|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
bilmek istemek |
want to know v.
|
|
If we therefore want to give consumers clear information on what they want to know, it is indeed possible.
Dolayısıyla tüketicilere bilmek istedikleri konularda net bilgiler vermek istiyorsak, bu gerçekten de mümkün.
More Sentences
|
2 |
General |
değerini bilmek |
value v.
|
|
The criminals who destroyed the twin towers of the World Trade Center know the value of symbols.
Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerini yıkan suçlular sembollerin değerini bilirler.
More Sentences
|
3 |
General |
fırsat bilmek |
take advantage of v.
|
|
I hope that no groups have taken advantage of that deadline to table amendments.
Umarım hiçbir grup bu son tarihi fırsat bilerek değişiklik önergeleri sunmamıştır.
More Sentences
|
4 |
General |
kıymetini bilmek |
appreciate v.
|
|
Sometimes you go through the hard things to appreciate the good ones.
Bazen iyi şeylerin kıymetini bilmek için zor dönemlerden geçersiniz.
More Sentences
|
5 |
General |
az bilmek |
know little v.
|
|
He that knows little often repeats it.
Az bilen onu sık sık tekrarlar.
More Sentences
|
6 |
General |
değerini bilmek |
appreciate v.
|
|
It is not until we lose our health that we appreciate its value.
Sağlığımızı kaybedene kadar onun değerini bilmeyiz.
More Sentences
|
7 |
General |
iyi bilmek |
know well v.
|
|
There were references to China and we know well the record there.
Çin'e atıflar vardı ve oradaki kayıtları iyi biliyoruz.
More Sentences
|
8 |
General |
kesin bilmek |
know for certain v.
|
|
I don't know for certain.
Kesin bilmiyorum.
More Sentences
|
9 |
General |
kesin olarak bilmek |
know for certain v.
|
|
I don't know for certain yet.
Henüz kesin olarak bilmiyorum.
More Sentences
|
10 |
General |
kesin olarak bilmek |
know for sure v.
|
|
No one knows for sure what makes these nerve cells break down.
Kimse bu sinir hücrelerini neyin parçaladığını kesin olarak bilmiyor.
More Sentences
|
11 |
General |
kesin bilmek |
know for sure v.
|
|
Nothing is known for sure.
Hiçbir şey kesin bilinmiyor.
More Sentences
|
12 |
General |
sınırını bilmek |
know one's limit v.
|
|
It's important to know one's limits.
Birinin sınırlarını bilmek önemlidir.
More Sentences
|
13 |
General |
önceden bilmek |
know in advance v.
|
|
Because the payment will be annual and known in advance, it will help farmers in their business planning.
Ödeme yıllık olacağı ve önceden bilineceği için çiftçilere iş planlamalarında yardımcı olacaktır.
More Sentences
|
14 |
General |
önceden bilmek |
know beforehand v.
|
|
How much of this did you know beforehand?
Bunun ne kadarını önceden biliyordun?
More Sentences
|
15 |
General |
önceden bilmek |
already know v.
|
|
Is there anything you can tell us about Tom that we don't already know?
Bizim önceden bilmediğimiz, Tom hakkında bize söyleyebileceğin bir şey var mı?
More Sentences
|
16 |
General |
cevapları bilmek |
know the answers v.
|
|
Several of my colleagues have asked me that question, and quite frankly, I do not know the answer to it.
Birkaç meslektaşım bana bu soruyu sordu ve açıkçası ben de cevabını bilmiyorum.
More Sentences
|
17 |
General |
(bir işin/şeyin) doğrusunu bilmek |
know better v.
|
|
Tom knows better than that.
Tom bunun doğrusunu bilir.
More Sentences
|
18 |
General |
(dil) konuşmak/bilmek |
talk v.
|
|
Tom certainly talks as if he knows what he's talking about.
Tom kesinlikle ne hakkında konuştuğunu biliyormuş gibi konuşuyor.
More Sentences
|
Colloquial |
|
19 |
Colloquial |
(birinin) kim olduğunu bilmek |
know (someone) v.
|
|
I think it is appropriate that other people should know who they are.
Diğer insanların da kim olduklarını bilmelerinin uygun olacağını düşünüyorum.
More Sentences
|
Idioms |
|
20 |
Idioms |
en iyisini bilmek |
know best v.
|
|
This, in my view, is yet another example of the nanny super-state, where Brussels supposedly knows best.
Bana göre bu, Brüksel'in en iyisini bildiği varsayılan dadı süper devletinin bir başka örneğidir.
More Sentences
|
21 |
Idioms |
ne yapılacağını bilmek |
know the drill v.
|
|
I know the drill.
Ne yapılacağını biliyorum.
More Sentences
|
General |
|
22 |
General |
herkesin bilmek istediği şey |
the big question n.
|
|
|
23 |
General |
kendini bilmek |
have grown up v.
|
|
24 |
General |
iyilik bilmek |
be grateful v.
|
|
25 |
General |
yüzme bilmek |
know how to swim v.
|
|
26 |
General |
bir konuda çoğu kimsenin bilmediği şeyleri bilmek |
be in the know v.
|
|
27 |
General |
kadrini bilmek |
appreciate v.
|
|
28 |
General |
bal alacak çiçeği bilmek |
know which side one's bread is buttered v.
|
|
29 |
General |
yol yordam bilmek |
have good manners v.
|
|
30 |
General |
kıymetini bilmek |
value v.
|
|
31 |
General |
fırsatı ganimet bilmek |
seize the opportunity v.
|
|
32 |
General |
biraz bilmek |
know some v.
|
|
33 |
General |
yol yordam bilmek |
have right conduct v.
|
|
34 |
General |
işi bilmek |
know the way v.
|
|
35 |
General |
yakından bilmek |
be closely acquainted with v.
|
|
36 |
General |
yanlış bilmek |
have the wrong information about something v.
|
|
37 |
General |
su gibi bilmek |
know something backwards v.
|
|
38 |
General |
kendi fikrini bilmek |
know one's own mind v.
|
|
39 |
General |
lafını bilmek |
weigh one's words v.
|
|
40 |
General |
avucunun içi gibi bilmek |
know like the palm of one's hand v.
|
|
41 |
General |
bir şeyi eksiksiz bir şekilde bilmek |
know something cold v.
|
|
42 |
General |
kıymetini bilmek |
know the value of v.
|
|
43 |
General |
kadrini bilmek |
know the value of v.
|
|
44 |
General |
olarak bilmek |
refer to as v.
|
|
45 |
General |
karış karış bilmek |
know every inch of v.
|
|
46 |
General |
karış karış bilmek |
know every inch of a place v.
|
|
47 |
General |
ne istediğini bilmek |
know one's own mind v.
|
|
48 |
General |
haddini bilmek |
know one's place v.
|
|
49 |
General |
değerini bilmek |
treasure v.
|
|
50 |
General |
kan alacak damarı bilmek |
know which side one's bread is buttered v.
|
|
51 |
General |
ezbere bilmek |
know something backwards v.
|
|
52 |
General |
çat pat bilmek |
have a smattering of v.
|
|
53 |
General |
kendini bilmek |
have reached maturity v.
|
|
54 |
General |
dünyada olup bitenleri bilmek |
know what's what v.
|
|
55 |
General |
kendini bilmek |
be in one's right mind v.
|
|
56 |
General |
adı gibi bilmek |
know something like the back of one's hand v.
|
|
57 |
General |
önceden bilmek |
foreknow v.
|
|
58 |
General |
avucunun içi gibi bilmek |
know a place like the palm of one's hand v.
|
|
59 |
General |
ağzının tadını bilmek |
be a gourmet v.
|
|
60 |
General |
iyice bilmek |
understand v.
|
|
61 |
General |
önceden bilmek |
foreknew v.
|
|
62 |
General |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have something at one's fingertips v.
|
|
63 |
General |
usulünü bilmek |
know how to v.
|
|
64 |
General |
bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek |
have a working knowledge of v.
|
|
65 |
General |
girdisini çıktısını bilmek |
have something at one's fingertips v.
|
|
66 |
General |
iyi bilmek |
master v.
|
|
67 |
General |
önceden bilmek |
foretell v.
|
|
68 |
General |
az bilmek |
know a little v.
|
|
69 |
General |
dil bilmek |
speak a language v.
|
|
70 |
General |
değer bilmek |
appreciate the value of v.
|
|
71 |
General |
dil bilmek |
know a language v.
|
|
72 |
General |
dost bilmek |
regard someone as friend v.
|
|
73 |
General |
önemini bilmek |
appreciate someone's importance v.
|
|
74 |
General |
önemini bilmek |
acknowledge one's importance v.
|
|
75 |
General |
önemini bilmek |
be aware of one's importance v.
|
|
76 |
General |
eksikliklerini bilmek |
know one's deficiencies v.
|
|
77 |
General |
okuma yazma bilmek |
know to read and write v.
|
|
78 |
General |
okuma yazma bilmek |
know how to read and write v.
|
|
79 |
General |
okuma yazma bilmek |
be literate v.
|
|
80 |
General |
doğruyu yanlışı bilmek |
know right from wrong v.
|
|
81 |
General |
simaen bilmek |
know by sight v.
|
|
82 |
General |
simaen bilmek |
cognosce v.
|
|
83 |
General |
yol erkan bilmek |
know how to behave properly v.
|
|
84 |
General |
yol iz bilmek |
know how to behave oneself properly v.
|
|
85 |
General |
borç bilmek |
owe someone a debt of gratitude v.
|
|
86 |
General |
borç bilmek |
owe v.
|
|
87 |
General |
borç bilmek |
feel debted v.
|
|
88 |
General |
ismen bilmek |
know somebody by name v.
|
|
89 |
General |
-in ne olduğunu bilmek |
be a good judge of v.
|
|
90 |
General |
-i iyi bilmek |
be familiar with v.
|
|
91 |
General |
usulünü bilmek |
know-how v.
|
|
92 |
General |
hakkındaki her şeyi bilmek |
gen up about v.
|
|
93 |
General |
hakkındaki her şeyi bilmek |
gen up on v.
|
|
94 |
General |
kıymet bilmek |
know somebody's worth v.
|
|
95 |
General |
kıymet bilmek |
appreciate v.
|
|
96 |
General |
çok dil bilmek |
know many languages v.
|
|
97 |
General |
önceden bilmek |
foresee v.
|
|
98 |
General |
görev bilmek |
take it as one's duty v.
|
|
99 |
General |
su gibi bilmek |
know something perfectly v.
|
|
100 |
General |
yanlış bilmek |
misknow v.
|
|
101 |
General |
az çok bilmek |
know more or less v.
|
|
102 |
General |
bir şarkıyı bilmek |
know a song v.
|
|
103 |
General |
ezberden bilmek |
know something by heart v.
|
|
104 |
General |
ezbere bilmek |
know by heart v.
|
|
105 |
General |
ezberden bilmek |
know by heart v.
|
|
106 |
General |
çok iyi bilmek |
know something by heart v.
|
|
107 |
General |
mükemmel derecede bilmek |
know something by heart v.
|
|
108 |
General |
mükemmel derecede bilmek |
know by heart v.
|
|
109 |
General |
çok iyi bilmek |
know by heart v.
|
|
110 |
General |
bilmek istememek |
not want to know v.
|
|
111 |
General |
hikayenin tamamını bilmek |
know the whole story v.
|
|
112 |
General |
konunun tamamını bilmek |
know the whole story v.
|
|
113 |
General |
bütün hikayeyi bilmek |
know the whole story v.
|
|
114 |
General |
hikayenin bütününü bilmek |
know the whole story v.
|
|
115 |
General |
kıymetini bilmek |
know someone's value v.
|
|
116 |
General |
değerini bilmek |
know someone's value v.
|
|
117 |
General |
bir şeyi yapmayı iyi bilmek |
have a good command of something v.
|
|
118 |
General |
bir şeyi çok az bilmek |
know very little about something v.
|
|
119 |
General |
(bir şeyler hakkında) bir iki şey bilmek |
know a thing or two (about something) v.
|
|
120 |
General |
nasıl eğleneceğini bilmek |
know how to enjoy himself/herself v.
|
|
121 |
General |
sorunun cevabını nerede bulacağını bilmek |
know where to go to find out v.
|
|
122 |
General |
çocuklara okumaları için verdiği şeyleri bilmek |
know what she's giving the children to read v.
|
|
123 |
General |
nasıl tepki vereceğini bilmek |
know how to respond v.
|
|
124 |
General |
hangi okula gittiğini bilmek |
know what school she's in v.
|
|
125 |
General |
istenmediğini bilmek |
know when one is not wanted v.
|
|
126 |
General |
nasıl tepki vereceğini bilmek |
know how someone would react v.
|
|
127 |
General |
biri hakkında çok az şey bilmek |
know little about someone v.
|
|
128 |
General |
biri hakkında çok az şey bilmek |
know very little about someone v.
|
|
129 |
General |
kıymetini bilmek |
know somebody’s value v.
|
|
130 |
General |
kıymet bilmek |
know somebody’s value v.
|
|
131 |
General |
değerini bilmek |
know somebody’s value v.
|
|
132 |
General |
birisi hakkında çok şey bilmek |
know a lot about someone v.
|
|
133 |
General |
kravat bağlamasını bilmek |
know how to tie a tie v.
|
|
134 |
General |
aslını bilmek |
know better v.
|
|
135 |
General |
bir şeyi çok iyi bilmek |
know something very well v.
|
|
136 |
General |
piyanoda bir şeyler çalmayı bilmek |
know how to play things on piano v.
|
|
137 |
General |
çat pat ingilizce bilmek |
speak broken english v.
|
|
138 |
General |
birinin zaaflarını bilmek |
know someone’s weak points v.
|
|
139 |
General |
birinin zaaflarını bilmek |
know someone´s weak spots v.
|
|
140 |
General |
birinin zaaflarını bilmek |
know someone’s weaknesses v.
|
|
141 |
General |
birinin zaaflarını bilmek |
know someone’s faults v.
|
|
142 |
General |
önceden bilmek |
read v.
|
|
143 |
General |
yeteneklerinin sınırlarını bilmek |
know one's own limitations v.
|
|
144 |
General |
bir şeyin nerede olduğunu bilmek |
know where something is at v.
|
|
145 |
General |
bir şeyin konulduğu yeri bilmek |
know where something is at v.
|
|
146 |
General |
bir şeyi bilmek istemek |
enquire v.
|
|
147 |
General |
önceden bilmek |
envision v.
|
|
148 |
General |
(belirli bir alfabe, dil) yazılı iletişim kuracak kadar iyi bilmek |
write v.
|
|
149 |
General |
(bir şeyi) bilmek |
be aware of (something) v.
|
|
150 |
General |
yanlış bilmek |
misken [scotland] v.
|
|
151 |
General |
(bir şeyi) bilmek |
possess v.
|
|
152 |
General |
deneyim yoluyla bilmek |
sample v.
|
|
153 |
General |
önceden bilmek |
foredeem v.
|
|
154 |
General |
önceden bilmek |
precognize v.
|
|
155 |
General |
önceden bilmek |
precognise v.
|
|
156 |
General |
önceden bilmek |
preknow v.
|
|
157 |
General |
önceden bilmek |
presignify v.
|
|
158 |
General |
önceden bilmek |
forwete v.
|
|
Phrasals |
|
159 |
Phrasals |
bilmek/bulmak |
account for v.
|
|
160 |
Phrasals |
birini başka birinden bilmek/tanımak |
know someone from someone v.
|
|
161 |
Phrasals |
birini -e olarak bilmek |
know someone as something v.
|
|
162 |
Phrasals |
günümüz modasını veya teknolojisini bilmek |
get with it v.
|
|
163 |
Phrasals |
iki şey arasındaki farkı (söyleye)bilmek |
know something from something v.
|
|
164 |
Phrasals |
...den onu bilmek/tanımak |
tell someone or something by something v.
|
|
165 |
Phrasals |
olarak bilmek |
peg (one) down as (something) v.
|
|
166 |
Phrasals |
olarak bilmek |
peg down v.
|
|
167 |
Phrasals |
olarak düşünmek/bilmek |
set down v.
|
|
168 |
Phrasals |
bir şeyin gerçek değerini/önemini bilmek |
get (something) in perspective v.
|
|
169 |
Phrasals |
bir şeyin gerçek değerini/önemini bilmek |
get (something) into perspective v.
|
|
170 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) bilmek/öğrenmek istemek |
enquire about (someone or something) [uk] v.
|
|
171 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) bilmek |
know about (someone or something) v.
|
|
172 |
Phrasals |
(bir şeyi) bilmek |
know about (something) v.
|
|
173 |
Phrasals |
olarak bilmek/tanımak |
know as v.
|
|
174 |
Phrasals |
-den tanımak/bilmek |
know by v.
|
|
175 |
Phrasals |
olarak tanımak/bilmek |
know by v.
|
|
176 |
Phrasals |
(bir şeyden) bilmek/anlamak/tanımak |
know by (something) v.
|
|
177 |
Phrasals |
(bir şeyini) bilmek |
know by (something) v.
|
|
178 |
Phrasals |
ezbere/ezberden bilmek |
know by (something) v.
|
|
179 |
Phrasals |
'-den bilmek |
know from v.
|
|
180 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi) bilmek |
know of (someone or something) v.
|
|
181 |
Phrasals |
(birinin/bir şeyin) kim/ne olduğunu bilmek |
know of (someone or something) v.
|
|
182 |
Phrasals |
sınırlarını bilmek |
stay within bounds v.
|
|
183 |
Phrasals |
olarak bilmek |
take as v.
|
|
184 |
Phrasals |
-den bilmek/tanımak |
tell by v.
|
|
185 |
Phrasals |
-den bilmek/tanımak |
tell from v.
|
|
186 |
Phrasals |
(birini/bir şeyi bir şey) olarak bilmek/kabul etmek |
know (someone or something) as (something)
|
|
Phrases |
|
187 |
Phrases |
etraflıca bilmek |
have something down v.
|
|
Proverb |
|
188 |
Proverb |
az bilmek tehlikelidir |
little knowledge is a dangerous thing
|
|
189 |
Proverb |
az bilmek tehlikelidir |
little learning is a dangerous thing
|
|
190 |
Proverb |
geleceğin ne getireceği bilinmediği için şu anın değerini bilmek gerekir |
one today is worth two tomorrows
|
|
191 |
Proverb |
az bilmek tehlikelidir |
a little learning is a dangerous thing
|
|
192 |
Proverb |
nerede susacağını bilmek esprili olmaktan daha önemlidir |
an ounce of discretion is worth a pound of wit
|
|
193 |
Proverb |
kendini bilmek tüm bilgeliğin başlangıcıdır |
knowing thyself is the beginning of all wisdom
|
|
Colloquial |
|
194 |
Colloquial |
kendi hakkında bilinmemesi gereken/karşıdakinin bilmek istemeyeceği bilgileri paylaşan kimse |
oversharer n.
|
|
195 |
Colloquial |
ne yaptığını iyi bilmek |
know what (one) is about v.
|
|
196 |
Colloquial |
ne yaptığını iyi bilmek |
know what you are about v.
|
|
197 |
Colloquial |
ne yaptığını iyi bilmek |
know what you’re doing v.
|
|
198 |
Colloquial |
bilmek için can atmak |
dying to know (something) v.
|
|
199 |
Colloquial |
çok iyi bilmek |
know inside out v.
|
|
200 |
Colloquial |
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek |
know otherwise v.
|
|
201 |
Colloquial |
içini dışını bilmek |
know inside out v.
|
|
202 |
Colloquial |
işin aslının öteki türlü olduğunu bilmek |
know different v.
|
|
203 |
Colloquial |
işi bilmek |
handle the jandal v.
|
|
204 |
Colloquial |
işin nasıl yapılacağını bilmek |
handle the jandal v.
|
|
205 |
Colloquial |
işi olmuş bilmek |
have it made v.
|
|
206 |
Colloquial |
öyle olmadığını bilmek/anlamak |
know otherwise v.
|
|
207 |
Colloquial |
kuşku duymayacak şekilde bilmek |
make certain v.
|
|
208 |
Colloquial |
kuşku duymayacak şekilde bilmek |
make sure v.
|
|
209 |
Colloquial |
kesinlikle bilmek |
make sure of v.
|
|
210 |
Colloquial |
öyle olmadığını bilmek/anlamak |
know different v.
|
|
211 |
Colloquial |
ne yaptığını bilmek |
know what you are doing v.
|
|
212 |
Colloquial |
nereli olduğunu bilmek |
know one’s hometown v.
|
|
213 |
Colloquial |
ne kadar az kaldığını bilmek |
know how little is left v.
|
|
214 |
Colloquial |
ne yapacağını bilmek |
keep a level head v.
|
|
215 |
Colloquial |
nereli olduğunu bilmek |
know where he/she is from v.
|
|
216 |
Colloquial |
söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek |
know otherwise v.
|
|
217 |
Colloquial |
silah kullanmayı bilmek |
know how to use a gun v.
|
|
218 |
Colloquial |
söylenenin aksinin doğru olduğunu bilmek |
know different v.
|
|
219 |
Colloquial |
bir şeyi anında bilmek |
get something in one v.
|
|
220 |
Colloquial |
bir şeyi ilk denemede bilmek |
get something in one v.
|
|
221 |
Colloquial |
bir şeyi ilk seferde bilmek |
get something in one v.
|
|
222 |
Colloquial |
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek |
know what it is to be (something) v.
|
|
223 |
Colloquial |
bir şeyi bilmek |
have it v.
|
|
224 |
Colloquial |
ne istediğini bilmek |
know what (one) likes v.
|
|
225 |
Colloquial |
nasıl çalıştığını bilmek/anlamak |
know (one's) way around v.
|
|
226 |
Colloquial |
yolunu bilmek |
know one's way around v.
|
|
227 |
Colloquial |
yolunu bilmek |
know one's way about v.
|
|
228 |
Colloquial |
insanlarla/durumlarla nasıl başa çıkacağını bilmek |
know one's way around v.
|
|
229 |
Colloquial |
insanları/durumları nasıl idare edeceğini bilmek |
know one's way around v.
|
|
230 |
Colloquial |
işini bilmek |
know one's way around v.
|
|
231 |
Colloquial |
insanlarla/durumlarla nasıl başa çıkacağını bilmek |
know one's way about v.
|
|
232 |
Colloquial |
insanları/durumları nasıl idare edeceğini bilmek |
know one's way about v.
|
|
233 |
Colloquial |
işini bilmek |
know one's way about v.
|
|
234 |
Colloquial |
(bir şeyi) bilmek |
know your way about/around (something) v.
|
|
235 |
Colloquial |
kimin kim olduğunu bilmek |
know who's who v.
|
|
236 |
Colloquial |
bir gruptaki insanlar hakkındaki detayları bilmek |
know who's who v.
|
|
237 |
Colloquial |
çok fazla şey/ayrıntı bilmek |
know too much v.
|
|
238 |
Colloquial |
gereğinden fazla şey/ayrıntı bilmek |
know too much v.
|
|
239 |
Colloquial |
bilmemesi gereken şeyleri bilmek |
know too much v.
|
|
240 |
Colloquial |
öylece salınıp hayatına normal devam etmesine izin verilemeyecek kadar fazla şey bilmek |
know too much v.
|
|
241 |
Colloquial |
birinin suçunu bilmek |
be onto somebody v.
|
|
242 |
Colloquial |
birinin hatasını bilmek |
be onto somebody v.
|
|
243 |
Colloquial |
birinin ne suç/hata işlediğini bilmek |
be onto somebody v.
|
|
244 |
Colloquial |
-i çok iyi bilmek |
be well aware that... v.
|
|
245 |
Colloquial |
kesin olarak bilmek |
be certain v.
|
|
246 |
Colloquial |
(bir şeyi) kesin/tam olarak bilmek |
be certain of (something) v.
|
|
247 |
Colloquial |
(bir şeyin olacağını/olduğunu) kesin olarak bilmek |
be certain that (something will happen or is the case) v.
|
|
248 |
Colloquial |
bilmek/öğrenmek için ölmek |
be dying to know v.
|
|
249 |
Colloquial |
bilmek/öğrenmek için yanıp tutuşmak |
be dying to know v.
|
|
250 |
Colloquial |
bilmek/öğrenmek için can atmak |
be dying to know v.
|
|
251 |
Colloquial |
(birini/bir şeyi) bilmek |
get wise (to someone or something) v.
|
|
252 |
Colloquial |
biri hakkında bir şey bilmek |
have something on somebody v.
|
|
253 |
Colloquial |
(birini) bilmek/tanımak |
know (someone) v.
|
|
254 |
Colloquial |
ne dediğini bilmek |
know what (one) is talking about v.
|
|
255 |
Colloquial |
neden söz ettiğini bilmek |
know what (one) is talking about v.
|
|
256 |
Colloquial |
neden bahsettiğini bilmek |
know what (one) is talking about v.
|
|
257 |
Colloquial |
bir şey olmanın/yapmanın ne demek olduğunu bilmek |
know what it is to be/do something v.
|
|
258 |
Colloquial |
ne istediğini bilmek |
know what you like v.
|
|
259 |
Colloquial |
neyi sevdiğini bilmek |
know what you like v.
|
|
260 |
Colloquial |
ne dediğini bilmek |
know what you're talking about v.
|
|
261 |
Colloquial |
neden söz ettiğini bilmek |
know what you're talking about v.
|
|
262 |
Colloquial |
neden bahsettiğini bilmek |
know what you're talking about v.
|
|
263 |
Colloquial |
kendin için neyin iyi olduğunu bilmek |
know what's good for you v.
|
|
264 |
Colloquial |
neye ihtiyacın olduğunu bilmek |
know what's good for you v.
|
|
265 |
Colloquial |
nerede olduğunu bilmek |
know where is at v.
|
|
266 |
Colloquial |
konulduğu yeri bilmek |
know where is at v.
|
|
267 |
Colloquial |
gerçeği bilmek |
know where is at v.
|
|
268 |
Colloquial |
birinin maksadını bilmek |
know where someone is coming from v.
|
|
269 |
Colloquial |
birinin ne demek istediğini bilmek |
know where someone is coming from v.
|
|
270 |
Colloquial |
birinin niyetini bilmek |
know where someone is coming from v.
|
|
271 |
Colloquial |
birini bir görüşe/eyleme iten davranışı bilmek |
know where someone is coming from v.
|
|
272 |
Colloquial |
birinin bakış açısını bilmek |
know where someone is coming from v.
|
|
273 |
Colloquial |
ne yaptığını bilmek |
know what (one) is doing v.
|
|
274 |
Colloquial |
yapması/yaptığını bilmek beni şaşırtmazdı |
not put it past someone expr.
|
|
275 |
Colloquial |
bilmek imkansız |
(there's) no saying expr.
|
|
276 |
Colloquial |
bilmek imkansız |
(there's) no telling expr.
|
|
277 |
Colloquial |
bilmek imkansız |
(there's) no way to tell expr.
|
|
278 |
Colloquial |
bilmek/öğrenmek istersen |
icyww (in case you were wondering) expr.
|
|
279 |
Colloquial |
bilmek imkansız |
no way to tell expr.
|
|
280 |
Colloquial |
çok iyi (bilmek/tanımak) |
only too well expr.
|
|
281 |
Colloquial |
hem de çok iyi/yakından (bilmek/tanımak) |
only too well expr.
|
|
282 |
Colloquial |
bilmek gerek ki |
mark you [old-fashioned] exclam.
|
|
Idioms |
|
283 |
Idioms |
özgür iradeyle gerçeği bilmek istememe seçimi |
blue pill n.
|
|
284 |
Idioms |
içini dışını bilmek |
have at one's fingers' ends v.
|
|
285 |
Idioms |
keder nedir bilmek |
have the black ox tread on one's foot v.
|
|
286 |
Idioms |
(birinin) ne düşündüğünü bilmek/öğrenmek |
know where (one) is with (someone or something) v.
|
|
287 |
Idioms |
(birinin) bir konuda ne düşündüğünü bilmek/öğrenmek |
know where (one) is with (someone or something) v.
|
|
288 |
Idioms |
(birinin) görüşlerini bilmek/öğrenmek |
know where (one) is with (someone or something) v.
|
|
289 |
Idioms |
(birinin) bir konu hakkındaki görüşlerini bilmek/öğrenmek |
know where (one) is with (someone or something) v.
|
|
290 |
Idioms |
küçük şeylerin değerini/kıymetini bilmek |
give thanks for small blessings v.
|
|
291 |
Idioms |
aza kanaat etmeyi bilmek |
give thanks for small blessings v.
|
|
292 |
Idioms |
azla yetinmeyi bilmek |
give thanks for small blessings v.
|
|
293 |
Idioms |
küçük şeylerin değerini/kıymetini bilmek |
be grateful for small blessings v.
|
|
294 |
Idioms |
aza kanaat etmeyi bilmek |
be grateful for small blessings v.
|
|
295 |
Idioms |
azla yetinmeyi bilmek |
be grateful for small blessings v.
|
|
296 |
Idioms |
küçük şeylerin değerini/kıymetini bilmek |
thank god for small blessings v.
|
|
297 |
Idioms |
aza kanaat etmeyi bilmek |
thank god for small blessings v.
|
|
298 |
Idioms |
azla yetinmeyi bilmek |
thank god for small blessings v.
|
|
299 |
Idioms |
(birisini ya da bir şeyi) avucunun içi gibi bilmek |
know (someone or something) like a book v.
|
|
300 |
Idioms |
ezbere bilmek |
know (someone or something) like a book v.
|
|
301 |
Idioms |
her karışını bilmek |
know (someone or something) like a book v.
|
|
302 |
Idioms |
avucunun içi gibi bilmek |
know like a book v.
|
|
303 |
Idioms |
ezbere bilmek |
know like a book v.
|
|
304 |
Idioms |
her karışını bilmek |
know like a book v.
|
|
305 |
Idioms |
her yolu/yöntemi bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
306 |
Idioms |
her numarayı/dümeni bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
307 |
Idioms |
kendine hakim olmasına bilmek |
keep both oars in the water v.
|
|
308 |
Idioms |
gerçekleri görmek/bilmek |
be under no illusion v.
|
|
309 |
Idioms |
gerçekleri görmek/bilmek |
be under no illusions v.
|
|
310 |
Idioms |
gelişmeleri bilmek/takip etmek |
be up on (something) v.
|
|
311 |
Idioms |
gelişmeleri bilmek/takip etmek |
be up on v.
|
|
312 |
Idioms |
iyi bilmek |
be well aware of (something) v.
|
|
313 |
Idioms |
(bir şey) olmanın ne demek olduğunu bilmek |
know what it is to be (something) v.
|
|
314 |
Idioms |
(…olmanın) ne demek olduğunu bilmek |
know what it is to be (something) v.
|
|
315 |
Idioms |
(bir şeyi) iyi bilmek |
know (one's) beans v.
|
|
316 |
Idioms |
bir yerde veya konumda neyi nasıl yapacağını bilmek |
find (one's) bearings v.
|
|
317 |
Idioms |
bir yerde veya konumda neyi nasıl yapacağını bilmek |
find your bearings v.
|
|
318 |
Idioms |
bir yerde veya konumda neyi nasıl yapacağını bilmek |
get your bearings v.
|
|
319 |
Idioms |
ne zaman harekete geçeceğini bilmek |
choose (one's) moment v.
|
|
320 |
Idioms |
ne zaman harekete geçeceğini bilmek |
pick (one's) moment v.
|
|
321 |
Idioms |
birinin maksadını bilmek |
know where (one) is coming from v.
|
|
322 |
Idioms |
ne demek istediğini bilmek |
know where (one) is coming from v.
|
|
323 |
Idioms |
niyetini bilmek |
know where (one) is coming from v.
|
|
324 |
Idioms |
birini bir görüşe/eyleme iten davranışı bilmek |
know where (one) is coming from v.
|
|
325 |
Idioms |
bakış açısını bilmek |
know where (one) is coming from v.
|
|
326 |
Idioms |
birinin maksadını bilmek |
know where one is coming from v.
|
|
327 |
Idioms |
ne demek istediğini bilmek |
know where one is coming from v.
|
|
328 |
Idioms |
niyetini bilmek |
know where one is coming from v.
|
|
329 |
Idioms |
birini bir görüşe/eyleme iten davranışı bilmek |
know where one is coming from v.
|
|
330 |
Idioms |
bakış açısını bilmek |
know where one is coming from v.
|
|
331 |
Idioms |
hiçbir şey bilmemek ve bilmek de istememek |
know nothing and care less (about someone or something) v.
|
|
332 |
Idioms |
hiç bilgisi olmamak, bilmek de istememek |
know nothing and care less (about someone or something) v.
|
|
333 |
Idioms |
ne bilmek ne de bilmek istemek |
know nothing and care less (about someone or something) v.
|
|
334 |
Idioms |
çok az şey bilmek ama bilmek de istememek |
know little and care less (about someone or something) v.
|
|
335 |
Idioms |
daha fazla bilmek de istememek |
know little and care less (about someone or something) v.
|
|
336 |
Idioms |
hiçbir şey bilmemek ve bilmek de istememek |
know little (or nothing) and care less v.
|
|
337 |
Idioms |
hiç bilgisi olmamak, bilmek de istememek |
know little (or nothing) and care less v.
|
|
338 |
Idioms |
ne bilmek ne de bilmek istemek |
know little (or nothing) and care less v.
|
|
339 |
Idioms |
(bir yeri, yapıyı, alanı) iyi tanımak/avucunun içi gibi bilmek |
know (one's) way about v.
|
|
340 |
Idioms |
(bir şeyin işleyişini) iyi bilmek/anlamak |
know (one's) way about v.
|
|
341 |
Idioms |
(bir yeri, yapıyı, alanı) iyi tanımak/avucunun içi gibi bilmek |
know your way about (something) v.
|
|
342 |
Idioms |
(bir yeri, yapıyı, alanı) iyi tanımak/avucunun içi gibi bilmek |
know your way around (something) v.
|
|
343 |
Idioms |
alfabeyi bilmek |
know one's abcs v.
|
|
344 |
Idioms |
avucunun içi gibi bilmek |
know like the back of one's hand v.
|
|
345 |
Idioms |
avucunun içi gibi bilmek |
know (something/someone) like the back of one's hand v.
|
|
346 |
Idioms |
avucunun içi gibi bilmek |
have something at one's fingertips v.
|
|
347 |
Idioms |
bir şeyin önem sırasını bilmek |
get one's priorities right v.
|
|
348 |
Idioms |
bir şeyin içini dışını bilmek |
know all the angles v.
|
|
349 |
Idioms |
birinin içini bilmek |
have somebody pegged v.
|
|
350 |
Idioms |
bir konuyu gayet iyi bilmek |
have something hung up and salted v.
|
|
351 |
Idioms |
bir şeyin tamamını bilmek |
know something through and through v.
|
|
352 |
Idioms |
bir şeyin içini dışını bilmek |
know something forwards and backwards v.
|
|
353 |
Idioms |
bir şeyi tüm ayrıntılarıyla bilmek |
know where all the bodies are buried v.
|
|
354 |
Idioms |
bir şeyi birinden bilmek |
father something on someone v.
|
|
355 |
Idioms |
bir şeyin her şeyini bilmek |
know something through and through v.
|
|
356 |
Idioms |
birinin nasıl biri olduğunu anlamak ve onunla nasıl başa çıkacağını bilmek |
have the measure of someone v.
|
|
357 |
Idioms |
bir şeyin önem sırasını bilmek |
get one's priorities straight v.
|
|
358 |
Idioms |
birinin ne mal olduğunu bilmek |
have somebody pegged v.
|
|
359 |
Idioms |
bir işin yolunu yordamını bilmek |
know the ropes v.
|
|
360 |
Idioms |
bir şeyin içini dışını bilmek |
know something backwards and forwards v.
|
|
361 |
Idioms |
bir yeri karış karış bilmek |
know every inch (of a place) v.
|
|
362 |
Idioms |
bal alacak çiçeği bilmek |
know on which side one's bread is buttered v.
|
|
363 |
Idioms |
birini idare etmeyi bilmek |
have a way with someone v.
|
|
364 |
Idioms |
bir şeyi yapmamak gerektiğini (birinden daha iyi) bilmek |
know better than to do something v.
|
|
365 |
Idioms |
bir bakışta bilmek/anlamak |
know at a glance that v.
|
|
366 |
Idioms |
bir şeyi ezberden bilmek |
know something from memory v.
|
|
367 |
Idioms |
birinin açık noktasını/kamburunu bilmek |
have somebody taped v.
|
|
368 |
Idioms |
bir şey/konu hakkında her şeyi bilmek |
have something hung up and salted v.
|
|
369 |
Idioms |
biri hakkında kötü bir şey bilmek |
have dirt on someone v.
|
|
370 |
Idioms |
bir şeyin püf noktasını bilmek |
get the knack of something v.
|
|
371 |
Idioms |
bir şeyin püf noktasını bilmek |
know a trick or two v.
|
|
372 |
Idioms |
bir şeyin içini dışını bilmek |
know something through and through v.
|
|
373 |
Idioms |
bir şey ile ilgili her şeyi bilmek |
know all the angles v.
|
|
374 |
Idioms |
bir şeyi çok iyi bilmek |
know something through and through v.
|
|
375 |
Idioms |
bir şeyi yapmanın yolunu/yöntemini bilmek |
see your way clear to doing something v.
|
|
376 |
Idioms |
bir şeyi a'dan z'ye bilmek |
know something inside out v.
|
|
377 |
Idioms |
bir şeyi a'dan z'ye bilmek |
know something through and through v.
|
|
378 |
Idioms |
bir konunun az veya önmesiz olan kısmını bilmek |
have a worm's eye view of something v.
|
|
379 |
Idioms |
bir şeyi yapmamak gerektiğini bilmek |
know better than to do something v.
|
|
380 |
Idioms |
çok iyi bilmek |
have a head for v.
|
|
381 |
Idioms |
ciğerinin içini bilmek |
have somebody's number v.
|
|
382 |
Idioms |
ciğerini bilmek |
have somebody's number v.
|
|
383 |
Idioms |
çok iyi bilmek |
know something backwards and forwards v.
|
|
384 |
Idioms |
çok iyi bilmek |
know something backwards v.
|
|
385 |
Idioms |
çok iyi bilmek |
know something forwards and backwards v.
|
|
386 |
Idioms |
çıkarının hangi yönde olduğunu bilmek |
know on which side one's bread is buttered v.
|
|
387 |
Idioms |
çok iyi bilmek |
know something inside out v.
|
|
388 |
Idioms |
çok iyi bilmek |
have something at one's fingertips v.
|
|
389 |
Idioms |
çok iyi bilmek |
know where all the bodies are buried v.
|
|
390 |
Idioms |
durumunun ne olduğunu bilmek |
know where someone stands v.
|
|
391 |
Idioms |
çaresini bilmek |
know the ropes v.
|
|
392 |
Idioms |
çevirdiği dolabı bilmek |
have somebody's number v.
|
|
393 |
Idioms |
ciğerini bilmek |
have somebody pegged v.
|
|
394 |
Idioms |
çok iyi bilmek |
have at one's fingertips v.
|
|
395 |
Idioms |
görür görmez bilmek/tanımak |
know at a glance that v.
|
|
396 |
Idioms |
en ince ayrıntısına kadar bilmek |
have at one's fingertips v.
|
|
397 |
Idioms |
haddini bilmek |
keep one's place v.
|
|
398 |
Idioms |
gözü kapalı bilmek |
see with half an eye v.
|
|
399 |
Idioms |
ezbere bilmek |
know/learn something (off) by heart v.
|
|
400 |
Idioms |
ezbere bilmek |
know something off by heart v.
|
|
401 |
Idioms |
gözleri kapalı olsa da bilmek |
see with half an eye v.
|
|
402 |
Idioms |
haddini bilmek |
know one's place v.
|
|
403 |
Idioms |
işini bilmek |
have an eye to the main chance v.
|
|
404 |
Idioms |
işin raconunu bilmek |
know the drill v.
|
|
405 |
Idioms |
içini dışını bilmek |
know something inside out v.
|
|
406 |
Idioms |
işi iyi bilmek |
know one's stuff v.
|
|
407 |
Idioms |
işini iyi bilmek |
know what's going on v.
|
|
408 |
Idioms |
işini iyi bilmek |
know what's what v.
|
|
409 |
Idioms |
içini dışını bilmek |
have at one's fingertips v.
|
|
410 |
Idioms |
işini iyi bilmek |
know one's onions v.
|
|
411 |
Idioms |
ıcığını cıcığını bilmek |
have at one's fingertips v.
|
|
412 |
Idioms |
içinden/kafasından geçeni görmek / bilmek |
read like an open book v.
|
|
413 |
Idioms |
işini iyi bilmek |
know the score v.
|
|
414 |
Idioms |
işini iyi bilmek |
be with it v.
|
|
415 |
Idioms |
işini iyi bilmek |
be on the ball v.
|
|
416 |
Idioms |
işi bilmek |
know the drill v.
|
|
417 |
Idioms |
işini iyi bilmek |
know one's stuff v.
|
|
418 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
be on the ball v.
|
|
419 |
Idioms |
ne söyleyeceğini iyi bilmek |
push somebody's buttons v.
|
|
420 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
know what's going on v.
|
|
421 |
Idioms |
kaz gelecek yeri bilmek |
know which side one's bread is buttered on v.
|
|
422 |
Idioms |
ne istediğini bilmek |
know one's own mind v.
|
|
423 |
Idioms |
kitabını yazmış olmak (çok iyi bilmek) |
wrote the book on something v.
|
|
424 |
Idioms |
olup bitenleri bilmek |
know the score v.
|
|
425 |
Idioms |
kan alacak damarı bilmek |
know which side one's bread is buttered on v.
|
|
426 |
Idioms |
katlanmayı bilmek |
roll with the punches v.
|
|
427 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
know the score v.
|
|
428 |
Idioms |
neler olup bittiğini çok iyi bilmek |
keep one's finger on the pulse v.
|
|
429 |
Idioms |
olup bitenleri bilmek |
be with it v.
|
|
430 |
Idioms |
olup bitenleri bilmek |
know what's going on v.
|
|
431 |
Idioms |
niyetini/içinden geçeni anlamak/bilmek |
read like an open book v.
|
|
432 |
Idioms |
ne söyleyeceğini iyi bilmek |
know what buttons to push v.
|
|
433 |
Idioms |
olup bitenleri bilmek |
be on the ball v.
|
|
434 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
know what's what v.
|
|
435 |
Idioms |
neyin öncelikli olduğunu bilmek |
get one's priorities right v.
|
|
436 |
Idioms |
ne yapacağını bilmek |
have a level head v.
|
|
437 |
Idioms |
oynadığı oyunu bilmek |
have somebody's number v.
|
|
438 |
Idioms |
neyin ne olduğunu bilmek |
be with it v.
|
|
439 |
Idioms |
neler olup bittiğini çok iyi bilmek |
have one's finger on the pulse v.
|
|
440 |
Idioms |
olup bitenleri bilmek |
know what's what v.
|
|
441 |
Idioms |
ne yapılması gerektiğini bilmek |
know the drill v.
|
|
442 |
Idioms |
ne olduğunu bilmek |
have something at one's fingertips v.
|
|
443 |
Idioms |
ne nedir bilmek |
know which way is up v.
|
|
444 |
Idioms |
neyin öncelikli olduğunu bilmek |
get one's priorities straight v.
|
|
445 |
Idioms |
sular seller gibi bilmek |
learn something off pat v.
|
|
446 |
Idioms |
rüzgarın hangi yönden eseceğini bilmek |
see which way the wind is blowing v.
|
|
447 |
Idioms |
rüzgarın hangi yönden eseceğini bilmek |
know which way the wind is blowing v.
|
|
448 |
Idioms |
su gibi bilmek |
have something down pat v.
|
|
449 |
Idioms |
sular seller gibi bilmek |
have something down pat v.
|
|
450 |
Idioms |
sular seller gibi bilmek |
learn something down pat v.
|
|
451 |
Idioms |
püf noktasını bilmek |
have the knack of v.
|
|
452 |
Idioms |
rüzgarın hangi yönden eseceğini bilmek |
see how the wind is blowing v.
|
|
453 |
Idioms |
ticaretin hilelerini bilmek |
know the tricks of the trade v.
|
|
454 |
Idioms |
ticaretin püf noktalarını bilmek |
know the tricks of the trade v.
|
|
455 |
Idioms |
teşekkürü bir borç bilmek |
owe someone a debt of gratitude v.
|
|
456 |
Idioms |
tamamını/zehir gibi bilmek |
learn something down pat v.
|
|
457 |
Idioms |
tüm cevapları bilmek |
know all the answers v.
|
|
458 |
Idioms |
tüm cevapları bilmek |
have all the answers v.
|
|
459 |
Idioms |
tüm ayrıntılarını bilmek |
know where all the bodies are buried v.
|
|
460 |
Idioms |
teşekkürü borç bilmek |
owe someone a debt of gratitude v.
|
|
461 |
Idioms |
tam bilmek |
hit the nail on the head v.
|
|
462 |
Idioms |
tamamını/zehir gibi bilmek |
learn something off pat v.
|
|
463 |
Idioms |
(konuya hakim olup) ne söylediğini bilmek |
know whereof one speaks v.
|
|
464 |
Idioms |
(özellikle geçmişte yaşanmış olumsuz deneyimler neticesinde) bir şeyi çok iyi bilmek |
know something only too well v.
|
|
465 |
Idioms |
(bir konuyla ilgili) doğruları/gerçekleri bilmek |
have the facts straight v.
|
|
466 |
Idioms |
(bir yere) nasıl gidileceğini bilmek |
know one's way about v.
|
|
467 |
Idioms |
(bir yere) nasıl gidileceğini bilmek |
know one's way around v.
|
|
468 |
Idioms |
(sorunun) çözümünü bilmek |
know a trick or two v.
|
|
469 |
Idioms |
(bir konuyla ilgili) doğruları/gerçekleri bilmek |
get the facts straight v.
|
|
470 |
Idioms |
zehir gibi bilmek |
know something off pat v.
|
|
471 |
Idioms |
yolunu yordamını bilmek |
know the ropes v.
|
|
472 |
Idioms |
(bir yere giden) yolu bilmek |
know one's way about v.
|
|
473 |
Idioms |
yerini bilmek |
know one's place v.
|
|
474 |
Idioms |
(bir yere giden) yolu bilmek |
know one's way around v.
|
|
475 |
Idioms |
usulünü bilmek |
know the ropes v.
|
|
476 |
Idioms |
hesabını bilmek |
cut (one's) cloth v.
|
|
477 |
Idioms |
neyi nerede arayacağını bilmek |
hunt where the ducks are v.
|
|
478 |
Idioms |
her türlü kurnazlığı bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
479 |
Idioms |
her türlü dalavereyi bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
480 |
Idioms |
her türlü hileyi/üçkağıdı bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
481 |
Idioms |
her türlü dümeni bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
482 |
Idioms |
her türlü cinliği/şeytanlığı bilmek |
know every trick in the book v.
|
|
483 |
Idioms |
kesin bilmek |
know for a fact v.
|
|
484 |
Idioms |
tam olarak bilmek |
know for a fact v.
|
|
485 |
Idioms |
eksiksiz bilmek |
know for a fact v.
|
|
486 |
Idioms |
ciğerinin içini bilmek |
know like a book v.
|
|
487 |
Idioms |
ciğerinin içini bilmek |
know (someone or something) like a book v.
|
|
488 |
Idioms |
çok iyi bilmek |
know full well v.
|
|
489 |
Idioms |
zorluklarla karşılaşıldığında ne yapacağını bilmek |
take a message to garcia v.
|
|
490 |
Idioms |
bir şeyi sular seller gibi bilmek |
have/know/get something off pat v.
|
|
491 |
Idioms |
bir şeyi zehir gibi bilmek |
have/know/get something off pat v.
|
|
492 |
Idioms |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have/know/get something off pat v.
|
|
493 |
Idioms |
birinin ciğerini bilmek |
get under (one's) skin v.
|
|
494 |
Idioms |
birinin ciğerini bilmek/içini görmek |
get under your skin v.
|
|
495 |
Idioms |
bir şeyi sular seller gibi bilmek |
have something off pat v.
|
|
496 |
Idioms |
bir şeyi zehir gibi bilmek |
have something off pat v.
|
|
497 |
Idioms |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have something off pat v.
|
|
498 |
Idioms |
bir şeyi sular seller gibi bilmek |
have something down pat v.
|
|
499 |
Idioms |
bir şeyi zehir gibi bilmek |
have something down pat v.
|
|
500 |
Idioms |
bir şeyi çok iyi bilmek |
have something down pat v.
|
|