pull - Türkisch Englisch Wörterbuch

pull

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "pull" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 191 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
pull v. çekmek
We are trying to pull business and the private sector into these activities in many different ways.
İş dünyasını ve özel sektörü birçok farklı yolla bu faaliyetlerin içine çekmeye çalışıyoruz.

More Sentences
General
pull n. gerilim
Pull your head out of your ass!
Gerçekleri gör!

More Sentences
pull n. güç
Pull with all your force.
Tüm gücünle çek.

More Sentences
pull n. (körling taşı) ilerleme
This would be the best way to pull this project out of the rut it is currently stuck in and make real progress.
Bu projeyi içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmanın ve gerçek bir ilerleme kaydetmenin en iyi yolu bu olacaktır.

More Sentences
pull v. kalkmak (araba)
The bus has just pulled out.
Otobüs az önce kalktı.

More Sentences
pull v. hareket etmek
This is a really important point, and one where Parliament and the Commission can now pull in the same direction.
Bu gerçekten önemli bir noktadır ve Parlamento ile Komisyon'un artık aynı yönde hareket edebileceği bir noktadır.

More Sentences
pull v. kenara çekmek (araba)
Tom was going 50 over the speed limit when the police pulled him over.
Polis onu kenara çektiğinde Tom hız sınırının 50 kat üzerinde gidiyordu.

More Sentences
pull v. koparmak
He pulled up the weeds and threw them away.
Kötü otları kopardı ve onları attı.

More Sentences
pull v. yolmak
It's his job to pull the weeds in the garden.
Bahçedeki yabani otları yolmak onun işi.

More Sentences
pull v. gelmek
If we pull out all the stops, I believe that this reform process can be successfully completed.
Elimizden gelen her şeyi yaparsak, bu reform sürecinin başarıyla tamamlanabileceğine inanıyorum.

More Sentences
pull v. girmek
I saw Tom's car pull into the driveway.
Tom'un arabasını garaj yoluna girerken gördüm.

More Sentences
pull v. çekmek
They are just trying to pull the ladder up behind them.
Onlar sadece merdiveni arkalarından çekmeye çalışıyorlar.

More Sentences
pull v. toplamak
Iraq must pull itself together.
Irak kendini toparlamalıdır.

More Sentences
pull v. kökünden sökmek
Pull the plant up by the roots.
Bitkiyi köklerinden sökerek çekiniz.

More Sentences
pull v. almak
Tom pulled Mary into his arms.
Tom, Mary'yi kollarının arasına aldı.

More Sentences
pull v. çekilmek
This is a really important point, and one where Parliament and the Commission can now pull in the same direction.
Bu gerçekten önemli bir nokta ve Parlamento ile Komisyon'un artık aynı yöne çekilebileceği bir nokta.

More Sentences
pull v. çekiştirmek
Don't pull my sleeve.
Gömleğimin kolunu çekiştirme.

More Sentences
Colloquial
pull v. başarmak
Tom doesn't think we can pull this off.
Tom bunu başarabileceğimizi sanmıyor.

More Sentences
Technical
pull v. çekmek
He caught my hand and pulled me to the second floor.
Elimi yakaladı ve beni ikinci kata çekti.

More Sentences
Automotive
pull v. çekmek
Pull up a chair.
Bir sandalye çekin.

More Sentences
General
pull n. dayanıklılık
pull n. etki
pull n. teşvik
pull n. zahmetli iş
pull n. harekete geçirme
pull n. piston
pull n. asılma
pull n. kayırma
pull n. torpil
pull n. arka
pull n. çekme
pull n. iltimas
pull n. yudum
pull n. çekicilik
pull n. çekiş
pull n. uğraşma
pull n. nüfuz
pull n. arka çıkma
pull n. çekim
pull n. fırt
pull n. tutamaç
pull n. gayret
pull n. kürek çekme
pull n. tutamak
pull n. fermuarın tutup çekilmesini sağlayan minik sapı
pull n. elcik
pull n. otorite
pull n. kantarma ipi
pull n. (golf, kriket) top çekme
pull n. (körling taşı) yön değiştirme
pull n. (körling taşı) manevra yapma
pull n. yukarı doğru esneme
pull n. ileri doğru uzanma
pull n. (tetik için gereken) çekme kuvveti
pull n. boyanın akması
pull n. avantaj
pull n. ayrıcalık
pull n. fırsat
pull n. öne geçiren husus
pull n. kamuoyunu ayaklandırma
pull n. dikkatleri üzerine çekme
pull n. gündem yaratma
pull n. kitle oluşturma
pull n. arpacık uzunluğu
pull n. (reklam veya kampanyaya) alınan reaksiyon
pull n. (germe vb. kaynaklı) kas yaralanması
pull n. çekiş gücü
pull n. sandal turu
pull n. kürek çekerek atılan tur
pull n. çekim gücü
pull v. nefes çekmek
pull v. kürek çekmek
pull v. içmek
pull v. kenara parketmek
pull v. desteklemek
pull v. sürüklemek
pull v. yük çekmek
pull v. asılmak
pull v. çevirmek (iş)
pull v. koymak
pull v. doldurmak
pull v. kazımak
pull v. anormal bir şekilde esnemek
pull v. dört nala giden yarış atını durdurarak kazanmasını engellemek
pull v. harekete geçirmek
pull v. faaliyete sokmak
pull v. parçalamak
pull v. parçalara ayırmak
pull v. yazılı bir iz bırakmak
pull v. yerinden çıkarmak
pull v. bir durumdan kurtarmak
pull v. varilden çıkarmak
pull v. kutudan çıkarmak
pull v. mermiyi kovandan çıkarmak
pull v. kitabı yeniden ciltlemeden önce eskimiş yapısını çıkarmak
pull v. grev başlatmak
pull v. ayrılmak
pull v. cesaret ve hayal gücüyle yapmak
pull v. suç işlemek
pull v. ile suçlu olmak
pull v. kandırmak amacıyla söylemek veya yapmak
pull v. görev olarak yapmak
pull v. takınmak
pull v. elde etmek
pull v. güvence altına almak
pull v. üstünlük elde etmek
pull v. bir kimseye karşı üstün olduğunu hissettirmeye çalışmak
pull v. (at) gemine asılmak
pull v. (şahin) parçalayarak veya yakalayarak beslenmek
pull v. silah çekmek
pull v. (top) geriye doğru çekmek
pull v. bir şeyin içinden çıkmak
pull v. dikkat çekmek
pull v. müşteri çekmek
pull v. güçlü bir sempati duymak
pull v. şiddetle desteklemek
pull v. şiddetle teşvik etmek
pull v. bir hedef için birlikte çalışmak
pull v. deriden çekip çıkarmak
pull v. (yün, kıl) yolmak
pull v. ağaçtan toplamak
pull v. dalından toplamak
pull v. özütünü çıkarmak
pull v. özünü çıkarmak
pull v. (soğumakta olan şekeri) uzatıp kıvamlandırarak çekmek
pull v. çalıştırmak
pull v. aktive etmek
pull v. başlatmak
pull v. (kanıt veya nüsha) yazıcıda basmak
pull v. dokümante etmek
pull v. varsaymak
pull v. üstlenmek
pull v. sanmak
pull v. (harf) belirli bir formda basılmak
pull v. (kas) yaralayacak şekilde germek
pull v. yola koyulmak
pull v. hedefe yönelmek
pull v. rotasından şaşmamak
pull v. hedefine yaklaşmak
pull v. yüzünü buruşturmak
pull v. yüzünü ekşitmek
pull v. (at) biniciye direnmek
pull v. (belirli bir göreve) atanmak
pull v. (bot) … kürekli olmak
pull v. (dosya, form) seçmek
pull v. (dosya, form) erişmek
pull v. (dosya, form) açmak
pull v. tedavülden kaldırmak
pull v. piyasadan kaldırmak
pull v. meydana getirmek
pull v. doğrultmak
pull v. etkileyerek çekmek
pull v. (planlanan şeyi) iptal etmek
pull v. greve çağırmak
Colloquial
pull v. başarı ile gerçekleştirmek
pull v. gerçekleştirmek
pull v. yapmak
pull v. uygulamak
Trade/Economic
pull n. iltimas
Technical
pull n. çekiş (cam)
pull n. deneme baskısı
pull n. flanş
pull n. prova baskı
Computer
pull n. (sunucudan) veri talebinde bulunma durumu
pull v. (oyun dışı düşman karakteri) savaşa veya belirlenen hedefe çekmek
pull expr. iste
Textile
pull n. elcik
Automotive
pull v. (araba) yana çekmek
Marine
pull v. lava etmek
pull v. kürek çekerek ilerletmek
pull v. (bot) … sayıda kürekle ilerlemek
Medical
pull n. gergin kas
pull v. (kas) incitmek
Gastronomy
pull v. (pişmiş eti) diderek servis etmek
Sport
pull n. çekme
pull n. kürek çekme
pull n. kürek hamlesi
pull n. kürek ile vuruş
pull n. (kriket) topun ters tarafa yollandığı bir atış türü
pull v. (kriket) topa vuruş duruşunun ters yönünde vurmak
pull v. (golf) topa vuruş duruşunun ters yönünden vurmak
pull v. … sayı almak
pull v. … puan kazanmak
Football
pull v. (amerikan futbolunda hücum kenar oyuncusu) top taşıyıcıya engel olmak için hücum hattından kenara geri dönmek
Baseball
pull v. topa vuruş duruşunun ters yönünde vurmak
Boxing
pull v. yumruğu engellemek
pull v. yumruğu yumuşatmak
Slang
pull v. … gibi davranmak
pull v. tavrını takınmak
pull v. havasına girmek
pull v. tavlamak

Bedeutungen, die der Begriff "pull" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
pull back n. geri çekilme
That is what Israel has to pull back to.
İsrail'in geri çekilmesi gereken nokta budur.

More Sentences
pull out v. sökmek
They pulled out the nails.
Onlar çivileri söktü.

More Sentences
pull through v. atlatmak
You'll pull through.
Atlatırsın.

More Sentences
pull over v. kenara çekmek
I was pulled over by a motorcycle cop.
Motosikletli bir devriye tarafından kenara çekildim.

More Sentences
pull out of v. çıkmak (bir işten)
Tom started the car and pulled out of the parking lot.
Tom arabayı çalıştırdı ve park yerinden çıktı.

More Sentences
pull out v. ayrılmak
A huge tanker just pulled out from the dock.
Dev bir tanker rıhtımdan ayrıldı.

More Sentences
pull up v. durmak
Our taxi pulled up outside a place called Chuck's Bar and Grill.
Taksimiz Chuck's Bar and Grill adlı bir yerin önünde durdu.

More Sentences
pull through v. paçayı kurtarmak
I think you'll pull through.
Bence paçayı kurtaracaksın.

More Sentences
pull away v. uzaklaşmak
This is usually another great reason why he's pulling away.
Bu genellikle uzaklaşmasının bir başka büyük sebebidir.

More Sentences
pull at v. çekmek
The two children pulled at the rope until it broke.
İki çocuk ipi kopana kadar çekti.

More Sentences
pull out v. çıkarmak
After the operation is completed, the flash drive can be pulled out.
İşlem tamamlandıktan sonra flash sürücü çıkarılabilir.

More Sentences
pull out v. çıkmak
Europe should therefore pull out all the stops to combat this phenomenon, wherever it appears.
Bu nedenle Avrupa, nerede ortaya çıkarsa çıksın bu olguyla mücadele etmek için elinden geleni yapmalıdır.

More Sentences
pull on v. çekmek
Tom began to pull on his jeans.
Tom kot pantolonunu çekmeye başladı.

More Sentences
pull out v. silah çekmek
Tom pulled out his gun and shot Mary.
Tom silahını çekti ve Mary'ye ateş etti.

More Sentences
pull up v. kaldırmak
Pull up to the curb.
Kaldırıma kadar çekin.

More Sentences
pull off v. çıkarmak
Tom pulled off his shoes.
Tom ayakkabılarını çıkardı.

More Sentences
pull up v. sökmek
He pulled up the weeds and threw them away.
Yabani otları söküp attı.

More Sentences
pull down v. yıkmak
They decided to pull down the old building.
Eski binayı yıkmaya karar verdiler.

More Sentences
pull down v. aşağı çekmek
The economic collapse in Zimbabwe is pulling down neighbouring countries.
Zimbabve'deki ekonomik çöküş komşu ülkeleri de aşağı çekiyor.

More Sentences
pull out v. hareket etmek
As Tom and Mary approached the station, they saw their train pull out.
Tom ve Mary istasyona yaklaştıklarında trenin hareket ettiğini gördüler.

More Sentences
pull out v. uzatmak
The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.

More Sentences
pull through v. iyileştirmek
Tom might pull through.
Tom iyileşebilir.

More Sentences
pull away v. ayrılmak
This is usually another great reason why he's pulling away.
Bu genellikle neden ayrıldığını gösteren bir başka harika sebeptir.

More Sentences
pull (out) a knife v. bıçak çekmek
Fadil pulled a knife on Layla.
Fadıl Leyla'ya bıçak çekti.

More Sentences
pull the plug v. fiş çekmek
Imposing excessive demands will pull the plug on small businesses, and they will not survive.
Aşırı taleplerin dayatılması küçük işletmelerin fişini çekecek ve hayatta kalamayacaklardır.

More Sentences
pull an all-nighter v. bütün gece çalışmak
When I was a university student, I always pulled an all-nighter before a test.
Üniversite öğrencisiyken, sınavlardan önce hep bütün gece çalışırdım.

More Sentences
pull out v. istasyondan ayrılmak
As soon as she got on the train, it pulled out of the station.
O trene biner binmez, tren istasyondan ayrıldı.

More Sentences
pull down v. indirmek
Please pull down the blinds.
Lütfen panjurları indirin.

More Sentences
pull on v. giymek
Tom pulled on his pants.
Tom pantolonunu giydi.

More Sentences
pull out v. çekilmek
Both the US and Japan are pulling out of this research completely.
Hem ABD hem de Japonya bu araştırmadan tamamen çekiliyor.

More Sentences
pull a rope v. halat çekmek
She pulled a rope.
O bir halat çekti.

More Sentences
pull the trigger v. tetiği çekmek
I didn't pull the trigger.
Tetiği çekmedim.

More Sentences
Phrasals
pull over v. arabayı sağa çekmek
I'm going to pull over at the next gas station.
Bir sonraki benzin istasyonunda arabayı sağa çekeceğim.

More Sentences
pull at v. çekmek
The two children pulled at the rope until it broke.
İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.

More Sentences
pull away from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) uzaklaşmak
Sami was pulling away from that friendship.
Sami o arkadaşlıktan uzaklaşıyordu.

More Sentences
Common Usage
pull off v. koparmak
pull up v. yukarı çekmek
General
ring pull n. çek aç kapak
ring pull n. kutu kola'nın çekilerek açılan kapağı
pull factors n. çeken faktörler
demand pull inflation n. talep enflasyonu
pull along snail n. tekerlekli salyangoz (oyuncak)
leg-pull n. alay
leg-pull n. işletme
pull-apart n. çek-ayır
pull-off n. arabaların kısa süreli duraklama yapabilecekleri cep
pull-along toy n. tekerlekli ve çekmeli oyuncak
pull-off n. konaklama tesisi
pull-out n. çekme
pull-down shutter n. kepenk
pull-out n. çekilme
pull-off n. çekme
pull-up n. mola yeri
pull-out n. çıkma
string-pull n. piston
pull rod n. el freni cer çubuğu
pull of gravity n. yerçekimi
pull and lift hoist n. cırcırlı çekme aygıtı
pull down menu n. çekme menu
pull rod n. imdat freni kumanda çubuğu
pull factor n. çekim etkisi yaratan etkenler
bollard pull n. çekme gücü
pull sofa n. çek yat
pull sofa n. çekyat
pull-up n. barfiks
beer pull n. fıçı bira aleti
beer pull n. bira musluğu
pull ring n. çekme halkası
pull-push toy n. çekmeli itmeli oyuncak
pull tab n. açma halkası
pull station n. yangın muhbiri
pull station n. yangın alarm butonu
bell pull n. kapı zili ipi
crow to pull n. bulunacak hata
crow to pull n. kapatılmak istenen konu
pull [dated] n. yarışma
pull [dated] n. mücadele
pull [dated] n. çabalama
pull [dated] n. savaşma
pull chain n. (sifon çekmek için kullanılan) zincir
pull in [uk] n. (kamyoncuların uğradığı) yol kenarında yer alan kafe
pull tab n. çekme kayışı
pull tab n. kaldırma kayışı
pull-on n. giy-çık giyim ürünü
pull-on n. pratik giyim ürünü
pull-through n. bir şeyin içinden geçirilen şey
pull-through n. namlu temizleyici
pull-through n. namlu temizleme ipi
pull up with v. yetişmek
pull out v. uzamak
pull one's leg v. birisinin arkasından iş çevirmek
pull up v. azarlamak
pull one's weight v. üzerine düşeni yapmak
pull something off v. fora etmek
pull two people apart v. iki kişiyi zorla ayırmak
pull out v. çekip çıkarmak
pull from market v. piyasadan çekmek
pull through v. kurtarmak
pull rank v. birinin üzerinde otoritesini kullanmak
pull at v. çekelemek
pull something to pieces v. bir şeyi parçalara ayırmak
pull through v. iyileşmek
pull someone's leg v. birine takılmak
pull the rug from v. desteğini çekmek
pull alongside v. yanaşmak
pull away v. çekmek
pull on v. sıkmak
pull strings for somebody v. torpil yaptırmak
pull oar v. kürek çekmek
pull off v. çekip çıkarmak
pull on v. nefes çekmek (pipodan)
pull up v. arabanın yolda durması
pull off v. soymak
have pull with v. (bir kurumda vb) bağlantısı olmak
pull round v. iyileştirmek
pull off v. döktürmek
pull something to v. bir şeyi çekerek kapamak
pull something at both ends v. çekiştirmek
be on the pull v. çapkınlık peşinde olmak
pull a long face v. suratından düşen bin parça olmak
pull to shreds v. didiklemek
pull on v. çekelemek
pull oneself together v. kendini toplamak
pull off v. çıkarmak (giysiyi)
pull something down v. yıkmak
pull out v. çıkmak (motorlu taşıt bir yere)
pull away v. hareket etmek
pull suddenly v. çekivermek
pull the chain v. sifonu çekmek
pull something to v. bir şeyi çekmek
pull oneself together v. toparlanmak
pull off v. kıvırmak
pull a long face v. surat asmak
pull out v. tüymek
pull down v. yıkmak (binayı)
pull a gun on v. silah çekmek
pull down v. düşürmek
pull in one's belt v. kemer sıkmak
pull a face v. surat asmak
pull something apart v. bir şeyi çekerek parçalara ayırmak
pull a face v. surat etmek
pull wires v. torpil yaptırmak
pull wires for somebody v. torpil yaptırmak
pull a muscle v. adaleyi fazla çekerek incitmek
pull someone's leg v. kandırmak
pull in v. durmak
pull one's leg v. kafa bulmak
pull somebody's ears v. kulağını çekmek
pull down v. aşağıya çekmek
pull someone in v. birini çekmek (bir yerin içine)
pull the trigger v. tetiğe basmak
pull a boner v. büyük bir pot kırmak
pull something apart v. bir şeyi çekerek aralamak
pull in v. girmek (motorlu taşıt bir yere)
pull in v. çekmek (dizginleri/ipi vb'ni)
pull at somebody's heartstrings v. suistimal etmek
pull through v. kurtulmak
pull a boner v. büyük bir gaf yapmak
pull in one's belt v. masrafları azaltmak
pull through v. yardım etmek
pull a long face v. suratını asmak
pull a fast one on somebody v. kazık atmak
pull over v. çekmek
pull out all the stops v. var gücüyle çalışmak
pull out all the stops v. elinden geleni yapmak
pull the wool over somebody's eyes v. dalgaya getirmek
pull one's rank v. üstünlüğünü kabul ettirmek
pull strings v. torpil yaptırmak
pull someone over v. birini yolun kenarına çekmek (polis arabayı sürmekte olan)
pull up v. durdurmak
pull someone's leg v. birini işletmek
pull a face at v. surat asmak
pull up to v. yetişmek
pull away v. kaçan arabanın arayı açması
pull in opposite directions v. çekişmek
pull round v. kendine gelmek
pull at both ends v. çekiştirmek
pull votes v. oy toplamak
pull someone's leg v. biriyle dalga geçmek
pull up v. kökünden sökmek (bitkiyi)
pull at one's heartstrings v. yüreğini cız ettirmek
pull out of v. bırakmak (bir işi)
pull up at v. sürücü arabasını bir yerde durdurmak
pull one's leg v. aleyhine hareket etmek
pull in v. (araba) gelmek
pull up v. yetişmek
have friends who can pull strings v. torpili olmak
pull at v. nefes çekmek (pipodan)
pull off v. zafer kazanmak
pull up stakes v. başka yere taşınmak üzere pılıyı pırtıyı toplayıp gitmek
pull out v. kaçmak
pull one's socks up v. aklını başına devşirmek
pull in v. arabayı sürmek (bir yere)
pull something over v. bir şeyi kendine doğru çekerek devirmek
pull away v. sıyrılmak
have pull with v. adamı olmak (bir kurumda vb)
pull round v. iyileşmek
pull in v. tutuklamak
pull in v. çekmek
pull away v. geri çekilmek
pull off v. başarmak
pull oneself together v. kendini toparlamak
pull along v. çekmek
pull out v. diş çekmek
pull to shreds v. didik didik etmek
pull in v. hapse atmak
pull a fast one v. oyuna getirmek
pull a long face v. yüzünden düşen bin parça olmak
pull to the curb v. kenara çekmek
pull somebody down v. zayıflatmak
pull something over v. bir şeyi yaklaştırmak
pull one's leg v. biriyle dalga geçmek
pull away v. kalkmak
pull out a tooth v. diş çekmek
pull a trick v. dolap çevirmek
pull a tooth v. diş çekmek
pull a fast one v. kazık atmak
pull up to v. yakalamak
pull out v. arabayı sürmek
pull something over v. bir şeyi çekerek yaklaştırmak
pull oneself together v. kendine gelmek
pull someone over v. birini kendine doğru çekerek yere düşürmek
pull a bloomer v. gaf yapmak
pull down v. alaşağı etmek
pull somebody down v. zayıf düşürmek
pull away v. yola çıkmak
pull off v. çekip indirmek
pull out v. yola çıkmak
pull along v. aşırı güç sarfederek çekmek
pull one's leg v. birini işletmek
pull to pieces v. parçalamak
pull someone over v. birini kendine doğru çekerek yere yıkmak
pull apart v. eleştirmek
pull apart v. çekip ayırmak
pull apart v. koparmak
pull apart v. kusur bulmak
pull one's weight v. üstüne düşeni yapmak
pull one's weight v. sorumluluğunu yerine getirmek
pull one's weight v. aktif işbirliği yapmak
pull one's weight v. emeği geçmek
pull off v. kenara çekmek
pull off v. kazanmak (ödül)
pull off v. almak
pull a fast deal v. hileli iş yapmak
pull out of the market v. piyasadan çekilmek
pull oneself together v. aklını başına almak
pull the wool over somebody's eyes v. göz boyamak
pull the wool over somebody's eyes v. gözünü boyamak
pull out the nail(s) v. çivi sökmek
pull up the nail(s) v. çivi sökmek
try to pull one's attention v. dikkatini çekmeye çalışmak
extract or pull (something) from v. dışarı çıkarılmak
pull one's hair v. saçını çekmek
pull down a house v. ev yıkmak
pull down a building v. bina yıkmak
pull off the road v. kenara çekmek
pull up one's trouser legs v. pantolonun paçalarını kıvırmak
pull up one's trouser legs v. paçalarını kıvırmak
pull off the road v. arabayı kenara çekmek
pull someone from the wreckage v. enkaz altından çıkarmak
pull someone from the wreckage v. göçük altından çıkarmak
pull someone from the wreckage v. enkazdan çıkarmak
pull someone from the wreckage v. göçükten çıkarmak
pull on glove v. eldiven giymek
pull off one's glove v. eldivenini çıkarmak
pull off one's jacket v. ceketini çıkarmak
pull off one's coat v. ceketini çıkarmak
pull the plug v. fişi çıkarmak
pull out the plug v. fişi çıkarmak
pull out the plug v. fiş çekmek
pull back v. düşmanı püskürtmek
pull back v. geri çekilmek
pull on stocking v. çorap giymek
pull down the wall v. duvar yıkmak
pull on sock v. çorap giymek
pull off sock v. çorap çıkarmak
pull on trousers v. pantolon giymek
pull down trousers v. pantolon çıkarmak
pull up trousers v. pantolon giymek
pull attention towards v. dikkatleri üzerine toplamak
pull on a cigarette v. sigara çıkarmak
pull on a coat v. palto giymek
pull off one's coat v. paltosunu çıkarmak
pull on one's coat v. paltosunu giymek
pull off a coat v. palto çıkarmak
pull ahead v. mesafe katetmek
pull ahead v. mesafe almak
pull out v. yerinden sökmek
pull up one's skirt v. eteğini yukarı çekmek
pull the gun v. silahı çekmek
pull the strings v. ipleri elinde tutmak
pull the strings v. ipleri elinde bulundurmak
pull the wires v. kukla oynatmak
pull the wires v. nüfuzunu kullanmak
pull the wires v. ağırlığını koymak
pull the wires v. torpil yaptırmak
pull the wires v. perde arkasından yönetmek
pull up a chair v. sandalye çekmek
pull up a chair v. tabure çekmek
pull out a chair v. sandalye çekmek
pull at one's heartstrings v. -i çok duygulandırmak
pre-pull v. tam sürücü kilidi açacağı sırada arabanın kapısını açma girişiminde bulunmak
pull rank on someone v. sıfatını kullanmak
pull rank on someone v. (birisi üzerinde) otoritesini kullanmak
pull up v. yolmak
pull away v. kurtulmak
pull down v. temele kadar yıkmak
pull in v. (tren) istasyona girmek
pull off v. becermek
pull down v. yerle bir etmek
pull away v. kaçmak
pull a face v. yüzünü buruşturmak
pull in v. (taşıt) kenara çekilip durmak
pull together v. duygularına hakim olmak
pull off v. halletmek
pull one's weight v. kendine düşen görevi yapmak
pull in audience v. seyirci çekmek
pull in audience v. izleyici çekmek
pull the pin out of the grenade v. el bombasının pimini çekmek
pull the pin v. pimini çekmek
pull one's belly in v. göbeğini çekmek
pull one's belly in v. göbeğini içine çekmek
pull toward oneself v. kendine çekmek
pull something up v. yukarıya çekmek
pull in one's tummy v. göbeğini içine çekmek
pull a sledge v. kızak çekmek
pull the sledge v. kızağı çekmek
pull the car over v. arabayı kenara çekmek
pull out the shrapnel v. şarapneli çıkarmak
pull something from one’s pocket v. cebinden bir şey çıkarmak
pull a body out of the water v. sudan ceset çıkarmak
pull the curtain v. perdeyi çekmek
pull up somewhere v. (aracı vb) bir yere çekmek
pull up somewhere v. bir yerde durmak
pull something from the market v. piyasadan çekmek
pull something from the market v. piyasadan toplatmak
pull down one's pants v. pantolonunu indirmek
pull the parking brake v. el frenini çekmek
pull someone up v. birini yukarı çekmek
pull toward oneself v. kendine doğru çekmek
pull someone down v. birini küçük düşürmek
pull someone down v. birini aşağılamak
pull through the illness v. hastalıktan kurtulmak
pull through the illness v. hastalığı atlatmak
pull something under the surface v. yüzeyin altına çekmek
pull one’s gun out v. silahını çıkarmak
pull someone in close v. birisini kendine doğru/yakınına çekmek
twist it around pull it down v. döndürüp aşağı çekmek
pull a long face v. yüzünü asmak
pull rope v. ip çekmek
pull the cover v. örtüyü çekmek
pull the handle v. kolu çekmek
pull sleds v. Kızak çekmek
pull bow v. yay çekmek
pull ahead v. mesafe almak
pull over v. arabayı yolun kenarına çekmek
pull apart v. parçalarına ayırmak
pull apart v. makineyi parçalarına ayırmak
pull apart v. bölümlemek
pull in v. kazanmak
pull in v. temin etmek
pull in v. elde etmek
pull in v. sağlamak
pull in v. sağlama almak
pull in v. garanti etmek
pull the plug out v. fişi prizden çıkarmak
pull the plug out v. fişi prizden çekmek
pull the plug out v. fişi çekmek
pull the plug out v. fişi çıkarmak
pull-down adj. çekilebilir
pull-down adj. çekilen
pull-down adj. çekilerek kullanılan
pull-in adj. çeken
pull-in adj. çekici
pull-in adj. çekmeye yarayan
pull-on adj. giy-çık tarzda olan
pull-on adj. kolayca giyilen
push and pull adj. itilebilen veya çekilebilen
push-pull adj. itmeli çekmeli
push-pull adj. itip çekebilen
push-pull adj. itme ve çekme hareketi yapan
push-pull adj. itilebilen veya çekilebilen
Phrasals
pull apart v. çekilerek ayrılmak
pull down v. yok etmek
pull off v. geri çekmek
pull through v. (birini) zorlu bir süreçten kurtarmak
pull up v. dizginleri çekmek
pull up v. bertaraf etmek
pull through v. elinden tutmak
pull down v. halletmek
pull apart v. parçalara ayrılmak
pull off v. zorluklara rağmen yürütmek
pull up v. kendine getirmek
pull off v. risklere göğüs germek
pull apart v. sertçe eleştirmek
pull down v. üstesinden gelmek
pull up v. azarlayarak uyarmak
pull down v. moralini bozmak
pull off v. muvaffak olmak
pull off v. (arabayı) bir yere çekmek
pull up v. (yarışta) diğerleriyle başa baş gitmek
pull down v. gururunu kırmak
pull up v. (yarışta) başkalarının önüne geçmek
pull down v. halsiz bırakmak
pull down v. (topu) yakalamak
pull down v. maaş olarak almak
pull down v. tazminat olarak almak
pull down v. ödül olarak almak
pull around v. yavaş yavaş iyileşmek
pull around v. yavaş yavaş eski haline dönmek/döndürmek
pull someone or something around v. oraya oraya çekmek/sürüklemek/çekiştirmek
pull around v. aracı çekmek/getirmek
pull around v. kendine gelmek
pull around v. oradan oraya çekmek/sürüklemek/çekiştirmek
pull in(to some place) v. arabayı bir yere sürmek/çekmek
pull over v. aracı kenara çekmek
pull off v. aracı sağa çekmek
pull over v. aracı sağa çekmek
pull something up v. bir şeyin yanına bir şeyi çekmek
pull something back from someone v. bir şeyi birinden (elinden vb) hızla/aniden kapmak
pull someone in v. birini bir yerin içine çekmek
pull someone into a place v. bir yere (müşteri vb) çekmek
pull someone in v. birini bir şeyin içine çekmek
pull together v. bir araya gelmek
pull together v. birlik içinde çalışmak
pull someone in v. birini bir şeye bulaştırmak
pull somebody over v. birini aracını kenara çekmek
pull something together v. bir şeyi çekerek kapamak
pull someone through something v. birini bir sıkıntıdan çekip çıkarmak
pull someone about v. birini rahatsız etmek
pull something up to something v. bir şeyin yanına bir şeyi çekmek
pull over somebody v. birini aracını kenara çekmek
pull someone into something v. birini bir şeye bulaştırmak
pull something down over someone v. bir şeyi birinin altına doğru çekmek
pull someone into something v. birini bir yerin içine çekmek
pull someone into something v. birini bir şeyin içine çekmek
and pull someone in v. bir yere (müşteri vb) çekmek
pull off v. çaba harcayarak çıkarmak
pull something together v. düzenlemek
pull off v. çekip çıkarmak
pull at v. çekiştirmek
pull someone over v. çekip düşürmek
pull something together v. çeki düzen vermek
pull something together v. düzeltmek
pull for v. desteklemek
pull through v. hastalığı atlatmak
pull something back v. geriye doğru çekmek
pull together v. elbirliğiyle çalışmak
pull something together v. hazırlamak
pull together v. ekip çalışması yapmak
pull ahead of someone v. geride bırakmak
pull forward v. ilerlemek
pull round v. iyileşmek
pull off v. işin içinden çıkmak
pull off v. içinden çıkmak
pull through v. iyileşmek
pull away v. kalkmak (araba)
pull together v. kolektif çalışmak
pull round v. kendine gelmek
pull ahead of someone v. önüne geçip gitmek
pull something to v. kapatmak
pull through v. sağlığına kavuşmak
pull through v. toparlanmak
pull round v. toparlamak
pull on v. (giysi) çekmek
pull (up) alongside of v. (bir şeyin) (yanına) yanaşmak
pull out of v. (bir şeyden/yerden) (güç vb kullanarak) çıkarmak
pull up to something v. (arabayla) bir şeyin yakınında durmak
pull back (from something) v. (tehdit vb) geri adım atmak
pull forward v. (arabayı) ileriye çekmek
pull through v. -den çekmek/geçirmek
pull off v. zor bir işin üstesinden gelmek
pull together v. uyum içinde çalışmak
pull up v. (giysinin kollarını) sıvamak
pull on v. (giysi) kısalmak
pull off v. zor bir işi başarmak
pull someone aside v. yana/kenara çekmek
pull over v. (polis) arabayı sağa çektirmek
pull someone by something v. (elinden/kolundan vb) çekmek
pull on v. (giysi) küçülmek
pull forward v. (arabayı) (bir sırada) ileriye hareket ettirmek
pull someone through something v. (çekerek) (birini) bir delikten/aralıktan geçirmek
pull off v. üstesinden gelmek
pull away from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) geri çekilmek
pull away from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) kendini geri çekmek
pull away from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) sıdkı sıyrılmak
pull away from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) soğumak
pull away from (someone or something) v. (bir şeyden) sıyrılmak
pull away from (someone or something) v. (birini/bir şeyi, bir şeyden/birinden) uzaklaştırmak
pull away from (someone or something) v. (birini/bir şeyi, bir şeyden/birinden) geri çekmek
pull away from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) uzaklaşıp gitmek (bir araçla)
pull away from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) ayrılıp gitmek
pull away from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) kopup gitmek
pull away from (someone or something) v. (birinden/bir şeyden) üstün pozisyona/konuma geçmek
pull away from (someone or something) v. (birinin/bir şeyin) önüne geçmek
pull away from (someone or something) v. (biriyle/bir şeyle) arayı açmak
pull away from (someone or something) v. (birinden) sosyal/duygusal olarak soğumak
pull away from (someone or something) v. (birinden) sosyal/duygusal olarak kendini geri çekmek
pull someone or something under v. birini/bir şeyi bir şeyin altına çekmek/sürüklemek
pull someone or something under v. birini/bir şeyi bir şeyin altına sokmak