ear - Türkisch Englisch Wörterbuch

ear

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "ear" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 33 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
ear n. kulak
I do not know if that was a point of order, but it was music to my ears.
Bunun bir yöntem sorunu olup olmadığını bilmiyorum ama kulağıma çok hoş geldi.

More Sentences
General
ear n. kulak verme
Lend me your ears!
Bana kulak verin!

More Sentences
ear n. dikkat
I don't think you can gain his ear.
Onun dikkatini çekebileceğini sanmıyorum.

More Sentences
ear n. kulak
The din can cause permanent damage to the ear bones, and brain and lung haemorrhage.
Gürültü kulak kemiklerinde kalıcı hasara, beyin ve akciğer kanamasına neden olabilir.

More Sentences
Anatomy
ear n. kulak
What we must firmly reject, however, is what assails our ears from Europe's left.
Ancak kesin olarak reddetmemiz gereken şey, Avrupa'nın solundan kulaklarımıza saldıran şeydir.

More Sentences
Biology
ear n. kulak
It is my understanding that in the Commission the governments are turning a deaf ear to this proposal.
Anladığım kadarıyla Komisyon'da hükümetler bu öneriye kulak tıkıyor.

More Sentences
Sport
ear n. kulak
A further concern has obviously already reached the ears of the Commission.
Belli ki bir başka endişe de Komisyon'un kulağına çoktan ulaşmış durumda.

More Sentences
General
ear n. duyma yeteneği
ear n. işitme duyusu
ear n. başak
ear n. kulp
ear n. çıkıntı
ear n. dinleyici
ear n. (müzik, şiir vb.) kulak
ear v. başaklanmak
Media
ear n. gazete kapağında üst köşelerdeki küçük kutu ya da alanlar
Advertising
ear n. manşet yanı
Technical
ear n. (okçuluk) yay kulağı
Railway
ear n. katener kulağı/kelepçesi
Biology
ear n. memeli kulağına benzeyen şey
Botanic
ear n. başak
ear n. anter
ear n. başçık
ear v. başak vermek
Agriculture
ear v. sürmek
ear v. işlemek
ear v. ekip biçmek
Sport
ear n. burun
ear n. boğaz
Printery
ear n. harf uzantısı
ear n. dizgi makinesi çıkıntısı
ear n. kulakçık
ear n. linotip matrisinin en üstündeki dik açılı iki çıkıntıdan biri

Bedeutungen, die der Begriff "ear" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
middle ear n. orta kulak
The stirrup is a bone in the middle ear, between the anvil and the inner ear.
Üzengi, orta kulakta, örs ile iç kulak arasında bulunan bir kemiktir.

More Sentences
Phrases
by ear adv. kulaktan
She plays the piano by ear.
Kulaktan piyano çalıyor.

More Sentences
by ear adv. doğaçlama
Let's play that by ear.
Doğaçlama takılalım.

More Sentences
General
outer ear n. dışkulak
middle ear n. ortakulak
little mouse ear n. küçük fare kulağı
grey mouse ear n. gri fare kulağı
glue ear n. zamk kulak
ear microphone n. kulak mikrofonu
elephant ear n. fil kulağı (bir tür bitki)
dog ear n. kitap yaprağı köşesinin kıvrılması
ear of grain n. başak
ear nose and throat specialist n. kulak burun boğaz uzmanı
ear of corn n. mısır başağı
ear of maize n. mısır başağı
ear protection n. kulak muhafazası
the external ear n. kulak kepçesi
lobe (ear) n. meme
ear tag n. kulak mühürü (hayvanlara yapılan)
ear ring n. küpe
ear flap n. kulak kapakçığı
ear plug n. kulak tıkacı
jew's-ear n. ölen ağaçlarda büyüyen mantar
ear-piercing n. kulak deldirme
ear-splitting n. kulak tırmalayıcı ses
ear-piercing n. kulak delme
elephant's-ear n. gölevez
sea-ear n. denizkulağı
inner ear n. içkulak
ear hole n. kulak deliği
ear hole n. küpe deliği
musical ear n. müzik kulağı
ear hook microphone n. kulak askılı mikrofon
ear-muff n. kulak kapatıcı
ear buds n. kulak temizleme çubuğu
a fine ear for music n. müzik kulağı
ear protection n. kulak koruyucu
ear protection n. (koruyucu) kulaklık
cauliflower ear n. darbe/kaza sonrası zarar görmüş kulak
dog ear n. kıvrık sayfa köşesi
ear hat n. kalpak
ear buds n. kulak temizleme pamuğu
ear cuff n. kulak kelepçesi
flapping ear n. kocaman kulak
on-ear headphones n. kulak üstü kulaklık
ear lobe n. kulak kepçesi
paper ear n. kağıt kulak
tin ear n. hissizlik
tin ear n. duygusuzluk
ear piercer n. kulak delen kimse
ear piercer n. kulak delici kimse
(water) to escape the ear canal n. kulağa su kaçması
ear cuff n. kepçe küpesi
ear cuff n. kulağın etrafına takılan bir çeşit küpe
ear of dionysius n. dionysos'un kulağı
ear of dionysius n. bir çeşit kulak trompeti
ear wrap n. kulağa tutturulan bir çeşit küpe
ear wrap n. kulağı deldirmeden takılabilen bir tür küpe
ear-piercer n. kulak delme işi yapan kimse
elephant ear n. fil kulağı
hearing-ear dog n. işitme köpeği
dog's-ear n. kıvrılmış sayfa kenarı
dog's-ear n. köpek kulağı
pig's ear n. kötü iş
pig's ear n. sakarca yapılmış iş
crop-ear n. kulağı kesik kimse
crop-ear n. kulağı kesik hayvan
get the wrong sow by the ear v. yanlış anlamak
play something by ear v. olayların seyrine göre hareket etmek
lend an ear v. kulak vermek
turn a deaf ear to v. kulaklarını tıkamak
turn a deaf ear to v. kulak asmamak
lend an ear v. dinlemek
whisper in somebody's ear v. kulağına söylemek
give ear v. kulak vermek
turn a deaf ear v. kulak ardı etmek
hang up in someone's ear v. telefonu yüzüne kapatmak
give ear to v. dinlemek
learn by ear v. ağızdan kapmak
turn a deaf ear v. aldırmamak
play something by ear v. notasız çalmak
come into ear v. başak tutmak
come into ear v. başaklanmak
grin from ear to ear v. ağzı kulaklarına varmak
lend one's ear v. dinlemek
hang up in someone's ear v. telefonu suratına kapatmak
get the wrong sow by the ear v. yanılmak
grate on the ear v. kulak tırmalamak
keep an ear to the ground v. kulağı tetikte olmak
give ear to v. kulak vermek
keep an ear to the ground v. kulağı kirişte olmak
lend an ear v. kulak asmak
turn a deaf ear to v. işitmezlikten gelmek
come into ear v. başak bağlamak
turn a deaf ear v. kulak asmamak
incline one's ear v. kulak kabartmak
incline one's ear to somebody v. kulak kabartmak
have an ear for something v. iyi kulağı olmak
have a good ear v. iyi kulağı olmak
have a good ear v. kulağı hassas olmak
good to ear v. kulağa iyi gelmek
fall on deaf ear v. yok sayılmak
fall on deaf ear v. duymamazlıktan gelinmek
turn a deaf ear to v. arka plana atmak
be turned a deaf ear v. göz ardı edilmek
be turned a deaf ear v. gözardı edilmek
play by ear v. notasız çalmak
have one's ear-pierced v. kulağını deldirmek
have one's ear-pierced v. kulak deldirmek
dog-ear v. sayfa köşelerini kıvırmak
give someone a thick ear v. birisini tokat atarak cezalandırmak
out on someone's ear v. (öğrenciyi vb)kulağından tutup dışarı atmak
out on someone's ear v. atılmak
whisper in one's ear v. kulağına fısıldamak
get an ear infection v. kulağı enfeksiyon kapmak
put one's ear to the door v. kulağını kapıya dayamak
whisper honeyed words into one's ear v. birinin kulağına tatlı şeyler fısıldamak
whisper sweet nothings into one's ear v. birinin kulağına tatlı şeyler fısıldamak
have a musical ear v. müzik kulağı olmak
have a fine ear for music v. müzik kulağı olmak
appeal to both eye and ear v. hem göze hem kulağa hitap etmek
fall upon ear v. kulağına ulaşmak
get your ear cartilage pierced v. kulak kıkırdağını deldirmek
have your ear cartilage pierced v. kulak kıkırdağını deldirmek
fall on deaf ear v. görmezlikten gelinmek
(water) to escape the ear canal v. kulağa su kaçmak
dog ear v. (sayfanın) köşesini kıvırmak
dog-ear v. aşırı kullanarak eskitmek
easy on the ear adj. kulağa hoş gelen
deaf in one ear adj. tek kulağı sağır
ear-splitting adj. sağır edici
ear-splitting adj. sağır edici ses
on-ear adj. kulak üstü
in-ear adj. kulak içi
ear-shaped adj. kulak şeklinde
ear-shaped adj. kulak biçiminde
ear-shaped adj. kulak gibi
ear-like adj. kulak şeklinde
ear-like adj. kulak biçiminde
ear-like adj. kulak gibi
ear-splitting adj. kulak tırmalayan
ear-bored adj. kulağı delik
ear-like adj. kulak benzeri
ear-like adj. kulak şekilli
ear-like adj. kulak biçimli
ear-like adj. kulağa benzeyen
ear-like adj. kulak gibi
ear-piercing adj. kulak tırmalayıcı
ear-piercing adj. tiz
ear-piercing adj. keskin (ses)
ear-shaped adj. kulağı andıran
ear-shaped adj. kulağa benzeyen
ear-shaped adj. kulak şeklinde
ear-tickling adj. kulağa hoş gelen
ear-tickling adj. hoş tınılı
within ear adv. işitebilecek uzaklıkta
to one ear adv. tek kulaktan
in one ear adv. tek kulaktan
Phrases
by ear adv. kulağına güvenerek
by ear adv. notalarına bakmadan
by ear adv. notasız
by ear adv. bir şarkıyı yalnızca duyup/dinleyip (çalma)
by ear adv. gelişine göre
by ear adv. olayların gidişatına/seyrine göre
by ear adv. duruma göre
by ear adv. içinden geldiği/canının istediği/kafasına estiği gibi
by ear adv. kafasına göre
by ear adv. plan program yapmadan
by ear adv. plansız programsız
by ear adv. belli bir karara/plana dayandırmadan
Proverb
can't make a silk purse out of a sow's ear v. eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz
you cannot make a silk purse out of a sow's ear eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz
you can't make a silk purse out of a sow's ear eşeğin kulağını kesmekle küheylan olmaz
Colloquial
tin ear n. müzik kulağının olmaması
bat ear n. kepçe kulak
a box on the ear n. tokat
ear tunnel n. kulak tüneli (piercing)
ear tunnel n. tünel piercing
ear tunnel n. tünel kulak pirsingi (kulak memesinde büyük bir delik oluşturan silindir şeklinde pirsing)
ear tunnel n. tünel pirsing
ear tunnel n. tünel kulak pirsingi
tin ear n. zayıf müzik kulağı
tin ear n. kıt anlayış
tin ear n. iğneleyici sözleri/ince esprileri ayırt edememe
tin ear n. şakadan anlamama
tin ear n. duyarsızlık
tin ear n. umursamazlık
ear hustler n. gizlice dinleyen kimse
ear hustler n. kulak misafiri
ear hustler n. kulak kabartan kimse
ear hustler n. dedikoducu kimse
ear hustler n. laf taşıyan kimse
ear hustler n. ayaklı gazete
ear hustler n. ağzında bakla ıslanmayan kimse
ear-duster n. dedikoducu kimse
ear-duster n. lafçı
ear-duster n. laf taşıyan kimse
ear-duster n. ayaklı gazete
ear-duster n. ağzında bakla ıslanmayan kimse
go in one ear and out the other v. bir kulağından girip öteki kulağından çıkmak
play it by ear v. duruma göre hareket etmek
play it by ear v. olayların akışına göre hareket etmek
get (one's) ear v. (birinin) dikkatini/ilgisini çekmek
ear-grabbing adj. hoş ve akılda kalıcı (müzik)
keep an ear out for those expr. bunları duymaya hazırlıklı ol
cute as a bug's ear expr. çok hoş
cute as a bug's ear expr. çok şirin
in a pig's ear! expr. deli saçması!
in a pig's ear! expr. saçma!
play it by ear expr. akışına göre hareket et
Idioms
a flea in one's ear n. kulağını bükme
a flea in one's ear n. azarlama
a flea in one's ear n. paylama
a flea in one's ear n. fırça atma
a flea in one's ear n. çıkışma
a box on the ear n. tokat
a box on the ear n. şamar
a box on the ear n. beşkardeş
clip over the ear n. tokat
clip over the ear n. şamar
clip over the ear n. beş kardeş (tokat)
flea in the ear n. ağır azar işitme
smile from ear to ear n. ağzı kulaklarında
grin from ear to ear n. ağzı kulaklarında
sympathetic ear n. dert ortağı
word in someone's ear n. gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı
word in someone's ear n. kulağına fısıldanmış söz
word in someone's ear n. kulağa fısıldanan söz
a tin ear n. müzik kulağı olmayan
an ear for music n. müzik kulağı
a tin ear n. müzikten anlamayan
clip over the ear n. yanağa atılan/yenen tokat
the mind's ear n. kafasının içinde/zihninde tekrar tekrar duyma
the mind's ear n. kulaklarında çınlama
a flea in your ear n. kulağını bükme/çekme
a flea in your ear n. sert şekilde azarlama
a flea in your ear n. fırçalama
a flea in your ear n. paylama
a flea in your ear n. fırça atma
a flea in your ear n. azar/fırça kayma
a flea in your ear n. çıkışma
a flea in your ear n. fena tersleme
a word in (one's) ear n. gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı
a word in (one's) ear n. kulağına fısıldanmış söz
a word in (one's) ear n. kulağa fısıldanan söz
a word in someone's ear [uk] n. gizlice kulağa fısıldanan bilgi/tavsiye/uyarı
a word in someone's ear [uk] n. kulağına fısıldanmış söz
a word in someone's ear [uk] n. kulağa fısıldanan söz
dog-ear n. kıvrık sayfa köşesi
dog-ear n. kıvrılmış sayfa köşesi
flea in the ear n. sinir bozucu şey
flea in the ear n. kulak tırmalayan şey
put a flea in someone's ear v. ihtar etmek
chew someone's ear off v. başını şişirmek
give a box on the ear v. (birisinin) kulağını çekmek
give a flea in (one's) ear v. kulağını bükmek
give a box on the ear v. (birisinin) kulağını bükmek
give a flea in (one's) ear v. azarlamak
give a flea in (one's) ear v. paylamak
give a flea in (one's) ear v. fırça atmak
give a flea in (one's) ear v. çıkışmak
beam from ear to ear v. ağzı kulaklarına varmak
beam from ear to ear v. ağız dolusu gülmek/kahkaha atmak
beam from ear to ear v. sevinçten/mutluluktan havalara uçmak
grin from ear to ear v. ağzı kulaklarına varmak
grin from ear to ear v. ağız dolusu gülmek/kahkaha atmak
grin from ear to ear v. sevinçten/mutluluktan havalara uçmak
smile from ear to ear v. ağzı kulaklarına varmak
smile from ear to ear v. ağız dolusu gülmek/kahkaha atmak
smile from ear to ear v. sevinçten/mutluluktan havalara uçmak
have a wolf by the ear v. aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık durumunda olmak
have a wolf by the ear v. iki ucu boklu değnek durumunda olmak
have a wolf by the ear v. iki seçeneği de tehlikeli olan bir durumda bulunmak
have a wolf by the ear v. kurdu kulaklarından tutmak/yakalamak
have the wolf by the ear v. aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık durumunda olmak
have the wolf by the ear v. iki ucu boklu değnek durumunda olmak
have the wolf by the ear v. iki seçeneği de tehlikeli olan bir durumda bulunmak
have the wolf by the ear v. kurdu kulaklarından tutmak/yakalamak
have the right sow by the ear v. durumu tam olarak anlamak
have the right sow by the ear v. işin doğrusunu anlamak
have an ear close to the ground v. kulağı delik olmak
have one's ear close to the ground v. kulağı delik olmak
smile from ear to ear v. ağzı kulaklarına vararak gülmek
grin from ear to ear v. ağzı kulaklarına vararak gülmek
smile from ear to ear v. ağzı kulaklarına varmak
grin from ear to ear v. ağzı kulaklarına varmak
turn something on its ear v. altüst etmek
set something on its ear v. altüst etmek
keep an ear close to the ground v. ayakları yere basmak
go in one ear and out the other v. bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak
give ear to someone v. birisine kulak vermek
make a pig's ear out of v. bozmak
give one's ear to someone v. birisine kulak vermek
send somebody away with a flea in their ear v. birisini kovmak
have a word in somebody's ear v. biriyle özel konuşmak
send somebody away with a flea in their ear v. başından kovmak
have the ear of v. beğenisini kazanmak (birinin)
assault the ear v. bangır bangır bağırmak
have a word in somebody's ear v. birisinin kulağına eğilip (gizli) bir şey söylemek
turn something on its ear v. bir alanda çığır açmak
go in at one ear and out at the other v. bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak
turn something on its ear v. baştan sona değiştirmek
set something on its ear v. bir alanda çığır açmak
bend someone's ear v. bıktırana kadar konuşmak
give an ear to someone v. birisine kulak vermek
have half an ear on something v. bir kulağı başka yerde olmak
set something on its ear v. baştan sona değiştirmek
make a pig's ear of v. berbat etmek
bend someone's ear v. birinin kulağını bükmek
put a bug in someone's ear v. birisinin kafasına bir fikir sokmak
go in at one ear and out at the other v. bir kulağından girip öbüründen çıkmak
make a pig's ear out of v. berbat etmek
put a bug in someone's ear v. birine bir tavsiyede bulunmak
put a bug in someone's ear v. birine ipucu vermek
put a bug in someone's ear v. birine tavsiye vermek
have half an ear on something v. dikkati başka yerde olmak
keep one's ear to the ground v. dikkat kesilmek
have one's ear to the ground v. dikkat kesilmek
turn a deaf ear v. duymamazlıktan gelmek
talk someone's ear off v. çok konuşarak karşısındakini sıkmak
keep an ear to the ground v. dikkat kesilmek
smile from ear to ear v. çok mutlu görünmek
turn a deaf ear v. duymazdan gelmek
play by ear v. doğaçlama hareket etmek/karar vermek
send somebody away with a flea in their ear v. defetmek
keep an ear close to the ground v. durumun farkında olmak
make a pig's ear of v. çorba etmek
play by ear v. duruma göre hareket etmek
play things by ear v. düşünmeden hareket etmek
have an ear to the ground v. dikkat kesilmek
grin from ear to ear v. çok mutlu görünmek
make a pig's ear of v. eline yüzüne bulaştırmak
have one's ear to the ground v. her yerde kulağı olmak
have the ear of v. gözdesi olmak
keep one's ear to the ground v. her yerde kulağı olmak
make a pig's ear out of v. eline yüzüne bulaştırmak
be out on someone's ear v. işten atılmak/kovulmak
have the ear of v. ilgisini çekmek (birinin)
make a pig's ear of v. içine etmek
play something by ear v. işeri oluruna bırakmak
play by ear v. içinden geldiği gibi hareket etmek/karar vermek
out on someone's ear v. işten atılmak
make a pig's ear out of v. içine etmek
play by ear v. kafasına göre hareket etmek/karar vermek
put a flea in someone's ear v. kulağını bükmek
have van gogh’s ear for music v. müzik kulağı olmamak
have an ear to the ground v. kulağı tetikte olmak
throw someone out on one's ear v. kulağından çekip dışarı atmak
keep one's ear to the ground v. kulak kesilmek
lend an ear to v. kulak vermek
put a bug in someone's ear v. kulağına kar suyu kaçırmak
keep an ear to the ground v. kulağını (gözünü ) dört açmak
have one's ear to the ground v. kulağı tetikte olmak
have one's ear to the ground v. kulağı delik olmak
play by ear v. o an canı nasıl istiyorsa/plansız hareket etmek/karar vermek
keep an ear to the ground v. kulağı tetikte olmak
be easy on the ear v. kulağa hoş ve rahatlatıcı gelmek
have one's ear to the ground v. kulağını (gözünü) dört açmak
keep one's ear to the ground v. kulağı tetikte olmak
assault the ear v. kulağını rahatsız etmek
have someone's ear v. kendisine inanılan/sözüne güvenilen/sözü dinlenen bir kişi olmak
have one's ear to the ground v. kulak kesilmek
talk someone's ear off v. kafasını şişirmek
can do something on one's ear v. kolayca/zorlanmadan yapmak
keep an ear close to the ground v. olayların bilincinde olmak
give ear to v. kulağını vermek
cock an ear v. kulak kabartmak
keep one's ear to the ground v. kulağı delik olmak
turn a deaf ear to v. kulak asmamak
turn a deaf ear to v. kulak tıkamak
have an ear to the ground v. kulağını (gözünü) dört açmak
keep one's ear to the ground v. kulağını (gözünü ) dört açmak
talk someone's ear off v. konuşarak baymak
send someone away with a flea in his ear v. kulağını bükmek
cock one's ear v. kulak kabartmak
have an ear to the ground v. kulak kesilmek
cock an ear v. kulak kesilmek
out on someone's ear v. kulağından tutulup işten atılmak
give an ear to v. kulak vermek
play it by ear v. nabza göre şerbet vermek
can do something on their ear v. kolayca/zorlanmadan yapmak
have an ear for something v. müzik kulağı olmak
keep an ear to the ground v. kulak kesilmek
give a clip on the ear v. kulağını çekmek
send somebody away with a flea in their ear v. kapı dışarı etmek
play things by ear v. plansız davranmak
play something by ear v. plansız programsız yaşamak
make a pig's ear out of v. perişan etmek
assault the ear v. sesi çok yüksek olmak
pound one's ear v. uyumak
make a pig's ear out of v. yüzüne gözüne bulaştırmak
get a thick ear [uk] v. şamarı/tokadı yemek
get a thick ear [uk] v. pataklanmak
give somebody a thick ear [uk] v. birini tokat atarak cezalandırmak
have (one's) ear v. (birinin) beğenisini kazanmak
have (one's) ear v. (birinin) gözdesi olmak
have (one's) ear v. (birinin) ilgisini çekmek
have someone's ear v. birinin gözdesi olmak
have someone's ear v. birinin ilgisini kazanmak/çekmek
have someone's ear v. birine ulaşmak ve etkilemek
have the ear of somebody v. birini etkilemek veya yardımı almak için ilgisini kazanmak
have a tin ear v. kulağı zayıf olmak (müzik kulağı)
have a tin ear v. müzik kulağı olmamak
have a tin ear v. anlayışı kıt olmak
have a tin ear v. iğneleyici sözleri/ince esprileri ayırt edememek
have a tin ear v. zayıf bir müzik kulağına sahip olmak
have a tin ear v. bir konuda zayıf olmak
have a tin ear v. bir konuda zayıf/eksik/kötü olmak
have a tin ear v. bir konuyu tam anlamamış olmak
have a tin ear v. şakadan anlamamak
have the wolf by the ear v. çıkmaza girmek
have a wolf by the ear v. çıkmaza girmek
have the right sow by the ear v. durumu gerçekten anlamak
have the right sow by the ear v. işin aslını kavramak
pour honey into (one's) ear v. duymak istediklerini söylemek
toss (one) out on (one's) ear v. kapı dışarı etmek
toss (one) out on (one's) ear v. kapının önüne koymak
toss (one) out on (one's) ear v. kulağından tutup dışarı atmak
toss (one) out on (one's) ear v. başından atmak
cock an ear at somebody/something v. pür dikkat dinlemek
cock an ear at somebody/something v. kulak vermek
cock an ear at somebody/something v. kulak kabartmak
cock an ear at somebody/something v. kulak kesilmek
cock an ear at somebody/something v. dikkat kesilmek
cock an ear at somebody/something v. kulağını dört açmak
talk someone's ear off v. (birinin) kafasını şişirmek
talk someone's ear off v. (birinin) kafasını ütülemek
talk someone's ear off v. çok konuşarak (birini) baymak
bash one's ear v. kafasını şişirmek
bash one's ear v. kafasını ütülemek
bash one's ear [australia] v. kafasını şişirmek
bend an ear v. can kulağıyla dinlemek
bend an ear v. kulağını açmak
bend an ear v. kulak kesilmek
pour honey in (one's) ear v. (birine) duymak istediklerini söylemek
pour honey in (one's) ear v. (birinin) kulağına hoş gelecek şeyleri söylemek
pour honey in (one's) ear v. (birine) hep iyi olan şeyleri söylemek
pour honey in (one's) ear v. (birinin) ağzına bir parmak bal çalmak
have an ear close to the ground v. dikkat kesilmek
have an ear close to the ground v. kulak kesilmek
have an ear close to the ground v. kulağını/gözünü dört açmak
have an ear close to the ground v. kulağı tetikte olmak
have an ear close to the ground v. kulağı delik olmak
have an ear close to the ground v. kulağı kirişte olmak
have one's ear close to the ground v. dikkat kesilmek
have one's ear close to the ground v. kulak kesilmek
have one's ear close to the ground v. kulağını/gözünü dört açmak
have one's ear close to the ground v. kulağı tetikte olmak
have one's ear close to the ground v. kulağı delik olmak
have one's ear close to the ground v. kulağı kirişte olmak
have one's ear to the ground v. haberdar olmak
have one's ear to the ground v. yenilikleri takip etmek
have one's ear to the ground v. yeni bilgileri takip etmek
have one's ear to the ground v. uyanık olmak
have one's ear to the ground v. gözü/kulağı açık olmak
have one's ear to the ground v. radarları/algıları açık olmak
have (or keep) an ear to the ground v. haberdar olmak
have (or keep) an ear to the ground v. her şeyden haberi olmak
have (or keep) an ear to the ground v. yenilikleri takip etmek
have (or keep) an ear to the ground v. yeni bilgileri takip etmek
have (or keep) an ear to the ground v. uyanık olmak
have (or keep) an ear to the ground v. gözü/kulağı açık olmak
have (or keep) an ear to the ground v. radarları/algıları açık olmak
keep your ear (close) to the ground v. haberdar olmak
keep your ear (close) to the ground v. her şeyden haberi olmak
keep your ear (close) to the ground v. yenilikleri takip etmek
keep your ear (close) to the ground v. yeni bilgileri takip etmek
keep your ear (close) to the ground v. uyanık olmak
keep your ear (close) to the ground v. gözü/kulağı açık olmak
keep your ear (close) to the ground v. radarları/algıları açık olmak
have your ear (close) to the ground v. haberdar olmak
have your ear (close) to the ground v. her şeyden haberi olmak
have your ear (close) to the ground v. yenilikleri takip etmek
have your ear (close) to the ground v. yeni bilgileri takip etmek
have your ear (close) to the ground v. uyanık olmak
have your ear (close) to the ground v. gözü/kulağı açık olmak
have your ear (close) to the ground v. radarları/algıları açık olmak
keep an ear (close) to the ground v. haberdar olmak
keep an ear (close) to the ground v. her şeyden haberi olmak
keep an ear (close) to the ground v. yenilikleri takip etmek
keep an ear (close) to the ground v. yeni bilgileri takip etmek
keep an ear (close) to the ground v. uyanık olmak
keep an ear (close) to the ground v. gözü/kulağı açık olmak
keep an ear (close) to the ground v. radarları/algıları açık olmak
have an ear (close) to the ground v. haberdar olmak
have an ear (close) to the ground v. her şeyden haberi olmak
have an ear (close) to the ground v. yenilikleri takip etmek
have an ear (close) to the ground v. yeni bilgileri takip etmek
have an ear (close) to the ground v. uyanık olmak
have an ear (close) to the ground v. gözü/kulağı açık olmak
have an ear (close) to the ground v. radarları/algıları açık olmak
listen (to someone or something) with half an ear v. (birini/bir şeyi) yarım dinlemek
listen (to someone or something) with half an ear v. (birini/bir şeyi) tam dinlememek
listen (to someone or something) with half an ear v. (birine/bir şeye) dikkat vererek dinlememek
listen (to someone or something) with half an ear v. (birini/bir şeyi) yarım kulak dinlemek
listen (to someone or something) with half an ear v. (birini/bir şeyi) kesik kesik dinlemek
listen (to someone or something) with half an ear v. (birini/bir şeyi) yarım yarım dinlemek
listen (to someone or something) with half an ear v. (birini/bir şeyi) ara ara dinlemek
listen with half an ear v. yarım dinlemek
listen with half an ear v. yarısını dinleyip yarısını dinlememek