impose - Turkish English Dictionary

impose

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "impose" in Turkish English Dictionary : 56 result(s)

English Turkish
Common Usage
impose v. dayatmak
Traditional families tend to impose their beliefs on their children.
Geleneksel aileler çocuklarına çoğunlukla kendi inançlarını dayatırlar.

More Sentences
General
impose v. yüklemek
It would impose unnecessary bureaucracy on an already highly competitive and successful UK ports market.
Zaten son derece rekabetçi ve başarılı olan Birleşik Krallık liman piyasasına gereksiz bürokrasi yükleyecektir.

More Sentences
impose v. zorlamak
I'm afraid I'm imposing on your hospitality.
Korkarım misafirperverliğinizi zorluyorum.

More Sentences
impose v. koymak
The EU should, however, impose conditions for the aid it gives.
Bununla birlikte AB, verdiği yardımlar için koşullar koymalıdır.

More Sentences
impose v. uygulamak
This serious charge gives Castro the chance to impose excessively severe punishments under Law 88.
Bu ciddi suçlama Castro'ya 88 sayılı yasa uyarınca aşırı ağır cezalar uygulama şansı vermektedir.

More Sentences
impose v. oluşturmak
Heavy exercise might impose stress on the bones.
Ağır egzersiz yapmak kemikler üzerinde baskı oluşturabilir.

More Sentences
impose v. uygulamaya başlamak
The government recently imposed taxes on Instagram influencers.
Hükümet yakın zamanda Instagram fenomenlerine vergi uygulamaya başladı.

More Sentences
impose v. emrivaki yapmak
I hope I'm not imposing on you by staying for dinner.
Umarım akşama yemeğe kalarak size emrivaki yapmış olmuyorumdur.

More Sentences
impose v. baskı yapmak
She imposes on her friends too often.
Arkadaşlarına çok sık baskı yapıyor.

More Sentences
Technical
impose v. empoze etmek
I think it is quite possible to impose that dialogue in our relations.
Bu diyaloğu ilişkilerimize empoze etmenin oldukça mümkün olduğunu düşünüyorum.

More Sentences
impose v. zorla benimsetmek
You shouldn't impose your opinion on others.
Fikrini diğerlerine zorla benimsetmemelisin.

More Sentences
Archaic
impose v. sorumluluk yüklemek
This gives us both greater visibility and, of course, imposes greater responsibilities on us.
Bu bize hem daha fazla görünürlük sağlıyor hem de elbette daha büyük sorumluluklar yüklüyor.

More Sentences
Common Usage
impose v. (yasa vb) uygulamaya koymak
impose v. yük olmak
impose v. (vergi) koymak
General
impose v. tahmil etmek
impose v. koymak (vergi)
impose v. zorla yaptırmak
impose v. üzerine koymak
impose v. yararlanmak
impose v. etkilemek
impose v. kötüye kullanmak
impose v. tarhetmek
impose v. geçirmek
impose v. düzenlemek
impose v. etkilenmek
impose v. aldatmak
impose v. zorla kabul ettirmek
impose v. va'zetmek
impose v. va'zetmek (vazetmek)
impose v. isim tayin etmek
impose v. unvan tayin etmek
impose v. isimlendirmek
impose v. yaratmak
impose v. yapmak
impose v. gerçekleştirmek
impose v. sıkıntı olmak
impose v. zahmet vermek
impose v. sıkıntı yaratmak
impose v. imaj çizmek
impose v. izlenim yaratmak
impose v. varsaymak
impose v. farz etmek
impose v. suiistimal etmek
impose v. işine müdahale yapmak
impose v. salça olmak
Trade/Economic
impose v. tarh etmek
Law
impose v. tahmil etmek
impose v. vaz etmek
Printing
impose v. (sayfaları dizgi levhasında) düzenleyerek sıkıştırmak
impose v. (kaplanmış sayfaları) dizgi levhasında derlemek
impose v. (sayfaları) dizgi levhasına dizmek
impose v. (kaplanmış sayfaları) dizgi levhası üzerinde ayarlamak
impose v. (tipobaskısız baskı yüzeyi bölümlerini) derlemek
impose v. (tipobaskısız baskı yüzey bölümleri) ayarlamak
Archaic
impose v. suçlamak

Meanings of "impose" with other terms in English Turkish Dictionary : 125 result(s)

English Turkish
Common Usage
impose (limitations/restrictions) v. (kısıtlama/sınırlandırma) getirmek
I also respect the legal constraints that the EC Treaty imposes on us in this area.
AT Antlaşmasının bu alanda bize getirdiği yasal kısıtlamalara da saygı duyuyorum.

More Sentences
General
impose on v. empoze etmek
This is the change we must impose on the Commission's action.
Komisyon'un eylemlerine empoze etmemiz gereken değişiklik budur.

More Sentences
impose sanction v. yaptırım uygulamak
It imposes sanctions, except as regards medical and humanitarian supplies, to ensure compliance.
Uyumu sağlamak için tıbbi ve insani yardım malzemeleri hariç olmak üzere yaptırımlar uygular.

More Sentences
impose ban v. yasak getirmek
It is essential to impose bans on experiments and marketing.
Deneylere ve pazarlamaya yasaklar getirilmesi elzemdir.

More Sentences
impose penalty v. ceza uygulamak
Thirdly, if a solution is difficult to find, the management could impose penalties.
Üçüncü olarak bir çözüm bulmak zorsa, yönetim cezalar uygulayabilir.

More Sentences
impose an obligation v. yükümlülük getirmek
There is no need to impose an obligation on individual vessels.
Münferit gemilere bir yükümlülük getirilmesine gerek yoktur.

More Sentences
impose upon v. dayatmak
The demands we impose upon others we must also impose upon ourselves.
Başkalarına dayattığımız talepleri kendimize de dayatmalıyız.

More Sentences
Phrasals
impose on [obsolete] v. ihlal etmek
Sanctions cannot be imposed on those who breach the Code.
Kuralları ihlal edenlere yaptırım uygulanamaz.

More Sentences
impose on (someone) v. (birine) yük olmak
Tom didn't want to impose on Mary.
Tom, Mary'ye yük olmak istemiyordu.

More Sentences
impose on (someone) v. (birine bir şey) dayatmak
We cannot see why we should impose on others this infernal machine that we would reject for ourselves.
Kendimiz için reddettiğimiz bu cehennem makinesini neden başkalarına dayatmamız gerektiğini anlayamıyoruz.

More Sentences
Politics
impose sanctions v. yaptırım uygulamak
We would have imposed sanctions on them to force them to take back their nationals.
Vatandaşlarını geri almaya zorlamak için onlara yaptırımlar uygulamış olurduk.

More Sentences
impose sanction v. yaptırım uygulamak
It imposes sanctions, except as regards medical and humanitarian supplies, to ensure compliance.
Uyumu sağlamak için tıbbi ve insani yardım malzemeleri hariç olmak üzere yaptırımlar uygular.

More Sentences
General
impose upon v. hile ile kabul ettirmek
impose upon v. vermek (ceza)
impose on v. etkilemek
impose on v. vermek (ceza)
impose upon v. zahmet vermek
impose on v. rahatsız etmek
impose upon v. zorla kabul ettirmek
impose on v. hile ile kabul ettirmek
impose upon v. zorla yüklemek
impose upon v. rahatsız etmek
impose on v. zahmet vermek
impose upon v. aldatmak
impose on v. zorla kabul ettirmek
impose oneself on v. takılmak
impose upon v. empoze etmek
impose upon v. etkilemek
impose oneself on v. musallat olmak
impose upon v. maruz kalmak
impose on v. zorla yüklemek
impose restriction v. kısıtlama getirmek
impose an embargo on v. ambargo koymak
impose an embargo v. ambargo koymak
impose law and order v. kanun ve nizam getirmek
impose duty v. görev vermek
impose sanction v. müeyyide uygulamak
impose a ban v. yasak koymak
impose a condition v. koşul öne sürmek
impose a burden v. yük oluşturmak
impose burden v. yük bindirmek
impose obligation v. zorunluluk getirmek
impose embargo v. ambargo koymak
lay/impose conditions v. şart koşmak
lay impose conditions v. şart getirmek
impose punishment v. ceza uygulamak
impose restriction v. sınırlandırma getirmek
impose a penalty on v. cezalandırmak
impose a penalty on v. ceza vermek
impose upon v. -e (vergi) koymak
impose on v. -e (vergi) koymak
impose sacrifice v. fedakarlık gerektirmek
impose the maximum penalty v. en ağır cezaya çarptırmak
impose the heaviest penalty v. en ağır cezaya çarptırmak
impose taxes v. vergi yüklemek
impose sanction v. yaptırıma bağlamak
impose punitive fine v. adli para cezası ile cezalandırmak
impose a broadcast ban on v. yayın yasağı koymak
impose [obsolete] v. (dini ayinde) elleri koymak
impose [obsolete] v. (dini ayinde) eli uzatmak
impose oneself on v. kendini dayatmak
impose a mission v. misyon yüklemek
Phrasals
impose on v. dolandırmak
impose upon v. dolandırmak
impose upon [obsolete] v. ihlal etmek
impose on v. aldatmak
impose on [obsolete] v. anlaşmayı bozmak
impose upon [obsolete] v. anlaşmayı bozmak
impose upon v. üzerine istenmeyen bir yük yüklemek
impose upon v. haksız yere üzerinden geçinmek
impose on v. kandırmak
impose upon v. istismar etmek
impose on v. üzerine istenmeyen bir yük yüklemek
impose on v. haksız yere üzerinden geçinmek
impose on v. istismar etmek
impose on v. birini sömürmek
impose upon v. birinden yararlanmak
impose on v. birinden yararlanmak
impose upon v. birini sömürmek
impose on v. çıkar sağlamak
impose upon v. çıkar sağlamak
impose upon v. üstüne basılmak (mühür)
impose something (up)on someone v. birine bir şey dayatmak
impose something (up)on someone v. birine zorla bir şey kabul ettirmek
impose something (up)on someone v. birine bir şeyi empoze etmek
impose on someone v. birine yük olmak
impose on someone v. birine zahmet vermek
impose upon someone v. birine yük olmak
impose upon someone v. birine zahmet vermek
impose on (someone) v. (birine) zahmet vermek
impose on (someone) v. (birine bir şey) empoze etmek
impose on (someone) v. (birini bir şeye) maruz bırakmak
impose on (someone) v. (birine bir şeyi) zorla kabul ettirmek
Colloquial
impose oneself on someone v. başkasına yük olmak
impose oneself upon someone v. başkasına yük olmak
Speaking
I don't want to impose expr. yük olmak istemem
Trade/Economic
impose a tax n. vergi tarhı
impose a fine v. ceza vermek (para cezası)
impose a late fee v. gecikme zammı uygulamak
impose a quota v. kota koymak
impose a fine v. para cezasına çarptırmak
impose a fine v. para cezası vermek
impose a duty on v. vergiye bağlamak
impose a tax v. vergi salmak
impose a tax v. vergi koymak
impose a tax v. vergiye bağlamak
impose a tax on v. vergiye bağlamak
impose a tariff on v. vergiye bağlamak
impose a levy on v. vergiye bağlamak
impose a tax v. vergi koymak
Law
impose on the opposing party n. karşı tarafa tahmil
impose a lien (on a property) v. ihtiyati haciz koymak
impose a penalty v. ceza vermek
impose an interim injunction v. ihtiyati tedbir koymak
impose a curfew v. sokağa çıkma yasağı uygulamak
impose fine v. para cezası kesmek
impose fine v. para cezasına çarptırmak
impose a cautionary judgement v. tedbir koydurmak
impose a ban on leaving the country v. yurtdışına çıkış yasağı koymak
Politics
impose restriction v. kısıtlama getirmek
impose restriction v. sınırlama getirmek
impose a pecuniary obligation v. parasal bir yükümlülük yüklenmek
impose restriction v. sınırlandırma getirmek
impose sanctions v. yaptırım altına almak
Education
impose strict discipline v. katı disiplin uygulamak