.
Are you the giver or the receiver of this rose?
Bu gülü veren misiniz yoksa alan mı?

More Sentences
alan space n.
This structure comprises the Space Advisory Group and other high-level groups.
Bu yapı, Alan Danışma Grubu ve diğer üst düzey gruplardan oluşmaktadır.

More Sentences
alan field n.
These patents highlight a technical question deriving from the field of patent law.
Bu patentler, patent hukuku alanından kaynaklanan teknik bir soruyu vurgulamaktadır.

More Sentences
alan zone n.
Are you aware that your car is parked in a no-parking zone?
Aracınızın park edilmez bir alana park edildiğinin farkında mısınız?

More Sentences
alan domain n.
Nuclear physics is outside my domain.
Nükleer fizik benim alanımın dışında kalıyor.

More Sentences
alan ground n.
For Delilah, furniture design was familiar ground.
Mobilya tasarımı Delilah'ın aşina olduğu bir alandı.

More Sentences
alan lot n.
I saw Tom's car in the parking lot.
Tom'un arabasını park alanında gördüm.

More Sentences
alan realm n.
We believe this is especially necessary in the realm of trade policy.
Bunun özellikle ticaret politikası alanında gerekli olduğuna inanıyoruz.

More Sentences
alan venue n.
Bitezyalihan Hotel, located 4.7 km from French Tower, features free Wi Fi throughout the venue.
Fransız Kulesi'ne 4,7 km mesafede yer alan Bitezyalihan Hotel, tesis genelinde ücretsiz Wi-Fi sunmaktadır.

More Sentences
Trade/Economic
alan square n.
Hundreds of people came out into the square.
Yüzlerce insan alana çıktı.

More Sentences
alan field n.
The technology is controversial and our knowledge of the field is growing rapidly.
Teknoloji tartışmalı ve bu alandaki bilgilerimiz hızla artıyor.

More Sentences
alan receiver n.
Are you the giver or the receiver of this rose?
Bu gülü veren mi yoksa alan mı sensin?

More Sentences
alan scope n.
The scope for growth in this sector is still very great.
Bu sektörde büyüme için hala çok büyük bir alan var.

More Sentences
Technical
alan receiver n.
Flattery corrupts both the receiver and the giver.
Dalkavukluk hem alanı hem de vereni bozar.

More Sentences
Computer
alan realm n.
The European Union, of course, has no direct legislative powers in the realm of taxation.
Elbette Avrupa Birliği'nin vergilendirme alanında doğrudan yasama yetkisi yoktur.

More Sentences
alan domain n.
The dangers posed by non-European countries in this domain have obviously been entirely underestimated.
Avrupa dışındaki ülkelerin bu alanda yarattığı tehlikeler açıkça tamamen hafife alınmıştır.

More Sentences
Informatics
alan domain n.
In the political domain, it is common to wax lyrical about the creation of a transatlantic Euro-Latin-American assembly.
Siyasi alanda transatlantik bir Avrupa-Latin-Amerika asamblesinin oluşturulmasından övgüyle söz etmek yaygındır.

More Sentences
Automotive
alan field n.
There is a very effective safety net in the field of pharmacovigilance.
Farmakovijilans alanında çok etkili bir güvenlik ağı bulunmaktadır.

More Sentences
Linguistics
alan field n.
It is, therefore, in these fields that the Commission and Parliament must focus their main concerns.
Dolayısıyla Komisyon ve Parlamentonun temel kaygılarını bu alanlara odaklaması gerekmektedir.

More Sentences
alan domain n.
Like previous speakers, I welcome it because it is time that we in the EU had our own domain.
Önceki konuşmacılar gibi ben de bunu memnuniyetle karşılıyorum çünkü AB'de kendi alanımıza sahip olmamızın zamanı geldi.

More Sentences
alan scope n.
Unfortunately, the procedure does not give us any scope to prevent this at EU level.
Ne yazık ki, prosedür bize bunu AB düzeyinde engellemek için herhangi bir alan vermiyor.

More Sentences
Meteorology
alan field n.
SMEs in the field of culture are clearly more vulnerable compared with similar sized companies in other spheres.
Kültür alanındaki KOBİ'ler, diğer alanlardaki benzer büyüklükteki şirketlere kıyasla açıkça daha savunmasızdır.

More Sentences
General
alan airfield n.
alan plaza n.
alan compass n.
alan ambit n.
alan open space n.
alan reach n.
alan clearing n.
alan pitch n.
alan sweep n.
alan court n.
alan compartment n.
alan maidan n.
alan glade n.
alan stretch n.
alan surface n.
alan tract n.
alan theater n.
alan buyer n.
alan range n.
alan region n.
alan circus n.
alan course n.
alan continent n.
alan place n.
alan yard n.
alan line n.
alan province n.
alan reaume [obsolete] n.
alan reame [italian] n.
alan champaign n.
alan meidan n.
alan demesne n.
alan coast [obsolete] n.
alan dominion n.
alan fld (field) n.
alan precinct n.
alan roomage n.
alan scouth [scotland] n.
alan scowth n.
alan stance n.
alan site n.
alan susceptive adj.
alan pickup adj.
alan tome suf.
Idioms
alan areous n.
Trade/Economic
alan district n.
Law
alan pernor n.
Technical
alan bay n.
alan yard n.
alan place n.
Computer
alan zone n.
alan received by expr.
alan receivedby expr.
Construction
alan building site n.
Aeronautic
alan aerodrome n.
Geography
alan reaches n.
Meteorology
alan zone n.
Military
alan pocket n.
Sport
alan track n.
Abbreviation
alan terr n.
Archaic
alan wong n.
Slang
alan steez n.

Bedeutungen, die der Begriff "alan" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
kırsal alan rural area n.
It is no good talking about putting money into Community schemes and improving public transport in rural areas.
Topluluk programlarına para yatırmaktan ve kırsal alanlarda toplu taşımayı iyileştirmekten bahsetmek iyi değildir.

More Sentences
coğrafi alan geographical area n.
We also approve of the proposal that members should be drawn from a broad geographical area.
Üyelerin geniş bir coğrafi alandan seçilmesi önerisini de onaylıyoruz.

More Sentences
açık alan open area n.
Due to the fleet concentration in the open areas, vulnerable areas are being over-fished.
Filonun açık alanlarda yoğunlaşması nedeniyle hassas alanlar aşırı avlanmaktadır.

More Sentences
alan (bitki veya hayvanın doğal olarak yetiştiği) range n.
Discussion must range far and wide.
Tartışmalar çok geniş bir alana yayılmalıdır.

More Sentences
marjinal alan marginal area n.
Many border regions are already marginal areas with large structural deficits.
Birçok sınır bölgesi zaten büyük yapısal açıkları olan marjinal alanlardır.

More Sentences
yeşil alan green n.
The green surroundings made it even more beautiful.
Etraftaki yeşil alanlar ortamı daha da güzelleştiriyordu.

More Sentences
yeşil alan green belt n.
Large cities often contain green belts and parks.
Büyük şehirlerde genellikle yeşil alanlar ve parklar bulunur.

More Sentences
kentsel alan urban area n.
This is in nobody's interests in either rural or urban areas.
Bu ne kırsal ne de kentsel alanlarda kimsenin çıkarına değildir.

More Sentences
kamusal alan public sphere n.
The lack of a public sphere in Europe is being felt increasingly keenly.
Avrupa'da kamusal alanın eksikliği giderek daha fazla hissediliyor.

More Sentences
alan (soyut olarak) purview n.
That is outside my purview.
Bu benim alanımın dışında.

More Sentences
yeşil alan green field n.
There used to be a green field here; now there's a supermarket.
Burada bir yeşil alan vardı; şimdi bir süpermarket var.

More Sentences
hassas alan sensitive area n.
The principle of subsidiarity must be brought to bear to its full extent in this sensitive area and must not be ignored.
Yetki ikamesi ilkesi bu hassas alanda tam anlamıyla uygulanmalı ve göz ardı edilmemelidir.

More Sentences
yeşil alan green space n.
There is a nice green space between the two buildings.
İki bina arasında güzel bir yeşil alan var.

More Sentences
açık alan open space n.
Division of different open space offices is essential for ergonomic use.
Farklı açık alan ofislerinin bölünmesi ergonomik kullanım için esastır.

More Sentences
sigara içilen alan smoking area n.
Neither Members nor anyone else should smoke anywhere other than in the designated smoking areas.
Ne Üyeler ne de bir başkası belirlenmiş sigara içme alanları dışında herhangi bir yerde sigara içmemelidir.

More Sentences
bilimsel alan scientific field n.
So what exactly does meritocracy mean in an agency that should be composed of experts in the relevant scientific fields?
Peki, ilgili bilimsel alanlardaki uzmanlardan oluşması gereken bir kurumda meritokrasi tam olarak ne anlama geliyor?

More Sentences
sınırlı alan limited space n.
We have limited space.
Sınırlı alanımız var.

More Sentences
kamusal alan public arena n.
For me, what is important, indeed fundamental, is to bring this matter into the public arena.
Benim için önemli olan, hatta esas olan, bu meseleyi kamusal alana taşımaktır.

More Sentences
Common Usage
kapalı alan confined space n.
küçük ormanlık alan bosk n.
General
genellikle 12 kişi veya daha az yolcu alan küçük otobüsler minibus n.
yorulanın yerini alan grup relay n.
manyetik alan şiddeti magnetic field strength n.
genelde ev yapımında ve yakıt olarak kullanılacak ağaç yetiştirmek için ayrılan alan woodlot n.
turistik ve eğlenme araçlı alan tourism and recreation area n.
kritik alan critical area n.
ileri alan oyuncusu striker n.
dış salgı bezleri tarafından salgılanan salgıları konu alan bilim dalı exocrinology n.
çevresi kapatılmış ya da açıkça tanımlanmış alan precinct n.
alan (şerit halinde uzanan) swath n.
ihaleyi alan awarded party n.
alan araştırması field study n.
hayvanın sınırlı bir alan içinde serbestçe hareket etmesini sağlayan ip tether n.
alan kimse recipient n.
kuantum alan teorisi quantum field theory n.
alan hizmeti field service n.
alan korkusu agoraphobia n.
konservatif alan conservative field n.
gelişim teşvikli alan development promotion area n.
açık alan agora n.
boş alan free field n.
ağaçlık alan woodland n.
incilde yer alan bir karakter laban n.
manyetik alan yoğunluğu gaussage n.
ingiltere, iskoçya, galler ve kuzey irlanda'dan oluşan coğrafi alan united kingdom n.
bilgi toplamak için yapılan alan araştırması fieldwork n.
yeşil alan oranı green space ratio n.
askere alan enlister n.
nöbeti alan kimse relief n.
alan kontrolü field control n.
alan çalışması mission n.
derin alan süre araştırması depth area duration analysis n.
bilimsel olarak özel öneme sahip görülen ve bu nedenli girişin kısıtlandığı alan site of special scientific interest n.
alan yüzölçümü acreage n.
hastalık belirtilerini ele alan bilim dalı symptomatology n.
orta alan oyuncusu centre n.
düz alan level area n.
emekli aylığı alan kişi pensioner n.
alan topu tennis ball n.
güçlükle nefes alan kimse breather n.
maaşını dolar ile alan kişi dollar earner n.
bir alçak basınç alanına dönerek ve içe doğru hareket eden rüzgarlı alan cyclone n.
öç alan kişi wreaker n.
alan kuramı field theory n.
ata binilen alan riding n.
alan gözlemi field observation n.
özel alan private sphere n.
sulak alan wetland n.
alan oranı area ratio n.
karar alan decision maker n.
aynı rota üzerinde yol alan gemi tren gibi taşıtların seferleri arasındaki zaman headway n.
iata'nın acente listesinde yer alan, yolcu biletlerinin satıldığı mahal approved location n.
açıklık alan clearing n.
özel alan preserve n.
ortalamadan daha fazla güneş ışığı alan bölge sunbelt n.
kayrılan alan favored area n.
zevk alan savorer n.
kontrollü giriş sağlanan alan restricted zone n.
alan iniş aydınlatması landing lighting n.
setlerle ile çevrilmiş alan protective embankment n.
alan yönetimi field management n.
bataklık alan marsh area n.
alan denetimi field controlling n.
öç alan kimse avenger n.
sınıflandırılmış alan teorisi class field theory n.
esir alan kimse captor n.
geri alan evictor n.
zorla alan extorter n.
alan hududu site boundary n.
alan çalışması field survey n.
serbest alan free field overpressure n.
vadi gibi çukurluk bir alan üzerinden kara veya demiryolunu geçiren ayaklı köprü viaduct n.
borç alan debtor n.
evlere bitişik parke taş kaplı alan patio n.
zorla alan kimse usurper n.
sulak alan wetland area n.
alan teorisi field theory n.
sosyal faaliyetlerde yer alan kimse socialiser n.
açık alan opening n.
zorla alan exacter n.
çok geniş bir alan sweep n.
orta alan center n.
manyetik ön alan magnetic bias n.
katedralden ödenek alan papaz prebendary n.
internet alan isimleri internet domain names n.
gerçek alan actual domain n.
manyetik maddelerin manyetik alan içinde 90 derece açıyla sıralanışı diamagnetism n.
orta alan oyuncusu center n.
manyetik alan içine konulduğunda 90 derece açıyla dönme yapan madde diamagnet n.
yardım alan kimse grantee n.
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) specialization n.
setlerle ile çevrilmiş alan escarpment n.
zorla alan kimse extortioner n.
alt alan subfield n.
bilimsel açıdan özel öneme sahip alan site of special scientific interest n.
borç alan kimse borrower n.
ekvatorun kuzeyinde ve filipinlerin doğusunda yer alan batı pasifik adaları micronesia n.
genellikle bir şehir ve kasaba ile kenar semtlerinin birleştiği geniş yayılımlı alan conurbation n.
yerini alan şey substitution n.
düzenlenmiş alan regulated area n.
alan çalışması field mission n.
alan hacmi scope volume n.
alan yarışları field events n.
yeşil alan green lung n.
alan eğriliği curvature of the field n.
kırmızılı alan red zone n.
yardım alan donee n.
emniyete alan ensurer n.
yerini alan kimse relay n.
orman içindeki açık alan glade n.
çimlerle kaplı alan lawn n.
yanal alan lateral area n.
alan ayarlama field tuning n.
açık alan concourse n.
tehlikeyi göze alan risk taker n.
manyetostatik alan magnetostatic field n.
yol kenarlarından yayalar için ayrılmış alan sidewalk n.
açık alan range n.
göçük alan caved area n.
gönül alan conciliator n.
alan çalışması field operations n.
manyetik alan yoğunluğu magnetic field intensity n.
alan araştırması fieldwork n.
geniş alan expanse n.
toz alan duster n.
alan kompleksi site complex n.
kontrollü giriş sağlanan alan restricted area n.
orta alan centre n.
alan aydınlatması aerodrome lighting n.
tepelik alan hills n.
ekili alan plantation n.
suyla ilgili etkinlikleri merkez alan dinlence tesisi water park n.
yeşil alan greenbelt n.
yeşillik alan green area n.
yıllık ödenek alan kimse annuitant n.
ar, 100 metrekare'ye eşit alan ölçüsü birimi are n.
cebren alan exacter n.
kapalı alan closed area n.
varlığını yabancı güçlerden alan devlet puppet state n.
çevre alan bordering area n.
serbest alan unrestricted area n.
hibe alan kimse grantee n.
iyileştirme tavsiye edilen alan area recommended for improvement n.
yakıt almak veya dinlenmek için otoyol kenarlarında bulunan alan service area n.
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) specialization n.
sayfa sırasına göre bir kitap veya broşürde yer alan konuları gösteren liste table of contents n.
mektup (yeni ahit'te yer alan) epistle n.
yeşillik alan greenery n.
geniş alan sweep n.
idari olarak ayrı olan bölge veya alan district n.
zorla alan enforcer n.
oluklu alan flutes n.
güvenceye alan securer n.
incilde yer alan ilahilerde kullanılan müzik ifadesi selah n.
sağlama alan securer n.
çalılık veya bodur ağaçlarla kaplı alan scrubland n.
sosyal alan social domain n.
satın alan purchaser n.
alt alan sub field n.
elektromanyetik alan electromagnetic field n.
askeri alan thana n.
başkasının talihsizliğinden zevk alan gloater n.
minicik alan hairsbreadth n.
yasak alan confined space n.
tazminat alan indemnitee n.
birim alan unit area n.
vahşi hayvanların doğal hayatlarını devam ettirdikleri geniş alan game park n.
sulak alan korunması wetland conservation n.
vahşi hayvanların doğal hayatlarını devam ettirdikleri geniş alan game reserve n.
tam alan full range n.
kristal alan teorisi crystal field theory n.
alan hesaplaması field measurement n.
akıl hocasından ders alan mentee n.
akıl hocalığı dersi alan mentee n.
çoklu alan multiple domain n.
çoklu alan multi domain n.
uzmanlık alan dersi specialized field topics n.
merkezinden ateş alan tüfek chassepot n.
küçük çayır alan paddock n.
halka açık alan open public space n.
bakir ormanlık alan old growth n.
öç alan kimse revenger n.
ormanlık alan forested land n.
fast food restoranında müşteri siparişlerini alan ve hazırlayan kimse line attendant n.
açık alan open field n.
tahsisli alan assigned land n.
boz alan grey area n.
teknik alan technical field n.
teknik alan technical area n.
grevdeki işçinin yerini alan kişi strike breaker n.
makilik alan maquis shrubland n.
yüz metrekarelik bir alan ölçüsü are n.
ödünç alan kimse borrower n.
esir alan kişi captor n.
(orman) açık alan clearing n.
yasak alan closed area n.
ormanda açık alan clearing n.
dar alan confined space n.
halka açık alan common n.
sınırlı alan confined space n.
kullanımı sınırlandırılmış alan restricted space n.
yerini alan kimse/şey replacement n.
bozuk alan damaged area n.
rezervasyon alan veya organizasyon düzenleyen kişi booker n.
etkin alan effective area n.
etkili alan effective area n.
örtülü alan enclosed space n.
uzak alan far field n.
ormanda ağaçsız alan glade n.
kel alan glade n.
yapılaşmış alan built-up area n.
posta ile sipariş alan mağaza mail-order house n.
yeşil alan green-field n.
yüksek tehlikeye maruz coğrafi alan high-hazard area n.
şahsi alan personal-private territory n.
açık alan open-air space n.
yapılaşmamış alan open-air space n.
yetkili olmayanların girmelerinin yasak olduğu alan no-go area n.
brüt alan gross area n.
oturulabilir alan habitable surface n.
etrafı çevrili alan precinct n.
kumarda kasa alan banker n.
alan çalışması fieldwork n.
yanal ufak alan nook n.
hudut dışı alan off-limits area n.
emekli aylığı alan kimse pensioner n.
etrafı binalarla çevrili alan piazza n.
yeşil alan park n.
hayvanları konu alan kısa öykü parable n.
güvenli alan safe area n.
güvenlikli alan safe area n.
güvenilir alan safe area n.
bakir alan virgin area n.
ormanlık alan forestland n.
belirgin alan apparent area n.
görünür alan apparent area n.
hareket edecek alan elbow room n.
çamlık alan pinetum n.
kırsal alan santralı rural switch n.
alan koordinatörü field coordinator n.
üstü açık alan open air area n.
üstü açık alan outdoor area n.
kurak alan dry zone n.
karla kaplı alan snow covered area n.
geçici alan temporary space n.
keşfedilmemiş alan unexplored area n.
keşfedilmemiş alan undiscovered area n.
park için ayrılmış özel alan parking bay n.
işe alan hirer n.
kel bölge/alan bald patch n.
kendinden önceki teknolojilerin yerini hızlı bir şekilde alan teknoloji disruptive technology n.
alan uzmanı domain expert n.
giriş izni gerektiren sınırlı alan permit-required confined space n.
giriş izni gerektiren kapalı alan permit-required confined space n.
mesleki alan professional field n.
-i tamamen tiye alan a complete and utter pisstake of n.
birim alan başına toplam hav kütlesi total pile mass per unit area n.
saat başı ücret alan temizlikçi hourly-rate cleaner n.
kurak alan dryland n.
kurak alan dry land n.
bölge/alan çalışmaları area studies n.
bölge/alan araştırmaları area studies n.
mücavir alan urban area n.
alan denetçisi field controller n.
zaman alan (faaliyet) time drain n.
işgal edilen/edilmiş alan occupied zone n.
alan araştırması area study n.
yedek beysbol oyuncularının ısındığı alan bullpen n.
iyi koku alan burun sensitive nose n.
bilimsel amaçla ağaç yetiştirilen alan arboretum n.
boş alan clear n.
kendi kendine şekillenen/şekil alan kum self-sculpting sand n.
ödül alan kimse conferee n.
teminat alan kimse distrainer n.
teminat alan kimse distrainor n.
yardım alan kimse donee n.
geriye kalan alan (boşluk) remaining space n.
kilise apsisinde yükselen sıralar halinde yer alan din görevlilerinin oturma yeri synthronon n.
geleneksel toplumlarda hastalığı iyileştirmek amacıyla hastadan kan alan kimse bleeder n.
güvenlik tahditli alan security restricted area n.
sosyal faaliyetlerde yer alan kimse socializer n.
tek bir iş yapma (birçok alan veya iş yerine) specialisation n.
tek bir alanda çalışma (birçok alan veya iş yerine) specialisation n.
belirlenmiş/belirlenen alan designated area n.
azimle karar alan resolutionist n.
çim alan grass area n.
bilimsel alan scientific area n.
alan uzmanlığı domain expertise n.
moda olan şeyleri alan kimse fashion buyer n.
tavsiye alan advisee n.
kapalı alan confined space n.
art alan bilgisi background knowledge n.
hıristiyan bazilikalarında kutsal yönü belirleyen (doğu) apsisin önünde yer alan, yalnızca ruhban sınıfının kullanabildiği kutsal mekan bema n.
ortadoks kiliselerinde mihrabın önünde yer alan kürsü bema n.
duruşmada mahkemede bulunan/yer alan trialist n.
eğitim alan trainee n.
(ev/bina önündeki) çimli alan/bahçe front lawn n.
seyircilerin pogo yaptıkları sahne önündeki alan mosh pit n.
ayakkare alan ölçüsü square footage n.
onur ödülü alan kimse honorand n.
çim alan lawn n.
ormanlık alan woods n.
çok geniş alan wide open space n.
geniş açık alan wide open space n.
geniş alan wide scope n.
kişisel/özel alan personal boundary n.
kısıtlı alan limited space n.
koçluk hizmeti alan kişi coachee n.
toplam kullanılabilir alan total available space n.
küçük alan tiny area n.
kutsal alan sanctuary n.
ağaçlık alan bushland n.
koçluk eğitimi alan kişi coachee n.
kültürel alan cultural sphere n.
alan (dal) profession n.
(tutsakların tutulduğu) etrafı çitlerle çevrili kapalı alan compound n.
defileleri izlemek için ön sırada bulunan en prestijli ve arzu edilen koltukların bulunduğu alan frow (front row) n.
ismini domuz turtasından alan 1850'lerde popüler olmuş bir şapka türü pork pie hat n.
hediye alan giftee n.
dramatik bir hikaye içinde yer alan mizahi içerik veya karakterler comic relief n.
denizanalarını kapsayan acalephae sınıfında yer alan sölenterler acaleph [obsolete] n.
oklahoma eyaletinin merkezinde yer alan ve küçük kabilelerden oluşan kızıldereli konfederasyonunun bir üyesi caddo n.
bir masanın yanında ve etrafındaki alan tableside n.
fransa pireneler' de yer alan bir azınlık grup cagot n.
ortaçağa ait kale veya hisar duvarının dışı veya bu duvarla çevrelenen boş alan ballium n.
ortaçağa ait kale veya hisar duvarının dışı veya bu duvarla çevrelenen boş alan bailey n.
dövüş sporları hareketlerini baz alan bir egzersiz biçimi tae bo n.
bayrak yarışında batonun el değiştirildiği alan take-over zone n.
güney çin ve güneydoğu asya dillerinin yanı sıra tai dillerini de içine alan dil ailesi tai-kadai n.
1800'lerin sonu ve 1900'lerin başında new york'ta demokrat parti'nin içinde yer alan politik topluluk tammany n.
1800'lerin sonu ve 1900'lerin başında new york eyaletinde demokrat parti'nin içinde yer alan politik topluluk tammany hall n.
1800'lerin sonu ve 1900'lerin başında new york eyaletinde demokrat parti'nin içinde yer alan politik topluluk tammany society n.
ağırdan alan tarrier n.
ayni ücret alan işçi tasker n.
geniş alan acres n.
ticari risk alan kişi adventurer n.
hedef alan kimse aimer n.
nişan alan kimse aimer n.
esir alan capturer n.
sıçanların spor amacıyla köpeklere öldürtüldüğü kapalı alan rat pit n.
casusları işe alan ve faaliyetlerini yöneten istihbarat subayı case officer n.
zorla alan kimse reiver [scottish] n.
sözünü geri alan kimse recanter n.
geri alan kimse recapturer n.
yeniden alan kimse recapturer n.
mazgallı yapıda yer alan oluk veya oyuk castellation n.
bir kurum tarafından hizmet verilen yakın alan/çevre (okul, hastane, sosyal hizmetler vs.) catchment area n.
soru-cevap şeklinde din eğitimi alan kişi catechiser n.
kapının alt kısmında yer alan kedi kapısı catflap n.
dergi, gazete vs. ortasında yer alan ve aynı habere ayrılmış karşılıklı sayfa çifti centre spread n.
gazete veya derginin orta sayfasında yer alan çıplak kadın fotoğrafı centrefold n.
fidye ödeyerek geri alan kimse redemptioner n.
ülkeyi dolaşarak pazar için çiftlik ürünleri satın alan komisyoncu regrater [dialect] n.
tıbbi danışmanlık alan kimse consultand n.
posta pulu üzerinde amblem, figür, vb. içeren renkli alan label n.
sorumlu alan responsible area n.
düz alan champion [obsolete] n.
dikkate alan kimse regarder n.
insan vücudunda yer alan kaslardan biri lacert [obsolete] n.
çamurlu alan lair [scottish] n.
bir başkasıyla (ödül vb) alan kimse corecipient n.
bir başkasıyla (ödül vb) alan kimse co-recipient n.
doğu türkmenistan'da ceyhun ırmağı üzerinde yer alan şehir chardzhou n.
bir arma levhası üzerinde yer alan figür charge n.
hindistan'ın en uç doğu kısmında, myanmar sınırında yer alan eyalet nagaland n.
londra'da yer alan ve ingiltere'nin en büyük resim koleksiyonunu içeren büyük sanat galerisi national gallery n.
oyuncuların sırayla dizilmiş yığınlardan çeşitli miktarlarda alarak, en sonda tek kalan nesneyi alan kişiye oyunu kaybettirmeye çalıştığı zeka oyunu nim n.
kuzey amerika kıtasında yer alan ülkelerden her biri north american country n.
kuzey amerika kıtasında yer alan ülkelerden her biri north american nation n.
bir evi yol ve diğer binalardan ayırmak için önüne çekilen çim ekilmiş şerit alan nature strip n.
doğasındaki özenli tarafı ortaya çıkararak, çocuk bakımı ve ev işlerinde eşit sorumluluk alan modern erkek new man n.
güneybatı nikaragua'da yer alan orta amerika'nın en büyük gölü nicaraguan n.
belirli bir aktiviteye ayrılmış alan terrain n.
yaşanılan mekanda, temel önlemler alarak, dışarıdan gelen tehditlere karşı oluşturulan güvenli bir alan shelter in place n.
üçgenimsi alan gore n.
yüzük taşı üzerinde yer alan kesilmiş mücevher parçası top n.
mezozoik çağ'da yaşamış bir kafadan bacaklı olan belemnitlere ait fosillerin çokça bulunduğu alan belemnite battlefield n.
arazinin sınırladığı alan track [dialect] n.
zeminde yer alan tuzak kapısı trapfall n.
yasal faiz oranından fazla indirimle banknot satın alan kişi a note shaver n.
amerika kıtasında yer alan ülkelerin aralarındaki siyasi ve ekonomik birliği kutladıkları bir gün pan american day n.
sığ alan crawl n.
memuriyete alan engager n.
zevk alan enjoyer n.
öç alan kadın avengeress n.
intikam alan kadın avengeress n.
ödül alan kimse award-winner n.
ödül alan şey award-winner n.
aklı baştan alan şey enchantment n.
etrafı çevrili alan enclosed spaces n.
sınırlı erişime sahip alan enclosed spaces n.
etrafı çevrili alan enclosure n.
alt alan undersphere n.
hafife alan kimse undervaluer n.
güneydoğu asya'da, bengal körfezi kıyısında yer alan bir ülke union of burma n.
evin önünde veya arkasında yer alan boş alan yard [us/canada] n.
zevk alan kimse enjoyer n.
acil durumda birinin yerini alan kimse jack-at-a-pinch n.
(sudan ve komşusu bölgelerde) dikenli çalılarla korunan alan zareba n.
(sudan ve komşusu bölgelerde) dikenli çalılarla korunan alan zareeba n.
ormanda ağaçsız alan lawn n.
sürekli borç alan kimse, düzenbaz kimse jeremy diddler n.
zihinsel bir faaliyete ayrılmış alan kingdom n.
bir kimsenin üstün olduğu alan kingdom n.
mutfağa ait alan kitchendom n.
dizlerin sığacağı alan kneeroom n.
haksız yollarla alan kimse usurper n.
intikam alan vindicator n.
öç alan vindicator n.
askere alan levier n.
üst güvertede mürettebat için tuvaletlerin bulunduğu alan beakhead n.
parça alan kimse excerptor n.
kanada'nın doğusunda quebec'in güneyinde yer alan bir şehir jonquière n.
not alan kimse jotter n.
eyerin üzerinde yer alan, içlerinden kayışların geçtiği halkalar larigos n.
kuzey amerika'nın kuzeybatısında yer alan bir eyalet last frontier n.
suriye'nin batı bölümünde yer alan bir sahil kenti latakia n.
yukarı ve aşağı michigan'ı ayıran kanalın üzerinde yer alan asma köprü mackinac bridge n.
batı virginia'da belediyeye ait olmayan bir alan magnolia n.
(hindistan'da) eskiden özellikle büyük bir eyaleti yöneten, mertebe olarak racanın üstünde yer alan kral veya prens maharaja n.
mertebe olarak racanın üstünde yer alan ve eyalet yöneten kral veya prense verilen bir unvan maharaja n.
sulawesi adası'nın güneybatısında yer alan makassar liman kentinde ve bu kentin çevresinde yaşayan endonezyalı bir halka mensup kimse makassarese n.
adını anthony vandyke'den alan sakal vandyke n.
çok geniş alan vastitude n.
öç alan kimse venger [obsolete] n.
(ingiliz hukukunda) bir ingiliz hükümdarının mahkemesinin bulunduğu yerin 12 mil dahilindeki alan veya sınır verge [obsolete] n.
bir yerin kapladığı gerçek alan verge [obsolete] n.
staten island ve brooklyn bölgeleri arasında yer alan kanal verrazano narrows n.
kişiyi zaman zaman etkisi altına alan şey visitant n.
avustralya'ya özgü çeşitli bodur okaliptüs ağaçları ve çalıları ile kaplı alan mallee n.
kapı girişinde yer alan yükseltilmiş döşeme tahtası saddle n.
çatı teknesi veya küvet gibi bir tesisatın altında yer alan su toplama haznesi safe n.
dört kale ile çevrili alan quadrilateral n.
rıhtım sistemindeki boş alan quayage n.
ağırdan alan kimse veya şey lingerer n.
zorlu alan black spot n.
kara listeye alan kimse blacklister n.
hanedan armasının arkasında ve çevresinde yer alan hanedanlık sembolü mantling n.
bir sayfadaki basılı ve yazılı materyalin çevresinde yer alan boşluk margent n.
batı-orta rusya'da, volga havzasının orta kısmında yer alan, rusya federasyonu'na bağlı bir cumhuriyet mari el republic n.
postanın üzerinde yer alan ve genellikle postanenin ismini ve postalanma saatini belirten resmi işaret mark n.
fikir, gayrimaddi kıymetlerin birbiri ile rekabet ettiği alan marketplace n.
lunapark veya karnavaldaki illüzyonlu aynaların bulunduğu alan hall of mirrors n.
bir hayvanın genellikle gözlerinin üzerinde yer alan, yüzün rengine zıt olan kısım mask n.
yeterlilik sınavında en iyi dereceyi alan izci kız queen's guide n.
(demiryolu hattı boyunca yer alan) küçük ve önemsiz kasaba whistle-stop n.
hakkında bilgi sahibi olunmayan alan blind spot n.
takdir görmeyen alan blind spot n.
damardan kan alan kimse bloodletter n.
ağaçların rüzgardan devrildiği alan blowdown n.
sirk çadırının en uzak uçlarında yer alan, maviye boyanmış, rezervesiz koltuklar blues n.
haritada çizgiler içinde yer alan bölüm body of a map n.
grafikte çizgiler içinde yer alan bölüm body of a chart n.
sert yüzeyli alan hard-top n.
pul ile aynı resmi taşıyan kartpostalları inceleyen alan maximaphily n.
bira şişelerinin etiketlerini inceleyen alan meadophily n.
makine mühendisliği, programlama ve elektronik biliminin birleşiminden meydana gelen, tasarımda ve yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesinde kullanılan alan mechatronics n.
şili'deki rodeolarda kullanılan çitle çevrili hilal biçimli alan medialuna n.
kişinin alışkın olduğu faaliyet veya alan medium n.
bitkide yer alan yapı birimi member n.
genellikle anekdotlara dayanan veya samimi bir dille yazılmış, odağına yazarın şahsen tanıdığı kişileri ve tanık olduğu olay veya dönemleri alan otobiyografik yazı memoir n.
ruhsal bozuklukların önlenmesi, teşhisi ve tedavisi ile ilgilenen, psikiyatri ve sosyal hizmet gibi çeşitli dallardan oluşan alan mental health n.
buckinghamshire'ın mentmore köyünde yer alan 19. yüzyıldan kalma bir ingiliz malikanesi mentmore n.
bazı yumuşakçaların ağız kısmında yer alan bir tür çıkıntı mentum n.
kayalıklara oyulmuş tarihöncesinden kalma çok sayıda evin bulunduğu, güneybatı kolorado'da yer alan bir ulusal park mesa verde national park n.
güneybatı asya'da, dicle ve fırat nehirleri arasında yer alan bir bölge mesopotamia n.
iki nehir arasında yer alan bölge mesopotamia n.
belirli bir etkinliğin merkezi olarak görülen kentsel alan metropolis n.
bir organizmayı veya organizmanın bir parçasını çevreleyen ve genellikle büyük ölçekli ortama göre ayırt edilebilen alan microenvironment n.
uzun devirli bir taş plakta yer alan dar oluk microgroove n.
nüfusu 10,000 ile 50,000 arasında olan küçük kentsel alan micropolis n.
mikroskop yardımı ile görülebilen alan microscopic field n.
abd'nin doğusunda yer alan, new york, pennsylvania ve new jersey ile genellikle delaware ve maryland'i içeren bölge mid-atlantic states n.
abd'nin doğusunda yer alan, new york, pennsylvania ve new jersey ile genellikle delaware ve maryland'i içeren bölge middle atlantic states n.
füze uçuşunun ateşleme ile atmosfere dönüş arasında yer alan, düzeltici manevraların yapıldığı kısmı midcourse n.
tekerleklerin toprak yolda bıraktıkları izlerinin arasında yer alan kesintisiz tümsek middelmannetjie [south africa] n.
gemi geçiş yolunda yer alan ve her iki tarafında kanal bulunan sığlık middle n.
tablonun, çizimin veya fotoğrafın önplanı ile arkaplanı arasındaki alan middle distance n.
üst ve alt bölgeler arasında yer alan dünya middle-earth n.
zorla alan kimse wrester n.