English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | hurt v. | acımak | ||
Please let me know if it hurts. Acıyıp acımadığını bana bildir. More Sentences |
||||
Common Usage | hurt v. | incitmek | ||
Carol, you're not the only one they hurt. Carol, incittikleri tek kişi sen değilsin. More Sentences |
||||
Common Usage | hurt v. | yaralamak | ||
If you're not careful, you might hurt yourself. Eğer dikkatli olmazsan, kendini yaralayabilirsin. More Sentences |
||||
Common Usage | hurt v. | kalbini kırmak | ||
Am I hurting you? Kalbini kırıyor muyum? More Sentences |
||||
Common Usage | hurt v. | acıtmak | ||
If I'm the first, you know, this might hurt a bit. Eğer ilk ben olursam, bilirsiniz, bu biraz acıtabilir. More Sentences |
||||
Common Usage | hurt v. | ağrımak | ||
My legs hurt after the long walk. Uzun yürüyüşten sonra bacaklarım ağrıyor. More Sentences |
||||
General | ||||
General | hurt n. | acı | ||
Tom feels hurt. Tom acı hissediyor. More Sentences |
||||
General | hurt n. | zarar | ||
It also doesn't hurt that the kids stay home. Çocukların evde kalmasının da zararı olmaz. More Sentences |
||||
General | hurt v. | zarar görmek | ||
Everyone should get out of here before someone gets hurt. Biri zarar görmeden herkes buradan çıkmalı. More Sentences |
||||
General | hurt v. | canını yakmak | ||
Be grateful for every day when you have nothing hurts. Hiçbir şeyin canını yakmadığı her gün için minnettar ol. More Sentences |
||||
General | hurt v. | acı vermek | ||
Making cuts hurts, but it also opens up new opportunities. Kesinti yapmak acı verir ama aynı zamanda yeni fırsatların da önünü açar. More Sentences |
||||
General | hurt v. | kırmak | ||
I'm a little hurt. Biraz kırıldım. More Sentences |
||||
General | hurt v. | canını acıtmak | ||
If I'm the first, you know, this might hurt a bit. Eğer ilk ben olursam bu biraz canımı acıtabilir. More Sentences |
||||
General | hurt v. | kalbini kırmak | ||
Am I hurting you? Kalbini kırıyor muyum? More Sentences |
||||
General | hurt v. | zarar vermek | ||
They should be imposing smart sanctions that hurt those people in power. İktidardaki insanlara zarar verecek akıllı yaptırımlar uygulamalıdırlar. More Sentences |
||||
General | hurt v. | yakmak | ||
You hurt Tom pretty bad. Tom'un canını fena yaktın. More Sentences |
||||
General | hurt v. | ağrıtmak | ||
Does that chair hurt your back? O sandalye sırtını mı ağrıtıyor? More Sentences |
||||
General | hurt v. | yanmak | ||
I don't want anybody to get hurt. Kimsenin canının yanmasını istemem. More Sentences |
||||
General | hurt v. | acıtmak | ||
If I'm the first, you know, this might hurt a bit. Eğer ilk ben olursam, bilirsiniz, bu biraz acıtabilir. More Sentences |
||||
General | hurt v. | can yakmak | ||
If there is not to be too great a temptation to do this, then sanctions must really hurt. Bunu yapmak için çok büyük bir cazibe olmaması gerekiyorsa, o zaman yaptırımlar gerçekten can yakmalıdır. More Sentences |
||||
General | hurt v. | acı çekmek | ||
The whole earth crawled with sad hurt people like him. Dünya onun gibi acı çeken üzgün insanlarla doluydu. More Sentences |
||||
General | hurt adj. | kırgın | ||
Tom looks a little hurt. Tom biraz kırgın görünüyor. More Sentences |
||||
General | hurt adj. | gücenmiş | ||
Tom wasn't hurt at all. Tom hiç gücenmiş değildi. More Sentences |
||||
General | hurt adj. | yaralı | ||
You're hurt, aren't you? Yaralısın, değil mi? More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | hurt v. | acıtmak | ||
If I'm the first, you know, this might hurt a bit. Eğer ilk ben olursam, bilirsiniz, bu biraz acıtabilir. More Sentences |
||||
Technical | hurt v. | incitmek | ||
Carol, you're not the only one they hurt. Carol, incittikleri tek kişi sen değilsin. More Sentences |
||||
Technical | hurt v. | yaralamak | ||
If you're not careful, you might hurt yourself. Eğer dikkatli olmazsan, kendini yaralayabilirsin. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | hurt v. | rencide etmek | ||
General | ||||
General | hurt n. | yara | ||
General | hurt n. | ağrı | ||
General | hurt n. | sızı | ||
General | hurt n. | bere | ||
General | hurt n. | ızdırap | ||
General | hurt n. | hasar | ||
General | hurt n. | ziyan | ||
General | hurt n. | üzüntü | ||
General | hurt n. | yaralayıcı vuruş | ||
General | hurt n. | mavi daire | ||
General | hurt n. | yanlış | ||
General | hurt n. | kabuk | ||
General | hurt v. | zedelemek (bir uzvu) | ||
General | hurt v. | küstürmek | ||
General | hurt v. | yaralamak (ruhen) | ||
General | hurt v. | rencide etmek | ||
General | hurt v. | zarar vermek (bir uzva) | ||
General | hurt v. | yaralamak (bir uzvu) | ||
General | hurt v. | kederlendirmek | ||
General | hurt v. | ağrı vermek | ||
General | hurt v. | ziyan vermek | ||
General | hurt v. | kırılmak | ||
General | hurt v. | kırmak (ruhen) | ||
General | hurt v. | incitmek (bir uzvu) | ||
General | hurt v. | batmak | ||
General | hurt v. | gücüne gitmek | ||
General | hurt v. | üzmek | ||
General | hurt v. | bir uzva zarar vermek | ||
General | hurt v. | yan etkisi olmak | ||
General | hurt v. | zayıflatmak | ||
General | hurt v. | hasar bırakmak | ||
General | hurt v. | (malzeme) kötü kullanarak etkinliğini azaltmak | ||
General | hurt adj. | acı (ruhsal) | ||
General | hurt adj. | rencide | ||
General | hurt adj. | kırık | ||
General | hurt adj. | gücenik | ||
General | hurt adj. | yaralanmış | ||
General | hurt adj. | zedelemek | ||
General | hurt adj. | incinmiş | ||
Irregular Verb | ||||
Irregular Verb | hurt v. | hurt - hurt | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | hurt v. | ihtiyaç çekmek | ||
Colloquial | hurt v. | (özellikle mali açıdan) ihtiyaç içinde olmak | ||
Colloquial | hurt adj. | çok çirkin | ||
Colloquial | hurt adj. | hasar görmüş | ||
Colloquial | hurt adj. | mahvolmuş | ||
Colloquial | hurt adj. | uyuşturucu kafasında | ||
Colloquial | hurt adj. | uçmuş | ||
Colloquial | hurt adj. | kafası güzel/iyi | ||
Colloquial | hurt adj. | uyuşturucunun etkisinde | ||
Botanic | ||||
Botanic | hurt n. | çobanüzümü | ||
Geography | ||||
Geography | hurt n. | virginia eyaletinde yerleşim yeri | ||
Engineering | ||||
Engineering | hurt n. | haddehane çekicinde muyluluları taşıyan şerit | ||