kararlı - Turkish English Dictionary

kararlı

Meanings of "kararlı" in English Turkish Dictionary : 87 result(s)

Turkish English
Common Usage
kararlı decided adj.
He was quite decided in his determination.
Kararlılığında oldukça kararlıydı.

More Sentences
kararlı determined adj.
It is nice to see you determined to learn English.
İngilizce öğrenmeye kararlı olduğunuzu görmek güzel.

More Sentences
kararlı decisive adj.
She needs to be more decisive at work.
İş yerinde daha kararlı davranması gerekiyor.

More Sentences
kararlı stable adj.
This compound is stable at room temperature.
Bu bileşik oda sıcaklığında kararlıdır.

More Sentences
General
kararlı set adj.
The Spanish Presidency is firmly set on contributing to the success of the Convention.
İspanya Dönem Başkanlığı, Kongre'nin başarısına katkıda bulunmaya kararlıdır.

More Sentences
kararlı bent adj.
He is bent on buying the seaside villa.
Deniz kenarındaki villayı satın almaya kararlı.

More Sentences
kararlı resolute adj.
The legal problems which emerge in this connection deserve a resolute approach.
Bu bağlamda ortaya çıkan hukuki sorunlar kararlı bir yaklaşımı hak etmektedir.

More Sentences
kararlı steadfast adj.
Hence our unequivocal and steadfast opposition to the majority of its aims.
Bu nedenle, amaçlarının çoğuna kesin ve kararlı bir şekilde karşı çıkıyoruz.

More Sentences
kararlı firm adj.
She had to be firm with her children.
Çocuklarına karşı kararlı davranmak zorundaydı.

More Sentences
kararlı resolved adj.
The European Commission is resolved to do all it can to keep it that way.
Avrupa Komisyonu bunu bu şekilde tutmak için elinden geleni yapmaya kararlıdır.

More Sentences
kararlı steady adj.
The audio-visual sector in Turkey is characterised by rapid and steady growth.
Türkiye'de görsel-işitsel sektörün özelliği, hızlı ve kararlı bir büyümedir.

More Sentences
kararlı single-minded adj.
Fifthly, we must continue in our single-minded fight for human rights.
Beşinci olarak, insan hakları konusundaki kararlı mücadelemize devam etmeliyiz.

More Sentences
kararlı determined adj.
It is nice to see you determined to learn English.
İngilizce öğrenmeye kararlı olduğunuzu görmek güzel.

More Sentences
kararlı driven adj.
I would like to thank Mrs de Sarnez for carrying out her work with such determination and so much drive.
Bayan de Sarnez'e çalışmalarını böylesine kararlı ve azimli bir şekilde yürüttüğü için teşekkür etmek isterim.

More Sentences
kararlı firm adj.
She had to be firm with her children.
Çocuklarına karşı kararlı davranmak zorundaydı.

More Sentences
Politics
kararlı decisive adj.
She needs to be more decisive at work.
İş yerinde daha kararlı davranması gerekiyor.

More Sentences
Technical
kararlı resolute adj.
The legal problems which emerge in this connection deserve a resolute approach.
Bu bağlamda ortaya çıkan hukuki sorunlar kararlı bir yaklaşımı hak etmektedir.

More Sentences
Construction
kararlı stable adj.
This compound is stable at room temperature.
Bu bileşik oda sıcaklığında kararlıdır.

More Sentences
Meteorology
kararlı stable adj.
This compound is stable at room temperature.
Bu bileşik oda sıcaklığında kararlıdır.

More Sentences
General
kararlı undeterred adj.
kararlı hardcore adj.
kararlı inflexible adj.
kararlı intent adj.
kararlı unbending adj.
kararlı immovable adj.
kararlı settled adj.
kararlı dogged adj.
kararlı hell bent adj.
kararlı constant adj.
kararlı decreed adj.
kararlı pertinacious adj.
kararlı unfaltering adj.
kararlı professional adj.
kararlı resolute about adj.
kararlı unyielding adj.
kararlı adamant on adj.
kararlı high-pressure adj.
kararlı hard-core adj.
kararlı flat-footed adj.
kararlı single-eyed adj.
kararlı single-hearted adj.
kararlı strong-willed adj.
kararlı strong-minded adj.
kararlı unflinching adj.
kararlı tenacious adj.
kararlı singleminded adj.
kararlı strong hearted adj.
kararlı even adj.
kararlı canny [scotland] adj.
kararlı unbending adj.
kararlı unbent adj.
kararlı unblenching adj.
kararlı undaunted adj.
kararlı undebarred adj.
kararlı undrooping adj.
kararlı ungiving adj.
kararlı unhesitating adj.
kararlı made-up adj.
kararlı sad [obsolete] adj.
kararlı unshakable adj.
kararlı relentless adj.
kararlı valiant adj.
kararlı haltless adj.
kararlı hard adj.
kararlı wool-dyed adj.
kararlı bound adj.
kararlı bound (on) [us] adj.
kararlı yieldless adj.
kararlı gangbuster adj.
kararlı ringing adj.
kararlı robust adj.
kararlı runaway adj.
kararlı immoveable adj.
kararlı implacable adj.
kararlı do-or-die adj.
kararlı plucked [dialect] adj.
Colloquial
kararlı dern adj.
kararlı crunch adj.
Idioms
kararlı with both oars in the water expr.
Informal
kararlı moxie adj.
Trade/Economic
kararlı fixed adj.
Politics
kararlı hardline adj.
Technical
kararlı stationary adj.
Marine
kararlı stationary adj.
Archaic
kararlı immalleable adj.
Slang
kararlı (the) hard core [uk] n.
kararlı standup adj.

Meanings of "kararlı" with other terms in English Turkish Dictionary : 288 result(s)

Turkish English
General
kararlı olmak be determined to v.
Tom said that he was determined to do that.
Tom, bunu yapmaya kararlı olduğunu söyledi.

More Sentences
kararlı görünmek seem determined v.
Tom seems determined.
Tom kararlı görünüyor.

More Sentences
kararlı görünmek look determined v.
Tom looks determined.
Tom kararlı görünüyor.

More Sentences
kararlı bir şekilde determinedly adv.
The European Socialists have consistently and determinedly fought for enlargement.
Avrupa Sosyalistleri sürekli ve kararlı bir şekilde genişleme için mücadele etmişlerdir.

More Sentences
Phrasals
(bir şeyi yapmaya) kararlı intent on (doing something) adj.
She's intent on going to New York to study fashion.
O, modayı öğrenmek için New York'a gitmeye kararlı.

More Sentences
General
yarı kararlı karbür metastable carbide n.
yarı kararlı faz metastable phase n.
azimli/kararlı kişi determined person n.
cesur ve kararlı kimse trojan n.
kararlı olma undauntedness n.
kararlı olmama unsteadfastness n.
kararlı bir şekilde (bir şeyin) peşinden koşma birddogging n.
kararlı ve amansız düşman maul [obsolete] n.
inanç veya davanın kararlı müritleri faithful n.
kararlı olma determinacy n.
amaca yönelik kararlı ve gayretli çaba dead set n.
kararlı saldırı dead set n.
eyleminde kararlı ve gayretli olan kimse flying wedge n.
kararlı kimse stalwart n.
bir şeyi yapmada kararlı olmak be decisive in v.
kararlı olmak be intent on v.
kararlı olmak know one's own mind v.
kararlı olmak intend v.
kararlı olmak be bent on v.
son derece kararlı olmak be adamant on v.
kararlı görünmek appear determined v.
bir şeyi yapmaya kararlı olmak be intent on doing something v.
kararlı bir adım atmak take a firm action v.
çabuk ve kararlı davranmak take time by the forelock v.
kararlı şekilde ilerlemek drive v.
izlenen yolda kararlı olmak continue v.
daha güçlü ve kararlı bir çaba sarf etmek outhustle v.
kararlı kalmak remain steadfast v.
son derece kararlı adamant adj.
iki kararlı bistable adj.
çok güçlü ve kararlı (kimse) as tough as nails adj.
son derece kararlı adamant on adj.
kararlı olmayan nonstable adj.
düşüncesinde kararlı strong-minded adj.
kararlı ve azimli steeled adj.
kararlı (özellikle siyasi konularda) rock-ribbed adj.
kararlı olmayan undriven adj.
kararlı olmayan unsettled adj.
kararlı olmayan unsteadfast adj.
kararlı ve keskin rhadamanthine adj.
kesin kararlı decided adj.
aşırı kararlı overdetermined adj.
son derece kararlı inexorable adj.
büyük riskler almayı gerektirse bile başarılı olmakta kararlı olan buccaneering adj.
son derece kararlı ironclad adj.
ciddi ve kararlı deadly adj.
(bir şeye) kararlı set adj.
kararlı olarak immovably adv.
kararlı bir biçimde inflexibly adv.
kararlı olarak resolutely adv.
kararlı bir biçimde decisively adv.
kararlı bir biçimde overwhelmingly adv.
kararlı bir şekilde single-mindedly adv.
kararlı bir şekilde singlemindedly adv.
kararlı bir şekilde stalwartly adv.
kararlı bir şekilde distinctly adv.
kararlı bir şekilde decidedly adv.
kararlı olarak unmovably [obsolete] adv.
kararlı bir şekilde unshakably adv.
kararlı olmadan unsteadfastly adv.
kararlı bir şekilde hellbent adv.
kararlı bir şekilde hell-bent adv.
kararlı bir şekilde hell-for-leather adv.
son derece kararlı bir halde inexorably adv.
Phrasals
bir görevi veya işi kararlı bir şekilde sürdürmek press ahead v.
daha inatçı veya kararlı olmak double down v.
kararlı olmak bent upon v.
kararlı olmak bent on v.
'da azimli/kararlı olmak persevere with something v.
(bir şeyi yapmakta) kararlı olmak set on (doing something) v.
(bir şeyi yapmakta) kararlı olmak set upon (doing something) v.
kararlı adımlarla yürümek stride off v.
yavaş ve kararlı/emin bir şekilde ilerlemek plod on v.
(suçlamayla) kararlı, cesur veya küstah bir şekilde yüzleşmek brazen (out) v.
(suçlamayla) kararlı, cesur veya küstah bir şekilde yüzleşmek brazen (through) v.
'-de azimli/kararlı olmak keep on with v.
(bir şeyde) azimli/kararlı olmak keep on with (something) v.
kararlı bir şekilde (bir işi yapmaya) koyulmak/girişmek knuckle down to (do) (something) v.
-de azimli/kararlı olmak persevere with v.
-de kararlı adımlarla yürümek stride in v.
Phrases
istediğini her koşul altında yapmaya kararlı do-or-die expr.
Colloquial
yüze takınılan kararlı ifade game face n.
(ticarette) kararlı ve dirençli taraf shark n.
güçlü ve kararlı davranmak cowboy up v.
seçimlerinde/tercihlerinde kararlı olmak know what (one) likes v.
yapmakta kararlı olmak be out v.
seçimlerinde/tercihlerinde kararlı olmak know what you like v.
Idioms
kararlı ve azimli kişi fire-breather n.
inatçı ve kararlı kimse tough cookie n.
son derece kararlı kişi fire-breather n.
kararlı kimse a tough nut n.
kararlı kimse a hard nut n.
sonuçlarına bakmadan kararlı bir şekilde ilerlemek ride roughshod v.
kararlı ve inatçı olmak be game v.
kararlı davranmak know where you are (or stand) with v.
görüşlerinde/inançlarında/ilkelerinde kararlı/istikrarlı olmak stick by (one's) guns v.
bir şeyi yapmaya daha kararlı ve güçlü bir şekilde devam etmek power on through something v.
bir şeyi yapmaya daha kararlı ve güçlü bir şekilde devam etmek power through something v.
çok kararlı olmak be bound and determined v.
kararlı olmak put one's foot down v.
(bir konuda) kararlı/inatçı bir duruş sergilemek take a firm stand on something v.
kararlı hissetmek be feeling (one's) moxie v.
kararlı durmak/kalmak hold hard [uk] v.
azimli/kararlı olmak set (one's) teeth v.
azimli/kararlı olmak set your teeth v.
(bir şeyi yapmak için) çok kararlı olması gerekmek take some nerve (to do something) v.
hedefine giden yolda kararlı olmak take no prisoners v.
aşırı kararlı olmak take no prisoners v.
(bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) kararlı bir duruş/tutum sergilemek take a firm line (on or against something) v.
(bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) kararlı bir duruş/tutum sergilemek take a firm line/stand (on/against something) v.
çok/daha kararlı olmak be made of sterner stuff v.
çok kararlı olmak be (as) tough as old boots v.
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak be (dead) set on something/on doing something v.
(bir şeyi) yapmakta kararlı olmak be dead set on (something) v.
bir şeyi yapmakta kararlı olmak be dead set on something v.
bir şey/bir şey yapmak konusunda kararlı olmak be set on something/on doing something v.
kararlı olmak be bound to v.
azimli/kararlı olmak get the bit between your teeth v.
kararlı olmak know your own mind v.
kararlı olmak put foot [south africa] v.
kararlı olmak put foot down v.
-de kararlı olmak put one's mind to v.
(bir konuda) çok kararlı olmak set (one's) hopes on (something) v.
niyetini kararlı bir biçimde göstermek/belirtmek set out your stall [uk] v.
(bir şeyle ilgili/bir şeye karşı) kararlı bir duruş/tutum sergilemek take a firm stand (on or against something) v.
(bir konuda) kararlı/inatçı bir duruş sergilemek take a stand on (something) v.
-de çok kararlı bound and determined to adj.
-de çok azimli ve kararlı bound and determined to adj.
(bir şey yapmakta) çok kararlı bound and determined to (do something) adj.
(bir şey yapmakta) çok azimli ve kararlı bound and determined to (do something) adj.
yapmaya kararlı intent on doing adj.
çok/daha kararlı made of sterner stuff adj.
çok azimli ve kararlı bound and determined expr.
çok kararlı bound and determined expr.
kararlı olduğunu göster square your shoulders expr.
kazanmaya/yenmeye kararlı out to win expr.
kararlı kimse he is a/works like a/a regular trojan expr.
Trade/Economic
kararlı denge stable equilibrium n.
Politics
kararlı seçmen decisive voter n.
özverili ve kararlı radikalizm politikası jusquaboutism n.
özverili ve kararlı radikalizm politikası jusquaboutisme n.
Technical
az kararlı grafik low resolution graphics n.
çift kararlı multivibratör bistable multivibrator n.
ısıl yalıtımının kararlı durum ısıl iletim özellikleri steady-state thermal transmission properties of thermal insulation n.
iki kararlı devre bistable circuit n.
kararlı halde ısıl direncinin belirlenmesi determination of steady-state thermal resistance n.
kararlı durum ivmelenme steady state acceleration n.
kararlı sistem stable system n.
kararlı durum ivmesi steady state acceleration n.
kararlı hal ısı aktarımı steady-state heat transfer n.
kararlı akarsu stable stream n.
kararlı durum ısı iletim özellikleri steady-state thermal transmission properties n.
kararlı denge equilibrium stable n.
kararlı akımın ölçülmesi için izleyici seyreltme metotları tracer dilution methods for the measurement of steady flow n.
kararlı akış steady flow n.
kararlı geri beslemeli kuvvetlendirici stabilized feedback amplifier n.
kararlı durum stable state n.
kararlı iklim constant climate n.
kararlı akımın ölçülmesi measurement of steady flow n.
kararlı durum ısı transfer özellikleri steady-state heat transfer properties n.
kararlı doğrusal sistem stable linear system n.
kararlı durum şartları steady-state conditions n.
kararlı ivme steady-state acceleration n.
kararlı durum ivmesi steady-state acceleration n.
kararlı çalışma şartları steady-state conditions n.
kararlı hal steady state n.
kararlı halde ısıl direnç steady-state thermal resistance n.
kararlı istikamet düzeni balanced rudder n.
kuru sıcak veya soğuk ile birleştirilmiş darbe veya kararlı durum ivmesi combined bounce of steady-state acceleration with dry heat or cold n.
küçük ölçekli kararlı hal deneyi small-scale steady-state test n.
mutlak kararlı sistem absolutely stable system n.
müsaade edilebilir maksimum kararlı basınç maximum permissible settled pressure n.
mutlak kararlı dizge absolutely stable system n.
tek kararlı multivibratör monostable multivibrator n.
yarı kararlı durum metastable state n.
yarı iki kararlı devre quasi-bistable circuit n.
yüksek kararlı grafik high-resolution graphics n.
tek kararlı multivibratör one shot n.
tek kararlı multivibratör one-shot n.
kararlı bir devirde çalıştırılan operating at a steady speed point adj.
koşulsuz kararlı unconditionally stable adj.
tek kararlı monostable adj.
yarı kararlı quasi-steady adj.
Computer
az kararlı grafik low resolution graphics n.
kararlı doğrusal dizge stable linear system n.
kararlı dizge stable system n.
koşullu kararlı dizge conditionally stable system n.
mutlak kararlı dizge absolutely stable system n.
ucu ucuna kararlı dizge limitedly or marginally stable system n.
ucu ucuna kararlı sistem limitedly or marginally stable system n.
çift kararlı elektronik cihaz bistable n.
çift kararlı elektronik devre bistable n.
Informatics
kararlı kılınmış frekans regulated frequency n.
kararlı doğrusal sistem stable linear system n.
kararlı güç kaynağı regulated power supply n.
kararlı geribesleme stabilized feedback n.
kararlı sistem stable system n.
kararlı durum stable state n.
kararlı kılınabilir stabilizable adj.
Telecom
kararlı durum hatası steady-state error n.
kararlı konumlu uydu attitude-stabilized satellite n.
yüksekliği kararlı hale getirilmiş uydu attitude stabilized satellite n.
davranışı kararlı hale getirilmiş uydu altitude stabilized satellite n.
koşulsuz kararlı unconditionally stable adj.
Electric
iki kararlı devre bistable circuit n.
iki kararlı devre flip-flop n.
Construction
itriya ile kararlı duruma getirilmiş zirkonya ytrria stabilized zirconia n.
kararlı duruma getirmek stabilisation v.
kararlı duruma getirmek stabilization v.
yarı kararlı metastable adj.
Automotive
kararlı hal akımı steady state current n.
Aeronautic
kararlı durumdan sapma disturbance n.
kararlı istikamet düzeni balanced rudder n.
Marine
kararlı nokta stationary point n.
kararlı sirkülasyon stationary circulation n.
Medical
kararlı durum konsantrasyonu steady state concentration n.
kararlı durum şartları steady-state conditions n.
kararlı angina pektoris stable angina pectoris n.
kararlı durum maruziyeti steady-state exposure n.
kararlı durum steady state n.
yarı kararlı metastable adj.
Psychology
sabit ve kararlı hale gelen zihinsel sentez crystallization n.
sabit ve kararlı hale gelen zihinsel sentez crystallisation n.
Food Engineering
kararlı hidrojen izotop oranı stable hydrogen isotope ratio n.
kararlı oksijen izotop oranı stable oxygen isotope ratio n.
kararlı denge stable equilibrium n.
kararlı koşullar steady state n.
kararlı karbon izotop oranı stable carbon isotope ratio n.
yarı kararlı denge meta-stable equilibrium n.
ısıl kararlı thermostable adj.
Statistics
genelleştirilmiş kararlı yasa generalised stable law n.
kararlı yasa stable law n.
kararlı durum stable state n.
kararlı süreç stable process n.
kararlı dağılım stable distribution n.
kararlı pasretian dağılımları stable paretian distributions n.
Physics
kararlı hal steady state n.
kararlı hal potansiyeli steady-state potential n.
kararlı hat steady state n.
kararlı durum steady-state n.
kararlı çizgi stationary line n.
kararlı dalga standing wave n.
kararlı izotop stable isotope n.
atomda veya iyonda kararlı yapı oluşturan sekiz değerlik elektronu octet n.
bir atomun son orbitalinde bulunup kararlı yapı oluşturan sekiz elektron octette n.
yarı kararlı parçacık metastable n.
atom çekirdeği etrafında hareket eden bir elektronun kararlı kuantum hali orbit n.
silisyumun on dörder proton ve nötronu olan kararlı izotopu silicon n.
en içteki kararlı dairesel yörünge innermost stable circular orbit n.
kütle çekimsel olarak kararlı gravitationally stable n.
Chemistry
karbon, bor ve hidrojenden oluşan kararlı kristal bileşikler carborane n.
itriyum oksitle kararlı hale getirilmiş tetragonal zirkonyum oksit yttria-stabilized tetragonal zirconia n.
kararlı-hal steady-state n.
yarı kararlı durum metastable state n.
son derece kararlı, top şeklinde bir karbon molekülü buckminsterfullerene n.
son derece kararlı, top şeklinde bir karbon molekülü buckyball n.
son derece kararlı, top şeklinde bir karbon molekülü bucky n.
en kararlı osmiyum bileşiği olan beyaz, uçucu ve kristalli bir madde osmic tetroxide n.
metalik iyonların uygun bir reaktif ile kararlı, çözünür bir kompleks halinde birleştirilmesi sequestration n.
ile kararlı hale getirilmek be stabilized with v.
Biology
her bir homolog kromozom çiftinde farklı letal genler yoluyla kararlı tutulan heterozigot organizma balanced lethal n.
Biochemistry
en bol bulunan ve kararlı sitokrom çeşidi cytochrome c n.
kararlı bileşik oluşturmak için birbirine bağlanan bir molekülün diğerine olan yönelimini tahmin eden bir yöntem docking n.
Astronomy
kararlı evren stationary universe n.
en içteki kararlı dairesel yörünge innermost stable circular orbit n.
Literature
aşkta hayal kırıklığı yaşadığı için suda boğularak intihar eden kararlı bir kadın roman karakteri zenobia n.
Environment
akiferdeki kararlı ve kararsız akım steady and unsteady flow in the aquifer n.
kararlı akış şartları altında toz yatağın hava geçirgenliğinin ölçülmesi measurement of the permeability to air of a powder bed under steady-state flow conditions n.
Geography
kararlı akış steady flow n.
Meteorology
kararlı çekirdek stable core n.
kararlı sınır tabakası stable boundary layer n.
kararlı cephe stationary front n.
Geology
yavaş ve kararlı hareket eden glacial adj.
Military
sürekli ve kararlı durum steady state n.
Music
bir müzik parçasına kararlı bir şekilde giriş yapma tone-beginning n.
bir müzik parçasına kararlı bir şekilde giriş yapma attack n.
güçlü ve kararlı bir şekilde çalınmak risoluto v.
güçlü ve kararlı bir şekilde risoluto adv.
Archaic
kararlı kimse stalworth n.
(suçlamayla) kararlı, cesur veya küstah bir şekilde yüzleşmek brasen v.
sonuca hızlı ulaşmaya kararlı dispatchful adj.
Slang
sade ve kararlı tavırlar sergileme aw–shucks n.
kararlı bir şekilde yaklaşmak/ilerlemek/davranmak boss up v.