baskı - Turkish English Dictionary

baskı

Meanings of "baskı" in English Turkish Dictionary : 100 result(s)

Turkish English
Common Usage
baskı oppression n.
In Tibet, there is severe oppression of the Tibetan people, especially of monks.
Tibet'te Tibet halkına, özellikle de rahiplere yönelik ağır baskılar var.

More Sentences
baskı printing n.
You do not pay for the printing, you do not pay for the transport.
Baskı için ödeme yapmazsınız, nakliye için ödeme yapmazsınız.

More Sentences
baskı print n.
A monochrome print compared to a colour print is less expensive.
Renksiz baskı renkliye göre daha ucuzdur.

More Sentences
baskı pressure n.
Lowering imports can reduce pressure on the Sterling.
İthalatın düşürülmesi Sterlin üzerindeki baskıyı azaltabilir.

More Sentences
baskı constraint n.
She signed the affidavit, but only under constraint.
Yeminli ifadeyi imzalamıştı, ama ancak baskı altındayken.

More Sentences
General
baskı crackdown n.
We must have a global crackdown on this illegal trade.
Bu yasadışı ticarete karşı küresel bir baskı oluşturmalıyız.

More Sentences
baskı impression n.
She made minor additions to the third impression of the book.
Kitabın üçüncü baskısına ufak eklemeler yaptı.

More Sentences
baskı strain n.
It is creaking under the strain of the mass movement of 21 million migrants a year.
Yılda 21 milyon göçmenin kitlesel hareketinin baskısı altında çatırdıyor.

More Sentences
baskı suppression n.
Injustice and the suppression of press freedom have increased, as has the suppression of religious freedom.
Adaletsizlik ve basın özgürlüğüne yönelik baskılar artarken, dini özgürlüklere yönelik baskılar da artmıştır.

More Sentences
baskı constraint n.
There was a feeling of constraint in the room; no one dared to tell the king how foolish his decision was.
Odada bir baskı hissi vardı; hiç kimse krala kararının ne kadar aptalca olduğunu söylemeye cesaret edemedi.

More Sentences
baskı repression n.
We must therefore roundly condemn the repression and arrests which followed the death of the king.
Bu nedenle kralın ölümünün ardından gelen baskı ve tutuklamaları şiddetle kınamalıyız.

More Sentences
baskı coercion n.
Public order requires a public power, an imperium which can exercise coercion.
Kamu düzeni bir toplumsal güç, baskı uygulayabilen bir otorite gerektirir.

More Sentences
baskı stress n.
There's so much stress put on kids to perform well in school, but with good reason.
Okulda iyi performans göstermeleri için çocuklar üzerinde çok fazla baskı var ama bunun iyi bir nedeni var.

More Sentences
Trade/Economic
baskı coercion n.
Public order requires a public power, an imperium which can exercise coercion.
Kamu düzeni bir kamu gücü, baskı uygulayabilecek bir imperium gerektirir.

More Sentences
Law
baskı suppression n.
Unemployment, poverty and suppression are spreading.
İşsizlik, yoksulluk ve baskı yaygınlaşıyor.

More Sentences
Politics
baskı repression n.
What concerns us is the people who are starving there, who are suffering repression there.
Bizi ilgilendiren orada açlık çeken, baskıya maruz kalan insanlardır.

More Sentences
Computer
baskı print n.
A monochrome print compared to a colour print is less expensive.
Renkli baskıya kıyasla tek renkli baskı daha ucuzdur.

More Sentences
Psychology
baskı pressure n.
He was under pressure from his parents to become a doctor.
Ailesinden doktor olması yönünde baskı görüyordu.

More Sentences
Printery
baskı printing n.
However, on occasion certain Turkish newspapers have been censored at the printing stage.
Ancak, zaman zaman, bazı Türk gazeteleri baskı aşamasında sansüre uğramıştır.

More Sentences
baskı print n.
This Daumier print is the most beautiful thing that I have bought as a souvenir of Paris.
Bu Daumier baskısı, Paris'ten hatıra olarak aldığım en güzel şey.

More Sentences
Common Usage
baskı press n.
baskı restraint n.
General
baskı compulsion n.
baskı thrust n.
baskı discipline n.
baskı screw n.
baskı mailed fist n.
baskı typography n.
baskı leverage n.
baskı mail n.
baskı restraint n.
baskı influence n.
baskı squeeze n.
baskı force n.
baskı coaction n.
baskı heat n.
baskı imprint n.
baskı probe n.
baskı the press n.
baskı urgency n.
baskı heavy hand n.
baskı strong hand n.
baskı edition n.
baskı duress n.
baskı impressure n.
baskı arm-twisting n.
baskı issue n.
baskı transfer n.
baskı impressum n.
baskı aggrievance n.
baskı the heat n.
baskı muzzle n.
baskı gripe n.
baskı oppressure n.
baskı distress [obsolete] n.
baskı containment n.
baskı innitency [obsolete] n.
baskı innixion [obsolete] n.
baskı pend [dialect] [uk] n.
baskı cohibition n.
baskı preace n.
baskı prees n.
baskı publication n.
baskı screw n.
baskı sign [obsolete] n.
baskı pression n.
baskı pressurage n.
baskı strangle hold n.
baskı typographic adj.
Colloquial
baskı the squeeze n.
baskı squeeze play n.
Trade/Economic
baskı depression n.
baskı press n.
baskı constraint n.
baskı printed publication n.
Law
baskı compulsion n.
baskı edition n.
Media
baskı edition n.
Technical
baskı strike off n.
baskı clutch n.
baskı processing n.
baskı stress n.
baskı crush n.
baskı thrust n.
baskı swage block n.
Computer
baskı printout n.
baskı version n.
Textile
baskı hem n.
Automotive
baskı thrust n.
Printing
baskı ptg (printing) n.
baskı presswork n.
Sport
baskı press n.
baskı marking n.
Printery
baskı edition n.
baskı revise n.
baskı hit n.
baskı imprimery [obsolete] n.
Archaic
baskı thrall n.
baskı prease n.
baskı publishment n.

Meanings of "baskı" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
baskı yapmak force v.
Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force.
Amerika Birleşik Devletleri şimdiye kadar kendisini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskı yapmaya devam ediyor.

More Sentences
baskı yapmak press v.
Regulators and market players themselves are pressing for further European cooperation and integration.
Düzenleyiciler ve piyasa oyuncuları Avrupa'da daha fazla işbirliği ve entegrasyon için baskı yapıyor.

More Sentences
General
baskı (dergi, kitap vb) edition n.
This book has gone through eight editions.
Bu kitap sekiz baskı yaptı.

More Sentences
ilk baskı first edition n.
Those of us who insisted that the levels suggested in the first edition of the report were unworkable won the day.
Raporun ilk baskısında önerilen seviyelerin uygulanamaz olduğu konusunda ısrar eden bizler günü kazandık.

More Sentences
yeni baskı reprint n.
She purchased a reprint of a classic novel.
Klasik bir romanın yeni baskısını satın aldı.

More Sentences
ekonomik baskı economic pressure n.
We should not give up the possibility of exerting economic pressure on Iran.
İran'a ekonomik baskı uygulama ihtimalinden vazgeçmemeliyiz.

More Sentences
baskı hatası misprint n.
There are misprints on some of the book's pages.
Kitabın bazı sayfalarında baskı hatası var.

More Sentences
dış baskı external pressure n.
The other rapporteurs have also suffered external pressures.
Diğer raportörler de dış baskılara maruz kaldılar.

More Sentences
son baskı latest edition n.
The latest edition of the Commission's programme includes an initial evaluation of the progress made.
Komisyon'un programının son baskısı kaydedilen ilerlemenin ilk değerlendirmesini içermektedir.

More Sentences
tahta baskı woodcut n.
The artist created a beautiful woodcut of the landscape.
Sanatçı manzaranın güzel bir tahta baskısını yaptı.

More Sentences
baskı yapmak put pressure v.
We should put pressure on them too.
Onlara da baskı yapmalıyız.

More Sentences
baskı yapmak push v.
Sixthly, I would push for producer liability to play its full part.
Altıncı olarak, ben olsam üretici sorumluluğunun tam olarak yerine getirilmesi için baskı yapardım.

More Sentences
baskı yapmak oppress v.
The government of this country oppresses its people.
Bu ülkenin hükümeti halkına baskı yapıyor.

More Sentences
baskı yapmak press v.
The European Union as such is not pressing one way or the other.
Avrupa Birliği şu ya da bu şekilde baskı yapmıyor.

More Sentences
baskı yapmak press for v.
But it is something we must press for.
Ancak bu, uğruna baskı yapmamız gereken bir şeydir.

More Sentences
baskı yapmak urge v.
Our teacher urged us to study harder.
Öğretmenimiz daha çok çalışmamız için baskı yaptı.

More Sentences
baskı yapmak pressure v.
It is important for the EU to maintain its dual-track approach and pressure for democratic reforms there.
AB'nin çift yönlü yaklaşımını sürdürmesi ve orada demokratik reformların yapılması için baskı yapması önemlidir.

More Sentences
için baskı yapmak press for v.
It rightly presses for mediation and political consultation.
Haklı olarak arabuluculuk ve siyasi istişare için baskı yapmaktadır.

More Sentences
baskı yapmak pressurize v.
They tried to pressurize him into accepting the job offer.
Adama, iş teklifini kabul etmesi için ona baskı yapmaya çalıştılar.

More Sentences
baskı uygulamak oppress v.
Throughout his rule he has oppressed his people and violated international law in many areas.
İktidarı boyunca halkına baskı uygulamış ve pek çok alanda uluslararası hukuku ihlal etmiştir.

More Sentences
baskı uygulamak apply pressure v.
We must apply pressure in order that those who have resources may contribute more of them.
Kaynaklara sahip olanların daha fazla katkıda bulunabilmesi için baskı uygulamalıyız.

More Sentences
baskı yapmak impose v.
She imposes on her friends too often.
Arkadaşlarına çok sık baskı yapıyor.

More Sentences
ofset (baskı) offset adj.
She prepared the files for offset printing.
Dosyaları ofset baskı için hazırladı.

More Sentences
baskı altında pressurized adj.
She felt pressurized by the mounting deadlines.
Yaklaşan teslim tarihi yüzünden kendini baskı altında hissediyordu.

More Sentences
Phrasals
(birine/bir şeye) baskı uygulamak clamp down on (someone or something) v.
The government clamped down on the minority group.
Hükümet azınlık grubuna baskı uyguladı.

More Sentences
General
baskı hatası typographical error n.
değişik sayılardan derlenmiş baskı variorum n.
pigment baskı pigment print n.
baskı hızı printing speed n.
psikolojik baskı repression n.
baskı kalıbı printing block n.
baskı mürekkebi printer's ink n.
baskı duygusu pressure sensation n.
baskı idaresi despotism n.
taş baskı lithograph n.
baskı kalıbı plate n.
baskı yapma suppresion n.
baskı resim makinesi lithograph machine n.
baskı hatası literal error n.
özel baskı special n.
ışıklı baskı heliotype n.
baskı levhası platen n.
sınırlı baskı limited edition n.
taş baskı sanatı lithography n.
tahta baskı woodprint n.
özel baskı special edition n.
baskı hatası printer's error n.
baskı bilgisi colophon n.
baskı silindiri presser n.
baskı resim lithograph n.
baskı altında tutma repression n.
tipo baskı letterpress n.
en şiddetli kısım (saldırı/azarlama/baskı vb'nin) brunt n.
dijital baskı digital printing n.
alt baskı bottom printing n.
alt baskı first print n.
baskı (manevi) pressure n.
baskı yönetimi despotism n.
ozalit baskı blueprint n.
son baskı final n.
manyetik baskı magnetic printing n.
baskı resim printmaking n.
baskı hatası typographic error n.
sosyal baskı grupları pressure groups n.
özel baskı excerpt n.
tahta baskı kalıbı woodcut n.
dubleks baskı duplex printing n.
baskı hatası typo n.
baskı hafızası print buffer n.
dubleks baskı makinesi duplex printing machine n.
özel baskı extra n.
baskı kalıbı die for printing a book cover n.
baskı sayısı circulation n.
baskı grubu pressure group n.
yeni baskı reissue n.
baskı kalıbı punch n.
en ağır kısım (saldırı/azarlama/baskı vb'nin) brunt n.
baskı makinesi press n.
baskı kalitesi letter quality n.
baskı silindiri roller n.
taş baskı litho n.
baskı altında kalma smother n.
baskı altında olma tensity n.
ayrı baskı offprint n.
kitap baskı özelliklerini açıklayan yazı colophon n.
baskı sayısı printing n.
yukarıya doğru baskı upward pressure n.
baskı uygulama tensity n.
baskı mumlu bezi tympan n.
baskı öncesi prepress n.
patates baskı potato print n.
renkli baskı color printing n.
kumaş baskı textile printing n.
baskı unsuru element of oppression n.
baskı teknolojisi printing technology n.
yeni baskı new edition n.
ofset baskı makinesi offset printing machine n.
kombine baskı combination printing n.
baskı çıtası cover n.
baskı astarı back cloth n.
bronz baskı bronze printing n.
askeri baskı military pressure n.
rezerve baskı reserve printing n.
yeni baskı re-edition n.
üst baskı overprint n.
(baskı makinesi) merdane platen n.
ön baskı preprint n.
toplumsal baskı neighborhood pressure n.
toplumsal baskı social pressure n.
cinsel baskı sexual oppression n.
ikinci baskı second edition n.
ideolojik baskı ideological pressure n.
tekrar baskı reprint n.
özdeş baskı reproduction n.
dış kenar baskı border break n.
baskı için hazırlanan klişe engraving n.
baskı sanatı print art n.
baskı sanatları printing arts n.
taş baskı lithography n.
üst baskı overprinting n.
ücretsiz yayın/baskı free edition n.
baskı gücü leverage n.
artan baskı increasing pressure n.
artan baskı mounting pressure n.
(son) prova baskı page proof n.
(son) prova baskı galley proof n.
baskı tekniği autography n.
renkli baskı color print n.
baskı hataları corrigenda n.
baskı hatası corrigendum n.
baskı şirketi printing company n.
edebi baskı literary edition n.
baskı altında soğukkanlılık assuredness n.
baskı altında soğukkanlılık cool n.
baskı altında soğukkanlılık poise n.
baskı altında soğukkanlılık sang froid n.
baskı altında soğukkanlılık aplomb n.
gerçek baskı real pressure n.
son baskı last edition n.
üçüncü baskı third edition n.
baskı uygulama putting pressure n.
baskı endüstrisi print n.
islami baskı islamic oppression n.
baskı dükkanı printing shop n.
fiziksel veya ahlaki açıdan baskı altında olma necessity n.
baskı (iş, okul gibi stres kaynaklı) throng [scottish] n.
baskı, resmiyet, utanç ya da hantallıktan kurtulma easiness n.
baskı altında bozulmama unbreakableness n.
gravürcülerin bir gravür tabanının yüzeyini pürüzlü hale getirmek veya çıplak bakır üzerinde baskı sonrası noktalı desene benzer bir etki yaratmak için kullandığı kaba bir baskı kalıbı matter n.
gravürcülerin bir gravür tabanının yüzeyini pürüzlü hale getirmek veya çıplak bakır üzerinde baskı sonrası noktalı desene benzer bir etki yaratmak için kullandığı kaba bir baskı kalıbı mattoir n.
ayurveda tıbbına göre vücutta 107 adet bulunan marma noktalarına baskı uygulayarak yapılan bir masaj türü marma massage n.
etkili baskı whammy n.
kötü kimseleri uzaklaştırmak veya baskı altında tutmak için linç kanunu yöntemlerini kullanan kanun dışı bir teşkilat white cap n.
rölyef baskı plakasının yerleştirildiği ahşap veya metal plaka block n.
el baskısı için çok büyük bir baskı block n.
ilaç vererek, işkence yaparak veya psikolojik baskı uygulayarak bir kimsenin inanç ve tutumlarını sistematik olarak değiştirme menticide n.
küçük baskı harfi minum [obsolete] n.
hatalı baskı misedition [obsolete] n.
baskı makinesinin içinde kağıt yokken bıraktığı iz miss n.
harf yüksekliğini artırmak için üzerine baskı plakası yerleştirilen altlık mount n.
baskı altına alınabilir olma repressibility n.
baskı yanlısı repressionist n.
g harfi şeklinde baskı kalıbı g n.
boyuna baskı uygulanan tutuş choke hold n.
baskı makinesi malzeme yükleme levhası deck n.
resim, baskı, oyma resim toplayan kimse iconophilist n.
(resim, baskı, oyma resim toplayan) koleksiyoner iconophilist n.
baskı gören insanlar oppressed n.
aşırı baskı kuran şey oppression n.
aşırı baskı overpress n.
fazla baskı overpressure n.
ilave baskı overrun n.
baskı yapma impressment n.
acele ettirilip baskı altında olma drive n.
yirmi veya daha büyük puntolu baskı harfi ölçüsü paragon n.
(saçılan, karıştırılan veya yanlış dağılan) baskı karakteri pi n.
el matbaasında baskı mumlu bezinin kalkık konumdayken durduğu dayanak gallows n.
ücretsiz baskı free edition n.
baskı yapan kimse constrainer n.
iç baskı intropression n.
yaşıtlarca uygulanan sosyal baskı peer pressure n.
gravürlü plakalarla baskı yapan kimse plate printer n.
madeni para üzerindeki baskı coin [obsolete] n.
baskı aleti coin [obsolete] n.
küçük puntolu baskı fine print n.
baskı malzemesi kat yerini geçmeyecek şekilde katlanmış olan basılı sirküler fold n.
asıl baskı original n.
ilk baskı fotoğraftakiler original n.
asıl baskı olan posta pulu original n.
dışa doğru olan baskı outthrust n.
kağıt topunda baskı hatalarına karşı fazladan sayfalar over [uk] n.
çift silindirli baskı makinesi perfecter n.
kabartma baskı print n.
baskı uygulanan kumaş print n.
baskı deseni print n.
baskı veya grafiklerin satıldığı dükkan print shop n.
baskı yapan kimse printmaker n.
baskı dükkanı printshop n.
siyasi baskı yapma ve rakipleri sindirme faaliyetleri yürüten zorba çete üyesi plug-ugly n.
(eskrimde) saldırılacak bir boşluk yaratmak amacıyla rakibin kılıcına baskı uygulama press n.
baskı yapılan yer press n.
baskı tesisi press n.
baskı tarihi publication date n.
baskı yapan kimse publiciser n.
seebeck tarafından kişisel kazanç amacıyla basılan yeni baskı pullar seebeck n.
parmaklarla hafif baskı uygulayarak yapılan bir aküpresür türü shen tao n.
baskı yapan kimse shutting n.
baskı uygulama pression n.
cilde uygulanan hafif baskı pressure n.
(akupunktur uygulamalarda) vücutta tedavi amaçlı baskı uygulanan nokta pressure point n.
(yalnızca fırça darbesi ile yazılmış) gravür veya baskı provası skeleton proof n.
(toplama kampındaki mahkumlar gibi) baskı veya tehdit altında çalışan insan grubu slave labor n.
örnek baskı kalıbı standards n.
(sütunda) iki inçlik yer kaplayan baskı harfi stick n.
iki inçlik baskı harfi ile yazılmış nüsha stick n.
baskı yapan şey stick n.
baskı harfi büyüklüğü stickful n.
baskı harfi ile aynı ebat stickful n.
baskı uygulanma durumu superincumbence n.
baskı yapma superordination n.
baskı uygulayan kimse suppresser n.
baskı altına alınan şey suppression n.
baskı yüzeyi surface n.
üst baskı yapılan şey surprint n.
baskı yapmak coerce v.
baskı yapmak apply pressure v.
baskı resim yapmak lithograph v.
baskı yapmak sit upon v.
baskı yapmak lean on v.
baskı altında tutmak restrain v.
baskı altında olmak be under pressure v.
yakasını sıyırmak (denetim/baskı vb'nden) cut loose from v.
baskı yapmak (birisine) tyrannize over v.
baskı altında tutmak coerce v.
baskı yapmak (dergi vb) print v.
baskı yapmak keep down v.
yakasını kurtarmak (denetim/baskı vb'nden) cut loose from v.
baskı yapmak squeeze v.
baskı yapmak (birine) pressure v.
birine baskı yapmak put pressure on v.
baskı altında tutmak press somebody close v.
baskı altında tutmak concuss v.
baskı yapmak (birine) pressurize v.
manevi baskı altında olmak be under pressure v.
baskı yapmak stress v.
baskı yapmak force v.
baskı yapmak impress v.
baskı altına almak suppress v.
topluma baskı yapmak tyrannize over the society v.
birine bir şey yapması için baskı yapmak press someone to v.
baskı yapmak put leverage on somebody v.
baskı yapmak use force v.
baskı altında tutmak repress v.
baskı yapmak constrict v.
baskı yapmak put the bite on somebody v.
baskı yapmak tyrannize v.
baskı yapmak constrain v.
baskı altında tutmak keep down v.
baskı yapmak bear against v.
baskı altında tutmak contain v.
baskı yapmak tyrannise v.
baskı yapmak subdue v.
baskı yapmak domineer v.
psikolojik baskı altında olmak be under psychological pressure v.
baskı altında hissetmek feel under pressure v.
baskı altında kalmak be under pressure v.
baskı yaşamak face oppression v.
baskı altında kalmak remain under pressure v.
baskı yaşamak suffer oppression v.
baskı yapmak bring something to bear v.
baskı altına almak domineer v.
baskı altında tutmak hold down v.
birine baskı yapmak put pressure on someone v.
birine baskı yapmak exert pressure on someone v.
üzerinde baskı kurmak exercise power over v.
üzerinde baskı kurmak exercise influence over v.
üzerinde baskı kurmak exercise control over v.
birisine baskı yapmak press on someone v.
birisine baskı yapmak press upon someone v.
çok baskı altında olmak be under a lot of pressure v.
çok baskı altında kalmak be under a lot of pressure v.
işte baskı altında olmak be under pressure at work v.
büyük baskı altında olmak be under a lot of pressure v.
otograf baskı yapmak autograph v.
baskı yapmak pressurise v.
baskı yapmak (birine) pressurise v.
baskı oluşturmak generate/create pressure v.
baskı oluşturmak cause pressure v.
baskı görmek suffer oppression v.
baskı yaratmak create pressure v.
baskı oluşturmak create pressure v.
baskı yaratmak cause pressure v.
harekete geçmeye mecbur kalacak şekilde baskı altında kalmak be pressed up to the point of action v.
baskı ile yaptırmak influence v.
baskı yapmak adaunt [obsolete] v.
bir şeyi baskı altına almak place something under pressure v.
kabul ettirmek için baskı yapmak threap [obsolete] v.
baskı için hazır hale getirmek make ready v.
baskı altından çıkarmak unconfine v.
baskı altında tutmak hold [scottish] v.
eklemlerle baskı yapmak knuckle v.
baskı yapmak kvetch v.
tehdit veya baskı yoluyla zorlamak blackjack v.
baskı yapmak mash (on) v.
(kırbaçlayarak) baskı yapmak whip (on) v.
(kırbaçlayarak) baskı yapmak whip (out) v.
(kırbaçlayarak) baskı yapmak whip (off) v.
(kağıt) sıcaklık ve baskı ile birbirine yapışmak block v.
tehdit ederek baskı yapmak harass v.
(kocayı) dırdırla baskı altına almaya çalışmak henpeck v.
(birini) dır dır ederek baskı altına almak henpeck v.
(kocayı) dır dır ederek baskı altına almaya çalışmak hen-peck v.
(baskı altındaki yapı) dışarı doğru bükülmek bulge v.
baskı yapmak ride v.
(baskı yüzeyine) mürekkep sürmek dab v.
(baskı yüzeyine) mürekkep uygulamak dab v.
kuvvetlice baskı yapmak dint v.
baskı yüzeyindeki bir bölümü oyarak silmek grave v.
baskı makinesinin üzerindeki ambalajlama kısmına daha güçlü baskı elde etmek için eklenen malzemeyi hazırlamak overlay v.
baskı yapmak overlead v.
baskı yapmak overlord v.
baskı yapmak overpress [obsolete] v.
aşırı baskı yaratmak overpressure v.
baskı yaratmak overpressure v.
baskı yapmak overquell v.
fazla baskı yapmak overrun v.
baskı yapmak overrun v.
baskı uygulamak overstress v.
fazla baskı yapmak overurge v.
baskı yapmak overweigh v.
baskı uygulamak overweigh v.
baskı silindiri ile mürekkep uygulamak roll v.
baskı yapmak run off v.
baskı ile elde etmek impel v.
baskı uygulayarak yaratmak impel v.
baskı yapmak importune v.
baskı uygulamak impress (on) v.
baskı kurmak own v.
multigraf makinesi ile baskı yapmak multigraph v.
(bilgiyi) baskı altında açığa çıkarmak disgorge v.
baskı yapmak ingeminate [rare] v.
baskı yapmak instance [obsolete] v.
baskı yapmak distrain (on) v.
baskı yapmak distrain (upon) v.
baskı yapmak distress v.
toplumsal baskı veya misilleme korkusundan boyun eğmek goose-step v.
baskı yapmak coact v.
(baskı altında) verimini kaybedip dağılmak crack (up) v.
(bir şeye) karşı kuvvetle baskı uygulamak drive v.
(siyasi, ekonomik) baskı nedeniyle gitmeye zorlamak drive v.
baskı sonucu değişmek drive v.
baskı altına alınmak down v.
(baskı bloğunu) saçmak pie v.
(baskı bloğu) saçılmak pie v.
baskı oluşturmak weigh v.
baskı yapmak consist [obsolete] v.
karşı baskı olmadan baskı uygulayarak eğeleme yapmak cross-file v.
(bir yanı baskılı kağıdın) arka tarafına baskı yapmak perfect v.
(baskı harfini) hazır tutmak phat v.
baskı yapmak pheese v.
baskı ile işaretlemek print v.
baskı uygulamak pregravate [obsolete] v.
(kağıdı, kitapları) baskı makinesinde sıkıştırmak press v.
baskı uygulamak screw v.
baskı yapmak shotgun v.
baskı uygulamak sink v.
baskı yapmak press-gang v.
birine tehditlerle baskı yapmak pressure v.
baskı uygulamak smother v.
baskı altına almak smother v.
(baskı ile) şekle getirmek squeeze v.
baskı yapmak stretch v.
baskı yapmak strike v.
(kitaba, baskı metnine) alt başlık eklemek subhead v.
(pula) üst baskı eklemek surcharge v.
baskı uygulayan repressive adj.
baskı yapan repressive adj.
baskı azaltıcı decompressive adj.
baskı altında under pressure adj.
baskı altında captive adj.
baskı yapan domineering adj.
baskı gören oppressed adj.
baskı uygulayıcı repressive adj.
baskı altında tutulan inhibitory adj.
baskı mühürlü hard-stamped adj.
baskı için düzenlenmiş/redakte edilmiş redacted adj.
baskı/yazıcı ile ilgili print-related adj.
baskı yapmayan uncoercive adj.
baskı altında hareket etmeyen uncompelled adj.
baskı yapılamaz unconstrainable adj.
baskı yapılmamış undamped adj.
baskı yapmayan unoppressive adj.
baskı yapılmayan (kimse) unpressurized adj.
baskı altında olmayan (kimse) unpressurized adj.
baskı yapılmayan (kimse) unpressurised adj.
baskı altında olmayan (kimse) unpressurised adj.
baskı altında tutulmamış unrepressed adj.
üstünde baskı olmayan large adj.
baskı uygulayan jackbooted adj.
baskı altına alınmamış unstifled adj.
baskı yapılamaz unsubduable adj.
baskı yapılmamış unsubdued adj.
baskı yapılmamış unurged adj.
baskı yapmayan low-pressure adj.
baskı altına alınabilir repressible adj.
baskı altında olan hard-set adj.
bir döner presin silindirinin etrafına sarılan (esnek baskı yüzeyi) wraparound adj.
(duygusal baskı altında) duraksayarak konuşan broken adj.
kullanışsız baskı işlemi ile ilgili horsey adj.
kullanışsız baskı işlemi ile ilgili horsy adj.
baskı altında yapılan hurried adj.
baskı altında çalışan hurried adj.
baskı gören ridden adj.
baskı altında hard-pressed adj.
çok baskı altında hard-pushed adj.
baskı yaratan clamant adj.
gravür, litografi, fotografi, serigrafi veya ağaç baskı metotlarına ait veya ilişkin graphical adj.
gravür, litografi, fotografi, serigrafi veya ağaç baskı metotlarını içeren graphical adj.
baskı işlemi tamamlanmış olan off adj.
baskı gören overborne adj.
baskı yapan overriding adj.
(ahlaki baskı ile) bir şeyi yapmaya zorlanan impelled adj.
baskı altına alınanlardan oluşan conscript adj.
baskı hisseden distressful adj.
baskı altında olan distressful adj.
baskı altına alan dominating adj.
baskı altına alan dominative adj.
baskı altında olan coiled adj.
baskı ile ilgili prelal [obsolete] adj.
(baskı metnini) otomatik olarak ayarlayan self-justifying adj.
(baskı metnini) otomatik olarak sığdıran self-justifying adj.
(silah ile) baskı yapan shotgun adj.
baskı ve strese maruz kalmış (kimse) pressured adj.
baskı altında tutulmuş stifled adj.
baskı yapan superincumbent adj.
baskı yaratan superincumbent adj.
baskı altında tutan suppressive adj.
baskı altında under duress adv.
sermayesiz olarak baskı veya kontrol altında on a string adv.
baskı veya kontrol altında on a string adv.
baskı altında under compulsion adv.
baskı yaparak constrictingly adv.
baskı yapmadan mecbur etmeden uncoercively adv.
baskı altına alınabilir şekilde repressibly adv.
ertelenmemesi veya yadsınmaması gereken bir ihtiyacın baskı ve sorumluluğuyla desperately adv.
baskı yaparak shrilly adv.
baskı yaparak crushingly adv.
baskı yaparak pressingly adv.
baskı yaparak surly adv.
baskı anlamı veren ön ek bar- pref.
Phrasals
baskı fiyatını belirlemek için (metnin) uzunluğunu ölçmek cast up v.
baskı için düzenlemek lay out v.
baskı yapmak preach down v.
baskı yapmak work into v.
şiddet uygulayarak baskı yapmak screw up v.
(kağıtları) baskı makinesine yerleştirmek lay on v.
baskı altında tutmak choke off v.
baskı altında tutmak choke down v.
bir şeyden basarak/baskı uygulayarak bir şey çıkarmak press something out v.
baskı altında tutmak choke back v.
bir şeyden basarak/baskı uygulayarak bir şey çıkarmak press something out of something v.
kabul ettirmek için ikna etmek veya baskı yapmak urge upon v.
(ağır bir yükün altında) bocalamak/yalpalamak/baskı altında olmak stagger under something v.
(bir şey için) birine baskı yapmak pressure someone into something v.
(birini) baskı altında bırakmak put (one) under the cosh v.
(birini veya bir şeyi) baskı altına almak crush down v.
eriyip gitmek (duygusal baskı altında) melt down v.
duygusal baskı altında ezilmek melt down v.
baskı yapmak ram (something) down v.
birine baskı yaparak konuşturmak wring from v.
birini veya bir şeyi baskı altına almak crush someone or something down v.
'-e baskı yapmak impress on v.
'-e baskı yapmak impress upon v.
birine/bir şeye baskı yapmak press against someone or something v.
'-e baskı yapmak press on v.
bir şeyi baskı uygulayarak bir araya getirmek press something together v.
sürekli baskı uygulamak push up against v.
bilgi almak için baskı yapmak squeeze out (of something) v.
konusunda baskı yapmak push toward v.
birine para veya bilgi vermesi için baskı yapmak milk someone for something v.
daha az baskı uygulamak let up v.
basılı malzemeyi üstüne daha kalın baskı yaparak iptal etmek block out v.
baskı yüzeyine yükselmek work up v.
(biri/bir şey) üzerinde baskı uygulamak clamp down on (someone or something) v.
(birine bir şey) için baskı yapmak cow (someone) into (something) v.
için baskı yapmak cow into v.
(biri) üzerinde baskı oluşturmak crowd (one) v.
(birine bir şey) için baskı yapmak dragoon (someone) into (something) v.
bir şey için baskı yapmak dragoon into v.
baskı yapmak clamp (on) v.
baskı kurmak clamp (on) v.
baskı yapmak clamp (upon) v.
baskı kurmak clamp (upon) v.
birine baskı yapmak get on someone v.
(birine) devam etmesi için baskı yapmak goad (someone) on v.
(birine) baskı yapmak lean on (someone) v.
(birine bir şey yapması) için baskı yapmak pester (one) into (doing) (something) v.
(birine bir şey) için baskı yapmak pester (someone) for (something) v.
için baskı yapmak pester into v.
(bir şeyi bir şeyden) bastırarak/baskı uygulayarak/sıkarak çıkarmak press (something) out of (something else) v.