legitimate - Turkish English Dictionary

legitimate

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Meanings of "legitimate" in Turkish English Dictionary : 41 result(s)

English Turkish
Common Usage
legitimate adj. meşru
However, in this case it would have been quite legitimate and I fully understand that.
Ancak bu durumda bu oldukça meşru olurdu ve ben bunu tamamen anlıyorum.

More Sentences
General
legitimate adj. haklı
There is a legitimate hope that the first European legislation on renewable energy will soon come into force.
Yenilenebilir enerjiye ilişkin ilk Avrupa mevzuatının yakında yürürlüğe gireceğine dair haklı bir umut var.

More Sentences
Trade/Economic
legitimate adj. meşru
But I hope Members will acknowledge that this is not the only legitimate view of the European Union.
Ancak Üyelerin bunun Avrupa Birliği'nin tek meşru görüşü olmadığını kabul edeceklerini umuyorum.

More Sentences
Law
legitimate adj. haklı
Mr Pirker raised some legitimate objections with regard to the agency and the danger of duplicating it.
Sayın Pirker, ajansla ilgili olarak bazı haklı itirazlarda bulundu ve ajansın çoğaltılması tehlikesini dile getirdi.

More Sentences
legitimate adj. meşru
Nothing should remain outside the scope of these legitimate negotiations.
Hiçbir şey bu meşru müzakerelerin kapsamı dışında kalmamalıdır.

More Sentences
legitimate adj. yasal
It is a legitimate product, so why should you ban it?
Bu yasal bir ürün, o halde neden yasaklıyorsunuz?

More Sentences
Technical
legitimate adj. meşru
This is a legitimate expectation of the 2.8 billion people who live on less than USD 2 per day.
Bu, günde 2 ABD Dolarının altında bir gelirle yaşayan 2.8 milyar insanın meşru bir beklentisidir.

More Sentences
legitimate adj. yasal
Because there have been and they are all legitimate.
Çünkü olmuştur ve hepsi de yasaldır.

More Sentences
Common Usage
legitimate v. meşrulaştırmak
General
legitimate n. ciddi drama tiyatrosu
legitimate n. ciddi olarak görülen kimse
legitimate v. nesebini tashih etmek (çocuğun)
legitimate v. mazur göstermek
legitimate v. yasallaştırmak
legitimate v. yasal hale getirmek
legitimate v. babası olduğunu onaylamak
legitimate v. haklı çıkarmak
legitimate v. onaylamak
legitimate v. meşru kılmak
legitimate adj. türel
legitimate adj. kabul edilmiş kurallara uygun
legitimate adj. mantıklı
legitimate adj. akla uygun
legitimate adj. meşru olarak doğmuş
legitimate adj. yerinde
legitimate adj. helal
legitimate adj. kanuni
legitimate adj. geçerli
legitimate adj. makul
Trade/Economic
legitimate adj. yasalara uygun
Law
legitimate v. hukuki kılmak
legitimate v. meşru kılmak
legitimate v. meşruiyet vermek
legitimate v. nesebi tashih etmek
legitimate adj. meşru doğmuş
legitimate adj. kanuni
legitimate adj. nesebi sahih
Politics
legitimate adj. kanuni
Medical
legitimate adj. lejitimat
Theatre
legitimate adj. profesyonel (tiyatro)
legitimate adj. profesyonel olarak sahnelenen

Meanings of "legitimate" with other terms in English Turkish Dictionary : 33 result(s)

English Turkish
General
legitimate interests n. meşru menfaatler
I turn, fourthly, to the legitimate interests of the new carriers.
Dördüncü olarak, yeni taşıyıcıların meşru menfaatlerine dönüyorum.

More Sentences
legitimate right n. meşru hak
For far too long the Palestinian people have been denied their legitimate rights.
Filistin halkı çok uzun zamandır meşru haklarından mahrum bırakılıyor.

More Sentences
Law
legitimate government n. meşru hükümet
The Commission supports President Gbagbo and his legitimate government, both put in place by democratic elections.
Komisyon, demokratik seçimlerle işbaşına gelen Başkan Gbagbo ve meşru hükümetini desteklemektedir.

More Sentences
Politics
legitimate demands n. meşru talepler
However, in politics conformity of interests is a valuable means of achieving legitimate demands.
Ancak siyasette çıkarların uyumu, meşru taleplerin elde edilmesi için değerli bir araçtır.

More Sentences
General
legitimate record n. uygun kayıt
halal/lawful/legitimate/licit profit (earnings/ income) n. helal kazanç
legitimate ground n. meşru zemin
legitimate explanation n. mantıklı açıklama
become legitimate v. yasal nitelik kazanmak
on a legitimate basis adv. meşru bir zeminde
Speaking
a legitimate job n. yasal bir iş
Trade/Economic
legitimate power n. yasal yetki
legitimate power n. yasal güç
Law
legitimate interest n. meşru menfaat
legitimate child n. meşru çocuk
legitimate self-defense n. meşru müdafaa
legitimate representative n. meşru temsilci
legitimate child n. nesebi meşru çocuk
legitimate child n. sahih çocuk
legitimate copy n. yasal kopya
legitimate proceedings n. yasal takip
without prejudice to the legitimate interests of the right holder expr. hak sahibinin meşru menfaatlerine halel getirmeksizin
Politics
legitimate representative n. meşru temsilci
legitimate authority n. meşru otorite
legitimate leader n. meşru lider
legitimate defense n. meşru savunma
Technical
legitimate key n. kurallara uygun anahtar
Computer
legitimate key n. kurallara uygun anahtar
legitimate record n. uygun kayıt
Theatre
legitimate theatre n. ciddi tiyatro
legitimate theater n. ciddi tiyatro
legitimate theater n. profesyonel ve çok kaliteli tiyatro
Star Wars
legitimate power n. yasal güç