English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | instance n. | örnek | ||
We don't usually agree, but in this instance, I think she's right. Biz genelde aynı fikirde olmayız ama bu örnekte bence kadın haklı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | instance n. | aşama | ||
Secondly, mandatory targets in the first instance are too restrictive. İkinci olarak, ilk aşamada zorunlu hedefler çok kısıtlayıcıdır. More Sentences |
||||
General | instance n. | olay | ||
Terrorist acts are always vile and in this instance the attack also was clearly targeted. Terör eylemleri her zaman alçakçadır ve bu olayda da saldırı açıkça hedef gözetilerek gerçekleştirilmiştir. More Sentences |
||||
General | instance n. | durum | ||
However, in this instance there is one point that I have had to address on many occasions. Ancak bu durumda, birçok kez dile getirmek zorunda kaldığım bir husus var. More Sentences |
||||
General | instance v. | örnek göstermek | ||
He instanced black, white, and gray as neutral colors. Nötr renkler olarak siyah, beyaz ve griyi örnek gösterdi. More Sentences |
||||
Computer | ||||
Computer | instance n. | örnek | ||
In every instance so far, the European Parliament has delivered on time. Avrupa Parlamentosu bugüne kadarki her örnekte görevini zamanında yerine getirmiştir. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | instance n. | misal | ||
General | ||||
General | instance n. | dava | ||
General | instance n. | kere | ||
General | instance n. | kerte | ||
General | instance n. | istek | ||
General | instance n. | rica | ||
General | instance n. | defa | ||
General | instance n. | hal | ||
General | instance v. | örnekle göstermek | ||
General | instance v. | örnekle açıklamak | ||
General | instance v. | resimlendirmek | ||
General | instance v. | alıntılamak | ||
General | instance v. | örnek olarak bahsetmek | ||
Law | ||||
Law | instance n. | aşama | ||
Law | instance n. | neden | ||
Law | instance n. | medeni hukuk davasında ileri sürülen talep | ||
Law | instance n. | örnek olarak sunulan özel durum | ||
Law | instance n. | (kilise mahkemesinde) resmi talep yerine taraflardan birinin talebi üzerine açılan dava | ||
Law | instance n. | vekil tayin etme | ||
Computer | ||||
Computer | instance n. | oluşum | ||
Computer | instance n. | (çevrimiçi oyunlarda) her oyuncu için ayrı verilen alan | ||
Computer | instance v. | (çevrimiçi oyunlarda) her oyuncu veya gruba özel olarak birbirinin kopyası alanlar yaratmak | ||
Archaic | ||||
Archaic | instance n. | müstacel talep | ||
Archaic | instance n. | ciddi talep | ||
Archaic | instance n. | dilekçe vermede, davada aciliyet | ||
Archaic | instance n. | dilekçede, davada baskı uygulama | ||
Archaic | instance n. | genellemeyi çürütmek için öne sürülen vaka | ||
Archaic | instance n. | istisna | ||
Archaic | instance n. | özel durum |