early - Turkish English Dictionary

early

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "early" in Turkish English Dictionary : 22 result(s)

English Turkish
Common Usage
early adj. erken
For a long time, it was too early to discuss it.
Uzun bir süre boyunca bunu tartışmak için çok erkendi.

More Sentences
early adv. erken
The analysis is still ongoing, so it is too early to draw conclusions.
Analiz halen devam etmektedir, dolayısıyla bir sonuca varmak için henüz çok erkendir.

More Sentences
General
early adj. başlangıç
During my early teens, I was not always on the best of terms with my parents.
Ergenlik yıllarımın başlangıcında her zaman ebeveynlerimle aram iyi değildi.

More Sentences
early adj. erken
It was too early to call the police.
Polisi aramak için çok erkendi.

More Sentences
early adj. eski
Modern cars differ from the early ones in many ways.
Modern arabalar birçok yönden eski olanlardan farklıdır.

More Sentences
early adj. ilk
Could the Commission look into this matter at the earliest opportunity?
Komisyon ilk fırsatta bu konuyu inceleyebilir mi?

More Sentences
early adv. önce
This means in real terms that administrative reconstruction must start as early as in the run-up to enlargement.
Bu da gerçek anlamda idari yeniden yapılanmanın genişleme öncesinde başlaması gerektiği anlamına gelmektedir.

More Sentences
early n. erken olan şey
early n. erken olgunlaşan meyve ya da çiçek
early adj. acele
early adj. ilkel
early adj. çabuk
early adv. vaktinden evvel
early adv. erkenden
early adv. zamansız
early adv. ilk olarak
early adv. evvel
early adv. vakitsiz
early adv. önceki
Technical
early adv. vaktinden önce
Geography
early n. teksas eyaletinde şehir
early n. iowa eyaletinde şehir

Meanings of "early" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

English Turkish
General
early riser n. erkenci
My father is an early riser.
Babam erken uyananlardandır.

More Sentences
early morning hour n. sabahın erken saatleri
The early morning hours are the most effective for me.
Sabahın erken saatleri benim için en etkili saatler.

More Sentences
early warning n. erken uyarı
It concerns the early warning the Commission proposed to the Council a few months ago.
Bu, Komisyon'un birkaç ay önce Konsey'e önerdiği erken uyarı ile ilgilidir.

More Sentences
early warning system n. erken uyarı sistemi
Needless to say, the early warning systems are still not fully functioning.
Erken uyarı sistemlerinin hala tam olarak çalışmadığını söylemeye gerek yok.

More Sentences
early riser n. sabahçı
Tom is an early riser.
Tom bir sabahçıdır.

More Sentences
early childhood education n. erken çocukluk eğitimi
In California, you have to study early childhood education to work at a daycare.
Kaliforniya'da bir kreşte çalışmak için erken çocukluk eğitimi almak zorundasınız.

More Sentences
early registration n. erken kayıt
Early registration is encouraged.
Erken kayıt teşvik ediliyor.

More Sentences
early start n. erken başlangıç
His early start disqualified him from the race.
Erken başlangıcı onu yarıştan diskalifiye etti.

More Sentences
early age n. erken yaş
Moreover, the report heralds a policy of educating and informing young people from an early age.
Ayrıca rapor, gençlerin erken yaşlardan itibaren eğitilmesi ve bilgilendirilmesi politikasını müjdeliyor.

More Sentences
early days n. ilk zamanlar
This is the house where I lived in my early days.
Burası benim ilk zamanlarda yaşadığım evdir.

More Sentences
early days n. ilk günler
The Commission and the regulators, like the European Parliament, were not perhaps decisive enough in the early days.
Komisyon ve düzenleyiciler, Avrupa Parlamentosu gibi, ilk günlerde belki de yeterince kararlı değildi.

More Sentences
keep early hours v. erken yatmak
Keep early hours.
Erken yatıp erken kalkın.

More Sentences
be early v. erken gelmek
The eight o'clock bus was early today.
Sekiz otobüsü bugün erken geldi.

More Sentences
come early v. erken gelmek
He promised me he would come early.
Erken geleceğine söz vermişti.

More Sentences
get up early v. erken kalkmak
I got up early this morning.
Bu sabah erken kalktım.

More Sentences
leave early v. erken ayrılmak
However, we were informed that owing to constraints of time you had to leave earlier.
Ancak, zaman kısıtlamaları nedeniyle daha erken ayrılmak zorunda kaldığınız konusunda bilgilendirildik.

More Sentences
wake up early v. erken kalkmak
In spring, everyone wakes up early.
İlkbaharda herkes erken kalkar.

More Sentences
come home early v. eve erken gelmek
Tom's parents came home early.
Tom'un annesiyle babası eve erken geldi.

More Sentences
arrive early v. erken varmak/ulaşmak
She always arrives early.
O her zaman erken varır.

More Sentences
retire early v. erken emekli olmak
Tom's father retired early.
Tom'un babası erken emekli oldu.

More Sentences
start early v. erken başlamak
Would it be better to start early?
Erken başlasak daha mı iyi olur?

More Sentences
take off early v. yola erken çıkmak
Can I take off early?
Yola erken çıkabilir miyim?

More Sentences
wake up early v. erken uyanmak
I wake up late on Sundays, and I wake up early from Monday to Saturday.
Pazar günleri geç uyanırım ve pazartesiden cumartesiye kadar erken uyanırım.

More Sentences
Colloquial
an early bird n. erkenci
I am a night owl and an early bird.
Ben hem gece kuşuyum hem de erkenciyim.

More Sentences
Idioms
bright and early expr. sabah erkenden
I'll be here bright and early tomorrow.
Yarın sabah erkenden burada olacağım.

More Sentences
Speaking
you're early expr. erkencisin
Hey, you're early.
Hey, erkencisin.

More Sentences
Trade/Economic
early retirement n. erken emekli olma
Tom took early retirement on health grounds.
Tom sağlık nedenlerinden dolayı erken emekli oldu.

More Sentences
early retirement n. erken emeklilik
Second, the issue of lifelong learning and the problem of early retirement.
İkinci olarak, yaşam boyu öğrenme ve erken emeklilik sorunu.

More Sentences
early warning system n. erken uyarı sistemi
That is why we need to build in an early warning system.
Bu nedenle bir erken uyarı sistemi kurmamız gerekiyor.

More Sentences
early retirement n. erken emeklilik
Second, the issue of lifelong learning and the problem of early retirement.
İkincisi, yaşam boyu öğrenme ve erken emeklilik sorunu.

More Sentences
Law
early retirement n. erken emeklilik
Thus, the social insurance sectors include new forms of benefits, such as early retirement benefits.
Böylece sosyal sigorta sektörleri, erken emeklilik yardımları gibi yeni yardım biçimlerini içermektedir.

More Sentences
Insurance
early retirement n. erken emeklilik
These include the implementation of the early retirement scheme.
Bunlar arasında erken emeklilik planının uygulanması da yer almaktadır.

More Sentences
General
early bird n. erkenci
early works to 1800 n. 1800’e kadar ilk çalışmalar
early lunch n. erken öğle yemeği
early childhood education n. ilk çocukluk eğitimi
early unfitness for work n. erken malullük
early election n. erken seçim
early maps n. ilk haritalar
famine early warning system n. kıtlığın önceden tahminine yarayan sistem
early abortion n. erken düşük
early assumption n. peşin hüküm
early comer n. erkenci
early riser n. erken kalkan kimse
early morning n. seher
early accounts to 1600 n. 1600'e kadar olan beyanlar
early election results n. kesin olmayan seçim sonuçları
early childhood n. erken çocukluk
early childhood teachers n. erken çocukluk öğretmenleri
early learning skills analysis n. erken öğrenme beceri analizi
early solution n. erken çözüm
early morning wind n. seheryeli
early delivery n. erken teslim
early period n. erken dönem
early termination n. erken sonlanma
early delivery n. vaktinden önce teslim
early delivery n. zamanından önce teslim
early reservation n. erken rezervasyon
late arrival and early departure n. geç varış ve erken kalkış
early diagnosis n. ön tanı
early termination n. erken son bulma
early termination n. erken iptal
early marriage n. erken yaşta evlilik
early dementia n. erken bunama
early career n. erken kariyer
early intervention n. erken müdahale
early finish time n. erken bitirme günü
early start time n. erken başlama günü
early-warning radar n. erken uyarı radarı
early republican period n. erken cumhuriyet dönemi
early cultures n. eski kültürler
early diagnosis n. erken tanı
early marriage n. erken evlilik
early development n. erken gelişim
early time n. erken zaman
early career-stage scientist n. kariyerinin başındaki bilim adamı
early career scientist n. kariyerinin başındaki bilim adamı
early career scientist n. kariyerinin başlangıcındaki bilim adamı
early career-stage scientist n. kariyerinin başlangıcındaki bilim adamı
early models n. ilk modeller
early models n. başlangıçtaki modeller
early enrollment n. erken kayıt
early evening n. akşamın ilk saatleri
early identification of the genetic nature of a given condition n. belirli bir durumun genetik doğasının erken belirlenmesi
early life stage n. hayatın ilk evreleri
early life stage n. yaşamın ilk yılları
early life stage n. hayatın ilk aşamaları
early history of n. erken tarihi
early estimates n. ilk tahminler
an early summer n. erken gelen yaz
an early winter n. erken bastıran kış
meal consumed early in the morning n. sahur
early modern period n. erken modern dönem
early notice n. erken bildirim
early-march n. mart başı
early action n. erken eylem
early release n. erken tahliye
early application n. erken başvuru
early bird dinner n. belli günlerde ve saatler arasında (müşterilere yönelik) ucuz/indirimli akşam yemeği
early 1900s n. 1900'lerin başı
early spring n. erken bahar
early earth n. dünyanın ilk 1 milyar yılı için kullanılan bir terim
early experience n. erken tecrübe
early experience n. erken deneyim
early life n. erken yaşam
early life n. (biyografide) çocukluk ve gençlik yılları
early warning signals n. erken uyarı sinyalleri
early celebration n. erken kutlama
early adopter n. erken benimseyen kimse
early adopter n. ilk kullanıcı
early days n. erken dönem
early days n. başlangıç dönemi
early turkish-islamic states n. ilk türk-islam devletleri
go to bed early v. erken yatmak
keep early hours v. eve erken dönmek
die early v. erken ölmek
act early v. erken davranmak
react early v. erken davranmak
ejaculate early v. erken boşalmak
become a widow at an early age v. genç yaşta dul kalmak
trigger an early labor v. erken doğumu tetiklemek
like turkeys voting for an early christmas v. bile bile lades demek
brake early enough v. zamanında fren yapmak
stop work early v. erken paydos etmek
finish work early v. erken paydos etmek
sign off early v. erken paydos etmek
clock out early v. erken paydos etmek
stay out until the early hours v. geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak
send something early v. erken göndermek
hold an early election v. erken seçime gitmek
hold an early election v. erken seçim yapmak
early and late adj. erken veya geç demez
early and late adj. vakti saati yok
early-flowering adj. erken çiçek açan
early-evening adj. akşam erken saatlerde olan
at an early date adv. yakında
rather early adv. erkence
early on adv. başlangıçta
early in the morning adv. sabah erkenden
early enough adv. zamanında
early in the morning adv. sabahın köründe
in the early prime of one's life adv. gençliğin ateşli çağında
in early days adv. eskiden
early in life adv. gençlikte
early on adv. ilk zamanlarda
as early as 1700 adv. daha 1700 yılında
early in the morning adv. sabah sabah
early in the season adv. turfanda olarak
as early as 1600 adv. henüz 1600 yılında
early in the season adv. tam mevsiminde
early in the day adv. erkenden
early and late adv. bütün gün
very early adv. turfanda
early in the list adv. listenin başında
somewhat early adv. erkence
as early as possible adv. mümkün olduğu kadar erken
as early as possible adv. mümkün olan en erken sürede
as early as possible adv. vakit geçirmeden
since the early ages adv. ilk çağlardan bu yana
since the early ages adv. ilk çağlardan beri
early or late adv. er ya da geç
at an early date adv. erken bir tarihte
in his early fifties adv. ellilerinin başında
very early adv. çok erken
too early adv. çok erken
so early adv. çok erken
in the early years adv. ilk yıllarda
in the early 1980s adv. 80'li yılların başlarında
early 15th century adv. on beşinci yüzyıl başları
in the early part of eighteenth century adv. 18. yüzyılın başlarında
at early ages adv. erken yaşlarda
early afternoon adv. öğle 13:00 ve 15:00 arası
early november adv. kasımın ilk günlerinde
early november adv. kasımın başı
early november adv. nda kasım ayının başında
early on adv. önceleri
in the early days of prep. -in ilk zamanlarında
Phrases
from an early age adv. eskiden
from an early age adv. küçükken
from an early age adv. küçük yaşlarda
in the early 1970s expr. 70'li yılların başlarında
early on expr. (bir sürecin/ilişkinin) başında
early on expr. (bir sürecin/ilişkinin) başlangıcında
Proverb
the early bird gets the worm erken kalkan yol alır
early bird catches the worm erken kalkan yol alır
early bird catches the worm atı alan üsküdarı geçti
the early bird catches the worm erken davranan yol alır
the early bird catches the worm erken kalkan çok yol alır
the early bird catches the worm erken kalkan yol alır
early bird catches the worm erken kalkan kazanır
early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar
early to bed and early to rise makes a man healthy, wealthy and wise erken kalkan yol alır
early bird gets the worm erken kalkan çabuk yol alır
early money is like yeast damlaya damlaya göl olur
early money is like yeast sakla samanı gelir zamanı
early money is like yeast ak akçe kara gün içindir
(early) morning dreams come true sabaha karşı görülen rüya tez zamanda çıkar
(early) morning dreams come true sabah erken görülen rüya gerçek olur
early money is like yeast, because it helps to raise the dough damlaya damlaya göl olur
early money is like yeast, because it helps to raise the dough sakla samanı gelir zamanı
early money is like yeast, because it helps to raise the dough ak akçe kara gün içindir
early to bed, early to rise (makes a man healthy, wealthy, and wise) erken kalkan yol alır
early to bed, early to rise (makes a man healthy, wealthy, and wise) erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar
Colloquial
an early bird n. çok erken kalkan insan
early to bed early to rise n. erken yat erken kalk
an early bird n. sabah kuşu
the small/early hours n. günün ilk saatleri
too early adv. çok erken
so early adv. çok erken
why'd you call so early? expr. böyle erkenden aramanın nedeni ne?
not too early expr. çok erken olmasın
early to bed early to rise expr. erken yatıp erken kalkma
our early guess is that expr. ilk tahminlerimize göre
early on expr. öncesinde
bright and early expr. sabahın çok erken saatinde
bright and early expr. sabahın köründe
come early in the morning expr. sabah erken gel
tomorrow morning bright and early expr. yarın sabah erkenden
the early hours (of the night) expr. gecenin geç saatleri
the early hours (of the night) expr. gece yarısından sonraki ilk saatler
the early hours (of the morning) expr. sabahın ilk saatleri
the early hours (of the morning) expr. sabahın erken saatleri
Idioms
early black n. akşamüstü
early black n. alacakaranlık
early black n. akşamın ilk saatleri
early beam n. sabahın/günün ilk ışıkları/saatleri
early beam n. günün ışıması
early beam n. seher vakti
early beams n. sabahın/günün ilk ışıkları/saatleri
early beams n. günün ışıması
early beams n. seher vakti
an early bath [uk/australia] n. erken çekilme
an early bath [uk/australia] n. erken sonlandırma
early black n. akşamüstü
early black n. alacakaranlık
early grave n. erken ölüm
early grave n. vaktinden önce ölüm
an early bath n. maçtan ihraç edilme
an early bath n. oyundan atılma
an early bath n. oyun dışı kalma/bırakılma
an early bath n. diskalifiye olma
an early bath n. kenara alınma
an early bath n. kırmızı kart görme
an early bath n. maçtan ihraç edilme
an early bath n. oyundan atılma
an early bath n. oyun dışı kalma/bırakılma
an early bath n. diskalifiye olma
an early bath n. kenara alınma
an early bath n. kırmızı kart görme
early beam v. sabahın/günün ilk ışıkları/saatleri doğmak/çıkmak/görünmek
early beam v. gün ışımak
early beam v. seher vakti olmak
early bird special v. indirimli yemek
take an early bath v. kısa zamanda işi bitirilmek
take an early bath v. takımdan kesilmek
have an early bath v. oyundan çıkarılmak
have an early bath v. ceza almak (futbol/ragbi oyuncusu)
have an early bath v. kırmızı kart görmek
have an early bath v. oyundan atılmak
take an early bath [uk] v. oyunda kenara alınmak
take an early bath [uk] v. oyundan çıkarılmak/atılmak
take an early bath [uk] v. oyun/yarış dışı kalmak
take an early bath [uk] v. oyundan/yarıştan atılmak
take an early bath [uk] v. kenara alınmak
take an early bath [uk] v. diskalifiye olmak
dig (oneself) an early grave v. erken mezara girmek
dig (oneself) an early grave v. kendi mezarını erken kazmak
dig (someone) an early grave v. (birinin) mezarını kazmak
dig (someone) an early grave v. (birini) erken mezara göndermek
dig (someone) an early grave v. (birinin) erken ölümüne sebep olmak
drive (someone) to an early grave v. (birinin) erken ölümüne sebep olmak
drive (someone) to an early grave v. (birinin) erken ölümüne sebep olacak hareketlerde bulunmak/şekilde davranmak
dig (oneself) an early grave v. erkenden ölüp öbür tarafı boylamak
dig (oneself) an early grave v. kendi ölümünü hazırlamak
dig (oneself) an early grave v. erkenden ölüp gitmek
dig (oneself) an early grave v. erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak
dig (oneself) an early grave v. ömrünü kısaltmak
dig (oneself) an early grave v. erken mezara girmek
dig (oneself) an early grave v. kendi mezarını erken kazmak
drive (oneself) to an early grave v. erkenden ölüp öbür tarafı boylamak
drive (oneself) to an early grave v. kendi ölümünü hazırlamak
drive (oneself) to an early grave v. erkenden ölüp gitmek
drive (oneself) to an early grave v. erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak
drive (oneself) to an early grave v. ömrünü kısaltmak
drive (oneself) to an early grave v. erken mezara girmek
drive (oneself) to an early grave v. kendi mezarını erken kazmak
have an early night v. normalden erken yatmak
have an early night v. her zamankinden erken yatmak
have an early night v. gece erkenden yatmak
have an early night v. erken yatmak
send to an early grave v. erken mezara göndermek
send to an early grave v. erken ölümüne sebep olmak
send to an early grave v. ömrünü kısaltmak
send to an early grave v. erken ölmek
send to an early grave v. erken mezara girmek
send (someone) to an early grave v. (birini) erken mezara göndermek
send (someone) to an early grave v. (birinin) erken ölümüne sebep olmak
send (someone) to an early grave v. (birinin) ömrünü kısaltmak
be 100 years too early v. çok genç olmak
be 100 years too early v. çok tecrübesiz olmak
be 100 years too early v. çok toy olmak
be 100 years too early v. 40 fırın ekmek yemesi gerekmek
have an early late night v. (her zamankinden) erken yatmak
have an early late night v. normalden erken yatmak
have an early late night v. erkenden yatmak
bright and early adv. sabahın köründe
(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr. kırk fırın ekmek yemen lazım
gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr. kırk fırın ekmek yemen lazım
(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr. canını dişine katman lazım
gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr. canını dişine katman lazım
(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr. sen giderken ben dönüyordum
gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr. sen giderken ben dönüyordum
(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr. gidilecek çok yolun var
gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr. gidilecek çok yolun var
early ripe, early rotten expr. büyümüş de küçülmüş
like turkeys voting for an early christmas expr. bile bile lades der gibi
like turkeys voting for an early christmas expr. bile bile lades deme
like turkeys voting for an early christmas expr. bile bile lades dercesine
like turkeys voting for an early christmas expr. eceline susamışçasına
for early bird saving expr. erken kayıt avantajı için
gotta get up pretty early in the morning to do something expr. kırk fırın ekmek yemen lazım
like turkeys voting for an early christmas expr. olumsuz sonuçlanacağını bile bile
the early bird gets the worm expr. sona kalan dona kalır
early bird gets the worm expr. sona kalan dona kalır
it's early days expr. (hüküm vermek için) henüz erken
it's early days yet expr. (hüküm vermek için) henüz erken
early beam expr. sabahın erken saatleri
early beam expr. günün ağardığı saatler
early beams expr. sabahın erken saatleri
early beams expr. günün ağardığı saatler
early beams expr. sabah erken
it's early days expr. (hüküm vermek için) henüz erken
it's early days expr. daha çok erken
it's early in the day [uk] expr. (hüküm vermek için) henüz erken
it's early in the day [uk] expr. daha çok erken
emily (early money is like yeast) expr. damlaya damlaya göl olur
emily (early money is like yeast) expr. sakla samanı gelir zamanı
emily (early money is like yeast) expr. ak akçe kara gün içindir
gotta get up pretty early in the morning to expr. için kırk fırın ekmek yemen lazım
gotta get up pretty early in the morning to expr. için canını dişine katman lazım
gotta get up pretty early in the morning to expr. sen giderken ben dönüyordum
gotta get up pretty early in the morning to expr. için gidilecek çok yolun var
gotta get up pretty early in the morning to expr. için erkenden hazırlanmalısın
Speaking
what would you say if we went a little early expr. biraz erken gitsek ne dersiniz?
I always wake up early expr. ben daima erken uyanırım
it's too early to tell expr. bunu söylemek için henüz çok erken
at this late/early hour? expr. bu saatte mi?
I woke up early today expr. bugün erken kalktım
you gotta get up pretty early in the morning to do something expr. bir şeyler yapmak için erkenden hazırlanmalısın
I woke up early expr. ben erkenden kalktım
I woke up early today expr. ben bu sabah erken kalktım
I always wake up early expr. ben daima erken kalkarım
thank you for coming so early expr. bu kadar erkenden geldiğiniz için teşekkürler
I'm a little early expr. ben biraz erken geldim
I got up early this morning expr. bu sabah erken kalktım
I always go to bed early expr. ben daima erken yatarım
I usually get up early expr. ben genellikle erken kalkarım
it's too early expr. daha çok erken
I hate waking up early expr. erken kalkmaktan nefret ederim
I will wake up early expr. erken kalkacağım
I'm going to wake up early expr. erken kalkacağım
I get up early expr. erken kalkarım
I am early expr. erken geldim
can I go early? expr. erken gidebilir miyim?
you're early expr. erkencisiniz
I hate waking up early expr. erken kalkmaktan nefret ediyorum
I wake up early every morning expr. her sabah erken kalkarım
he gets up early expr. erken kalkar
I wake up early on weekends expr. hafta sonları erken kalkarım
do they get up early? expr. onlar erken kalkar mı?
he gets up early expr. o erken kalkar
why do you sleep early? expr. niye erken uyuyorsun/yatıyorsun?
she gets up early expr. o erken kalkar
I knew early on expr. önceden biliyordum
it is very early in the morning expr. sabah çok erken (şu anda)
I woke up early in the morning expr. sabah erkenden kalktım
I'm sorry to call you so early expr. seni bu kadar erken aradığım için özür dilerim
it's early days yet expr. (hüküm vermek için) henüz erken
she was in her early 30s expr. 30'lu yaşların başındaydı
the class ends early expr. ders erken bitiyor
Trade/Economic
early-bird price n. açılış fiyatı
early amortization event n. erken amortisman olayı
early-bird price n. erken rezervasyon fiyatı
early capitalism n. erken kapitalizm
early payment n. erken ödeme
early amortization risk n. erken amortisman riski
early payment fee n. erken ödeme ücreti
early payment n. erken ödeme
early-bird price n. erken alım fiyatı
early industrialization n. erken sanayileşme
early adopters n. erken benimseyenler
early retirement n. erken itfa
early majority n. erken çoğunluk
early industrialisation n. erken sanayileşme
early-bird price n. geliş fiyatı
early-bird price n. ilk teklif fiyatı
early detection of risk committee n. riskin erken saptanması komitesi
early retirement n. tahvilin vadesinden önce ödenmesi
early payment n. vadeden önce ödeme
early payment n. vadesinden önce ödeme
early closing n. erken kapanış
early closing n. yarım günlük kapanış
early closing n. erken kapanış günü
etf (early termination fee) n. erken iptal ücreti
early-closing adj. erken kapanış yapılan
Law
early law n. eski hukuk
early termination n. erken fesih
Politics
early warning exercise n. erken uyarı tatbikatı
early warning unit n. erken uyarı birimi
early warning frameworks n. erken uyarı çerçeveleri
early stage research training n. ilk aşama araştırma eğitimi
intergovernmental coordination group for the tsunami early warning and mitigation system in the north-eastern atlantic, the mediterranean and connected seas n. kuzeydoğu atlantik, akdeniz ve bağlı denizlerde tsunami erken uyarı sistemi hükümetlerarası eşgüdüm komitesi
joint imf-fsb early warning exercise n. ortak imf-fsb erken uyarı tatbikatı
early negotiation n. ön müzakere
early negotiation n. ön görüşme
planning and early warning unit n. planlama ve erken uyarı birimi
early day motion n. bir yasama yılında tartışma açılması amacıyla kamara başkanına sunulan önerge
early day motion n. ingiltere parlamentosunda verilen ve tartışma günü belli olmayan soru önergesi
decide to hold an early election v. erken seçime karar vermek
decide to hold an early election v. erken seçim kararı almak
decide to go for an early election v. erken seçime karar vermek
decide to go for an early election v. erken seçim kararı almak
call for an early election v. erken seçim istemek
Institutes
department for early childhood education n. erken çocukluk eğitimi daire başkanlığı
Tourism
early booking n. erken rezervasyon
Media
early-evening adj. akşam erken saatlerde yayınlanan
early-morning adj. sabah erken saatlerde yayınlanan
Technical
early bolter n. erken tohuma kalkmış pancar
early release date n. erken çıkış tarihi
early warning mechanism n. erken uyarı mekanizması
early fuel evaporation n. erken yakıt buharlaşması
early ignition n. erken tutuşma
early cut-off n. erken kesme
airborne early warning n. havadan erken uyarı
early strength n. ilk mukavemet
microwave early warning n. mikrodalga erken uyarı sistemi
early detection of developing deviations from normal operation n. normal çalışmadan sapma gelişiminin erken algılanması
early stage cost estimation of buildings construction projects using artificial neural networks n. yapay si̇ni̇r ağları kullanarak i̇nşaat projeleri̇ni̇n ön mali̇yet tahmi̇ni̇
dew (distant early warning) abrev. uzak erken haber verme ve uyarı hattı
Computer
early life and career n. çocukluğu ve kariyeri
early receive n. erken alma
early token release n. erken simge gönderme
early access n. erken erişim
early sunset n. erken gün batımı
early life and career n. erken yaşam ve kariyer
early life and career n. gençliği ve kariyeri
early sunset n. günbatımı başlangıcı
early release n. önceki sürüm
early morning n. sabah erken
early receive expr. erken al
Telecom
early-failure period n. alıştırma dönemi
early packet discard n. ilk paketin atılması
random early detection n. rasgele erken tespit
Electric
microwave early warning n. mikrodalga erken uyarı sistemi
Architecture
early english n. erken dönem ingiliz mimarisi
early english architecture n. erken dönem ingiliz mimarisi
early christian adj. erken hristiyan mimarisine ait
early christian adj. erken hristiyan
Construction
early acceptance of concrete n. betonun erken kabulü
high-early strength concrete n. çok çabuk sertleşir beton
early setting time n. erken priz süresi
early finish date n. erken bitiş tarihi
early start date n. erken başlama tarihi
early strength concrete n. erken sertleşir beton
early strength n. erken dayanım
early-strength admixture n. erken dayanım katkısı
early stiffening n. erken priz
high-early-strength cement n. ekstra hızlı çimento
early strength n. ilk dayanım
high early strength cement n. yüksek erken dayanımlı çimento
Automotive
early apex n. erken apeks
early injection n. erken püskürtme
early fuel evaporation system n. ön yakıt buharlaştırma düzeni
Railway
covered wagon for the conveyance of early produce n. turfanda sebze nakil vagonu
Aeronautic
early failure n. başlangıç arızası
early delivery n. erken duhul
early arrival n. erken varış/iniş
airborne early warning n. havadan erken uyarı
airborne early warning n. havadan erken uyarı sistemi
early failure n. ilk arıza
early failure period n. ilk arıza periyodu
Medical
early pain relief n. ağrının erken dönemde giderilmesi
early diagnosis of oral cancer n. ağız kanserinin erken teşhis edilmesi
early detection of oral cancer n. ağız kanserinin erken tespit edilmesi
early phase of acute pancreatitis n. akut pankreatitin erken fazı/dönemi
early detection of oral cancer n. ağız kanserinin erken teşhis edilmesi
early detection of oral cancer n. ağız kanserinin erken tespiti
early detection of oral cancer n. ağız kanserinin erken teşhisi
early pain relief n. ağrıyı erken dönemde giderme
early exposure to high quantities of allergen n. allerjenin yüksek miktarlarına erken maruziyet
early alzheimer n. alzheimer başlangıcı
early coronary artery disease n. erken koroner arter hastalığı
early stage adenomatous changes n. erken dönem adenomatöz değişiklikler
patient selection for early treatment n. erken tedavi için hasta seçimi
early clinical decision n. erken klinik karar
early-onset macrocephaly n. erken başlangıçlı makrosefali
early recognition and treatment of breastfeeding problems n. emzirme sorunlarının erken tanısı ve tedavisi
early follow-up program n. erken takip programı
early extubation group n. erken ekstübasyon grubu
early oral feeding n. erken oral beslenme