fark etmek

Meanings of "fark etmek" in English Turkish Dictionary : 55 result(s)

	Category	Turkish	English
Common Usage
1	Common Usage	fark etmek	notice v.
You will have noticed that I do not always have a high opinion of the functioning of the Council. Konsey'in işleyişi konusunda her zaman yüksek bir görüşe sahip olmadığımı fark etmişsinizdir. More Sentences
2	Common Usage	fark etmek	realize v.
When we realize something it usually happens fast. Bir şeyi fark ettiğimizde genellikle çabucak gerçekleşir. More Sentences
3	Common Usage	fark etmek	realise v.
And we realise this when it is almost too late, when the Commission is forced to put in place early warning systems. Bunu, Komisyon erken uyarı sistemlerini devreye sokmak zorunda kaldığında, neredeyse çok geç olduğunda fark ediyoruz. More Sentences
4	Common Usage	fark etmek	discern v.
What we have to do is discern the trend and react accordingly. Yapmamız gereken, eğilimi fark etmek ve buna göre tepki vermektir. More Sentences
General
5	General	fark etmek	recognize v.
Galen recognized that the arteries contain blood and not merely air. Galen atardamarların sadece hava değil kan da içerdiğini fark etmiştir. More Sentences
6	General	fark etmek	notice v.
I have noticed that the corresponding amendment refers to the draft decision on the research guidelines only. İlgili değişikliğin sadece araştırma kılavuzlarına ilişkin taslak karara atıfta bulunduğunu fark ettim. More Sentences
7	General	fark etmek	discern v.
What we have to do is discern the trend and react accordingly. Yapmamız gereken şey eğilimi fark etmek ve buna göre tepki vermektir. More Sentences
8	General	fark etmek	matter v.
It does not matter whether it is ICES, or the STECF or any of the regional bodies such as NAFO. Bunun ICES, STECF ya da NAFO gibi bölgesel kuruluşlardan herhangi biri olması fark etmez. More Sentences
9	General	fark etmek	spot v.
Actually, a group setup like this is pretty easy to spot. Aslında böyle bir grup düzenini fark etmek oldukça kolaydır. More Sentences
10	General	fark etmek	note v.
You will note that we are starting late today, but not as late as on other occasions. Bugün diğer günler kadar olmasa da geç başladığımızı fark etmişsinizdir. More Sentences
11	General	fark etmek	recognise v.
This morning you recognised that you need to take a few classes. Bu sabah birkaç ders almanız gerektiğini fark ettiniz. More Sentences
12	General	fark etmek	register v.
My dad had to tell me his new address three times before it finally registered. Babam yeni adresini bana üç kez söylemek zorunda kaldı, sonunda fark etti. More Sentences
13	General	fark etmek	catch sight v.
I was so nervous that she would catch sight of me. Beni fark edecek diye çok tedirgin oldum. More Sentences
14	General	fark etmek	remark v.
Everyone remarked on his new hairstyle. Herkes onun yeni saç stilini fark etti. More Sentences
15	General	fark etmek	discover v.
Tom discovered that he had made a mistake. Tom bir hata yaptığını fark etti. More Sentences
16	General	fark etmek	mind v.
Casting my mind back, however, I notice that we still have problems with the old bathing water directive. Bununla birlikte, geçmişe döndüğümde, eski banyo suyu yönetmeliği ile ilgili hala sorunlarımız olduğunu fark ettim. More Sentences
17	General	fark etmek	hit v.
I was driving downtown when it hit me that I was going the wrong way. Şehir merkezinde araba kullanırken yanlış yöne gittiğimi fark ettim. More Sentences
18	General	fark etmek	perceive v.
I am unable to perceive her mood changes. Onun ruh halindeki değişiklikleri fark edemiyorum. More Sentences
Technical
19	Technical	fark etmek	discern v.
There are, however, areas in which it is harder to discern this achievement. Ancak bu başarıyı fark etmenin daha zor olduğu alanlar da var. More Sentences
Common Usage
20	Common Usage	fark etmek	distinguish v.
General
21	General	fark etmek	differentiate v.
22	General	fark etmek	distinguish v.
23	General	fark etmek	change v.
24	General	fark etmek	make out v.
25	General	fark etmek	espy v.
26	General	fark etmek	pick out v.
27	General	fark etmek	get v.
28	General	fark etmek	agnise v.
29	General	fark etmek	agnize v.
30	General	fark etmek	tell v.
31	General	fark etmek	tell v.
32	General	fark etmek	twig v.
33	General	fark etmek	awake v.
34	General	fark etmek	mark v.
35	General	fark etmek	glom v.
36	General	fark etmek	detect v.
37	General	fark etmek	remark v.
38	General	fark etmek	distinguish of [obsolete] v.
39	General	fark etmek	pierce v.
40	General	fark etmek	discriminate v.
41	General	fark etmek	spy v.
42	General	fark etmek	catch v.
43	General	fark etmek	divine adj.
Colloquial
44	Colloquial	fark etmek	catch v.
Idioms
45	Idioms	fark etmek	come to (one's) knowledge v.
46	Idioms	fark etmek	come to somebody’s knowledge v.
47	Idioms	fark etmek	pick up on something v.
48	Idioms	fark etmek	pick up the hint v.
Archaic
49	Archaic	fark etmek	scry v.
Slang
50	Slang	fark etmek	clock (brit) v.
51	Slang	fark etmek	pipe v.
British Slang
52	British Slang	fark etmek	clap eyes on v.
53	British Slang	fark etmek	clock v.
54	British Slang	fark etmek	cotton on v.
55	British Slang	fark etmek	clock (up) v.

Meanings of "fark etmek" with other terms in English Turkish Dictionary : 64 result(s)

	Category	Turkish	English
General
1	General	hatayı fark etmek	realize the mistake v.
Layla realized the mistake she made. Layla yaptığı hatayı fark etti. More Sentences
2	General	görmek (fark etmek)	notice v.
Moreover, we already notice that much biomass is being used as a supplement in coal-fired power plants. Ayrıca biyokütlenin büyük bir kısmının kömürle çalışan enerji santrallerinde ek olarak kullanıldığını görüyoruz. More Sentences
3	General	birdenbire fark etmek	catch v.
4	General	başlarda anlamadığı/göremediği bir şeyi anlamak/fark etmek	come to realize v.
5	General	birdenbire fark etmek	catch sight of v.
6	General	hayatı fark etmek	realize the life v.
7	General	tekrar fark etmek	reobserve v.
8	General	bilgi edinmek veya yeni bir şey fark etmek için dikkatle elden geçirmek	glean v.
9	General	(benzeri ile karıştırılan şeyi) fark etmek	distinguish v.
10	General	sorunu fark etmek	spot the problem v.
11	General	çok küçük bir fark ile elde etmek	squeeze v.
Phrasals
12	Phrasals	hata yaptığını fark etmek	catch oneself on v.
13	Phrasals	kazara fark etmek	tumble on v.
14	Phrasals	bir tehlikeyi fark etmek	wake up to v.
15	Phrasals	bir şeyde bir şey fark etmek	detect something in something v.
16	Phrasals	birinin/bir şeyin bir şey olduğunu fark etmek	recognize someone or something for something v.
17	Phrasals	(bir şeyi) yüz metreden fark etmek	spot (something) a mile off v.
18	Phrasals	bir şeyi fark etmek	awake to something v.
19	Phrasals	bir şeyi fark etmek	awaken to something v.
20	Phrasals	birden aklına gelmek/fark etmek	dawn upon someone v.
21	Phrasals	birden aklına gelmek/fark etmek	dawn on someone v.
22	Phrasals	-de (bir şey) fark etmek	detect in v.
23	Phrasals	(birinin/bir şeyinin) olmadığını fark etmek	find (oneself) without (someone or something) v.
24	Phrasals	(bir şeyi) fark etmek	key into (something) v.
25	Phrasals	(birinin/bir şeyin) iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek	recognize (someone or something) for what (someone or something) is v.
26	Phrasals	(bir şey) olduğunu fark etmek	recognize for v.
27	Phrasals	(bir şeyi) fark etmek	wake (up) to (something) v.
28	Phrasals	(bir şeyi) fark etmek	waken to (something) v.
Colloquial
29	Colloquial	gerçeği fark etmek	get serious v.
Idioms
30	Idioms	kerizi önceden fark etmek	see (one) coming v.
31	Idioms	kerizi önceden fark etmek	see someone coming v.
32	Idioms	(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak	can't help but notice (that) (something) v.
33	Idioms	(aslında çok açık/belirgin olan bir şey için) fark etmek/gözüne çarpmak	can't help noticing (that) (something) v.
34	Idioms	bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek	recognize one for what one is v.
35	Idioms	bir şeyin iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek	recognize something for what it is v.
36	Idioms	bir şeyi yapabilmek için önünün açık olduğunu görmek/fark etmek	see your way clear to doing something v.
37	Idioms	kolaylıkla fark etmek	tell it a mile off v.
38	Idioms	... sız olduğunu fark etmek	find oneself without v.
39	Idioms	(biri için) önemi olmak/fark etmek	make a difference to someone v.
40	Idioms	'-ni fark etmek	can't help but notice (that) (something) v.
41	Idioms	bir şeyi kolayca fark etmek	see something a mile off v.
42	Idioms	bir şeyi kolayca fark etmek	tell something a mile off v.
43	Idioms	bir şeyi kolayca fark etmek	spot something a mile off v.
44	Idioms	fark ettirmeden ortamı terk etmek	exit stage left v.
45	Idioms	birini/bir şeyi fark etmek	get an eyeball on someone/something v.
46	Idioms	fark ettirmeden ortamı terk etmek	exit stage right v.
47	Idioms	(birini/bir şeyi) fark etmek	get an eyeball on (someone or something) v.
48	Idioms	(birini/bir şeyi) fark etmek/farkına varmak	get hip to (someone or somebody) v.
49	Idioms	(bir şeyi) fark etmek	glom on (something) v.
50	Idioms	(bir şeyi) fark etmek	glom onto (something) v.
51	Idioms	aniden bir şeyi fark etmek	have a light-bulb moment v.
52	Idioms	bir anda bir şeyi fark etmek	have a light-bulb moment v.
53	Idioms	(durumun ne olduğunu/aslını) görür görmez tanımak/anlamak/fark etmek	know at a glance that (something is the case) v.
54	Idioms	(birinin) aklına gelmek/fark etmek	light dawns (on one) v.
55	Idioms	için önemi olmak/fark etmek	make a difference to v.
56	Idioms	(biri) için önemi olmak/fark etmek	make a difference to (one) v.
57	Idioms	(biri/bir şey) hakkındaki gerçeği görmek/fark etmek	open (one's) eyes to (someone or something) v.
58	Idioms	iç yüzünü/gerçekte ne olduğunu fark etmek	recognize for what it is v.
59	Idioms	bir şeyi yapabilmek için önünün açık olduğunu görmek/fark etmek	see your way to doing something v.
60	Idioms	bir şeyi kolayca fark etmek	see, spot, smell something a mile off v.
61	Idioms	(birini/bir şeyi) fark etmek	take note (of someone or something) v.
62	Idioms	(birini/bir şeyi) fark etmek	take notice (of someone or something) v.
63	Idioms	(biriyle/bir şeyle) arasındaki farkı fark etmek	tell the difference between (someone or something) v.
64	Idioms	birden aklına gelmek/fark etmek	(the) light dawned (on somebody) expr.