bad - Turkish English Dictionary

bad

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "bad" in Turkish English Dictionary : 111 result(s)

English Turkish
Common Usage
bad adj. kötü
This is not to say that this is a bad intervention, but I would vote for an opt-in system for e-mails.
Bu, bunun kötü bir müdahale olduğu anlamına gelmiyor ancak ben e-postalar için bir katılım sistemini tercih ederdim.

More Sentences
bad adj. fena
It would be no bad idea to do that on a European scale.
Bunu Avrupa ölçeğinde yapmak hiç de fena bir fikir olmayacaktır.

More Sentences
bad adj. bozuk
I can't read paper books because I have bad eyesight.
Görüşüm bozuk olduğu için kağıt kitap okuyamıyorum.

More Sentences
bad adj. berbat
We cannot therefore make use of naming and shaming and worst practices.
Bu nedenle bizler isim takma, utandırma ve bu gibi berbat uygulamalardan yararlanamayız.

More Sentences
General
bad n. zarar
You should make the best of a bad situation.
Zarardan yarar sağlamalısın.

More Sentences
bad n. kötülük
Bad comes.
Kötülükler gelir.

More Sentences
bad adj. kokmuş
I shot the horse because it had bad breath.
Atı vurdum çünkü nefesi kokuyordu.

More Sentences
bad adj. sakat (uzuv)
His bad leg prevented him from winning the race.
Sakat bacağı yarışı kazanmasını engelledi.

More Sentences
bad adj. yanlış
If not, you're making a bad trade.
Aksi takdirde, yanlış bir alışveriş yapmış oluyorsunuz.

More Sentences
bad adj. vahim
The issues involved are much worse, though.
Ancak söz konusu meseleler çok daha vahimdir.

More Sentences
bad adj. zararlı
Consumers simply got a bad deal.
Tüketiciler anlaşmadan düpedüz zararlı çıkmıştır.

More Sentences
bad adj. bozulmuş (yiyecek)
I hear you're on bad terms with Tom.
Tom'la aranızın bozulduğunu duydum.

More Sentences
bad adj. keyifsiz
Why are you in such a bad mood today?
Bugün neden bu kadar keyifsizsin?

More Sentences
bad adj. hatalı
Pigs were fed improperly treated swill, which was bad farming practice.
Domuzlar uygun olmayan şekilde işlenmiş atıklarla besleniyordu, ki bu da hatalı bir çiftçilik uygulamasıydı.

More Sentences
bad adj. şiddetli
How bad is the pain?
Acı ne kadar şiddetli?

More Sentences
bad adj. çürük
They are going to put the bad law in force.
Bu çürük yasayı yürürlüğe sokacaklar.

More Sentences
bad adj. ahlaksız
They aren't such a bad lot.
Öyle ahlaksız tipler değiller.

More Sentences
bad adj. beceriksiz
A bad carpenter quarrels with his tools.
Beceriksiz marangoz aletlerini suçlarmış.

More Sentences
bad adj. berbat
We cannot therefore make use of naming and shaming and worst practices.
Bu nedenle adlandırma, ayıplama gibi berbat yöntemlere başvuramayız.

More Sentences
bad adv. çok
Barberosa's going to feel awful bad about this, kid.
Barberosa bu konuda çok üzülecek, evlat.

More Sentences
Trade/Economic
bad adj. çürük
She had a bad tooth taken out.
Çürük bir dişi çektirdi.

More Sentences
Slang
bad adj. çekici
A bad apple tree gives bad apples.
Otu çek köküne bak.

More Sentences
Common Usage
bad adj. hoş olmayan
General
bad n. perişanlık
bad n. batak
bad n. şanssızlık
bad n. yıkım
bad v. kolye takmak
bad adj. terbiyesiz
bad adj. değersiz
bad adj. niteliksiz
bad adj. kifayetsiz
bad adj. pişman
bad adj. habis
bad adj. sahte
bad adj. bet
bad adj. nahoş
bad adj. kem
bad adj. sert
bad adj. kara
bad adj. hasta
bad adj. ciddi
bad adj. rahatsız
bad adj. yaman
bad adj. bitik
bad adj. keleş
bad adj. küfürlü
bad adj. kokuşmuş
bad adj. geçersiz
bad adj. kokuşuk
bad adj. müteessir
bad adj. kaka
bad adj. çok kötü
bad adj. sağlıksız
bad adj. kötü şey
bad adj. edepsiz
bad adj. haşin
bad adj. aksi
bad adj. huysuz
bad adj. yıkıcı
bad adj. feci
bad adj. zayıf (not/sağlık durumu)
bad adj. tahripkar
bad adj. yaramaz
bad adj. asi
bad adj. üzücü
bad adj. münasebetsiz
bad adj. müstehcen
bad adj. haysiyetsiz
bad adj. biçimsiz
bad adj. hantal
bad adj. isabetsiz
bad adj. uygunsuz
bad adj. saygısız
bad adj. yakışıksız
bad adj. değerlere küfreden
bad adj. kederli
bad adj. üzgün
bad adj. kural dışı
bad adv. kötü bir şekilde
bad adv. ciddi derecede
bad adv. aşırı derecede
bad adv. gereken standardın altında
bad adv. pek ziyade
bad adv. pek çok
Colloquial
bad n. probleme yol açan hata
bad n. yapılan hatanın sorumluluğu
Idioms
bad adj. harika
bad expr. güzel
Trade/Economic
bad n. bir hesabın borç tarafı
bad adj. karşılıksız (çek vb.)
bad adj. hükümsüz
bad adj. kusurlu
bad adj. yasal geçerliliği olmayan
Law
bad n. noksan
bad adj. hükümsüz
bad adj. kalitesi bozuk
bad adj. muteber olmayan
bad adj. malul
bad adj. kusurlu
bad adj. şüpheli
Archaic
bad v. (geçmiş zamanda) teklif etmek
bad v. bide-bad
bad v. (geçmiş zamanda) dayanmak
bad v. (geçmiş zamanda) önermek
bad v. (geçmiş zamanda) fiyat vermek
bad v. (geçmiş zamanda) katlanmak
Slang
bad n. aynasız
bad adj. yaş
bad adj. seksi
bad expr. çok iyi

Meanings of "bad" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
Common Usage
bad luck n. şanssızlık
We've had too much bad luck.
Çok fazla şanssızlık yaşadık.

More Sentences
bad luck n. uğursuzluk
It's bad luck to say that.
Onu söylemek uğursuzluk getirir.

More Sentences
become bad v. kötüleşmek
If your illness becomes worse, call in a specialist.
Hastalığınız kötüleşirse, bir uzman çağırın.

More Sentences
bad-tempered adj. aksi
The bad-tempered man snapped at his daughter.
Aksi adam kızına çemkirdi.

More Sentences
bad-tempered adj. huysuz
The bad-tempered man snapped at his daughter.
Huysuz adam, kızını azarladı.

More Sentences
General
bad luck n. uğursuzluk
I don’t believe that black cats cause bad luck.
Kara kedilerin uğursuzluk getirdiğine inanmıyorum.

More Sentences
bad behavior n. kötü davranış
Tom is fed up with Mary's bad behavior.
Tom, Mary'nin kötü davranışlarından bıktı.

More Sentences
bad manners n. terbiyesizlik
It's bad manners to talk during a concert.
Konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.

More Sentences
bad eye n. kem göz
My bad eye is this one.
Benim kem gözüm bu.

More Sentences
bad weather n. kötü hava
The special lecture was put off until the next day due to the bad weather.
Kötü hava koşulları nedeniyle özel konferans ertesi güne ertelendi.

More Sentences
bad conscience n. vicdan azabı
I frequently have a bad conscience about answering questions that no one has heard.
Kimsenin duymadığı soruları yanıtlamaktan dolayı sık sık vicdan azabı çekiyorum.

More Sentences
bad air n. kötü hava
She's fainted because of the bad air.
O kötü havadan dolayı bayıldı.

More Sentences
bad condition n. kötü durum
The road's in bad condition.
Yol kötü durumda.

More Sentences
bad habits n. kötü alışkanlıklar
If you've been struggling with smoking, check out these alternative ways to extinguish your bad habit.
Sigarayla mücadele ediyorsanız, kötü alışkanlığınızı ortadan kaldırmanın bu alternatif yollarına göz atın.

More Sentences
bad mood n. kötü ruh hali
She helped him get over his bad mood.
Kötü ruh halini atlatmasına yardım etti.

More Sentences
bad habit n. kötü alışkanlık
You must get rid of that bad habit.
O kötü alışkınlıktan kurtulmalısın.

More Sentences
bad apple n. çürük elma
There are therefore bad apples that need to be removed.
Bu nedenle ayıklanması gereken çürük elmalar vardır.

More Sentences
bad things n. kötü şeyler
Not every bad thing that happens is an opportunity to heap censure on a specific regime.
Yaşanan her kötü şey, belirli bir rejimi kınamak için bir fırsat değildir.

More Sentences
bad boy n. kötü çocuk
I don't like bad boys.
Kötü çocukları sevmem.

More Sentences
bad experience n. kötü deneyim
We have had a lot of bad experience with internal disciplinary councils.
Kurum içi disiplin kurullarıyla ilgili pek çok kötü deneyimimiz oldu.

More Sentences
bad friend n. kötü arkadaş
The essence of a person depends on the influence of good or bad friends.
Bir kimsenin özü iyi ya da kötü arkadaşların etkisine bağlıdır.

More Sentences
bad guys n. kötü adamlar
Tom was one of the bad guys.
Tom kötü adamlardan biriydi.

More Sentences
bad memories n. kötü anılar
He wishes to erase bad memories.
O kötü anıları silmek istiyor.

More Sentences
bad faith n. kötü niyet
It is the Council's bad faith that Parliament is condemning.
Parlamento'nun kınadığı Konsey'in kötü niyetidir.

More Sentences
bad decision n. kötü karar
Tom has made several bad decisions.
Tom birkaç kötü karar aldı.

More Sentences
bad luck n. kötü şans
Tom couldn't believe his bad luck.
Tom kötü şansına inanamadı.

More Sentences
bad people n. kötü insanlar
Those are bad people.
Bunlar kötü insanlar.

More Sentences
a bad idea n. kötü bir fikir
The idea of a European fund is therefore not a bad idea.
Dolayısıyla bir Avrupa fonu fikri kötü bir fikir değil.

More Sentences
bad habit n. kötü huy
Just kick this bad habit already, once and for all!
Şu kötü huyu temelli bırak artık be!

More Sentences
bad words n. küfürlü konuşma
Kids can't say bad words.
Çocuklar küfürlü konuşmaz.

More Sentences
bad wolf n. kötü kurt
Who's afraid of the big bad wolf?
Büyük kötü kurttan kim korkar?

More Sentences
bad timing n. kötü zamanlama
If that is the case, I can forgive you for your bad timing.
Eğer durum buysa, kötü zamanlamanız için sizi affedebilirim.

More Sentences
bad tooth n. çürük diş
I have a lot of bad teeth.
Bir sürü çürük dişim var.

More Sentences
feel bad about v. üzülmek
I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
Ben de seni işyerinde tek başına bıraktığım için üzülüyorum.

More Sentences
bring bad luck v. kötü şans getirmek
A broken mirror brings bad luck.
Kırık bir ayna kötü şans getirir.

More Sentences
go bad v. yiyecek bozulmak
The refrigerator prevents food from going bad.
Buzdolabı yiyeceklerin bozulmasını önler.

More Sentences
go bad v. bozulmak
The fruit went bad.
Meyve bozuldu.

More Sentences
go bad v. çürümek
The meat's gone bad.
Et çürüdü.

More Sentences
go bad v. ekşimek
The milk has gone bad.
Süt ekşidi.

More Sentences
go bad v. kötü gitmek
Maybe it was a black market deal that went bad.
Belki de kötü giden bir kara piyasa anlaşmasıydı.

More Sentences
have bad breath v. ağzı kokmak
I shot the horse because it had bad breath.
Ağzı koktuğu için atı vurdum.

More Sentences
go bad v. kokmak
This meat has gone bad.
Bu et kokmuş.

More Sentences
feel bad v. kötü hissetmek
I didn't feel bad.
Ben kötü hissetmiyordum.

More Sentences
feel bad v. kendini kötü hissetmek
I feel bad about leaving you all by yourself at work too.
Seni işte tek başına bıraktığım için de kendimi kötü hissediyorum.

More Sentences
bad mouth v. kötülemek
Stop bad mouthing her.
Onu kötülemeyi bırak.

More Sentences
become bad-tempered v. huysuzlaşmak
He became bad-tempered, continually criticized his wife's cooking and complained of a pain in his stomach.
Huysuzlaştı, karısının yemeklerini sürekli eleştirdi ve midesindeki ağrıdan şikayet etti.

More Sentences
look bad v. kötü görünmek
What specifically looks bad?
Özellikle kötü görünen ne?

More Sentences
smell bad v. kötü kokmak
The shit smells bad.
Bok kötü kokuyor.

More Sentences
say bad words v. kötü söz söylemek
One should not say bad words.
Kimse kötü söz söylememeli.

More Sentences
not half bad adj. fena değil
The stew was not half bad.
Güveç fena değildi.

More Sentences
went bad adj. çürümüş
The fruit went bad.
Meyve çürüdü.

More Sentences
bad off adj. beş parasız
I didn't realize how bad off you were.
Ne kadar beş parasız olduğunu fark etmedim.

More Sentences
Phrases
not half bad expr. hiç fena değil
The stew was not half bad.
Güveç hiç fena değildi.

More Sentences
Common Usage
bad luck n. talihsizlik
General
bad behaviour against children n. çocuklara kötü davranma
bad conscience n. kötü vicdan
his bad luck n. alnının karayazısı
bad tempered n. huysuz
bad temper n. damar
bad person n. kötü kişi
bad luck n. kör talih
bad conductor n. kötü iletken
bad blood n. düşmanlık
a bad turn n. kötülük
bad blood n. dargınlık
bad luck n. karayazı
a bad mark n. zayıf not
bad mark n. zayıf
bad break n. şanssızlık
bad mark n. kırık
bad debt n. batak para
bad fate n. kötü kader
bad goalkeeper n. kova
bad luck n. şeamet
bad temper n. sinirlilik
bad manners n. edepsizlik
bad debt n. alınamayan alacak
a bad sailor n. deniz tutan kimse
bad payer n. batakçı
bad habit n. illet
bad team n. kova
bad health n. sağlığı bozuk
bad action n. kötülük
bad temper n. huysuzluk
a bad mark n. kırık not
bad debt n. değersiz alacak
a bad mark n. kötü not
bad straits n. geçim sıkıntısı
bad taste n. zevksizlik
bad line n. kötü hat
bad line n. bozuk hat
go bad cop on someone n. kötü polis oyunu oynayarak bilgi alma taktiği
communicating bad news n. kötü haber
bad luck n. kör şeytan
bad luck n. kör şans
bad fabrication n. kötü fabrikasyon
bad news n. kara haber
having bad health n. dert sahibi
bad condition n. kötü şart
bad workmanship n. kötü işçilik
bad record n. bozuk kayıt
bad workmanship n. kalitesiz işçilik
bad fortune n. şanssızlık
bad fortune n. talihsizlik
bad luck n. aksilik
bad intention n. kötü emel
bad apple n. yozlaşmış
bad intention n. kötü niyet
bad luck n. kötü talih
bad action n. amel-i talih
bad line n. cızırtılı hat
bad straits n. geçim zorluğu
bad name n. kötü şöhret
bad hat n. sorun çıkaran
bad hat n. baş belası
bad image n. kötü imaj
bad habits n. zararlı alışkanlıklar
bad rumor n. kötü söylenti
bad habit n. zararlı alışkanlık
bad experience n. kötü tecrübe
bad experience n. hoş olmayan tecrübe
bad behaviour n. kötü davranış
bad conduct n. kötü davranış
bad suspicion n. kötü şüphe
bad suspicion n. kötü zan
bad opportunities n. kötü/olumsuz fırsatlar
bad marriage n. kötü evlilik
bad eating habits n. kötü yeme alışkanlıkları
bad times n. zor zamanlar
bad actor n. kötü aktör
bad form n. uygunsuz/uygun olmayan (davranış)
bad form n. münasebetsizlik
bad surprise n. kötü sürpriz
a bad surprise n. kötü bir sürpriz
bad weather conditions n. kötü hava şartları
bad weather conditions n. kötü hava koşulları
bad weather conditions n. olumsuz hava koşulları
bad weather conditions n. olumsuz hava şartları
bad side n. kötü yön
bad side n. kötü yan
bad goalkeeper n. kova kaleci
bad neighbor n. kötü komşu
bad neighbour n. kötü komşu
bad character n. kötü ahlak
bad title n. kötü şöhret
bad blood n. hastalık
bad temper n. hırçınlık
bad character n. kötü kişi
bad back n. bel sorunu
bad back n. sırt ağrısı
bad taste n. kötü tat
bad language n. küfürlü konuşma
bad sides n. kötü yönler
bad weather n. çepel
bad guy n. kötü adam
bad cut n. kötü kesik
bad forces n. kötü güçler
bad suspicion n. suizan
bearer of bad news n. felaket tellalı
the bad n. kötülük
the bad n. insanların başına gelen nahoş şeyler
a bad lot n. beş para etmez biri
peck's bad boy n. inatçı kimse
peck's bad boy n. aksi kimse
peck's bad boy n. zorluk çıkaran kuruluş
peck's bad boy n. söz dinlemez kimse
peck's bad boy n. uzlaşılamayan kurum
bad writing n. kötü yazım
bad writing n. kalitesiz yazım
bad actors n. kötü aktörler
bad actors n. kötü niyetli kimseler
bad actor n. kötü aktör
bad actor n. kötü niyetli kimse
bad actors n. kötü aktörler
bad actors n. kötü kimseler
bad actor n. kötü aktör
bad actor n. kötü kimse
get bad vibes from v. negatif enerji almak
be in bad with v. arası bozuk olmak
go bad v. berbat olmak
be on bad terms (with someone) v. araları bozulmak
get a bad reputation v. adı çıkmak
acquire a bad reputation v. kötü şöhret kazanmak
be in bad odor with v. gözünden düşmek
throw good money after bad v. parasını sokağa atmak
miss someone bad v. birini aşırı özlemek
make bad blood v. aralarını açmak
have one's business go bad v. arpalamak
be bad at figures v. hesabı kötü olmak
feel bad v. fena olmak
show bad temper v. huysuzluk etmek
make the best of a bad situation v. kötü bir durum karşısında idare etmeye çalışmak
turn bad v. bozulmak (süt/et/yumurta vb)
be in a bad way v. çok zor bir durumda olmak
go bad v. yemek çürümek
feel bad v. kendini iyi hissetmemek
be a bad judge of v. anlamamak
go bad v. diş çürümek
get a bad reputation v. adı kötüye çıkmak
use bad language v. küfür etmek
be disturbed by a bad smell v. burnunun direği kırılmak
be in bad with v. arası iyi olmamak
give a bad name v. ad takmak
throw good money after bad v. parayı sokağa atmak
go bad v. fenalaşmak
be mixed up in something bad v. adı karışmak
have a bad hair day v. kötü bir gün geçirmek
make a bad impression on someone v. kötü bir izlenim bırakmak
leave a bad impression v. kötü izlenim bırakmak
smell bad v. pis kokmak
be in bad with something v. başı hoş olmamak
consider bad v. kötü saymak
bewail one's bad fate v. kötü kaderine yanmak
go from bad to worse v. kötüyken daha kötü olmak
be in bad odor v. kötü izlenim bırakmak
use bad language v. ağzını bozmak
go bad v. eprimek
feel bad for someone v. birisine acımak
turn bad v. bozmak (hava)
be in a bad way v. ağır hasta olmak
contract a bad habit v. huy kapmak
have a run of bad luck v. şansı ters gitmek
go bad v. kokuşmak
leave a bad taste in one's mouth v. kötü izlenim bırakmak
show bad temper v. aksileşmek
go from bad to worse v. kötüye gitmek
cause bad blood v. aralarını bozmak
be in bad odor with somebody v. kötü izlenim bırakmak
be in bad odour with somebody v. kötü izlenim bırakmak
be in bad state v. kötü durumda olmak
be in bad condition v. kötü durumda olmak
be in a bad state v. kötü durumda olmak
be in a bad condition v. kötü durumda olmak
be financially in bad shape v. mali açıdan kötü durumda olmak
be in bad shape v. kötü durumda olmak
be in a bad way v. meydanda kalmak
get bad marks v. düşük not almak
set a bad example v. kötü örnek olmak
have a bad time v. kötü zaman geçirmek
go bad v. yolunda olmamak
get bad mark v. kırık not almak
get bad mark v. zayıf not almak
be bad of something v. bir işi pek iyi bilmemek
be bad-tempered v. huysuz olmak
be bad for v. -e zararlı olmak
become bad-tempered v. huysuzlanmak
be bad-tempered v. geçimsiz olmak
grow bad-tempered v. huysuzlaşmak
make someone bad-tempered v. huysuzlaştırmak
have a bad time v. çok sıkıntı çekmek
give up as a bad job v. işin peşini bırakmak
give up as a bad job v. işin ucunu bırakmak
be on bad terms with someone v. birisiyle ilişkileri kötü olmak
have a bad reputation v. kötü bir ünü olmak
have a bad reputation v. kötü şöhreti olmak
have a bad reputation v. kötü bir üne sahip olmak
come to a bad end v. sonu kötü bitmek
give a bad impression v. kötü algılanmak
smell bad v. berbat kokmak
look bad in a photo v. resimde kötü çıkmak
look bad in a picture v. fotoğrafta kötü çıkmak
look bad in a photo v. fotoğrafta kötü çıkmak
look bad in a picture v. resimde kötü çıkmak
acquire bad habits v. kötü alışkanlıklar edinmek
pick up bad habits v. kötü alışkanlıklar edinmek
be on bad terms v. dargın olmak
bring bad luck v. uğursuz gelmek
have a bad reputation v. adı kötü anılmak
have a bad reputation v. ismi kötü anılmak
get in bad (with someone) v. birisiyle sorunu olmak
get in bad (with someone) v. birisiyle kötü olmak
be in bad (with someone) v. birisiyle kötü olmak
be in bad (with someone) v. birisiyle sorunu olmak
have a bad year v. kötü bir yıl geçirmek
have a bad year v. kötü bir sene geçirmek
do something bad v. kötü bir şeyler yapmak
something bad happen to v. başına kötü bir şey gelmek
be bad news v. kötü olmak
be bad news v. sorun/bela demek
be bad news v. hiç iyi olmamak
play the bad guy v. kötü adamı oynamak
be bad at something v. bir şeyde kötü olmak
fall victim to bad weather v. kötü havanın azizliğine uğramak
be a sign of the bad quality of something v. bir şeyin kötü kalitesinin işareti olmak
write bad check v. karşılıksız çek vermek
get a bad mark v. zayıf bir not almak
get a bad mark v. kötü bir not almak
make bad decisions v. kötü kararlar almak
exhibit bad behaviour v. kötü davranışlar sergilemek
create bad image v. kötü imaj oluşturmak
use bad language v. kötü söz söylemek
use bad words v. kötü söz söylemek
feel bad v. i̇yi olmamak
go bad v. bozulmak (yiyeceğin bozulması)
be in a bad mood v. keyfi bozuk olmak
go bad v. itilenmek
go bad v. kötü birine dönüşmek
go bad v. (yer) güvensiz hale gelmek
in a bad way adj. çok hasta
in bad order adj. bozuk
in a bad way adj. tehlikede
in bad repair adj. kötü durumda
good and bad adj. acı tatlı
very bad adj. haşat
not half bad adj. hiç de fena olmayan
in a bad fix adj. sıkıntıda
in a bad mood adj. aksiliği üstünde
went bad adj. ekşimiş
bad for health adj. sağlığa zararlı
in bad repair adj. tamirsiz
in bad repair adj. iyi tamir edilmemiş
bad-tempered adj. huysuz
bad-tempered adj. ters (insan)
bad-tempered adj. şirret
bad-tempered adj. katır
not too bad adj. şöyle böyle
having a bad reputation adj. kötü şöhretli
having a bad reputation adj. kötü tanınmış
notoriously bad adj. kötü tanınmış
notoriously bad adj. kötü şöhretli
bad tempered adj. huylu
bad tempered adj. aksi
bad tempered adj. ters
bad tempered adj. kötü huylu
of bad stock/family adj. kanı bozuk
feel-bad adj. üzgün
feel-bad adj. mutsuz
feel-bad adj. mutsuz eden
feel-bad adj. kötü hissettiren
feel-bad adj. depresif
feel-bad adj. depresyona yol açan
in bad health adv. hasta
in a bad fix adv. zor durumda
in bad faith adv. kötü niyetle
in bad health adv. rahatsız
as bad luck adv. aksi gibi
in good times and in bad times in sickness and in health adv. iyi günde kötü günde hastalıkta ve sağlıkta
bad-temperedly adv. aksi bir şekilde
under bad conditions adv. kötü şartlar altında
under bad conditions adv. kötü koşullar altında
bad-temperedly adv. ters ters
bad-temperedly adv. aksi
bad-temperedly adv. aksi bir biçimde
bad-temperedly adv. huysuzca
bad-temperedly adv. ters bir şekilde
bad-temperedly adv. ters
bad-temperedly adv. aksi aksi
in a bad way adv. kötü bir şekilde
too bad! interj. ne yazık!
Phrasals
go bad v. bayatlamak
go bad v. kokuşmak
Phrases
not bad at all expr. hiç fena değil
with a good or bad grace expr. isteyerek veya istemeyerek
bad sides expr. kötü yanlar
bad sides expr. kötü yönler
bad sides expr. kötü taraflar
the samples range from bad to excellent expr. örnekler kötü ile mükemmel arasında değişiyor
bad sides of expr. kötü yanları
what bad weather expr. ne kadar da kötü bir hava
bad sides of expr. kötü yönleri
bad sides of expr. kötü tarafları
there’s no such thing as bad advertising expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
there’s no such thing as bad publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
there’s no such thing as bad publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
there’s no such thing as bad advertising expr. reklamın kötüsü olmaz
good, bad, or indifferent expr. olduğu gibi kabul et
good, bad, or indifferent expr. nasıl olursa olsun olduğu gibi kabul et
good, bad, or indifferent expr. nasılsa öyle kabul et
bad publicity is good publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
bad publicity is good publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
bad publicity is good publicity expr. kötü de olsa reklam reklamdır
no publicity is bad publicity expr. kötü reklam olmayan reklamdır
no publicity is bad publicity expr. reklamın kötüsü olmaz
no publicity is bad publicity expr. reklamın iyisi kötüsü olmaz
no publicity is bad publicity expr. kötü de olsa reklam reklamdır
in bad circumstances expr. durumu olmayan
in bad circumstances expr. parasal açıdan kötü durumda
Proverb
bad news travels fast kötü haber tez duyulur
bad news travels fast kara haber tez duyulur
bad news travels fast kötü haber tez yayılır
a bad workman always blames his tools beceriksiz işçi suçu aletlerde bulur
bad penny always turns up kapıdan kovsan bacadan girer
a bad workman always blames his tools alet işler, el övünür
fire is a good servant but a bad master ateş iyi bir köle ama kötü bir efendidir
bad news travels fast kötü haber çabuk yayılır
bad money drives out good kötü para iyiyi safdışı eder
hope is a good breakfast but a bad supper ümit iyi bir kahvaltıdır ama iyi bir akşam yemeği değildir
make the best of a bad job kötü bir işi elden geldiğince düzeltmek
nothing so bad but it might have been worse daha kötüsü de olabilirdi
nothing so bad but it might have been worse beterin beteri var
nothing so bad but might have been worse beterin beteri var
bad excuse is better than none kötü bir mazeretinin olması hiç olmamasından daha iyidir
bad excuse is better than none hiç olmazsa bir mazeretin olsun
bad workman blames his tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar der
money is a good servant but a bad master para iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir
give a dog a bad name and hang him adımız çıkmış dokuza inmez sekize
give a dog a bad name and hang him adımız çıkmış bir kere ne yapsak nafile
a bad temper harms its possessor most keskin sirke küpüne zarar
a bad apple spoils the (whole) barrel üzüm üzüme baka baka kararır
a bad apple spoils the (whole) barrel körle yatan şaşı kalkar
a bad apple spoils the (whole) barrel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
a bad apple spoils the (whole) barrel itle yatan bitle kalkar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan bir kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel balık baştan kokar
moving three times is as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
moving three times is as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
three moves are as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
three moves are as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
a bad carpenter blames his tools beceriksiz marangoz aletlerini suçlarmış
a bad carpenter blames his tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş
bad workers always blame their tools beceriksiz işçi aletlerini suçlarmış
bad workers always blame their tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar dermiş
a bad beginning makes a bad ending sabah sürçen geceye dek sürçer
hope is a good breakfast but a bad supper çabasız umut meyvesiz ağaca benzer
hope is a good breakfast but a bad supper umut güzel bir şeydir
hope is a good breakfast but a bad supper bir işe umutla başlamak iyidir ama çalışmayıp/çaba göstermeyip umut ettiklerini gerçekleştirmezsen bir işe yaramaz
hope is a good breakfast but a bad supper güne umutla başlamak iyi yatağa hala umut ederek gitmek kötüdür
hope is a good breakfast but a bad supper (bacon'a atfedilen hikayeye göre) aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
hard cases make bad laws kurunun yanında yaş da yanar
hard cases make bad laws aptalca eylemler anlamsız kurallara yol açar
hard cases make bad laws tekil ve saçma durumlar için konulan kurallara uyulmasını beklemek de saçmadır
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadına yakışık olmaz anlamında atasözü
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadın yerini bilmeli anlamında atasözü
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadının yeri evidir anlamında atasözü
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadınlar maskülen davranışlar sergilememelidir
whistling girls and crowing hens always come to some bad end kadınların erkek gibi davranması uygun değildir
three moves are as bad as a fire üst üste/oradan oraya taşınmanın yangından farkı yok
three moves are as bad as a fire üst üste/oradan oraya taşınmak yangın çıkmış kadar çok şeyin kaybolmasına sebebiyet verir
three moves are as bad as a fire yangından mal kaçırır gibi uygulanan değişiklikler daha büyük sorunlara yol açar
bad habits die hard kötü alışkanlıklar zor bırakılır
bad habits die hard kötü alışkanlıklardan vazgeçmek zordur
bad habits die hard kötü alışkanlıkları bırakmak zordur
it takes one bad apple to spoil the (whole) barrel bir korkak bir orduyu bozar
it takes one bad apple to spoil the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
it takes one bad apple to spoil the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
moving three times is as bad as a fire üç göç bir yangın yerini tutar
moving three times is as bad as a fire bütün taşları aynı anda oynatırsan duvar/bina (başına) yıkılır
a bad apple spoils the (whole) barrel bir korkak bir orduyu bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
a bad apple spoils the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
a bad apple spoils the (whole) barrel balık baştan kokar
a bad apple spoils the (whole) barrel üzüm üzüme baka baka kararır
a bad apple spoils the (whole) barrel benzeye benzeye yaz benzeye benzeye kış olur
a bad apple spoils the (whole) barrel isin yanına varan is misin yanına varan mis kokar
a bad apple spoils the (whole) barrel karga ile gezen boka konar
a bad apple spoils the (whole) barrel kötü arkadaştan kötü iyi arkadaştan iyi
a bad apple spoils the (whole) barrel itle yatan bitle kalkar
a bad penny always turns up istenmeyen kişi zamansız çıkagelirmiş
a bad excuse is better than none hiç olmazsa bir mazeretin olsun
a bad excuse is better than none kötü bir mazeret bile hiç olmamasından iyidir
a bad excuse is better than none en azından bir mazeretin olsun
a bad excuse is better than none kötü de olsa bir mazeretin olsun
bad penny always turns up tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır
bad penny always turns up tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır
a bad workman blames his tools beceriksiz işçi suçu aletlerde bulur
a bad workman blames his tools alet işler el övünür
a bad workman blames his tools oynamasını bilmeyen gelin yerim dar der
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch üzüm üzüme baka baka kararır
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch körle yatan şaşı kalkar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch itle yatan bitle kalkar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch bir baş soğan bir kazanı kokutur
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch balık baştan kokar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bunch bir korkak bir orduyu bozar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel üzüm üzüme baka baka kararır
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel körle yatan şaşı kalkar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel itle yatan bitle kalkar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel bir baş soğan bir kazanı kokutur
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel balık baştan kokar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
it takes one bad apple to spoil the (whole) bushel bir korkak bir orduyu bozar
one bad apple spoils the (whole) barrel üzüm üzüme baka baka kararır
one bad apple spoils the (whole) barrel körle yatan şaşı kalkar
one bad apple spoils the (whole) barrel kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
one bad apple spoils the (whole) barrel itle yatan bitle kalkar
one bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan bir kazanı kokutur
one bad apple spoils the (whole) barrel balık baştan kokar
one bad apple spoils the (whole) barrel bir baş soğan tüm kazanı kokutur
one bad apple spoils the (whole) barrel çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
one bad apple spoils the (whole) barrel bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
one bad apple spoils the (whole) barrel bir korkak bir orduyu bozar
one bad apple spoils the (whole) barrel benzeye benzeye yaz benzeye benzeye kış olur
one bad apple spoils the (whole) barrel karga ile gezen boka konar
one bad apple spoils the (whole) bunch üzüm üzüme baka baka kararır
one bad apple spoils the (whole) bunch körle yatan şaşı kalkar
one bad apple spoils the (whole) bunch kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
one bad apple spoils the (whole) bunch itle yatan bitle kalkar
one bad apple spoils the (whole) bunch bir baş soğan bir kazanı kokutur
one bad apple spoils the (whole) bunch balık baştan kokar
one bad apple spoils the (whole) bunch bir baş soğan tüm kazanı kokutur
one bad apple spoils the (whole) bunch çürük bir elma sepettekilerin tümünü bozar
one bad apple spoils the (whole) bunch bir uyuz keçi bir sürüyü boklar
one bad apple spoils the (whole) bunch bir korkak bir orduyu bozar
one bad apple spoils the (whole) bunch benzeye benzeye yaz benzeye benzeye kış olur
one bad apple spoils the (whole) bunch karga ile gezen boka konar