eski - Turkish English Dictionary

eski

Meanings of "eski" in English Turkish Dictionary : 130 result(s)

Turkish English
Common Usage
eski old adj.
We insist on the Commission now finally completing old projects dating back to the eighties and nineties.
Komisyon'un seksenli ve doksanlı yıllardan kalma eski projeleri nihayet tamamlamasında ısrar ediyoruz.

More Sentences
General
eski early adj.
Modern cars differ from the early ones in many ways.
Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.

More Sentences
eski earlier adj.
With Microsoft Office documents, versions 2003 or earlier, when you save a file with a password, hackers can break that password in seconds.
Kaydederken şifrelediğiniz 2003 ve daha eski sürüm Microsoft Office belgelerinin şifresini hackerlar saniyeler içinde kırabiliyor.

More Sentences
eski ancient adj.
We are concerned here with power, prejudices and ancient wrongs.
Biz burada güç, ön yargılar ve eski yanlışlarla ilgileniyoruz.

More Sentences
eski dated adj.
Worse still, I find it to be extremely dated and swamped with useless, obvious facts.
Daha da kötüsü, son derece eski ve gereksiz, bariz gerçeklerle dolu olduğunu görüyorum.

More Sentences
eski used adj.
If those numbers are used, we may not have a problem.
Eğer o numaralar eskiyse, belki de bir problem olmaz.

More Sentences
eski back adj.
The whole history of huge estates, owned by the capituleros, goes back much further.
Kapitulerosların sahip olduğu büyük mülklerin tarihi çok daha eskilere dayanır.

More Sentences
eski shabby adj.
The room was empty except for a shabby bed.
Oda, eski yatak dışında boştu.

More Sentences
eski antiquated adj.
I prefer antiquated models.
Eski modelleri tercih ederim.

More Sentences
eski out of date adj.
This old book is quite out of date.
Bu eski kitap oldukça eskimiş.

More Sentences
eski obsolete adj.
I am pleased that this regulation provides a modern version of obsolete legislation on offal.
Bu yönetmeliğin sakatatla ilgili eski mevzuatın modern bir versiyonunu sunmasından memnuniyet duyuyorum.

More Sentences
eski previous adj.
Each Member State has been responsible for its previous Members' social security matters when salaries have been paid.
Her Üye Devlet, maaşları ödendiğinde eski Üyelerinin sosyal güvenlik konularından sorumlu olmuştur.

More Sentences
eski ex adj.
Dan is Linda's ex.
Dan Linda'nın eski aşkı.

More Sentences
eski older adj.
So any car can take low-sulphur fuel and it has a positive effect, especially with older types of diesel engines.
Dolayısıyla her araba düşük sülfürlü yakıt kullanabilir ve özellikle eski tip dizel motorlarda olumlu bir etkisi vardır.

More Sentences
eski of old adj.
It will have contrived to replace delight in the renewal of old acquaintances with generalised concern.
Eski tanıdıkların yenilenmesinden duyulan memnuniyetin yerine genel bir kaygıyı koymayı başarmış olacaktır.

More Sentences
eski old adj.
Not new Europe and old Europe.
Ne yeni Avrupa ne de eski Avrupa.

More Sentences
eski former adj.
They know that they will not have the same redundancy payments as their former employer, Jean-Marie Messier.
Eski işverenleri Jean-Marie Messier ile aynı işten çıkarma ödemelerine sahip olmayacaklarını biliyorlar.

More Sentences
eski ex- adj.
What consideration is being given to the most serious humanitarian problems and the reintegration of ex-combatants?
En ciddi insani sorunlara ve eski savaşçıların yeniden entegrasyonuna ne kadar önem veriliyor?

More Sentences
eski outdated adj.
Some better system must replace the outdated and inefficient system of preferences for certain imports.
Belirli ithalatlar için uygulanan eski ve verimsiz tercihler sisteminin yerini daha iyi bir sistem almalıdır.

More Sentences
eski veteran adj.
A writer, who's an army veteran, goes back home with an unfinished novel.
Eski bir asker olan yazar, elinde yarım kalmış bir romanla evine döner.

More Sentences
eski vintage adj.
Did you find these at a vintage clothing shop?
Bunları eski kıyafet dükkanında mı buldun?

More Sentences
eski legacy adj.
Their software can be integrated with legacy systems.
Yazılımları eski sistemlerle entegre edilebilir.

More Sentences
Technical
eski former adj.
I also had very good talks with members of the former government.
Eski hükümet üyeleriyle de çok iyi görüşmeler yaptım.

More Sentences
Archaic
eski olden adj.
We cannot bring back the olden days on the pretext of fighting terrorism.
Terörle mücadele bahanesiyle eski günleri geri getiremeyiz.

More Sentences
General
eski hartshorn n.
eski hoary n.
eski old-timer n.
eski predecessor n.
eski hand-me-down n.
eski past n.
eski past adj.
eski fusty adj.
eski whilom adj.
eski sometime adj.
eski anterior adj.
eski preconceived adj.
eski onetime adj.
eski passe adj.
eski trite adj.
eski grey adj.
eski archaic adj.
eski primitive adj.
eski immemorial adj.
eski prior adj.
eski elder adj.
eski of long standing adj.
eski late adj.
eski crusted adj.
eski secondhand adj.
eski auld adj.
eski passee adj.
eski quondam adj.
eski stale adj.
eski disused adj.
eski hoar adj.
eski superannuated adj.
eski bygone adj.
eski pristine adj.
eski vet adj.
eski corny adj.
eski decrepit adj.
eski ex-service adj.
eski cut-and-dried adj.
eski ci-devant adj.
eski old-time adj.
eski old-fashioned adj.
eski worn-out adj.
eski chronic adj.
eski gray adj.
eski outmoded adj.
eski longstanding adj.
eski second-hand adj.
eski marked-up adj.
eski oul (irish) adj.
eski rechauffe adj.
eski umquhile [scottish] adj.
eski extinct adj.
eski vetust adj.
eski mid-victorian adj.
eski hore adj.
eski lower adj.
eski rickety adj.
eski desuete adj.
eski hither adj.
eski hitherto adj.
eski icky adj.
eski long-ago adj.
eski overworn [obsolete] adj.
eski rococo adj.
eski old-hat adj.
eski old-school adj.
eski old-hat adj.
eski disreputable adj.
eski dried-out adj.
eski flea-bitten adj.
eski foistied adj.
eski forepast [obsolete] adj.
eski pristinate [obsolete] adj.
eski precedaneous [obsolete] adj.
eski precedential adj.
eski prehistoric adj.
eski prehistorical adj.
eski prejudicate [obsolete] adj.
eski premodern adj.
eski fossil adj.
eski erstwhile adv.
eski of yore adv.
eski paleo- pref.
eski palaeo- pref.
eski paleo pref.
eski prev (previous) abrev.
Colloquial
eski beater adj.
eski groovy adj.
eski behind its time adj.
eski whiskery adj.
eski oldfangled adj.
eski olde adj.
Idioms
eski bygone days n.
eski past history n.
eski warmed-over adj.
eski ye olde [cliché] expr.
Computer
eski out-of-date adj.
Gastronomy
eski aged adj.
Archaic
eski heretofore adj.
eski olde adj.
eski preterit adj.
eski preterite adj.
Slang
eski cornbread n.
eski old skool adj.
Modern Slang
eski ain't your daddy's expr.

Meanings of "eski" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

Turkish English
Common Usage
eski görevine getirmek reinstate v.
Tom was later reinstated.
Tom daha sonra eski görevine getirildi.

More Sentences
General
eski mısır bilimi egyptology n.
Tom became interested in Egyptology.
Tom eski Mısır bilimi ile ilgilenmeye başladı.

More Sentences
çok eski zaman time immemorial n.
Students have complained about homework assignments since time immemorial.
Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevlerinden şikayet ederler.

More Sentences
eski üye former member n.
It concerns the Association of Former Members.
Eski Üyeler Birliği ile ilgili.

More Sentences
eski nesil old generation n.
They have nothing in common with the older generation.
Onların eski nesille hiç ortak yanları yok.

More Sentences
eski gelenekler old customs n.
The old custom is still kept up in that district.
Eski gelenek o bölgede hâlâ devam ediyor.

More Sentences
eski ahit the old testament n.
Have you ever read the Old Testament?
Hiç Eski Ahit'i okudun mu?

More Sentences
eski yunan ancient greek n.
The ancient Greeks knew as much about the solar system as we do.
Eski Yunanlar güneş sistemi hakkında bizim bildiğimiz kadar çok şey biliyorlardı.

More Sentences
eski uygarlıklar ancients n.
When earth discovered the ancient civilizations, they found mostly nothing but remains.
Dünya eski uygarlıkları keşfettiğinde, çoğunlukla kalıntılardan başka bir şey bulunamadı.

More Sentences
eski asker veteran n.
I'm a veteran.
Ben bir eski askerim.

More Sentences
eski sovyet cumhuriyetleri former soviet republics n.
Tomorrow, certain former Soviet republics will join our Union.
Yarın bazı eski Sovyet cumhuriyetleri Birliğimize katılacak.

More Sentences
eski yunanca ancient greek n.
I speak Ancient Greek.
Eski Yunanca konuşuyorum.

More Sentences
eski para old money n.
They say that he has a lot of old money.
Çok fazla eski parası olduğunu söylüyorlar.

More Sentences
eski bina old building n.
There are many old buildings in Britain.
İngiltere'de çok sayıda eski bina var.

More Sentences
eski hükümlü ex-convict n.
Many American ex-convicts make a new life in Mexico.
Birçok Amerikalı eski hükümlü Meksika'da yeni bir hayat kuruyor.

More Sentences
eski koca ex-husband n.
Your ex-husband has been trying to break us apart since day one.
Eski kocan ilk günden beri bizi ayırmaya uğraşıyor.

More Sentences
eski üyeler ex-member n.
Sami is an ex-member of the cult.
Sami tarikatın eski üyesidir.

More Sentences
eski eş ex-wife n.
Almost all of Tom's ex-wives still talk to him.
Tom'un eski eşlerinin neredeyse hepsi hala onunla konuşuyor.

More Sentences
eski sahibi former owner n.
Tom is the former owner of this club.
Tom bu kulübün eski sahibidir.

More Sentences
eski çağlar ancient times n.
This energy is known since ancient times and in different cultures.
Bu enerji eski çağlardan beri farklı kültürlerde bilinir.

More Sentences
eski yunanlılar ancient greeks n.
The Ancient Greeks already recognised the significance of education towards citizenship.
Eski Yunanlılar vatandaşlığa yönelik eğitimin önemini çoktan kabul etmişlerdi.

More Sentences
eski ibranice yiddish n.
The elderly woman spoke Yiddish.
Yaşlı kadın eski İbranice konuşuyordu.

More Sentences
eski öğrenci former student n.
I just ran into one of my former students.
Az önce eski öğrencilerimden birine rastladım.

More Sentences
eski insanlar ancient people n.
Ancient people lived close to nature.
Eski insanlar doğaya yakın yaşadı.

More Sentences
eski günler old days n.
In the old days we would go ice skating in the winter, but now we are too old.
Eski günlerde, kışın buz pateni yapmaya giderdik ama şimdi çok yaşlıyız.

More Sentences
eski yunan ancient greece n.
Wrestling was the most popular organized sport in Ancient Greece.
Güreş, Eski Yunan'da en popüler organize spordu.

More Sentences
eski alışkanlıklar old habits n.
Old habits die hard.
Eski alışkanlıkları terk etmek kolay değil.

More Sentences
eski alışkanlıklar old ways n.
Tom tried to leave the old ways behind him.
Tom eski alışkanlıklarını geride bırakmaya çalıştı.

More Sentences
eski fotoğraf old photograph n.
Tom looked at the old photographs.
Tom eski fotoğraflara baktı.

More Sentences
eski dost old pal n.
They were talking together like old pals.
Onlar eski dostlar gibi birbiriyle konuşuyorlardı.

More Sentences
eski dost old friend n.
I can say that it is a good opportunity to see old friends together.
Eski dostları bir arada görmek için güzel bir vesile diyebilirim.

More Sentences
eski hal former state n.
The economy must be developed, and the mines must be cleared in order to restore the countryside to its former state.
Kırsal kesimin eski haline dönmesi için ekonomi geliştirilmeli ve madenler temizlenmelidir.

More Sentences
eski ingilizce old english n.
I am learning Old English.
Eski İngilizce öğreniyorum.

More Sentences
eski lastik old tire n.
Replace the old tires with new ones.
Eski lastikleri yenileriyle değiştirin.

More Sentences
eski mısır ancient egypt n.
Mary is completely obsessed with Ancient Egypt.
Mary kafayı tamamen Eski Mısır'a takmış.

More Sentences
eski erkek arkadaş ex-boyfriend n.
My ex-boyfriend's ex just called me out of the blue.
Eski erkek arkadaşımın eski sevgilisi durup dururken beni aradı.

More Sentences
eski sevgili ex-boyfriend n.
Mary is still in love with her ex-boyfriend.
Mary hâlâ eski sevgilisine aşık.

More Sentences
Common Usage
eski püskü tatty adj.
eski püskü ragged adj.
eski kurt veteran adj.
General
eski eserler antiques n.
eski resmi belgeleri inceleme bilimi diplomatics n.
eski moda old fashionedness n.
eski eser relic n.
eski bir güney afrika şehri transvaal n.
eski haline çevrilme reversion n.
eski erkek öğrenci alumnus n.
eski yazı bilimi paleography n.
eski kurt veteran n.
sürtme ile tutuşan eski tür bir kibrit lucifer n.
eski rusya'da komunist gençlik örgütü komsomol n.
eski pul satıcısı a dealer in old stamps n.
ikinci tapınak döneminden kalma eski ibranilerin yüksek mahkemesi sanhedrin n.
eski romada bir alayın onda biri cohort n.
eski yunan şiirinde kısa bir beytin uzun bir beyti takip ettiği manzume şekli epode n.
eski yunanda ege kıyılarındaki şehir larisa n.
eski kız öğrenci alumna n.
eski sevgiliyle barışma durumu rebooty n.
ağzı dar, çift kulplu yuvarlak şişe (eski roma'da) ampulla n.
eski kafalı kimse square n.
eski zamanda yaşamışlık ancientness n.
elektrikli eski tip otomobil brougham n.
eski kurt vet n.
eski müshil physic n.
eski adetler old customs n.
eski durumuna dönme restitution n.
eski bir dans clogging n.
eski püskü giysi rags n.
eski rejim ancient regime n.
ikinci tapınak döneminden kalma eski ibranilerin yüksek mahkemesi sanhedrim n.
eski ingiltere kanununda vergi veya para cezası ödeme escoting n.
eski roma tümeni legion n.
eski pirinç eşyada oluşan yeşil pas patina n.
eski hamam eski tas the same old thing n.
eski zamanlar old n.
eski zamanlara ait yazı tableti tabula n.
eski haline getirme restitution n.
eski olan her şey ephemerae n.
türk eski yapıtları turkish antiquities n.
eski romada yüksek rütbeli memur prefect n.
eski koca exhusband n.
eski fotoğraf daguerrotype n.
eski roma'ya ait geniş malikane latifundium n.
orta ve kuzey ispanya'da bir bölge ve eski bir krallığın adı castile n.
eski kafalı kimse fogy n.
bonn (almanya'nın eski başkenti) bonn n.
eski yunan dili hellenic language n.
eski var olandan örnek alınarak yapılan (benzer) pastiche n.
eski yunanistan'da bulunan bir bölge laconia n.
eski roma'da çok büyük arazi latifundia n.
eski türk dilleri old turkic languages n.
eski ingiltere kanununda vergi veya para cezası escot n.
eski mısır bilimcisi egyptologist n.
eski dünya the old world n.
eski arkadaş former friend n.
eski yazı bilgisi paleography n.
yeniden sunulan eski şey hash n.
eski olma eldership n.
eski yunan alfabesinde bir harf digamma n.
eski ingiliz guyanası halkından biri guyanese n.
bir derginin eski sayılarından biri back number n.
eski usul old style n.
eski sahibine dönme reversion n.
eski tarih ancient history n.
kuzey afrika şehirlerinin eski arap mahallelerine verilen isim medina n.
ataları eski çağlardan beri belirli bir yerde yaşamış olanlar aborigines n.
eski eserler relics n.
en eski kaptan commodore n.
eski kent historic nucleus n.
yirmi bir şilin değerindeki eski ingiliz altını guinea n.
eski kafalı kimse fogey n.
özlem duyulan eski güzel günler good old times n.
kelimenin en eski şekli etymon n.
eski görevine iade etme restoration n.
eski kafalı olma blimpishness n.
eski roma mabudesi juno n.
resim biçimli eski hiyeroglif yazısı pictograph n.
eski köye yeni adet unwelcome innovation n.
eski uygarlık antiquity n.
eski belediye vergisi scot and lot n.
eski haline dönme relapse n.
eski çağ uygarlığı ancient civilization n.
eski muharip veteran n.
eski püskü olma raggedness n.
özlemle anılan eski günler langsyne n.
eski ve yeni ahit bible n.
eski formunu bulma comeback n.
eski zaman antiquity n.
eski eserler antiquities n.
eski hindu hekimlik ve uzun yaşam sanatı ayurveda n.
eski hanım dame n.
eski toprak old stager n.
eski üye ex member n.
eski kafalı kimse antediluvian n.
eski türk yazıtları old turkic inscriptions n.
eski zaman yore n.
eski hükümlüler former sentenced persons n.
eski mimari ancient architecture n.
eski bir uzunluk ölçüsü birimi cubit n.
çeyrek peni eski bir ingiliz parası farthing n.
keltik eski eserleri celtic antiquites n.
eski görevine verme reinstatement n.
eski ingiliz gümüş parası shilling n.
tokyo'nun eski adı edo n.
suyun 0*'de donup 80*'de kaynadığı eski bir ısı ölçeği réaumur n.
eski çağ kentleri extinct cities n.
eski yunanistan'da vali eparch n.
eski haline dönme reversion n.
türk eski el yazmaları turkish imprints n.
eski iran madeni parası daric n.
eski gücüne ulaşma comeback n.
eski kitaplarda kırmızı harflerle basılan kısım rubric n.
eski yugoslayva'nın büyük bir kısmının adriyatik denizine olan kıyısı dalmatia n.
dönme (eski durum/alışkanlık/inanç vb'ne) reversion n.
eski yunanca (yazı/söz) ancient greek n.
eski ingiliz guyanası guyana n.
eski kafalı kimse old fogey n.
eski düzeni tam anlamıyla yıkmadan, buna ek olarak yapıcı yenilikler getirmek isteyen reformist n.
eski kurt old hand n.
eski roma takviminde her ayın ortası ides n.
eski bez parçası rag n.
eski püskülük tattiness n.
eski venedikte başkan doge n.
anımsanamayacak kadar eski zaman time immemorial n.
eski ingiliz askeri redcoat n.
eski püskü giysiler rags n.
eski haline döndürücü reversionist n.
eski sevgili old flame n.
eski dünya old world n.
eski haline döndürme rehabilitation n.
eski püskülük dowdiness n.
eski çağ gemileri ancient ships n.
eski kafalı kimse old fogy n.
tüfek (eski model) musket n.
eski yapıtlar antiquities n.
eski olan her şey ephemera n.
eski ingilizcede rüşvet alabilecek durumda olma salably n.
eski zamandan kalmışlık ancientness n.
irfan özellikle eski zaman bilgileri lore n.
eski türk yazıtlar old turkic inscriptions n.
eski karı exwife n.
eski kafalı kimse back number n.
eski komunist rusya başkenti muscovite n.
konsül (eski roma'da) consul n.
eski iyi haline getirme refurbishment n.
eski özelliği kalmamış kimse has-been n.
tevrat’ın bilinen en eski yunanca tercümesi septuagint n.
eski gemileri satın alıp parçalarına ayırıp satma shipbreaking n.
eski üstü kapalı hafif gezinti arabası shandrydan n.
eski püskü şeyler gimcrackery n.
eski roma parası sestertius n.
eski roma parası sesterce n.
eski bir inanışa göre cadıların, hayaletlerin, hortlakların ortalığa çıktığı gece (31 ekim) halloween n.
eski duruma getirme rehabilitation n.
eski eşya dükkanı junk shop n.
(eski yunan) egzersiz/spor salonu xystus n.
(eski adıyla) sri lanka ceylon n.
eski etiyopya para birimi birr n.
eski püskü old and battered looking n.
eski toprak well preserved older person n.
eski bir fransız halk dansı gavot n.
eski bir yahudi ağırlık ölçüsü gerah n.
4 penilik eski ingiliz gümüş parası groat n.
eski yunanlılarca acı ve üzüntüyü unutturduğu farzolunan bir ilaç nepenthe n.
eski isim hallerinden kısmen ya da tamamen çıkmış fiiller nounal n.
eski ayaklı bir silah harquebus n.
bir eski çağ kenti assos n.
bizans eski eserleri byzantine antiquities n.
eski z harfi izzard n.
eski çağ kenti extinct city n.
islam eski eserleri islamic antiquities n.
eski türk dili old turkic language n.
eski sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği former soviet union n.
eski sovyet sosyalist cumhuriyetler birliği fsu n.
hristiyan eski eserleri christian antiquities n.
eski çağ tarihi ancient history n.
eski zamanlara ait bir kayık caracore n.
eski şifre previous password n.
eski liste backlist n.
eski bakan former minister n.
eski başkonsolos former consul general n.
eski ahit'in iki tarih kitabı chronicles n.
eski başbakan former prime minister n.
eski üyeler former members n.
eski profesör former professor n.
(eski roma'da) toprak kanunu agrarian law n.
eski türkçe old turkish n.
eski çağlar ancient ages n.
eski sanat eseri antique n.
eski yapıtlar antiquity n.
eski zamandan kalma yapıtlar antiquities n.
eski çağlar antiquity n.
eski durumuna getirme reinstatement n.
eski haline getirme rehabilitation n.
eski atina ancient athens n.
eski gücüne kavuşma comeback n.
eski haline ya da alışkanlığına dönme reversion n.
eski köye yeni adet new tricks to old dogs n.
eski roma ancient-rome n.
eski asker ex-serviceman n.
eski eş ex-husband n.
eski tutuklu ex-convict n.
eski kafalı kimse die-hard n.
eski eş ex-spouse n.
eski toprak good old son-of-a-gun n.
eski üye ex-member n.
eski kafalı kimse fuddy-duddy n.
eski ingiliz parası half-a-crown n.
eski manken-yeni şarkıcı model-turned-singer n.
eski kurt war-horse n.
eski tüfek war-horse n.
eski ahit old-testament n.
eski sistem old-system n.
araç kullanabilen eski insan homo faber n.
eski yunan ve latin yazını humanities n.
ayakları üzerinde dikelebilen eski insan homo erectus n.
eski müşteri old customer n.
eski şehir inner old city n.
eski eser classic n.
eski kültürler early cultures n.
meksika'da yaşamış eski medeniyet aztec civilisation n.
eski roma'da imparatorun muhafız kıtası praetorian guard n.
eski eşya odası lumber-room n.
eski tip tüfek musket n.
eski teknoloji outdated technology n.
bir satırın sağdan sola ve diğerinin soldan sağa yazıldığı eski bir yazı biçimi boustrophedon n.
eski elbiseler cast off n.
eski elbiseler satan kimse old clothes-man n.
eski yazı ancient writing n.
eski eserler ancient monuments n.
eski vasiyet ancient will n.
eski yerini alma replacement n.
eski yerine bırakma replacement n.
eski ve bakımsız binaların yoğun olduğu semt veya bölge tenement district n.
eski ahitte peygamber kadın ve israil'in yargıcı deborah n.
eski medeniyet ancient civilization n.
kazakistan'ın kuzey doğusu ile mogolistan'ın batısında yaşayan eski bir türk-kazak kabilesi naiman n.
eski bir orta asya inanışına göre gökyüzü tanrısı tengri n.
eski roma alfabesi the ancient roman alphabet n.
eski latin alfabesi the ancient roman alphabet n.
eski hint astroloji ve astronomi sistemi jyotish n.
eski erkek arkadaş exboyfriend n.
eski kız arkadaş exgirlfriend n.
eski sevgili exboyfriend n.
eski sevgili exgirlfriend n.
eski kudüs jerusalem's old city n.
eski şark eserleri müzesi museum of oriental antiquities n.
eski roma'da vahşi hayvanların konulduğu kafes cavea n.
eski zamanlara ait bilgelik ancient wisdom n.
eski çağ bilgeliği ancient wisdom n.
eski moda old style n.
eski kağıt old paper n.
eski sayı back number n.
eski hurda old scrap n.
eski gemi teknesi hulk n.
eski nüsha back number n.
eski deneyim old experience n.
eski zamanlarda kullanılan çamaşır karıştırma aleti posser n.
eski kayınvalide ve kayınpeder ex parents-in-law n.
abd'nin nispeten eski ve ağır sanayilerini barındıran ve soğuk havanın egemen olduğu kuzey bölgesi rust belt n.
eski çağ uygarlıkları ancient civilizations n.
eski inca medeniyeti ancient incan civilization n.
eski kafalılık die-hardism n.
alanya'nın eski adı coracesium n.
eski bir deniz piyadesi a former marine n.
eski bir motel an old motel n.
eski ahit the proverbs n.
eski takvimciler old calendarists n.
eski ve yeni ahit old and new testament n.
eski ve dökük tekne beat-up boat n.
eski/önceki rakip former rival n.
eski/önceki rakip erstwhile rival n.
eski alkolik ex-alcoholic n.
eski bir şeyin taklidini yapma/eski gibi gösterme antiquing n.
eski ahit'te tanrı'nın özel adı jehovah n.
eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet privy n.
eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet earth-closet n.
eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet jakes n.
eski zamanlarda evin dışına inşa edilen tuvalet outhouse n.
eski kudüs kenti old city of jerusalem n.
federasyon eski başkanı former federation president n.
eski konuk old guest n.
eski/önceki kocası ex husband n.
eski/önceki eş ex husband n.
eski mısır inanışına göre insanın görünmeyen bedeni ka n.
eski mısırlılarda kanun doğruluk ,denge, düzen, ahlak ve adalet konseptinde yazılan amel defteri ma'at n.
eski mısırlılarda kanun doğruluk ,denge, düzen, ahlak ve adalet konseptinde yazılan amel defteri maat n.
eski mısırlılarda kanun doğruluk ,denge, düzen, ahlak ve adalet konseptinde yazılan amel defteri mayet n.
eski polis ex-policeman n.
eski polis ex-cope n.
eski ve kirli sinema ya da tiyatro fleapit n.
eski köle ex-slave n.
eski filistin’deki güney bölgesi judea n.
eski rahibe ex-nun n.
eski denizci ex-sailor n.
eski roma ancient rome n.
uzun namlulu eski bir tür silah arquebus n.
eski günler auld lang syne n.
eski tablolarda görülen ince çatlak craquelure n.
eski efendi doyen n.
eski günler lang syne n.
eski günler langsyne n.
eski günler auld langsyne n.
eski püskülük shabbiness n.
eski yunan ve roma'da uyku tanrısı hypnos n.
bir nesneyi nitelemek için kullanılan sözcüğün bazı nedenlerden ötürü o nesnenin özelliklerini tanımlamaya yetmemesi sonucunda (çoğunlukla eski sözcüğün başına bir niteleyici ifade getirilerek) oluşturulmuş yeni kelime retronym n.
eski bir şeyin taklidini yapma/eski gibi gösterme archaization n.
eski yazı bilimi palaeography n.
eski ingilizcede rüşvet alabilecek durumda olma saleably n.
eski yazı bilgisi palaeography n.
eski müdür former manager n.
eski asker veteran (vet) n.
eski yunan ve roma'da hamamda kullanılan, ciltten ter ve kiri kazımaya yarayan kıvrımlı ve keskin olmayan bir bıçak türü strigil n.
eski patron ex-boss n.
eski başkan former head n.
eski sömürge ex colony n.
eski kozmonot ex-cosmonaut n.
eski ahit'in üçüncü kitabı leviticus n.
eski ahit'in üçüncü kitabı book of leviticus n.
eski suçlular için rehabilitasyon merkezi recovery house n.
eski suçlular için rehabilitasyon merkezi sober house n.
eski eş former spouse n.
eski asiler former rebels n.
eski istanbul old istanbul n.
eski düzen old order n.
aynı eski aşk same old love n.
"rüzgâr" ve "su" anlamına gelen, doğada var olan yaşam enerjisini, yaşanılan mekânlarda harekete geçirme yöntemlerini gösteren eski bir çin öğretisi feng shui n.
eski porno yıldızı former porn star n.
eski̇ anadolu türkçesi̇ old anatolian turkish n.
eski bir parlaklık birimi lambert n.
eski sıra arkadaşı ex-deskmate n.
eski bir deyiş old saw n.
eski bir tabir old saw n.
Girit adası'nın eski adı candia n.
eski bir binanın inşa edilme amacından farklı bir amaçla kullanılması adaptive reuse n.
eski ve bakımsız (ev/bina) tenement n.
eski voleybolcu former volleyball player n.
eski voleybolcu ex volleyball player n.
(eski rusya'da) kırsal alanlarda gıda gibi yerel ihtiyaç için gönüllü alınan vergi self-taxation n.
eski bir roma altını solidus n.
eski nesil teknoloji last generation technology n.
eski genel müdür former general manager n.
eski lider former leader n.
belli şekilleri, yeni bir alana, eski görünümlerini bozmayacak şekilde, yeniden yerleştirme işlemi layout n.
zihinsel rahatsızlıklar üzerinde yapılan çalışmaları ve tedavileri ifade eden eski bir tıbbi terim alienism n.
eski rusya'da bakan commissar n.
10 şilin değerinde eski bir ingiliz altın parası half sovereign n.
eski vali ex-governor n.
(eski yunan) kabile şefi phylarch n.
(eski yunan) aşiret reisi phylarch n.
eski ispanyol toprak mülkiyeti ölçüsü caballeria [spanish] n.
en eski kayıtlar earliest records n.
eski atasözü old adage n.
eski çağlarda kuzeyin en uç noktası olduğuna inanılan yer ultima thule n.
eski eşya alıp satan kimse ragman n.
(ingiltere) eski ev sahibi ölen kiracının yeni ev sahibine ödediği para acknowledgment money n.
milattan sonra ikinci ve onuncu yüzyıllar arasında kullanılan eski ibrani dili rabbinic hebrew n.
milattan sonra ikinci ve onuncu yüzyıllar arasında kullanılan eski ibrani dili mishnaic hebrew n.
iskoçya'nın eski adı caledonia n.
eski abaka yaprak kılıflarından manilada yapılan kumaş bandala n.
eski tarzda, ilkel yoyo bandalore n.
sri lanka eski cumhurbaşkanı ve başbakanı, chandrika bandaranaike bandaranaike n.
koreli birleşmiş milletler eski genel sekreteri ban ki moon n.
terzilerin kullandığı eski tip kömürlü demir ütü tailor's goose n.
terzilerin kullandığı eski tip kömürlü demir ütü gusing iron [scottish] n.
eski doğu hindistan'da maliye memuru tanadar n.
eski yahudi yazını talmudic literature n.
kamerun'un fransız sömürgesi (eski) cameroun [french] n.
eski püskülük raggery n.
paçavra ve eski kıyafetleri yeniden kullanım amacıyla ayıran kimse ragsorter n.
eski püskülük raggedness n.
eski püskü kıyafet raggery n.
eski ingiltere'de hafif yolcu arabası spring cart n.
eski bir alman tek kanatlı uçağı taube n.
eski alışkanlıklar past habits n.
bir müzisyenin mevcut kayıtlarından farklı olan eski kayıtları back catalogue n.
tüccar (eski ahit) canaanite n.
dirsekten orta parmağın ucuna kadar olan mesafeye eşit eski bir uzunluk ölçüsü birimi cubit n.
tavlaya benzer eski bir oyun aftergame at irish n.
eski tarihli carryover n.
eski haline dönüştürme rebuilding n.
eski eşya rechauffe n.
ingiltere'de york yakınlarında, içerisinde tapınak ve müze barındıran görkemli eski konak castle Howard n.
eski haline dönme reconversion n.
eski haline döndürme reconversion n.
eski sahibine ya da yerine döndürme reconveyance n.
eski sahibine ya da yerine dönme reconveyance n.
(eski roma'da) karayolu causey [obsolete] n.
eski güce kavuşturan kimse recuperator n.
(100 tanganın 1 tacikistan rublesine eşit olduğu) tacikistan'ın eski para birimi tanga n.
(eski yazım) reinforce ranforce [obsolete] n.
(eski dönemlerde) tahıl alıp satan lisanslı satıcı badger n.
eski durumuna geri getirme reestablishment n.
eski durumuna geri getirme re-establishment n.
eski haline getiren kimse rehabilitator n.
önceki bir çalışanın yetkinlik ve güvenilirliğine ilişkin eski işveren tarafından verilen yazı character n.
önceki bir çalışanın yetkinlik ve güvenilirliğine ilişkin eski işveren tarafından verilen yazı character reference n.
rusya federasyonu'nun kafkasya'daki eski bir özerk cumhuriyeti chechen-ingush autonomous republic n.
oyma ya da gravürden kabartma yapılan eski bir kimyasal işlem chemitype n.
oyma ya da gravürden kabartma yapılan eski bir kimyasal işlem chemitypy n.
eski zamanlarda sıkça rastlanan, içindeki kişinin çıplak yattığı yatak naked bed n.
kraliyet ulusal tiyatrosu'nun eski adı national theatre n.
eski roma ve doğu hesaplarına göre saat dokuza denk gelen kanonik zaman noon [obsolete] n.
eski durumuna getirme reinstation n.
eski haline getirme reinstation n.
eski görevine getirme reinstation n.
eski haline dönme relapsing n.
eski eser relik [obsolete] n.
eski yunan dönemindeki klasik üslup ve formların yeniden canlanması neoclassicism n.
eski yunan dönemindeki klasik üslup ve formların yeniden canlanması neo-classicism n.
eski yunan dönemindeki klasik üslubu canlandırma akımından yana olan kimse neoclassicist n.
eski bir hokkabaz topluluğu never-thriving of jugglers n.
londra’da eski bir hapishane newgate n.
londra'da whitehall'daki ingiliz ordusunun başkomutanın eski karargahına verilen isim the horse guards n.
eski ve dökük kamyonet beat-up-van n.
eski zamanlar former times n.
giysi, şemsiye veya eski ayakkabı tamircisi translator [brit] n.
eski yüzyıllara ait hareketli bir köylü dansı trenchmore [obsolete] n.
giysi, şemsiye veya eski ayakkabı tamircisi translater [brit] n.
eski püskü şeyler trashery n.
eski bir buğday ölçüm birimi trug [brit] n.
hantal ve eski biçim kürsü tub n.
elle çekilen eski moda itfaiye arabası tub n.
eski dönemlerde alkol kaçakçılığında kullanılan büyük fıçı tub [brit] n.
damanın öncüsü olarak kabul edilen eski bir masa oyunu alquerque n.
eski moda olma ancientry n.
eski günler ancientry n.
çok eski olma antiquatedness n.
çok eski olma antiquateness n.
eski üslupta ifadeler kullanan kimse archaist n.
eski ilkeler bilimi archelogy n.
atom bombalarının test veya kullanımı sırasında radyoaktiviteye maruz kalan eski silahlı kuvvetler mensubu atomic veteran n.
eski güzel günler auld lang syne [scottish] n.
eski bir fransız kumaş ölçme birimi aune n.
eski çince'den gelen ve yeryüzü, kasılma gücü anlamında sözcük yang n.
eski radyolardaki ışıklı frekans ayarı göstergesi magic eye n.
eski radyolarda frekansın netliğine göre ışık veren gösterge/lamba magic eye n.
eski radyoların üzerinde radyo fonksiyonlarının durumunu gösteren ışıklı göz magic eye n.
eski radyoların üzerindeki katot lambası/ışıtacı magic eye n.
eski çağ tarihi ve uygarlığı ancient history and civilization n.
zorlanma ortadan kalktığında eski şeklini alabilme özelliğine sahip malzeme elastomeric n.
fikir danışılan çok deneyimli eski devlet adamı elder statesman n.
fikir danışılan çok deneyimli eski politikacı kadın elder stateswoman n.
eski baş düşman old nemesis n.
yeniden yazılmış bir parşömendeki en eski yazı underwriting n.
eski bir hint ağırlık birimi chow [obsolete] n.
zimbabve'nin eski para birimi zimbabwean dollar n.
eski kablo veya halat parçası junk n.
eski bir hint bengal halkı bang n.
barbotin tekniğiyle süslenmiş eski avrupa gereçleri barbotine n.
barbotin tekniğiyle süslenmiş eski avrupa gereçleri barbotine ware n.
eski iskoçya'da serseri olarak görülen gezgin müzisyen veya ozan sınıfı bard [obsolete] n.
eski mahkum jailbird n.
eski bir tayland para birimi bat n.
eski bir tayland gümüş parası bat n.
eski model bir omnibüsün tepesindeki oturma yeri knifeboard [uk] n.
almanya ve avusturya'da kullanılmış eski bir gümüş sikke zwanziger n.
eski mısır birası zythem n.
eski bir iskoç gümüş parası bawbee [scotland] n.
hindistan'da kullanılan eski bir altın sikke chick n.