itham

Bedeutungen von dem Begriff "itham" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 29 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
Common Usage
1	Common Usage	itham	accusation n.
That's a very serious accusation to make. Bu çok ciddi bir itham olur. More Sentences
General
2	General	itham	imputation n.
I ask you to withdraw the imputation that a Member is misleading the House. Bir Üyenin Meclisi yanılttığı ithamını geri çekmenizi rica ediyorum. More Sentences
3	General	itham	indictment n.
In fact, in the UK the figure is 0%, which is a shameful indictment of the UK Government. Aslında Birleşik Krallık'ta bu rakam %0'dır ve bu da Birleşik Krallık Hükümeti için utanç verici bir ithamdır. More Sentences
Trade/Economic
4	Trade/Economic	itham	accusation n.
That's just an accusation. Bu sadece bir itham. More Sentences
Law
5	Law	itham	imputation n.
However, this situation should not lead to debilitating mutual recriminations or imputations. Ancak bu durum, yıpratıcı karşılıklı suçlamalara veya ithamlara yol açmamalıdır. More Sentences
Common Usage
6	Common Usage	itham	accusing n.
General
7	General	itham	impeachment n.
8	General	itham	charging n.
9	General	itham	delation n.
10	General	itham	allegation n.
11	General	itham	inculpation n.
12	General	itham	denunciation n.
13	General	itham	charge n.
14	General	itham	accusal n.
Trade/Economic
15	Trade/Economic	itham	accusal n.
Law
16	Law	itham	accusal n.
17	Law	itham	fault n.
18	Law	itham	delation n.
19	Law	itham	official written accusation n.
20	Law	itham	clamor n.
21	Law	itham	accusation n.
22	Law	itham	bill of indictment n.
23	Law	itham	charging n.
24	Law	itham	incrimination n.
25	Law	itham	clamour n.
26	Law	itham	impeachment n.
27	Law	itham	impeach [obsolete] n.
Archaic
28	Archaic	itham	impression n.
Slang
29	Slang	itham	beef n.

Bedeutungen, die der Begriff "itham" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 130 Ergebniss(e)

	Kategorie	Türkisch	Englisch
Common Usage
1	Common Usage	itham etmek	accuse v.
By allocating subsidies, the EU itself is guilty of distorting actions of which it is now accusing Korea. AB, sübvansiyonları tahsis etmesi nedeniyle şimdi Kore'yi itham ettiği çarpıtma eylemlerinden kendisi suçludur. More Sentences
General
2	General	itham etmek	accuse v.
Mr Barón Crespo accuses me of heaping invective on the socialists. Sayın Barón Crespo beni sosyalistleri suçlamakla itham ediyor. More Sentences
3	General	itham etmek	indict v.
None of those indicted for war crimes had been arrested by the authorities of Republika Srpska. Savaş suçu işlemekle itham edilenlerin hiçbiri Sırp Cumhuriyeti yetkilileri tarafından tutuklanmamıştır. More Sentences
4	General	itham etmek	charge with v.
Most of those arrested during the two demonstrations have since not been charged with any offence. İki gösteri sırasında tutuklananların çoğu o zamandan beri herhangi bir suçla itham edilmemiştir. More Sentences
Phrasals
5	Phrasals	(birini bir şeyle) itham etmek	accuse (one) of (something) v.
Tom hasn't been accused of any crime. Tom herhangi bir suçla itham edilmedi. More Sentences
Trade/Economic
6	Trade/Economic	itham etmek	accuse v.
Are you accusing her? Onu itham ediyor musun? More Sentences
Law
7	Law	itham etmek	indict v.
Tom Jackson was indicted in 2013 on drug smuggling charges. Tom Jackson 2013 yılında uyuşturucu kaçakçılığı suçlamasıyla itham edildi. More Sentences
8	Law	itham etmek	accuse v.
I'm not accusing anyone. Ben kimseyi itham etmiyorum. More Sentences
9	Law	ile itham etmek	charge with v.
The middle aged man was charged with assault. Orta yaşlı adam saldırı ile itham edilmiştir. More Sentences
10	Law	itham edilen	accused adj.
Tom didn't commit the crime they've accused him of. Tom onu itham ettikleri suçu işlemedi. More Sentences
General
11	General	itham etme	excoriating n.
12	General	itham etme	accusation n.
13	General	itham eden	accuser n.
14	General	itham edilemezlik	unimpeachability n.
15	General	kişinin kendi kendini itham etmesi	self-indictment n.
16	General	üstü kapalı/dile getirilmemiş itham	unspoken accusation n.
17	General	üstü kapalı/dile getirilmemiş itham	veiled accusation n.
18	General	itham etme	accusal n.
19	General	itham eden kimse	charger n.
20	General	itham eden kimse	appeacher [obsolete] n.
21	General	itham eden	denouncer n.
22	General	itham eden şey	ill n.
23	General	itham edilebilirlik	imputableness n.
24	General	ağır itham	diatribe n.
25	General	kendini itham etme	self-delation n.
26	General	asılsız itham	surmise [obsolete] n.
27	General	itham etmek	allege v.
28	General	itham etmek	impeach v.
29	General	itham etmek	criminate v.
30	General	itham etmek	delate v.
31	General	ile itham etmek	be accused in v.
32	General	itham etmek	impute v.
33	General	itham etmek	accriminate v.
34	General	itham etmek	task v.
35	General	itham etmek	tax v.
36	General	itham etmek	challenge [obsolete] v.
37	General	itham etmek	note [obsolete] v.
38	General	itham etmek	trounce [scottish] v.
39	General	itham etmek	attach [obsolete] v.
40	General	itham etmek	object [obsolete] v.
41	General	itham etmek	imply v.
42	General	itham etmek	insimulate [obsolete] v.
43	General	itham etmek	dite [obsolete] v.
44	General	itham etmek	inculp v.
45	General	itham etmek	peach [obsolete] v.
46	General	(mahkeme öncesi) itham etmek	precondemn v.
47	General	(bir kimse veya şeyi) itham etmek	stamp v.
48	General	itham edilmiş	excoriated adj.
49	General	itham edici	denunciatory adj.
50	General	hakkında herhangi bir suçlama veya itham bulunmayan	sackless adj.
51	General	itham edici	imputative adj.
52	General	itham edici	accusatory adj.
53	General	itham eden	accusatory adj.
54	General	itham edici	accusatorial adj.
55	General	itham edilmeyen	unaccused adj.
56	General	itham eden	denunciative adj.
57	General	itham ederek	accusatorially adv.
58	General	itham edilebilir bir şekilde	imputably adv.
Phrasals
59	Phrasals	itham etmek	lay on v.
60	Phrasals	açıkça/alenen olmakla suçlamak/itham etmek	denounce (one) as (something) v.
61	Phrasals	açıkça/alenen olmakla suçlamak/itham etmek	denounce someone as something v.
62	Phrasals	olmakla itham etmek	condemn (someone or something) as (something) v.
63	Phrasals	olmakla itham etmek	condemn someone as something v.
64	Phrasals	(birini ya da bir şeyi bir şeyle) itham etmek	condemn (someone or something) as (something) v.
65	Phrasals	(birini ya da bir şeyi bir şeyle) itham etmek	condemn (someone or something) for (something) v.
66	Phrasals	birini bir şeyle itham etmek	condemn someone as something v.
67	Phrasals	birini bir şeyle itham etmek	condemn someone for something v.
68	Phrasals	birini bir şey olmakla itham etmek	denounce someone as something v.
69	Phrasals	birini bir şeyle itham etmek	charge someone with something v.
70	Phrasals	olmakla itham etmek	condemn as v.
71	Phrasals	ile itham etmek	condemn for v.
72	Phrasals	(birini bir şeyle) itham etmek	denounce (one) for (something) v.
73	Phrasals	olmakla suçlamak/itham etmek	denounce as v.
74	Phrasals	ile itham etmek	denounce for v.
Colloquial
75	Colloquial	itham ederek eleştirmek	bash v.
Idioms
76	Idioms	itham edilmek	lie on the head of v.
Law
77	Law	itham eden	accusant n.
78	Law	itham etme	accusement [obsolete] n.
79	Law	mukabil itham	recrimination n.
80	Law	boşanma davasında davacının da aynı oranda suçlu olduğunu ifade eden karşı itham	recrimination n.
81	Law	yeniden itham etme	reindictment n.
82	Law	asılsız itham	false charge n.
83	Law	itham edilen suç	alleged offence n.
84	Law	itham davası işlemleri	impeachment proceedings n.
85	Law	itham eden	accuser n.
86	Law	itham etme	charging n.
87	Law	itham eden	delator n.
88	Law	karşılıklı itham	recrimination n.
89	Law	karşı itham	counteraccusation n.
90	Law	karşıt itham	counteraccusation n.
91	Law	karşıt itham	countercharge n.
92	Law	karşılıklı itham	reciprocal accusation n.
93	Law	kendi kendini itham etmeme ayrıcalığı (susma hakkı)	privilege against self-incrimination n.
94	Law	kendi kendini itham etmeme ayrıcalığı (susma hakkı)	freedom from self-incrimination n.
95	Law	kötü niyetli itham	malicious accusation n.
96	Law	memurun itham edilmesi	impeachment n.
97	Law	mukabil itham	counteraccusation n.
98	Law	mukabil itham	countercharge n.
99	Law	verdiği ifadeyi baz olarak tanığı itham etme	impeachment of witness n.
100	Law	yalan şahitlik suçlamasıyla itham	impeach n.
101	Law	(mahkeme kararı uygulanmadan önce) alenen asi olarak itham etme	denunciation [scotland] n.
102	Law	itham eden kimse	impeacher n.
103	Law	aldatma ile itham edilen müşterek davalı	corespondent n.
104	Law	aldatma ile itham edilen müşterek davalı	co-respondent n.
105	Law	yeniden itham etmek	reindict v.
106	Law	bir suçla itham etmek	impeach v.
107	Law	itham etmek	emplead v.
108	Law	itham etmek	incriminate v.
109	Law	itham etmek	allege v.
110	Law	itham etmek	rectare v.
111	Law	itham etmek	fault v.
112	Law	itham etmek	retare v.
113	Law	itham etmek	delate v.
114	Law	itham etmek	impute v.
115	Law	itham etmek	attaint v.
116	Law	itham etmek	impeach v.
117	Law	itham etmek	inculpate v.
118	Law	itham etmek	adjudge v.
119	Law	memuru itham etmek	impeach v.
120	Law	itham etmek	endict v.
121	Law	itham edici	accusatorial adj.
122	Law	itham edilmeyen	uncharged adj.
123	Law	itham ederek	accusatorially adv.
Politics
124	Politics	ikinci dünya savaşı'nın sonlarından itibaren fransa'nın almanya tarafından işgali esnasında (1941-44) işgalciyle işbirliği yapmakla itham edilen aydın ve siyasetçilerin kamusal hayattan tasfiyesi	epuration n.
125	Politics	komünistlikle itham etmek	redbait v.
126	Politics	itham etmek	charge v.
Archaic
127	Archaic	kanun maddesine dayanarak itham etmek	article v.
128	Archaic	itham etmek	endict v.
129	Archaic	itham etmek	implead v.
130	Archaic	itham edilebilir	imputable adj.