|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
body n.
|
ceset |
|
What we were asked for was heavy equipment to enable the people in Jenin to dig out the bodies that are still there.
Bizden istenen şey, Cenin'deki insanların hala orada bulunan cesetleri çıkarmalarını sağlayacak ağır ekipmanlardı.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
body n.
|
gövde |
|
As long as the EU revolved around the internal market, only the body was being attacked.
AB iç pazar etrafında döndüğü sürece, sadece gövdeye saldırılmış olur.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
body n.
|
vücut |
|
The use of stem cells from one's own body or if necessary from residual embryos, is defensible.
Kişinin kendi vücudundan ya da gerekirse embriyo kalıntılarından elde edilen kök hücrelerin kullanılması savunulabilir.
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
body n.
|
beden |
|
This is what divides us, not the body of the person who chooses but the life of those who have no choice.
Bizi bölen de budur; seçen kişinin bedeni değil, seçme şansı olmayanların yaşamı.
More Sentences
|
General |
|
5 |
General |
body n.
|
topluluk |
|
The student body is opposed to the new rules.
Öğrenci topluluğu yeni kurallara karşı çıkmaktadır.
More Sentences
|
6 |
General |
body n.
|
naaş |
|
I've preserved your mother's body since she died.
Öldüğünden beri annenin naaşını koruyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
body n.
|
grup |
|
We need a body of food law, as you have said, and we need to agree this together.
Sizin de söylediğiniz gibi bir grup gıda yasasına ihtiyacımız var ve bunu birlikte kabul etmeliyiz.
More Sentences
|
8 |
General |
body n.
|
kuruluş |
|
The German independent inspection body, TÜV, has tested numerous existing car tyres.
Alman bağımsız denetim kuruluşu TÜV, mevcut çok sayıda otomobil lastiğini test etmiştir.
More Sentences
|
9 |
General |
body n.
|
birlik |
|
There seems to be a strong body of opinion in favour of what the Commission proposed earlier.
Görünen o ki Komisyon'un daha önceki önerisi lehinde güçlü bir görüş birliği var.
More Sentences
|
10 |
General |
body n.
|
vücut |
|
From an ethical point of view, we cannot defend the idea of selling blood or, indeed, any other component of the body.
Etik bir bakış açısıyla, kan ya da vücudun başka herhangi bir bileşeninin satılması fikrini savunamayız.
More Sentences
|
11 |
General |
body n.
|
bütün |
|
The third question, and a crucial one, is the body of rights.
Üçüncü ve çok önemli bir soru ise haklar bütünüdür.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
12 |
Trade/Economic |
body n.
|
beden |
|
However, a woman's right to have control over her own body ought to be an inalienable right.
Bununla birlikte, bir kadının kendi bedeni üzerinde kontrol sahibi olma hakkı devredilemez bir hak olmalıdır.
More Sentences
|
13 |
Trade/Economic |
body n.
|
kurum |
|
It is not a question of creating a new research body.
Mesele yeni bir araştırma kurumu oluşturmak değildir.
More Sentences
|
Politics |
|
14 |
Politics |
body n.
|
birim |
|
These three bodies perform their tasks respectively in urban areas, rural areas and on the coasts.
Bu üç birim, sırasıyla, kentsel alanlarda, kırsal alanlarda ve sahillerde görev yapar.
More Sentences
|
15 |
Politics |
body n.
|
kurum |
|
Currently, there are not even liaison offices between the various bodies.
Şu anda çeşitli kurumlar arasında irtibat büroları bile bulunmamaktadır.
More Sentences
|
16 |
Politics |
body n.
|
organ |
|
It requires international commitment through the United Nations and its associated bodies.
Birleşmiş Milletler ve ilgili organları aracılığıyla uluslararası taahhüt gerektirir.
More Sentences
|
Technical |
|
17 |
Technical |
body n.
|
gövde |
|
They have large, transparent, pale green wings and a delicate body.
Büyük, şeffaf, soluk yeşil kanatları ve narin bir gövdesi vardır.
More Sentences
|
18 |
Technical |
body n.
|
vücut |
|
The fact remains, however, that this scar, this wound, on Europe's body has now healed.
Ancak gerçek şu ki, Avrupa'nın vücudundaki bu yara artık iyileşmiştir.
More Sentences
|
Textile |
|
19 |
Textile |
body n.
|
beden |
|
In the former case, however, it is material external to themselves that their bodies are having to incorporate.
Ancak ilk durumda, bedenlerinin bünyesine katmak zorunda olduğu şey kendi dışlarındaki maddedir.
More Sentences
|
Automotive |
|
20 |
Automotive |
body n.
|
gövde |
|
A dachshund is a dog from Germany with a very long body and short legs.
Dachshund, çok uzun gövdeli ve kısa bacaklı bir Alman köpeğidir.
More Sentences
|
|
Medical |
|
21 |
Medical |
body n.
|
vücut |
|
When she got to the airport she was subjected to a full body search.
Havaalanına vardığında tüm vücudu arandı.
More Sentences
|
Chemistry |
|
22 |
Chemistry |
body n.
|
beden |
|
It is about the right of control over ones own body.
Bu, kişinin kendi bedeni üzerindeki kontrol hakkı ile ilgilidir.
More Sentences
|
Biology |
|
23 |
Biology |
body n.
|
vücut |
|
Firstly, from an ethical point of view, we cannot advocate the idea of selling blood or any body part.
İlk olarak, etik açıdan bakıldığında, kan veya herhangi bir vücut parçasının satılması fikrini savunamayız.
More Sentences
|
Geography |
|
24 |
Geography |
body n.
|
su kütlesi |
|
The ocean is a huge body of water that is constantly in motion.
Okyanus sürekli hareket halinde olan büyük bir su kütlesidir.
More Sentences
|
Sport |
|
25 |
Sport |
body n.
|
beden |
|
As the previous speaker said, bodies are not commercial goods.
Bir önceki konuşmacının da söylediği gibi, bedenler ticari metalar değildir.
More Sentences
|
26 |
Sport |
body n.
|
vücut |
|
When they leave the body, they are often still toxic, also to the environment.
Vücuttan ayrıldıklarında, genellikle çevre için de toksik olmaya devam ederler.
More Sentences
|
General |
|
27 |
General |
body n.
|
zümre |
|
28 |
General |
body n.
|
kitle |
|
29 |
General |
body n.
|
bölük |
|
30 |
General |
body n.
|
ten |
|
31 |
General |
body n.
|
hacim |
|
32 |
General |
body n.
|
cüsse |
|
33 |
General |
body n.
|
yığın |
|
34 |
General |
body n.
|
yoğunluk |
|
35 |
General |
body n.
|
miktar |
|
36 |
General |
body n.
|
karoser |
|
37 |
General |
body n.
|
büyük kısım |
|
38 |
General |
body n.
|
endam |
|
39 |
General |
body n.
|
üst |
|
40 |
General |
body n.
|
camia |
|
|
41 |
General |
body n.
|
kütle |
|
42 |
General |
body n.
|
esas |
|
43 |
General |
body n.
|
madde |
|
44 |
General |
body n.
|
kurul |
|
45 |
General |
body n.
|
cisim |
|
46 |
General |
body n.
|
insan |
|
47 |
General |
body n.
|
birey |
|
48 |
General |
body n.
|
malzeme bütünü |
|
49 |
General |
body n.
|
bilgi bütünü |
|
50 |
General |
body n.
|
malzeme miktarı |
|
51 |
General |
body n.
|
bilgi miktarı |
|
52 |
General |
body n.
|
kıvam |
|
53 |
General |
body n.
|
(saç) dolgunluk |
|
54 |
General |
body n.
|
bir şeyin vücut bulmuş hali |
|
55 |
General |
body n.
|
duyularla algılanabilen şey |
|
56 |
General |
body n.
|
uzayda yer kaplayan şey |
|
57 |
General |
body v.
|
gövde ile donatmak |
|
58 |
General |
body adj.
|
vücuda ait |
|
59 |
General |
body adj.
|
vücutsal |
|
60 |
General |
body adj.
|
metnin ana gövdesine ait |
|
Trade/Economic |
|
61 |
Trade/Economic |
body n.
|
gerçek ya da tüzel kişi |
|
62 |
Trade/Economic |
body n.
|
heyet |
|
63 |
Trade/Economic |
body n.
|
kurul |
|
64 |
Trade/Economic |
body n.
|
örgüt |
|
Law |
|
65 |
Law |
body n.
|
davacının ifadesi |
|
Technical |
|
66 |
Technical |
body n.
|
ana blok |
|
67 |
Technical |
body n.
|
cisim |
|
68 |
Technical |
body n.
|
esas kısım |
|
69 |
Technical |
body n.
|
şişe gövdesi |
|
70 |
Technical |
body n.
|
seramik eşyanın ana malzemesi |
|
71 |
Technical |
body n.
|
konteyner ana gövdesi |
|
72 |
Technical |
body n.
|
metal kutunun yan duvarlarını oluşturan bölüm |
|
73 |
Technical |
body n.
|
merminin ana kovanı |
|
74 |
Technical |
body n.
|
mermi kovanı gövdesi |
|
75 |
Technical |
body n.
|
kil |
|
76 |
Technical |
body n.
|
kil eşya yapımında kille karıştırılan madde |
|
77 |
Technical |
body v.
|
güçlendirmek |
|
78 |
Technical |
body v.
|
(yağ) kalınlaştırmak |
|
Computer |
|
79 |
Computer |
body n.
|
altprogramın kodu |
|
Textile |
|
80 |
Textile |
body n.
|
(kumaş) madde |
|
|
81 |
Textile |
body n.
|
(kumaş) sıkılık |
|
82 |
Textile |
body n.
|
(kadın kıyafeti) badi |
|
83 |
Textile |
body n.
|
elbisenin üst kısmı |
|
Architecture |
|
84 |
Architecture |
body n.
|
kilise nefi |
|
Lighting |
|
85 |
Lighting |
body n.
|
bağlantı fişinin lamba duyuna takılan bölümü |
|
86 |
Lighting |
body n.
|
lamba duyunun kontakları içeren bölümü |
|
87 |
Lighting |
body n.
|
lamba duyu ve dış kabuğu |
|
88 |
Lighting |
body n.
|
esnek bir kablo konektörüne bağlantı kapak başlığının takıldığı yer |
|
Dyeing |
|
89 |
Dyeing |
body n.
|
boyada bulunan pigment |
|
90 |
Dyeing |
body n.
|
boyaya eklenen pigment |
|
91 |
Dyeing |
body n.
|
(boya) yüzeyi kapatma opaklığı |
|
92 |
Dyeing |
body n.
|
(boya) gözle görülür viskozite |
|
Automotive |
|
93 |
Automotive |
body n.
|
karkas |
|
94 |
Automotive |
body n.
|
yoğunluk |
|
95 |
Automotive |
body n.
|
araç kasası |
|
96 |
Automotive |
body n.
|
araç gövdesi |
|
97 |
Automotive |
body v.
|
araç kasası inşa etmek |
|
98 |
Automotive |
body v.
|
araç gövdesi inşa etmek |
|
Transportation |
|
99 |
Transportation |
body n.
|
aracın yolcu ve yük taşıyan bölümü |
|
Anatomy |
|
100 |
Anatomy |
body n.
|
organın en büyük veya temel bölümü |
|
101 |
Anatomy |
body n.
|
korpus |
|
Gastronomy |
|
102 |
Gastronomy |
body n.
|
gövde şarabın ağızda bıraktığı ağırlık |
|
103 |
Gastronomy |
body n.
|
(içecek) aroma zenginliği |
|
Geometry |
|
104 |
Geometry |
body n.
|
iç kısmı olan üç boyutlu bölge |
|
Biochemistry |
|
105 |
Biochemistry |
body n.
|
özdek |
|
Marine Biology |
|
106 |
Marine Biology |
body n.
|
yin |
|
Astronomy |
|
107 |
Astronomy |
body n.
|
eski astronomide yedi gezegenden biri |
|
108 |
Astronomy |
body n.
|
eski astronomide yedi gezegene karşılık gelen yedi metalden biri |
|
Tobacco |
|
109 |
Tobacco |
body n.
|
bir tütün yaprağının kalınlığı yoğunluğu veya birim alana düşen ağırlığı |
|
Literature |
|
110 |
Literature |
body n.
|
(kitap, belge) ana metin |
|
111 |
Literature |
body n.
|
metin gövdesi |
|
Religious |
|
112 |
Religious |
body n.
|
(ekmek şarap ayininde) hazreti isa'nın vücudunu temsil ettiği düşünülen ekmek |
|
113 |
Religious |
body n.
|
ölülerin dirilmesinden sonra insanların aldığına inanılan şekil |
|
Geography |
|
114 |
Geography |
body n.
|
toprak parçası |
|
Geology |
|
115 |
Geology |
body n.
|
cevher kütlesi |
|
Military |
|
116 |
Military |
body n.
|
tahkimatın ana bölümü |
|
Hunting |
|
117 |
Hunting |
body n.
|
bileşik silahın iç silindiri |
|
118 |
Hunting |
body n.
|
deliğin etrafındaki silindirik metal parçası |
|
Basketball |
|
119 |
Basketball |
body v.
|
rakibi vücuduyla sıkıştırarak savunma yapmak |
|
120 |
Basketball |
body v.
|
vücudunu kullanarak rakibin yönünü değiştirmek |
|
Card |
|
121 |
Card |
body n.
|
briç elinde yüksek kartların yanı sıra ara kartlardaki güçlülük |
|
Music |
|
122 |
Music |
body n.
|
müzik aletinin ses vermesini sağlayan içi boş gövdesi |
|
123 |
Music |
body n.
|
(ton) tokluk |
|
124 |
Music |
body n.
|
rezonans |
|
Painting |
|
125 |
Painting |
body n.
|
(suluboya) pigmentleri opaklaştırmak için karıştırılan beyaz dolgu |
|
126 |
Painting |
body n.
|
(suluboya) dolgu |
|
Printery |
|
127 |
Printery |
body n.
|
matbaa harfi gövdesi |
|
128 |
Printery |
body n.
|
(matbaa harfi boyutu) önden arkaya kadarki mesafe |
|
129 |
Printery |
body n.
|
baskı bloğunun baskı yüzeyinin altındaki bölümü |
|
130 |
Printery |
body n.
|
baskı bloğunun üstten alta ölçümü |
|
Archaic |
|
131 |
Archaic |
body n.
|
damıtma kabı |
|
132 |
Archaic |
body n.
|
imbikle birlikte kullanılan damıtma kabı |
|
|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
dead body n.
|
ceset |
|
The fact that there are dead bodies there can be smelt, however.
Ancak orada cesetlerin olduğu gerçeği koklanabilir.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
body lotion n.
|
vücut losyonu |
|
I need some body lotion.
Biraz vücut losyonuna ihtiyacım var.
More Sentences
|
3 |
General |
human body n.
|
insan bedeni |
|
The global markets are so free that human bodies now have a market value.
Küresel piyasalar o kadar serbest ki insan bedenlerinin artık bir piyasa değeri var.
More Sentences
|
4 |
General |
body fluids n.
|
beden sıvıları |
|
Layla drank her body fluids.
Leyla beden sıvılarını içti.
More Sentences
|
5 |
General |
body temperature n.
|
vücut sıcaklığı |
|
My normal body temperature is around 37 degrees.
Normal vücut sıcaklığım 37 derece civarında.
More Sentences
|
6 |
General |
human body n.
|
insan vücudu |
|
It is prohibited to make the human body and its parts as such a source of financial gain'.
İnsan vücudunun ve parçalarının bu şekilde maddi kazanç kaynağı haline getirilmesi yasaktır'.
More Sentences
|
7 |
General |
celestial body n.
|
gök cismi |
|
Tom doesn't know what a star is and what a celestial body is.
Tom yıldızın ne olduğunu ve gök cisimlerinin ne olduğunu bilmiyor.
More Sentences
|
8 |
General |
heavenly body n.
|
gök cismi |
|
Astronomy is the science of heavenly bodies.
Astronomi gök cisimlerinin bilimidir.
More Sentences
|
9 |
General |
body bag n.
|
ceset torbası |
|
Sami's body was put inside a body bag.
Sami'nin cesedi bir ceset torbasına kondu.
More Sentences
|
10 |
General |
accreditation body n.
|
akreditasyon kuruluşu |
|
In the area of accreditation, an independent Turkish Accreditation body still needs to be established.
Akreditasyon alanında, bağımsız bir Türk Akreditasyon Kurumunun kurulması gerekmektedir.
More Sentences
|
11 |
General |
public body n.
|
kamu kurumu |
|
We are also astounded that public bodies have only accounted for 10% of the participants.
Kamu kurumlarının katılımcıların sadece %10'unu oluşturması da bizi hayrete düşürüyor.
More Sentences
|
12 |
General |
body weight n.
|
vücut ağırlığı |
|
The proposed ADI is 7 mg/kg of body weight.
Önerilen ADI 7 mg/kg vücut ağırlığıdır.
More Sentences
|
13 |
General |
body language n.
|
beden dili |
|
Body language is a language you won't find translated in Tatoeba.
Beden dili, Tatoeba'da çevirisini bulamayacağınız bir dildir.
More Sentences
|
14 |
General |
body parts n.
|
vücut bölümleri/kısımları |
|
I use at least one basic movement for each body part.
Her vücut bölümü için en az bir temel hareket yapıyorum.
More Sentences
|
15 |
General |
body odor n.
|
(pis) vücut kokusu |
|
The cell was stinking of body odor.
Hücre vücut kokusu kokuyordu.
More Sentences
|
16 |
General |
body temperature n.
|
vücut ısısı |
|
While you are asleep, the bodily functions slow down and body temperature falls.
Uyurken vücut fonksiyonları yavaşlar ve vücut ısısı düşer.
More Sentences
|
17 |
General |
whole body n.
|
tüm vücut |
|
Whole body vibrations cause lumbar pain, slipped discs, as well as premature degeneration of the spinal column.
Tüm vücut titreşimleri bel ağrısına, disk kaymalarına ve omurganın erken dejenerasyonuna neden olur.
More Sentences
|
18 |
General |
whole body n.
|
vücudun bütünü |
|
Swimming is good exercise for the whole body.
Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
More Sentences
|
19 |
General |
whole body n.
|
bütün vücut |
|
My whole body began to shake.
Benim bütün vücudum titremeye başladı.
More Sentences
|
20 |
General |
entire body n.
|
tüm vücut |
|
Relax your entire body.
Tüm vücudunu gevşet.
More Sentences
|
21 |
General |
body fat n.
|
vücuttaki yağ |
|
Tom lost four pounds in body fat.
Tom vücut yağından 4 kilo kaybetti.
More Sentences
|
22 |
General |
our body n.
|
vücudumuz |
|
So, I want to see how our bodies cope with this blazing heat.
Bu yüzden vücudumuzun bu kavurucu sıcaklıkla nasıl başa çıktığını görmek istiyorum.
More Sentences
|
23 |
General |
body aches n.
|
vücut ağrıları |
|
Have you experienced body aches recently?
Son zamanlarda vücut ağrıları yaşadınız mı?
More Sentences
|
24 |
General |
body scanner n.
|
vücut tarayıcı |
|
There are full body scanners at this airport.
Bu havaalanında tam vücut tarayıcıları vardır.
More Sentences
|
25 |
General |
lifeless body n.
|
cansız beden |
|
Tom's lifeless body floated on the water.
Tom'un cansız bedeni su üzerinde yüzüyordu.
More Sentences
|
26 |
General |
body heat n.
|
vücut ısısı |
|
They were stuck together to maintain their own body heat.
Kendi vücut ısılarını korumak için birbirlerine yapıştılar.
More Sentences
|
27 |
General |
no body n.
|
hiçbir ceset |
|
No body was found.
Hiçbir ceset bulunmadı.
More Sentences
|
Phrasals |
|
28 |
Phrasals |
poke (one) in (some body part) v.
|
dürtmek |
|
Tom got poked in the eye.
Tom gözünden dürtüldü.
More Sentences
|
General |
|
29 |
General |
human body in literature n.
|
edebiyatta insan bedeni |
|
30 |
General |
habit of body n.
|
yapı |
|
31 |
General |
body language n.
|
beden işaretleri |
|
32 |
General |
body search n.
|
arama tarama |
|
33 |
General |
body of water n.
|
su bünyesi |
|
34 |
General |
car body n.
|
oto gövdesi |
|
35 |
General |
adult male body n.
|
erişkin erkek vücudu |
|
36 |
General |
habit of body n.
|
bünye |
|
37 |
General |
male body n.
|
erkek vücudu |
|
38 |
General |
body clock n.
|
bir bireyin belirli bir eylemi yapması için gereken süre |
|
39 |
General |
astral body n.
|
ruh |
|
40 |
General |
many body effect n.
|
çok kütleli etki |
|
41 |
General |
body guard n.
|
koruma |
|
42 |
General |
body code n.
|
vücut şifresi |
|
43 |
General |
status of a body n.
|
bir organın statüsü |
|
44 |
General |
the body of current law n.
|
mevzuat |
|
45 |
General |
body signals n.
|
beden dili |
|
46 |
General |
car body n.
|
otomobil karoseri |
|
47 |
General |
adult female body n.
|
erişkin kadın vücudu |
|
48 |
General |
body politic n.
|
siyasi topluluk |
|
49 |
General |
ciliary body n.
|
siliyer cisim |
|
50 |
General |
conformity assessment body n.
|
uygunluk değerlendirme kuruluşu |
|
51 |
General |
body building n.
|
vücut geliştirme |
|
52 |
General |
body politic n.
|
devlet oluşturan halk kitlesi |
|
53 |
General |
vitreous body n.
|
vitreus |
|
54 |
General |
adult body n.
|
erişkin kişi |
|
55 |
General |
body politic n.
|
organize olmuş toplum |
|
56 |
General |
body of water n.
|
su kaynağı |
|
57 |
General |
water body n.
|
su bünyesi |
|
58 |
General |
body of rules n.
|
kurallar bütünü |
|
59 |
General |
body code n.
|
vücudun şifresi |
|
60 |
General |
tipping body n.
|
damper |
|
61 |
General |
live body n.
|
yaşayan vücut |
|
62 |
General |
psammoma body n.
|
psammom cisimciği |
|
63 |
General |
black body n.
|
kara gövde |
|
64 |
General |
body signals n.
|
beden işaretleri |
|
65 |
General |
body search n.
|
üst arama |
|
66 |
General |
body wall n.
|
vücut duvarı |
|
67 |
General |
social body n.
|
kütle |
|
68 |
General |
governing body n.
|
yönetim kurulu |
|
69 |
General |
streamlined body n.
|
aerodinamik karoser |
|
70 |
General |
female body n.
|
kadın vücudu |
|
71 |
General |
heavenly body n.
|
gökcismi |
|
72 |
General |
liquid body substance n.
|
vücut sıvısı |
|
73 |
General |
body fluid n.
|
suyuk |
|
74 |
General |
a body of information n.
|
bir miktar bilgi |
|
75 |
General |
water body n.
|
su kaynağı |
|
76 |
General |
dump body n.
|
damper |
|
77 |
General |
public body n.
|
devlet kuruluşu |
|
78 |
General |
administrative body n.
|
yönetim kurulu |
|
79 |
General |
body sociology n.
|
beden sosyolojisi |
|
80 |
General |
body size n.
|
vücut ölçüsü |
|
81 |
General |
celestial body n.
|
gökcismi |
|
82 |
General |
body bag n.
|
ceset taşımaya özgü fermuarlı torba |
|
83 |
General |
body of water n.
|
cazibe |
|
84 |
General |
advisory body n.
|
danışma konseyi |
|
85 |
General |
mind and body n.
|
akıl ve beden |
|
86 |
General |
body hairs n.
|
vücut tüyleri |
|
87 |
General |
body shop n.
|
karoseri |
|
88 |
General |
white body n.
|
beyaz cisim |
|
89 |
General |
ritual ablution of the whole body n.
|
gusül |
|
90 |
General |
a large body of water n.
|
derya |
|
91 |
General |
body build n.
|
vücut yapısı |
|
92 |
General |
body servant n.
|
uşak |
|
93 |
General |
car body firm n.
|
otomobil karoser firması |
|
94 |
General |
the body n.
|
nefis |
|
95 |
General |
water body n.
|
bölüm |
|
96 |
General |
body length n.
|
vücut uzunluğu |
|
97 |
General |
man's body n.
|
erkek vücudu |
|
98 |
General |
water body n.
|
su birikintisi |
|
99 |
General |
water body n.
|
su kütlesi |
|
100 |
General |
constituent body n.
|
seçmenler |
|
101 |
General |
ritual ablution of the whole body n.
|
gusül abdesti |
|
102 |
General |
body suit n.
|
giysi |
|
103 |
General |
authorized body n.
|
yetkilendirilmiş kurum |
|
104 |
General |
authorised body n.
|
yetkilendirilmiş kurum |
|
105 |
General |
authorised body n.
|
yetkili kurum |
|
106 |
General |
authorized body n.
|
yetkili kurum |
|
107 |
General |
one's whole body n.
|
bütün vücudu |
|
108 |
General |
vitreous body n.
|
camsı cisim |
|
109 |
General |
outer body n.
|
dış gövde |
|
110 |
General |
certifying body n.
|
onaylayan kuruluş |
|
111 |
General |
dispenser body n.
|
sabunluk gövdesi |
|
112 |
General |
managing body n.
|
yönetim organı |
|
113 |
General |
body care n.
|
vücut bakımı |
|
114 |
General |
local administration body n.
|
mahalli idare bölümü |
|
115 |
General |
government body n.
|
devlet organı |
|
116 |
General |
governmental body n.
|
hükümet organı |
|
117 |
General |
authorised body n.
|
yetkili organ |
|
118 |
General |
body search n.
|
ceplerinin içine kadar yapılan arama |
|
119 |
General |
body burden n.
|
vücut yükü |
|
120 |
General |
body clock n.
|
vücudun hareketleri ayarlayan doğal mekanizması |
|
121 |
General |
body structure n.
|
vücut yapısı |
|
122 |
General |
body activities n.
|
vücut faaliyetleri |
|
123 |
General |
body waste n.
|
vücut dışkısı |
|
124 |
General |
body-builder n.
|
vücutçu |
|
125 |
General |
body signals n.
|
lisan-i hal |
|
126 |
General |
body-blow n.
|
vücuda vurulan sert yumruk |
|
127 |
General |
body-building n.
|
vücut şekillendirme |
|
128 |
General |
body-blow n.
|
ciddi yenilgi |
|
129 |
General |
body language n.
|
lisan-i hal |
|
130 |
General |
body-building n.
|
vücut geliştirme |
|
131 |
General |
full-length body shot n.
|
boy fotoğrafı |
|
132 |
General |
whole-body exposure n.
|
bütün vucut maruz kalması |
|
133 |
General |
human body temperature n.
|
insan vücudu sıcaklığı |
|
134 |
General |
lean body weight n.
|
yağsız vücut ağırlığı |
|
135 |
General |
aquatic body n.
|
su gövde |
|
136 |
General |
body odour n.
|
(pis) vücut kokusu |
|
137 |
General |
body and belongings search n.
|
üst ve eşya araması |
|
138 |
General |
deliberate injury to one's own body n.
|
kendi kendini sakatlama |
|
139 |
General |
body mind harmony n.
|
beden-zihin ahengi |
|
140 |
General |
body mind harmony n.
|
vücut-kafa uyumu |
|
141 |
General |
body immunity n.
|
vücut direnci |
|
142 |
General |
body resistance n.
|
vücut direnci |
|
143 |
General |
body water n.
|
vücut suyu |
|
144 |
General |
body lines n.
|
vücut hatları |
|
145 |
General |
body search n.
|
üst araması |
|
146 |
General |
body sizes n.
|
vücut ölçüleri |
|
147 |
General |
body balance n.
|
vücut dengesi |
|
148 |
General |
beheaded body n.
|
kafası kesik ceset |
|
149 |
General |
inanimate body n.
|
cansız beden |
|
150 |
General |
problem areas in the body n.
|
vücuttaki sorunlu bölgeler |
|
151 |
General |
headless body n.
|
başsız ceset |
|
152 |
General |
headless body n.
|
kafası kesik ceset |
|
153 |
General |
headless body n.
|
kafası kesilmiş ceset |
|
154 |
General |
body colour n.
|
ten rengi |
|
155 |
General |
body suit n.
|
sımsıkı elbise |
|
156 |
General |
upper body n.
|
üst gövde |
|
157 |
General |
entire body n.
|
vücudun bütünü |
|
158 |
General |
whole body n.
|
vücudun tamamı |
|
159 |
General |
entire body n.
|
vücudun tamamı |
|
160 |
General |
entire body n.
|
bütün vücut |
|
161 |
General |
burning of dead body n.
|
cesedin yakılması |
|
162 |
General |
incineration of a dead body n.
|
cesedin yakılması |
|
163 |
General |
burning a dead body n.
|
cesedin yakılması |
|
164 |
General |
body snatcher n.
|
ceset hırsızı |
|
165 |
General |
body snatcher n.
|
mezar hırsızı |
|
166 |
General |
body snatcher n.
|
mezar soyguncusu |
|
167 |
General |
body snatcher n.
|
mezarlıktan ceset çalan kimse |
|
168 |
General |
body cream n.
|
vücut kremi |
|
169 |
General |
the body of christ n.
|
isa'nın bedeni |
|
170 |
General |
the body of christ n.
|
mesih'in bedeni |
|
171 |
General |
dead body n.
|
cansız beden |
|
172 |
General |
part of the body n.
|
vücudun kısmı/bölümü |
|
173 |
General |
left side of the body n.
|
vücudun sol kısmı/bölümü |
|
174 |
General |
right side of the body n.
|
vücudun sağ kısmı/bölümü |
|
175 |
General |
official body n.
|
resmi kuruluş |
|
176 |
General |
body odour n.
|
kötü vücut kokusu |
|
177 |
General |
body odour n.
|
(kötü) vücut/beden kokusu |
|
178 |
General |
body odor n.
|
kötü vücut kokusu |
|
179 |
General |
body odor n.
|
(kötü) vücut/beden kokusu |
|
180 |
General |
body shop n.
|
tamirhane |
|
181 |
General |
auto body shop n.
|
araba tamirhanesi |
|
182 |
General |
introduction-body-conclusion paragraphs n.
|
giriş-gelişme-sonuç paragrafları |
|
183 |
General |
luminous body n.
|
parlayan nesne |
|
184 |
General |
body shop n.
|
kaportacı |
|
185 |
General |
body builder n.
|
karoser yapımcısı |
|
186 |
General |
body odor n.
|
vücut kokusu |
|
187 |
General |
body odour n.
|
vücut kokusu |
|
188 |
General |
body maker n.
|
karoser yapımcısı |
|
189 |
General |
mind-body medicine n.
|
akıl vücut tıbbı |
|
190 |
General |
body scrub n.
|
vücuttaki (vücut için) ölü deriyi kaldırma kremi |
|
191 |
General |
foreign body n.
|
yabancı madde |
|
192 |
General |
body armor n.
|
(savaşlarda giyilen) zırh |
|
193 |
General |
body armour n.
|
(savaşlarda giyilen) zırh |
|
194 |
General |
body armour n.
|
savaş zırhı |
|
195 |
General |
body armor n.
|
savaş zırhı |
|
196 |
General |
body size n.
|
vücut büyüklüğü |
|
197 |
General |
stainless steel body n.
|
paslanmaz çelik gövde |
|
198 |
General |
well-built body n.
|
kaslı/yapılı vücut |
|
199 |
General |
muscular body n.
|
kaslı vücut |
|
200 |
General |
perfect body n.
|
mükemmel vücut |
|
201 |
General |
moisture rich body lotion n.
|
yüksek nemlendiricili vücut losyonu |
|
202 |
General |
moisture rich body lotion n.
|
yoğun nemlendiricili vücut losyonu |
|
203 |
General |
body intelligence n.
|
beden zekası |
|
204 |
General |
after body n.
|
öncesi ve sonrası hali |
|
205 |
General |
body wash n.
|
duş jeli |
|
206 |
General |
free body waxing n.
|
ücretsiz ağda |
|
207 |
General |
body of work n.
|
bir kişinin eserlerinin bütünü |
|
208 |
General |
body of work n.
|
bir kişinin çalışmalarının bütünü |
|
209 |
General |
body pillow n.
|
hamile destek yastığı |
|
210 |
General |
body pillow n.
|
destek yastığı |
|
211 |
General |
body pillow n.
|
uyku destek yastığı |
|
212 |
General |
body parts of animals n.
|
hayvanların bölümleri |
|
213 |
General |
body parts of animals n.
|
hayvanların vücut bölümleri |
|
214 |
General |
body shape n.
|
vücut biçimi/şekli |
|
215 |
General |
body art n.
|
vücut sanatı |
|
216 |
General |
union of mind and body n.
|
akıl ve beden birlikteliği |
|
217 |
General |
body emulsion n.
|
vücut emülsiyonu |
|
218 |
General |
body health n.
|
beden sağlığı |
|
219 |
General |
body health n.
|
vücut sağlığı |
|
220 |
General |
health of the body n.
|
beden sağlığı |
|
221 |
General |
health of the body n.
|
vücut sağlığı |
|
222 |
General |
body care product n.
|
vücut bakım ürünü |
|
223 |
General |
mortal body n.
|
ölümlü beden |
|
224 |
General |
microscope body n.
|
mikroskop gövdesi |
|
225 |
General |
body firming n.
|
vücut sıkılaştırma |
|
226 |
General |
body paragraph n.
|
esas paragraf |
|
227 |
General |
sportive body n.
|
sportif vücut |
|
228 |
General |
dead body bather n.
|
gassal |
|
229 |
General |
hairy body n.
|
tüylü vücut |
|
230 |
General |
hairy body n.
|
kıllı vücut |
|
231 |
General |
body worn video camera n.
|
giysiye takılı video |
|
232 |
General |
body worn video camera n.
|
giysiye takılı video kamerası |
|
233 |
General |
body composition n.
|
vücut yapısı |
|
234 |
General |
body building exercises n.
|
vücut geliştirme egzersizleri |
|
235 |
General |
body positivity movement n.
|
beden olumlama hareketi |
|
236 |
General |
parts of our body n.
|
vücudumuzun bölümleri |
|
237 |
General |
body heat n.
|
vücut sıcaklığı |
|
238 |
General |
body shot n.
|
boy fotoğrafı |
|
239 |
General |
full body shot n.
|
boy fotoğrafı |
|
240 |
General |
administrative body n.
|
idari birim |
|
241 |
General |
adult body n.
|
yetişkin vücudu |
|
242 |
General |
adult female body n.
|
kadın vücudu |
|
243 |
General |
adult male body n.
|
erkek vücudu |
|
244 |
General |
adult body n.
|
erişkin beden |
|
245 |
General |
body snatcher n.
|
nebbaş |
|
246 |
General |
no body n.
|
hiçbir |
|
247 |
General |
no body n.
|
hiçbir grup |
|
248 |
General |
any body n.
|
herhangi bir grup |
|
249 |
General |
body dissatisfaction n.
|
beden memnuniyetsizliği |
|
250 |
General |
body dissatisfaction n.
|
beden hoşnutsuzluğu |
|
251 |
General |
estraterrestrial body n.
|
dünya dışı cisim |
|
252 |
General |
material body n.
|
insan bedeni |
|
253 |
General |
juvenile body n.
|
genç insan vücudu |
|
254 |
General |
woman's body n.
|
yetişkin kadın vücudu |
|
255 |
General |
body [obsolete] n.
|
zıbın |
|
256 |
General |
body bunker n.
|
kurşun geçirmez kalkan |
|
257 |
General |
body shield n.
|
kurşun geçirmez kalkan |
|
258 |
General |
body cloth n.
|
at örtüsü |
|
259 |
General |
body clothes n.
|
vücut örtüsü |
|
260 |
General |
body clothes n.
|
iç çamaşırı |
|
261 |
General |
body clothes n.
|
at örtüsü |
|
262 |
General |
body coat n.
|
frak |
|
263 |
General |
body covering n.
|
vücut örtüsü |
|
264 |
General |
body modification n.
|
vücut modifikasyonu |
|
265 |
General |
body of a map n.
|
haritada çizgiler içinde yer alan bölüm |
|
266 |
General |
body of a chart n.
|
grafikte çizgiler içinde yer alan bölüm |
|
267 |
General |
body piercing n.
|
(takı amaçlı) vücut delme |
|
268 |
General |
body shirt n.
|
(kadın giysisi) zıbın |
|
269 |
General |
body shirt n.
|
vücuda yapışan gömlek |
|
270 |
General |
body shirt n.
|
vücuda yapışan bluz |
|
271 |
General |
body stocking n.
|
(kıyafet) badi |
|
272 |
General |
body substance n.
|
vücut maddesi |
|
273 |
General |
body suit n.
|
bale mayosu |
|
274 |
General |
body suit n.
|
jimnastik mayosu |
|
275 |
General |
body swerve [scotland] n.
|
(nahoş bir durumdan) kaçınma |
|
276 |
General |
body type n.
|
vücut tipi |
|
277 |
General |
body warmer n.
|
yelek |
|
278 |
General |
body wave n.
|
düz veya hafif dalgalı kalıcı saç fönü |
|
279 |
General |
body wrap n.
|
(bakım amaçlı) vücut sargılama |
|
280 |
General |
body wrap n.
|
vücut sargılama malzemeleri |
|
281 |
General |
body-build n.
|
insan vücudu yapısı |
|
282 |
General |
body-con n.
|
vücuda yapışan kıyafet |
|
283 |
General |
body-mind n.
|
bir bütün olarak insan |
|
284 |
General |
body shaper n.
|
korse |
|
285 |
General |
negative body image n.
|
olumsuz beden algısı |
|
286 |
General |
diurnal motion of a heavenly body n.
|
gök cisminin günlük hareketi |
|
287 |
General |
physical body n.
|
fiziksel vücut |
|
288 |
General |
physical body n.
|
insan vücudu |
|
289 |
General |
body mist n.
|
vücut spreyi |
|
290 |
General |
solid body substance n.
|
vücudun katı bölümleri |
|
291 |
General |
solid body substance n.
|
vücudun sert bölümleri |
|
292 |
General |
bodycam (body camera) n.
|
giysiye takılı kamera |
|
293 |
General |
body forth v.
|
şekil vermek |
|
294 |
General |
give a body to v.
|
şekil vermek |
|
295 |
General |
body forth v.
|
temsil etmek |
|
296 |
General |
claim the body v.
|
cesede sahip çıkmak |
|
297 |
General |
strip the skin from (a body or carcass) v.
|
deri yüzmek |
|
298 |
General |
jar every bone in somebody's body v.
|
iliklerine kadar işlemek |
|
299 |
General |
break every bone in somebody's body v.
|
birinin bütün kemiklerini kırmak |
|
300 |
General |
body-build v.
|
vücut çalışmak |
|
301 |
General |
give ghusl to the dead body v.
|
ölüye gusül abdesti aldırmak |
|
302 |
General |
get rid of body fat v.
|
vücuttaki yağlardan kurtulmak |
|
303 |
General |
find the body/dead body v.
|
cesedi bulmak |
|
304 |
General |
get rid of the body v.
|
cesetten kurtulmak |
|
305 |
General |
burn a dead body v.
|
ölü yakmak |
|
306 |
General |
burn a dead body v.
|
ceset yakmak |
|
307 |
General |
do a preliminary autopsy on the body v.
|
cesedin ön otopsisini yapmak |
|
308 |
General |
do a preliminary autopsy on the body v.
|
cesede ön otopsi yapmak |
|
309 |
General |
find a dead body v.
|
ceset bulmak |
|
310 |
General |
pull a body out of the water v.
|
sudan ceset çıkarmak |
|
311 |
General |
be burned over 30 % of one’s body v.
|
vücudunun %30'u yanmak |
|
312 |
General |
sign the death certificate without seeing the body v.
|
ölüm belgesini cesedi görmeden imzalamak |
|
313 |
General |
find one's dead body v.
|
birinin cesedini bulmak |
|
314 |
General |
one’s dead body (to be) found v.
|
cesedi bulunmak |
|
315 |
General |
see a dead body v.
|
bir ceset görmek |
|
316 |
General |
examine the body for evidence v.
|
delil için ceset üzerinde araştırma yapmak |
|
317 |
General |
examine the body for evidence v.
|
kanıt için bu cesedi incelemek |
|
318 |
General |
see someone in a body bag v.
|
birini ceset torbasında görmek |
|
319 |
General |
find a woman's body v.
|
bir kadın cesedi bulmak |
|
320 |
General |
give someone's body a thorough examination v.
|
birini baştan aşağıya muayene etmek |
|
321 |
General |
remove from/out of the body v.
|
vücuttan atmak |
|
322 |
General |
drive out of the body v.
|
vücuttan atmak |
|
323 |
General |
sweat something out of the body v.
|
(ter yoluyla) vücuttan atmak |
|
324 |
General |
eliminate from the body v.
|
vücuttan atmak |
|
325 |
General |
give someone body waxing v.
|
birine ağda yapmak |
|
326 |
General |
take over someone's body v.
|
bedenini ele geçirmek |
|
327 |
General |
body (forth) v.
|
hayali bir şeye vücut vermek |
|
328 |
General |
body (forth) v.
|
temsil etmek |
|
329 |
General |
body (forth) v.
|
sembolize etmek |
|
330 |
General |
body-search v.
|
vücut araması yapmak |
|
331 |
General |
having a strong body adj.
|
yapılı |
|
332 |
General |
with a tipping body adj.
|
damperli |
|
333 |
General |
free from a corporeal body adj.
|
bedenden ayrılmış |
|
334 |
General |
body-con adj.
|
vücuda yapışan tarzda |
|
335 |
General |
mind-body adj.
|
kişinin bedensel sağlığı ve ruhsal durumu arasındaki karşılıklı ilişkiye ait |
|
336 |
General |
mind-body adj.
|
kişinin bedensel sağlığı ve ruhsal durumu arasındaki karşılıklı ilişkiyi içeren |
|
337 |
General |
mind-body adj.
|
kişinin bedensel sağlığı ve ruhsal durumu arasındaki karşılıklı ilişkiden kaynaklanan |
|
338 |
General |
out-of-body adj.
|
kendini dışarıdan algılamaya ait veya ilgili |
|
339 |
General |
in a body adv.
|
yek vücut |
|
340 |
General |
in a body adv.
|
birlikte birleşmiş |
|
341 |
General |
in a body adv.
|
birlikte |
|
342 |
General |
body and soul adv.
|
bütün varlığıyla |
|
343 |
General |
in a body adv.
|
birleşik |
|
344 |
General |
in a body adv.
|
birleşmiş |
|
345 |
General |
body and soul adv.
|
canla başla |
|
346 |
General |
in a body adv.
|
hep beraber |
|
347 |
General |
in a body adv.
|
tek vücut olarak |
|
348 |
General |
in a body adv.
|
hep birlikte |
|
349 |
General |
august body interj.
|
yüce/sayın kurul |
|
350 |
General |
bw (body weight) abrev.
|
vücut ağırlığı |
|
Phrasals |
|
351 |
Phrasals |
body forth v.
|
zihinsel olarak şekil vermek |
|
352 |
Phrasals |
poke (one) in (some body part) v.
|
(bir yerini) çıkarmak |
|
353 |
Phrasals |
poke (one) in (some body part) v.
|
(birisini bir yerine) bir şey sokmak/bir şey batırmak |
|
Phrases |
|
354 |
Phrases |
growing body of evidence n.
|
giderek artan kanıtlar |
|
355 |
Phrases |
in body and mind adv.
|
bedensel ve ruhsal olarak |
|
356 |
Phrases |
the spirit is willing, but the body is weak expr.
|
yapmak istiyorum ama hep sözde kalıyor |
|
357 |
Phrases |
the spirit is willing, but one's body is weak expr.
|
yapmak istiyorum ama hep sözde kalıyor |
|
358 |
Phrases |
within the body of expr.
|
bünyesinde |
|
359 |
Phrases |
in our body expr.
|
bünyemizde |
|
360 |
Phrases |
a leading body of expr.
|
önde gelen topluluk/kişiler |
|
361 |
Phrases |
a growing body of expr.
|
sayısı artan |
|
362 |
Phrases |
in one body expr.
|
topyekun |
|
Proverb |
|
363 |
Proverb |
diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.
|
ruh hastalıkları bedensel hastalıklardan daha tehlikelidir |
|
364 |
Proverb |
diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.
|
ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha acı vericidir |
|
365 |
Proverb |
diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.
|
ruhsal rahatsızlıklar bedensel rahatsızlıklardan daha zordur |
|
366 |
Proverb |
diseases of the soul are more dangerous than those of the body v.
|
ruhsal acı bedensel acıdan daha zordur/tehlikelidir |
|
367 |
Proverb |
a healthy mind in a healthy body
|
sağlam kafa sağlam vücutta bulunur |
|
368 |
Proverb |
the spirit is willing, but the body is weak
|
istek var ama derman yok |
|
369 |
Proverb |
the spirit is willing, but one's body is weak
|
istek var ama derman yok |
|
Colloquial |
|
370 |
Colloquial |
bo (body odor) n.
|
vücut kokusu |
|
371 |
Colloquial |
body count n.
|
kişi sayısı |
|
372 |
Colloquial |
body count n.
|
bir etkinliğe katılan kişi sayısı |
|
373 |
Colloquial |
body count n.
|
zayiat |
|
374 |
Colloquial |
body english n.
|
beden ingilizcesi |
|
375 |
Colloquial |
body english n.
|
beden lisanı |
|
376 |
Colloquial |
body english n.
|
bir kişinin duyguların ifade eden beden hareketleri |
|
377 |
Colloquial |
body shake n.
|
silah ya da yasadışı maddeleri aramak için yapılan üst araması |
|
378 |
Colloquial |
body shake n.
|
beden çalkalama |
|
379 |
Colloquial |
body shake n.
|
beden sallama |
|
380 |
Colloquial |
body shaming n.
|
bedensel görünüşüyle dalga geçme/eleştirme/aşağılama |
|
381 |
Colloquial |
body shaming n.
|
kişinin bedeninden utanmasına neden olma |
|
382 |
Colloquial |
dad body n.
|
baba vücudu |
|
383 |
Colloquial |
a sound mind in a sound body n.
|
sağlam kafa sağlam vücutta bulunur |
|
384 |
Colloquial |
body shopping n.
|
maaşların düşük olduğu başka bir ülkeden iş gücü satın alma |
|
385 |
Colloquial |
body shame v.
|
bedensel görünüşüyle dalga geçmek/eleştirmek |
|
386 |
Colloquial |
body shame v.
|
kişinin bedeninden utanmasına neden olmak |
|
387 |
Colloquial |
body-surf v.
|
konser gibi bir kalabalıkta havada elden ele dolaşmak |
|
388 |
Colloquial |
body posi adj.
|
beden pozitif |
|
389 |
Colloquial |
body posi adj.
|
bedeni olumlayıcı |
|
390 |
Colloquial |
body positive adj.
|
beden pozitif |
|
391 |
Colloquial |
body positive adj.
|
bedeni olumlayıcı |
|
392 |
Colloquial |
in a body expr.
|
hep birlikte |
|
393 |
Colloquial |
in a body expr.
|
hep beraber |
|
394 |
Colloquial |
being of sound mind and body expr.
|
ruh ve beden sağlığı yerinde |
|
395 |
Colloquial |
omdb (over my dead body) expr.
|
cesedimi çiğnemen lazım |
|
Idioms |
|
396 |
Idioms |
the body beautiful n.
|
ideal beden/vücut güzelliği |
|
397 |
Idioms |
the body beautiful n.
|
dış güzellik |
|
398 |
Idioms |
the body beautiful n.
|
fiziksel güzellik |
|
399 |
Idioms |
the body beautiful n.
|
ideal güzellik |
|
400 |
Idioms |
the body beautiful n.
|
beden/vücut güzelliği |
|
401 |
Idioms |
the body beautiful n.
|
ideal beden/vücut ölçüleri |
|
402 |
Idioms |
just enough to keep body and soul together n.
|
bir lokma bir hırka |
|
403 |
Idioms |
a body blow n.
|
ciddi/kötü bir darbe |
|
404 |
Idioms |
warm body n.
|
herhangi biri |
|
405 |
Idioms |
body english n.
|
hareket halindeki bir şeye müdahale etmek için kullanılan istemsiz/bilinçsiz beden hareketleri |
|
406 |
Idioms |
body English n.
|
vücut dili |
|
407 |
Idioms |
body English n.
|
vücut hareketleri |
|
408 |
Idioms |
beach body n.
|
plaj fiziği |
|
409 |
Idioms |
beach body n.
|
mayo giyildiğinde iyi duran fit vücut |
|
410 |
Idioms |
beach body n.
|
formda vücut |
|
411 |
Idioms |
beach body n.
|
bikini vücudu |
|
412 |
Idioms |
body shaming n.
|
kilolarıyla dalga geçme |
|
413 |
Idioms |
body shaming n.
|
kilolarından utandırma |
|
414 |
Idioms |
body shaming n.
|
fiziksel görünüşüyle dalga geçme |
|
415 |
Idioms |
arrive (some place) in a body v.
|
toplu halde/beraberce gelmek |
|
416 |
Idioms |
arrive (some place) in a body v.
|
grup halinde varmak |
|
417 |
Idioms |
arrive (some place) in a body v.
|
hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek |
|
418 |
Idioms |
move (one's) body v.
|
dans etmek |
|
419 |
Idioms |
move (one's) body v.
|
oynamak |
|
420 |
Idioms |
move (one's) body v.
|
kımıldamak |
|
421 |
Idioms |
move (one's) body v.
|
sallamak |
|
422 |
Idioms |
move (one's) body v.
|
kıvırmak |
|
423 |
Idioms |
reach (some place) in a body v.
|
grup halinde varmak |
|
424 |
Idioms |
reach (some place) in a body v.
|
hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek |
|
425 |
Idioms |
reach (some place) in a body v.
|
topluca varmak |
|
426 |
Idioms |
sell (one's) body v.
|
(para karşılığında seks için) bedenini satmak |
|
427 |
Idioms |
take the body v.
|
hokey gibi oyuncuların birbiriyle temas ettikleri oyunlarda fiziki darbeyle başa çıkmak ya da başa çıkmaya çalışmak |
|
428 |
Idioms |
take the body v.
|
darbeyi savuşturmak |
|
429 |
Idioms |
take the body v.
|
darbeden sıyrılmak |
|
430 |
Idioms |
take the body v.
|
sert oynamak |
|
431 |
Idioms |
take the body v.
|
kıran kırana bir oyun sergilemek |
|
432 |
Idioms |
travel in a body v.
|
grup halinde gitmek |
|
433 |
Idioms |
travel in a body v.
|
hep birlikte varmak/ulaşmak/gelmek |
|
434 |
Idioms |
travel in a body v.
|
topluca gitmek |
|
435 |
Idioms |
not have a shy bone in one's body v.
|
ar damarı çatlamak |
|
436 |
Idioms |
go in a body v.
|
bir bütün halinde gitmek |
|
437 |
Idioms |
keep body and soul together v.
|
biraz güçlükle yaşamını sürdürmek |
|
438 |
Idioms |
leave in a body v.
|
bir bütün halinde ayrılmak |
|
439 |
Idioms |
not to have a bad bone in one's body v.
|
çok iyi niyetli olmak |
|
440 |
Idioms |
keep body and soul together v.
|
hayatta kalmak |
|
441 |
Idioms |
keep body and soul together v.
|
geçinmek |
|
442 |
Idioms |
keep body and soul together v.
|
kıt kanaat geçinmek |
|
443 |
Idioms |
keep body and soul together v.
|
kıtakıt yaşamak |
|
444 |
Idioms |
leave in a body v.
|
toplu halde ayrılmak |
|
445 |
Idioms |
go in a body v.
|
toplu halde gitmek |
|
446 |
Idioms |
keep body and soul together v.
|
zorluklara göğüs germek |
|
447 |
Idioms |
keep body and soul together v.
|
yiyecek parası kazanmak |
|
448 |
Idioms |
put weight on some part of the body v.
|
vücudun bir bölgesine (vücudun) ağırlığını vermek/o bölgenin üzerinde durmak |
|
449 |
Idioms |
body shame v.
|
kilolarıyla dalga geçmek |
|
450 |
Idioms |
body shame v.
|
kilolarından utandırmak |
|
451 |
Idioms |
body shame v.
|
fiziksel görünüşüyle dalga geçmek |
|
452 |
Idioms |
come in a body v.
|
tek vücut halinde bir yere gelmek/hareket etmek |
|
453 |
Idioms |
come in a body v.
|
birlikte hareket etmek |
|
454 |
Idioms |
come in a body v.
|
toplanıp grupça bir yere gelmek |
|
455 |
Idioms |
come in a body v.
|
hep birlikte gelmek |
|
456 |
Idioms |
come in a body v.
|
grup halinde gelmek/hareket etmek |
|
457 |
Idioms |
come in a body v.
|
grupça gelmek/hareket etmek |
|
458 |
Idioms |
not have a (kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinde bir özellikten) eser olmamak |
|
459 |
Idioms |
not have a (kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinde bir özelliğin) zerresi olmamak |
|
460 |
Idioms |
not have a (kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinde) en ufak (bir özellik) olmamak |
|
461 |
Idioms |
not have a (kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinde bir özellik) hiç olmamak |
|
462 |
Idioms |
not have a (kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinin) kumaşında (bir özellik) olmamak |
|
463 |
Idioms |
not have a (some kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinde bir özellikten) eser olmamak |
|
464 |
Idioms |
not have a (some kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinde bir özelliğin) zerresi olmamak |
|
465 |
Idioms |
not have a (some kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinde) en ufak (bir özellik) olmamak |
|
466 |
Idioms |
not have a (some kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinde bir özellik) hiç olmamak |
|
467 |
Idioms |
not have a (some kind of) bone in (one's) body v.
|
(birinin) kumaşında (bir özellik) olmamak |
|
468 |
Idioms |
not have a...bone in your body v.
|
içinde …'dan eser olmamak |
|
469 |
Idioms |
not have a...bone in your body v.
|
içinde …'nın zerresi olmamak |
|
470 |
Idioms |
not have a...bone in your body v.
|
içinde en ufak bir … olmamak |
|
471 |
Idioms |
not have a...bone in your body v.
|
içinde hiç … olmamak |
|
472 |
Idioms |
not have a...bone in your body v.
|
kumaşında … olmamak |
|
473 |
Idioms |
body-posi adj.
|
beden pozitif |
|
474 |
Idioms |
body-posi adj.
|
bedeni olumlayıcı |
|
475 |
Idioms |
body and soul expr.
|
bütün benliğiyle |
|
476 |
Idioms |
in a body expr.
|
bir bütün halinde |
|
477 |
Idioms |
body and soul expr.
|
bütün varlığıyla |
|
478 |
Idioms |
body and soul expr.
|
bütün kalbiyle |
|
479 |
Idioms |
over my dead body expr.
|
cesedimi çiğneyerek |
|
480 |
Idioms |
enough to keep body and soul together expr.
|
kıt kanaat |
|
481 |
Idioms |
in a body expr.
|
tek vücut |
|
482 |
Idioms |
in a body expr.
|
toplu halde |
|
483 |
Idioms |
body and soul expr.
|
tüm benliğiyle |
|
484 |
Idioms |
body and soul expr.
|
tüm varlığıyla |
|
485 |
Idioms |
not have a type of bone in one's body expr.
|
(bir kimseyi tanımlarken herhangi bir olumsuz durum için) hiç eser yok |
|
486 |
Idioms |
in a body expr.
|
yek vücut |
|
487 |
Idioms |
doesn't have a (certain kind of) bone in (one's) body expr.
|
(birinin) damarlarında bir damla bile kötülük/kıskançlık bulunmaz |
|
488 |
Idioms |
my body is ready expr.
|
her şeyimle hazırım |
|
489 |
Idioms |
my body is ready expr.
|
tüm hücrelerimle hazırım |
|
490 |
Idioms |
my body is ready expr.
|
hazır ve nazırım |
|
491 |
Idioms |
my body is ready expr.
|
ben hazırım |
|
492 |
Idioms |
not a bone in your body expr.
|
(birinde) …'dan eser yok |
|
493 |
Idioms |
not a bone in your body expr.
|
(birinde) …'nın zerresi yok |
|
494 |
Idioms |
not a bone in your body expr.
|
(birinde) en ufak bir … yok |
|
495 |
Idioms |
not a bone in your body expr.
|
(birinde) hiç … yok |
|
496 |
Idioms |
not a bone in your body expr.
|
(birinin) kumaşında … yok |
|
Speaking |
|
497 |
Speaking |
when you have a body like that everything fits you perfectly expr.
|
böyle bir vücudun olduğunda her şey üzerine tam oturur |
|
498 |
Speaking |
over my dead body! expr.
|
cesedimi çiğnersin! |
|
499 |
Speaking |
over my dead body expr.
|
cesedimi çiğnemen lazım |
|
500 |
Speaking |
one day my humble body expr.
|
elbet bir gün benim naçiz vücudum |
|