|
Category |
English |
Turkish |
|
General |
|
1 |
General |
early riser n.
|
erkenci |
|
My father is an early riser.
Babam erken uyananlardandır.
More Sentences
|
2 |
General |
early morning hour n.
|
sabahın erken saatleri |
|
The early morning hours are the most effective for me.
Sabahın erken saatleri benim için en etkili saatler.
More Sentences
|
3 |
General |
early warning n.
|
erken uyarı |
|
It concerns the early warning the Commission proposed to the Council a few months ago.
Bu, Komisyon'un birkaç ay önce Konsey'e önerdiği erken uyarı ile ilgilidir.
More Sentences
|
4 |
General |
early warning system n.
|
erken uyarı sistemi |
|
Needless to say, the early warning systems are still not fully functioning.
Erken uyarı sistemlerinin hala tam olarak çalışmadığını söylemeye gerek yok.
More Sentences
|
5 |
General |
early riser n.
|
sabahçı |
|
Tom is an early riser.
Tom bir sabahçıdır.
More Sentences
|
6 |
General |
early childhood education n.
|
erken çocukluk eğitimi |
|
In California, you have to study early childhood education to work at a daycare.
Kaliforniya'da bir kreşte çalışmak için erken çocukluk eğitimi almak zorundasınız.
More Sentences
|
7 |
General |
early registration n.
|
erken kayıt |
|
Early registration is encouraged.
Erken kayıt teşvik ediliyor.
More Sentences
|
8 |
General |
early start n.
|
erken başlangıç |
|
His early start disqualified him from the race.
Erken başlangıcı onu yarıştan diskalifiye etti.
More Sentences
|
9 |
General |
early age n.
|
erken yaş |
|
Moreover, the report heralds a policy of educating and informing young people from an early age.
Ayrıca rapor, gençlerin erken yaşlardan itibaren eğitilmesi ve bilgilendirilmesi politikasını müjdeliyor.
More Sentences
|
10 |
General |
early days n.
|
ilk zamanlar |
|
This is the house where I lived in my early days.
Burası benim ilk zamanlarda yaşadığım evdir.
More Sentences
|
11 |
General |
early days n.
|
ilk günler |
|
The Commission and the regulators, like the European Parliament, were not perhaps decisive enough in the early days.
Komisyon ve düzenleyiciler, Avrupa Parlamentosu gibi, ilk günlerde belki de yeterince kararlı değildi.
More Sentences
|
12 |
General |
keep early hours v.
|
erken yatmak |
|
Keep early hours.
Erken yatıp erken kalkın.
More Sentences
|
13 |
General |
be early v.
|
erken gelmek |
|
The eight o'clock bus was early today.
Sekiz otobüsü bugün erken geldi.
More Sentences
|
14 |
General |
come early v.
|
erken gelmek |
|
He promised me he would come early.
Erken geleceğine söz vermişti.
More Sentences
|
15 |
General |
get up early v.
|
erken kalkmak |
|
I got up early this morning.
Bu sabah erken kalktım.
More Sentences
|
16 |
General |
leave early v.
|
erken ayrılmak |
|
However, we were informed that owing to constraints of time you had to leave earlier.
Ancak, zaman kısıtlamaları nedeniyle daha erken ayrılmak zorunda kaldığınız konusunda bilgilendirildik.
More Sentences
|
17 |
General |
wake up early v.
|
erken kalkmak |
|
In spring, everyone wakes up early.
İlkbaharda herkes erken kalkar.
More Sentences
|
18 |
General |
come home early v.
|
eve erken gelmek |
|
Tom's parents came home early.
Tom'un annesiyle babası eve erken geldi.
More Sentences
|
|
19 |
General |
arrive early v.
|
erken varmak/ulaşmak |
|
She always arrives early.
O her zaman erken varır.
More Sentences
|
20 |
General |
retire early v.
|
erken emekli olmak |
|
Tom's father retired early.
Tom'un babası erken emekli oldu.
More Sentences
|
21 |
General |
start early v.
|
erken başlamak |
|
Would it be better to start early?
Erken başlasak daha mı iyi olur?
More Sentences
|
22 |
General |
take off early v.
|
yola erken çıkmak |
|
Can I take off early?
Yola erken çıkabilir miyim?
More Sentences
|
23 |
General |
wake up early v.
|
erken uyanmak |
|
I wake up late on Sundays, and I wake up early from Monday to Saturday.
Pazar günleri geç uyanırım ve pazartesiden cumartesiye kadar erken uyanırım.
More Sentences
|
Colloquial |
|
24 |
Colloquial |
an early bird n.
|
erkenci |
|
I am a night owl and an early bird.
Ben hem gece kuşuyum hem de erkenciyim.
More Sentences
|
Idioms |
|
25 |
Idioms |
bright and early expr.
|
sabah erkenden |
|
I'll be here bright and early tomorrow.
Yarın sabah erkenden burada olacağım.
More Sentences
|
Speaking |
|
26 |
Speaking |
you're early expr.
|
erkencisin |
|
Hey, you're early.
Hey, erkencisin.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
27 |
Trade/Economic |
early retirement n.
|
erken emekli olma |
|
Tom took early retirement on health grounds.
Tom sağlık nedenlerinden dolayı erken emekli oldu.
More Sentences
|
28 |
Trade/Economic |
early retirement n.
|
erken emeklilik |
|
Second, the issue of lifelong learning and the problem of early retirement.
İkinci olarak, yaşam boyu öğrenme ve erken emeklilik sorunu.
More Sentences
|
29 |
Trade/Economic |
early warning system n.
|
erken uyarı sistemi |
|
That is why we need to build in an early warning system.
Bu nedenle bir erken uyarı sistemi kurmamız gerekiyor.
More Sentences
|
30 |
Trade/Economic |
early retirement n.
|
erken emeklilik |
|
Second, the issue of lifelong learning and the problem of early retirement.
İkincisi, yaşam boyu öğrenme ve erken emeklilik sorunu.
More Sentences
|
Law |
|
31 |
Law |
early retirement n.
|
erken emeklilik |
|
Thus, the social insurance sectors include new forms of benefits, such as early retirement benefits.
Böylece sosyal sigorta sektörleri, erken emeklilik yardımları gibi yeni yardım biçimlerini içermektedir.
More Sentences
|
Insurance |
|
32 |
Insurance |
early retirement n.
|
erken emeklilik |
|
These include the implementation of the early retirement scheme.
Bunlar arasında erken emeklilik planının uygulanması da yer almaktadır.
More Sentences
|
General |
|
33 |
General |
early bird n.
|
erkenci |
|
34 |
General |
early works to 1800 n.
|
1800’e kadar ilk çalışmalar |
|
35 |
General |
early lunch n.
|
erken öğle yemeği |
|
36 |
General |
early childhood education n.
|
ilk çocukluk eğitimi |
|
37 |
General |
early unfitness for work n.
|
erken malullük |
|
38 |
General |
early election n.
|
erken seçim |
|
39 |
General |
early maps n.
|
ilk haritalar |
|
40 |
General |
famine early warning system n.
|
kıtlığın önceden tahminine yarayan sistem |
|
41 |
General |
early abortion n.
|
erken düşük |
|
42 |
General |
early assumption n.
|
peşin hüküm |
|
43 |
General |
early comer n.
|
erkenci |
|
44 |
General |
early riser n.
|
erken kalkan kimse |
|
45 |
General |
early morning n.
|
seher |
|
46 |
General |
early accounts to 1600 n.
|
1600'e kadar olan beyanlar |
|
47 |
General |
early election results n.
|
kesin olmayan seçim sonuçları |
|
48 |
General |
early childhood n.
|
erken çocukluk |
|
49 |
General |
early childhood teachers n.
|
erken çocukluk öğretmenleri |
|
50 |
General |
early learning skills analysis n.
|
erken öğrenme beceri analizi |
|
51 |
General |
early solution n.
|
erken çözüm |
|
52 |
General |
early morning wind n.
|
seheryeli |
|
53 |
General |
early delivery n.
|
erken teslim |
|
54 |
General |
early period n.
|
erken dönem |
|
55 |
General |
early termination n.
|
erken sonlanma |
|
56 |
General |
early delivery n.
|
vaktinden önce teslim |
|
57 |
General |
early delivery n.
|
zamanından önce teslim |
|
58 |
General |
early reservation n.
|
erken rezervasyon |
|
|
59 |
General |
late arrival and early departure n.
|
geç varış ve erken kalkış |
|
60 |
General |
early diagnosis n.
|
ön tanı |
|
61 |
General |
early termination n.
|
erken son bulma |
|
62 |
General |
early termination n.
|
erken iptal |
|
63 |
General |
early marriage n.
|
erken yaşta evlilik |
|
64 |
General |
early dementia n.
|
erken bunama |
|
65 |
General |
early career n.
|
erken kariyer |
|
66 |
General |
early intervention n.
|
erken müdahale |
|
67 |
General |
early finish time n.
|
erken bitirme günü |
|
68 |
General |
early start time n.
|
erken başlama günü |
|
69 |
General |
early-warning radar n.
|
erken uyarı radarı |
|
70 |
General |
early republican period n.
|
erken cumhuriyet dönemi |
|
71 |
General |
early cultures n.
|
eski kültürler |
|
72 |
General |
early diagnosis n.
|
erken tanı |
|
73 |
General |
early marriage n.
|
erken evlilik |
|
74 |
General |
early development n.
|
erken gelişim |
|
75 |
General |
early time n.
|
erken zaman |
|
76 |
General |
early career-stage scientist n.
|
kariyerinin başındaki bilim adamı |
|
77 |
General |
early career scientist n.
|
kariyerinin başındaki bilim adamı |
|
78 |
General |
early career scientist n.
|
kariyerinin başlangıcındaki bilim adamı |
|
79 |
General |
early career-stage scientist n.
|
kariyerinin başlangıcındaki bilim adamı |
|
80 |
General |
early models n.
|
ilk modeller |
|
81 |
General |
early models n.
|
başlangıçtaki modeller |
|
82 |
General |
early enrollment n.
|
erken kayıt |
|
83 |
General |
early evening n.
|
akşamın ilk saatleri |
|
84 |
General |
early identification of the genetic nature of a given condition n.
|
belirli bir durumun genetik doğasının erken belirlenmesi |
|
85 |
General |
early life stage n.
|
hayatın ilk evreleri |
|
86 |
General |
early life stage n.
|
yaşamın ilk yılları |
|
87 |
General |
early life stage n.
|
hayatın ilk aşamaları |
|
88 |
General |
early history of n.
|
erken tarihi |
|
89 |
General |
early estimates n.
|
ilk tahminler |
|
90 |
General |
an early summer n.
|
erken gelen yaz |
|
91 |
General |
an early winter n.
|
erken bastıran kış |
|
92 |
General |
meal consumed early in the morning n.
|
sahur |
|
93 |
General |
early modern period n.
|
erken modern dönem |
|
94 |
General |
early notice n.
|
erken bildirim |
|
95 |
General |
early-march n.
|
mart başı |
|
96 |
General |
early action n.
|
erken eylem |
|
97 |
General |
early release n.
|
erken tahliye |
|
98 |
General |
early application n.
|
erken başvuru |
|
99 |
General |
early bird dinner n.
|
belli günlerde ve saatler arasında (müşterilere yönelik) ucuz/indirimli akşam yemeği |
|
100 |
General |
early 1900s n.
|
1900'lerin başı |
|
101 |
General |
early spring n.
|
erken bahar |
|
102 |
General |
early earth n.
|
dünyanın ilk 1 milyar yılı için kullanılan bir terim |
|
103 |
General |
early experience n.
|
erken tecrübe |
|
104 |
General |
early experience n.
|
erken deneyim |
|
105 |
General |
early life n.
|
erken yaşam |
|
106 |
General |
early life n.
|
(biyografide) çocukluk ve gençlik yılları |
|
107 |
General |
early warning signals n.
|
erken uyarı sinyalleri |
|
108 |
General |
early celebration n.
|
erken kutlama |
|
109 |
General |
early adopter n.
|
erken benimseyen kimse |
|
110 |
General |
early adopter n.
|
ilk kullanıcı |
|
111 |
General |
early days n.
|
erken dönem |
|
112 |
General |
early days n.
|
başlangıç dönemi |
|
113 |
General |
early turkish-islamic states n.
|
ilk türk-islam devletleri |
|
114 |
General |
go to bed early v.
|
erken yatmak |
|
115 |
General |
keep early hours v.
|
eve erken dönmek |
|
116 |
General |
die early v.
|
erken ölmek |
|
117 |
General |
act early v.
|
erken davranmak |
|
118 |
General |
react early v.
|
erken davranmak |
|
119 |
General |
ejaculate early v.
|
erken boşalmak |
|
120 |
General |
become a widow at an early age v.
|
genç yaşta dul kalmak |
|
121 |
General |
trigger an early labor v.
|
erken doğumu tetiklemek |
|
122 |
General |
like turkeys voting for an early christmas v.
|
bile bile lades demek |
|
123 |
General |
brake early enough v.
|
zamanında fren yapmak |
|
124 |
General |
stop work early v.
|
erken paydos etmek |
|
125 |
General |
finish work early v.
|
erken paydos etmek |
|
126 |
General |
sign off early v.
|
erken paydos etmek |
|
127 |
General |
clock out early v.
|
erken paydos etmek |
|
128 |
General |
stay out until the early hours v.
|
geç vakitlere kadar dışarıda olmak/kalmak |
|
129 |
General |
send something early v.
|
erken göndermek |
|
130 |
General |
hold an early election v.
|
erken seçime gitmek |
|
131 |
General |
hold an early election v.
|
erken seçim yapmak |
|
132 |
General |
early and late adj.
|
erken veya geç demez |
|
133 |
General |
early and late adj.
|
vakti saati yok |
|
134 |
General |
early-flowering adj.
|
erken çiçek açan |
|
135 |
General |
early-evening adj.
|
akşam erken saatlerde olan |
|
136 |
General |
at an early date adv.
|
yakında |
|
137 |
General |
rather early adv.
|
erkence |
|
138 |
General |
early on adv.
|
başlangıçta |
|
139 |
General |
early in the morning adv.
|
sabah erkenden |
|
140 |
General |
early enough adv.
|
zamanında |
|
141 |
General |
early in the morning adv.
|
sabahın köründe |
|
142 |
General |
in the early prime of one's life adv.
|
gençliğin ateşli çağında |
|
143 |
General |
in early days adv.
|
eskiden |
|
144 |
General |
early in life adv.
|
gençlikte |
|
145 |
General |
early on adv.
|
ilk zamanlarda |
|
146 |
General |
as early as 1700 adv.
|
daha 1700 yılında |
|
147 |
General |
early in the morning adv.
|
sabah sabah |
|
148 |
General |
early in the season adv.
|
turfanda olarak |
|
149 |
General |
as early as 1600 adv.
|
henüz 1600 yılında |
|
150 |
General |
early in the season adv.
|
tam mevsiminde |
|
151 |
General |
early in the day adv.
|
erkenden |
|
152 |
General |
early and late adv.
|
bütün gün |
|
153 |
General |
very early adv.
|
turfanda |
|
154 |
General |
early in the list adv.
|
listenin başında |
|
155 |
General |
somewhat early adv.
|
erkence |
|
156 |
General |
as early as possible adv.
|
mümkün olduğu kadar erken |
|
157 |
General |
as early as possible adv.
|
mümkün olan en erken sürede |
|
158 |
General |
as early as possible adv.
|
vakit geçirmeden |
|
159 |
General |
since the early ages adv.
|
ilk çağlardan bu yana |
|
160 |
General |
since the early ages adv.
|
ilk çağlardan beri |
|
161 |
General |
early or late adv.
|
er ya da geç |
|
162 |
General |
at an early date adv.
|
erken bir tarihte |
|
163 |
General |
in his early fifties adv.
|
ellilerinin başında |
|
164 |
General |
very early adv.
|
çok erken |
|
165 |
General |
too early adv.
|
çok erken |
|
166 |
General |
so early adv.
|
çok erken |
|
167 |
General |
in the early years adv.
|
ilk yıllarda |
|
168 |
General |
in the early 1980s adv.
|
80'li yılların başlarında |
|
169 |
General |
early 15th century adv.
|
on beşinci yüzyıl başları |
|
170 |
General |
in the early part of eighteenth century adv.
|
18. yüzyılın başlarında |
|
171 |
General |
at early ages adv.
|
erken yaşlarda |
|
172 |
General |
early afternoon adv.
|
öğle 13:00 ve 15:00 arası |
|
173 |
General |
early november adv.
|
kasımın ilk günlerinde |
|
174 |
General |
early november adv.
|
kasımın başı |
|
175 |
General |
early november adv.
|
nda kasım ayının başında |
|
176 |
General |
early on adv.
|
önceleri |
|
177 |
General |
in the early days of prep.
|
-in ilk zamanlarında |
|
Phrases |
|
178 |
Phrases |
from an early age adv.
|
eskiden |
|
179 |
Phrases |
from an early age adv.
|
küçükken |
|
180 |
Phrases |
from an early age adv.
|
küçük yaşlarda |
|
181 |
Phrases |
in the early 1970s expr.
|
70'li yılların başlarında |
|
182 |
Phrases |
early on expr.
|
(bir sürecin/ilişkinin) başında |
|
183 |
Phrases |
early on expr.
|
(bir sürecin/ilişkinin) başlangıcında |
|
Proverb |
|
184 |
Proverb |
the early bird gets the worm
|
erken kalkan yol alır |
|
185 |
Proverb |
early bird catches the worm
|
erken kalkan yol alır |
|
186 |
Proverb |
early bird catches the worm
|
atı alan üsküdarı geçti |
|
187 |
Proverb |
the early bird catches the worm
|
erken davranan yol alır |
|
188 |
Proverb |
the early bird catches the worm
|
erken kalkan çok yol alır |
|
189 |
Proverb |
the early bird catches the worm
|
erken kalkan yol alır |
|
190 |
Proverb |
early bird catches the worm
|
erken kalkan kazanır |
|
191 |
Proverb |
early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise
|
erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar |
|
192 |
Proverb |
early to bed and early to rise makes a man healthy, wealthy and wise
|
erken kalkan yol alır |
|
193 |
Proverb |
early bird gets the worm
|
erken kalkan çabuk yol alır |
|
194 |
Proverb |
early money is like yeast
|
damlaya damlaya göl olur |
|
195 |
Proverb |
early money is like yeast
|
sakla samanı gelir zamanı |
|
196 |
Proverb |
early money is like yeast
|
ak akçe kara gün içindir |
|
197 |
Proverb |
(early) morning dreams come true
|
sabaha karşı görülen rüya tez zamanda çıkar |
|
198 |
Proverb |
(early) morning dreams come true
|
sabah erken görülen rüya gerçek olur |
|
199 |
Proverb |
early money is like yeast, because it helps to raise the dough
|
damlaya damlaya göl olur |
|
200 |
Proverb |
early money is like yeast, because it helps to raise the dough
|
sakla samanı gelir zamanı |
|
201 |
Proverb |
early money is like yeast, because it helps to raise the dough
|
ak akçe kara gün içindir |
|
202 |
Proverb |
early to bed, early to rise (makes a man healthy, wealthy, and wise)
|
erken kalkan yol alır |
|
203 |
Proverb |
early to bed, early to rise (makes a man healthy, wealthy, and wise)
|
erken yatmak erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar |
|
Colloquial |
|
204 |
Colloquial |
an early bird n.
|
çok erken kalkan insan |
|
205 |
Colloquial |
early to bed early to rise n.
|
erken yat erken kalk |
|
206 |
Colloquial |
an early bird n.
|
sabah kuşu |
|
207 |
Colloquial |
the small/early hours n.
|
günün ilk saatleri |
|
208 |
Colloquial |
too early adv.
|
çok erken |
|
209 |
Colloquial |
so early adv.
|
çok erken |
|
210 |
Colloquial |
why'd you call so early? expr.
|
böyle erkenden aramanın nedeni ne? |
|
211 |
Colloquial |
not too early expr.
|
çok erken olmasın |
|
212 |
Colloquial |
early to bed early to rise expr.
|
erken yatıp erken kalkma |
|
213 |
Colloquial |
our early guess is that expr.
|
ilk tahminlerimize göre |
|
214 |
Colloquial |
early on expr.
|
öncesinde |
|
215 |
Colloquial |
bright and early expr.
|
sabahın çok erken saatinde |
|
216 |
Colloquial |
bright and early expr.
|
sabahın köründe |
|
217 |
Colloquial |
come early in the morning expr.
|
sabah erken gel |
|
218 |
Colloquial |
tomorrow morning bright and early expr.
|
yarın sabah erkenden |
|
219 |
Colloquial |
the early hours (of the night) expr.
|
gecenin geç saatleri |
|
220 |
Colloquial |
the early hours (of the night) expr.
|
gece yarısından sonraki ilk saatler |
|
221 |
Colloquial |
the early hours (of the morning) expr.
|
sabahın ilk saatleri |
|
222 |
Colloquial |
the early hours (of the morning) expr.
|
sabahın erken saatleri |
|
Idioms |
|
223 |
Idioms |
early black n.
|
akşamüstü |
|
224 |
Idioms |
early black n.
|
alacakaranlık |
|
225 |
Idioms |
early black n.
|
akşamın ilk saatleri |
|
226 |
Idioms |
early beam n.
|
sabahın/günün ilk ışıkları/saatleri |
|
227 |
Idioms |
early beam n.
|
günün ışıması |
|
228 |
Idioms |
early beam n.
|
seher vakti |
|
229 |
Idioms |
early beams n.
|
sabahın/günün ilk ışıkları/saatleri |
|
230 |
Idioms |
early beams n.
|
günün ışıması |
|
231 |
Idioms |
early beams n.
|
seher vakti |
|
232 |
Idioms |
an early bath [uk/australia] n.
|
erken çekilme |
|
233 |
Idioms |
an early bath [uk/australia] n.
|
erken sonlandırma |
|
234 |
Idioms |
early black n.
|
akşamüstü |
|
235 |
Idioms |
early black n.
|
alacakaranlık |
|
236 |
Idioms |
early grave n.
|
erken ölüm |
|
237 |
Idioms |
early grave n.
|
vaktinden önce ölüm |
|
238 |
Idioms |
an early bath n.
|
maçtan ihraç edilme |
|
239 |
Idioms |
an early bath n.
|
oyundan atılma |
|
240 |
Idioms |
an early bath n.
|
oyun dışı kalma/bırakılma |
|
241 |
Idioms |
an early bath n.
|
diskalifiye olma |
|
242 |
Idioms |
an early bath n.
|
kenara alınma |
|
243 |
Idioms |
an early bath n.
|
kırmızı kart görme |
|
244 |
Idioms |
an early bath n.
|
maçtan ihraç edilme |
|
245 |
Idioms |
an early bath n.
|
oyundan atılma |
|
246 |
Idioms |
an early bath n.
|
oyun dışı kalma/bırakılma |
|
247 |
Idioms |
an early bath n.
|
diskalifiye olma |
|
248 |
Idioms |
an early bath n.
|
kenara alınma |
|
249 |
Idioms |
an early bath n.
|
kırmızı kart görme |
|
250 |
Idioms |
early beam v.
|
sabahın/günün ilk ışıkları/saatleri doğmak/çıkmak/görünmek |
|
251 |
Idioms |
early beam v.
|
gün ışımak |
|
252 |
Idioms |
early beam v.
|
seher vakti olmak |
|
253 |
Idioms |
early bird special v.
|
indirimli yemek |
|
254 |
Idioms |
take an early bath v.
|
kısa zamanda işi bitirilmek |
|
255 |
Idioms |
take an early bath v.
|
takımdan kesilmek |
|
256 |
Idioms |
have an early bath v.
|
oyundan çıkarılmak |
|
257 |
Idioms |
have an early bath v.
|
ceza almak (futbol/ragbi oyuncusu) |
|
258 |
Idioms |
have an early bath v.
|
kırmızı kart görmek |
|
259 |
Idioms |
have an early bath v.
|
oyundan atılmak |
|
260 |
Idioms |
take an early bath [uk] v.
|
oyunda kenara alınmak |
|
261 |
Idioms |
take an early bath [uk] v.
|
oyundan çıkarılmak/atılmak |
|
262 |
Idioms |
take an early bath [uk] v.
|
oyun/yarış dışı kalmak |
|
263 |
Idioms |
take an early bath [uk] v.
|
oyundan/yarıştan atılmak |
|
264 |
Idioms |
take an early bath [uk] v.
|
kenara alınmak |
|
265 |
Idioms |
take an early bath [uk] v.
|
diskalifiye olmak |
|
266 |
Idioms |
dig (oneself) an early grave v.
|
erken mezara girmek |
|
267 |
Idioms |
dig (oneself) an early grave v.
|
kendi mezarını erken kazmak |
|
268 |
Idioms |
dig (someone) an early grave v.
|
(birinin) mezarını kazmak |
|
269 |
Idioms |
dig (someone) an early grave v.
|
(birini) erken mezara göndermek |
|
270 |
Idioms |
dig (someone) an early grave v.
|
(birinin) erken ölümüne sebep olmak |
|
271 |
Idioms |
drive (someone) to an early grave v.
|
(birinin) erken ölümüne sebep olmak |
|
272 |
Idioms |
drive (someone) to an early grave v.
|
(birinin) erken ölümüne sebep olacak hareketlerde bulunmak/şekilde davranmak |
|
273 |
Idioms |
dig (oneself) an early grave v.
|
erkenden ölüp öbür tarafı boylamak |
|
274 |
Idioms |
dig (oneself) an early grave v.
|
kendi ölümünü hazırlamak |
|
275 |
Idioms |
dig (oneself) an early grave v.
|
erkenden ölüp gitmek |
|
276 |
Idioms |
dig (oneself) an early grave v.
|
erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak |
|
277 |
Idioms |
dig (oneself) an early grave v.
|
ömrünü kısaltmak |
|
278 |
Idioms |
dig (oneself) an early grave v.
|
erken mezara girmek |
|
279 |
Idioms |
dig (oneself) an early grave v.
|
kendi mezarını erken kazmak |
|
280 |
Idioms |
drive (oneself) to an early grave v.
|
erkenden ölüp öbür tarafı boylamak |
|
281 |
Idioms |
drive (oneself) to an early grave v.
|
kendi ölümünü hazırlamak |
|
282 |
Idioms |
drive (oneself) to an early grave v.
|
erkenden ölüp gitmek |
|
283 |
Idioms |
drive (oneself) to an early grave v.
|
erken/zamansız ölümüne neden olacak bir şey yapmak |
|
284 |
Idioms |
drive (oneself) to an early grave v.
|
ömrünü kısaltmak |
|
285 |
Idioms |
drive (oneself) to an early grave v.
|
erken mezara girmek |
|
286 |
Idioms |
drive (oneself) to an early grave v.
|
kendi mezarını erken kazmak |
|
287 |
Idioms |
have an early night v.
|
normalden erken yatmak |
|
288 |
Idioms |
have an early night v.
|
her zamankinden erken yatmak |
|
289 |
Idioms |
have an early night v.
|
gece erkenden yatmak |
|
290 |
Idioms |
have an early night v.
|
erken yatmak |
|
291 |
Idioms |
send to an early grave v.
|
erken mezara göndermek |
|
292 |
Idioms |
send to an early grave v.
|
erken ölümüne sebep olmak |
|
293 |
Idioms |
send to an early grave v.
|
ömrünü kısaltmak |
|
294 |
Idioms |
send to an early grave v.
|
erken ölmek |
|
295 |
Idioms |
send to an early grave v.
|
erken mezara girmek |
|
296 |
Idioms |
send (someone) to an early grave v.
|
(birini) erken mezara göndermek |
|
297 |
Idioms |
send (someone) to an early grave v.
|
(birinin) erken ölümüne sebep olmak |
|
298 |
Idioms |
send (someone) to an early grave v.
|
(birinin) ömrünü kısaltmak |
|
299 |
Idioms |
be 100 years too early v.
|
çok genç olmak |
|
300 |
Idioms |
be 100 years too early v.
|
çok tecrübesiz olmak |
|
301 |
Idioms |
be 100 years too early v.
|
çok toy olmak |
|
302 |
Idioms |
be 100 years too early v.
|
40 fırın ekmek yemesi gerekmek |
|
303 |
Idioms |
have an early late night v.
|
(her zamankinden) erken yatmak |
|
304 |
Idioms |
have an early late night v.
|
normalden erken yatmak |
|
305 |
Idioms |
have an early late night v.
|
erkenden yatmak |
|
306 |
Idioms |
bright and early adv.
|
sabahın köründe |
|
307 |
Idioms |
(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
kırk fırın ekmek yemen lazım |
|
308 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
kırk fırın ekmek yemen lazım |
|
309 |
Idioms |
(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
canını dişine katman lazım |
|
310 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
canını dişine katman lazım |
|
311 |
Idioms |
(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
sen giderken ben dönüyordum |
|
312 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
sen giderken ben dönüyordum |
|
313 |
Idioms |
(you've) got to get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
gidilecek çok yolun var |
|
314 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to (do something) expr.
|
gidilecek çok yolun var |
|
315 |
Idioms |
early ripe, early rotten expr.
|
büyümüş de küçülmüş |
|
316 |
Idioms |
like turkeys voting for an early christmas expr.
|
bile bile lades der gibi |
|
317 |
Idioms |
like turkeys voting for an early christmas expr.
|
bile bile lades deme |
|
318 |
Idioms |
like turkeys voting for an early christmas expr.
|
bile bile lades dercesine |
|
319 |
Idioms |
like turkeys voting for an early christmas expr.
|
eceline susamışçasına |
|
320 |
Idioms |
for early bird saving expr.
|
erken kayıt avantajı için |
|
321 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to do something expr.
|
kırk fırın ekmek yemen lazım |
|
322 |
Idioms |
like turkeys voting for an early christmas expr.
|
olumsuz sonuçlanacağını bile bile |
|
323 |
Idioms |
the early bird gets the worm expr.
|
sona kalan dona kalır |
|
324 |
Idioms |
early bird gets the worm expr.
|
sona kalan dona kalır |
|
325 |
Idioms |
it's early days expr.
|
(hüküm vermek için) henüz erken |
|
326 |
Idioms |
it's early days yet expr.
|
(hüküm vermek için) henüz erken |
|
327 |
Idioms |
early beam expr.
|
sabahın erken saatleri |
|
328 |
Idioms |
early beam expr.
|
günün ağardığı saatler |
|
329 |
Idioms |
early beams expr.
|
sabahın erken saatleri |
|
330 |
Idioms |
early beams expr.
|
günün ağardığı saatler |
|
331 |
Idioms |
early beams expr.
|
sabah erken |
|
332 |
Idioms |
it's early days expr.
|
(hüküm vermek için) henüz erken |
|
333 |
Idioms |
it's early days expr.
|
daha çok erken |
|
334 |
Idioms |
it's early in the day [uk] expr.
|
(hüküm vermek için) henüz erken |
|
335 |
Idioms |
it's early in the day [uk] expr.
|
daha çok erken |
|
336 |
Idioms |
emily (early money is like yeast) expr.
|
damlaya damlaya göl olur |
|
337 |
Idioms |
emily (early money is like yeast) expr.
|
sakla samanı gelir zamanı |
|
338 |
Idioms |
emily (early money is like yeast) expr.
|
ak akçe kara gün içindir |
|
339 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to expr.
|
için kırk fırın ekmek yemen lazım |
|
340 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to expr.
|
için canını dişine katman lazım |
|
341 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to expr.
|
sen giderken ben dönüyordum |
|
342 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to expr.
|
için gidilecek çok yolun var |
|
343 |
Idioms |
gotta get up pretty early in the morning to expr.
|
için erkenden hazırlanmalısın |
|
Speaking |
|
344 |
Speaking |
what would you say if we went a little early expr.
|
biraz erken gitsek ne dersiniz? |
|
345 |
Speaking |
I always wake up early expr.
|
ben daima erken uyanırım |
|
346 |
Speaking |
it's too early to tell expr.
|
bunu söylemek için henüz çok erken |
|
347 |
Speaking |
at this late/early hour? expr.
|
bu saatte mi? |
|
348 |
Speaking |
I woke up early today expr.
|
bugün erken kalktım |
|
349 |
Speaking |
you gotta get up pretty early in the morning to do something expr.
|
bir şeyler yapmak için erkenden hazırlanmalısın |
|
350 |
Speaking |
I woke up early expr.
|
ben erkenden kalktım |
|
351 |
Speaking |
I woke up early today expr.
|
ben bu sabah erken kalktım |
|
352 |
Speaking |
I always wake up early expr.
|
ben daima erken kalkarım |
|
353 |
Speaking |
thank you for coming so early expr.
|
bu kadar erkenden geldiğiniz için teşekkürler |
|
354 |
Speaking |
I'm a little early expr.
|
ben biraz erken geldim |
|
355 |
Speaking |
I got up early this morning expr.
|
bu sabah erken kalktım |
|
356 |
Speaking |
I always go to bed early expr.
|
ben daima erken yatarım |
|
357 |
Speaking |
I usually get up early expr.
|
ben genellikle erken kalkarım |
|
358 |
Speaking |
it's too early expr.
|
daha çok erken |
|
359 |
Speaking |
I hate waking up early expr.
|
erken kalkmaktan nefret ederim |
|
360 |
Speaking |
I will wake up early expr.
|
erken kalkacağım |
|
361 |
Speaking |
I'm going to wake up early expr.
|
erken kalkacağım |
|
362 |
Speaking |
I get up early expr.
|
erken kalkarım |
|
363 |
Speaking |
I am early expr.
|
erken geldim |
|
364 |
Speaking |
can I go early? expr.
|
erken gidebilir miyim? |
|
365 |
Speaking |
you're early expr.
|
erkencisiniz |
|
366 |
Speaking |
I hate waking up early expr.
|
erken kalkmaktan nefret ediyorum |
|
367 |
Speaking |
I wake up early every morning expr.
|
her sabah erken kalkarım |
|
368 |
Speaking |
he gets up early expr.
|
erken kalkar |
|
369 |
Speaking |
I wake up early on weekends expr.
|
hafta sonları erken kalkarım |
|
370 |
Speaking |
do they get up early? expr.
|
onlar erken kalkar mı? |
|
371 |
Speaking |
he gets up early expr.
|
o erken kalkar |
|
372 |
Speaking |
why do you sleep early? expr.
|
niye erken uyuyorsun/yatıyorsun? |
|
373 |
Speaking |
she gets up early expr.
|
o erken kalkar |
|
374 |
Speaking |
I knew early on expr.
|
önceden biliyordum |
|
375 |
Speaking |
it is very early in the morning expr.
|
sabah çok erken (şu anda) |
|
376 |
Speaking |
I woke up early in the morning expr.
|
sabah erkenden kalktım |
|
377 |
Speaking |
I'm sorry to call you so early expr.
|
seni bu kadar erken aradığım için özür dilerim |
|
378 |
Speaking |
it's early days yet expr.
|
(hüküm vermek için) henüz erken |
|
379 |
Speaking |
she was in her early 30s expr.
|
30'lu yaşların başındaydı |
|
380 |
Speaking |
the class ends early expr.
|
ders erken bitiyor |
|
Trade/Economic |
|
381 |
Trade/Economic |
early-bird price n.
|
açılış fiyatı |
|
382 |
Trade/Economic |
early amortization event n.
|
erken amortisman olayı |
|
383 |
Trade/Economic |
early-bird price n.
|
erken rezervasyon fiyatı |
|
384 |
Trade/Economic |
early capitalism n.
|
erken kapitalizm |
|
385 |
Trade/Economic |
early payment n.
|
erken ödeme |
|
386 |
Trade/Economic |
early amortization risk n.
|
erken amortisman riski |
|
387 |
Trade/Economic |
early payment fee n.
|
erken ödeme ücreti |
|
388 |
Trade/Economic |
early payment n.
|
erken ödeme |
|
389 |
Trade/Economic |
early-bird price n.
|
erken alım fiyatı |
|
390 |
Trade/Economic |
early industrialization n.
|
erken sanayileşme |
|
391 |
Trade/Economic |
early adopters n.
|
erken benimseyenler |
|
392 |
Trade/Economic |
early retirement n.
|
erken itfa |
|
393 |
Trade/Economic |
early majority n.
|
erken çoğunluk |
|
394 |
Trade/Economic |
early industrialisation n.
|
erken sanayileşme |
|
395 |
Trade/Economic |
early-bird price n.
|
geliş fiyatı |
|
396 |
Trade/Economic |
early-bird price n.
|
ilk teklif fiyatı |
|
397 |
Trade/Economic |
early detection of risk committee n.
|
riskin erken saptanması komitesi |
|
398 |
Trade/Economic |
early retirement n.
|
tahvilin vadesinden önce ödenmesi |
|
399 |
Trade/Economic |
early payment n.
|
vadeden önce ödeme |
|
400 |
Trade/Economic |
early payment n.
|
vadesinden önce ödeme |
|
401 |
Trade/Economic |
early closing n.
|
erken kapanış |
|
402 |
Trade/Economic |
early closing n.
|
yarım günlük kapanış |
|
403 |
Trade/Economic |
early closing n.
|
erken kapanış günü |
|
404 |
Trade/Economic |
etf (early termination fee) n.
|
erken iptal ücreti |
|
405 |
Trade/Economic |
early-closing adj.
|
erken kapanış yapılan |
|
Law |
|
406 |
Law |
early law n.
|
eski hukuk |
|
407 |
Law |
early termination n.
|
erken fesih |
|
Politics |
|
408 |
Politics |
early warning exercise n.
|
erken uyarı tatbikatı |
|
409 |
Politics |
early warning unit n.
|
erken uyarı birimi |
|
410 |
Politics |
early warning frameworks n.
|
erken uyarı çerçeveleri |
|
411 |
Politics |
early stage research training n.
|
ilk aşama araştırma eğitimi |
|
412 |
Politics |
intergovernmental coordination group for the tsunami early warning and mitigation system in the north-eastern atlantic, the mediterranean and connected seas n.
|
kuzeydoğu atlantik, akdeniz ve bağlı denizlerde tsunami erken uyarı sistemi hükümetlerarası eşgüdüm komitesi |
|
413 |
Politics |
joint imf-fsb early warning exercise n.
|
ortak imf-fsb erken uyarı tatbikatı |
|
414 |
Politics |
early negotiation n.
|
ön müzakere |
|
415 |
Politics |
early negotiation n.
|
ön görüşme |
|
416 |
Politics |
planning and early warning unit n.
|
planlama ve erken uyarı birimi |
|
417 |
Politics |
early day motion n.
|
bir yasama yılında tartışma açılması amacıyla kamara başkanına sunulan önerge |
|
418 |
Politics |
early day motion n.
|
ingiltere parlamentosunda verilen ve tartışma günü belli olmayan soru önergesi |
|
419 |
Politics |
decide to hold an early election v.
|
erken seçime karar vermek |
|
420 |
Politics |
decide to hold an early election v.
|
erken seçim kararı almak |
|
421 |
Politics |
decide to go for an early election v.
|
erken seçime karar vermek |
|
422 |
Politics |
decide to go for an early election v.
|
erken seçim kararı almak |
|
423 |
Politics |
call for an early election v.
|
erken seçim istemek |
|
Institutes |
|
424 |
Institutes |
department for early childhood education n.
|
erken çocukluk eğitimi daire başkanlığı |
|
Tourism |
|
425 |
Tourism |
early booking n.
|
erken rezervasyon |
|
Media |
|
426 |
Media |
early-evening adj.
|
akşam erken saatlerde yayınlanan |
|
427 |
Media |
early-morning adj.
|
sabah erken saatlerde yayınlanan |
|
Technical |
|
428 |
Technical |
early bolter n.
|
erken tohuma kalkmış pancar |
|
429 |
Technical |
early release date n.
|
erken çıkış tarihi |
|
430 |
Technical |
early warning mechanism n.
|
erken uyarı mekanizması |
|
431 |
Technical |
early fuel evaporation n.
|
erken yakıt buharlaşması |
|
432 |
Technical |
early ignition n.
|
erken tutuşma |
|
433 |
Technical |
early cut-off n.
|
erken kesme |
|
434 |
Technical |
airborne early warning n.
|
havadan erken uyarı |
|
435 |
Technical |
early strength n.
|
ilk mukavemet |
|
436 |
Technical |
microwave early warning n.
|
mikrodalga erken uyarı sistemi |
|
437 |
Technical |
early detection of developing deviations from normal operation n.
|
normal çalışmadan sapma gelişiminin erken algılanması |
|
438 |
Technical |
early stage cost estimation of buildings construction projects using artificial neural networks n.
|
yapay si̇ni̇r ağları kullanarak i̇nşaat projeleri̇ni̇n ön mali̇yet tahmi̇ni̇ |
|
439 |
Technical |
dew (distant early warning) abrev.
|
uzak erken haber verme ve uyarı hattı |
|
Computer |
|
440 |
Computer |
early life and career n.
|
çocukluğu ve kariyeri |
|
441 |
Computer |
early receive n.
|
erken alma |
|
442 |
Computer |
early token release n.
|
erken simge gönderme |
|
443 |
Computer |
early access n.
|
erken erişim |
|
444 |
Computer |
early sunset n.
|
erken gün batımı |
|
445 |
Computer |
early life and career n.
|
erken yaşam ve kariyer |
|
446 |
Computer |
early life and career n.
|
gençliği ve kariyeri |
|
447 |
Computer |
early sunset n.
|
günbatımı başlangıcı |
|
448 |
Computer |
early release n.
|
önceki sürüm |
|
449 |
Computer |
early morning n.
|
sabah erken |
|
450 |
Computer |
early receive expr.
|
erken al |
|
Telecom |
|
451 |
Telecom |
early-failure period n.
|
alıştırma dönemi |
|
452 |
Telecom |
early packet discard n.
|
ilk paketin atılması |
|
453 |
Telecom |
random early detection n.
|
rasgele erken tespit |
|
Electric |
|
454 |
Electric |
microwave early warning n.
|
mikrodalga erken uyarı sistemi |
|
Architecture |
|
455 |
Architecture |
early english n.
|
erken dönem ingiliz mimarisi |
|
456 |
Architecture |
early english architecture n.
|
erken dönem ingiliz mimarisi |
|
457 |
Architecture |
early christian adj.
|
erken hristiyan mimarisine ait |
|
458 |
Architecture |
early christian adj.
|
erken hristiyan |
|
Construction |
|
459 |
Construction |
early acceptance of concrete n.
|
betonun erken kabulü |
|
460 |
Construction |
high-early strength concrete n.
|
çok çabuk sertleşir beton |
|
461 |
Construction |
early setting time n.
|
erken priz süresi |
|
462 |
Construction |
early finish date n.
|
erken bitiş tarihi |
|
463 |
Construction |
early start date n.
|
erken başlama tarihi |
|
464 |
Construction |
early strength concrete n.
|
erken sertleşir beton |
|
465 |
Construction |
early strength n.
|
erken dayanım |
|
466 |
Construction |
early-strength admixture n.
|
erken dayanım katkısı |
|
467 |
Construction |
early stiffening n.
|
erken priz |
|
468 |
Construction |
high-early-strength cement n.
|
ekstra hızlı çimento |
|
469 |
Construction |
early strength n.
|
ilk dayanım |
|
470 |
Construction |
high early strength cement n.
|
yüksek erken dayanımlı çimento |
|
Automotive |
|
471 |
Automotive |
early apex n.
|
erken apeks |
|
472 |
Automotive |
early injection n.
|
erken püskürtme |
|
473 |
Automotive |
early fuel evaporation system n.
|
ön yakıt buharlaştırma düzeni |
|
Railway |
|
474 |
Railway |
covered wagon for the conveyance of early produce n.
|
turfanda sebze nakil vagonu |
|
Aeronautic |
|
475 |
Aeronautic |
early failure n.
|
başlangıç arızası |
|
476 |
Aeronautic |
early delivery n.
|
erken duhul |
|
477 |
Aeronautic |
early arrival n.
|
erken varış/iniş |
|
478 |
Aeronautic |
airborne early warning n.
|
havadan erken uyarı |
|
479 |
Aeronautic |
airborne early warning n.
|
havadan erken uyarı sistemi |
|
480 |
Aeronautic |
early failure n.
|
ilk arıza |
|
481 |
Aeronautic |
early failure period n.
|
ilk arıza periyodu |
|
Medical |
|
482 |
Medical |
early pain relief n.
|
ağrının erken dönemde giderilmesi |
|
483 |
Medical |
early diagnosis of oral cancer n.
|
ağız kanserinin erken teşhis edilmesi |
|
484 |
Medical |
early detection of oral cancer n.
|
ağız kanserinin erken tespit edilmesi |
|
485 |
Medical |
early phase of acute pancreatitis n.
|
akut pankreatitin erken fazı/dönemi |
|
486 |
Medical |
early detection of oral cancer n.
|
ağız kanserinin erken teşhis edilmesi |
|
487 |
Medical |
early detection of oral cancer n.
|
ağız kanserinin erken tespiti |
|
488 |
Medical |
early detection of oral cancer n.
|
ağız kanserinin erken teşhisi |
|
489 |
Medical |
early pain relief n.
|
ağrıyı erken dönemde giderme |
|
490 |
Medical |
early exposure to high quantities of allergen n.
|
allerjenin yüksek miktarlarına erken maruziyet |
|
491 |
Medical |
early alzheimer n.
|
alzheimer başlangıcı |
|
492 |
Medical |
early coronary artery disease n.
|
erken koroner arter hastalığı |
|
493 |
Medical |
early stage adenomatous changes n.
|
erken dönem adenomatöz değişiklikler |
|
494 |
Medical |
patient selection for early treatment n.
|
erken tedavi için hasta seçimi |
|
495 |
Medical |
early clinical decision n.
|
erken klinik karar |
|
496 |
Medical |
early-onset macrocephaly n.
|
erken başlangıçlı makrosefali |
|
497 |
Medical |
early recognition and treatment of breastfeeding problems n.
|
emzirme sorunlarının erken tanısı ve tedavisi |
|
498 |
Medical |
early follow-up program n.
|
erken takip programı |
|
499 |
Medical |
early extubation group n.
|
erken ekstübasyon grubu |
|
500 |
Medical |
early oral feeding n.
|
erken oral beslenme |
|