|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
kararlı olmak |
be determined to v.
|
|
Tom said that he was determined to do that.
Tom, bunu yapmaya kararlı olduğunu söyledi.
More Sentences
|
2 |
General |
kararlı görünmek |
seem determined v.
|
|
Tom seems determined.
Tom kararlı görünüyor.
More Sentences
|
3 |
General |
kararlı görünmek |
look determined v.
|
|
Tom looks determined.
Tom kararlı görünüyor.
More Sentences
|
4 |
General |
kararlı bir şekilde |
determinedly adv.
|
|
The European Socialists have consistently and determinedly fought for enlargement.
Avrupa Sosyalistleri sürekli ve kararlı bir şekilde genişleme için mücadele etmişlerdir.
More Sentences
|
Phrasals |
|
5 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmaya) kararlı |
intent on (doing something) adj.
|
|
She's intent on going to New York to study fashion.
O, modayı öğrenmek için New York'a gitmeye kararlı.
More Sentences
|
General |
|
6 |
General |
yarı kararlı karbür |
metastable carbide n.
|
|
7 |
General |
yarı kararlı faz |
metastable phase n.
|
|
8 |
General |
azimli/kararlı kişi |
determined person n.
|
|
9 |
General |
cesur ve kararlı kimse |
trojan n.
|
|
10 |
General |
kararlı olma |
undauntedness n.
|
|
11 |
General |
kararlı olmama |
unsteadfastness n.
|
|
12 |
General |
kararlı bir şekilde (bir şeyin) peşinden koşma |
birddogging n.
|
|
13 |
General |
kararlı ve amansız düşman |
maul [obsolete] n.
|
|
14 |
General |
inanç veya davanın kararlı müritleri |
faithful n.
|
|
15 |
General |
kararlı olma |
determinacy n.
|
|
16 |
General |
amaca yönelik kararlı ve gayretli çaba |
dead set n.
|
|
17 |
General |
kararlı saldırı |
dead set n.
|
|
18 |
General |
eyleminde kararlı ve gayretli olan kimse |
flying wedge n.
|
|
19 |
General |
kararlı kimse |
stalwart n.
|
|
20 |
General |
bir şeyi yapmada kararlı olmak |
be decisive in v.
|
|
21 |
General |
kararlı olmak |
be intent on v.
|
|
22 |
General |
kararlı olmak |
know one's own mind v.
|
|
23 |
General |
kararlı olmak |
intend v.
|
|
24 |
General |
kararlı olmak |
be bent on v.
|
|
25 |
General |
son derece kararlı olmak |
be adamant on v.
|
|
26 |
General |
kararlı görünmek |
appear determined v.
|
|
27 |
General |
bir şeyi yapmaya kararlı olmak |
be intent on doing something v.
|
|
28 |
General |
kararlı bir adım atmak |
take a firm action v.
|
|
29 |
General |
çabuk ve kararlı davranmak |
take time by the forelock v.
|
|
30 |
General |
kararlı şekilde ilerlemek |
drive v.
|
|
31 |
General |
izlenen yolda kararlı olmak |
continue v.
|
|
32 |
General |
daha güçlü ve kararlı bir çaba sarf etmek |
outhustle v.
|
|
33 |
General |
kararlı kalmak |
remain steadfast v.
|
|
34 |
General |
son derece kararlı |
adamant adj.
|
|
35 |
General |
iki kararlı |
bistable adj.
|
|
36 |
General |
çok güçlü ve kararlı (kimse) |
as tough as nails adj.
|
|
37 |
General |
son derece kararlı |
adamant on adj.
|
|
38 |
General |
kararlı olmayan |
nonstable adj.
|
|
39 |
General |
düşüncesinde kararlı |
strong-minded adj.
|
|
40 |
General |
kararlı ve azimli |
steeled adj.
|
|
41 |
General |
kararlı (özellikle siyasi konularda) |
rock-ribbed adj.
|
|
42 |
General |
kararlı olmayan |
undriven adj.
|
|
43 |
General |
kararlı olmayan |
unsettled adj.
|
|
44 |
General |
kararlı olmayan |
unsteadfast adj.
|
|
45 |
General |
kararlı ve keskin |
rhadamanthine adj.
|
|
46 |
General |
kesin kararlı |
decided adj.
|
|
47 |
General |
aşırı kararlı |
overdetermined adj.
|
|
48 |
General |
son derece kararlı |
inexorable adj.
|
|
49 |
General |
büyük riskler almayı gerektirse bile başarılı olmakta kararlı olan |
buccaneering adj.
|
|
50 |
General |
son derece kararlı |
ironclad adj.
|
|
51 |
General |
ciddi ve kararlı |
deadly adj.
|
|
52 |
General |
(bir şeye) kararlı |
set adj.
|
|
53 |
General |
kararlı olarak |
immovably adv.
|
|
54 |
General |
kararlı bir biçimde |
inflexibly adv.
|
|
55 |
General |
kararlı olarak |
resolutely adv.
|
|
56 |
General |
kararlı bir biçimde |
decisively adv.
|
|
57 |
General |
kararlı bir biçimde |
overwhelmingly adv.
|
|
58 |
General |
kararlı bir şekilde |
single-mindedly adv.
|
|
59 |
General |
kararlı bir şekilde |
singlemindedly adv.
|
|
60 |
General |
kararlı bir şekilde |
stalwartly adv.
|
|
61 |
General |
kararlı bir şekilde |
distinctly adv.
|
|
62 |
General |
kararlı bir şekilde |
decidedly adv.
|
|
63 |
General |
kararlı olarak |
unmovably [obsolete] adv.
|
|
64 |
General |
kararlı bir şekilde |
unshakably adv.
|
|
65 |
General |
kararlı olmadan |
unsteadfastly adv.
|
|
66 |
General |
kararlı bir şekilde |
hellbent adv.
|
|
67 |
General |
kararlı bir şekilde |
hell-bent adv.
|
|
68 |
General |
kararlı bir şekilde |
hell-for-leather adv.
|
|
69 |
General |
son derece kararlı bir halde |
inexorably adv.
|
|
Phrasals |
|
70 |
Phrasals |
bir görevi veya işi kararlı bir şekilde sürdürmek |
press ahead v.
|
|
71 |
Phrasals |
daha inatçı veya kararlı olmak |
double down v.
|
|
72 |
Phrasals |
kararlı olmak |
bent upon v.
|
|
73 |
Phrasals |
kararlı olmak |
bent on v.
|
|
74 |
Phrasals |
'da azimli/kararlı olmak |
persevere with something v.
|
|
75 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmakta) kararlı olmak |
set on (doing something) v.
|
|
76 |
Phrasals |
(bir şeyi yapmakta) kararlı olmak |
set upon (doing something) v.
|
|
77 |
Phrasals |
kararlı adımlarla yürümek |
stride off v.
|
|
78 |
Phrasals |
yavaş ve kararlı/emin bir şekilde ilerlemek |
plod on v.
|
|
79 |
Phrasals |
(suçlamayla) kararlı, cesur veya küstah bir şekilde yüzleşmek |
brazen (out) v.
|
|
80 |
Phrasals |
(suçlamayla) kararlı, cesur veya küstah bir şekilde yüzleşmek |
brazen (through) v.
|
|
81 |
Phrasals |
'-de azimli/kararlı olmak |
keep on with v.
|
|
82 |
Phrasals |
(bir şeyde) azimli/kararlı olmak |
keep on with (something) v.
|
|
83 |
Phrasals |
kararlı bir şekilde (bir işi yapmaya) koyulmak/girişmek |
knuckle down to (do) (something) v.
|
|
84 |
Phrasals |
-de azimli/kararlı olmak |
persevere with v.
|
|
85 |
Phrasals |
-de kararlı adımlarla yürümek |
stride in v.
|
|
Phrases |
|
86 |
Phrases |
istediğini her koşul altında yapmaya kararlı |
do-or-die expr.
|
|
Colloquial |
|
87 |
Colloquial |
yüze takınılan kararlı ifade |
game face n.
|
|
88 |
Colloquial |
(ticarette) kararlı ve dirençli taraf |
shark n.
|
|
89 |
Colloquial |
güçlü ve kararlı davranmak |
cowboy up v.
|
|
90 |
Colloquial |
seçimlerinde/tercihlerinde kararlı olmak |
know what (one) likes v.
|
|
91 |
Colloquial |
yapmakta kararlı olmak |
be out v.
|
|
92 |
Colloquial |
seçimlerinde/tercihlerinde kararlı olmak |
know what you like v.
|
|
Idioms |
|
93 |
Idioms |
kararlı ve azimli kişi |
fire-breather n.
|
|
94 |
Idioms |
inatçı ve kararlı kimse |
tough cookie n.
|
|
95 |
Idioms |
son derece kararlı kişi |
fire-breather n.
|
|
96 |
Idioms |
kararlı kimse |
a tough nut n.
|
|
97 |
Idioms |
kararlı kimse |
a hard nut n.
|
|
98 |
Idioms |
sonuçlarına bakmadan kararlı bir şekilde ilerlemek |
ride roughshod v.
|
|
99 |
Idioms |
kararlı ve inatçı olmak |
be game v.
|
|
100 |
Idioms |
kararlı davranmak |
know where you are (or stand) with v.
|
|
101 |
Idioms |
görüşlerinde/inançlarında/ilkelerinde kararlı/istikrarlı olmak |
stick by (one's) guns v.
|
|
102 |
Idioms |
bir şeyi yapmaya daha kararlı ve güçlü bir şekilde devam etmek |
power on through something v.
|
|
103 |
Idioms |
bir şeyi yapmaya daha kararlı ve güçlü bir şekilde devam etmek |
power through something v.
|
|
104 |
Idioms |
çok kararlı olmak |
be bound and determined v.
|
|
105 |
Idioms |
kararlı olmak |
put one's foot down v.
|
|
106 |
Idioms |
(bir konuda) kararlı/inatçı bir duruş sergilemek |
take a firm stand on something v.
|
|
107 |
Idioms |
kararlı hissetmek |
be feeling (one's) moxie v.
|
|
108 |
Idioms |
kararlı durmak/kalmak |
hold hard [uk] v.
|
|
109 |
Idioms |
azimli/kararlı olmak |
set (one's) teeth v.
|
|
110 |
Idioms |
azimli/kararlı olmak |
set your teeth v.
|
|
111 |
Idioms |
(bir şeyi yapmak için) çok kararlı olması gerekmek |
take some nerve (to do something) v.
|
|
112 |
Idioms |
hedefine giden yolda kararlı olmak |
take no prisoners v.
|
|
113 |
Idioms |
aşırı kararlı olmak |
take no prisoners v.
|
|
114 |
Idioms |
(bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) kararlı bir duruş/tutum sergilemek |
take a firm line (on or against something) v.
|
|
115 |
Idioms |
(bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) kararlı bir duruş/tutum sergilemek |
take a firm line/stand (on/against something) v.
|
|
116 |
Idioms |
çok/daha kararlı olmak |
be made of sterner stuff v.
|
|
117 |
Idioms |
çok kararlı olmak |
be (as) tough as old boots v.
|
|
118 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be (dead) set on something/on doing something v.
|
|
119 |
Idioms |
(bir şeyi) yapmakta kararlı olmak |
be dead set on (something) v.
|
|
120 |
Idioms |
bir şeyi yapmakta kararlı olmak |
be dead set on something v.
|
|
121 |
Idioms |
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak |
be set on something/on doing something v.
|
|
122 |
Idioms |
kararlı olmak |
be bound to v.
|
|
123 |
Idioms |
azimli/kararlı olmak |
get the bit between your teeth v.
|
|
124 |
Idioms |
kararlı olmak |
know your own mind v.
|
|
125 |
Idioms |
kararlı olmak |
put foot [south africa] v.
|
|
126 |
Idioms |
kararlı olmak |
put foot down v.
|
|
127 |
Idioms |
-de kararlı olmak |
put one's mind to v.
|
|
128 |
Idioms |
(bir konuda) çok kararlı olmak |
set (one's) hopes on (something) v.
|
|
129 |
Idioms |
niyetini kararlı bir biçimde göstermek/belirtmek |
set out your stall [uk] v.
|
|
130 |
Idioms |
(bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) kararlı bir duruş/tutum sergilemek |
take a firm stand (on or against something) v.
|
|
131 |
Idioms |
(bir konuda) kararlı/inatçı bir duruş sergilemek |
take a stand on (something) v.
|
|
132 |
Idioms |
-de çok kararlı |
bound and determined to adj.
|
|
133 |
Idioms |
-de çok azimli ve kararlı |
bound and determined to adj.
|
|
134 |
Idioms |
(bir şey yapmakta) çok kararlı |
bound and determined to (do something) adj.
|
|
135 |
Idioms |
(bir şey yapmakta) çok azimli ve kararlı |
bound and determined to (do something) adj.
|
|
136 |
Idioms |
yapmaya kararlı |
intent on doing adj.
|
|
137 |
Idioms |
çok/daha kararlı |
made of sterner stuff adj.
|
|
138 |
Idioms |
çok azimli ve kararlı |
bound and determined expr.
|
|
139 |
Idioms |
çok kararlı |
bound and determined expr.
|
|
140 |
Idioms |
kararlı olduğunu göster |
square your shoulders expr.
|
|
141 |
Idioms |
kazanmaya/yenmeye kararlı |
out to win expr.
|
|
142 |
Idioms |
kararlı kimse |
he is a/works like a/a regular trojan expr.
|
|
Trade/Economic |
|
143 |
Trade/Economic |
kararlı denge |
stable equilibrium n.
|
|
Politics |
|
144 |
Politics |
kararlı seçmen |
decisive voter n.
|
|
145 |
Politics |
özverili ve kararlı radikalizm politikası |
jusquaboutism n.
|
|
146 |
Politics |
özverili ve kararlı radikalizm politikası |
jusquaboutisme n.
|
|
Technical |
|
147 |
Technical |
az kararlı grafik |
low resolution graphics n.
|
|
148 |
Technical |
çift kararlı multivibratör |
bistable multivibrator n.
|
|
149 |
Technical |
ısıl yalıtımının kararlı durum ısıl iletim özellikleri |
steady-state thermal transmission properties of thermal insulation n.
|
|
150 |
Technical |
iki kararlı devre |
bistable circuit n.
|
|
151 |
Technical |
kararlı halde ısıl direncinin belirlenmesi |
determination of steady-state thermal resistance n.
|
|
152 |
Technical |
kararlı durum ivmelenme |
steady state acceleration n.
|
|
153 |
Technical |
kararlı sistem |
stable system n.
|
|
154 |
Technical |
kararlı durum ivmesi |
steady state acceleration n.
|
|
155 |
Technical |
kararlı hal ısı aktarımı |
steady-state heat transfer n.
|
|
156 |
Technical |
kararlı akarsu |
stable stream n.
|
|
157 |
Technical |
kararlı durum ısı iletim özellikleri |
steady-state thermal transmission properties n.
|
|
158 |
Technical |
kararlı denge |
equilibrium stable n.
|
|
159 |
Technical |
kararlı akımın ölçülmesi için izleyici seyreltme metotları |
tracer dilution methods for the measurement of steady flow n.
|
|
160 |
Technical |
kararlı akış |
steady flow n.
|
|
161 |
Technical |
kararlı geri beslemeli kuvvetlendirici |
stabilized feedback amplifier n.
|
|
162 |
Technical |
kararlı durum |
stable state n.
|
|
163 |
Technical |
kararlı iklim |
constant climate n.
|
|
164 |
Technical |
kararlı akımın ölçülmesi |
measurement of steady flow n.
|
|
165 |
Technical |
kararlı durum ısı transfer özellikleri |
steady-state heat transfer properties n.
|
|
166 |
Technical |
kararlı doğrusal sistem |
stable linear system n.
|
|
167 |
Technical |
kararlı durum şartları |
steady-state conditions n.
|
|
168 |
Technical |
kararlı ivme |
steady-state acceleration n.
|
|
169 |
Technical |
kararlı durum ivmesi |
steady-state acceleration n.
|
|
170 |
Technical |
kararlı çalışma şartları |
steady-state conditions n.
|
|
171 |
Technical |
kararlı hal |
steady state n.
|
|
172 |
Technical |
kararlı halde ısıl direnç |
steady-state thermal resistance n.
|
|
173 |
Technical |
kararlı istikamet düzeni |
balanced rudder n.
|
|
174 |
Technical |
kuru sıcak veya soğuk ile birleştirilmiş darbe veya kararlı durum ivmesi |
combined bounce of steady-state acceleration with dry heat or cold n.
|
|
175 |
Technical |
küçük ölçekli kararlı hal deneyi |
small-scale steady-state test n.
|
|
176 |
Technical |
mutlak kararlı sistem |
absolutely stable system n.
|
|
177 |
Technical |
müsaade edilebilir maksimum kararlı basınç |
maximum permissible settled pressure n.
|
|
178 |
Technical |
mutlak kararlı dizge |
absolutely stable system n.
|
|
179 |
Technical |
tek kararlı multivibratör |
monostable multivibrator n.
|
|
180 |
Technical |
yarı kararlı durum |
metastable state n.
|
|
181 |
Technical |
yarı iki kararlı devre |
quasi-bistable circuit n.
|
|
182 |
Technical |
yüksek kararlı grafik |
high-resolution graphics n.
|
|
183 |
Technical |
tek kararlı multivibratör |
one shot n.
|
|
184 |
Technical |
tek kararlı multivibratör |
one-shot n.
|
|
185 |
Technical |
kararlı bir devirde çalıştırılan |
operating at a steady speed point adj.
|
|
186 |
Technical |
koşulsuz kararlı |
unconditionally stable adj.
|
|
187 |
Technical |
tek kararlı |
monostable adj.
|
|
188 |
Technical |
yarı kararlı |
quasi-steady adj.
|
|
Computer |
|
189 |
Computer |
az kararlı grafik |
low resolution graphics n.
|
|
190 |
Computer |
kararlı doğrusal dizge |
stable linear system n.
|
|
191 |
Computer |
kararlı dizge |
stable system n.
|
|
192 |
Computer |
koşullu kararlı dizge |
conditionally stable system n.
|
|
193 |
Computer |
mutlak kararlı dizge |
absolutely stable system n.
|
|
194 |
Computer |
ucu ucuna kararlı dizge |
limitedly or marginally stable system n.
|
|
195 |
Computer |
ucu ucuna kararlı sistem |
limitedly or marginally stable system n.
|
|
196 |
Computer |
çift kararlı elektronik cihaz |
bistable n.
|
|
197 |
Computer |
çift kararlı elektronik devre |
bistable n.
|
|
Informatics |
|
198 |
Informatics |
kararlı kılınmış frekans |
regulated frequency n.
|
|
199 |
Informatics |
kararlı doğrusal sistem |
stable linear system n.
|
|
200 |
Informatics |
kararlı güç kaynağı |
regulated power supply n.
|
|
201 |
Informatics |
kararlı geribesleme |
stabilized feedback n.
|
|
202 |
Informatics |
kararlı sistem |
stable system n.
|
|
203 |
Informatics |
kararlı durum |
stable state n.
|
|
204 |
Informatics |
kararlı kılınabilir |
stabilizable adj.
|
|
Telecom |
|
205 |
Telecom |
kararlı durum hatası |
steady-state error n.
|
|
206 |
Telecom |
kararlı konumlu uydu |
attitude-stabilized satellite n.
|
|
207 |
Telecom |
yüksekliği kararlı hale getirilmiş uydu |
attitude stabilized satellite n.
|
|
208 |
Telecom |
davranışı kararlı hale getirilmiş uydu |
altitude stabilized satellite n.
|
|
209 |
Telecom |
koşulsuz kararlı |
unconditionally stable adj.
|
|
Electric |
|
210 |
Electric |
iki kararlı devre |
bistable circuit n.
|
|
211 |
Electric |
iki kararlı devre |
flip-flop n.
|
|
Construction |
|
212 |
Construction |
itriya ile kararlı duruma getirilmiş zirkonya |
ytrria stabilized zirconia n.
|
|
213 |
Construction |
kararlı duruma getirmek |
stabilisation v.
|
|
214 |
Construction |
kararlı duruma getirmek |
stabilization v.
|
|
215 |
Construction |
yarı kararlı |
metastable adj.
|
|
Automotive |
|
216 |
Automotive |
kararlı hal akımı |
steady state current n.
|
|
Aeronautic |
|
217 |
Aeronautic |
kararlı durumdan sapma |
disturbance n.
|
|
218 |
Aeronautic |
kararlı istikamet düzeni |
balanced rudder n.
|
|
Marine |
|
219 |
Marine |
kararlı nokta |
stationary point n.
|
|
220 |
Marine |
kararlı sirkülasyon |
stationary circulation n.
|
|
Medical |
|
221 |
Medical |
kararlı durum konsantrasyonu |
steady state concentration n.
|
|
222 |
Medical |
kararlı durum şartları |
steady-state conditions n.
|
|
223 |
Medical |
kararlı angina pektoris |
stable angina pectoris n.
|
|
224 |
Medical |
kararlı durum maruziyeti |
steady-state exposure n.
|
|
225 |
Medical |
kararlı durum |
steady state n.
|
|
226 |
Medical |
yarı kararlı |
metastable adj.
|
|
Psychology |
|
227 |
Psychology |
sabit ve kararlı hale gelen zihinsel sentez |
crystallization n.
|
|
228 |
Psychology |
sabit ve kararlı hale gelen zihinsel sentez |
crystallisation n.
|
|
Food Engineering |
|
229 |
Food Engineering |
kararlı hidrojen izotop oranı |
stable hydrogen isotope ratio n.
|
|
230 |
Food Engineering |
kararlı oksijen izotop oranı |
stable oxygen isotope ratio n.
|
|
231 |
Food Engineering |
kararlı denge |
stable equilibrium n.
|
|
232 |
Food Engineering |
kararlı koşullar |
steady state n.
|
|
233 |
Food Engineering |
kararlı karbon izotop oranı |
stable carbon isotope ratio n.
|
|
234 |
Food Engineering |
yarı kararlı denge |
meta-stable equilibrium n.
|
|
235 |
Food Engineering |
ısıl kararlı |
thermostable adj.
|
|
Statistics |
|
236 |
Statistics |
genelleştirilmiş kararlı yasa |
generalised stable law n.
|
|
237 |
Statistics |
kararlı yasa |
stable law n.
|
|
238 |
Statistics |
kararlı durum |
stable state n.
|
|
239 |
Statistics |
kararlı süreç |
stable process n.
|
|
240 |
Statistics |
kararlı dağılım |
stable distribution n.
|
|
241 |
Statistics |
kararlı pasretian dağılımları |
stable paretian distributions n.
|
|
Physics |
|
242 |
Physics |
kararlı hal |
steady state n.
|
|
243 |
Physics |
kararlı hal potansiyeli |
steady-state potential n.
|
|
244 |
Physics |
kararlı hat |
steady state n.
|
|
245 |
Physics |
kararlı durum |
steady-state n.
|
|
246 |
Physics |
kararlı çizgi |
stationary line n.
|
|
247 |
Physics |
kararlı dalga |
standing wave n.
|
|
248 |
Physics |
kararlı izotop |
stable isotope n.
|
|
249 |
Physics |
atomda veya iyonda kararlı yapı oluşturan sekiz değerlik elektronu |
octet n.
|
|
250 |
Physics |
bir atomun son orbitalinde bulunup kararlı yapı oluşturan sekiz elektron |
octette n.
|
|
251 |
Physics |
yarı kararlı parçacık |
metastable n.
|
|
252 |
Physics |
atom çekirdeği etrafında hareket eden bir elektronun kararlı kuantum hali |
orbit n.
|
|
253 |
Physics |
silisyumun on dörder proton ve nötronu olan kararlı izotopu |
silicon n.
|
|
254 |
Physics |
en içteki kararlı dairesel yörünge |
innermost stable circular orbit n.
|
|
255 |
Physics |
kütle çekimsel olarak kararlı |
gravitationally stable n.
|
|
Chemistry |
|
256 |
Chemistry |
karbon, bor ve hidrojenden oluşan kararlı kristal bileşikler |
carborane n.
|
|
257 |
Chemistry |
itriyum oksitle kararlı hale getirilmiş tetragonal zirkonyum oksit |
yttria-stabilized tetragonal zirconia n.
|
|
258 |
Chemistry |
kararlı-hal |
steady-state n.
|
|
259 |
Chemistry |
yarı kararlı durum |
metastable state n.
|
|
260 |
Chemistry |
son derece kararlı, top şeklinde bir karbon molekülü |
buckminsterfullerene n.
|
|
261 |
Chemistry |
son derece kararlı, top şeklinde bir karbon molekülü |
buckyball n.
|
|
262 |
Chemistry |
son derece kararlı, top şeklinde bir karbon molekülü |
bucky n.
|
|
263 |
Chemistry |
en kararlı osmiyum bileşiği olan beyaz, uçucu ve kristalli bir madde |
osmic tetroxide n.
|
|
264 |
Chemistry |
metalik iyonların uygun bir reaktif ile kararlı, çözünür bir kompleks halinde birleştirilmesi |
sequestration n.
|
|
265 |
Chemistry |
ile kararlı hale getirilmek |
be stabilized with v.
|
|
Biology |
|
266 |
Biology |
her bir homolog kromozom çiftinde farklı letal genler yoluyla kararlı tutulan heterozigot organizma |
balanced lethal n.
|
|
Biochemistry |
|
267 |
Biochemistry |
en bol bulunan ve kararlı sitokrom çeşidi |
cytochrome c n.
|
|
268 |
Biochemistry |
kararlı bileşik oluşturmak için birbirine bağlanan bir molekülün diğerine olan yönelimini tahmin eden bir yöntem |
docking n.
|
|
Astronomy |
|
269 |
Astronomy |
kararlı evren |
stationary universe n.
|
|
270 |
Astronomy |
en içteki kararlı dairesel yörünge |
innermost stable circular orbit n.
|
|
Literature |
|
271 |
Literature |
aşkta hayal kırıklığı yaşadığı için suda boğularak intihar eden kararlı bir kadın roman karakteri |
zenobia n.
|
|
Environment |
|
272 |
Environment |
akiferdeki kararlı ve kararsız akım |
steady and unsteady flow in the aquifer n.
|
|
273 |
Environment |
kararlı akış şartları altında toz yatağın hava geçirgenliğinin ölçülmesi |
measurement of the permeability to air of a powder bed under steady-state flow conditions n.
|
|
Geography |
|
274 |
Geography |
kararlı akış |
steady flow n.
|
|
Meteorology |
|
275 |
Meteorology |
kararlı çekirdek |
stable core n.
|
|
276 |
Meteorology |
kararlı sınır tabakası |
stable boundary layer n.
|
|
277 |
Meteorology |
kararlı cephe |
stationary front n.
|
|
Geology |
|
278 |
Geology |
yavaş ve kararlı hareket eden |
glacial adj.
|
|
Military |
|
279 |
Military |
sürekli ve kararlı durum |
steady state n.
|
|
Music |
|
280 |
Music |
bir müzik parçasına kararlı bir şekilde giriş yapma |
tone-beginning n.
|
|
281 |
Music |
bir müzik parçasına kararlı bir şekilde giriş yapma |
attack n.
|
|
282 |
Music |
güçlü ve kararlı bir şekilde çalınmak |
risoluto v.
|
|
283 |
Music |
güçlü ve kararlı bir şekilde |
risoluto adv.
|
|
Archaic |
|
284 |
Archaic |
kararlı kimse |
stalworth n.
|
|
285 |
Archaic |
(suçlamayla) kararlı, cesur veya küstah bir şekilde yüzleşmek |
brasen v.
|
|
286 |
Archaic |
sonuca hızlı ulaşmaya kararlı |
dispatchful adj.
|
|
Slang |
|
287 |
Slang |
sade ve kararlı tavırlar sergileme |
aw–shucks n.
|
|
288 |
Slang |
kararlı bir şekilde yaklaşmak/ilerlemek/davranmak |
boss up v.
|
|