|
Category |
Turkish |
English |
|
General |
|
1 |
General |
suç oluşturan |
criminal adj.
|
|
It also requires Member States to create yet more criminal offences to regulate the commercial market.
Ayrıca Üye Devletlerin ticari piyasayı düzenlemek için daha fazla cezai suç oluşturmasını gerektirmektedir.
More Sentences
|
2 |
General |
temelini oluşturan |
underlying adj.
|
|
The Rome Statute underlying the criminal court should not be undermined, weakened or watered down.
Ceza mahkemesinin temelini oluşturan Roma Statüsü'nün altı oyulmamalı, zayıflatılmamalı veya etkisizleştirilmemelidir.
More Sentences
|
3 |
General |
blok oluşturan |
block adj.
|
|
They can already set up airspace blocks on a bilateral basis.
Halihazırda iki taraflı olarak hava sahası blokları oluşturabilirler.
More Sentences
|
4 |
General |
takım oluşturan |
matching adj.
|
|
The room looked elegant with matching furniture.
Oda, takım oluşturan mobilyalarla zarif görünüyordu.
More Sentences
|
Common Usage |
|
5 |
Common Usage |
bir örgütün tabanını oluşturan sıradan insanlar |
the grass roots n.
|
|
General |
|
6 |
General |
bir yapının sıhhi tesisatını oluşturan borular ve boru bağlama parçaları |
plumbing fixtures n.
|
|
7 |
General |
embriyonik beyni oluşturan segmentlerden biri |
encephalomere n.
|
|
8 |
General |
destek oluşturan hücreleri |
sustentacular cells n.
|
|
|
9 |
General |
deniz veya akarsu içinde sığlık oluşturan kum yığını |
sandbank n.
|
|
10 |
General |
örnek oluşturan |
epitomist n.
|
|
11 |
General |
kitaplarda kendi içinde bütünlük oluşturan bölüm |
dam n.
|
|
12 |
General |
boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar |
strait n.
|
|
13 |
General |
ahşap çubuk (pencere kafesini oluşturan) |
slat n.
|
|
14 |
General |
dış açı oluşturan iki siper |
redan n.
|
|
15 |
General |
örnek oluşturan durum |
precedent n.
|
|
16 |
General |
bir sistemi oluşturan işaretler |
notation n.
|
|
17 |
General |
sömürge oluşturan ülke |
colonizer n.
|
|
18 |
General |
beton parçası (bina/kat/dans pisti vb döşemesini oluşturan) |
slab n.
|
|
19 |
General |
japonya'yı oluşturan 4 büyük adadan biri |
kyushu n.
|
|
20 |
General |
ağır/suç oluşturan ihmal |
criminal neglect n.
|
|
21 |
General |
devlet oluşturan halk kitlesi |
body politic n.
|
|
22 |
General |
oluşturan parçalardan her biri |
constituent n.
|
|
23 |
General |
özellikle büyük kara parçaları üzerinde bir eksen oluşturan dağ sırası |
cordillera n.
|
|
24 |
General |
insanın manevi varlığını oluşturan irade |
domestic n.
|
|
25 |
General |
yankı oluşturan |
echoer n.
|
|
26 |
General |
tek sesi oluşturan iki harf |
digraph n.
|
|
27 |
General |
insanın doğasını oluşturan niteliklerin hepsi |
humanity n.
|
|
28 |
General |
çiçeği oluşturan minik çiçeklerden her biri |
floret n.
|
|
|
29 |
General |
zoosporları oluşturan spor kesesi |
zoosporangium n.
|
|
30 |
General |
federal bir cumhuriyetin bir parçasını oluşturan örgütlü siyasal toplum |
state n.
|
|
31 |
General |
hollanda'nın ve belçika'nın kuzey kısmını oluşturan flaman bölgesinin resmi dili |
netherlandish n.
|
|
32 |
General |
oluşturan parçalar |
constituent parts n.
|
|
33 |
General |
örgüt içinde grup oluşturan topluluk |
in-group n.
|
|
34 |
General |
karışımı oluşturan madde |
ingredient n.
|
|
35 |
General |
sömürge oluşturan ülke |
coloniser n.
|
|
36 |
General |
suç oluşturan davranış |
criminal conduct n.
|
|
37 |
General |
bir şey oluşturan şey |
thinghood n.
|
|
38 |
General |
dağın ana eksenini oluşturan sırt |
backbone n.
|
|
39 |
General |
bir şeyin arkasını oluşturan parça |
backpiece n.
|
|
40 |
General |
yeniden oluşturan kimse |
recomposer n.
|
|
41 |
General |
insanları kandırmak amacıyla sosyal paylaşım sitelerinde sahte profil oluşturan kimse |
catfish n.
|
|
42 |
General |
belli bir sınıf veya tür oluşturan grup (köpekler, kuşlar, vb.) |
regiment [obsolete] n.
|
|
43 |
General |
temayı oluşturan kimse |
themer n.
|
|
44 |
General |
tip oluşturan şey |
typification n.
|
|
45 |
General |
yankı oluşturan |
echoist n.
|
|
46 |
General |
avustralya'yı oluşturan eyaletlerden biri |
australian state n.
|
|
47 |
General |
birimi oluşturan miktara ilişkin gereklilikler |
unitage n.
|
|
48 |
General |
tehdit oluşturan şey |
enemy n.
|
|
49 |
General |
ayakkabı yüzünü oluşturan deri |
upper leather n.
|
|
50 |
General |
(abd ordusunda) personel, istihbarat, lojistik konularındaki ortak yayınlara doktrin oluşturan temel yayınlar |
keystone publications n.
|
|
51 |
General |
güney büyük ovalar'da yaşayıp kiowa kabilesinin önemli bir kısmını oluşturan ve bu kabileden farklı olarak bir atabask dili konuşan amerikan yerlilerine mensup kimse |
kiowa apache n.
|
|
52 |
General |
daha sonraki başarılar için dayanak noktası oluşturan basamak |
beachhead n.
|
|
53 |
General |
yüz oluşturan şey |
facer n.
|
|
54 |
General |
kendisini oluşturan parçalarından birini büyük ölçekte gösteren sistem |
macrocosm n.
|
|
55 |
General |
kabarcık oluşturan şey |
vesicatory n.
|
|
56 |
General |
bir bütünü oluşturan her bir parça |
member n.
|
|
57 |
General |
abd'yi oluşturan ingiliz kolonilerinden biri |
massachusetts bay colony n.
|
|
58 |
General |
evreni oluşturan maddelerin beşincisi |
quintessence n.
|
|
59 |
General |
kabarcık oluşturan şey |
blister n.
|
|
60 |
General |
deniz veya akarsu içinde sığlık oluşturan kum yığını |
meal [uk] n.
|
|
61 |
General |
kendisini oluşturan parçalarından birini büyük ölçekte gösteren sistem |
megacosm [obsolete] n.
|
|
62 |
General |
tomarın bir kısmını oluşturan parşömen parçası |
membrane n.
|
|
63 |
General |
eskiden kuzeybatı florida'da yaşamış olup günümüzde güney florida'da ikamet eden seminolelerin bir kısmını oluşturan amerikan yerli kabilesi |
mikasuki n.
|
|
64 |
General |
mukavvanın orta veya iç katmanını veya katmanlarını oluşturan ve genellikle düşük kaliteli olan malzeme |
middle n.
|
|
65 |
General |
sepeti oluşturan ahşap çemberlerden her biri |
bool [dialect] [uk] n.
|
|
66 |
General |
kaplama veya parçayı oluşturan her yeri aynı kalınlıkta materyal |
herb layer n.
|
|
67 |
General |
eyerin önünü oluşturan parçalar |
bow n.
|
|
68 |
General |
yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu |
box n.
|
|
|
69 |
General |
yerde dikdörtgen oluşturan bir salon dansı adımı kombinasyonu |
box step n.
|
|
70 |
General |
bir parti oluşturan çay sandıkları |
break n.
|
|
71 |
General |
kontrast oluşturan açık renkli veya parlak alan |
highlight n.
|
|
72 |
General |
dürüstlük sisteminin temelini oluşturan bir dizi kural |
honor code n.
|
|
73 |
General |
ışığın yansıması ile görüntüler oluşturan cilalı veya pürüzsüz cisim |
mirror n.
|
|
74 |
General |
su bitkilerinin birikimiyle oluşup az veya çok kıvamlı tuba bataklıkları oluşturan arazi |
moss land n.
|
|
75 |
General |
yelpazenin çatısını oluşturan çıta |
mount n.
|
|
76 |
General |
bireyin dünyasını oluşturan fiziksel çevre ile gündelik deneyimler |
lifeworld n.
|
|
77 |
General |
ilmek şeklini oluşturan şey |
looping n.
|
|
78 |
General |
hava oluşturan şey |
lung n.
|
|
79 |
General |
bağırsakta kütle oluşturan ve sindirimi kolaylaştıran materyal |
bulk n.
|
|
80 |
General |
havai fişek patlatıldıktan sonra yağmur, yıldız gibi görüntüler oluşturan malzeme |
garniture n.
|
|
81 |
General |
mukoza zarının bir kısmını oluşturan ince yumuşak kas tabakası |
muscularis n.
|
|
82 |
General |
mukoza zarının bir kısmını oluşturan ince yumuşak kas tabakası |
muscularis mucosae n.
|
|
83 |
General |
bayır oluşturan şey |
ridger n.
|
|
84 |
General |
(bir şeyin) çevresinde daire oluşturan kimse |
ringer n.
|
|
85 |
General |
kendini oluşturan şeyden farklı özellikleri olan şey |
chip n.
|
|
86 |
General |
(amerika erkek izcileri'nde) iki veya daha fazla yavru kurt grubunu kapsayıp tek bir devriyeyi oluşturan alt grup |
den n.
|
|
87 |
General |
umutsuzluğun kaynağını oluşturan şey |
despair n.
|
|
88 |
General |
teferruat oluşturan kimse |
detailer n.
|
|
89 |
General |
teferruat oluşturan şey |
detailer n.
|
|
90 |
General |
kristal katıyı oluşturan çok sayıdaki kristalden her biri |
grain n.
|
|
91 |
General |
siyaset ve ekonomi açısından önemli bir grubu oluşturan ve bağımsız bir oy kaynağı teşkil eden kırsal bölge halkı |
grass roots n.
|
|
92 |
General |
ayakkabıların arka kısmını oluşturan deri parçası |
heel counter n.
|
|
93 |
General |
tarihin araştırma konusunu oluşturan olaylar |
history n.
|
|
94 |
General |
(dini) ikona oluşturan kimse |
iconographer n.
|
|
95 |
General |
(dini) sembol oluşturan kimse |
iconographer n.
|
|
96 |
General |
(sosyopolitik program oluşturan) kuram |
ideology n.
|
|
97 |
General |
bir araya gelince güçlü etki oluşturan ikili |
one-two n.
|
|
98 |
General |
yönetici sınıfı oluşturan toplumsal, ekonomik ve siyasi lider grubu |
overground n.
|
|
99 |
General |
ayakkabı yüzünü oluşturan deri |
overleather [obsolete] n.
|
|
100 |
General |
(üniversite/lisede denetleme veya yönetim kurulunu oluşturan) yetkili kimse |
overseer n.
|
|
101 |
General |
(üniversite/lisede denetleme veya yönetim kurulunu oluşturan) yetkili kimse |
oversman n.
|
|
102 |
General |
şirketler, ünlüler için imaj oluşturan kimse |
imagemaker n.
|
|
103 |
General |
şirketler, ünlüler için imaj oluşturan kimse |
image-maker n.
|
|
104 |
General |
(ritmik dans hareketi oluşturan) kas kuvveti |
impulse n.
|
|
105 |
General |
belirgin çıkıntı oluşturan kısım |
belly n.
|
|
106 |
General |
yuvarlak oluşturan grup |
circle n.
|
|
107 |
General |
(özellikle abd'nin virginia eyaletinde) ilçe tarafından yönetilmeyen ve devletin birincil düzeyini oluşturan bir şehir |
independent city n.
|
|
108 |
General |
irlanda adası'nı oluşturan 32 ülkeden 26'sını içeren bir cumhuriyet |
ireland n.
|
|
109 |
General |
kompakt ünite oluşturan parça |
packer n.
|
|
110 |
General |
birbirine geçirilerek koni şekli oluşturan bir dizi ağırlık |
pile [obsolete] n.
|
|
111 |
General |
oranı oluşturan ikinci terim |
consequent n.
|
|
112 |
General |
bir şeyi oluşturan parçaların düzenlenmesi ve birliği |
contexture n.
|
|
113 |
General |
suç oluşturan unsur sürdükçe ortadan kalkmayan illegal muamele |
continuing trespass n.
|
|
114 |
General |
yığını oluşturan miktar |
count n.
|
|
115 |
General |
(hanedan armalarında) kolları yonca oluşturan haç |
cross bottony n.
|
|
116 |
General |
çapraz indeks oluşturan not veya not dizisi |
cross-index n.
|
|
117 |
General |
(pul defteri sayfasını oluşturan) pul bloğu |
pane n.
|
|
118 |
General |
seri oluşturan kitap |
panel n.
|
|
119 |
General |
düzenli bir bütün oluşturan insanlar |
people n.
|
|
120 |
General |
dalları örerek çit oluşturan çiftlik aleti |
plasher n.
|
|
121 |
General |
orta ve güneybatı asya'nın iran nüfusunu oluşturan ticaret ile uğraşan yerleşik bir halk |
sart n.
|
|
122 |
General |
örümcek ağını oluşturan ince ve zayıf malzeme |
filament n.
|
|
123 |
General |
fıskiye veya sağanak şeklinde kıvılcımlar oluşturan havai fişek |
flowerpot n.
|
|
124 |
General |
yabancılara karşı cephe oluşturan, aile ilişkilerine dayalı navajo topluluğu |
outfit n.
|
|
125 |
General |
bütünü oluşturan eş bölüm |
part n.
|
|
126 |
General |
ingiltere'ye bağlı lincoln yerleşiminin üç ana bölümünden herhangi birini oluşturan bölge |
parts n.
|
|
127 |
General |
karakteri oluşturan unsur |
part n.
|
|
128 |
General |
(saldırı veya savunma amaçlı) baraj oluşturan insan topluluğu |
phalanx n.
|
|
129 |
General |
gündüz kanonik saatlerinin ilkini oluşturan dini görev |
prime n.
|
|
130 |
General |
çerçeveyi oluşturan en önemli parça |
principal n.
|
|
131 |
General |
tek bir arazi birimini oluşturan parsaların toplamı |
plot n.
|
|
132 |
General |
yatkınlık oluşturan şey |
predisponent n.
|
|
133 |
General |
bir şeyin tabanını oluşturan parça |
seat n.
|
|
134 |
General |
his oluşturan en zayıf uyartıyı kullanarak ölçülen duyarlılık derecesi |
sensitivity n.
|
|
135 |
General |
sinyal oluşturan kimse |
signalist n.
|
|
136 |
General |
imge veya figürü oluşturan doğal işaretler |
signature [obsolete] n.
|
|
137 |
General |
siuların bir bölümü oluşturan topluluk |
sihasapa n.
|
|
138 |
General |
mimari süs şeridini oluşturan dekorasyon |
freeze [obsolete] n.
|
|
139 |
General |
tümsek oluşturan şey |
protuberancy n.
|
|
140 |
General |
tümsek oluşturan şey |
protuberation n.
|
|
141 |
General |
sankhya felsefesine göre prakriti ile birlikte fenomenal varoluşun birincil nedenini oluşturan ruh |
purusha n.
|
|
142 |
General |
vücudu oluşturan elementlerin incelendiği bir bilim dalı |
stoechiology n.
|
|
143 |
General |
portatif çatı oluşturan mafsallı çubuk düzenek |
stretcher n.
|
|
144 |
General |
bir pikseli oluşturan birim |
subpixel n.
|
|
145 |
General |
rüçhan hakkına kanıt oluşturan resmi belge |
subscription warrant n.
|
|
146 |
General |
(ray, bağlantı elemanları) bir demir yolunu oluşturan üst yapılar |
superstructure n.
|
|
147 |
General |
kişiliği oluşturan davranış, tutum ve niteliklerin sentezi |
synthesis n.
|
|
148 |
General |
kişiliği oluşturan unsurların sentezi |
synthesis n.
|
|
149 |
General |
arka plan oluşturan karton |
mount n.
|
|
150 |
General |
(treni oluşturan parçaları) tren hazırlama veya triyaj garına sevk etmek |
marshall v.
|
|
151 |
General |
yapıtaşı oluşturan |
constituent adj.
|
|
152 |
General |
örnek oluşturan |
normative adj.
|
|
153 |
General |
bütünü oluşturan |
integral adj.
|
|
154 |
General |
delta oluşturan |
deltaic adj.
|
|
155 |
General |
-den oluşturan |
constitutive of adj.
|
|
156 |
General |
kanıt oluşturan |
probative adj.
|
|
157 |
General |
suç oluşturan |
transgressive adj.
|
|
158 |
General |
kalay oluşturan |
stanniferous adj.
|
|
159 |
General |
neden oluşturan |
causal adj.
|
|
160 |
General |
bütünü oluşturan |
constituent adj.
|
|
161 |
General |
delta oluşturan |
deltic adj.
|
|
162 |
General |
kabarcık oluşturan |
epispastic adj.
|
|
163 |
General |
hayati tehlike oluşturan |
life-threatening adj.
|
|
164 |
General |
bağımlılık oluşturan |
addictive adj.
|
|
165 |
General |
dayanak oluşturan |
forming a basis for adj.
|
|
166 |
General |
dayanak oluşturan |
constituting a basis for adj.
|
|
167 |
General |
kemer oluşturan |
overarching adj.
|
|
168 |
General |
temel oluşturan |
basilar adj.
|
|
169 |
General |
iltihap oluşturan |
suppurative adj.
|
|
170 |
General |
bağlantı oluşturan |
copulatory adj.
|
|
171 |
General |
renk oluşturan |
colorific adj.
|
|
172 |
General |
örnek oluşturan |
precedent adj.
|
|
173 |
General |
tezat oluşturan |
oxymoronic adj.
|
|
174 |
General |
sınır oluşturan |
terminal adj.
|
|
175 |
General |
teras oluşturan |
terrace adj.
|
|
176 |
General |
kriter oluşturan |
test adj.
|
|
177 |
General |
yetersiz demiryolu hattı oluşturan |
toonerville adj.
|
|
178 |
General |
gerçekliği oluşturan |
truismatic adj.
|
|
179 |
General |
üç üst düzey hindu kast gruplarından birini oluşturan |
twice-born adj.
|
|
180 |
General |
anagram oluşturan |
anagrammatic adj.
|
|
181 |
General |
anagram oluşturan |
anagrammatical adj.
|
|
182 |
General |
özü oluşturan |
elemental adj.
|
|
183 |
General |
tek isimli adlandırma sistemini oluşturan |
uninominal adj.
|
|
184 |
General |
taban oluşturan |
base adj.
|
|
185 |
General |
bütünleşik bir strateji oluşturan |
joined-up adj.
|
|
186 |
General |
bir bütün oluşturan |
joined-up adj.
|
|
187 |
General |
çoğunluğu oluşturan |
majority adj.
|
|
188 |
General |
sancak oluşturan |
vexillary adj.
|
|
189 |
General |
iki halka oluşturan |
bicyclical adj.
|
|
190 |
General |
yoğun bir kitle oluşturan |
massy adj.
|
|
191 |
General |
bir şeyin özünü oluşturan |
quiddative adj.
|
|
192 |
General |
avrupa kambriyeni'nin altbölümünü oluşturan |
harlech adj.
|
|
193 |
General |
sınır oluşturan |
mearing adj.
|
|
194 |
General |
zar oluşturan |
membraneous adj.
|
|
195 |
General |
çelenk oluşturan |
wreathy adj.
|
|
196 |
General |
soğan oluşturan |
bulbose adj.
|
|
197 |
General |
altıgen oluşturan |
hexagon adj.
|
|
198 |
General |
büyük, nemli ve yapışkan koloniler oluşturan |
mucoid adj.
|
|
199 |
General |
büyük, nemli ve yapışkan koloniler oluşturan |
mucoidal adj.
|
|
200 |
General |
bir şeyin on binde birini oluşturan |
myriadth adj.
|
|
201 |
General |
esrarlı veya ezoterik bir şeyi oluşturan |
mystic adj.
|
|
202 |
General |
esrarlı veya ezoterik bir şeyi oluşturan |
mystical adj.
|
|
203 |
General |
en üstü oluşturan |
loftiest adj.
|
|
204 |
General |
nesne durumu oluşturan |
objective adj.
|
|
205 |
General |
yükümlülük oluşturan |
obligatory adj.
|
|
206 |
General |
sırt oluşturan |
ridgy adj.
|
|
207 |
General |
bayır oluşturan |
ridgy adj.
|
|
208 |
General |
stres oluşturan |
stress-inducing adj.
|
|
209 |
General |
ilk görünümü oluşturan |
debut adj.
|
|
210 |
General |
ana hatlarını oluşturan |
delineatory adj.
|
|
211 |
General |
sonu oluşturan |
desinent adj.
|
|
212 |
General |
sınır oluşturan |
desinential adj.
|
|
213 |
General |
amacı oluşturan |
directional adj.
|
|
214 |
General |
granül oluşturan |
granuliferous adj.
|
|
215 |
General |
çok gürültü oluşturan |
multisonant adj.
|
|
216 |
General |
suç oluşturan |
offending adj.
|
|
217 |
General |
suç oluşturan |
offensive [obsolete] adj.
|
|
218 |
General |
düşünceyi oluşturan |
opinative adj.
|
|
219 |
General |
muhalefeti oluşturan |
oppositional adj.
|
|
220 |
General |
daire oluşturan |
round adj.
|
|
221 |
General |
çember oluşturan |
rounding adj.
|
|
222 |
General |
çalkalanarak oluşturan |
churned-up adj.
|
|
223 |
General |
yara izi oluşturan |
cicatrisive adj.
|
|
224 |
General |
kavis oluşturan |
compass adj.
|
|
225 |
General |
kemer oluşturan |
compass adj.
|
|
226 |
General |
çap oluşturan |
diametral adj.
|
|
227 |
General |
örnek oluşturan |
instantial adj.
|
|
228 |
General |
renk oluşturan |
colorific adj.
|
|
229 |
General |
renk oluşturan |
colourific adj.
|
|
230 |
General |
komutayı oluşturan |
command adj.
|
|
231 |
General |
resmi ve mesleki bir mektubun kapanışını oluşturan (ifade) |
complimentary adj.
|
|
232 |
General |
dünyayı oluşturan |
cosmoplastic adj.
|
|
233 |
General |
taslak oluşturan |
draft adj.
|
|
234 |
General |
örnek oluşturan |
draft adj.
|
|
235 |
General |
dilbilimsel yapının belirli bir pozisyonunu oluşturan öğe aralığına ait veya ilgili |
paradigmatic adj.
|
|
236 |
General |
dilbilimsel yapının belirli bir pozisyonunu oluşturan öğe aralığına ait veya ilgili |
paradigmatical adj.
|
|
237 |
General |
dönüm noktası oluşturan |
climacterical adj.
|
|
238 |
General |
tepe noktası oluşturan |
climactical adj.
|
|
239 |
General |
klik oluşturan |
cliquy adj.
|
|
240 |
General |
soğanımsı yumru oluşturan |
cormose adj.
|
|
241 |
General |
soğanımsı yumru oluşturan |
cormous adj.
|
|
242 |
General |
çört oluşturan |
corniferous adj.
|
|
243 |
General |
doktrin oluşturan |
doctrinable adj.
|
|
244 |
General |
yönetici sınıfı oluşturan |
feudal adj.
|
|
245 |
General |
iplikler oluşturan |
filiferous adj.
|
|
246 |
General |
ince ve gevrek parçalar oluşturan |
flaky adj.
|
|
247 |
General |
dalga oluşturan |
fluctiferous adj.
|
|
248 |
General |
teşkilat ve malzeme tablosu uyarınca askeri teşkilata atanıp onun daimi bir parçasını oluşturan |
organic adj.
|
|
249 |
General |
parçaları birbirine bağlı bir bütünü oluşturan |
organic adj.
|
|
250 |
General |
bütünün tek tek parçalarının toplamından daha fazlası olan karmaşık bir yapıyı oluşturan |
organic adj.
|
|
251 |
General |
düzenli yapı oluşturan |
organific adj.
|
|
252 |
General |
organizma oluşturan |
organific adj.
|
|
253 |
General |
muhafazakar dini veya siyasi gruplardan birini oluşturan |
orthodox adj.
|
|
254 |
General |
kemik oluşturan |
ossific adj.
|
|
255 |
General |
kaynağı oluşturan |
parental adj.
|
|
256 |
General |
kökeni oluşturan |
parental adj.
|
|
257 |
General |
parnasizmi oluşturan |
parnassian adj.
|
|
258 |
General |
düşlem oluşturan |
phantastic [obsolete] adj.
|
|
259 |
General |
düşlem oluşturan |
phantastical [obsolete] adj.
|
|
260 |
General |
istek/dilek bildiren eylem formunu oluşturan |
precative adj.
|
|
261 |
General |
istek kipli çekim oluşturan |
precative adj.
|
|
262 |
General |
önceden oluşturan |
preformative adj.
|
|
263 |
General |
piskoposluk oluşturan |
prelatic adj.
|
|
264 |
General |
piskoposluk oluşturan |
prelatical adj.
|
|
265 |
General |
sinovyal bursayı oluşturan |
prepatellar adj.
|
|
266 |
General |
nesnenin bakan öznedeki algısını oluşturan |
presentational adj.
|
|
267 |
General |
nesnenin bakan öznedeki algısını oluşturan |
presentative adj.
|
|
268 |
General |
şimdiki zamanı oluşturan |
presential adj.
|
|
269 |
General |
garnizonu oluşturan |
presidial adj.
|
|
270 |
General |
yakı böceğinin üçüncü gelişim evresini oluşturan |
scaraboid adj.
|
|
271 |
General |
yalnızca düz oval zemine işlenen ve arka kısmı hafif yuvarlak olan bir mücevheri oluşturan |
scaraboid adj.
|
|
272 |
General |
kendisi oluşturan |
self-generated adj.
|
|
273 |
General |
yarım daire oluşturan |
semiannular adj.
|
|
274 |
General |
yarım çember oluşturan |
semiannular adj.
|
|
275 |
General |
his oluşturan |
sensigenous adj.
|
|
276 |
General |
gecekondu mahallesini oluşturan |
shanty adj.
|
|
277 |
General |
kılıfı oluşturan |
sheathy adj.
|
|
278 |
General |
kını oluşturan |
sheathy adj.
|
|
279 |
General |
kısayol oluşturan |
shortcut adj.
|
|
280 |
General |
kabuk oluşturan |
crustaceous adj.
|
|
281 |
General |
kabuk oluşturan |
crustific adj.
|
|
282 |
General |
kristal oluşturan |
crystallogenic adj.
|
|
283 |
General |
ufalanıp havaya karıştığı için sağlık açısından risk oluşturan (zehir) |
friable adj.
|
|
284 |
General |
argoyu oluşturan |
slang adj.
|
|
285 |
General |
solüsyon oluşturan |
solutional adj.
|
|
286 |
General |
prototip oluşturan |
prototypical adj.
|
|
287 |
General |
provizyon oluşturan |
provisory adj.
|
|
288 |
General |
sosyalist siyasi partiyi oluşturan |
socialist adj.
|
|
289 |
General |
çözeltiyi oluşturan |
solutional adj.
|
|
290 |
General |
çözümü oluşturan |
solutional adj.
|
|
291 |
General |
sahne dilini oluşturan |
stage adj.
|
|
292 |
General |
iç kulakta bulunan duyusal sistemi oluşturan |
static adj.
|
|
293 |
General |
ulusun alt bölümünü oluşturan |
subnational adj.
|
|
294 |
General |
profesyonel eğitim için temel oluşturan |
subprofessional adj.
|
|
295 |
General |
substrat oluşturan |
substrate adj.
|
|
296 |
General |
alt tabakayı oluşturan |
substrate adj.
|
|
297 |
General |
tartaros'un altını oluşturan |
subtartarean adj.
|
|
298 |
General |
bir zincirin parçasını oluşturan |
successional adj.
|
|
299 |
General |
üstün elit tabakayı oluşturan |
superelite adj.
|
|
300 |
General |
beynin beyin zarı ile beyinciği oluşturan bölümlerine ait veya ilgili |
suprasegmental adj.
|
|
301 |
General |
(beynin bölümleri) beyin zarı ile beyinciği oluşturan |
suprasegmental adj.
|
|
302 |
General |
konsil oluşturan |
synodal adj.
|
|
303 |
General |
kilise meclisini oluşturan |
synodal adj.
|
|
304 |
General |
sinod oluşturan |
synodal adj.
|
|
305 |
General |
konsil oluşturan |
synodic adj.
|
|
306 |
General |
kilise meclisini oluşturan |
synodic adj.
|
|
307 |
General |
sinod oluşturan |
synodic adj.
|
|
308 |
General |
konsil oluşturan |
synodical adj.
|
|
309 |
General |
kilise meclisini oluşturan |
synodical adj.
|
|
310 |
General |
sinod oluşturan |
synodical adj.
|
|
311 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan |
systematic adj.
|
|
312 |
General |
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubunu oluşturan |
systematic adj.
|
|
313 |
General |
iki veya daha fazla klasik ölçü dönemini oluşturan |
systematical adj.
|
|
314 |
General |
aynı klasik ölçüde yazılmış mısralar grubunu oluşturan |
systematical adj.
|
|
315 |
General |
niteliği olan, oluşturan veya ilişkili olan anlamı veren son ek |
-o suf.
|
|
316 |
General |
fransızcadan alınan kelimelere getirilerek feminen isimler oluşturan bir son ek |
-euse suf.
|
|
317 |
General |
oluşturan anlamı veren son ek |
-genic suf.
|
|
318 |
General |
sıfat oluşturan son ek |
-ial suf.
|
|
319 |
General |
oluşturan anlamına gelen son ek |
-ible suf.
|
|
320 |
General |
(özellikle aktarma sözcüklerde) isim oluşturan anlamı veren son ek |
-oon suf.
|
|
321 |
General |
pozitif iyonlar oluşturan grup anlamı veren son ek |
-um suf.
|
|
Phrasals |
|
322 |
Phrasals |
tehlikeli/tehdit oluşturan (birinden/bir şeyden) kurtarmak |
rescue from (someone or something) v.
|
|
Colloquial |
|
323 |
Colloquial |
tünel kulak pirsingi (kulak memesinde büyük bir delik oluşturan silindir şeklinde pirsing) |
ear tunnel n.
|
|
324 |
Colloquial |
dalganın boşluk oluşturan iç kısmı |
barrel [australia] n.
|
|
Idioms |
|
325 |
Idioms |
(bir şeyin/birinin) vitrinini oluşturan |
a (kind of) reflection on (someone or something) n.
|
|
326 |
Idioms |
(bir şeyin/birinin) ön yüzünü/görünen yüzünü oluşturan |
a (kind of) reflection on (someone or something) n.
|
|
327 |
Idioms |
birinin/bir şeyin etrafında halka/duvar oluşturan silahlı korumalar |
ring of steel n.
|
|
328 |
Idioms |
evi oluşturan eşyalar |
lares and penates n.
|
|
329 |
Idioms |
tehdit oluşturan şey |
boogeyman n.
|
|
330 |
Idioms |
ismin ne? sorusuna karşılık kafiye oluşturan anlamsız çocukça bir cevap |
pudding and tame (childish rhyme) [obsolete] expr.
|
|
Trade/Economic |
|
331 |
Trade/Economic |
antlaşmayı oluşturan güçler |
treaty powers n.
|
|
332 |
Trade/Economic |
bankalar tarafından özellikle çek hesapları yoluyla yaratılan ve para arzının bir bölümünü oluşturan para |
bank money n.
|
|
333 |
Trade/Economic |
bilançoyu oluşturan kalemlerin değer açısından nispi önemi kavramı |
materiality concept n.
|
|
334 |
Trade/Economic |
bir reklamı oluşturan parçaların fiziki düzeni |
layout n.
|
|
335 |
Trade/Economic |
firmanın markasını oluşturan kelimeler, harfler, rakamlar |
brand name n.
|
|
336 |
Trade/Economic |
işletme bilançosunun pasif yanını oluşturan kalemler |
liabilities n.
|
|
337 |
Trade/Economic |
kasayı oluşturan senetler |
cash items n.
|
|
338 |
Trade/Economic |
kayıtlara esas oluşturan belge |
posting medium n.
|
|
339 |
Trade/Economic |
nihayi mamul maddeyi oluşturan tamamlayıcı parçalara sağlanan toplam koruma gümrük tarifesi |
effective tariff rate n.
|
|
340 |
Trade/Economic |
satışı oluşturan etmenler |
sales drivers n.
|
|
341 |
Trade/Economic |
(bir alışveriş merkezinin) belkemiğini oluşturan mağaza |
anchor store n.
|
|
342 |
Trade/Economic |
ekonomiye veya verimliliğe katkı yapmak yerine masraf oluşturan şey |
diseconomy n.
|
|
343 |
Trade/Economic |
(pazarlamada) grup içinde halka sergilenen ve imaj oluşturan en önemli parça |
flagship n.
|
|
Law |
|
344 |
Law |
ayni irtifak oluşturan geçiş hakkı |
way appurtenant n.
|
|
345 |
Law |
bozulma nedeni oluşturan hata |
substantial error n.
|
|
346 |
Law |
bir kocanın mallarından tasarruf yetersayısını oluşturan kısmı |
dead man's part n.
|
|
347 |
Law |
ipucu oluşturan delil |
indicative evidence n.
|
|
348 |
Law |
miras bırakanın menkul değerlerinden belirli bir hissesini oluşturan bağış |
specific legacy n.
|
|
349 |
Law |
suç işlemek amacıyla gizli ittifak oluşturan şahıs |
machinator n.
|
|
350 |
Law |
suç işlemek amacıyla gizli ittifak oluşturan şahıs |
plotter n.
|
|
351 |
Law |
suç işlemek amacıyla gizli ittifak oluşturan şahıs |
co-conspirator n.
|
|
352 |
Law |
suç işlemek amacıyla gizli ittifak oluşturan şahıs |
conspirator n.
|
|
353 |
Law |
suç işlemek amacıyla gizli ittifak oluşturan şahıs |
conjurator n.
|
|
354 |
Law |
suç işlemek amacıyla gizli ittifak oluşturan şahıs |
coconspirator n.
|
|
355 |
Law |
suç oluşturan adam öldürme |
culpable homicide n.
|
|
356 |
Law |
gelecekteki benzer olayların nasıl çözüleceğine dair emsal oluşturan yasal karar |
landmark decision n.
|
|
357 |
Law |
deniz sigortası poliçesinde sigortacıyı bazı malların kaybına karşı mali sorumluluktan tamamen veya kısmen muaf tutan maddeyi oluşturan istisnalar |
memorandum n.
|
|
358 |
Law |
(ingiltere'de) londra'da inns of court kuruluşunu oluşturan dört hukuk derneğinden biri |
middle temple n.
|
|
359 |
Law |
londra'da inns of court kuruluşunu oluşturan dört hukuk derneğinden biri |
lincoln's inn n.
|
|
360 |
Law |
londra'da inns of court kuruluşunu oluşturan dört hukuk derneğinden biri |
gray's inn n.
|
|
361 |
Law |
borç oluşturan şey |
compounder n.
|
|
362 |
Law |
yükümlülük oluşturan şey |
compounder n.
|
|
363 |
Law |
suç oluşturan şey |
compounder n.
|
|
364 |
Law |
inns of court topluluğunu oluşturan dört kuruluştan biri |
inner temple n.
|
|
365 |
Law |
vasiyetin konusunu oluşturan şeyin artık mevcut olmaması nedeniyle vasiyeti iptal etmek |
adeem v.
|
|
366 |
Law |
dava sebebi oluşturan |
suable adj.
|
|
367 |
Law |
hakaret oluşturan |
libellous adj.
|
|
368 |
Law |
hile oluşturan |
evasive adj.
|
|
369 |
Law |
hakaret oluşturan |
libelous adj.
|
|
370 |
Law |
kanıt oluşturan |
evidential adj.
|
|
371 |
Law |
kusur oluşturan |
culpable adj.
|
|
372 |
Law |
suç oluşturan |
punishable adj.
|
|
373 |
Law |
sarkıntılık oluşturan |
molesting adj.
|
|
374 |
Law |
karara zemin oluşturan |
judicatory adj.
|
|
375 |
Law |
yasal yükümlülük oluşturan |
obligational adj.
|
|
376 |
Law |
mali yükümlülük oluşturan |
obligational adj.
|
|
377 |
Law |
doğrudan yargı yetkisi oluşturan |
ordinary adj.
|
|
378 |
Law |
kançılarya mahkemesi'nin örf ve adet hukuku kolunu oluşturan |
ordinary adj.
|
|
379 |
Law |
yargılama öncesi ön soruşturmayı oluşturan |
presentence adj.
|
|
Politics |
|
380 |
Politics |
roma katolik kilisesi'nin öğretilerinden türetilen, katolik siyasi partilerin ilke ve politikalarının temelini oluşturan doktrin |
catholicism n.
|
|
381 |
Politics |
haritada sıra oluşturan bir grup siyasi veya coğrafi bölge |
tier n.
|
|
382 |
Politics |
birden çok ülkeden oluşan devletlerde devleti oluşturan her bir ülkeye verilen ad |
constituent country n.
|
|
383 |
Politics |
grup oluşturan |
consociationalist n.
|
|
384 |
Politics |
kamu (toplumu oluşturan insanlar) |
commonwealth n.
|
|
385 |
Politics |
katılım öncesi yapısal politikalar aracı oluşturan tüzük komitesi |
committee on the regulation establishing an instrument for structural policies for pre-accession n.
|
|
386 |
Politics |
politikaları oluşturan kurumlar |
policy making institutions n.
|
|
387 |
Politics |
amerikan kültürünün aslını oluşturan politik ilke ve uygulamalar |
americanism n.
|
|
388 |
Politics |
siyasi yapıyı oluşturan tabaka |
estate n.
|
|
389 |
Politics |
londra şehri ile büyük londra'yı oluşturan 32 ilçeden biri |
borough n.
|
|
390 |
Politics |
rusya'yı oluşturan cumhuriyetlerin idari bölümü |
oblast n.
|
|
391 |
Politics |
siyasi örgütün yönetimini oluşturan topluluk |
government n.
|
|
392 |
Politics |
sömürge oluşturan ülke |
oekist n.
|
|
393 |
Politics |
(bir şeyi) toplumu oluşturan etnik grupların temsilcisi haline getirmek |
ethnicize v.
|
|
394 |
Politics |
(bir şeyi) toplumu oluşturan etnik grupların temsilcisi haline getirmek |
ethnicise v.
|
|
395 |
Politics |
çoğunluğu oluşturan |
majoritarian adj.
|
|
396 |
Politics |
(abd'de) komünist yerleşim oluşturan |
icarian adj.
|
|
397 |
Politics |
aynı ifadeyi oluşturan |
identic adj.
|
|
398 |
Politics |
muhafazakarlık ilkelerini savunan siyasi partiyi oluşturan |
conservative adj.
|
|
399 |
Politics |
(birleşik krallık'ta) kökenini 18. yüzyıldaki toriler'den alan iki ana siyasi partiyi oluşturan |
conservative adj.
|
|
400 |
Politics |
federal hükümet oluşturan |
federal adj.
|
|
Institutes |
|
401 |
Institutes |
mobil uygulama geliştiricilere platform oluşturan bir kuruluş |
wac abrev.
|
|
Industry |
|
402 |
Industry |
metal nesnelerin elektrokaplanmasında renkli yüzeyler oluşturan kimse |
colorman n.
|
|
403 |
Industry |
metal nesnelerin elektrokaplanmasında renkli yüzeyler oluşturan kimse |
colourman n.
|
|
404 |
Industry |
(keserek) levha oluşturan kimse |
slabber n.
|
|
Tourism |
|
405 |
Tourism |
halka satmak üzere kapsamlı tur oluşturan organizasyon |
tour operator n.
|
|
Technical |
|
406 |
Technical |
geminin omurgasını oluşturan eğik tahta kirişler |
cant frames n.
|
|
407 |
Technical |
filtre kağıdı kullanılarak, elektrik alan etkisi ile çözeltiyi oluşturan maddelerin birbirinden ayrılması |
carrier electrophoresis n.
|
|
408 |
Technical |
kiremitlerin bağlantı noktasını oluşturan çıkıntı |
nib n.
|
|
409 |
Technical |
ayarlanabilir kirişin alt kısmını oluşturan ahşap benzeri düğüm |
timber hitch n.
|
|
410 |
Technical |
ayarlanabilir kirişin alt kısmını oluşturan ahşap benzeri düğüm |
bowyer's knot n.
|
|
411 |
Technical |
ağ oluşturan yükün |
network-forming ion n.
|
|
412 |
Technical |
anafor oluşturan rüzgar |
eddy wind n.
|
|
413 |
Technical |
bir elde tutarak içine sözcükleri oluşturan harfler dizilen metal kap |
composing machine n.
|
|
414 |
Technical |
cam oluşturan maddeler |
glass ingredients n.
|
|
415 |
Technical |
en üst kısmı oluşturan parça |
crown piece n.
|
|
416 |
Technical |
granül oluşturan |
granuloplastic n.
|
|
417 |
Technical |
jet motorunda kademeleri oluşturan döner parçalardan her biri |
blade n.
|
|
418 |
Technical |
karışımı oluşturan madde |
ingredient n.
|
|
419 |
Technical |
karışımı oluşturan maddeler |
mix ingredients n.
|
|
420 |
Technical |
köpük oluşturan malzeme |
foam-producing material n.
|
|
421 |
Technical |
köpük oluşturan malzeme |
foam generating material n.
|
|
422 |
Technical |
makineyi oluşturan bütün kısımlar |
mechanism n.
|
|
423 |
Technical |
metali oluşturan minik tanecikler |
grains n.
|
|
424 |
Technical |
ozon oluşturan ekipman |
ozone generating equipment n.
|
|
425 |
Technical |
reaksiyon oluşturan madde |
initiator n.
|
|
426 |
Technical |
silindirler arasında v harfi oluşturan motor |
v-type engine n.
|
|
427 |
Technical |
seri oluşturan |
sequential n.
|
|
428 |
Technical |
suda çözünerek renksiz bir sıvı oluşturan sodyum silikat |
water glass n.
|
|
429 |
Technical |
uçak yapısını oluşturan yapısal elemanlardan birisi |
rib n.
|
|
430 |
Technical |
(radar) darbe oluşturan hat |
pulse forming line n.
|
|
431 |
Technical |
eksini oluşturan iki katmandan en dıştaki |
ektexine n.
|
|
432 |
Technical |
madeni paranın etrafında yüksek ve ince sınır oluşturan bir kenar |
wire edge n.
|
|
433 |
Technical |
(kriptografi) bir mesajı oluşturan sabit uzunlukta bit grubu |
block n.
|
|
434 |
Technical |
metal kutunun yan duvarlarını oluşturan bölüm |
body n.
|
|
435 |
Technical |
elektronik bir donanımı yok etmek veya engellemek için kullanılan, mikrodalga frekans aralığında güçlü bir elektromanyetik darbe oluşturan bomba |
microwave bomb n.
|
|
436 |
Technical |
makasların veya eski tür anahtarların tutma yerini oluşturan metal halka |
bow n.
|
|
437 |
Technical |
etki eşitliği oluşturan mekanik düzenleme |
moderator n.
|
|
438 |
Technical |
birlikte paketlenmiş veya monte edilmiş ve elektronik veya mekanik bir sistem için işlevsel bir birim oluşturan bileşenlerin birleştirilmesi |
module n.
|
|
439 |
Technical |
uzay aracının genel yapısının bir parçasını oluşturan bağımsız birim |
module n.
|
|
440 |
Technical |
beton için kalıbın bir tarafını veya yüzeyini oluşturan pano |
moldboard n.
|
|
441 |
Technical |
su yüzeyinde itme kuvveti oluşturan yüzey biçimi |
hydrofoil n.
|
|
442 |
Technical |
kementin ilmiği oluşturan kısmı |
loop n.
|
|
443 |
Technical |
yüksek fırın ocağının önünü oluşturan ateş tuğlasından yapılmış duvar |
dam n.
|
|
444 |
Technical |
yüksek fırın ocağının önünü oluşturan taş |
dam n.
|
|
445 |
Technical |
(dokuma tezgahında kirkiti oluşturan) düz, ince tel |
dent n.
|
|
446 |
Technical |
desen oluşturan az boşluklu küçük öbek |
hobnail n.
|
|
447 |
Technical |
çıkıntı oluşturan parça (mimari yapı, kaya formasyonu |
overhang n.
|
|
448 |
Technical |
bir makineyi, motoru oluşturan farklı parçalar |
componentry n.
|
|
449 |
Technical |
boyalı yüzey üzerinde desenler oluşturan dişli alet |
comb n.
|
|
450 |
Technical |
nesnenin iki görüntüsünü birden oluşturan mikrometre |
double image micrometer n.
|
|
451 |
Technical |
temel veya destek oluşturan çapraz kiriş |
crosstie n.
|
|
452 |
Technical |
(pul defteri sayfasını oluşturan) pul bloğu |
booklet pane n.
|
|
453 |
Technical |
sönmüş kireçle tepkimeye girerek çimentolu bileşik oluşturan toz halindeki silisli veya alüminli maddeler |
pozsony n.
|
|
454 |
Technical |
genelde ksenonla dolu olup yüksek voltajlı elektrik sinyali ile ateşlendiğinde kısa ve kuvvetli ışık parlaması oluşturan boşalım borusu |
flash tube n.
|
|
455 |
Technical |
yan desteklerden çıkıp köprü oluşturan çelik çubuklu çerçeve |
gauntry n.
|
|
456 |
Technical |
çember oluşturan şey |
rondel n.
|
|
457 |
Technical |
(abd) bir kasabanın 36 alt biriminden birini oluşturan arazi parçası |
section n.
|
|
458 |
Technical |
katlandığı zaman kitabın bir birimini oluşturan yaprak |
section n.
|
|
459 |
Technical |
ana kinematik çizgileri bir sektör oluşturan bir aparatın parçası |
sector n.
|
|
460 |
Technical |
(nükleer fizikte) mikrosaniyenin yüzde birini oluşturan bir zaman birimi |
shake n.
|
|
461 |
Technical |
bir fıçıyı oluşturan ahşap şerit tahtalar |
shake n.
|
|
462 |
Technical |
bir varili oluşturan şerit biçimli metal plaka |
shake n.
|
|
463 |
Technical |
bütünü oluşturan bitişik parçaların temas yüzeylerinde gerilim oluşturan baskı |
shear n.
|
|
464 |
Technical |
yapının iskeletini oluşturan çubukların her biri |
sheth n.
|
|
465 |
Technical |
paletli traktörün çekiş kayışı halkasına bağlanan veya bu halkayı oluşturan taban levhası |
shoe n.
|
|
466 |
Technical |
inciyi oluşturan sedefli maddeyi örten zar yapı |
skin n.
|
|
467 |
Technical |
su çarkı kovasının tabanını oluşturan plaka |
soleplate n.
|
|
468 |
Technical |
buhar kazanında gövde kaplamasını oluşturan halka yapı |
strake n.
|
|
469 |
Technical |
ana hattı oluşturan |
trunk adj.
|
|
470 |
Technical |
atomu oluşturan |
subatomic adj.
|
|
471 |
Technical |
iyon oluşturan |
ionogenic adj.
|
|
472 |
Technical |
kimyasal bileşim oksidasyonu yoluyla ışık oluşturan |
chemiluminescent adj.
|
|
473 |
Technical |
kabarcık oluşturan |
vesicant adj.
|
|
474 |
Technical |
kalsiyum karbonat oluşturan |
calciferous adj.
|
|
475 |
Technical |
katı cisim dinamiğini oluşturan |
rigid adj.
|
|
476 |
Technical |
basınç oluşturan |
compressional adj.
|
|
477 |
Technical |
(yapısını oluşturan unsurlar bakımından) simetrik olmayan |
irreversible adj.
|
|
478 |
Technical |
mermer mozaik oluşturan |
sectile adj.
|
|
479 |
Technical |
yan çıkışlı cihazı oluşturan |
sidearm adj.
|
|
480 |
Technical |
çok küçük elektronik ve mekanik parçaları bir araya getirerek hareketli aksamları bulunan sistemler oluşturan teknoloji veya bu teknoloji ile üretilen cihaz |
mems (microelectromechanical systems) abrev.
|
|
Computer |
|
481 |
Computer |
bilgisayar ekranında görüntüyü oluşturan küçük noktacıklar |
pixel n.
|
|
482 |
Computer |
oluşturan jim horne |
by jim horne n.
|
|
483 |
Computer |
veri tabanında kayıtları oluşturan veri grupları |
tuple n.
|
|
484 |
Computer |
ascii kodlama şemasını oluşturan 128 adet karakter |
ascii character set n.
|
|
485 |
Computer |
deneyimsiz oyuncuları kolayca yenebilmek amacıyla yeni bir hesap oluşturan ve kendisini amatör gibi gösteren deneyimli oyuncu |
smurf n.
|
|
486 |
Computer |
java platformu için açık kaynaklı yazılımlar oluşturan bir proje |
jakarta n.
|
|
487 |
Computer |
geçersiz bir girdiden geçerli bir çıktı oluşturan araç |
legalizer n.
|
|
488 |
Computer |
geçersiz bir girdiden geçerli bir çıktı oluşturan araç |
legaliser n.
|
|
489 |
Computer |
coğrafi bilgiye dayalı uzaysal verilerin haritalarını dinamik olarak oluşturan bilgisayar programı |
web map server n.
|
|
490 |
Computer |
coğrafi bilgiye dayalı uzaysal verilerin haritalarını dinamik olarak oluşturan bilgisayar programı |
web map service n.
|
|
491 |
Computer |
operatör tanımından belirli programlar oluşturan program |
generator n.
|
|
492 |
Computer |
bilgisayara aktarmak için dijital görüntü kopyası oluşturan elektronik cihaz |
digital scanner n.
|
|
493 |
Computer |
yazıcıda nokta matrisi oluşturan iğne |
pin n.
|
|
494 |
Computer |
bir oyunu oluşturan seviye |
stage n.
|
|
495 |
Computer |
(nesneye yönelik programlamada) alt sınıf oluşturan süper sınıf |
superclass n.
|
|
Informatics |
|
496 |
Informatics |
betimlemeye çalıştığı gerçekliği çarpıtarak gerçeklik oluşturan simülasyon |
hyperreality n.
|
|
Telecom |
|
497 |
Telecom |
(otomatik anahtarlama) esnemeyen bir birim oluşturan sabit elektrik kontakları grubu |
bank n.
|
|
498 |
Telecom |
telgrafçılara talimat vermekte kullanılan telgraf kodunun nokta ve çizgi seslerini otomatik olarak oluşturan bir cihaz |
omnigraph n.
|
|
Electric |
|
499 |
Electric |
yüksek voltaj oluşturan seri bağlı bir grup transformatörden oluşan sistem |
cascade transformer n.
|
|
500 |
Electric |
elektrik transformatörünün çekirdeğini oluşturan demir plakalardan her biri |
lamination n.
|
|