English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | distinguish v. | ayırt etmek | ||
It was hard to distinguish the voices from behind the door. Kapının arkasından gelen sesleri ayırt etmek zordu. More Sentences |
||||
General | ||||
General | distinguish v. | seçmek | ||
I can't distinguish the taste. Tatlarını pek seçemiyorum. More Sentences |
||||
General | distinguish v. | ayrım yapmak | ||
We must also distinguish between short-term and long-term measures. Ayrıca kısa vadeli ve uzun vadeli tedbirler arasında da ayrım yapmalıyız. More Sentences |
||||
General | distinguish v. | ayırmak | ||
Moreover, it clearly distinguishes the three remaining uses from the use of oestradiol for growth promotion. Dahası, kalan üç kullanımı, büyümeyi teşvik etmek için östradiol kullanımından açıkça ayırmaktadır. More Sentences |
||||
General | distinguish v. | birbirinden ayırmak | ||
It's not easy to distinguish between a star and a planet. Bir yıldız ile bir gezegeni birbirinden ayırmak kolay değildir. More Sentences |
||||
General | distinguish v. | den ayırmak | ||
Her excellent language skills distinguish her from the other candidates. Mükemmel dil becerileri onu diğer adaylardan ayırmaktadır. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | distinguish v. | ayırt etmek | ||
We need to distinguish more between what is important and what is less important. Neyin önemli neyin daha az önemli olduğunu daha iyi ayırt etmemiz gerekiyor. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | distinguish v. | farkı görmek | ||
Common Usage | distinguish v. | fark etmek | ||
General | ||||
General | distinguish v. | sivriltmek | ||
General | distinguish v. | anlamak | ||
General | distinguish v. | sivrilmek | ||
General | distinguish v. | ayrımsamak | ||
General | distinguish v. | tanımak | ||
General | distinguish v. | farketmek | ||
General | distinguish v. | fark etmek | ||
General | distinguish v. | kendini göstermek | ||
General | distinguish v. | tefrik etmek | ||
General | distinguish v. | farklı görmek | ||
General | distinguish v. | (özellikleriyle vb.) öne çıkmak | ||
General | distinguish v. | ayrı tutmak | ||
General | distinguish v. | ayırdına varmak | ||
General | distinguish v. | görünür kılmak | ||
General | distinguish v. | görünür hale getirmek | ||
General | distinguish v. | türlere ayırmak | ||
General | distinguish v. | sınıflara bölmek | ||
General | distinguish v. | kategorilere ayırmak | ||
General | distinguish v. | diğerlerinden ayırmak | ||
General | distinguish v. | diğerlerinden farklı kılmak | ||
General | distinguish v. | imtiyaz tanımak | ||
General | distinguish v. | imtiyazlı kılmak | ||
General | distinguish v. | prestij atfetmek | ||
General | distinguish v. | ayrıcalık atfetmek | ||
General | distinguish v. | yükseltmek | ||
General | distinguish v. | yüceltmek | ||
General | distinguish v. | sınır ile ayırmak | ||
General | distinguish v. | farklı hale getirmek | ||
General | distinguish v. | karakterize etmek | ||
General | distinguish v. | öne çıkarmak | ||
General | distinguish v. | (benzeri ile karıştırılan şeyi) ayırt etmek | ||
General | distinguish v. | (benzeri ile karıştırılan şeyi) fark etmek | ||
General | distinguish v. | aralarından seçmek | ||
General | distinguish v. | değerini artırmak | ||
General | distinguish v. | değer kazanmak | ||
Law | ||||
Law | distinguish v. | önceki kararın uygulanamazlığını tartışmak | ||
Law | distinguish v. | önceki kararın bir diğer davada uygulanamazlığını öne sürmek | ||
Archaic | ||||
Archaic | distinguish v. | dikkat kesilmek | ||
Archaic | distinguish v. | dikkat etmek | ||
Archaic | distinguish v. | ilgi göstermek | ||
Archaic | distinguish v. | özellikle işaret etmek | ||
Archaic | distinguish v. | özellikle not etmek |