English | Turkish | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | legitimate adj. | meşru | ||
However, in this case it would have been quite legitimate and I fully understand that. Ancak bu durumda bu oldukça meşru olurdu ve ben bunu tamamen anlıyorum. More Sentences |
||||
General | ||||
General | legitimate adj. | haklı | ||
There is a legitimate hope that the first European legislation on renewable energy will soon come into force. Yenilenebilir enerjiye ilişkin ilk Avrupa mevzuatının yakında yürürlüğe gireceğine dair haklı bir umut var. More Sentences |
||||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | legitimate adj. | meşru | ||
But I hope Members will acknowledge that this is not the only legitimate view of the European Union. Ancak Üyelerin bunun Avrupa Birliği'nin tek meşru görüşü olmadığını kabul edeceklerini umuyorum. More Sentences |
||||
Law | ||||
Law | legitimate adj. | haklı | ||
Mr Pirker raised some legitimate objections with regard to the agency and the danger of duplicating it. Sayın Pirker, ajansla ilgili olarak bazı haklı itirazlarda bulundu ve ajansın çoğaltılması tehlikesini dile getirdi. More Sentences |
||||
Law | legitimate adj. | meşru | ||
Nothing should remain outside the scope of these legitimate negotiations. Hiçbir şey bu meşru müzakerelerin kapsamı dışında kalmamalıdır. More Sentences |
||||
Law | legitimate adj. | yasal | ||
It is a legitimate product, so why should you ban it? Bu yasal bir ürün, o halde neden yasaklıyorsunuz? More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | legitimate adj. | meşru | ||
This is a legitimate expectation of the 2.8 billion people who live on less than USD 2 per day. Bu, günde 2 ABD Dolarının altında bir gelirle yaşayan 2.8 milyar insanın meşru bir beklentisidir. More Sentences |
||||
Technical | legitimate adj. | yasal | ||
Because there have been and they are all legitimate. Çünkü olmuştur ve hepsi de yasaldır. More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | legitimate v. | meşrulaştırmak | ||
General | ||||
General | legitimate n. | ciddi drama tiyatrosu | ||
General | legitimate n. | ciddi olarak görülen kimse | ||
General | legitimate v. | nesebini tashih etmek (çocuğun) | ||
General | legitimate v. | mazur göstermek | ||
General | legitimate v. | yasallaştırmak | ||
General | legitimate v. | yasal hale getirmek | ||
General | legitimate v. | babası olduğunu onaylamak | ||
General | legitimate v. | haklı çıkarmak | ||
General | legitimate v. | onaylamak | ||
General | legitimate v. | meşru kılmak | ||
General | legitimate adj. | türel | ||
General | legitimate adj. | kabul edilmiş kurallara uygun | ||
General | legitimate adj. | mantıklı | ||
General | legitimate adj. | akla uygun | ||
General | legitimate adj. | meşru olarak doğmuş | ||
General | legitimate adj. | yerinde | ||
General | legitimate adj. | helal | ||
General | legitimate adj. | kanuni | ||
General | legitimate adj. | geçerli | ||
General | legitimate adj. | makul | ||
Trade/Economic | ||||
Trade/Economic | legitimate adj. | yasalara uygun | ||
Law | ||||
Law | legitimate v. | hukuki kılmak | ||
Law | legitimate v. | meşru kılmak | ||
Law | legitimate v. | meşruiyet vermek | ||
Law | legitimate v. | nesebi tashih etmek | ||
Law | legitimate adj. | meşru doğmuş | ||
Law | legitimate adj. | kanuni | ||
Law | legitimate adj. | nesebi sahih | ||
Politics | ||||
Politics | legitimate adj. | kanuni | ||
Medical | ||||
Medical | legitimate adj. | lejitimat | ||
Theatre | ||||
Theatre | legitimate adj. | profesyonel (tiyatro) | ||
Theatre | legitimate adj. | profesyonel olarak sahnelenen |