ön - Turkish English Dictionary

ön

Meanings of "ön" in Turkish English Dictionary : 155 result(s)

English Turkish
Common Usage
on prep. üzerinde
There are a good many points on which further negotiation is needed.
Üzerinde daha fazla müzakere yapılması gereken pek çok nokta var.

More Sentences
General
on adj. giyilmiş
Your T-shirt's on backwards.
Tişörtün ters giyilmiş.

More Sentences
on adj. hazır
Lunch is on.
Öğle yemeği hazır.

More Sentences
on adj. giymiş
Tom has his sweater on backwards.
Tom kazağını ters giymiş.

More Sentences
on adj. açık
Dietz's phone hasn't been turned on since Friday.
Dietz'in telefonu Cuma gününden beri açık değil.

More Sentences
on adv. ileride
Farther on, we came upon a house.
İleride bir eve rastladık.

More Sentences
on adv. amacıyla
I'm in Boston on business.
Ticaret amacıyla Boston'dayım.

More Sentences
on adv. kıyısında
My house is on the south bank of the Thames.
Evim Thames Nehri'nin güney kıyısında.

More Sentences
on adv. halinde
It is a vision of an industry on the offensive.
Bu, saldırı halindeki bir sektörün vizyonudur.

More Sentences
on adv. hususunda
I was the shadow rapporteur for the PSE on this.
Bu hususta İstihdam Koruma Planı'nın gölge raportörüydüm.

More Sentences
on adv. hakkında
And then that the Parliament would never be consulted on such an annual report.
Ve o zaman Parlamento'ya böyle bir yıllık rapor hakkında asla danışılmayacaktır.

More Sentences
on adv. kenarında
The medicine man lived alone, even without a mate, on the edge of the village.
Büyücü doktor, köyün kenarında eşi olmadan bile tek başına yaşardı.

More Sentences
on adv. konusunda
Today we had the G8's very weak statement on trade and reform.
Bugün G8'in ticaret ve reform konusunda çok zayıf bir açıklaması vardı.

More Sentences
on adv. ile ilgili
Your answer simply referred me to the Commission's opinion on the IGC.
Cevabınız beni sadece Komisyon'un HAK ile ilgili görüşüne yönlendirdi.

More Sentences
on prep. üzerine
What a heated debate this has been on racism!
Irkçılık üzerine ne kadar hararetli bir tartışma oldu!

More Sentences
on prep. içinde
Then you are on excellent terms with President Putin.
O halde Başkan Putin ile mükemmel ilişkiler içindesiniz.

More Sentences
on prep. için
I congratulate you on the honesty of your statement.
İfadenizin dürüstlüğü için sizi tebrik ederim.

More Sentences
on prep. üstüne
It seems a bit pointless simply to tag along to Johannesburg as a kind of icing on the cake.
Herşeyin üstüne bir de Johannesburg'a gitmek biraz anlamsız görünüyor.

More Sentences
on prep. yanında
Tom is never on hand when I want him.
Tom istediğim zaman yanımda olmuyor.

More Sentences
on prep. de
Mary kissed him on both cheeks.
Mary de onu iki yanağından öptü.

More Sentences
on prep. ile
Germany borders on France.
Almanya, Fransa ile sınır komşusudur.

More Sentences
on prep. üzerindeki
It concerns the effects of enlargement on our neighbours, in this case Russia.
Genişlemenin komşularımız, bu durumda da Rusya üzerindeki etkileri ile ilgilidir.

More Sentences
on prep. göre
First and foremost, appointments must be based on the candidate's merits.
Her şeyden önce, atamalar adayın liyakatine göre yapılmalıdır.

More Sentences
on prep. tarzında
Tom and Mary were on the same wavelength.
Tom ve Mary aynı tarzdalar.

More Sentences
on prep. eşiğinde
Today we are on the threshold of major enlargement of the European Union.
Bugün Avrupa Birliği'nin büyük bir genişlemesinin eşiğindeyiz.

More Sentences
on prep. ile çalışan/çalışmak
I want a car that runs on solar power.
Ben güneş enerjisi ile çalışan bir araba istiyorum.

More Sentences
Computer
on açtı
Tom flipped on the lights.
Tom ışıkları açtı.

More Sentences
on tarihinde
You will remember that they were arrested on 8 November 2001.
Hatırlayacağınız üzere 8 Kasım 2001 tarihinde tutuklanmışlardı.

More Sentences
on açık
Tom leaves his TV on all day long.
Tom televizyonu bütün gün açık tutar.

More Sentences
on üzerinde
We all know what the initial proposal was and how it was worked on.
İlk teklifin ne olduğunu ve üzerinde nasıl çalışıldığını hepimiz biliyoruz.

More Sentences
Common Usage
on prep. üstünde
General
on v. yanmak
on adj. makbul
on adj. olmakta olan
on adj. devam etmekte olan
on adj. çalışmakta
on adj. yanık
on adj. sahnede
on adj. yanmakta
on adj. devrede
on adj. çakırkeyif
on adj. çalışır
on adj. gözlem altında
on adj. planlı
on adj. planlanmış
on adj. kasıtlı
on adj. bir şeyi yapmaya istekli (kimse)
on adj. gösteri yapan
on adj. yayın yapan
on adj. aşırı canlı hareket eden
on adj. teatral davranan
on adj. açık kapaktan akmasına izin verilen
on adj. kapalı anahtardan akmasına izin verilen
on adj. akan
on adv. giymiş olarak
on adv. durmadan
on adv. ileriye
on adv. boyuna
on adv. sürekli
on adv. aralıksız
on adv. ileriye doğru
on adv. üstünde (giysi için)
on adv. ileri
on adv. ilerde
on adv. sürekli olarak
on adv. durumunda
on adv. uyarınca
on adv. -e doğru
on adv. -e
on adv. desteklenme durumunda
on adv. temas durumunda
on adv. ileriki zamanda
on adv. farklı bir duruma doğru
on adv. faal durumda
on adv. işlem aşamasında
on adv. eylem aşamasında
on adv. faaliyet durumunda
on adv. şimdiki durumda
on adv. mevcut şartta
on adv. programlanma veya karara bağlanma durumunda
on adv. dayalı vaziyette
on adv. peş peşe
on adv. birinden diğerine
on adv. sıra ile
on adv. süreklilik içerisinde
on adv. bir şeyin farkında
on adv. farkındalık durumunda
on adv. haberdar vaziyette
on adv. bilgisi dahilinde
on adv. katılma arzusunda
on adv. sonradan
on adv. daha sonra
on prep. yönünde
on prep. beri
on prep. zarfında
on prep. civarında
on prep. -ince
on prep. -de
on prep. -da
on prep. olmaya yaklaşarak
on prep. başlayarak
on prep. bağ kurarak
on prep. kullanarak
on prep. meşgul olarak
on prep. yakınında
on prep. o zamanda
on prep. imtiyazıyla
on prep. kısıtlamasıyla
on prep. yoluyla
on prep. referans olarak
on prep. sebebiyle
on prep. yüzünden
on prep. sonucu olarak
on prep. akabinde
on prep. etkisinde
on pref. üzerinde anlamını veren bir ön ek
on pref. karşı anlamını veren bir ön ek
on pref. tarafına doğru anlamını veren bir ön ek
on pref. üzerine anlamını veren bir ön ek
Colloquial
on adj. yüksek kabiliyetle çalışan
on adj. yüksek enerji ile işleyen
on adj. dayanılabilir
on adj. uygulanabilir
on adj. kabul edilebilir
on prep. mülkiyetinde
on prep. eşliğinde
on prep. ile beraber
on prep. alışkanlıkla kullanan
on prep. müptela
on prep. sürekli dırdır eden
on prep. devamlı kusur bulan
on prep. kötü etkileyerek
Technical
on adj. çalışır durumda
Computer
on expr. bilgisayar açık
on expr. çalışır
on tarih
on etkin
on eşittir
Math
on prep. özdeş tanım ve değer kümeleri bulunan
on prep. tarafından üretilen
Archaeology
on n. modern kahire'nin kuzeyinde yer alan antik bir kent
Military
on tamam! komutu
Sport
on adj. (krikette) topu atan
on adj. kriket sahasının bacak tarafı ile ilişkili
on adj. kriket sahasının bacak tarafına dair
on adj. saha tarafında olan (krikette)
on adv. (krikette) sahanın vurucunun bacak tarafında kalan yarısında
on adv. (krikette) sahanın vurucunun bacak tarafında kalan yarısına doğru
on adv. (krikette) bacak tarafında
Baseball
on adj. kaleye güvenle ulaşmış
on adj. kalede
on adv. kaleye ulaşmış
on adv. kalede
Music
on prep. (caz, pop müzik) çalan
Printery
on adv. -e kadar

Meanings of "ön" in English Turkish Dictionary : 45 result(s)

Turkish English
Common Usage
ön preliminary adj.
Tell me what national parliament, for example, is handed all preliminary investigation documents.
Örneğin hangi ulusal parlamentoya tüm ön soruşturma belgelerinin verildiğini söyleyin.

More Sentences
General
ön primary n.
Texas holds its primary election next week.
Teksas'ta gelecek hafta ön seçimler yapılacak.

More Sentences
ön fore adj.
I would like to bring a few minor aspects to the fore.
Birkaç küçük hususu ön plana çıkarmak istiyorum.

More Sentences
ön advance adj.
The repercussions of the schedule for advance resignation now await you.
Ön istifa programının yansımaları şimdi sizi bekliyor.

More Sentences
Technical
ön preliminary adj.
Thirdly, preliminary negotiations are taking place between Turkey and Greece on this type of issue.
Üçüncü olarak Türkiye ve Yunanistan arasında bu tür bir konuda ön görüşmeler yapılıyor.

More Sentences
ön first adj.
You would have put health first.
Sen sağlığını ön planda tutardın.

More Sentences
Computer
ön initial adj.
At the end of the day, everyone has to do this sort of initial check.
Günün sonunda herkes bu tür bir ön kontrol yapmak zorundadır.

More Sentences
Common Usage
ön front n.
ön face n.
ön anterior adj.
General
ön face n.
ön precursor n.
ön presence n.
ön ante n.
ön foreground n.
ön obverse n.
ön foreside n.
ön initiative adj.
ön ventral adj.
ön frontal adj.
ön precursory adj.
ön pro adj.
ön front adj.
ön primary adj.
ön prelusive adj.
ön precedential adj.
ön prelim (preliminary) adj.
ön prelim. (preliminary) adj.
ön prescientific adj.
ön pre- pref.
Technical
ön front adj.
ön primary adj.
ön forward adj.
ön pre- pref.
Construction
ön frontal adj.
Aeronautic
ön pre- pref.
Anatomy
ön anterior adj.
Psychology
ön anterior adj.
Physiology
ön protopathic adj.
Linguistics
ön front n.
ön proto adj.
ön anterior adj.
ön initial adj.
Sport
ön front n.
Slang
ön prelim (preliminary) adj.