endişeli - Turkish English Dictionary

endişeli

Meanings of "endişeli" in English Turkish Dictionary : 89 result(s)

Turkish English
Common Usage
endişeli apprehensive adj.
Everyone was apprehensive.
Herkes endişeliydi.

More Sentences
endişeli anxious adj.
I am very anxious that we should strengthen our relationship with them.
Onlarla ilişkilerimizi güçlendirmemiz gerektiği konusunda çok endişeliyim.

More Sentences
endişeli worried adj.
We are extremely worried that soon we will be asked for credentials or to sign a statement.
Yakında bizden kimlik belgesi isteneceği ya da bir bildiri imzalamamız isteneceği konusunda son derece endişeliyiz.

More Sentences
endişeli concerned adj.
We are seriously concerned about his security.
Onun güvenliği konusunda cidden endişeliyiz.

More Sentences
General
endişeli worried adj.
We are worried about the state of resources and sustainability of fisheries in the area.
Bölgedeki kaynakların durumu ve balıkçılığın sürdürülebilirliği konusunda endişeliyiz.

More Sentences
endişeli ill at ease adj.
The students were ill at ease before the exam.
Öğrenciler sınavdan önce endişeliydi.

More Sentences
endişeli concerned adj.
I am just a little concerned by what I see.
Gördüklerimden dolayı biraz endişeliyim.

More Sentences
endişeli preoccupied adj.
Tom is preoccupied with his studies.
Tom çalışmalarıyla endişeli.

More Sentences
endişeli anxious adj.
She is anxious that it should get through under the Greek presidency.
Kendisi bu konunun Yunanistan'ın dönem başkanlığında geçmesi konusunda endişeli.

More Sentences
endişeli alarmed adj.
I'm not alarmed.
Endişeli değilim.

More Sentences
endişeli distressed adj.
endişeli on the downbeat adj.
endişeli suspenseful adj.
endişeli on edge adj.
endişeli weighty adj.
endişeli nervous adj.
endişeli windy adj.
endişeli doubting adj.
endişeli uneasy adj.
endişeli fearful adj.
endişeli overcast adj.
endişeli pensive adj.
endişeli perturbed adj.
endişeli solicitous adj.
endişeli obsessed adj.
endişeli tense adj.
endişeli dubio adj.
endişeli fraught adj.
endişeli insecure adj.
endişeli keyed up adj.
endişeli angsty adj.
endişeli agitated adj.
endişeli agitated adj.
endişeli rattled adj.
endişeli thoughted [scottish] adj.
endişeli toey adj.
endişeli toey [australia] adj.
endişeli trepidatious adj.
endişeli trepidacious adj.
endişeli all-overish adj.
endişeli uncomfortable adj.
endişeli unease adj.
endişeli ungratified adj.
endişeli unhappy adj.
endişeli queasy adj.
endişeli melancholy adj.
endişeli clammy adj.
endişeli impatient adj.
endişeli dismayed adj.
endişeli disquieted adj.
endişeli disquietful adj.
endişeli disturbed adj.
endişeli flustered adj.
endişeli fazed adj.
endişeli pensative [obsolete] adj.
endişeli plightful adj.
endişeli self-conscious adj.
endişeli skittish adj.
endişeli solicitate adj.
endişeli solicitate adj.
endişeli soyned adj.
endişeli streaky adj.
Colloquial
endişeli clutched adj.
endişeli worked up adj.
endişeli ill-at-ease adj.
endişeli unglued adj.
endişeli hung up adj.
endişeli kacking adj.
endişeli kakking adj.
endişeli racked with insecurity/insecurities adj.
endişeli up to high doh [scotland] adv.
endişeli on the hop expr.
Idioms
endişeli (all) het up adj.
endişeli (all) wrought up adj.
endişeli like a cat on a hot tin roof adj.
endişeli like a cat on a hot tin roof (or on hot bricks) adj.
endişeli all of a doodah expr.
endişeli hot and bothered expr.
endişeli all hot and bothered expr.
endişeli on pins and needles expr.
endişeli like a cat on hot bricks expr.
endişeli on thorns expr.
Psychology
endişeli hippish adj.
Archaic
endişeli careful n.
endişeli blank adj.
endişeli disquiet adj.
endişeli doubtful adj.
endişeli conversant adj.
Slang
endişeli gallied adj.

Meanings of "endişeli" with other terms in English Turkish Dictionary : 114 result(s)

Turkish English
General
çok endişeli olmak be worried sick v.
Your parents must have been worried sick.
Ebeveynlerin çok endişeli olmalı.

More Sentences
endişeli olmak be worried v.
Tom said Mary is worried.
Tom Mary'nin endişeli olduğunu söyledi.

More Sentences
endişeli görünmek look worried v.
The doctor looks worried.
Doktor endişeli görünüyor.

More Sentences
çok endişeli distracted adj.
Sorry, I was distracted.
Üzgünüm, çok endişeliydim.

More Sentences
çok endişeli deeply concerned adj.
I'm deeply concerned about this.
Bu konuda çok endişeliyim.

More Sentences
endişeli bir şekilde uneasily adv.
Tom and Mary looked at each other uneasily.
Tom ve Mary endişeli bir şekilde birbirlerine baktı.

More Sentences
Colloquial
çok endişeli worried sick adj.
You've had me worried sick.
Beni çok endişelendirdin.

More Sentences
Speaking
endişeli görünüyorsun you look worried expr.
You look worried, too.
Sen de endişeli görünüyorsun.

More Sentences
endişeli görünüyorsun you look anxious expr.
You look anxious.
Endişeli görünüyorsun.

More Sentences
General
endişeli olma durumu broodiness n.
endişeli olma anxiousness n.
endişeli kimse nervous nellie n.
endişeli olma troubledness n.
endişeli olma unease n.
endişeli olma uneasiness n.
endişeli olma unquiet n.
endişeli ve karamsar hal melancholy n.
endişeli kimse impatient n.
endişeli olma dismayedness n.
endişeli olma emniyetsiz durum insecurity n.
endişeli görünüş hunted look n.
endişeli olma startle n.
endişeli olmak be apprehensive v.
endişeli gözükmek look worried v.
(bir şey) hakkında endişeli olmak be nervous about v.
endişeli olmak have worry for v.
-den endişeli anxious about adj.
-den endişeli anxious for adj.
çok endişeli distraught with adj.
son derece endişeli deeply concerned adj.
aşırı endişeli overanxious adj.
aşırı heyecanlı/endişeli strung up adj.
çok endişeli earnful [dialect] adj.
endişeli olmayan unalarmed adj.
endişeli olmayan unanxious adj.
endişeli olmayan unfraught adj.
aşırı endişeli harried adj.
fazla endişeli overfraught adj.
endişeli bir şekilde worriedly adv.
endişeli bir şekilde suspensefully adv.
endişeli bir şekilde preoccupiedly adv.
endişeli bir şekilde perturbedly adv.
endişeli bir şekilde doubtingly adv.
endişeli bir şekilde solicitously adv.
endişeli olarak alarmedly adv.
endişeli bir halde unquietly adv.
Phrasals
(endişeli/kaygılı) bir hale sokmak wind up into (something) v.
(bir şeye) endişeli yaklaşmak worry through (something) v.
Colloquial
endişeli bekleyiş nerve-racking wait n.
endişeli bekleyiş worrying wait n.
endişeli bekleyiş nervous wait n.
endişeli bekleyiş anxious wait n.
her hali endişeli natural worrier n.
endişeli kimse hog in armour n.
endişeli olmak be on edge v.
endişeli olmak be het up v.
fazla endişeli hung up adj.
(bir konuda) endişeli worked up about (something) adj.
(bir konuda) endişeli worked up over (something) adj.
Idioms
endişeli kimse a cat on a hot tin roof n.
endişeli kimse cat on a hot tin roof n.
çok endişeli olmak tie oneself (up) in knots v.
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak tear one's hair out v.
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak pull one's hair out v.
çok endişeli olmak be worried sick about v.
çok endişeli olmak be quaking in your boots v.
çok endişeli olmak have one's heart in one's mouth v.
endişeli olmak tear one's hair out v.
endişeli olmak be ill at ease (with) v.
endişeli olmak tear one's hair v.
endişeli olmak tear one's hair (out) v.
endişeli olmak pull one's hair out v.
sabırsız ve endişeli bir şekilde volta atmak pace the floor v.
(endişeli biçimde) dolanıp durmak pace around v.
(endişeli biçimde) dolanıp durmak pace about v.
endişeli olmak (one's) heart is in (one's) boots v.
çok endişeli olmak be all het up v.
endişeli olmak be ill at ease v.
aşırı endişeli/heyecanlı olmak be tearing (one's) hair out v.
aşırı endişeli/heyecanlı olmak be tearing your hair out v.
aşırı endişeli/heyecanlı olmak be pulling your hair out v.
endişeli olmak be worked up v.
(bir konuda) endişeli olmak be worked up about (something) v.
(bir konuda) endişeli olmak be worked up over (something) v.
(biri/bir şey hakkında) çok endişeli olmak be worried sick (about someone or something) v.
korkulu/endişeli/üzüntülü bir anıyı/düşünceyi bir kenara bırakmak lay a ghost v.
korkulu/endişeli/üzüntülü bir anıyı/düşünceyi bir kenara bırakmak lay the ghost v.
bir şey hakkında çok endişeli/heyecan içinde olmak tear out (one's) hair v.
endişeli olmak tear out (one's) hair v.
çok endişeli olmak tie (oneself) in knots v.
çok endişeli olmak tie (oneself) into knots v.
çok endişeli olmak tie in knots v.
aşırı endişeli fussy as a hen with one chick adj.
aşırı endişeli like a hen with one chick adj.
aşırı endişeli like a hen with one chicken adj.
çok endişeli/kaygılı/tedirgin all wound up adj.
çok endişeli rip-snorting mad adj.
çok endişeli toey as a roman sandal expr.
öfkeli ve endişeli durumda on edge on expr.
son derece endişeli on the rack expr.
endişeli bir halde all of a dither expr.
(biriyle/bir şeyle) ilgili endişeli in a stew about (someone or something) expr.
Media
izleyicinin daha az stresli veya endişeli hissetmek için seyrettiği eğlendirici dizi comfort TV show n.
izleyicinin daha az stresli veya endişeli hissetmek için seyrettiği eğlendirici dizi comfort show n.
izleyicinin daha az stresli veya endişeli hissetmek için seyrettiği eğlendirici film comfort film n.
izleyicinin daha az stresli veya endişeli hissetmek için seyrettiği eğlendirici film comfort movie n.
Archaic
aşırı endişeli overcarking adj.
Slang
aşırı derecede endişeli shit bricks n.
endişeli veya meraklı olmak sweat blood v.
endişeli/kaygılı olmak be kacking it v.
endişeli olmak be kacking it v.
endişeli/kaygılı olmak be kakking it v.
endişeli olmak be kakking it v.
fazla endişeli hung adj.