yapmak - Turkish English Dictionary

yapmak

Meanings of "yapmak" in English Turkish Dictionary : 123 result(s)

Turkish English
Common Usage
yapmak execute v.
That seems like a poorly executed portrait.
Bu kötü yapılmış bir portre gibi görünüyor.

More Sentences
yapmak do v.
We are, then, absolutely right to do all we can to press forward in the ways outlined in these two reports.
O halde, bu iki raporda özetlenen yollarda ilerlemek için elimizden gelen her şeyi yapmakta kesinlikle haklıyız.

More Sentences
yapmak make v.
Improvements have to be made at the same time.
Aynı zamanda iyileştirmeler de yapılmalıdır.

More Sentences
yapmak perform v.
These three bodies perform their tasks respectively in urban areas, rural areas and on the coasts.
Bu üç birim, sırasıyla, kentsel alanlarda, kırsal alanlarda ve sahillerde görev yapar.

More Sentences
yapmak practice v.
She practices playing the piano regularly.
O düzenli olarak piyano çalışması yapar.

More Sentences
yapmak practise v.
Sami was practising medicine without a license.
Sami ruhsatsız doktorluk yapıyordu.

More Sentences
General
yapmak have v.
We had a long discussion between the groups yesterday.
Dün gruplar arasında uzun bir tartışma yaptık.

More Sentences
yapmak turn out v.
We will then have to make any adjustments that turn out to be necessary.
Bundan sonra gerekli olabilecek her türlü düzenlemeyi yapmamız gerekecek.

More Sentences
yapmak commit v.
Indeed I believe the Commission is committed to such a review.
Gerçekten de Komisyonun böyle bir inceleme yapmaya kararlı olduğuna inanıyorum.

More Sentences
yapmak go through v.
Give me one good reason why I should go through with this.
Bunu yapmam için bana iyi bir neden söyle.

More Sentences
yapmak weave v.
The girls weaved the flowers into wreaths.
Kızlar çiçeklerden taç yaptı.

More Sentences
yapmak establish v.
We also need to establish reasonable recycling arrangements where it is appropriate to do so.
Ayrıca uygun olduğu durumlarda makul geri dönüşüm düzenlemeleri yapmamız gerekmektedir.

More Sentences
yapmak build v.
Here is one state, North Korea, which announces that it is building atomic weapons.
İşte atom silahı yaptığını açıklayan bir devlet, Kuzey Kore.

More Sentences
yapmak do v.
We are, then, absolutely right to do all we can to press forward in the ways outlined in these two reports.
O halde, bu iki raporda özetlenen yollarda ilerlemek için elimizden gelen her şeyi yapmakta kesinlikle haklıyız.

More Sentences
yapmak put up v.
Let us hope that they put up and do so in the best possible way.
Umalım ki bunu mümkün olan en iyi şekilde yapsınlar.

More Sentences
yapmak make of v.
Only what the rapporteur has made of it does not improve matters.
Raportörün bu konuda yaptığı tek şey, durumu iyileştirmek değildir.

More Sentences
yapmak practice v.
She practices playing the piano regularly.
O düzenli olarak piyano çalışması yapar.

More Sentences
yapmak deliver v.
If ICAO will not deliver then the EU will have to develop its own emission limits.
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü bunu yapmazsa AB kendi emisyon sınırlarını geliştirmek zorunda kalacaktır.

More Sentences
yapmak work on v.
That is one of the most important tasks for future work on the budget.
Bu, bütçe üzerinde gelecekte yapılacak çalışmalar için en önemli görevlerden biridir.

More Sentences
yapmak brew v.
Tom brewed some coffee.
Tom kahve yaptı.

More Sentences
yapmak set v.
I should like to say that I agree with the tone which Galeote Quecedo's speech set here.
Galeote Quecedo'nun burada yaptığı konuşmanın tonuna katıldığımı belirtmek isterim.

More Sentences
yapmak form v.
They formed the roof with branches and leaves.
Dalları ve yaprakları kullanarak çatıyı yaptılar.

More Sentences
yapmak act v.
The Ombudsman is there, as we all know, to act as the arbiter in a fair and objective way.
Ombudsman, hepimizin bildiği gibi, adil ve objektif bir şekilde hakemlik yapmak için vardır.

More Sentences
yapmak work v.
We particularly appreciate the emphasis she places upon the quality of work.
Özellikle işin kalitesine yaptığı vurguyu takdir ediyoruz.

More Sentences
yapmak forge v.
She forges sick notes and intercepts letters, although she says not.
Hasta notlarında sahtecilik yapıyor ve mektuplara el koyuyor, her ne kadar yapmadığını söylese de.

More Sentences
yapmak hold in v.
These treaties are being prepared and referenda will then be held in the applicant states.
Bu anlaşmalar hazırlanmaktadır ve daha sonra başvuran devletlerde referandumlar yapılacaktır.

More Sentences
yapmak take v.
I take my walks early in the morning.
Yürüyüşlerimi sabah erken saatlerde yaparım.

More Sentences
yapmak get v.
We can gain real benefits from GMOs if we get it right.
Eğer doğru yaparsak GDO'lardan gerçek faydalar elde edebiliriz.

More Sentences
yapmak turn v.
To turn cold water hot, one needs to heat it.
Soğuk suyu sıcak yapmak için ısıtmak gerekir.

More Sentences
yapmak cook v.
She learned to cook couscous.
Kuskus yapmayı öğrendi.

More Sentences
yapmak prepare v.
My robot will prepare meals, clean, wash dishes, and perform other household tasks.
Benim robot, yemekler hazırlayacak,temizlik yapacak, bulaşıkları yıkayacak ve diğer ev işlerini yapacak.

More Sentences
yapmak do with v.
This is where we could have done with something more intelligent.
İşte bu noktada daha akıllıca bir şey yapabilirdik.

More Sentences
yapmak practise v.
Sami was practising medicine without a license.
Sami ruhsatsız doktorluk yapıyordu.

More Sentences
yapmak make up v.
Please telephone me when you have made up your mind what you want to do.
Ne yapmak istediğinize karar verdiğinizde lütfen beni arayın.

More Sentences
yapmak perform v.
These three bodies perform their tasks respectively in urban areas, rural areas and on the coasts.
Bu üç birim, sırasıyla, kentsel alanlarda, kırsal alanlarda ve sahillerde görev yapar.

More Sentences
yapmak accomplish v.
You should be proud of what you've accomplished.
Yaptıklarınla gurur duymalısın.

More Sentences
yapmak conduct v.
We would like to see the European Court of Auditors conducting more checks.
Avrupa Sayıştayı'nın daha fazla denetim yaptığını görmek isteriz.

More Sentences
yapmak found v.
So, having found ourselves in this regrettable situation, what action did we take?
Peki, kendimizi bu üzücü durumun içinde bulduktan sonra ne yaptık?

More Sentences
yapmak make v.
Improvements have to be made at the same time.
Aynı zamanda iyileştirmeler de yapılmalıdır.

More Sentences
yapmak produce v.
However, we would like to ask the Council and Commission to produce an initial evaluation as soon as possible.
Bununla birlikte Konsey ve Komisyondan mümkün olan en kısa sürede bir ilk değerlendirme yapmalarını istiyoruz.

More Sentences
yapmak run v.
We ran a check and traced the device back to you.
Bir araştırma yaptık ve izlediğimiz cihaz bizi sana getirdi.

More Sentences
yapmak come v.
He only has to threaten and the heads of government come begging for concessions on bended knees.
Tek yapması gereken tehdit etmek, ve sonrasında hükümet başkanları diz çökerek taviz için yalvaracaklardır.

More Sentences
yapmak cut v.
Cut the purple prose, Tom.
Edebiyat yapma Tom.

More Sentences
yapmak stand v.
It is, therefore, a pleasure to stand in for him today.
Bu nedenle bugün onun yerine görev yapmaktan memnuniyet duyuyorum.

More Sentences
Trade/Economic
yapmak make of v.
Only what the rapporteur has made of it does not improve matters.
Raportörün bu konuda yaptığı tek şey, durumu iyileştirmek değildir.

More Sentences
yapmak make up v.
Please telephone me when you have made up your mind what you want to do.
Ne yapmak istediğinize karar verdiğinizde lütfen beni arayın.

More Sentences
yapmak make v.
Improvements have to be made at the same time.
Aynı zamanda iyileştirmeler de yapılmalıdır.

More Sentences
yapmak render v.
The magnificent statue was rendered in stainless steel.
Bu muhteşem heykel paslanmaz çelikten yapılmıştır.

More Sentences
yapmak administer v.
Sami administered CPR to Layla.
Sami, Layla'ya kalp masajı yaptı.

More Sentences
Law
yapmak commit v.
Indeed I believe the Commission is committed to such a review.
Gerçekten de Komisyonun böyle bir inceleme yapmaya kararlı olduğuna inanıyorum.

More Sentences
Technical
yapmak conduct v.
We would like to see the European Court of Auditors conducting more checks.
Avrupa Sayıştayı'nın daha fazla denetim yaptığını görmek isteriz.

More Sentences
yapmak achieve v.
A vote in the delegation was necessary and that vote was achieved.
Delegasyonda bir oylama yapılması gerekiyordu ve bu oylama yapıldı.

More Sentences
yapmak make v.
Improvements have to be made at the same time.
Aynı zamanda iyileştirmeler de yapılmalıdır.

More Sentences
yapmak accomplish v.
You should be proud of what you've accomplished.
Yaptıklarınla gurur duymalısın.

More Sentences
yapmak produce v.
However, we would like to ask the Council and Commission to produce an initial evaluation as soon as possible.
Bununla birlikte Konsey ve Komisyondan mümkün olan en kısa sürede bir ilk değerlendirme yapmalarını istiyoruz.

More Sentences
yapmak create v.
This installation was created by a famous artist.
Bu enstalasyon ünlü bir sanatçı tarafından yapılmıştır.

More Sentences
yapmak found v.
So, having found ourselves in this regrettable situation, what action did we take?
Peki, kendimizi bu üzücü durumun içinde bulduktan sonra ne yaptık?

More Sentences
yapmak carry out v.
And they will have to justify why pilotage, self-handling, is carried out.
Ve pilotajın, kendi kendine elleçlemenin neden yapıldığını gerekçelendirmek zorunda kalacaklar.

More Sentences
Slang
yapmak make with v.
I too would like to thank the two rapporteurs for the contribution they have made with this report.
Ben de iki raportöre bu rapora yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür etmek istiyorum.

More Sentences
General
yapmak engineer v.
yapmak acquit oneself v.
yapmak perpetrate v.
yapmak profess v.
yapmak put through v.
yapmak frame v.
yapmak land v.
yapmak fulfil v.
yapmak cost v.
yapmak cause v.
yapmak contrive v.
yapmak carve out v.
yapmak go over v.
yapmak architect v.
yapmak transact v.
yapmak ply v.
yapmak repair v.
yapmak fill v.
yapmak mend v.
yapmak draw v.
yapmak fashion v.
yapmak concoct v.
yapmak construct v.
yapmak ordain v.
yapmak bring out v.
yapmak erect v.
yapmak fabricate v.
yapmak manufacture v.
yapmak carry on v.
yapmak come close v.
yapmak fulfill v.
yapmak come [brit] v.
yapmak enact v.
yapmak mak [scotland] v.
yapmak haunt [dialect] [uk/scotland] v.
yapmak impose v.
yapmak conjure v.
yapmak fangle [obsolete] v.
yapmak parforn v.
yapmak sue [obsolete] v.
Phrasals
yapmak fetch up v.
Colloquial
yapmak faire v.
yapmak pull v.
Trade/Economic
yapmak adhibit v.
yapmak perpetrate v.
Law
yapmak construct v.
Politics
yapmak make a reduction v.
yapmak apply a reduction v.
Technical
yapmak construct v.
yapmak design v.
yapmak meet v.
yapmak fulfil v.
yapmak erect v.
yapmak fabricate v.
yapmak manufacture v.
yapmak conference v.
yapmak implement v.
yapmak fulfill v.
Latin
yapmak facere v.
Archaic
yapmak dost (do) v.
yapmak doth v.
yapmak stablish v.
Slang
yapmak bust (rap slang) v.
yapmak durn v.

Meanings of "yapmak" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
konuşma yapmak give a speech v.
I've never given a speech before.
Ben daha önce hiç konuşma yapmadım.

More Sentences
katkı yapmak contribute v.
You must contribute to Tatoeba only in your mother tongue.
Tatoeba'ya sadece ana dilinde katkı yapmalısın.

More Sentences
çiş yapmak urinate v.
I do not urinate much.
Çok çiş yapmam.

More Sentences
hata yapmak make a mistake v.
At this late hour, anyone can make a mistake.
Bu geç saatte herkes hata yapabilir.

More Sentences
kamp yapmak camp v.
Tom and Mary went camping in the mountains.
Tom ve Mary dağlarda kamp yapmaya gittiler.

More Sentences
iş yapmak deal v.
What are you dealing with?
Ne iş yapıyorsun?

More Sentences
yaramazlık yapmak act up v.
Our teacher got mad at Tom because he was acting up in class.
Sınıfta yaramazlık yaptığı için öğretmenimiz Tom'a kızdı.

More Sentences
iş yapmak do business v.
We are doing business with the Israelis and are simply the Palestinians' largest donor.
İsraillilerle iş yapıyoruz ve Filistinlilerin en büyük bağışçısı konumundayız.

More Sentences
şantaj yapmak blackmail v.
We must warn against attempts by the big powers to blackmail the United Nations.
Büyük güçlerin Birleşmiş Milletlere şantaj yapma girişimlerine karşı uyarıda bulunmalıyız.

More Sentences
kazı yapmak excavate v.
The team excavates carefully for the archaeologists.
Ekip, arkeologlar için dikkatli bir şekilde kazı yapıyor.

More Sentences
çiş yapmak pee v.
Mary wanted to pee.
Mary çiş yapmak istiyordu.

More Sentences
mastürbasyon yapmak masturbate v.
Mothers used to tell their sons that if they masturbated they would go blind.
Anneler oğullarına mastürbasyon yaparlarsa kör olacaklarını söylerdi.

More Sentences
tanıtımını yapmak promote v.
The company is promoting a new car on TV.
Şirket, televizyonda yeni bir arabanın tanıtımını yapıyor.

More Sentences
hata yapmak err v.
The old poet would sometimes err in his verses.
Yaşlı şair bazen dizelerinde hata yapardı.

More Sentences
masaj yapmak massage v.
Tom has been massaging Mary.
Tom Mary'ye masaj yapıyordu.

More Sentences
alıştırma yapmak exercise v.
Exercise.
Alıştırma yap.

More Sentences
prova yapmak rehearse v.
I have to rehearse.
Prova yapmam lazım.

More Sentences
savunma yapmak plead v.
How do you plead?
Nasıl savunma yapacaksınız?

More Sentences
bakım yapmak maintain v.
Unless a government invests in or maintains backbone networks the market will not function.
Bir hükümet omurga ağlarına yatırım yapmadıkça ya da bu ağların bakımını yapmadıkça piyasa işlemeyecektir.

More Sentences
barış yapmak make peace v.
They came to make peace.
Onlar barış yapmak için geldi.

More Sentences
egzersiz yapmak exercise v.
Exercising is a powerful method to break this loop.
Egzersiz yapmak bu döngüyü kırmanın etkili bir yoludur.

More Sentences
baskın yapmak raid v.
Why did the FBI raid Tom's house?
Neden FBI Tom'un evine baskın yaptı?

More Sentences
çekim yapmak (kamera) shoot v.
I've been shooting since seven this morning.
Bu sabah yediden beri çekim yapıyorum.

More Sentences
panik yapmak panic v.
Nor is it any reason to start panicking.
Panik yapmaya başlamak için de bir neden yok.

More Sentences
ayak işleri yapmak run an errand v.
Tom is running an errand for his mother.
Tom annesi için bir ayak işi yapıyor.

More Sentences
ayrım yapmak discriminate v.
Now it's illegal to discriminate.
Şimdi ayrım yapmak yasa dışıdır.

More Sentences
blöf yapmak bluff v.
Tom's bluffing.
Tom blöf yapıyor.

More Sentences
fren yapmak brake v.
This car brakes automatically to avoid collisions.
Bu araba çarpışmaları önlemek için otomatik olarak fren yapıyor.

More Sentences
işbirliği yapmak collaborate v.
These Member States, which are collaborating, were let off the hook totally.
İşbirliği yapan bu Üye Devletler paçayı tamamen kurtarmışlardır.

More Sentences
işbirliği yapmak cooperate v.
For these reasons, my group cannot be expected to cooperate.
Bu sebeplerden dolayı grubumdan işbirliği yapması beklenemez.

More Sentences
gösteri yapmak demonstrate v.
The supporters who were against the government's policies demonstrated outside the government offices.
Hükümetin politikalarına karşı çıkan destekçiler devlet binalarının dışında gösteri yaptı.

More Sentences
yaramazlık yapmak misbehave v.
Every child misbehaves from time to time.
Her çocuk zaman zaman yaramazlık yapar.

More Sentences
ızgara yapmak grill v.
Tom will be grilling fish for dinner tonight.
Tom bu akşam yemek için balık ızgara yapacak.

More Sentences
yatırım yapmak invest v.
Last year, we invested EUR 3.9 billion, which is the bank's highest level of assistance.
Geçtiğimiz yıl, bankanın en yüksek yardım seviyesi olan 3,9 milyar avro yatırım yaptık.

More Sentences
alıntı yapmak quote v.
He quoted from the letter he received from the governor.
Validen aldığı mektuptan alıntı yaptı.

More Sentences
pratik yapmak practise v.
We've been practising for the competition for several weeks.
Birkaç haftadır yarışma için pratik yapıyoruz.

More Sentences
rol yapmak perform v.
Tom isn't sure he's ready to perform on stage.
Tom sahnede rol yapmaya hazır olduğundan emin değil.

More Sentences
kaynak yapmak weld v.
She welded a pipe.
Bir boruya kaynak yaptı.

More Sentences
gözlem yapmak observe v.
The boy was embarrassed, and confessed that he observed nothing.
Çocuk utandı ve hiçbir gözlem yapmadığını itiraf etti.

More Sentences
yeniden yapmak redo v.
The town church has been completely redone.
Kasaba kilisesi tamamen yeniden yapıldı.

More Sentences
hırsızlık yapmak steal v.
She told me how it was wrong to steal.
Bana hırsızlık yapmanın ne kadar yanlış olduğunu anlattı.

More Sentences
misilleme yapmak retaliate v.
He might retaliate.
O misilleme yapabilir.

More Sentences
reform yapmak reform v.
Then there is the question of people getting the impression that we are introducing a sort of scrapping reform.
Bir de insanların bizim bir tür hurdaya çıkarma reformu yaptığımız izlenimine kapılmaları sorunu var.

More Sentences
baskı yapmak force v.
Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force.
Amerika Birleşik Devletleri şimdiye kadar kendisini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskı yapmaya devam ediyor.

More Sentences
alıştırma yapmak practice v.
I need to practice parallel parking.
Paralel park etme konusunda alıştırma yapmam gerek.

More Sentences
baskı yapmak press v.
Regulators and market players themselves are pressing for further European cooperation and integration.
Düzenleyiciler ve piyasa oyuncuları Avrupa'da daha fazla işbirliği ve entegrasyon için baskı yapıyor.

More Sentences
alıştırma yapmak practise v.
I need to practise parallel parking.
Paralel park etme konusunda alıştırma yapmam gerek.

More Sentences
iş yapmak work v.
They can't work.
Onlar iş yapamazlar.

More Sentences
reklamını yapmak advertise v.
Online or internet marketing is indeed a modern means of advertising your product or services.
Çevrimiçi veya internet pazarlaması gerçekten de ürün veya hizmetlerinizin reklamını yapmanın modern bir yoludur.

More Sentences
bağış yapmak donate v.
I'm not sure how much they are expecting me to donate.
Benden ne kadar bağış yapmamı beklediklerinden emin değilim.

More Sentences
General
numara yapmak sham v.
He's only shamming.
Sadece hasta numarası yapıyor.

More Sentences
düşük yapmak have a miscarriage v.
My friend had a miscarriage and I don't know how to comfort her.
Arkadaşım düşük yaptı ve onu nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum.

More Sentences
elinden geleni yapmak do one's best v.
One should do one's best.
Bir insan elinden geleni yapmalı.

More Sentences
işlem yapmak transact v.
It can also offer greater competitiveness and, consequently, better prices to transacting parties.
Bu aynı zamanda daha fazla rekabet gücü ve dolayısıyla işlem yapan taraflara daha iyi fiyatlar sunabilir.

More Sentences
aynı şeyi yapmak follow suit v.
The Council and the Member States are still to follow suit.
Konsey ve Üye Devletlerin de aynı şeyi yapması gerekmektedir.

More Sentences
vals yapmak waltz v.
Tom and Mary are waltzing on the fine line between hate and love.
Tom ve Mary nefret ve aşk arasındaki ince çizgide vals yapıyorlar.

More Sentences
reform yapmak reform v.
Then there is the question of people getting the impression that we are introducing a sort of scrapping reform.
Bir de insanların bizim bir tür hurdaya çıkarma reformu yaptığımız izlenimine kapılmaları sorunu var.

More Sentences
diyet yapmak diet v.
I'll start dieting tomorrow.
Yarın diyet yapmaya başlayacağım.

More Sentences
plan yapmak scheme v.
Tom schemed to destroy the project.
Tom projeyi yok etmek için plan yaptı.

More Sentences
kazı yapmak dig v.
Tom is still digging in the backyard.
Tom hâlâ arka bahçede kazı yapıyor.

More Sentences
yeniden yapmak redo v.
The town church has been completely redone.
Kasaba kilisesi tamamen yeniden yapıldı.

More Sentences
düello yapmak duel v.
Tom and his friend were duelling with plastic swords.
Tom ve arkadaşı plastik kılıçlarla düello yapıyorlardı.

More Sentences
baskı yapmak oppress v.
The state oppresses the people.
Devlet insanlara baskı yapıyor.

More Sentences
doğum yapmak give birth v.
She's supposed to give birth this month.
Bu ay doğum yapması bekleniyor.

More Sentences
hesap yapmak calculate v.
Cynthia can calculate at an amazing speed.
Cynthia inanılmaz bir hızla hesap yapabiliyor.

More Sentences
propaganda yapmak agitate v.
The leaders of the Union agitated for higher wages.
Sendika liderleri daha yüksek maaş için propaganda yaptılar.

More Sentences
seks yapmak have sex v.
Dan and Linda began to have sex.
Dan ve Linda seks yapmaya başladılar.

More Sentences
hata yapmak go wrong v.
Where did we go wrong?
Nerede hata yaptık?

More Sentences
hazırlık yapmak make preparations v.
They are making preparations for the trip.
Yolculuk için hazırlık yapıyorlar.

More Sentences
elden geleni yapmak level best v.
I'm trying my level best.
Elimden geleni yapmaya çalışıyorum.

More Sentences
buz pateni yapmak ice skate v.
Ice skating is kind of fun.
Buz pateni yapmak çok eğlenceli.

More Sentences
deney yapmak experiment v.
This is why they are experiments.
İşte bu yüzden deney yapıyorlar.

More Sentences
patronluk yapmak boss v.
Tom is always trying to boss everyone around.
Tom her zaman etraftaki herkese patronluk yapmaya çalışıyor.

More Sentences
büyü yapmak bewitch v.
The Lady of the Lake bewitched Merlin and trapped him in the trunk of a tree.
Gölün Hanımı Merlin'e büyü yaptı ve onu bir ağacın gövdesine hapsetti.

More Sentences
resmini yapmak paint v.
He painted a dog.
Bir köpeğin resmini yaptı.

More Sentences
samba yapmak samba v.
I know how to samba!
Nasıl samba yapılacağını biliyorum!

More Sentences
vuruş yapmak bat v.
Tom bats cleanup on our team.
Tom bizim takımda kurtarma vuruşu yapar.

More Sentences
gösteriş yapmak show off v.
He's just showing off in front of the girls.
Kızların önünde gösteriş yapıyor işte.

More Sentences
değişiklik yapmak modify v.
I would ask you to reflect on and modify this proposal.
Sizden bu öneri üzerinde düşünmenizi ve değişiklik yapmanızı rica ediyorum.

More Sentences
alışveriş yapmak (bir yerden) trade with v.
She used to trade with an herbalist in the woods.
Ormanda bir şifalı bitki uzmanıyla alışverişler yapıyordu.

More Sentences
açıklamasını yapmak account v.
I have now given an open and honest account of where the disagreement lies.
Şimdi anlaşmazlığın nerede yattığına dair açık ve dürüst bir açıklama yaptım.

More Sentences
hediye paketi yapmak gift wrap v.
Can you gift wrap that?
Şunu hediye paketi yapabilir misin?

More Sentences
alıştırma yapmak practice v.
I need to practice parallel parking.
Paralel park etme konusunda alıştırma yapmam gerek.

More Sentences
hokkabazlık yapmak juggle v.
The most difficult thing I've ever done was to learn how to juggle.
Şimdiye kadar yaptığım en zor şey hokkabazlık yapmayı öğrenmekti.

More Sentences
rol yapmak sham v.
He's only shamming.
O sadece rol yapıyor.

More Sentences
işkence yapmak torture v.
Why should international conventions apply to everyone except Israel, which is carrying out illegal arrests and torture?
Neden uluslararası sözleşmeler, yasadışı tutuklamalar ve işkence yapan İsrail dışında herkes için geçerli olsun?

More Sentences
kutlama yapmak celebrate v.
The people came out of their houses and celebrated.
İnsanlar evlerinden çıktılar ve kutlama yaptılar.

More Sentences
rezervasyon yapmak book v.
I booked us a hotel in Galway tonight.
Bu gece Galway'de bizim için otelde rezervasyon yaptırdım.

More Sentences
baskı yapmak press for v.
But it is something we must press for.
Ancak bu, uğruna baskı yapmamız gereken bir şeydir.

More Sentences
yürüyüş yapmak take a walk v.
I often see him taking a walk in this neighborhood.
Onu sık sık bu mahallede yürüyüş yaparken görüyorum.

More Sentences
piknik yapmak picnic v.
Let's picnic in the park and enjoy the sunshine.
Hadi parkta piknik yapıp güneşin tadını çıkaralım.

More Sentences
numarası yapmak act v.
Don't act innocent with me.
Bana masum numarası yapma.

More Sentences
yaramazlık yapmak be naughty v.
Tom admitted that he'd been naughty.
Tom yaramazlık yaptığını itiraf etti.

More Sentences
sörf yapmak surf v.
The lawyers haven't needed to surf.
Avukatların sörf yapmaya ihtiyacı yok.

More Sentences
açıklama yapmak make a statement v.
I therefore urge you to make a statement on this issue.
Bu nedenle sizi bu konuda bir açıklama yapmaya davet ediyorum.

More Sentences
propaganda yapmak make propaganda v.
In Soviet times, each government made propaganda.
Sovyet döneminde her hükümet propaganda yapardı.

More Sentences
yenilik yapmak innovate v.
Producers must also innovate in terms of environmental quality and their packaging.
Üreticiler de çevre kalitesi ve ambalajları açısından yenilikler yapmalıdır.

More Sentences
kaka yapmak shit v.
I need to shit.
Kaka yapmalıyım.

More Sentences
büyü yapmak cast a spell v.
Tell the black magic witch doctor to cast a spell on me.
Kara büyü büyücüsüne söyle bana büyü yapsın.

More Sentences
fiyaka yapmak show off v.
Layla didn't like to show off.
Leyla fiyaka yapmaktan hoşlanmıyordu.

More Sentences
yatırım yapmak fund v.
Tom Jackson, a rich businessman, agreed to fund the project.
Tom Jackson, zengin iş adamı, projeye yatırım yapmayı kabul etti.

More Sentences
gönderme yapmak make a reference v.
In this context, I should like to make a reference to America.
Bu bağlamda Amerika'ya bir gönderme yapmak istiyorum.

More Sentences
ızgara yapmak barbecue v.
We barbecued steaks last night.
Biz dün gece mangalda biftek ızgara yaptık.

More Sentences
plan yapmak plan v.
Let us therefore continue together to plan, campaign and argue for freedom.
Bu nedenle hep birlikte özgürlük için plan yapmaya, kampanya yürütmeye ve tartışmaya devam edelim.

More Sentences
baskı yapmak force v.
Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force.
Amerika Birleşik Devletleri şimdiye kadar kendisini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskı yapmaya devam ediyor.

More Sentences
yankı yapmak echo v.
The shouting echoes loud.
Bağırmak yüksek sesle yankı yapar.

More Sentences
yanlış yapmak go wrong v.
Where did we go wrong?
Nerede yanlış yaptık?

More Sentences
anlaşma yapmak conclude v.
The Rio Summit had already taught us that concluding agreements that cannot be enforced is an empty exercise.
Rio Zirvesi bize uygulanamayacak anlaşmalar yapmanın boş bir çaba olduğunu öğretmişti.

More Sentences
aktarma yapmak (taşıtta) change v.
We changed planes in Berlin.
Berlin'de uçakla aktarma yaptık.

More Sentences
resmi çağrı yapmak convoke v.
The chairman convoked a meeting to discuss the pressing issues.
Başkan bir toplantı ile acil konuları görüşmek üzere resmi çağrı yaptı.

More Sentences
çevirmenlik yapmak translate v.
Translating for Tatoeba is a good way to spend your free time.
Tatoeba için çevirmenlik yapmak boş zamanlarını değerlendirmek için iyi bir yol.

More Sentences
kahve yapmak make coffee v.
Did you know she is good at making coffee?
Kahve yapmakta iyi olduğunu biliyor muydun?

More Sentences
Common Usage
yürüyüş yapmak (topluca) march v.
çıkıntı yapmak stick out v.
kaçak yapmak ooze v.
çağrışım yapmak evoke v.
modele göre yapmak pattern v.
anafor yapmak eddy v.
kopyasını yapmak replicate v.
çiş yapmak wee v.
hemşirelik yapmak nurse v.
sabotaj yapmak sabotage v.
bakıcılık yapmak nurse v.
öncülük yapmak lead v.
öncülüğünü yapmak lead v.
suikast yapmak assassinate v.
hafriyat yapmak excavate v.
görüşme yapmak meet v.
düşük yapmak miscarry v.
devir yapmak revolve v.
taslağını yapmak sketch v.
çocuk yapmak make a baby v.
sınav yapmak quiz v.
büyü yapmak cast a spell over v.
araştırma yapmak research v.
değişimli olarak yapmak alternate v.
sıra ile yapmak alternate v.
oylama yapmak ballot v.
iki misli yapmak double v.
reklamını yapmak advertize v.
izin istemeden yapmak take the liberty v.
beceriksizce yapmak fumble v.
aynısını yapmak replicate v.
ağırlık yapmak weight v.
General
belli bir ücretle ev işlerini yapmak için tutulan kadın servant n.
mürebbiyelik yapmak governess n.
bira yapmak için ezilmiş arpa ile su karışımı mash n.
görgü tanıklığı yapmak eyewitness n.
ön hazırlık yapmak için kullanılan defter sketchpad n.
bilgi toplamak ve dedektiflik yapmak için işe alınabilecek kişi sherlock n.
sayfa kenarlarına başparmak büyüklüğünde girintiler açarak indeks yapmak thumb-index n.
eskiden kırsal kesimde genellikle ahırda tiyatro gösterileri yapmak için çıkılan turne barnstormer n.
askerlik yapmak istemeyen kimse conchy n.
bir şeyi yapmak için elverişli zaman bölümü window n.
bir işi yapmak için gereken heves a can–do attitude n.
bir işi yapmak için gösterilen gayret a can–do attitude n.
tuvaletin olmadığı durumlarda dışkı yapmak amacıyla kullanılan kova slop-pail n.
her şeyi önceden yapmak isteyen kimse precrastinator n.
küçük tamiratlar yapmak için masanın üzerine monte edilebilen ufak örs table anvil n.
kamp yapmak için gerekli beceriler campcraft n.
hintlilerin çapata (bir tür ekmek) yapmak için kullandıkları tava tava n.
kesinti yapmak reduct [dialect] n.
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası nacker n.
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası nacre n.
bazı yumuşakça kabuklarının dekoratif objeler yapmak için kullanılan incili iç tabakası mother-of-pearl n.
banyo yapmak için ya da vücut kokusu olarak kullanılan yüksek alkollü ve hafif kokulu parfüm eau de toilette n.
banyo yapmak için ya da vücut kokusu olarak kullanılan yüksek alkollü ve hafif kokulu parfüm toilet water n.
çeşitli dış mekan işlerini yapmak üzere ücret ödenen kimse yardman [us] n.
(at üzerinde) mızrak/kılıç dövüşü yapmak joust n.
çıkıntı yapmak lap n.
taşma yapmak lap n.
cadının büyü yapmak veya bozmak için attığı düğüm witchknot n.
eskiden cildi açık renk yapmak için kullanılan bir kozmetik ürünü whitewash n.
manikür yapmak için gerekli bir dizi edevat manicure set n.
birini köle yapmak için alıkoyan kimse manstealer n.
yorgan yapmak için bir araya gelme quilting n.
yorgan yapmak için bir araya gelme quilting bee n.
silmelerde boncuk motifi yapmak için kullanılan marangoz tezgahı beading plane n.
duraksamadan yapmak bone about v.
propaganda yapmak propagandize v.
antika görünümlü yapmak make to look antique v.
ince ayar yapmak adjust finely v.
dizgi yapmak typeset v.
kontrat yapmak make a contract v.
ders yapmak have a class v.
üst üste yapmak superimpose v.
kamuoyu yoklaması yapmak poll v.
pütürlü yapmak (kumaş ) tooth v.
eterle anestezi yapmak etherise v.
içki içip şamata yapmak carouse v.
kontratak yapmak counterattack v.
bir şey yapmak be about something v.
rolü yapmak masquerade as v.
caz yapmak jazz v.
yatırım yapmak place v.
kolayca yapmak carry off v.
hasır gibi yapmak mat v.
römork yapmak tow v.
baskı yapmak coerce v.
petek şeklinde yapmak honeycomb v.
bir çağa tanıklık yapmak bear witness to an age v.
kaçamak yapmak cop out v.
hile yapmak swindle v.
şaka yapmak lark about v.
alışkanlık yapmak form an addiction v.
üzerinde oynama yapmak garble v.
baskı yapmak apply pressure v.
baskı resim yapmak lithograph v.
gösteriş yapmak parade v.
ebediyen şöhret yapmak eternise v.
yanlış yapmak misdo v.
bir yüzeyde renkli çizgiler yapmak streak v.
çalışma yapmak study v.
nirengi yapmak triangulate v.
uzun yürüyüş yapmak hike v.
paket yapmak bundle v.
kusursuz yapmak perfect v.
yeniden yapmak reiterate v.
çukur yapmak dent v.
çağrı yapmak summon v.
açmaz yapmak invite criticism v.
(araziyi) parselleyip üzerine ev yapmak/yaptırmak subdivide v.
karşı saldırı yapmak counterattack v.
hoşuna gideni yapmak please oneself v.
kabartma yapmak boss v.
hasta numarası yapmak pretend to be sick v.
mankenlik yapmak model v.
ufak tefek işler yapmak job v.
bir işi kendiliğinden yapmak take something on oneself v.
enayi muamelesi yapmak treat somebody like a fool v.
duş yapmak douche v.
bir yere baskın yapmak surprise v.
yağcılık yapmak oil v.
hile yapmak gerrymander v.
toplu katliam yapmak massacre v.
uyuşturucu işi yapmak deal v.
çıkarlarına göre değişiklik yapmak rig v.
aşı yapmak bud v.
reklamını yapmak parade v.
korsanlık yapmak pirate v.
özellikli yapmak hallmark v.
akıntı yapmak flow v.
brifing yapmak brief v.
masaj yapmak rub down v.
kazıklarla set yapmak stockade v.
ayak yapmak put on an act v.
elinden geleni yapmak do one's utmost v.
hile yapmak cog v.
çaktırmadan yapmak steal v.
kötülük yapmak harm v.
ter yapmak sweat v.
bir şeyi gizlice yapmak do something in secret v.
dedikodu yapmak wag one's tongue v.
anket yapmak için soru sormak survey v.
değişiklik yapmak remodel v.
stok yapmak stockpile v.
açıklamasını yapmak account for v.
salamura yapmak pickle v.
biyopsi yapmak carry out a biopsy v.
yatırım yapmak put v.
gibi yapmak feign v.
aynını yapmak retaliate v.
ağız kavgası yapmak squabble v.
sıra ile yapmak alternate v.
mükemmel bir şekilde yatay yapmak (tesviye aletiyle) level v.
daha düşük teklif yapmak underbid v.
salınım yapmak jerk v.
mum boya ile resim yapmak crayon v.
proje yapmak design v.
gülücük yapmak smile v.
provasını yapmak (bir giysinin) fit with v.
yayın yapmak radiate v.
iyilik yapmak do a kindness v.
debriyaj yapmak declutch v.
zirve yapmak hit the top v.
ünlü muamelesi yapmak lionize v.
bot yarışı yapmak compete in a boat race v.
ambalaj yapmak wrap up v.
hafriyat yapmak excavate v.
siftah yapmak make the first sale of the day v.
para yardımı yapmak subsidize v.
çalıntı yapmak purloin v.
miting yapmak hold a public demonstration v.
anlaşma yapmak stipulate v.
perhiz yapmak be on a diet v.
dil vuruşu yapmak (çalgı) tongue v.
fıçı yapmak cooper v.
büyü yapmak cast a spell upon v.
ateşe dayanıklı yapmak fireproof v.
ağız yapmak try to explain away a matter v.
envanter yapmak take stock v.
iskonto yapmak discount v.
heykelini yapmak sculp v.
çıkıntı yapmak overhang v.
ürküp gayriihtiyari bir hareket yapmak start back v.
yapmak (film) produce v.
işbirliği yapmak associate oneself v.
araştırma yapmak probe v.
jetle yolculuk yapmak jet v.
paralel yapmak parallel v.
benek yapmak spot v.
araştırma yapmak investigate v.
hata yapmak slip v.
ayak yapmak fake v.
bir şeyi tam istenilen şekilde yapmak get something right v.
imla hatası yapmak misspell v.
komik taklidini yapmak travesty v.
kapısını yapmak lead up to v.
hile yapmak clip v.
şaşırmak (karıştırmak veya yanlış yapmak anlamında) make a mistake v.
işbölümü yapmak share tasks v.
zararına satış yapmak sell at a loss v.
baskı yapmak (birine) pressure v.
köle yapmak slave v.
patinaj yapmak skate v.
birine baskı yapmak put pressure on v.
birisi için bayram yapmak make much of somebody v.
demet yapmak tie in bunches v.
muziplik yapmak play pranks on smb v.
alem yapmak hit the booze v.
numarası yapmak pretend v.
hata yapmak slip up v.
misilleme yapmak carry out v.
fazla yapmak overdo v.
dişli yapmak indent v.
mastürbasyon yapmak abuse oneself v.
alman usulü yapmak go dutch with somebody v.
yapı yapmak build v.
jimnastik yapmak do exercises v.
spekülasyon yapmak bear v.
çocuk yapmak have a child v.
sükse yapmak make a splash v.
planlanmış bir şeyi gerçekten yapmak go through with v.
büyü yapmak put a jinx on v.
gevrek yapmak embrittle v.
yemek duası yapmak ask the blessing v.
üzerine düşeni yapmak do one's part v.
sayı yapmak put on v.
hile yapmak practise a deceit v.
çıkıntı yapmak bulge v.
sayı yapmak score up v.
alay konusu yapmak ridicule v.
lastiğin balans ayarını yapmak balance a tire v.
kaçamak yapmak do something forbidden v.
sağlamasını yapmak prove v.
fena yapmak harm v.
baskın yapmak bust v.
bakım yapmak service v.
nişan yapmak arrange an engagement v.
çok gürültü yapmak raise the roof v.
cam gibi yapmak glass v.
tanıtımını yapmak publicize v.
daha hoş yapmak sweeten v.
anket yapmak make a survey v.
açık oturum yapmak arrange a panel v.
yankı yapmak reverberate v.
açılışını yapmak unveil v.
hırıltı yapmak snarl v.
iş birliği yapmak collaborate v.
yalpa yapmak roll v.
yeni gibi yapmak furbish v.
taşkınlık yapmak run wild v.
nöbetleşe yapmak alternate v.
gösteriş yapmak make a great display v.
ondüle yapmak undulate v.
fiziki bir iş yapmak turn one's hand v.
stok yapmak pile v.
nanik yapmak make a long nose v.
tadilat yapmak recondition v.
dikkat çekici reklam yapmak stunt v.
sıkı savunma yapmak stonewall v.
özelleştirme yapmak privatize v.
kur yapmak pay one's attention to somebody v.
büzgü yapmak gather v.
boykot yapmak boycott v.
yatak yapmak bed v.
habbeyi kubbe yapmak make a mountain out of a molehill v.
şaka yapmak josh v.
sınavda gözetmenlik yapmak invigilate v.
bir işi acele ve üstünkörü yapmak huddle v.
naz yapmak show coyness v.
değişiklik yapmak shake up v.
parıltılı yapmak gloss v.
gerçekten yapmak carry something through v.
hararetle yapmak blaze away at v.
klişe yapmak make cliche v.
istifçilik yapmak stockpile v.
yankesicilik yapmak pick v.
spekülasyon yapmak stag v.
demet yapmak bunch v.
örtmece yapmak euphemize v.
tahsilat yapmak make collections v.
makine ile yapmak machine v.
yalancıktan yapmak affect v.
mümkün olan her şeyi yapmak move heaven and earth v.
renkli çizgiler yapmak (bir yüzeyde) streak v.
aşamalı olarak yapmak phase v.
çakırkeyif yapmak fuddle v.
acele ile yapmak race v.
arıtma yapmak purify v.
soygun yapmak heist v.
ses yapmak hurtle v.
analizini yapmak test v.
baştan savma yapmak scamp v.
vize başvurusu yapmak apply for visa v.
hata yapmak make false v.
tezahürat yapmak chant v.
kırma yapmak gopher v.
tenzilat yapmak make reductions v.
yatırım yapmak have an investment v.
oyunda hile yapmak sharp v.
eşek şakası yapmak bullyrag v.
ağız kavgası yapmak wrangle v.
tasarruf yapmak retrench v.
yapmak (yeni bir şeyi) bring out v.
kaza yapmak wreck v.
albüm yapmak make record v.
hesap yapmak do sums v.
atış yapmak have one's inning v.
üst üste yapmak superpose v.
kabartma yapmak etch v.
anket yapmak poll v.
baskı yapmak impress v.
üzerine başka resim yapmak repaint v.
envanter yapmak take inventory v.
serserilik yapmak vagabond v.
önceden yapmak forestall v.
arıtma yapmak cleanse v.
reverans yapmak drop a curtsey v.
kesinti yapmak cut back on something v.
borç yapmak get into debt v.
daha güçlü yapmak toughen v.
yanlış bir yöntemle yapmak (bir işi) mishandle v.
fahişelik yapmak prostitute oneself v.
yeni baştan yapmak do over again v.
demet yapmak sheave v.
şerit yapmak (giysi) welt v.
sahtekarlık yapmak con v.
tatil yapmak go for a vacation v.
hakkında tahkikat yapmak investigate v.
lobicilik yapmak lobby v.
yıldız yapmak star v.
ağır ve sıkıcı bir iş yapmak drudge v.
sahtekarlık yapmak swindle v.
servis yapmak wait v.
kapkaç yapmak make off v.
ışın tedavisi yapmak irradiate v.
kalıp yapmak mold v.
tarama yapmak hatch v.
eğim yapmak slope v.
radyografi yapmak radio v.
örneğe göre yapmak model v.
hata yapmak make mistake v.
yan taarruzu yapmak flank v.
ilmik yapmak noose v.
şaka yapmak crack jokes v.
fenalık yapmak harm v.
ile beraber yapmak accompany v.
ile müzakere yapmak parley with v.
basket yapmak score a basket v.
abartılı rol yapmak overact v.
yuva yapmak burrow v.
geçme yapmak dovetail v.
hükümet izniyle korsanlık yapmak privateer v.
tercümanlık yapmak translate v.
hile yapmak (seçimde vb) rig v.
yalandan yapmak sham v.
son elemeyi yapmak üzere listeye almak shortlist v.
reklamını yapmak boost v.
iş yapmak trade v.
köklü değişiklik yapmak revolutionize v.
açmaz yapmak play a trick v.
gaz yapmak poop v.
birini konuşturmak için işkence yapmak give someone the third degree v.
bir programın sunuculuğunu yapmak emcee v.
birinin dediklerini yapmak string along with v.
seks yapmak make love v.
köprü yapmak bridge v.
iş yapmak perform an action v.
antrenman yapmak practise v.
bir iyilik yapmak accommodate v.
gizlice yapmak sneak v.
isim yapmak make one's name v.
arabuluculuk yapmak arbitrate v.
alem yapmak be carousing v.
konuşma yapmak orate v.
birinin yaptığından daha iyisini yapmak go someone one better v.
yeniden yapmak regenerate v.
kur yapmak philander v.
nazım yapmak versify v.
ön toplantı yapmak preassemble v.
ünlü muamelesi yapmak make a lion of v.
hakemlik yapmak ref v.
katliam yapmak massacre v.
devir yapmak cycle v.
ağır iş yapmak grub v.
aralıksız yapmak perpetuate v.
zam yapmak mark something up v.
bir şeyi sırayla yapmak take turns at v.
baskı yapmak (birine) pressurize v.