suç - Türkisch Englisch Wörterbuch

suç

Bedeutungen von dem Begriff "suç" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 52 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
suç offense n.
He was unaware of the enormity of the offense.
Suçun iğrençliğinden habersizdi.

More Sentences
suç crime n.
It is up to us to roundly condemn the crime.
Bize düşen bu suçu şiddetle kınamaktır.

More Sentences
General
suç felony n.
What you're doing right now is a felony.
Şu anda yaptığın şey bir suç.

More Sentences
suç offence n.
We run the risk of delegating issues relating to the same offences which will then be punished in different ways.
Daha sonra farklı şekillerde cezalandırılacak olan aynı suçlarla ilgili konuları delege etme riskiyle karşı karşıyayız.

More Sentences
suç guilt n.
This is not about an admission of guilt.
Bu, suçun kabulü ile ilgili değildir.

More Sentences
suç fault n.
Well, yes, we will, but that is not our fault.
Evet, yapacağız ama bu bizim suçumuz değil.

More Sentences
suç rap n.
In the meantime, it is nature that is taking the rap, as always.
Bu arada, her zaman olduğu gibi suçu üstlenen doğa oluyor.

More Sentences
suç blame n.
Now is not the time to apportion blame or point fingers.
Şimdi suçu paylaştırmanın ya da parmakla göstermenin zamanı değil.

More Sentences
suç crime n.
Poverty and sluggish social reform have led to an increase in crime and the growth of the shadow economy.
Yoksulluk ve sosyal reformlardaki yavaşlama suç oranlarının artmasına ve kayıt dışı ekonominin büyümesine yol açmıştır.

More Sentences
suç charge n.
Malpractice necessitates bringing charges against the authority or authorities concerned.
Görevi kötüye kullanma, ilgili makam ya da makamlara karşı suç duyurusunda bulunulmasını gerektirir.

More Sentences
Trade/Economic
suç delinquency n.
Its importance is demonstrated by the constantly increasing incidence of such delinquency.
Bunun önemi, bu tür suçların sürekli olarak artması ile ortaya çıkmaktadır.

More Sentences
Law
suç offence n.
We also, of course, need the toughest sanctions when offences are committed.
Elbette suç işlendiğinde en sert yaptırımlara da ihtiyacımız var.

More Sentences
suç offense n.
All human offenses are the result of a lack of love.
Tüm insanlık suçları sevgiden yoksunluğun bir sonucudur.

More Sentences
suç guilt n.
So without any guilt whatsoever it is impossible to apply such sanctions.
Yani herhangi bir suç olmadan bu tür yaptırımların uygulanması mümkün değildir.

More Sentences
suç crime n.
As a Liberal Democrat, I regard terrorist acts as a unique category of crime which negates democracy.
Bir Liberal Demokrat olarak terör eylemlerini demokrasiyi olumsuzlayan benzersiz bir suç kategorisi olarak görüyorum.

More Sentences
suç delinquency n.
His repeated delinquencies brought him to court.
Tekrarlanan suçları onu mahkemeye getirdi.

More Sentences
suç criminal act n.
Those who committed these criminal acts on 11 September were not airport or airline employees.
11 Eylül'de bu suç eylemlerini gerçekleştirenler havaalanı veya havayolu çalışanları değildi.

More Sentences
Politics
suç offense n.
He was unaware of the enormity of the offense.
İşlediği suçun büyüklüğünün farkında değildi.

More Sentences
suç offence n.
The European arrest warrant applies to a wider range of offences than previous extradition agreements.
Avrupa tutuklama emri, önceki suçluların iadesi anlaşmalarına kıyasla daha geniş bir suç yelpazesi için geçerlidir.

More Sentences
General
suç debt n.
suç delict n.
suç caper n.
suç criminality n.
suç error n.
suç transgression n.
suç infraction n.
suç wrong n.
suç sin n.
suç delictum n.
suç misdeed n.
suç culpability n.
suç irregularity n.
suç job n.
suç wrongdoing n.
suç demerit [obsolete] n.
suç dirdum [scotland] n.
suç durdum [scotland] n.
suç gult n.
suç onus n.
suç peccancy n.
suç plight [dialect] n.
suç off (offence) abrev.
Law
suç misdemeanor n.
suç malefaction n.
suç criminalness n.
suç criminalism n.
suç misdemeanour n.
suç criminal offense n.
suç criminality n.
suç delict n.
Archaic
suç piacle n.
Slang
suç beef n.

Bedeutungen, die der Begriff "suç" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
Common Usage
suç ortağı accomplice n.
At the end of the day, failing to prevent murderers from committing their crimes makes us their accomplice.
Günün sonunda, katillerin suç işlemesini engelleyememek bizi onların suç ortağı yapar.

More Sentences
işlemek (suç vb) commit v.
The only crime they have committed is to endorse a referendum on democracy.
İşledikleri tek suç demokrasi referandumuna destek vermektir.

More Sentences
General
suç önleme crime prevention n.
That is why I told you that the discussion is still going on in the Crime Prevention Network.
Bu nedenle size Suç Önleme Ağı'nda tartışmaların halen devam ettiğini söyledim.

More Sentences
suç ortaklığı complicity n.
No one can accuse me of complicity and I shall continue to defend human rights in this House.
Kimse beni suç ortaklığıyla suçlayamaz ve bu Mecliste insan haklarını savunmaya devam edeceğim.

More Sentences
suç ortakları accomplices n.
He and his accomplices know what I am talking about.
O ve suç ortakları neden bahsettiğimi biliyor.

More Sentences
suç örgütü crime syndicate n.
This sweet little old lady turned out to be the head of a crime syndicate.
Bu tatlı küçük yaşlı kadının bir suç örgütünün başı olduğu ortaya çıktı.

More Sentences
suç faaliyeti criminal activity n.
They are interested in personal power and the fruits of criminal activity.
Kişisel güç ve suç faaliyetlerinin meyveleriyle ilgileniyorlar.

More Sentences
suç mahalli crime scene n.
Layla was at the crime scene.
Layla suç mahallindeydi.

More Sentences
küçük suç petty crime n.
We shouldn't be imprisoning people for such petty crimes.
Böyle küçük suçlar için insanları hapse atmamalıyız.

More Sentences
iğrenç suç heinous crime n.
This exhibition set out to glamorise convicted felons who have committed heinous crimes.
Bu sergi, iğrenç suçlar işlemiş olan hüküm giymiş suçluları cazip hale getirmek için yola çıkmıştır.

More Sentences
suç mağduru crime victim n.
The proposal’s second aim is to facilitate access to compensation for crime victims in cross-border situations.
Teklifin ikinci amacı, sınır ötesi durumlarda suç mağdurlarının tazminata erişimini kolaylaştırmaktır.

More Sentences
suç ortağı co-conspirator n.
Sami had co-conspirators.
Sami'nin suç ortakları vardı.

More Sentences
suç laboratuvarı crime lab n.
Detective Dan Anderson waited anxiously for the crime lab results.
Dedektif Dan Anderson suç laboratuarı sonuçlarını merakla bekledi.

More Sentences
suç istatistikleri crime statistics n.
The fact that crime statistics are being gathered is naturally welcome.
Suç istatistiklerinin toplanıyor olması doğal olarak memnuniyetle karşılanmaktadır.

More Sentences
suç işleme offending n.
UNAMA, the United Nations Assistance Mission to Afghanistan, must stop funding these offending warlords immediately.
Birleşmiş Milletler Afganistan Yardım Misyonu UNAMA, suç işleyen bu savaş ağalarını finanse etmeyi derhal durdurmalıdır.

More Sentences
suç dehası criminal mastermind n.
Tom is a criminal mastermind.
Tom bir suç dehasıdır.

More Sentences
azılı suç çetesi desperado n.
The old Western tales often featured a fearless desperado.
Vahşi Batı'ya dair eski hikayelerde genellikle azılı ve korkusuz bir suç çetesi yer almaktadır.

More Sentences
suç ortağı accessory n.
The majority that rejects stopping it becomes an accessory.
Durdurulmasını reddeden çoğunluk suç ortağı olur.

More Sentences
suç işlemek commit an offence v.
Sami committed an offence.
Sami bir suç işledi.

More Sentences
suç işlemek commit v.
He was falsely accused of committing arson.
Haksız yere kundakçılık suçu işlemekle suçlandı.

More Sentences
yüklemek (suç) lay v.
Don't lay your fault at my door.
Hatanı bana yükleme.

More Sentences
suç işlemek perpetrate v.
Throughout the world countries continue to perpetrate this State crime.
Dünya genelinde ülkeler bu devlet suçunu işlemeye devam etmektedir.

More Sentences
suç işlemek break the law v.
He knows how to break the law without being caught.
O, yakalanmadan nasıl suç işleyeceğini biliyor.

More Sentences
suç kapsamına almak criminalize v.
The government decided to criminalize the possession of certain drugs.
Hükümet, bazı ilaçların bulundurulmasını suç kapsamına almaya karar verdi.

More Sentences
suç oluşturan criminal adj.
It also requires Member States to create yet more criminal offences to regulate the commercial market.
Ayrıca Üye Devletlerin ticari piyasayı düzenlemek için daha fazla cezai suç oluşturmasını gerektirmektedir.

More Sentences
işlenmiş (suç) perpetrated adj.
The indictment is against the continuous violations of democracy and human rights perpetrated by the Iraqi regime.
İddianame, Irak rejimi tarafından işlenen sürekli demokrasi ve insan hakları ihlallerine karşı hazırlanmıştır.

More Sentences
Phrasals
(bir suç) yanına kâr kalmak get away v.
You got away with it.
Yanına kâr kaldı.

More Sentences
Law
suç gelirleri proceeds of crime n.
The specific aim of these measures is to combat the laundering of money and to seize the proceeds of crime.
Bu tedbirlerin özel amacı kara paranın aklanmasıyla mücadele etmek ve suç gelirlerine el koymaktır.

More Sentences
Common Usage
suç ortağı confederate n.
suç ortağı abettor n.
suç işleyen perpetrator n.
suç işlemek commit an offense v.
işlemek (suç vb) perpetrate v.
General
suç anında başka yerde olduğu iddiası alibi n.
suç ortağı cohort n.
suç ortağı accessory before the fact n.
suç sosyolojisi criminal sociology n.
suç mahallinden başka yerde alibi n.
küçük suç peccadillo n.
suç durumundan çıkarma decriminalization n.
suç unsurları criminal provisions n.
suç işleyen (çocuk) delinquent n.
suç kurbanları araştırmaları victims of crimes surveys n.
organize suç soruşturması organized crime investigation n.
suç ortaklığı partner in crime n.
uyuşturucular ve suç narcotics and crime n.
suç işleme (çocuklarda) delinquency n.
failini ölüm cezasına çarptırabilen suç capital crime n.
suç araştırmaları criminal investigation n.
suç analizi crime analysis n.
kumar oynama ve suç gambling and crime n.
askeri suç military offense n.
suç psikolojisi criminal psychology n.
hapishane idaresi ve suç rehabilitasyonu ile ilgilenen araştırma dalı penology n.
suç (latince) crimen n.
çocuğun suç işlemesi juvenile delinquency n.
suç ikrarı plea bargaining n.
affedilebilir suç venial sin n.
affetme (günah/suç vb'ni) remittance n.
kusursuz suç perfect crime n.
suç kurbanları victims of crimes n.
meşhut suç flagrans crimen n.
ağır suç türünden flagitiousness n.
suç önleme ve mimari tasarım crime prevention and architectural design n.
ağır suç felony n.
suç ortaklığı connivance n.
suç mahallinde araştırma crime scene searches n.
ateşli silahlar ve suç firearms and crime n.
tekrar suç işleyen sabıkalı repeater n.
suç ortaklığı abetment n.
yeniden suç işleme eğilimi recidivism n.
adi suç ordinary crime n.
alkolizm ve suç alcoholism and crime n.
ağır/suç oluşturan ihmal criminal neglect n.
itiyadi suç recidivism n.
organize suç örgütü içinde olma gangsterism n.
hafif suç peccadillo n.
suç işleyen kimse wrongdoer n.
suç ortağı stiff n.
bir suç veya başarısızlığın sorumluluğu blame n.
tekrar suç işleyen sabıkalı recidivist n.
büyük suç major offense n.
suç işleme perpetration n.
suç ortağı joint offender n.
suç delili criminal evidence n.
cezai suç criminal act n.
hapishane idaresi ve suç rehabilitasyonu ile ilgilenen araştırma dalı poenology n.
suç batağı tough n.
hapishane idaresi ve suç rehabilitasyonu uzmanı penologist n.
hafif suç summary offence n.
suç aleti (cinayet) murder weapon n.
suç atan traducer n.
suç üzerine film noir n.
örgütlü suç organized crime n.
suç dalgası crime wave n.
suç mahallinde yapılan tetkik crime scene investigation n.
suç mahallinde yapılan inceleme crime scene investigation n.
suç laboratuvarı crime laboratory n.
suç unsuru crime element n.
suç unsuru crime factor n.
suç olgusu crime phenomenon n.
suç olarak kabul etme criminalisation n.
suç olarak sayma criminalization n.
suç olarak sayma criminalisation n.
suç olarak kabul etme criminalization n.
suç öğeleri criminal elements n.
suç faaliyeti crime activity n.
suç işlendiğinde başka yerde olduğunu kanıtlama alibi n.
suç yeri crime scene n.
suç geçmişi criminal past n.
suç işleme delinquency n.
suç ortağı bottle holder n.
hafif suç misdemeanour n.
suç cenneti crime (safe) haven n.
suç cenneti crime heaven n.
suç haritası crime map n.
suç işleyen kimse perpetrator n.
suç bilimi criminology n.
suç bilimi crime science n.
suç patlaması crime boom n.
suç patlaması crime explosion n.
suç mahalli tutanağı crime scene report n.
suç işlemeye eğilimli/meyilli a criminal mind n.
suç işlemeye yatkınlığı olan a criminal mind n.
bir suç araştırması a crime investigation n.
suç oranlarındaki artış increase in crime rates n.
suç oranlarındaki artış the rising tide of crime n.
taksirli suç negligent crime n.
suç dünyası the world of crime n.
suç evi house of crime n.
mağduru/kurbanı olmayan suç victimless crime n.
artan suç oranları rising crime rates n.
suç ortağı coconspirator n.
suç işleme committal n.
hafif suç misdemeanor n.
suç durumundan çıkarma decriminalisation n.
suç no. crime no. n.
suç şüphesi criminal suspicion n.
askeri suç işlemiş asker defaulter n.
suç oluşturan davranış criminal conduct n.
italyan menşeli organize suç örgütü mensubu made man n.
suç hayatı life of crime n.
suç patronu crime boss n.
suç işlemekten caydırma incapacitation n.
suç draması crime drama n.
suç tarihi crime history n.
bir suç şebekesinin başındaki kimse mob boss n.
suç lordu mob boss n.
suç ortaklığı accomplicity n.
suç atma calumny n.
kuran-ı kerim'de adı geçmeyen suç tazir crime n.
yeniden (suç, kabahat vb.) işleme recommitment n.
yeraltı suç dünyası nether world n.
yeraltı suç dünyası netherworld n.
yeraltı suç dünyası netherworld n.
italya'da gizli bir suç örgütü the mafia n.
suç ortağı allower n.
suç yuvası haline gelmiş kalabalık şehir asphalt jungle n.
motorlu bir aracı içeren suç autocrime n.
suç dünyası underworld n.
suç işleyen kimseler underworld n.
suç örgütleri underworld n.
toplumun suç işleyen kısmı underworld n.
suç atan kimse upbraider n.
bir suç nedeniyle hüküm giymiş veya ihtar almış genç kimse young offender n.
başkalarına suç işlemeyi öğreten kimse fagin n.
abd'de ailelerin etrafında organize olan ve sicilya mafyası ile ilişkili olduğu düşünülen suç örgütü maffia n.
italya'da şantaj ve şiddet uygulayan gizli bir suç örgütü black hand n.
ısrarla suç işleyen kimse hard case n.
ısrarla suç işleyen kimse hardcase n.
suç üzerine yıkılan kimse fall guy n.
suç çetesi üyesi henchman n.
suç ortağı henxman [obsolete] n.
yan kesicinin suç ortağı hustler n.
suç ortağı louk n.
suç ortağı lowk n.
çete ve organize suç dünyası gangdom n.
suç çetesi üyesi gangsman n.
toplumsal bir kargaşayı, komployu veya suç çetesini başlatan kimse ringleader n.
suç işleme dereliction n.
suçluların suç mahallinden çabuk kaçabilmesi için çalışır durumda bırakılan araba getaway car n.
(suç örgütünde, çetede) belirli faaliyetler hakkında konuşmayı veya bilgi ifşa etmeyi yasaklayan kural omerta n.
(suç örgütü, çete) belirli faaliyetler hakkında konuşmayı veya bilgi ifşa etmeyi yasaklayan yasa omerta n.
işlenen suç commission n.
suç işleme commitment n.
suç işleyen kimse committer n.
suç ortağı competitor [obsolete] n.
suç ortaklığı connivancy [obsolete] n.
suç ortaklığı connivency n.
suç delili goods n.
suç delili goods n.
suç ve soruşturma psikolojisi investigative psychology n.
yerel, bağımsız organize suç birimi family n.
suç faaliyetlerinin araştırılması police work n.
suç oluşturan unsur sürdükçe ortadan kalkmayan illegal muamele continuing trespass n.
suç işleyen kimse faulter n.
suç faili faulter n.
suç ortağı fedarie n.
suç ortağı federary n.
suç çetesi posse n.
balistik ve tıp gibi çeşitli bilimlerden elde edilen bilgi ve tekniklerin suç soruşturmasında kullanılması forensic n.
suç atma preaccusation n.
suç teşkil eden bir olaya müdahele eden kişi upstander n.
(mafya veya suç örgütünde) ayak takımından kimse soldier n.
(mafya veya suç örgütünde) önemsiz kimse soldier n.
(yankesicinin) kurbanı etkisiz hale getiren suç ortağı stall n.
suç organize eden kimse stinger n.
suç bölgesi street n.
hafif suç subincusation n.
büyük suç supercharge n.
affetmek (suç vb'ni) remit v.
suç işlemek offend v.
suç işlemek commit an illegal act v.
ağır suç işlemek commit a serious offense v.
suç yüklemek inculpate v.
suç atmak calumniate v.
iade etmek (suçluyu suç işlediği ülkeye) extradite to v.
özendirmek (suç) abet v.
suç işlemeyi bırakmak go straight v.
iade ettirmek (suçluyu suç işlediği ülkeye) extradite to v.
suç işlemek fall from grace v.
suç işlemek sin v.
ağır suç işlemek commit a serious crime v.
suç duyurusunda bulunmak denunciate v.
yeniden suç işlemek relapse v.
suç ortaklığı yapmak aid and abet v.
suç örgütü kurmak form a crime syndicate v.
(suç) yüklemek impute v.
suç ortağı yapmak abet v.
suç sayılmak be counted as an offense v.
(suç vb) birisinin üzerine yüklemek lay to one's charge v.
suç oluşturmak constitute a crime v.
suç unsuru oluşturmak constitute a crime v.
suç teşkil etmek constitute a crime v.
suç sabıkası olmamak have no criminal record v.
suç işlemek perpetrate a crime v.
bir suç ihbarı yapmak report a crime v.
bir suç ihbarında bulunmak report a crime v.
olay yerini/suç mahallini araştırmak investigate the crime scene v.
olay yerini/suç mahallini incelemek investigate the crime scene v.
suç sayılmak be considered a crime v.
suç örtmek/gizlemek hide a crime v.
suç örtmek/gizlemek cover up a crime v.
suç oranını düşürmek decrease the rate of crime v.
suç oranını düşürmek decrease the crime rate v.
suç oranını düşürmek reduce the crime rate v.
biri hakkında suç duyurusunda bulunmak file a criminal complaint against someone v.
suç ortağı olmak connive v.
suç ortaklığı yapmak abet v.
suç isnat etmek accuse v.
suç işlemek aguilt v.
yeniden (suç, kabahat vb.) işlemek recommit v.
suç işlemek pull v.
(suç, dürüstlük) başkasına atfetmek impute v.
suç yüklemek inculpate v.
hırsını almak için suç atmak scapegoat v.
suç isnat etmek becall v.
bir yan kesicinin suç ortağı olmak stall v.
(suç vb.) işlemek commit v.
suç işlemenize sebep olmuş contributed to your offending adj.
suç teşkil eden transgressive adj.
pervasız (suç işleyen kimse) flagrant adj.
suç ortaklığı eden accessory adj.
suç oluşturan transgressive adj.
dince suç sayılan wrong adj.
suç işlemesine sebep olmuş contributed to one's offending adj.
suç işleyen transgressive adj.
suç kapsamında olmayan nonincriminating adj.
suç teşkil etmeyen noncriminal adj.
suç dosyası kabarık criminous adj.
suç oluşturmayan intransgressible adj.
suç ortağı accessary adj.
suç ortağı olan accessary adj.
suç ile ilgili criminalistic adj.
suç yüklü guilt-laden adj.
suç ortağı complicitous adj.
(suç örgütü/siyasi hareket) uyuyan dormant adj.
(suç örgütü/siyasi hareket) faaliyetini gizleyen dormant adj.
(suç örgütü/siyasi hareket) uyuyan dormant adj.
(suç örgütü/siyasi hareket) faaliyetini gizleyen dormant adj.
suç üstü yakalanmış rapped adj.
suç atılamaz unaccusable adj.
(suç) ilişiği olduğu gösterilmemiş unimplicate adj.
işlenmemiş (suç) unperpetrated adj.
bir kimsenin yasaklanabileceği (suç) bannable adj.
son derece ve bariz suç olan heinous adj.
suç içeren guilty adj.
suç işlemek amacıyla silah taşıyıp kullanan gun-toting adj.
suç teşkil eden offending adj.
suç oluşturan offending adj.
suç teşkil eden offensive [obsolete] adj.
suç oluşturan offensive [obsolete] adj.
(bir suç ile) ilgili implicated adj.
suç teşkil etmeyen dispunishable adj.
(çocuk) sürekli suç işleyen incorrigible adj.
suç planlayan conspirant adj.
utanç verici suç işlemiş flagitious adj.
suç dünyasından olan flash adj.
bilimse bilginin özellikle suç delilleriyle ilgili olan hukuki problemlere uygulanması ile ilişkili forensic adj.
bilimsel bilginin özellikle suç delilleriyle ilgili olan hukuki problemlere uygulanmasını ele alan forensic adj.
suç duygusuyla guiltily adv.
suç mahalinde at the scene of the crime adv.
suç ortağı olacak şekilde complicitly adv.
suç ortaklığı yaratacak şekilde complicitly adv.
suç üstü flagrante delicto adv.
günah benim, suç benim peccavi expr.
Phrasals
suç işlemek offend against v.
suç atmak lay on v.
suç (birinin) üzerine kalmak chalk up v.
suç (birinin) üzerine kalmak chalk something up v.
birine karşı suç duyurusunda bulunmak take out (something) against (one) v.
birine karşı suç duyurusunda bulunmak take (something) out against (one) v.
(bir suç yüzünden) sallandırılmak swing for something v.
birinin daha hafif bir suç işlediğini resmi olarak kabul ve beyan etmek plead down to (something) v.
cinsel suç işlemek offend against v.
birine/bir şeye karşı bir suç işlemek transgress against someone or something v.
'-e suç atmak assign (something) to v.
(bir şeye/yere) hırsızlık/suç işlemek amacıyla girmek break in (to something or some place) v.
üzerine suç yıkmak charge against v.
birinin üzerine bir suç atmak charge someone with something v.
(biriyle) suç ortağı olmak connive with (one) v.
(birine) suç atmak set (someone) up v.
(birinin/bir şeyin bir suç işlediğinden) şüphelenmek suspect (someone or something) of (something) v.
(birinin) bir suç işlediğine dair/bir suç işlediği iddiasını doğrulayan bir ifade vermek swear out (something) against (one) v.
(birinin) bir suç işlediğine dair/bir suç işlediği iddiasını doğrulayan bir ifade vermek swear out against v.
-e karşı bir suç işlemek transgress against v.
Phrases
ortada işlenen fiili bir suç yok no actual crimes committed expr.
suç işlemek amacıyla with felon intent expr.
suç mahalli geçmeyin crime scene do not pass expr.
(bir şey yapmak) suç değil it's no crime to (do something) expr.
suç değil ya it's no crime to (do something) expr.
Proverb
fakir olmak suç değil poverty is not a crime
hiçbir suç cezasız kalmaz the weed of crime bears bitter fruit
hiçbir suç cezasız kalmaz the weed of crime bears bitter fruit
suç otu acı meyve verir the weed of crime bears bitter fruit
fakir olmak suç değil poverty is no crime
Colloquial
suç başkenti crime capital n.
suç yatağı den of iniquity n.
üzerine suç atılması kolay bir hedef easy target for a frame n.
suç çetesi üyesi gun n.
yeni suç dosyaları hot sheet n.
bir suç planında/soygunda kaçmak için kullanılan arabayı kullanan kişi wheel man n.
suç/soygun planında kaçış arabasının sürücüsü wheel man n.
suç planının şoförü wheel man n.
suç planında şoför olan kişi wheel man n.
suç planının şoförü wheel man n.
suç planında şoför olan kişi wheel man n.
(özellikle suç soruşturması sırasında ortaya çıkan) bir dizi bağlantılı finansal işlem ve takas money trail n.
suç işlememiş kimse straight goer n.
üzerinde silah/suç aleti bulundurma going equipped [uk] n.
yanında/üzerinde silah/suç aleti taşıma going equipped [uk] n.
suç işleyen perp n.
suç alanı/bölgesi crime beat n.
suç örgütünün güvenilir ortağı crony n.
suç yüklemek throw the book of rules at someone v.
suç işleyip yakalanmak fall v.
bir suç yüzünden ceza almak fall v.
(birinin/bir şeyin) yanlış yaptığına/suç işlediğine dair kanıtı olmamak not have anything on (someone or something) v.
(biri) hakkında bir suç, kabahat işlediğine dair kanıt olmak have (something) on (one) v.
birinin bir suç işlediğine, yanlış yaptığına, uygunsuz davrandığına dair kanıtı olmak have (something) on (one) v.
birine bir şey hakkında suç atmak lay something on someone v.
ne yapacağını görmek için (birine) suç atmak put it to (one) v.
suç atmak put it to v.
inkar edip etmeyeceğini görmek için birine suç atmak put it to someone v.
(birine) suç atmak put it to (someone) v.
suç işlemek make a score v.
suç teşkil eden bir şey yapmak make a score v.
uyuşturucu alım satımı, birini soyma, dolandırıcılık suç teşkil eden bir şey yapmak make a score v.
birinin ne suç/hata işlediğini bilmek be onto somebody v.
(birine) suç/çamur atmak frame (one) v.
üzerinde suç aletleri taşımak go equipped [uk] v.
birinin işlediği bir suç hakkında elinde kanıt olmak have something on somebody v.
üstüne suç atılmış pinned adj.
suç üstüne kalmış pinned adj.
ne yapsam suç excuse me for breathing! expr.
nefes almak bile suç excuse me for breathing! expr.
ne yapsam suç excuse me for living! expr.
yaşamak bile suç excuse me for living! expr.
ne yapsam suç (well,) pardon me for existing! expr.
varlığım bile suç (well,) pardon me for existing! expr.
varlığım suç oldu (well,) pardon me for existing! expr.
bir suç daha işlerse bu onun sonu olur one more strike and (one's) out expr.
bir hata daha yaparsa/bir suç daha işlerse kovulur one more strike and (one's) out expr.
bir suç işlersen sonun olur one strike, (and) you're out expr.
bir hata yaparsan/bir suç işlersen kovulursun one strike, (and) you're out expr.
varlığım bile suç pardon me for doing something expr.
ne yapsak suç pardon me for doing something expr.
varlığım bile suç (well,) pardon me for breathing! exclam.
nefes almak bile suç (well,) pardon me for breathing! exclam.
ne yapsak suç (well,) pardon me for breathing! exclam.
varlığım bile suç!, nefes almak bile suç! (well,) pardon me for living! exclam.
ne yapsak suç! (well,) pardon me for living! exclam.
Idioms
suç işleyen kimse bad guy n.
adamı ipe götürecek suç/hata/yersizlik hanging offense n.
adamı ipe götürecek suç/hata/yersizlik a hanging offence n.
idam cezası gerektiren hata/suç/yersizlik hanging offense n.
idam cezası gerektiren hata/suç/yersizlik a hanging offence n.
çok suç işlenen yer a black spot n.
suç atma/yıkma bogus beef n.
suç atma/yıkma bum beef n.
çetenin/suç örgütünün başındaki adam/lideri mr big n.
suç yatağı a den of iniquity n.
suç ortakları partners in crime n.
suç dosyası dirt file n.
adamı ipe götürecek suç/hata/yanlışlık hanging offense n.
idam cezası gerektiren suç/hata/yanlışlık hanging offense n.
bir sürü suç/günah a multitude of sins n.
(birine) suç işleme cesareti an open invitation (to somebody) n.
(birine) suç işleme kolaylığı an open invitation (to somebody) n.
her şeyin açıkça ortada olduğu bir dava/suç an open-and-shut case n.
kriz veya suç unsuru oluşturabilecek bir durumu kanıksama ve mağdur kişiye yardım etmeme durumu bystander apathy n.
adamı ipe götürecek suç/hata a hanging offence n.
idam cezası gerektiren hata/suç a hanging offence n.
içeriden işlenen suç inside job n.
bir şeyi çalıp oradan koşarak kaçacak olan suç ortağına/ortaklarına verme running smobble [obsolete] n.
kendi iradesiyle değil başkasının emirleriyle suç işlediğini ve suçlu bulunmaması gerektiğini belirten savunma superior orders n.
birini suç üstü yakalamak catch someone with his hand in the cookie jar v.
birini suç üstü yakalamak catch someone with his pants down v.
(suç) birinin üzerinde olmak lie at the door of v.
bir suç için azami cezayı vermek throw the book at v.
suç ortağı aleyhine delil sunmak turn king's evidence v.
suç duyurusunda bulunmak lay a charge v.
biri hakkında suç duyurusunda bulunmak swear something out against someone v.
mahkemede kralın/kraliçenin/devletin safında yer alarak suç ortağı aleyhine ifade vermek turn state's evidence v.
mahkemede kralın/kraliçenin/devletin safında yer alarak suç ortağı aleyhine ifade vermek turn queen's evidence v.
mahkemede kralın/kraliçenin/devletin safında yer alarak suç ortağı aleyhine ifade vermek turn king's evidence v.
suç işlemek fall from grace v.
suç yüklemek throw the book at v.
suç delillerini elde etmek have the goods on someone v.
suç delillerini elde etmek get the goods on someone v.
üzerine suç yıkmak bring a charge against v.
(radar/kamera vb) (birisini bir suç vb işlerken) uluorta yakalamak have somebody bang to rights v.
(radar/kamera vb) (birisini bir suç vb işlerken) uluorta yakalamak catch somebody bang to rights v.
(radar/kamera vb) (birisini bir suç vb işlerken) uluorta yakalamak catch somebody dead to rights v.
(radar/kamera vb) (birisini bir suç vb işlerken) uluorta yakalamak have somebody dead to rights v.
birine/bir şeye suç atmak drag someone or something through the dirt v.
birine/bir şeye suç atmak drag someone or something through the mud v.
(bir suç) yanına kâr kalmak walk away scot-free v.
suç/sorumluluk üzerine kalmak hold the bag v.
suç/sorumluluk üstüne kalmak hold the bag v.
suç/sorumluluk üstüne yıkılmak hold the bag v.
(birinin) suç işlediğine dair kanıtı olmamak have got nothing on (someone or something) v.
(bir şey, suç, hata yaptığı/işlediği) için yakalanmak get done for (something) v.
yalan söylerken ceza almayacağına/suç olmayacağına inanarak parmaklarını çapraz yapmak cross one's fingers v.
(sorumluluk, suç) üstüne kalmak hold the bag v.
(sorumluluk, suç) üstüne kalmak hold the sack v.
(bölge/şehir) çok fazla suç olmak be wide open v.
suç yuvası olmak be wide open v.
biri/bir şey hakkında suç duyurusunda bulunmak bring a charge against someone or something v.
birini suç üst yakalamak catch someone with their hand in the cookie jar [us] v.
(suç) üstüne kalmak get pinned for (something) v.
(suç) üstüne yıkılmak get pinned for (something) v.
suç delillerini elde etmek get the goods on v.
(radar/kamera) (birisini bir suç işlerken) uluorta yakalamak have (one) bang to rights v.
biri hakkında bir suç/kabahat işlediğine dair kanıt olmak have on one v.
(bir şey) için (birine/bir şeye) suç bulmak place the blame for (something) on (someone or something) v.
-e suç bulmak place the blame on v.
(birine/bir şeye) suç bulmak place the blame on (someone or something) v.
(bir şey) için (birine/bir şeye) suç bulmak place the blame on (someone or something) for (something) v.
iki veya daha fazla afro american arasındaki suç ya da şiddet olaylarına ilişkin olarak kullanılan deyim black on black adj.
bir suç işlediğinden şüphelenilen in the frame adj.
ona yapılanların yanında/karşısında onun yaptıkları suç sayılmayan more sinned against than sinning expr.
ona yapılanlara bakınca yaptıkları pek de suç sayılmayan more sinned against than sinning expr.
işlenen suç kimsenin yanına kalmaz crime does not pay expr.
Speaking
suç mu bu? is that a crime? expr.
suç mahallinden çıkın get off the crime scene expr.
Trade/Economic
adi suç petty offence n.
çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele kanunu prevention of benefit-oriented criminal organizations law n.
ikinci derecede suç ortağı accessory n.
mesleki suç occupational crime n.
suç ortağı associate in crime n.
suç ortağı associate in guilt n.
Law
suç ortaklığı accomplicity n.
suç ortağı olma accessoriness n.
suç ortağı olma accessariness n.
suç isnadı accusal n.
tekrar suç işleme recidivation n.
örf ve adet hukukundan ziyade yazılı kanunlarla belirtilen suç regulatory offence n.
örf ve adet hukukundan ziyade yazılı kanunlarla belirtilen suç regulatory offense n.
suç teşkil etmeyen eylem noncrime n.
ceza hükmünün işlenen suç karşısında yetersizliğinin mahkeme başkanı tarafından kabul edilmesi nonsentence n.
organize suç örgütü organized crime group n.
organize suç örgütü organised crime group n.
avrupa suç sorunları komitesi european committee on crime problems (cdcp) n.
aynı kişinin eylemlerinin birbirinden bağımsız suç teşkil etmesi halinde verilen mahkeme kararı consecutive sentence n.
aynı kişinin eylemlerinin birbirinden bağımsız suç teşkil etmesi halinde verilen mahkeme kararı overlapping punishment n.
aynı kişinin eylemlerinin birbirinden bağımsız suç teşkil etmesi halinde verilen mahkeme kararı concurrent sentence n.
adi suç summary offence n.
adi suç ordinary offence n.
adi suç petty crime n.
adi suç simple offence n.
ağır adi suç serious non-political crime n.
ağır suç felony n.
ağır suç indictable offence n.
ağır suç gross misconduct n.
ağır suç grave crime n.
aleni suç flagrant offense n.
aleni suç flagrant offence n.
amme intizamına karşı suç crimes against public order n.
ammenin selameti aleyhinde suç felony against public welfare n.