tell

Bedeutungen von dem Begriff "tell" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 50 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
Common Usage
1	Common Usage	tell v.	haber vermek
He returned home without telling us. Bize haber vermeden eve dönmüş. More Sentences
2	Common Usage	tell v.	söylemek
I can tell you plainly that, no, we are not prepared. Size açıkça söyleyebilirim ki, hayır, hazırlıklı değiliz. More Sentences
3	Common Usage	tell v.	demek
We were told, 'Help us now, we are listening, we are working together', and the cooperation succeeded. Bize 'Şimdi bize yardım edin, dinliyoruz, birlikte çalışıyoruz' dendi ve işbirliği başarılı oldu. More Sentences
4	Common Usage	tell v.	anlatmak
Try telling that to these people in Cuba, Madam! Bunu Küba'daki insanlara anlatmaya çalışın, Madam! More Sentences
General
5	General	tell v.	anlatmak
He should therefore tell us what is really going on. Dolayısıyla bize gerçekte neler olup bittiğini anlatmalıdır. More Sentences
6	General	tell v.	göstermek
Our experience tells us that access for women may have multiple benefits for society. Deneyimlerimiz bize kadınlar için erişimin toplum için birçok faydası olabileceğini göstermektedir. More Sentences
7	General	tell v.	anlamak
Personally, I am in favour of separating church and State, as you can tell from my speech. Şahsen ben, konuşmamdan da anlayabileceğiniz gibi, kilise ve devletin birbirinden ayrılmasından yanayım. More Sentences
8	General	tell v.	ayırt etmek
It is sometimes hard to tell right from wrong. Bazen doğruyu yanlıştan ayırt etmek zordur. More Sentences
9	General	tell v.	bildirmek
What we demand of the Commission is that, within the next few months, they tell us what the criteria are to be. Komisyon'dan talebimiz, önümüzdeki birkaç ay içerisinde kriterlerin ne olacağını bize bildirmesidir. More Sentences
10	General	tell v.	ifade etmek
I can't tell you how much your support means to us. Desteğinin bizim için ne çok şey ifade ettiğini sana anlatamam. More Sentences
11	General	tell v.	açıklamak
Would the Commission now like to tell us its position with regard to the amendments? Komisyon şimdi bize değişikliklere ilişkin tutumunu açıklamak ister mi? More Sentences
12	General	tell v.	ayırt etmek
The twins were so alike that it was difficult to tell them apart. İkizler o kadar benziyorlardı ki birbirinden ayırt etmek zordu. More Sentences
13	General	tell v.	bilmek
This industry moves so fast, it's really hard to tell. Bu sektör o kadar hızlı ilerliyor ki bunu bilmek çok zor. More Sentences
14	General	tell v.	itiraf etmek
My lawyer told me that I should plead guilty. Avukatım bana suçlu olduğumu itiraf etmem gerektiğini söyledi. More Sentences
15	General	tell v.	tespit etmek
From the position of the wounds on the body, the police could tell that the attacker was left-handed. Yaraların vücuttaki konumundan, polis saldırganın solak olduğunu tespit etti. More Sentences
Trade/Economic
16	Trade/Economic	tell v.	anlatmak
These figures are telling and are all too well-known. Bu rakamlar çok şey anlatıyor ve hepsi de çok iyi biliniyor. More Sentences
Technical
17	Technical	tell v.	bildirmek
What we demand of the Commission is that, within the next few months, they tell us what the criteria are to be. Komisyon'dan talebimiz, önümüzdeki birkaç ay içerisinde kriterlerin ne olacağını bize bildirmeleridir. More Sentences
18	Technical	tell v.	söylemek
You told us that they are to join Eurocontrol next month and this is a positive step. Önümüzdeki ay Eurocontrol'e katılacaklarını ve bunun olumlu bir adım olduğunu söylemiştiniz. More Sentences
General
19	General	tell n.	tepe
20	General	tell n.	dağ
21	General	tell n.	tümsek
22	General	tell v.	nakletmek
23	General	tell v.	açığa çıkarmak
24	General	tell v.	emin olmak (bir şey hakkında)
25	General	tell v.	para etmek
26	General	tell v.	emretmek
27	General	tell v.	saymak
28	General	tell v.	yaymak
29	General	tell v.	keşfetmek
30	General	tell v.	etkisini göstermek
31	General	tell v.	etkili olmak
32	General	tell v.	tebliğ etmek
33	General	tell v.	beyan etmek
34	General	tell v.	ifşa etmek
35	General	tell v.	açığa vurmak
36	General	tell v.	fark etmek
37	General	tell v.	fark etmek
38	General	tell v.	etkilemek
39	General	tell v.	tesir etmek
40	General	tell v.	tefrik etmek
41	General	tell v.	işaret etmek
42	General	tell v.	önceden haber vermek
43	General	tell v.	belli etmek
44	General	tell v.	şikayet etmek
45	General	tell v.	masal anlatmak
Irregular Verb
46	Irregular Verb	tell v.	told - told
Colloquial
47	Colloquial	tell v.	gerçeği anlatmak
Archaeology
48	Archaeology	tell n.	höyük
Religious
49	Religious	tell v.	(tespih) çekmek
Card
50	Card	tell n.	poker oyuncusunun gerçek niyetini ele veren tavır

Bedeutungen, die der Begriff "tell" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

	Kategorie	Englisch	Türkisch
General
1	General	tell the truth v.	gerçeği söylemek
And there are those who dare not tell the truth and accept the consequences. Ve gerçeği söylemeye ve sonuçlarına katlanmaya cesaret edemeyenler var. More Sentences
2	General	tell lies v.	yalan konuşmak
She told me not to tell lies. Bana yalan konuşmamamı söyledi. More Sentences
3	General	tell the difference v.	ayırt etmek
Are you able to tell the difference between butter and margarine? Tereyağı ile margarini ayırt edebiliyor musun? More Sentences
4	General	tell off v.	azarlamak
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head. Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden bölüm başkanı tarafından azarlandı. More Sentences
5	General	tell a lie v.	yalan söylemek
Please promise me that you will never tell a lie again. Lütfen bana bir daha asla yalan söylemeyeceğine söz ver. More Sentences
6	General	tell a story v.	hikaye anlatmak
Every object tells a story. Her nesne bir hikaye anlatır. More Sentences
7	General	tell lies v.	yalan söylemek
Tom has been telling lies. Tom yalan söylüyordu. More Sentences
8	General	tell a joke v.	fıkra anlatmak
Have you ever tried telling a joke in French? Hiç Fransızca fıkra anlatmayı denedin mi? More Sentences
9	General	tell a tale v.	masal anlatmak
She told a tale. Bir masal anlattı. More Sentences
10	General	tell of v.	anlatmak
All these words tell of daily crises, the consequences, moreover, of discrimination. Tüm bu kelimeler günlük krizleri, dahası ayrımcılığın sonuçlarını anlatıyor. More Sentences
11	General	tell jokes v.	fıkra anlatmak
I'm not good at telling jokes. Fıkra anlatmakta iyi değilimdir. More Sentences
12	General	tell on v.	gammazlamak
Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him. Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı. More Sentences
13	General	tell on v.	ispiyonlamak
Did you tell on her? Ona ispiyonladın mı? More Sentences
14	General	tell on (somebody) v.	ele vermek
Did you tell on her? Onu ele verdin mi? More Sentences
15	General	tell off v.	ağzının payını vermek
Ikeda made several silly mistakes, and so he was told off by the department head. Ikeda birkaç aptalca hata yaptı ve bu yüzden ona bölüm başkanı tarafından ağzının payı verildi. More Sentences
16	General	try to tell v.	anlatmaya çalışmak
I was trying to tell them that. Bunu onlara anlatmaya çalışıyordum. More Sentences
17	General	tell the truth v.	doğruyu söylemek
These involve us telling the truth and not going along with irresponsible language. Bunlar doğruyu söylememizi ve sorumsuz bir dil kullanmamamızı gerektirmektedir. More Sentences
18	General	have to tell v.	söylemek zorunda olmak
Will you have to tell her? Ona söylemek zorunda olacak mısın? More Sentences
19	General	tell everything v.	her şeyi anlatmak
Some people have to be told everything. Bazı insanlara her şeyin anlatılması gerekir. More Sentences
20	General	tell all v.	her şeyi anlatmak
The most interesting information comes from children, for they tell all they know and then stop. En ilginç bilgi çocuklardan gelir, zira onlar bildikleri her şeyi anlatır ve sonra durur. More Sentences
Phrasals
21	Phrasals	tell on v.	gammazlamak
Don't tell on me. Beni gammazlama. More Sentences
22	Phrasals	tell on v.	ispiyonlamak
Don't tell on me. Beni ispiyonlama. More Sentences
23	Phrasals	tell on v.	ihbar etmek
Tom threatened to tell on me. Tom beni ihbar etmekle tehdit etti. More Sentences
24	Phrasals	tell (one) about (someone or something) v.	(birine birinden/bir şeyden) bahsetmek
We should've been told about it. Bize bu konudan bahsedilmeliydi. More Sentences
General
25	General	no-tell motel n.	günübirlik otel
26	General	show and tell n.	sunum/anlatım/sunuş
27	General	tell tales n.	hikayeler anlatmak
28	General	show and tell n.	herkese açık sunum
29	General	show and tell n.	sergi
30	General	show-and-tell n.	herkese açık sunum
31	General	show-and-tell n.	sergi
32	General	tell the time v.	saatin kaç olduğunu anlamak
33	General	tell on smb v.	ihbar etmek
34	General	tell briefly v.	kısa kesmek
35	General	tell somebody off v.	paylamak
36	General	tell apart v.	birbirinden ayırmak
37	General	tell lies v.	maval okumak
38	General	tell the good news v.	müjdelemek
39	General	hate to tell v.	ağzı varmamak
40	General	tell a fib v.	uydurmak
41	General	tell the same thing v.	aynı şeyi söylemek
42	General	tell of v.	bahsetmek
43	General	tell apart v.	parça parça konuşmak
44	General	tell lies v.	uçmak
45	General	tell lies v.	atmak
46	General	tell someone's fortune v.	birinin falına bakmak
47	General	tell in someone's favor v.	bir şey birinin lehinde olmak
48	General	tell somebody off v.	haşlamak
49	General	tell somebody his fortune v.	falına bakmak
50	General	tell on v.	müzevirlemek
51	General	tell fortunes v.	fala bakmak
52	General	tell somebody his/her fortune v.	falına bakmak
53	General	tell tall stories v.	kesmek
54	General	agree to tell the same story v.	ağızbirliği etmek
55	General	tell a fib v.	atmak
56	General	tell things apart v.	nesneleri birbirinden ayırt etmek
57	General	tell fortune v.	fal bakmak
58	General	to tell the truth v.	doğruyu söylemek
59	General	tell one to one's face v.	birinin yüzüne karşı söylemek
60	General	tell a lie v.	yalan atmak
61	General	tell one's name v.	adını bağışlamak
62	General	tell one's fortune v.	falına bakmak
63	General	tell a long rigmarole v.	saçma sapan konuşmak
64	General	tell fortunes v.	fal bakmak
65	General	tell on somebody v.	ihbar etmek
66	General	tell a secret v.	sır vermek
67	General	tell in advance v.	peşin söylemek
68	General	tell romantic lies v.	romantik yalanlar söylemek
69	General	tell off v.	oymak
70	General	tell which is which v.	hangisinin hangisi olduğunu ayırt etmek
71	General	tell something to someone straight v.	birine bir şeyi hiç sakınmadan söylemek
72	General	tell the good news v.	muştulamak
73	General	tell apart v.	ayırt etmek
74	General	tell the painful truth bluntly v.	acı söylemek
75	General	tell people apart v.	insanları birbirinden ayırt etmek
76	General	tell the time v.	zamanı göstermek (saat)
77	General	tell personally v.	ağzıyla söylemek
78	General	tell out v.	açıkça anlatmak
79	General	tell his fault to his face v.	ayıbını yüzüne vurmak
80	General	tell the world v.	ilan etmek
81	General	tell anonymously v.	isim vermeden konuşmak
82	General	tell a fib v.	yalan söylemek
83	General	tell against v.	bir şey birinin aleyhinde olmak
84	General	tell somebody one's mind v.	azarlamak
85	General	tell somebody one's mind v.	ağzına geleni söylemek
86	General	tell on (somebody) v.	ispiyonlamak
87	General	tell on v.	birini ele vermek
88	General	tell someone (about) one's feelings v.	duygularını anlatmak
89	General	tell a secret v.	sırrı söylemek
90	General	tell fortunes v.	fal açmak
91	General	tell the time v.	saatin kaç olduğunu söylemek
92	General	tell the time v.	saati söylemek
93	General	tell off v.	ağızlarının payını vermek
94	General	tell on someone v.	ispiyon etmek
95	General	tell of v.	belirtisi olmak
96	General	tell off v.	paylamak
97	General	tell on v.	kötü etkisi olmak
98	General	have a tale to tell v.	anlatacak bir hikayesi olmak
99	General	have a story to tell v.	anlatacak bir hikayesi olmak
100	General	tell beforehand v.	önceden bildirmek
101	General	tell everything v.	herşeyi anlatmak
102	General	tell straightforwardly v.	düşündüğünü dosdoğru söylemek
103	General	tell from the eyes v.	gözlerinden okumak
104	General	tell from the eyes v.	gözlerinden anlamak
105	General	tell something to one's face v.	yüzüne söylemek
106	General	tell confidentially v.	içini dökmek
107	General	tell one’s problems v.	sorunlarını anlatmak
108	General	tell everyone what happened v.	olanları herkese anlatmak
109	General	tell every detail v.	bütün detayları anlatmak
110	General	tell every detail v.	tüm detayları anlatmak
111	General	be all set to tell something v.	kendini bir şey söylemeye hazırlamak
112	General	tell one's beads v.	tespih çekmek
113	General	tell her life story v.	hayat hikayesini anlatmak
114	General	tell his life story v.	hayat hikayesini anlatmak
115	General	tell a white lie v.	beyaz yalan söylemek
116	General	tell in advance v.	peşinen söylemek
117	General	tell a secret v.	sır söylemek
118	General	tell someone a secret v.	birine bir sır vermek
119	General	regret to tell v.	üzülerek söylemek
120	General	tell the story of v.	hikayesini anlatmak
121	General	tell about oneself v.	kendinden bahsetmek
122	General	be sorry to tell v.	üzülerek söylemek
123	General	tell about oneself v.	kendini anlatmak
124	General	not tell lies v.	yalan söylememek
125	General	not tell a lie v.	yalan söylememek
126	General	tell [obsolete] v.	toplamını hesaplamak
127	General	tell-all adj.	mahrem ve şok verici/skandal bilgiler veren
128	General	tell-all adj.	mahrem ve şok verici/skandal bilgiler içeren
129	General	to tell the truth adv.	doğrusu
130	General	to tell the truth adv.	esasen
131	General	to tell the truth adv.	açıkçası
132	General	to tell the truth adv.	hani
133	General	to tell the truth adv.	aslına bakarsan
134	General	to tell the truth adv.	aslını sorarsanız
135	General	to tell the truth adv.	aslında
136	General	to tell the truth adv.	aslına bakarsak
137	General	(tell me) it isn't so interj.	(öyle) olmasa gerek
Phrasals
138	Phrasals	tell down [scottish] v.	peşin ödemek
139	Phrasals	tell down [scottish] v.	hemen ödemek
140	Phrasals	tell off v.	sayıp ayırmak
141	Phrasals	tell on v.	yormak
142	Phrasals	tell on v.	yıpratmak
143	Phrasals	tell on v.	usanç vermek
144	Phrasals	tell on v.	bıkkınlık vermek
145	Phrasals	tell of v.	öykülemek
146	Phrasals	tell off v.	saymak
147	Phrasals	tell on v.	bıktırmak
148	Phrasals	tell off v.	bölmek
149	Phrasals	tell of v.	şikayet etmek
150	Phrasals	tell of v.	ihbar etmek
151	Phrasals	tell off v.	tahsis etmek
152	Phrasals	tell something to someone v.	birine bir şey aktarmak/anlatmak
153	Phrasals	tell something from something (else) v.	bir şeyi diğerinden ayırt etmek
154	Phrasals	tell someone about something v.	birine bir şeyden bahsetmek
155	Phrasals	tell someone about something v.	birine bir şey anlatmak
156	Phrasals	tell on v.	ele vermek
157	Phrasals	tell someone or something by something v.	...den onu bilmek/tanımak
158	Phrasals	tell (one) about (someone or something) v.	(birine birini/bir şeyi) anlatmak
159	Phrasals	tell (one) about (someone or something) v.	(birine biri/bir şey) hakkında bir gösterge olmak
160	Phrasals	tell (one) about (someone or something) v.	(birine bir/bir şey) hakkında bir emare olmak
161	Phrasals	tell (one) about (someone or something) v.	(birine biri/bir şey) hakkında bir şey söylemek/göstermek
162	Phrasals	tell (someone or something) apart v.	(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayırmak
163	Phrasals	tell (someone or something) apart v.	(birilerini/bir şeyleri) birbirinden ayırt etmek
164	Phrasals	tell (someone or something) from (someone or something else) v.	(birilerini/bir şeyleri birilerinden/bir şeylerden) ayırmak
165	Phrasals	tell (someone or something) from (someone or something else) v.	(birilerini/bir şeyleri birilerinden/bir şeylerden) ayırt etmek
166	Phrasals	tell (someone or something) from (someone or something else) v.	(birilerini/bir şeyleri birilerinden/bir şeylerden) ayırmak
167	Phrasals	tell (someone or something) from (someone or something else) v.	(birilerini/bir şeyleri birilerinden/bir şeylerden) ayırt etmek
168	Phrasals	tell (something) from (something else) v.	(bir şeyi bir şeyden) anlamak
169	Phrasals	tell (something) from (something else) v.	(bir şeyi bir şey sayesinde) algılamak
170	Phrasals	tell (something) from (something else) v.	(bir şeyi bir şey sayesinde) idrak etmek
171	Phrasals	tell (something) from (something else) v.	(bir şey sayesinde bir şeyi) görmek/kestirmek
172	Phrasals	tell (something) to (one) v.	(birine bir şey) anlatmak
173	Phrasals	tell (something) to (one) v.	(birine bir şey) ifade etmek
174	Phrasals	tell (something) to (one) v.	(birine bir şey) açıklamak
175	Phrasals	tell about v.	-den bahsetmek
176	Phrasals	tell about v.	hakkında konuşmak
177	Phrasals	tell about v.	-i anlatmak
178	Phrasals	tell against (someone or something) v.	(birinin/bir şeyin) aleyhinde olmak
179	Phrasals	tell by v.	-den bilmek/tanımak
180	Phrasals	tell by v.	-e göre yargılamak
181	Phrasals	tell from v.	-den ayırt etmek
182	Phrasals	tell from v.	-den bilmek/tanımak
183	Phrasals	tell of (something) v.	(bir şeyi) anlatmak
184	Phrasals	tell of (something) v.	(bir şeyden) bahsetmek
185	Phrasals	tell off v.	ağzına geleni söylemek
Phrases
186	Phrases	I can tell you expr.	bak sana söylüyorum
187	Phrases	I can tell you expr.	demedi deme
188	Phrases	I can tell you expr.	demiştin dersin
189	Phrases	I can tell you expr.	söylemedin deme
190	Phrases	I can tell you expr.	söylemiştin dersin
191	Phrases	tell openly expr.	açıkça söylemek gerekirse
192	Phrases	in case you couldn't tell expr.	anlamamış olabilirsiniz
193	Phrases	as nearly as I can tell expr.	bildiğim kadarıyla
194	Phrases	to tell the truth expr.	doğrusunu söylemek gerekirse
195	Phrases	truth to tell expr.	doğrusunu isterseniz
196	Phrases	to tell the truth expr.	gerçek şu ki
197	Phrases	truth to tell expr.	gerçekten
198	Phrases	tell him that expr.	ona de ki
199	Phrases	tell it to the hand expr.	külahıma anlat
200	Phrases	tell her that expr.	ona de ki
201	Phrases	to tell the truth expr.	şu bir gerçek ki
202	Phrases	tell it to the hand expr.	seni dinlemiyorum
203	Phrases	tell it to the hand expr.	umurumda değil
204	Phrases	as nearly as i can tell expr.	yaklaşık olarak
205	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	bildiğim kadarıyla
206	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	bildiğime göre
207	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	tek söyleyebileceğim
208	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	şu kadarını söyleyebilirim ki
209	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	eğer yanılmıyorsam
210	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	bildiğim kadarıyla
211	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	bildiğime göre
212	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	tek söyleyebileceğim
213	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	şu kadarını söyleyebilirim ki
214	Phrases	afaict (as far as I can tell) expr.	eğer yanılmıyorsam
215	Phrases	that should tell you something expr.	buradan anla
Proverb
216	Proverb	dead men tell no tales	ölüler konuşmaz
217	Proverb	dead men tell no tales	ölüler sır vermez
218	Proverb	tell the truth and shame the devil	aleyhine bile olsa doğruyu söyle
219	Proverb	blood will tell	aynı bokun soyu
220	Proverb	blood will tell	armut dibine düşer
221	Proverb	blood will tell	kan çeker
222	Proverb	children and fools tell the truth	çocuktan al haberi
223	Proverb	children and fools tell the truth	çocuklar ve aptallar doğruyu söylerler
224	Proverb	you can't tell a book by its cover	kimseyi dış görünüşüne göre yargılama
225	Proverb	the worst lies are the lies we tell ourselves	en kötü yalanlar kendimize söylediğimiz yalanlardır
226	Proverb	the worst lies are the lies we tell ourselves	en kötü yalanlar kendimize söylediklerimizdir
227	Proverb	tell me with whom thou goest and i'll tell thee what thou doest	bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim
228	Proverb	tell me who you go with and I'll tell you who you are	bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim
229	Proverb	tell me with whom thou goest and I'll tell thee what thou doest	adam ahbabından bellidir
230	Proverb	breeding will tell	önünde sonunda kişinin gerçek yüzü ortaya çıkar
231	Proverb	breeding will tell	önünde sonunda kişinin iç yüzü ortaya çıkar
232	Proverb	breeding will tell	önünde sonunda kişi kendini belli eder
233	Proverb	breeding will tell	kişi kendini/karakterini önünde sonunda belli eder
234	Proverb	breeding will tell	kişi kendini/karakterini saklayamaz
Colloquial
235	Colloquial	tell-all n.	biyografi veya anı gibi, samimi detayları veya skandal bilgileri ortaya koyan yayım
236	Colloquial	can't tell someone is whether a friend or foe v.	dost mu düşman mı söylememek
237	Colloquial	tell (one) what (one) can do with (something) v.	(bir şeyi) alıp ne yapabileceğini söylemek
238	Colloquial	tell it how it is v.	açık açık söylemek/konuşmak
239	Colloquial	tell it how it is v.	direkt söylemek/konuşmak
240	Colloquial	tell it how it is v.	dosdoğru söylemek/konuşmak
241	Colloquial	tell it how it is v.	apaçık söylemek/konuşmak
242	Colloquial	tell it how it is v.	olduğu gibi söylemek
243	Colloquial	tell it how it is v.	doğruları söylemek
244	Colloquial	tell it how it is v.	dobra dobra konuşmak
245	Colloquial	tell it how it is v.	dürüst konuşmak
246	Colloquial	tell it how it is v.	lafı dolandırmadan konuşmak
247	Colloquial	tell it how it is v.	açık ve net konuşmak
248	Colloquial	tell it how/like it is v.	açık açık söylemek/konuşmak
249	Colloquial	tell it how/like it is v.	direkt söylemek/konuşmak
250	Colloquial	tell it how/like it is v.	dosdoğru söylemek/konuşmak
251	Colloquial	tell it how/like it is v.	apaçık söylemek/konuşmak
252	Colloquial	tell it how/like it is v.	olduğu gibi söylemek
253	Colloquial	tell it how/like it is v.	doğruları söylemek
254	Colloquial	tell it how/like it is v.	dobra dobra konuşmak
255	Colloquial	tell it how/like it is v.	dürüst konuşmak
256	Colloquial	tell it how/like it is v.	lafı dolandırmadan konuşmak
257	Colloquial	tell it how/like it is v.	açık ve net konuşmak
258	Colloquial	tell somebody what they can do with something v.	(birine) alıp bir tarafına sokmasını söylemek
259	Colloquial	tell somebody what they can do with something v.	(birine) al bir tarafına sok demek
260	Colloquial	tell somebody what they can do with something v.	(birine) münasip bir yerine sok demek
261	Colloquial	tell somebody what they can do with something v.	(birine) münasip/uygun bir yerine sokmasını söylemek
262	Colloquial	tell it out loud v.	dillendirmek
263	Colloquial	tell (someone) what's what v.	(birine) neyin ne olduğunu anlatmak/söylemek
264	Colloquial	tell (someone) what's what v.	(birine) durumu anlatmak
265	Colloquial	tell (someone) what's what v.	(birine) en temel bilgileri vermek
266	Colloquial	tell (someone) what's what v.	(birine) gerçeği anlatmak
267	Colloquial	tilii (tell it like it is) v.	açık açık söylemek
268	Colloquial	tilii (tell it like it is) v.	açık ve net konuşmak
269	Colloquial	tilii (tell it like it is) v.	olduğu gibi/açıkça söylemek
270	Colloquial	I could tell you, but then I'd have to kill you expr.	(şaka yollu) söylerim/söylerdim ama sonra seni öldürmem gerekir
271	Colloquial	I could tell you, but then I'd have to kill you expr.	(şaka yollu) söylerim/söylerdim ama sonra seni öldürmem gerek
272	Colloquial	I could tell you, but then I'd have to kill you expr.	söyleyemem, yoksa seni öldürmem gerekir
273	Colloquial	I could tell you but then I’d have to kill you expr.	(şaka yollu) söylerim/söylerdim ama sonra seni öldürmem gerek
274	Colloquial	I could tell you but then I’d have to kill you expr.	(şaka yollu) söylerim/söylerdim ama sonra seni öldürmem gerekir
275	Colloquial	I could tell you but then I’d have to kill you expr.	söyleyemem, yoksa seni öldürmem gerekir
276	Colloquial	what can I tell you? expr.	buyurun
277	Colloquial	what can I tell you? expr.	ne istiyorsun?
278	Colloquial	what can I tell you? expr.	ne soracaksın?
279	Colloquial	what can I tell you? expr.	ne istiyorsunuz?
280	Colloquial	what can I tell you? expr.	ne soracaksınız?
281	Colloquial	what can I tell you? expr.	ne diyebilirim ki?
282	Colloquial	what can I tell you? expr.	valla, ben de bilmiyorum
283	Colloquial	what can I tell you? expr.	valla, hiçbir fikrim yok
284	Colloquial	who can tell? expr.	kim bilir?
285	Colloquial	who can tell? expr.	allah bilir
286	Colloquial	you can never tell with (someone or something) expr.	işin içinde o olunca hiçbir şeyden emin olamazsın
287	Colloquial	you can never tell with (someone or something) expr.	onun ne yapacağı hiç belli olmaz
288	Colloquial	you can never tell with (someone or something) expr.	ona hiç güvenemezsin
289	Colloquial	pray tell expr.	anlat bana
290	Colloquial	better tell expr.	iyisi mi
291	Colloquial	so tell me what it is expr.	neymiş bakalım
292	Colloquial	then tell me what happened expr.	öyleyse bana ne olduğunu anlat
293	Colloquial	wasn't I supposed to tell? expr.	söylememeli miydim?
294	Colloquial	pray tell expr.	söylesene
295	Colloquial	so tell me what it is expr.	söyle bakalım neymiş?
296	Colloquial	please tell her/him that i came/dropped by expr.	uğradığımı söyle lütfen
297	Colloquial	(do) you mean to tell me (that) (something is the case)? expr.	bana (…) mi söylemeye çalışıyorsun?
298	Colloquial	you mean to tell me something expr.	bir şey mi demeye çalışıyorsun?
299	Colloquial	you mean to tell me something expr.	bir şey mi kastediyorsun?
300	Colloquial	(there's) no way to tell expr.	kim bilir
301	Colloquial	(there's) no way to tell expr.	bilmek imkansız
302	Colloquial	(there's) no way to tell expr.	bilinemez
303	Colloquial	(there's) no way to tell expr.	kimse bilemez
304	Colloquial	(there's) no way to tell expr.	emin olmak mümkün değil
305	Colloquial	(there's) no way to tell expr.	kesin bir şey söylemek imkansız/mümkün değil
306	Colloquial	(there's) no way to tell expr.	bilemeyiz
307	Colloquial	ask me no questions, (and) I'll tell you no lies expr.	beni yalan söylemek zorunda bırakma
308	Colloquial	ask me no questions, (and) I'll tell you no lies expr.	yalan söylenmesini istemiyorsan fazla kurcalamayacaksın
309	Colloquial	ask me no questions, (and) I'll tell you no lies expr.	yalan söylememi istemiyorsan fazla soru sorma
310	Colloquial	ask me no questions, (and) I'll tell you no lies expr.	üzümü ye bağını sorma
311	Colloquial	ask me no questions, I'll tell you no lies expr.	beni yalan söylemek zorunda bırakma
312	Colloquial	ask me no questions, I'll tell you no lies expr.	yalan söylenmesini istemiyorsan fazla kurcalamayacaksın
313	Colloquial	ask me no questions, I'll tell you no lies expr.	yalan söylememi istemiyorsan fazla soru sorma
314	Colloquial	ask me no questions, I'll tell you no lies expr.	üzümü ye, bağını sorma
315	Colloquial	don't ask, don't tell, don't harass, don't pursue expr.	sorma, söyleme, rahatsız etme, izleme
316	Colloquial	don't ask, don't tell, don't harass, don't pursue expr.	1994-2011 arasında abd'de yürürlükte olan ve eşcinsellerin orduda görev almalarını yasaklayan fakat cinsel yönelimini gizli tutanlara karşı da ayrımcılığı önleyen bir kanun
317	Colloquial	don't tell tales out of school expr.	başkalarının sırlarını ifşa etme
318	Colloquial	don't tell tales out of school expr.	dedikodu yapma
319	Colloquial	I tell a lie expr.	yanlış söyledim
320	Colloquial	I tell a lie expr.	yalan söyledim
321	Colloquial	I tell a lie expr.	hatalı söyledim
322	Colloquial	I tell you expr.	söylemeliyim ki
323	Colloquial	I tell you expr.	sana söylemeliyim ki
324	Colloquial	I tell you expr.	şu kadarını söylemeliyim ki
325	Colloquial	I tell you expr.	sana diyorum
326	Colloquial	I tell you expr.	seni temin ederim
327	Colloquial	ictybtihtky (I could tell you, but then I'd have to kill you) expr.	(şaka yollu) söylerim/söylerdim ama sonra seni öldürmem gerekir
328	Colloquial	iitywybad (If I tell you, will you buy another drink?) expr.	istesem bana bir içki daha alır mısın/ısmarlar mısın?
329	Colloquial	let me tell you expr.	söylemedi deme
330	Colloquial	let me tell you expr.	demedi deme
331	Colloquial	let me tell you expr.	ben söyleyeyim
332	Colloquial	let me tell you expr.	ben söyleyeyim de
333	Colloquial	let me tell you expr.	o kadar diyorum
334	Colloquial	let me tell you expr.	şu kadarını söyleyeyim
335	Colloquial	let me tell you expr.	o kadar söylüyorum
336	Colloquial	let me tell you expr.	söylemeliyim ki
337	Colloquial	may I tell (someone) who's calling? expr.	(birine) kim arıyor diyeyim?
338	Colloquial	may I tell (someone) who's calling? expr.	(birine) kimin aradığını söyleyeyim?
339	Colloquial	may I tell (someone) who's calling? expr.	kim aramıştı?
340	Colloquial	may I tell (someone) who's calling? expr.	kim arıyordu?
341	Colloquial	pray tell expr.	allah aşkına, söylesene!
342	Colloquial	pray tell expr.	allah aşkına, söyle!
343	Colloquial	no way to tell expr.	kim bilir
344	Colloquial	no way to tell expr.	bilmek imkansız
345	Colloquial	no way to tell expr.	bilinemez
346	Colloquial	no way to tell expr.	kimse bilemez
347	Colloquial	no way to tell expr.	emin olmak mümkün değil
348	Colloquial	no way to tell expr.	kesin bir şey söylemek imkansız/mümkün değil
349	Colloquial	no way to tell expr.	bilemeyiz
350	Colloquial	tell me about it expr.	sorma
351	Colloquial	tell you the truth expr.	kabul etmeliyim
352	Colloquial	tell you the truth expr.	dürüst olmak gerekirse
353	Colloquial	tell you the truth expr.	açık söylemek gerekirse
354	Colloquial	tell you the truth expr.	doğrusu
355	Colloquial	you mean to tell me expr.	bana (…) mi söylemeye çalışıyorsun?
356	Colloquial	you mean to tell me expr.	(…) mı demeye çalışıyorsun?
357	Colloquial	do tell exclam.	anlatsana
358	Colloquial	do tell exclam.	nasıl oldu?
359	Colloquial	do tell exclam.	ne diyorsun!
360	Colloquial	I tell you what exclam.	bak sana ne diyeceğim
361	Colloquial	I tell you what exclam.	bak ne diyorum
362	Colloquial	I'll tell you what exclam.	bak sana ne diyeceğim
363	Colloquial	I'll tell you what exclam.	bak ne diyorum
Idioms
364	Idioms	can't tell chalk from cheese v.	dünyadan bihaber olmak
365	Idioms	can't tell chalk from cheese v.	zırcahil olmak
366	Idioms	can't tell chalk from cheese v.	hiçbir işi becerememek
367	Idioms	tell the truth v.	harbi konuşmak
368	Idioms	tell no store of v.	mesele yapmamak
369	Idioms	tell tale of v.	dikkate almak
370	Idioms	tell no store of v.	göz ardı etmek
371	Idioms	tell (one) point-blank v.	dobra dobra/kıvırtmadan söylemek
372	Idioms	tell (one) point-blank v.	lafını sakınmadan ve doğrudan söylemek
373	Idioms	tell (one) point-blank v.	lafı dolandırmadan/doğrudan konuya girmek
374	Idioms	tell (one) point-blank v.	pat diye söylemek
375	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	elifi mertek sanmak
376	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	bir konuda kara cahil/kör cahil/zırcahil olmak
377	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	bir konuda hiç bilgisi olmamak
378	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	bir şeyi diğerinden (başını sonundan/sağını solundan) ayıramamak
379	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	başını sonunu bilememek
380	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	neyin nerede başlayıp bittiğini bilememek
381	Idioms	could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(isterse) bir iki şey söyleyebilmek
382	Idioms	could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(isterse) birkaç şey anlatmak
383	Idioms	could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(isterse) birçok şey öğretebilmek
384	Idioms	could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	bir iki söz/laf söylemek (gerek)
385	Idioms	could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	bir iki şey öğretmek (gerek)
386	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	bir iki şey söyleyebilmek
387	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	birkaç şey anlatmak
388	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	birçok şey öğretebilmek
389	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	bir iki yanlışını düzeltmek
390	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	bir iki şey söylemek
391	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	bir iki şey öğretmek
392	Idioms	can/could teach/tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	bir iki şey öğretebilmek
393	Idioms	can/could teach/tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	birkaç şey göstermek
394	Idioms	can/could teach/tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	bir iki konuda yardımcı olmak
395	Idioms	can/could teach/tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	bir iki şey söyleyebilmek
396	Idioms	can/could teach/tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	birkaç şey anlatmak
397	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	(bir konu hakkında) beyan edebileceği bir bilgisi olmamak
398	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	bir konuda zırcahil olmak
399	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	(bir konu hakkında) hiçbir şey bilmemek
400	Idioms	not be able to tell one end (of something) from the other v.	(bir konu hakkında) hiçbir fikri olmamak
401	Idioms	can tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	bir iki şey öğretmek
402	Idioms	can tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	(bir konuda) yardımcı olabilmek
403	Idioms	can tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	birkaç şey öğretebilmek
404	Idioms	can tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	birini bilgilendirmek
405	Idioms	can tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	haddini bildirmek
406	Idioms	can tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	ağzının payını vermek
407	Idioms	can tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	ipliğini pazara çıkarmak
408	Idioms	could tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	bir iki şey öğretmek
409	Idioms	could tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	(bir konuda) yardımcı olabilmek
410	Idioms	could tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	birkaç şey öğretebilmek
411	Idioms	could tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	birini bilgilendirmek
412	Idioms	could tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	haddini bildirmek
413	Idioms	could tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	ağzının payını vermek
414	Idioms	could tell somebody a thing or two (about somebody/something) v.	ipliğini pazara çıkarmak
415	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(bir şey veya biri hakkında birine) bir iki şey anlatmak
416	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(bir konuda) yardımcı olabilmek
417	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	birkaç şey öğretebilmek
418	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	birini bilgilendirmek
419	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	birini düzeltmek/hatasını gidermek
420	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	haddini bildirmek
421	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	ağzının payını vermek
422	Idioms	tell someone a thing or two v.	(birine) bir iki şey anlatmak
423	Idioms	tell someone a thing or two v.	(bir konuda) yardımcı olabilmek
424	Idioms	tell someone a thing or two v.	birkaç şey öğretebilmek
425	Idioms	tell someone a thing or two v.	birini bilgilendirmek
426	Idioms	tell someone a thing or two v.	birini düzeltmek/hatasını gidermek
427	Idioms	tell someone a thing or two v.	haddini bildirmek
428	Idioms	tell someone a thing or two v.	ağzının payını vermek
429	Idioms	tell someone off v.	ağzının payını vermek
430	Idioms	tell its own tale v.	aşikar/apaçık belli olmak
431	Idioms	tell its own story v.	aşikar/apaçık belli olmak
432	Idioms	tell which is which v.	ayırt edebilmek
433	Idioms	tell the difference between v.	ayırt etmek
434	Idioms	tell someone where to get off v.	azarlayarak haddini bildirmek
435	Idioms	tell them where the dog died v.	birinin yanlışını sert bir şekilde düzeltmek
436	Idioms	tell an outright lie v.	bariz bir yalan söylemek
437	Idioms	live to tell the tale v.	bir felaketten vb sağ kurtulmak
438	Idioms	tell tales out of school v.	dedikodu yapmak
439	Idioms	tell the whole world v.	duymayan kalmamak
440	Idioms	tell the world v.	duymayan kalmamak
441	Idioms	tell the world v.	herkese anlatmak
442	Idioms	tell someone off v.	eleştirerek yerin dibine sokmak
443	Idioms	can't tell your arse from your elbow v.	en basit işi bile becerememek
444	Idioms	tell off-the-top-of-the-head v.	hafızadan söylemek
445	Idioms	tell the whole world v.	herkese anlatmak
446	Idioms	tell someone from someone else v.	iki kişiyi birbirinden ayırmak
447	Idioms	tell someone from someone else v.	iki kişi arasındaki farkı vurgulamak
448	Idioms	tell off-the-top-of-the-head v.	kafadan söylemek
449	Idioms	hear tell of v.	kulağına çalınmak
450	Idioms	tell it a mile off v.	kolaylıkla fark etmek
451	Idioms	tell a tall tale v.	kuyruklu yalan söylemek
452	Idioms	tell an outright lie v.	kuyruklu yalan söylemek
453	Idioms	tell somebody to do something very difficult v.	ot yoldurmak
454	Idioms	tell it a mile off v.	kolayca ayırt etmek
455	Idioms	not tell a (living) soul v.	kimseye söylememek
456	Idioms	going to tell v.	şikayet etmeye gitmek
457	Idioms	tell tales out of school v.	sırları ifşa etmek
458	Idioms	kiss and tell v.	(özellikle ünlü birisiyle olan) ilişkisini açıklamak
459	Idioms	could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler anlatmak
460	Idioms	could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler öğretmek
461	Idioms	could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(birisi veya bir şey hakkında birisine) ders vermek
462	Idioms	could tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir iki şey öğretmek
463	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler anlatmak
464	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir şeyler öğretmek
465	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(birisi veya bir şey hakkında birisine) ders vermek
466	Idioms	tell (someone) a thing or two (about someone or something) v.	(birisi veya bir şey hakkında birisine) bir iki şey öğretmek
467	Idioms	not know/not be able to tell one end of something from the other v.	hiçbir bilgisi olmamak
468	Idioms	not know/not be able to tell one end of something from the other v.	hiçbir şey anlamamak
469	Idioms	not know/not be able to tell one end of something from the other v.	hiçbir fikri olmamak
470	Idioms	not know/not be able to tell one end of something from the other v.	bir konuda zır cahil olmak
471	Idioms	not know/not be able to tell one end of something from the other v.	başını sonundan ayırt edememek
472	Idioms	not know/not be able to tell one end of something from the other v.	başını sonunu bilememek
473	Idioms	tell (one) point-blank v.	açıkça/direkt söylemek
474	Idioms	tell (one) point-blank v.	lafını esirgemeden söylemek
475	Idioms	tell (one) point-blank v.	açık sözlülükle söylemek
476	Idioms	tell (one) point-blank v.	olduğu gibi söylemek
477	Idioms	tell something a mile off v.	bir şeyi kolayca tanımak/ayırt etmek
478	Idioms	tell something a mile off v.	bir şeyi kolayca fark etmek
479	Idioms	tell a different story v.	başka/farklı bir hikaye anlatmak
480	Idioms	tell a different story v.	başka türlü/farklı anlatmak
481	Idioms	tell a different story v.	birinin söylediğiyle uyuşmayan bir şey anlatmak
482	Idioms	tell a different story v.	başka/farklı bir şey söylemek
483	Idioms	tell a different story v.	öyle dememek/söylememek
484	Idioms	tell a different story v.	aynı şeyi söylememek/göstermemek
485	Idioms	tell another tale/story v.	başka/farklı bir hikaye anlatmak
486	Idioms	tell another tale/story v.	başka türlü/farklı anlatmak
487	Idioms	tell another tale/story v.	birinin söylediğiyle uyuşmayan bir şey anlatmak
488	Idioms	tell another tale/story v.	başka/farklı bir şey söylemek
489	Idioms	tell another tale/story v.	beklenenden/söylenenden farklı bir bilgi vermek
490	Idioms	tell another tale/story v.	öyle dememek/söylememek
491	Idioms	tell another tale/story v.	aynı şeyi söylememek/göstermemek
492	Idioms	tell a different tale v.	başka/farklı bir hikaye anlatmak
493	Idioms	tell a different tale v.	başka türlü/farklı anlatmak
494	Idioms	tell a different tale v.	birinin söylediğiyle uyuşmayan bir şey anlatmak
495	Idioms	tell a different tale v.	başka/farklı bir şey söylemek
496	Idioms	tell a different tale v.	beklenenden/söylenenden farklı bir bilgi vermek
497	Idioms	tell a different tale v.	öyle dememek/söylememek
498	Idioms	tell a different tale v.	aynı şeyi söylememek/göstermemek
499	Idioms	tell another story v.	başka/farklı bir hikaye anlatmak
500	Idioms	tell another story v.	başka türlü/farklı anlatmak