Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | kalmak | stay v. | ||
Unfortunately, this is the way they will stay until the West intervenes. Ne yazık ki, Batı müdahale edene kadar bu şekilde kalacaklar. More Sentences |
||||
Common Usage | kalmak | abide v. | ||
Men go and come, but earth abides. Erkekler gider ve gelir, ama toprak kalır. More Sentences |
||||
General | ||||
General | kalmak | put up v. | ||
Put up your dukes. Düklerini kaldır. More Sentences |
||||
General | kalmak | come to v. | ||
The Member States fall embarrassingly short of the standard when it comes to international aid. Üye Devletler uluslararası yardım konusunda utanç verici bir şekilde standartların gerisinde kalmaktadır. More Sentences |
||||
General | kalmak | stand v. | ||
If the candidate countries move in the direction of the EU, then the EU cannot afford to stand still. Aday ülkeler AB yönünde ilerlerse, AB'nin hareketsiz kalma lüksü yoktur. More Sentences |
||||
General | kalmak | room v. | ||
I roomed with Tom while I was in college. Üniversitedeyken Tom'la birlikte kaldım. More Sentences |
||||
General | kalmak | cease v. | ||
One day in the future, you shall cease to compete with one another to exist, and neither will you continue to need money. Gelecekte bir gün, var olmak için birbirinizle rekabet etmek zorunda kalmayacaksınız ve paraya da ihtiyacınız olmayacak. More Sentences |
||||
General | kalmak | be left v. | ||
I wonder what's left in the fridge. Buzdolabında ne kaldığını merak ediyorum. More Sentences |
||||
General | kalmak | be left over v. | ||
I drank the milk that was left over from breakfast. Kahvaltıdan kalan sütü içtim. More Sentences |
||||
General | kalmak | keep v. | ||
If you love it so much, you can keep it. Eğer çok seviyorsan, sende kalabilir. More Sentences |
||||
General | kalmak | lie v. | ||
That lies upon their conscience. Bu onların vicdanına kalmış bir şey. More Sentences |
||||
General | kalmak | keep to v. | ||
We trust that you will keep to this in the intergovernmental negotiations that lie ahead. Önümüzdeki hükûmetler arası müzakerelerde de buna sadık kalacağınıza inanıyoruz. More Sentences |
||||
General | kalmak | be v. | ||
So I am the in-between bit. Bu yüzden ben arada kalmış biriyim. More Sentences |
||||
General | kalmak | inherited from v. | ||
Tom bought an engagement ring for Mary with money he inherited from his grandfather. Tom, büyükbabasından kalan parayla Mary'ye bir nişan yüzüğü aldı. More Sentences |
||||
General | kalmak | dwell v. | ||
I try not to dwell on the past. Geçmişe takılıp kalmamaya çalışıyorum. More Sentences |
||||
General | kalmak | wait v. | ||
I really do not see why their distribution has to wait until the afternoon. Bunların dağıtımının neden öğleden sonraya kaldığını gerçekten anlamıyorum. More Sentences |
||||
General | kalmak | stop v. | ||
For if we stop talking to each other, it is only the weapons that will be left to speak. Çünkü eğer birbirimizle konuşmayı bırakırsak, konuşacak sadece silahlar kalacaktır. More Sentences |
||||
General | kalmak | leave v. | ||
That would leave about five remaining amendments which I would advise the House to vote down. Bu durumda geriye, Meclis'in reddetmesini tavsiye edeceğim yaklaşık beş değişiklik kalıyor. More Sentences |
||||
General | kalmak | exist v. | ||
The Union's foreign and defence policy exists more in speeches than in actions, and I regret this. Birliğin dış ve savunma politikası eylemlerden ziyade söylemlerde kalmaktadır ve bundan üzüntü duyuyorum. More Sentences |
||||
General | kalmak | survive v. | ||
Tom survived three days in the mountains. Tom dağlarda üç gün kaldı. More Sentences |
||||
General | kalmak | fail v. | ||
The situation has not only failed to improve but has actually worsened from all points of view. Durum sadece iyileşmekle kalmamış, aslında her açıdan daha da kötüleşmiştir. More Sentences |
||||
General | kalmak | stay v. | ||
The moratorium therefore must stay in place. Bu nedenle moratoryum yürürlükte kalmalıdır. More Sentences |
||||
General | kalmak | lie v. | ||
That lies upon their conscience. Bu onların vicdanına kalmış. More Sentences |
||||
General | kalmak | linger v. | ||
Lingering in refugee camps, their fate attracts no international attention. Mülteci kamplarında kalan bu insanların kaderi uluslararası alanda ilgi görmüyor. More Sentences |
||||
General | kalmak | hang v. | ||
I'll hang onto it for now. Şimdilik bende kalsın. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | kalmak | remain v. | ||
It should therefore remain under national parliamentary scrutiny. Bu nedenle ulusal parlamento denetimi altında kalmalıdır. More Sentences |
||||
Technical | kalmak | stay v. | ||
Unfortunately I cannot stay here much longer. Ne yazık ki burada daha fazla kalamayacağım. More Sentences |
||||
General | ||||
General | kalmak | sleep v. | ||
General | kalmak | left v. | ||
General | kalmak | spend time v. | ||
General | kalmak | hover over v. | ||
General | kalmak | persist v. | ||
General | kalmak | sojourn v. | ||
General | kalmak | flunk v. | ||
General | kalmak | bed v. | ||
General | kalmak | tarry v. | ||
General | kalmak | fall to v. | ||
General | kalmak | rest v. | ||
General | kalmak | devolve v. | ||
General | kalmak | continue v. | ||
General | kalmak | descend from v. | ||
General | kalmak | refuge v. | ||
General | kalmak | bide v. | ||
General | kalmak | leng v. | ||
General | kalmak | haunt v. | ||
Phrasals | ||||
Phrasals | kalmak | linger on v. | ||
Phrasals | kalmak | last out v. | ||
Phrasals | kalmak | hang on v. | ||
Education | ||||
Education | kalmak | dop v. | ||
Slang | ||||
Slang | kalmak | dig v. |
Türkisch | Englisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | mahsur kalmak | be stuck in v. | ||
Have you ever been stuck in an elevator? Hiç asansörde mahsur kaldınız mı? More Sentences |
||||
Common Usage | geriye kalmak | remain v. | ||
Few trees remain after the fire. Yangından geriye çok az ağaç kaldı. More Sentences |
||||
Common Usage | mahsur kalmak | be stuck v. | ||
I was stuck there for hours. Saatlerce orada mahsur kaldım. More Sentences |
||||
Common Usage | kalmak (bir pozisyonda/derecede vb) | remain v. | ||
Illegal immigrants were allowed to remain in the USA under certain conditions. Yasadışı göçmenlerin belirli koşullar altında ABD'de kalmalarına izin verildi. More Sentences |
||||
Common Usage | geç kalmak | be late v. | ||
I was late for school this morning. Bu sabah okula geç kaldım. More Sentences |
||||
Common Usage | maruz kalmak | be exposed to v. | ||
He was exposed to danger. O, tehlikeye maruz kaldı. More Sentences |
||||
Common Usage | bir arada kalmak | stick together v. | ||
We should stick together. Bir arada kalmalıyız. More Sentences |
||||
General | ||||
General | cevapsız kalmak | remain unanswered n. | ||
This is the first question, which remains unanswered. Bu, cevapsız kalan ilk sorudur. More Sentences |
||||
General | evde kalmak | stay home v. | ||
It also doesn't hurt that the kids stay home. Ayrıca çocukların evde kalması da sorun değil. More Sentences |
||||
General | geride kalmak | get behind v. | ||
Tom is getting behind in his work. Tom işinde geride kalıyor. More Sentences |
||||
General | mahsur kalmak | be stranded v. | ||
The British Army was stranded at Dunkirk. İngiliz Ordusu Dunkirk'te mahsur kalmıştı. More Sentences |
||||
General | hayran kalmak | admire v. | ||
Prettier than ever, and admired by all who see her. Her zamankinden daha güzel ve onu gören herkes hayran kalıyor. More Sentences |
||||
General | kalmak (otel vb'nde) | put up at v. | ||
He proposed that they put up at that inn. O handa kalmalarını önerdi. More Sentences |
||||
General | hayran kalmak | be fascinated v. | ||
I was fascinated by her performance. Onun perfomansına hayran kaldım. More Sentences |
||||
General | geride kalmak | fall behind v. | ||
However, we are still falling behind competitively. Ancak yine de rekabet açısından geride kalıyoruz. More Sentences |
||||
General | hayretler içinde kalmak | be astounded v. | ||
I was astounded. Hayretler içinde kaldım. More Sentences |
||||
General | öksüz kalmak | be orphaned v. | ||
Tom was orphaned at the age of thirteen. Tom on üç yaşında öksüz kaldı. More Sentences |
||||
General | geri kalmak (saat) | lose v. | ||
This clock loses three minutes a day. Bu saat günde üç dakika geri kalıyor. More Sentences |
||||
General | hamile kalmak | become pregnant v. | ||
I would also like to suggest that if men could become pregnant, abortion would not be a problem anywhere in the world. Ayrıca, erkekler hamile kalabilseydi, kürtajın dünyanın hiçbir yerinde sorun olmayacağını da belirtmek isterim. More Sentences |
||||
General | gereğinden fazla kalmak | overstay v. | ||
Tom has overstayed his welcome. Tom gereğinden fazla kaldı. More Sentences |
||||
General | yoksun kalmak | lack v. | ||
When we talk about environmental protection, what we say sometimes lacks credibility. Çevrenin korunması hakkında konuştuğumuzda, söylediklerimiz bazen inandırıcılıktan yoksun kalabiliyor. More Sentences |
||||
General | sadık kalmak | be faithful v. | ||
Tom has always been faithful to Mary. Tom, Mary'ye hep sadık kaldı. More Sentences |
||||
General | sadık kalmak | remain faithful to v. | ||
He remained faithful to the last. O sonuna kadar sadık kaldı. More Sentences |
||||
General | memnun kalmak | be satisfied v. | ||
She was satisfied with the result. Sonuçtan memnun kaldı. More Sentences |
||||
General | içeride kalmak | stay in v. | ||
Let's stay in tonight. Bu gece içeride kalalım. More Sentences |
||||
General | maruz kalmak | be exposed to v. | ||
The foxes that have been exposed to radiation in Chernobyl for twenty-nine years no longer fear humans and are willing to eat from their hands. Çernobil'de yirmi dokuz yıl boyunca radyasyona maruz kalan tilkiler artık insanlardan korkmuyor ve onların elinden yemek yemeye istekli. More Sentences |
||||
General | zorunda kalmak | have to v. | ||
Every year since then we have had to use the flexibility instrument. O zamandan beri her yıl esneklik aracını kullanmak zorunda kaldık. More Sentences |
||||
General | hayran kalmak | be amazed v. | ||
I was amazed at the boy's intelligence. Çocuğun zekasına hayran kaldım. More Sentences |
||||
General | sınavda kalmak | fail v. | ||
How did you know I failed my French test? Fransızca sınavından kaldığımı nereden biliyorsun? More Sentences |
||||
General | dışında kalmak | stay out of v. | ||
That is an issue the Executive Board should stay out of. Bu, Yürütme Kurulu'nun dışında kalması gereken bir konudur. More Sentences |
||||
General | uyanık kalmak | keep awake v. | ||
I'm trying to keep awake. Uyanık kalmaya çalışıyorum. More Sentences |
||||
General | evde kalmak | stay in v. | ||
Emily is staying in Melanie's house. Emily, Melanie'nin evinde kalıyor. More Sentences |
||||
General | sınavda kalmak | flunk v. | ||
If you flunk this exam, you'll have to repeat the course. Eğer bu sınavdan kalırsan, kursu tekrarlamak zorunda kalacaksın. More Sentences |
||||
General | nefes nefese kalmak | pant v. | ||
I was panting. Nefes nefese kalmıştım. More Sentences |
||||
General | bağlı kalmak | hold to v. | ||
As I said at the outset, you should hold to your course for 2004. Başta da söylediğim gibi, 2004 yılındaki rotanıza bağlı kalmalısınız. More Sentences |
||||
General | kalmak (bir yerde) | sit v. | ||
This is genocide and Europe is sitting back, watching this genocide take place. Bu bir soykırımdır ve Avrupa bu soykırımın gerçekleşmesine seyirci kalmaktadır. More Sentences |
||||
General | arkada kalmak | stay behind v. | ||
I stayed behind to help Tom. Ben Tom'a yardım etmek için arkada kaldım. More Sentences |
||||
General | geri kalmak | fall behind v. | ||
He fell behind in his work. İşinden geri kaldı. More Sentences |
||||
General | geri kalmak | be slow v. | ||
As my watch was slow, I missed the special express. Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım. More Sentences |
||||
General | seyirci kalmak | stand by v. | ||
No longer will we stand by and watch payment arrears being built up. Artık ödeme borçlarının birikmesine seyirci kalmayacağız. More Sentences |
||||
General | miras kalmak | inherit from v. | ||
Dan didn't want to be taxed on the land he inherited from his mother. Dan, annesinden miras kalan arazi için vergilendirilmek istemedi. More Sentences |
||||
General | nefes nefese kalmak | gasp v. | ||
Diana gasped. Diana nefes nefese kaldı. More Sentences |
||||
General | kayıtsız kalmak | be indifferent to v. | ||
According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs. Yapılan bir ankete göre, günümüzde her beş kişiden üçü dış ilişkilere kayıtsız kalıyor. More Sentences |
||||
General | bağlı kalmak | adhere to v. | ||
In the Netherlands, which is adhering to it, everything that is valuable is being cut back to nothing. Buna bağlı kalan Hollanda'da değerli olan her şey sıfıra indiriliyor. More Sentences |
||||
General | hayatta kalmak | live v. | ||
Without water, people couldn't live. Su olmasa insanlar hayatta kalamaz. More Sentences |
||||
General | gerisinde kalmak | fall behind v. | ||
I fall behind him in this respect. Bu konuda onun gerisinde kalıyorum. More Sentences |
||||
General | üzerinde mutabık kalmak | agree on v. | ||
It is, I believe, important that we agree on a Community-wide approach. Topluluk çapında bir yaklaşım üzerinde mutabık kalmamızın önemli olduğuna inanıyorum. More Sentences |
||||
General | geri kalmak | lag behind v. | ||
This report offers numerous opportunities to develop regions lagging behind. Bu rapor, geri kalmış bölgeleri geliştirmek için sayısız fırsat sunmaktadır. More Sentences |
||||
General | hatta kalmak | hold the line v. | ||
For all other requests, please hold the line. Diğer istekler için, lütfen hatta kal. More Sentences |
||||
General | bir müddet kalmak | stop over v. | ||
Can I stop over in Chicago? Chicago'da bir müddet kalabilir miyim? More Sentences |
||||
General | aç kalmak | go hungry v. | ||
I'd rather go hungry than eat this. Bunu yemektense aç kalmayı tercih ederim. More Sentences |
||||
General | geç kalmak | be delayed v. | ||
The train was delayed because of an accident. Bir kazadan dolayı tren geç kalmıştı. More Sentences |
||||
General | ayakta kalmak | remain standing v. | ||
After the earthquake, hardly any houses remained standing. Depremden sonra neredeyse hiçbir ev ayakta kalmadı. More Sentences |
||||
General | gece kalmak | stay overnight v. | ||
Tom invited me to stay overnight. Tom beni gece kalmaya davet etti. More Sentences |
||||
General | aynı kalmak | remain the same v. | ||
So in this regard they have remained the same. Dolayısıyla bu bakımdan aynı kaldılar. More Sentences |
||||
General | gebe kalmak | conceive v. | ||
Sami's daughter conceived before marriage. Sami'nin kızı evlenmeden önce gebe kaldı. More Sentences |
||||
General | yoksun kalmak | be deprived of v. | ||
Tom's brain was deprived of oxygen for too long. Tom'un beyni uzun süre oksijenden yoksun kaldı. More Sentences |
||||
General | dışında kalmak | keep out v. | ||
I suggest you keep out of this. Bu işin dışında kalmanı öneririm. More Sentences |
||||
General | zorunda kalmak | be obliged to v. | ||
To our regret, we were obliged to call off the game, which we had been looking forward to. Üzülerek, dört gözle beklediğimiz oyunu iptal etmek zorunda kaldık. More Sentences |
||||
General | maruz kalmak | experience v. | ||
Several other human rights defenders are also experiencing legislative and judicial harassment. Diğer bazı insan hakları savunucuları da yasal ve adli tacize maruz kalmaktadır. More Sentences |
||||
General | sadık kalmak | stick v. | ||
But it will not be a tragedy if we fail to stick precisely to 2004 as the accession date. Ancak katılım tarihi olarak 2004'e tam olarak sadık kalamazsak bu bir trajedi olmayacaktır. More Sentences |
||||
General | olduğu gibi kalmak | remain v. | ||
All bank holidays that are already subject to a driving ban can simply remain intact. Halihazırda araç kullanma yasağına tabi olan tüm resmi tatiller olduğu gibi kalabilir. More Sentences |
||||
General | sağ kalmak | survive v. | ||
I'm the only one who survived the accident. Ben kazadan sağ kalan tek kişiyim. More Sentences |
||||
General | berabere kalmak | tie v. | ||
Tom and Mary tied for third place. Tom ve Mary üçüncülük için berabere kaldılar. More Sentences |
||||
General | mesaiye kalmak | work overtime v. | ||
I worked overtime. Fazla mesaiye kaldım. More Sentences |
||||
General | sınıfta kalmak | fail the class v. | ||
Even though Tom studied very hard, he failed the class. Tom çok çalışmasına rağmen sınıfta kaldı. More Sentences |
||||
General | hamile kalmak | conceive v. | ||
Sami's daughter conceived before marriage. Sami'nin kızı evlenmeden önce hamile kalmıştı. More Sentences |
||||
General | sadık kalmak | stick to v. | ||
The Commission can only encourage them to stick to those commitments. Komisyon sadece onları bu taahhütlere sadık kalmaya teşvik edebilir. More Sentences |
||||
General | sessiz kalmak | keep silent v. | ||
Tom kept silent about his crime for years. Tom işlediği suç hakkında yıllarca sessiz kaldı. More Sentences |
||||
General | ayakta kalmak | stand v. | ||
In competition, we should stand or fall by whether we get this on the move. Rekabette, bunu harekete geçirip geçiremediğimize göre ayakta kalmalı ya da düşmeliyiz. More Sentences |
||||
General | beraber kalmak (biriyle) | stick with v. | ||
I'm sticking with her. Onunla beraber kalıyorum. More Sentences |
||||
General | yürürlükte kalmak | remain in force v. | ||
The special restrictions on access to these regions are to remain in force until then. Bu bölgelere erişim üzerindeki özel kısıtlamalar o zamana kadar yürürlükte kalacaktır. More Sentences |
||||
General | dışarıda kalmak | stay out v. | ||
Tom often stays out all night. Tom sık sık bütün gece dışarıda kalır. More Sentences |
||||
General | (kararı vermek) (birine) kalmak | rest with v. | ||
The final decision rests with the students themselves. Son karar öğrencilere kalmış. More Sentences |
||||
General | bağlı kalmak | adhere v. | ||
We have to adhere strictly to the Helsinki conclusions, which state that this is not a condition. Bunun bir koşul olmadığını belirten Helsinki kararlarına sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız. More Sentences |
||||
General | sınıfta kalmak | fail v. | ||
This semester I failed two students for plagiarism. Bu dönem intihal yüzünden iki öğrencim sınıfta kaldı. More Sentences |
||||
General | ayakta kalmak | survive v. | ||
How would armaments consortiums survive if there were no public money? Kamu parası olmasaydı silahlanma konsorsiyumları nasıl ayakta kalırdı? More Sentences |
||||
General | hayretler içinde kalmak | be thunderstruck v. | ||
Tom was thunderstruck. Tom hayretler içinde kalmıştı. More Sentences |
||||
General | mecbur kalmak | be forced to v. | ||
I was forced to lie. Ben yalan söylemeye mecbur kaldım. More Sentences |
||||
General | akşamdan kalmak | have a hangover v. | ||
I asked Tom if he had a hangover. Tom'a akşamdan kalma olup olmadığını sordum. More Sentences |
||||
General | sadık kalmak | adhere to v. | ||
The timetable for enlargement must be adhered to. Genişleme takvimine sadık kalınmalıdır. More Sentences |
||||
General | sadık kalmak | be true to v. | ||
The translation is true to the original. Tercüme aslına sadık kalınarak yapılmıştır. More Sentences |
||||
General | mutabık kalmak | agree v. | ||
Another conclusion on which we more or less agree is the dual role of the audiovisual media. Üzerinde aşağı yukarı mutabık kaldığımız bir başka sonuç da görsel-işitsel medyanın ikili rolüdür. More Sentences |
||||
General | sular altında kalmak | submerge v. | ||
Due to global warming, cities could be completely submerged. Küresel ısınma yüzünden şehirler tamamen sular altında kalabilir. More Sentences |
||||
General | yetersiz kalmak | fall behind v. | ||
American students are falling behind in math. Amerikalı öğrenciler matematikte yetersiz kalıyor. More Sentences |
||||
General | hasret kalmak | long v. | ||
She was longing to hear from him. Ondan haber almaya hasret kalmıştı. More Sentences |
||||
General | saplanıp kalmak | get stuck in v. | ||
Tom got stuck in a snow drift. Tom bir kar yığınında saplanıp kaldı. More Sentences |
||||
General | sıkışıp kalmak | get stuck in v. | ||
Have you ever gotten stuck in an elevator? Hiç asansörde sıkışıp kaldın mı? More Sentences |
||||
General | hamile kalmak | get pregnant v. | ||
As a reward for good behavior, she got pregnant. İyi halden dolayı ödül gibi, hamile kaldı. More Sentences |
||||
General | hayatta kalmak | survive v. | ||
Mr Mugabe is a figure who has survived the loss of two elections , the moral victor being the opposition. Bay Mugabe, ahlaki galibi muhalefet olan iki seçim kaybından sonra hayatta kalmayı başarmış bir şahsiyettir. More Sentences |
||||
General | kapıda kalmak | lock out v. | ||
I'm locked out. Kapıda kaldım. More Sentences |
||||
General | beklemede kalmak | stand by v. | ||
Stand by. Beklemede kalın. More Sentences |
||||
General | kararsız kalmak | be undecided (between different opinions) v. | ||
Thirteen percent were undecided. Yüzde on üçü kararsız kaldı. More Sentences |
||||
General | kararsız kalmak | waver v. | ||
He wavered between going home and remaining at work in the office. Eve gitmekle ofiste çalışmaya devam etmek arasında kararsız kaldı. More Sentences |
||||
General | yetersiz kalmak | fall short v. | ||
The current disappearance of the international overnight trains proves that we are falling short in this area. Şu anda uluslararası gece trenlerinin ortadan kalkması, bu alanda yetersiz kaldığımızı kanıtlıyor. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | kalmak (sessiz/hareketsiz) | remain v. | ||
Common Usage | merakta kalmak | worry v. | ||
Common Usage | baki kalmak | abide v. | ||
Common Usage | gündemde kalmak | remain relevant v. | ||
Common Usage | gündemde kalmak | remain popular v. | ||
Common Usage | artmak (kalmak) | remain v. | ||
General | ||||
General | bekar odasında kalmak | bed sit n. | ||
General | pansiyonda kalmak | doss n. | ||
General | çalılıkta hayatta kalmak için gerekli beceriler | bushmanship n. | ||
General | otelde kalmak yerine web sitesi üzerinden anlaşarak başkalarının evinde kalma | couchsurfing n. | ||
General | evrimsel mücadelede sağ kalmak üzere var olan gelecekteki insan | superman n. | ||
General | duyarsız kalmak | deaf to v. | ||
General | evde kalmak | remain a spinster v. | ||
General | (miras) kalmak | be inherited from v. | ||
General | gözü kalmak | covet v. | ||
General | baki kalmak | remain over v. | ||
General | takdirine kalmak | be left to somebody to decide v. | ||
General | gözü kalmak | envy v. | ||
General | sakin kalmak | keep cool v. | ||
General | maruz kalmak | impose upon v. | ||
General | apışıp kalmak | straddle v. | ||
General | muallakta kalmak | remain in suspense v. | ||
General | sonraya kalmak | hinder v. | ||
General | apışıp kalmak | be baffled v. | ||
General | ayık kalmak | alert v. | ||
General | boş kalmak | lie fallow v. | ||
General | berabere kalmak | draw v. | ||
General | evinde kalmak (pansiyoner/kiracı) | lodge with v. | ||
General | gündemde kalmak | remain on the agenda v. | ||
General | güdük kalmak | be incomplete v. | ||
General | iki ateş arasında kalmak | live on the razor's edge v. | ||
General | karanlığa kalmak | arrive after dark v. | ||
General | kalmak niyetiyle yerleşmek | dig in v. | ||
General | maruz kalmak (katlanılması zor bir şeye) | undergo v. | ||
General | sakin kalmak | chill out v. | ||
General | geri kalmak | drop behind v. | ||
General | arada kalmak | be mixed up in an affair v. | ||
General | kullanım dışı kalmak | malfunction v. | ||
General | gözü kalmak | hanker after v. | ||
General | yatıya kalmak | lodge v. | ||
General | mutabık kalmak | strike a bargain v. | ||
General | soluk soluğa kalmak | blow v. | ||
General | sönük kalmak | pale v. | ||
General | boş kalmak | loaf about v. | ||
General | zor durumda kalmak | hard up v. | ||
General | şaşırıp kalmak | be astonished v. | ||
General | bir yerde saplanıp kalmak | get bogged down in v. | ||
General | evde kalmak | stop in v. | ||
General | asılı kalmak | be suspended v. | ||
General | sürüncemede kalmak | drag on v. | ||
General | ikilemde kalmak | seesaw v. | ||
General | takılıp kalmak | stick v. | ||
General | bir şeyden aşağı kalmak | be subordinate to v. | ||
General | bir yerde kalmak (su vb) | stand v. | ||
General | sıkışıp kalmak (bir yerde) | stick with in v. | ||
General | düdük gibi kalmak | be left alone v. | ||
General | sürüncemede kalmak | fall behind with v. | ||
General | kalmak (misafir olarak) | stay v. | ||
General | hatırı kalmak | take offence v. | ||
General | fazla kalmak | overstay v. | ||
General | kalmak (bir kişiden/bir zamandan) | come down to v. | ||
General | sürüncemede kalmak | drag v. | ||
General | devre dışı kalmak | be disabled v. | ||
General | bir konuya takılıp kalmak | be dwelled on v. | ||
General | asansörde kalmak | be stuck in an elevator v. | ||
General | atıl kalmak | be idle v. | ||
General | hasret kalmak | pant v. | ||
General | saplanıp kalmak | founder v. | ||
General | hasret kalmak | miss v. | ||
General | gölgesinde kalmak | be overshadowed v. | ||
General | az zaman kalmak | be a short period of time v. | ||
General | aynen kalmak | remain v. | ||
General | kabul etmek zorunda kalmak | concede v. | ||
General | atıl kalmak | be inactive v. | ||
General | ağzı açık kalmak | gape v. | ||
General | yatakta kalmak zorunda olmak (hastalık vb nedeniyle) | be laid up with v. | ||
General | formda kalmak | keep in form v. | ||
General | altında kalmak | swallow v. | ||
General | borçlu kalmak | remain due v. | ||
General | ortada kalmak | be in a fix v. | ||
General | başarısızlıktan dolayı okulu bırakmak zorunda kalmak | flunk out v. | ||
General | üzerine kalmak | be held responsible for v. | ||
General | kayıtsız kalmak | stand idle by v. | ||
General | geri kalmak | hang fire v. | ||
General | donup kalmak | petrify v. | ||
General | ettiği yanına kar kalmak | get away with it v. | ||
General | evde kalmak (evlenmemiş) | not to be able to get married v. | ||
General | darda kalmak | feel the pinch v. | ||
General | aciz kalmak | incapable of doing something v. | ||
General | ayık kalmak | remain sober v. | ||
General | serbest kalmak | break free v. | ||
General | mahsur kalmak | be confined v. | ||
General | geçici olarak kalmak | stay temporarily v. | ||
General | sınavda kalmak | fail in an exam v. | ||
General | enkazda kalmak | stay under the debris v. | ||
General | donup kalmak | be petrified with astonishment v. | ||
General | iki arada bir derede kalmak | seesaw between two opinions v. | ||
General | bodur kalmak | dwarf v. | ||
General | az kalmak | be outnumbered v. | ||
General | hasret kalmak | feel the absence of v. | ||
General | açık kalmak | be left open v. | ||
General | başıboş kalmak | be left unconfined v. | ||
General | miras kalmak | descend v. | ||
General | geride kalmak | drag v. | ||
General | birinden uzak kalmak | stand clear of v. | ||
General | mecburiyetinde kalmak | have to v. | ||
General | kayıtsız kalmak | stand idly by v. | ||
General | boşlukta kalmak | be suspended v. | ||
General | gecenin karanlığında kalmak | benight v. | ||
General | ağzı açık kalmak | gape with astonishment v. | ||
General | sözüne sadık kalmak | remain true to one's word v. | ||
General | geri kalmak | draw back v. | ||
General | mahrum kalmak | lack v. | ||
General | suda kalmak | soak v. | ||
General | gerisinde kalmak | fall astern v. | ||
General | afişte kalmak | have a long run v. | ||
General | açıkta kalmak | be homeless v. | ||
General | çakılıp kalmak | stick v. | ||
General | maruz kalmak | be exposed v. | ||
General | ayazda kalmak | be exposed to frost v. | ||
General | hareketsiz kalmak | jam v. | ||
General | çaresiz kalmak | find no way out v. | ||
General | yarıda kalmak | be left half finished v. | ||
General | antant kalmak | come to an agreement v. | ||
General | mecburiyetinde kalmak | be obliged to v. | ||
General | miras kalmak | pass to v. | ||
General | seyirci kalmak | look on v. | ||
General | ayazda kalmak | exposed to frost v. | ||
General | baki kalmak | survive v. | ||
General | yapılan iş yanına kar kalmak | get away with v. | ||
General | evde kalmak | not to be able to get married v. | ||
General | ahı gitmek vahı kalmak | be clapped out v. | ||
General | altında kalmak | be unable to retort v. | ||
General | mahsur kalmak | be besieged v. | ||
General | sınavdan kalmak | fail an examination v. | ||
General | pansiyonda kalmak | lodge v. | ||
General | boş kalmak | loaf around v. | ||
General | mesaiye kalmak | be on overtime v. | ||
General | kalmak (bir yerde) | sojourn in v. | ||
General | seçimine kalmak | be up to v. | ||
General | asılı kalmak | be hanging v. | ||
General | yatıya kalmak | stay overnight v. | ||
General | şiddete maruz kalmak | be subjected to violence v. | ||
General | evde kalmak zorunda olmak (hastalık vb nedeniyle) | be laid up with v. | ||
General | yerinde kalmak | stay in place v. | ||
General | askıda kalmak | pend v. | ||
General | finale kalmak | go on to the finals v. | ||
General | cascavlak kalmak | be left out in the cold v. | ||
General | ettiğiyle kalmak | be left only with the shame of an intended misdeed v. | ||
General | gebe kalmak | become pregnant v. | ||
General | sadık kalmak (vaade/karara) | abide v. | ||
General | bir yerde çakılı kalmak | stick around v. | ||
General | sadık kalmak | abide by v. | ||
General | eskiden kalmak | date v. | ||
General | sadık kalmak | cleave v. | ||
General | yetersiz kalmak | remain incapable v. | ||
General | aç açık kalmak | be left homeless v. | ||
General | havada asılı kalmak | hang in the air v. | ||
General | tepkisiz kalmak | remain unresponsive v. | ||
General | gönlü kalmak | hanker after v. | ||
General | taze kalmak | remain fresh v. | ||
General | açıkta kalmak | be out in the cold v. | ||
General | akim kalmak | fail v. | ||
General | mutabık kalmak | come to terms v. | ||
General | minnet altında kalmak | be under obligation v. | ||
General | geri kalmak (saat) | lose time v. | ||
General | uzak kalmak | keep away v. | ||
General | misafir fazla kalmak | outstay one's welcome v. | ||
General | mahrum kalmak (bir fırsattan vb) | miss out v. | ||
General | duyarsız kalmak | remain insensitive v. | ||
General | dımdızlak kalmak | be left destitute v. | ||
General | sadık kalmak | cling to v. | ||
General | hamile kalmak | fall pregnant v. | ||
General | sel altında kalmak | be flooded v. | ||
General | gölgesinde kalmak | be in someone's shadow v. | ||
General | hayran kalmak | be filled with admiration v. | ||
General | kalmak (gitmesi gerekirken) | linger v. | ||
General | tadı damağında kalmak | the flavour (taste) of it still lingers v. | ||
General | kıl payı kalmak | come within an inch of v. | ||
General | havada kalmak | ride v. | ||
General | miras kalmak | bequested to v. | ||
General | tarafsız kalmak | sit on the fence v. | ||
General | enkaz altında kalmak | stay under the debris v. | ||
General | yürürlükte kalmak | stand v. | ||
General | takılıp kalmak | lodge v. | ||
General | dalıp kendi hayalleriyle başbaşa kalmak | moon v. | ||
General | iki ateş arasında kalmak | be on the razor's edge v. | ||
General | başarısız kalmak | come to nothing v. | ||
General | iki ateş arasında kalmak | be caught between two fires v. | ||
General | sürüncemede kalmak | be delayed v. | ||
General | aşağı kalmak | fall short of v. | ||
General | geçmişte kalmak | linger v. | ||
General | az zaman kalmak | have a short time v. | ||
General | fazla kalmak | outstay v. | ||
General | sürüncemede kalmak | lengthen out v. | ||
General | yangın yüzünden sokakta kalmak | be burned out v. | ||
General | zorunda kalmak | be obliged to do v. | ||
General | elde kalmak | be left over v. | ||
General | merakta kalmak | worry v. | ||
General | kenarda kalmak | be forgotten about v. | ||
General | birlikte kalmak | keep together v. | ||
General | çaresiz kalmak | be at the end of one's rope v. | ||
General | başarısız kalmak | naught v. | ||
General | hatırı kalmak | feel hurt v. | ||
General | bir konuya fransız kalmak | all greek to v. | ||
General | aynı kalmak | remain same v. | ||
General | sadık kalmak | hold v. | ||
General | nöbete kalmak | be on call v. | ||
General | geçici olarak kalmak | sojourn v. | ||
General | hayran kalmak | be impressed v. | ||
General | azınlıkta kalmak | be in the minority v. | ||
General | kapanın elinde kalmak | sell like hot cakes v. | ||
General | hayretler içinde kalmak | be lost in amazement v. | ||
General | geri kalmak | stay behind v. | ||
General | ikinci planda kalmak | be of secondary importance v. | ||
General | yalnızca kendi yetenekleriyle idare etmek zorunda kalmak | be thrown back on one's own resources v. | ||
General | yadigar kalmak | survive v. | ||
General | saplanıp kalmak | stick v. | ||
General | arkasında kalmak | fall behind v. | ||
General | aç açık kalmak | lose everything v. | ||
General | maruz kalmak | incur v. | ||
General | maruz kalmak | be liable to v. | ||
General | geri kalmak | hang back v. | ||
General | kapanın elinde kalmak | be in great demand v. | ||
General | mutabık kalmak | make a bargain v. | ||
General | seyirci kalmak | be a mere spectator v. | ||
General | sağ kalmak | remain alive v. | ||
General | sönük kalmak | pale beside v. | ||
General | mutabık kalmak | get together on v. | ||
General | gerisinde kalmak (bir işin) | get behind in v. | ||
General | mutabık kalmak | come to terms with v. | ||
General | kursağında kalmak | stick in one's gizzard v. | ||
General | sınavdan kalmak | flunk v. | ||
General | mahsur kalmak | be shut up v. | ||
General | kalmak (bir yerde) | tarry v. | ||
General | nefes nefese kalmak | get out of breath v. | ||
General | güçsüz kalmak | flag v. | ||
General | ramak kalmak | be almost v. | ||
General | karşı karşıya kalmak | come up against v. | ||
General | ile dost kalmak | keep in with v. | ||
General | tadı damağında kalmak | (of food or drink) extremely palatable v. | ||
General | geriye kalmak | survive v. | ||
General | geri kalmak | lag v. | ||
General | apışıp kalmak | be nonplused v. | ||
General | kiracı olarak kalmak | lodge v. | ||
General | şaşırıp kalmak | be taken aback v. | ||
General | ortalıkta kalmak | be left all by oneself v. | ||
General | apışıp kalmak | be nonplussed v. | ||
General | çağın gerisinde kalmak | be behind the times v. | ||
General | çok kısa bir süre kalmak | put in an appearance v. | ||
General | gözü yollarda kalmak | have been waiting for a long time v. | ||
General | aklında kalmak | remain in one's mind v. | ||
General | kayıtsız kalmak | be indifferent v. | ||
General | bağlı kalmak | held to v. | ||
General | gıdasız kalmak | be undernourished v. | ||
General | zor durumda kalmak | be stuck in a difficult situation v. | ||
General | geri kalmak | hang behind v. | ||
General | ağzı bir karış açık kalmak | bowl over v. | ||
General | yalnız başına kalmak | be on one's own v. | ||
General | mahlul kalmak | revert by escheat v. | ||
General | finale kalmak | make it to the finals v. | ||
General | dul kalmak | be widowed v. | ||
General | evin içinde kalmak | stay in v. | ||
General | aç kalmak | be poor v. | ||
General | cascavlak kalmak | be left helpless v. | ||
General | hayran kalmak | enthuse v. | ||
General | az kalmak | run short of v. | ||
General | finale kalmak | get to the finals v. | ||
General | gölgesinde kalmak | be in the shadow of another person v. | ||
General | iki arada bir derede kalmak | straddle v. | ||
General | kayıtsız kalmak | be unconcerned with v. | ||
General | sadık kalmak | stick by v. | ||
General | arka planda kalmak | keep in the background v. | ||
General | akim kalmak | come to nothing v. | ||
General | içeride kalmak | keep in v. | ||
General | güdük kalmak | be stunted v. | ||
General | saldırılara maruz kalmak | be under attack v. | ||
General | cezasız kalmak | impunity v. | ||
General | maruz kalmak (kimyasal maddeye vb) | exposing v. | ||
General | mahrum kalmak | be destitute of v. | ||
General | saplanıp kalmak (çamur kum vb'ne) | stick with in v. | ||
General | aç açık kalmak | be hungry and homeless v. | ||
General | sadık kalmak | hold to v. | ||
General | maruz kalmak (kimyasal maddeye vb) | expose to v. | ||
General | sabit kalmak | steady v. | ||
General | bağlı kalmak | keep to v. | ||
General | ayak altında kalmak | be where everybody passes by v. | ||
General | mahsur kalmak | be marooned on v. | ||
General | boğazında kalmak | stick in one's throat v. | ||
General | uykusuz kalmak | be unable to sleep v. | ||
General | altta kalmak | be defeated v. | ||
General | maruz kalmak | fall into v. | ||
General | apışıp kalmak | be gravelled v. | ||
General | şiddete maruz kalmak | be exposed to violence v. | ||
General | üstüne kalmak | be saddled with v. | ||
General | şaşırıp kalmak | be thunderstruck v. | ||
General | yolun sağında kalmak | keep to the right v. | ||
General | kardan mahsur kalmak | be snowed in v. | ||
General | mahsur kalmak | be marooned v. | ||
General | geri kalmak (saat) | be slow v. | ||
General | tehlikeye maruz kalmak | hazard v. | ||
General | bir süre kalmak | sojourn v. | ||
General | adı kalmak | remembered after one is dead v. | ||
General | büzülüp kalmak | shrink into one's shoes v. | ||
General | aç susuz kalmak | lead a poor life v. | ||
General | fransız kalmak | be a stranger to something v. | ||
General | adı kalmak | be remembered after one is dead v. | ||
General | ayakta kalmak (mali açıdan) | be afloat v. | ||
General | soluk soluğa kalmak | gasp v. | ||
General | çok uzun kalmak | overstay v. | ||
General | sadık kalmak | stand by v. | ||
General | maruz kalmak | be subject of v. | ||
General | hatırda kalmak | be remembered v. | ||
General | sınavda kalmak | fail an exam v. | ||
General | arkadaşlarına sadık kalmak | remain true to friends v. | ||
General | susuz kalmak | be without water v. | ||
General | aralık kalmak | be left half open v. | ||
General | ikmale kalmak | have to repeat an examination v. | ||
General | belirli bir durumda kalmak | go v. | ||
General | geç saate kadar kalmak | stay late v. | ||
General | bir şey için kalmak | stick around for v. | ||
General | karşı karşıya kalmak | encounter v. | ||
General | muallakta kalmak | waver v. | ||
General | geride kalmak | drop behind v. | ||
General | dersten kalmak | fail the course v. | ||
General | gölgede kalmak | keep in the background v. | ||
General | hasret kalmak | sigh for v. | ||
General | hayatta kalmak | keep alive v. | ||
General | seyirci kalmak | not to be involved in v. | ||
General | darda kalmak | be short of money v. | ||
General | hatta kalmak | get a line on v. | ||
General | akılda kalmak | remembered easily v. | ||
General | sadık kalmak | cling v. | ||
General | aralık kalmak | be left ajar v. | ||
General | yaya kalmak | be stranded v. | ||
General | çok memnun kalmak | overjoy v. | ||
General | yangın yüzünden sokakta kalmak | be burnt out v. | ||
General | bağlı kalmak | abide by v. | ||
General | misafir fazla kalmak | overstay one's welcome v. | ||
General | yarım kalmak | be left half finished v. | ||
General | hatta kalmak | hold the phone line open v. | ||
General | elinde kalmak | remain unsold v. | ||
General | açıkta kalmak | be jobless v. | ||
General | ter içinde kalmak | sweat buckets v. | ||
General | kan ter içinde kalmak | sweat blood v. | ||
General | kalmak (otel vb) | put up at v. | ||
General | fazla uzun kalmak | sit out v. | ||
General | etki altında kalmak | be under the influence v. | ||
General | hatta kalmak (telefon) | hold the line v. | ||
General | hatta kalmak (telefon) | stay on hold v. | ||
General | maruz kalmak | catch v. | ||
General | yarıda kalmak | mire down v. | ||
General | yarım kalmak | mire down v. | ||
General | ter içinde kalmak (at) | lather v. | ||
General | başına kalmak | get stuck with v. | ||
General | geri kalmak | keep behind v. | ||
General | hatta kalmak | hold on v. | ||
General | zarara maruz kalmak | sustain a loss v. | ||
General | hamile kalmak | become impregnated v. | ||
General | darda kalmak | be badly off v. | ||
General | gözü kalmak | begrudge somebody something v. | ||
General | kapıda kalmak | get locked out v. | ||
General | işsiz (olmak/kalmak) | be locked out v. | ||
General | anahtarını unutup kapıda kalmak | get locked out v. | ||
General | kapıda kalmak | lock oneself out v. | ||
General | anahtarını unutup kapıda kalmak | lock oneself out v. | ||
General | anahtarını unutup kapıda kalmak | lock out v. | ||
General | mecbur kalmak | be constrained v. | ||
General | mahsur kalmak | be stuck (in) v. | ||
General | karanlıkta kalmak | be left in the dark v. | ||
General | ile berabere kalmak (finallerde vb) | draw with v. | ||
General | maruz kalmak | be predisposed v. | ||
General | seyirci kalmak | be an onlooker to v. | ||
General | işkenceye maruz kalmak | be subjected to torture v. | ||
General | işkenceye maruz kalmak | be exposed to torture v. | ||
General | işkenceye maruz kalmak | be exposed to torment v. | ||
General | beş parasız kalmak | be totally broke v. | ||
General | akılda kalmak | stick in the mind v. | ||
General | bekçi kalmak | guard v. | ||
General | geri kalmak | remain behind v. | ||
General | elinde kalmak | be at the mercy of (somebody) v. | ||
General | elde kalmak | be under the control of (somebody) v. | ||
General | elinde kalmak | (for something) remain unsold v. | ||
General | elinde kalmak | be under the control of (somebody) v. | ||
General | elde kalmak | (for something) remain unsold v. | ||
General | geri kalmak | (for a time piece) be slow v. | ||
General | hasret kalmak | miss (somebody/something) a lot v. | ||
General | hasret kalmak | miss (somebody/something) greatly v. | ||
General | elde kalmak | be at the mercy of (somebody) v. | ||
General | meydanda kalmak | be left jobless v. | ||
General | laf ağzında kalmak | be unable finish what one was saying v. | ||
General | meydanda kalmak | be left homeless v. | ||
General | laf ağzında kalmak | not be able get a word in edgewise v. | ||
General | meydanda kalmak | be in a bad way v. | ||
General | az kalmak | run short of (something) v. | ||
General | elde kalmak | remain unsold v. | ||
General | okula geç kalmak | be late for school v. | ||
General | zirvede kalmak | remain at the top of the list v. | ||
General | devre dışı kalmak | no longer to be a part of v. | ||
General | devre dışı kalmak | no longer to be in use v. | ||
General | devre dışı kalmak | be excluded v. | ||
General | dumana maruz kalmak | expose to smoke v. | ||
General | finale kalmak | advance to final v. | ||
General | kararsız kalmak | vacillate v. | ||
General | kararsız kalmak | be irresolute (between different opinions) v. |