have - Turco Inglés Diccionario

have

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Significados de "have" en diccionario turco inglés : 89 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
have v. sahip olmak
I have had a printout made of the various agencies we have at the moment.
Şu anda sahip olduğumuz çeşitli ajansların bir çıktısını aldım.

More Sentences
General
have v. olmak
We will have the opportunity to do so on other occasions.
Bunu başka vesilelerle de yapma fırsatımız olacak.

More Sentences
have v. tutmak
Tom had motion sickness.
Tom'u yol tuttu.

More Sentences
have v. elinde tutmak
What I have in my hand is a fossil seashell.
Elimde tuttuğum şey bir deniz kabuğu fosili.

More Sentences
have v. yaptırmak
You may as well have Tom do that.
Bunu Tom'a da yaptırabilirsin.

More Sentences
have v. bulunmak
We have reached the end of the agenda.
Gündem maddelerinin sonuna gelmiş bulunmaktayız.

More Sentences
have v. elde etmek
We have had only limited success here.
Burada sadece sınırlı bir başarı elde ettik.

More Sentences
have v. yapmak
We had a long discussion between the groups yesterday.
Dün gruplar arasında uzun bir tartışma yaptık.

More Sentences
have v. sahip olmak
Mr Morillon also asked me if I had the determination and the means to do what must be done.
Bay Morillon ayrıca bana yapılması gerekeni yapacak kararlılığa ve araçlara sahip olup olmadığımı sordu.

More Sentences
have v. almak
Can I have a cup of tea?
Bir bardak çay alabilir miyim?

More Sentences
have v. yemek
Jen is going to have a dinner with her best friend tonight.
Jen bu gece en iyi arkadaşıyla yemeğe çıkacak.

More Sentences
have v. içmek
I haven't had a real coffee since Shanghai.
Şanghay'dan beri gerçek bir kahve içmemiştim.

More Sentences
have v. geçirmek
Why has it taken so long for this reform to be introduced?
Bu reformun hayata geçirilmesi neden bu kadar uzun sürdü?

More Sentences
Idioms
have v. geçmek
It is not the last time we shall have that opportunity.
Bu fırsat son kez elimize geçmeyecek.

More Sentences
Law
have v. sahip olmak
We have had the political courage to debate it.
Bunu tartışacak siyasi cesarete sahip olduk.

More Sentences
Technical
have v. almak
Can I have a paper bag?
Kese kağıdı alabilir miyim?

More Sentences
have v. sahip olmak
That should happen in order to ensure that there really is a uniform approach and so as to have uniform structures.
Bu, gerçekten tek tip bir yaklaşım olmasını sağlamak ve tek tip yapılara sahip olmak için gerçekleşmelidir.

More Sentences
General
have n. üçkağıt
have n. varlıklı kimse
have n. kuraldışı çekimleri
have n. hile
have n. refah seviyesi yüksek olan millet
have n. kaynakları zengin olan millet
have v. etmek
have v. dolandırmak
have v. göz yummak
have v. ele geçirmek
have v. haiz olmak
have v. saymak
have v. kabul etmek
have v. zorunda olmak
have v. malik olmak
have v. elinde bulunmak
have v. aldatmak
have v. buyurmak
have v. ettirmek
have v. eline ulaşmak
have v. -si olmak
have v. izin vermek
have v. bilmek
have v. anlamak
have v. doğurmak
have v. aklında bulundurmak
have v. enfekte olmak
have v. avantaj elde etmek
have v. (merhamet, şefkat) göstermek
have v. açıklamak
have v. ağırlamak
have v. yerleştirmek
have v. ilişki içinde olmak
have v. özelliğini taşımak
have v. parası olmak
have v. zenginliği olmak
have v. düzenli olarak tüketmek
have v. organize etmek
have v. yüzleşmek
have v. hedefi başarmak
have v. doldurulmak
have v. giydirmek
have v. kullanmak
have v. devam etmek
have v. zorla oldurmak
have v. olmasına müsaade etmek
have v. sınıflandırmak
have v. zor duruma sokmak
have v. kurnazlıkla yenmek
have v. sigara içmek
have v. işe almak
have v. rüşvetle almak
have v. (dikkati, ilgiyi) üstünde tutmak
have v. (duygu) beslemek
have v. parası olmak
have v. zengin olmak
have v. (yardımcı fiil olarak) yakın geçmiş zaman
have v. ... var
have v. (duygu, deneyim) yaşamak
have v. ... kadar zamanı olmak
have v. yanında çalıştırmak
Irregular Verb
have v. had - had
Idioms
have v. alt etmek
have v. düşmanca davranmak
have v. zarar verecek şekilde davranmak
have v. (birinin) gerisinde kalmak
have v. (birini tehlikelerden) korumak
have v. kollamak
have v. (birini) bilmek
Law
have v. elinde tutmak
have v. malik olmak
Slang
have v. cinsel ilişkiye girmek

Significados de "have" en diccionario inglés turco : 1 resultado(s)

Turco Inglés
General
have ve abrev.

Significados de "have" con otros términos en diccionario inglés turco: 500 resultado(s)

Inglés Turco
Common Usage
have sex v. sevişmek
I want to have sex with her.
Onunla sevişmek istiyorum.

More Sentences
have a bath v. yıkanmak
Father is having a bath.
Babam yıkanıyor.

More Sentences
have a child v. çocuğu olmak
If only we had a child!
Keşke bir çocuğumuz olsaydı!

More Sentences
have a nap v. kestirmek
After lunch, they usually have a nap.
Öğle yemeğinden sonra genelde kestirirler.

More Sentences
have a break v. ara vermek
We cannot, though, have a break, as that would disrupt the timetable.
Yine de ara veremeyiz, çünkü bu zaman çizelgesini bozar.

More Sentences
have fun v. eğlenmek
In this way, we can be certain that, in future, children only touch a football to play and to have fun with.
Bu şekilde gelecekte çocukların futbol topuna sadece oynamak ve eğlenmek için dokunacaklarından emin olabiliriz.

More Sentences
General
have on v. giymek
Tom didn't have on his shoes.
Tom ayakkabılarını giymemişti.

More Sentences
have a nightmare v. kabus görmek
Are you telling me that you've never had a nightmare?
Bana hiç kabus görmediğini mi söylüyorsun?

More Sentences
have a talk v. görüşme yapmak
Yesterday we had a talk with the American Minister for Transport.
Dün Amerikan Ulaştırma Bakanı ile bir görüşme yaptık.

More Sentences
have difficulty v. zorluk çekmek
I am sure none of you will have difficulty understanding it.
Eminim hiçbiriniz bunu anlamakta zorluk çekmeyeceksiniz.

More Sentences
have children v. çocuk yapmak
Why bother having children if you don't spend any time with them?
Onlarla zaman geçirmeyeceksen çocuk yapmaya ne gerek var?

More Sentences
have difficulty v. sorun yaşamak
Also, we had difficulties with the Council on employee rights to information.
Ayrıca, çalışanların bilgi edinme hakları konusunda Konsey ile sorunlar yaşadık.

More Sentences
have it coming v. hak etmek
I had it coming.
Bunu hak etmiştim.

More Sentences
have a talk v. sohbet etmek
I had a talk with her.
Onunla sohbet ettim.

More Sentences
have a try v. denemek
At this point in the debate, there is not perhaps a very great deal new to add, but I shall nonetheless have a try.
Tartışmanın bu noktasında, belki ekleyecek çok fazla yeni bir şey yok, ancak yine de deneyeceğim.

More Sentences
have confidence in v. güvenmek
We have to rely on the measures the Council has taken, and the Council can have confidence in our procedures.
Konsey'in aldığı tedbirlere güvenmek zorundayız ve Konsey de bizim prosedürlerimize güvenebilir.

More Sentences
have a seat v. oturmak (sandalye vb)
Have a seat please.
Oturun lütfen.

More Sentences
have to v. zorunda kalmak
Every year since then we have had to use the flexibility instrument.
O zamandan beri her yıl esneklik aracını kullanmak zorunda kaldık.

More Sentences
have a talk v. konuşmak
I'll have a talk with him.
Onunla konuşacağım.

More Sentences
have a temperature v. ateşi olmak
My mother called the doctor because I had a temperature.
Annem ateşim olduğu için doktoru aradı.

More Sentences
have a fight v. dövüşmek
Did you and Mary have a fight?
Sen ve Mary dövüştünüz mü?

More Sentences
have recourse to v. başvurmak
I believe it is possible to have recourse to force.
Güç kullanımına başvurmanın mümkün olduğuna inanıyorum.

More Sentences
have to v. gerekmek
I do not have to go into that in any more detail.
Bu konuda daha fazla ayrıntıya girmeme gerek yok.

More Sentences
have got v. sahibi olmak
So you can see that we are really happy to have got Danish television.
Gördüğünüz gibi Danimarka televizyonuna sahip olduğumuz için çok mutluyuz.

More Sentences
have the measles v. kızamık çıkarmak
Tom has the measles.
Tom kızamık çıkardı.

More Sentences
have cancer v. kanser olmak
Tom was told he had cancer just recently.
Tom'a kısa bir süre önce kanser olduğu söylenmişti.

More Sentences
have respect for v. saygı duymak
Opting for discussions, rather than quarrels, shows that you both have respect for one another.
Kavga etmek yerine tartışmayı tercih etmeniz, ikinizin de birbirinize saygı duyduğunuzu gösterir.

More Sentences
have a child v. çocuk sahibi olmak
I can't have a child so I bought a rabbit instead.
Çocuk sahibi olamadığım için onun yerine bir tavşan aldım.

More Sentences
have an abortion v. kürtaj olmak
Dan wanted Linda to have an abortion.
Dan, Linda'nın kürtaj olmasını istedi.

More Sentences
have enough of v. usanmak
We have had enough of the lukewarm positions of the Council and the national governments.
Konsey ve ulusal hükümetlerin ılımlı tutumlarından bıktık usandık.

More Sentences
have supper v. akşam yemeği yemek
Tom hasn't had supper yet.
Tom henüz akşam yemeği yemedi.

More Sentences
have a miscarriage v. düşük yapmak
My friend had a miscarriage and I don't know how to comfort her.
Arkadaşım düşük yaptı ve onu nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum.

More Sentences
have sex v. seks yapmak
My boyfriend and I had sex on the first date.
Erkek arkadaşım ve ben ilk buluşmamızda seks yaptık.

More Sentences
have problem v. sorun yaşamak
I do not wish to speak of dramatic delays but I am sure that certain countries are having problems.
Dramatik gecikmelerden bahsetmek istemiyorum ancak bazı ülkelerin sorun yaşadığından eminim.

More Sentences
have an accident v. kaza geçirmek
When a human being has an accident and the spinal cord is completely severed, it leaves the body innate.
Bir insan kaza geçirdiğinde ve omuriliği tamamen koptuğunda, bedeni doğuştan terk eder.

More Sentences
have a stomachache v. karnı ağrımak
He said he had a stomachache and left the room.
Karnının ağrıdığını söyledi ve odadan çıktı.

More Sentences
have an interview v. görüşme yapmak
After he had given a lecture, he had an interview with some students.
O, ders verdikten sonra bazı öğrencilerle görüşme yaptı.

More Sentences
have an appointment v. randevusu olmak
Tom asked if Mary had an appointment.
Tom, Mary'ye bir randevusu olup olmadığını sordu.

More Sentences
have breakfast v. kahvaltı etmek
Would you have breakfast and come down?
Kahvaltı edip aşağı iner misin?

More Sentences
have a chat v. sohbet etmek
They are having a chat.
Onlar sohbet ediyorlar.

More Sentences
have a nap v. şekerleme yapmak
Tell her that I am having a nap.
Ona şekerleme yaptığımı söyleyin.

More Sentences
have friends v. arkadaş edinmek
I don't need a Facebook account in order to have friends.
Arkadaş edinmek için Facebook hesabına ihtiyacım yok.

More Sentences
have difficulty in v. zorluk çekmek
SMEs do, however, have difficulty in getting credit.
Bununla beraber, KOBİ'ler kredi almakta zorluk çekmektedir.

More Sentences
have a hangover v. akşamdan kalmak
I asked Tom if he had a hangover.
Tom'a akşamdan kalma olup olmadığını sordum.

More Sentences
have a voice v. söz sahibi olmak
This is where Europe has a voice.
Avrupa'nın söz sahibi olduğu yer burası.

More Sentences
have no meaning v. anlamı olmamak
Now we have European citizenship, a concept that has no meaning at all.
Artık hiçbir anlamı olmayan bir kavram olan Avrupa vatandaşlığına sahibiz.

More Sentences
have a go v. denemek
We have had a go with sugar, but the EU's export subsidy did not give us a chance.
Şekeri denedik ama AB'nin ihracat sübvansiyonu bize bir şans vermedi.

More Sentences
have a bath v. banyo yapmak
I am sure our dear guest would like to have a bath before he goes to bed.
Eminim sevgili misafirimiz yatmadan önce banyo yapmak ister.

More Sentences
have dinner v. akşam yemeği yemek
I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
Rüyamda üç Avrupa Parlamentosu Üyesinin birlikte akşam yemeği yemekten keyif aldıklarını gördüm.

More Sentences
have an accident v. kaza yapmak
We nearly had an accident when the car brakes jammed.
Arabanın frenleri tutmayınca az kalsın kaza yapıyorduk.

More Sentences
have in mind v. aklında olmak
There is a reference to applicant states and that is something that we have in mind.
Başvuru sahibi devletlere atıfta bulunuluyor ve bu bizim de aklımızda olan bir şey.

More Sentences
have a shower v. duş yapmak
She has a shower every night.
O her gece duş yapar.

More Sentences
have a chat v. muhabbet etmek
I had a chat with them.
Onlarla muhabbet ettim.

More Sentences
have a holiday v. tatil yapmak
She talked her husband into having a holiday in France.
O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.

More Sentences
have a break v. mola vermek
They're having a break at the moment.
Şu anda mola veriyorlar.

More Sentences
have a baby v. doğurmak
My wife is having a baby.
Karım bir çocuk doğuruyor.

More Sentences
have an operation v. ameliyat olmak
This naturally also applies to women who have had an operation as a result of breast cancer.
Bu durum doğal olarak meme kanseri nedeniyle ameliyat olmuş kadınlar için de geçerlidir.

More Sentences
have the guts v. cesareti olmak
I don't think you have the guts.
Senin cesaretinin olduğunu sanmıyorum.

More Sentences
have a nosebleed v. burnu kanamak
I had a nosebleed today.
Bugün bir burun kanaması geçirdim.

More Sentences
have diarrhoea v. ishal olmak
Sami had diarrhoea.
Sami ishal oldu.

More Sentences
have a party v. parti vermek
We always have a party on his birthday.
Doğum gününde her zaman bir parti veririz.

More Sentences
have resort to v. başvurmak
Had the laboratory refused to do this, the United States authorities would have resorted to a compulsory licence.
Eğer laboratuar bunu yapmayı reddetseydi, Birleşik Devletler yetkilileri zorunlu ruhsata başvuracaktı.

More Sentences
have to v. zorunda olmak
In future, food producers and processors will have to document all steps in the production and processing chain.
Gelecekte gıda üreticileri ve işleyicileri, üretim ve işleme zincirindeki tüm adımları belgelemek zorunda olacak.

More Sentences
have bad breath v. ağzı kokmak
I shot the horse because it had bad breath.
Ağzı koktuğu için atı vurdum.

More Sentences
Common Usage
have mercy v. acımak
General
parties that have signed the contract n. sözleşmeyi imzalayan taraflar
gotta (have got to) n. -malı
have-on n. aldatma
gotta (have got to) n. -meli
the haves and the have-nots n. varlıklılar ve yoksullar
the haves and the have-nots n. zenginler ve fakirler
haves and have-nots n. varsıllar ve yoksullar
the have-nots n. yoksullar
the have-nots n. fakir insanlar
might-have-been n. uygun şartlar sağlanmış olsa gerçekleşebilecek olan durum
might-have-been n. olabilecekken olamamış şey
have someone divorce n. boşatmak
have a row v. ağız kavgası etmek
have something to do with v. ilgisi olmak
have a different opinion v. aynı görüşte olmamak
have a yearning to v. arzu etmek
have something in prospect v. ummak
have the pouts v. surat asmak
have no peace v. rahat yüzü görmemek
have a fit v. çok sevinmek
have a fit of obstinacy v. inadı tutmak
have the best of it v. galip gelmek
have influenza v. grip olmak
have the jitters v. heyheyler geçirmek
have a row with v. tartışmak
have its source in v. kaynaklanmak
have the blues v. hüzünlü olmak
have the pouts v. somurtmak
have one's share of v. nasibini almak
have influence v. sözünü geçirmek
have a crush on v. birine vurulmak
have a wreck v. trafik kazası geçirmek
have manners v. terbiyeli olmak
have earache v. kulağı ağrımak
have the force of law v. kanun hükmünde olmak
have a quarrel v. kavga etmek
have an orgasm v. gelmek
have a short memory v. çabuk unutmak
have a finger in every pie v. her işte parmağı olmak
have foresight v. uzağı görmek
have strong influence v. ağır basmak
have one's hands full v. işi başından aşkın olmak
have the hiccoughs v. hıçkırmak
have a mastery of v. maharet sahibi olmak
have an edge on v. bir gömlek üstün olmak
have a drink v. iki tek atmak
have no strength left v. sıfırı tüketmek
have one's guard up v. tetikte olmak
have one's hackles up v. küplere binmek
have in view v. planlamak
(economy, budget) to have a deficit v. açık bulunmak
have recourse to v. müracaat etmek
have a lark v. şaka yapmak
have intercourse with v. ilişkiye girmek
have a meaning v. anlam kazanmak
have got to v. zorunda olmak
have a good head on one's shoulders v. çok zeki olmak
have a snooze v. kestirmek
have resemblance to v. benzemek
have one's hand in v. karışmak
have one's name rather frequently mentioned v. adından sıkça söz ettirmek
have a bone to pick with somebody v. paylaşacak kozu olmak
have a meeting v. meclis kurmak
have an interview v. mülakat yapmak
have as a guest v. misafir olarak kabul etmek
have a perm v. perma yaptırmak
have faith in god v. iman etmek
have sexual intercourse v. cinsel ilişkide bulunmak
have a breather v. ara vermek
have no work do v. boş oturmak
have an awful fright v. yüreğine inmek
have in mind v. hatırında tutmak
have an advantage over someone v. başkasına göre avantajlı bir durumda olmak
let someone have it v. birine dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek
have influence v. nazı geçmek
have a low opinion of v. önemsememek
have a rest v. soluklanmak
have a bash at something v. teşebbüs etmek
have the best of it v. üstün olmak
have the face v. yüzü tutmak
have done with v. bıkmak
have an accident v. kazaya uğramak
have a tiff v. atışmak
have the precedence v. önce olmak
have the gift of the gab v. ağzı laf yapmak
have a good run for one's money v. bir işte uzun süre başarılı olmak
have somebody on v. kafaya almak
have it made v. yaptırmak
have the devil's own luck v. ballı olmak
have an investment v. yatırım yapmak
have a lump in one's throat v. boğazı düğümlenmek
have a rough tongue v. ağır konuşmak
have one's hair set v. mizanpili yaptırmak
have many projects going at once v. bin tarakta bezi olmak
have a walk v. yürümek
have a dream of (someone/something) v. rüyasını görmek
have one's inning v. atış yapmak
have a part v. rol almak
have somebody do a boring job v. pösteki saydırmak
have to v. mecburiyetinde kalmak
have a stomachache v. birinin midesi ağrımak
have a screw v. yatmak
have to do with v. ile ilgisi olmak
have misgivings about v. kuşkuyla karşılamak
have one's heart in one's mouth v. canı ağzına gelmek
have a lark v. muziplik yapmak
have a tickle in one's throat v. gıcık duymak
have no thought of v. hiç aklından geçmemek
have something on hand v. el altında bulundurmak
have a fit v. mest olmak
have the run of v. bir yere rahatça girip çıkabilmek
have done with v. usanmak
have a fling at v. bir şey yapmayı denemek
have the run of v. bir yeri serbestçe kullanabilmek
have a heart of gold v. altın gibi kalbi olmak
have a fancy for something v. içi çekmek
have one's curse take affect v. ahı tutmak
have a dispute to be settled in court v. mahkemelik olmak
have a fright v. ürkmek
have poured v. döktürmek
have peace of mind v. kendiyle barışık olmak
have somebody on v. makaraya sarmak
have a run of bad luck v. şansı ters gitmek
have a jag on v. sarhoş olmak
have no customers v. sinek avlamak
have one's hands full v. çok meşgul olmak
have an orgasm v. doyuma ulaşmak
have someone's testimony v. ifadesini almak (polis)
happen to have something good v. konmak
have a suspicion that v. şüphe etmek
have a good head on one's shoulders v. aklı başında biri olmak
have a grudge against v. kin beslemek
have one's fling v. kurtlarını dökmek
have influence v. hatırı sayılmak
have one's hands free v. meşgul olmamak
have an aim v. amaca sahip olmak
have a command of v. kıvırmak
have an urge to v. bir şey yapmayı çok istemek
have somebody up for something v. mahkemeye vermek
have a look at v. gözden geçirmek
have one's innings v. atış yapmak
have an idea v. aklına bir fikir gelmek
have one's eyes on v. gözü olmak
have a stiff neck v. boynu tutulmak
have blind confidence in v. körü körüne inanmak
have a guilty conscience v. vicdan azabı çekmek
have one's head in the clouds v. aklı bir karış havada olmak
have done with v. bitirmek
have a fit of hysterics v. kriz geçirmek
have influence v. etkili olmak
have one's knife into somebody v. kancayı takmak
have a stuffy nose v. genizi tıkanmak
have a chat v. gevezelik etmek
have one's photo taken v. resim çektirmek
have a shave v. tıraş olmak
have someone's autograph v. imza almak
have a row with v. atışmak
have a big lead v. çok önde olmak
have a lot on one's plate v. çok fazla işi olmak
have a hell of a time v. anasından emdiği süt burnundan gelmek
have no strength left v. hali kalmamak
have the inside track v. yarış alanının en iç kısmına yakın olmak
have a long run v. afişte kalmak
have heard v. haberi olmak
have a feeling v. içine doğmak
have a rambling conversation v. dereden tepeden konuşmak
have difficulty to explain v. anlatamamak
have a set v. mizanpili yaptırmak
not to have a dog's chance v. hiç şansı olmamak
have one's fling v. çapkınlık yapmak
have a heart of stone v. taş kalpli olmak
have a shy at v. denemek
have something poured v. döktürmek
have influence v. sözü geçmek
have something at one's fingertips v. girdisini çıktısını bilmek
have scruples about doing something v. vicdani nedenle bir şeyi yapmaktan çekinmek
have the blues v. kederli olmak
have an attractive personality v. şeytan tüyü olmak
have cramp v. kramp girmek
have one's fortune told v. fal baktırmak
not to have the heart to v. kıyamamak
have a fit v. deli olmak (öfkeden)
have something at one's fingertips v. bir şey elinin altında bulunmak
have nothing to do with v. ilişkisini kesmek
have rest v. uyumak
have pins and needles v. karıncalanmak
have no strength in one's muscles v. elinde ayağında dermak olmamak
have a down on somebody v. takmak
have admiration for v. hayranlık beslemek
have nothing to do with v. alakası olmamak
have a bad hair day v. kötü bir gün geçirmek
have preference v. tercih hakkına sahip olmak
have a crap v. sıçmak
have the whip hand of v. avantaj sağlamak (birisine karşı)
have a shit v. kaka yapmak
have the honour of v. şerefine nail olmak
have smallpox v. çiçek çıkarmak
have money to burn v. aşırı para harcamak
have a laze v. tembellik etmek
have a part in v. rol almak
have tickling sensation v. gıdıklanmak
have something to do with v. ilişkisi olmak
have a dekko v. bakıvermek
have a gossip v. çene çalmak
have a scent for something v. sezmek
have a great success v. büyük başarı kazanmak
have in reserve v. ihtiyat olarak saklamak
have a nervous breakdown v. sürmenaj olmak
have a trip v. seyahat etmek
have on v. giyinmek
have sexual relations v. ilişki kurmak
have someone to thank for v. bir şey için birine borçlu olmak
have a class v. ders yapmak
have something to say v. diyeceği olmak
have high temperature v. yanmak
have cold feet v. çekinmek
have no business doing something v. birinin bir şey yapmaya hakkı olmamak
have sympathy for v. halini anlamak
have one's hair stand on end v. ürpermek
have a presentment v. malum olmak
have the snuffles v. burnu akmak
have heat spots v. isilik olmak
have money owed to one (by) v. alacaklanmak
have overtones v. havası olmak
have one's head screwed on right v. aklı başında biri olmak
have a working knowledge of v. bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek
have a swim v. denize girmek
have something in prospect v. beklemek
have money to burn v. para savurmak
not to have a clue v. hiçbir fikri olmamak
have authority over v. hükmü geçmek
have a command of v. hakim olmak
have no strength left v. mecali kalmamak
have money owed to one v. alacağı olmak
have somebody up v. mahkemeye vermek
have break v. ara vermek
have one's photo taken v. fotoğraf çektirmek
have a heavy foot v. arabayı çok hızlı sürmek
have a fancy for v. heves etmek
have it off with somebody v. kırıştırmak
have a swollen head v. burnu büyümek
have somebody in one's pocket v. parmağında oynatmak
have a yearning for v. arzu etmek
have title to v. mülkiyet hakkı olmak (bir yerde)
have lost one's tongue v. dilini yutmak
have for sale v. satmak için almak
have a bearing on v. etkilemek
have a talk with v. konuşmak
not to have the faintest idea v. en ufak bir fikri olmamak
have authority v. hükmü geçmek
have something thrown away v. döktürmek
have a yen for v. arzulamak
have a wild time v. vur patlasın çal oynasın eğlenmek
have it made v. işleri tıkırında olmak
have control over v. etkisi olmak
have a desire v. heves etmek
have a high opinion of oneself v. fasulye gibi kendini nimetten saymak
have a car accident v. araba çarpmak
have a suspicion v. şüpheye düşmek
have serious consequences v. ciddi sonuçlara sahip olmak
have thrown away v. döktürmek
have a fling v. kurtlarını dökmek
have one's hands free v. elleri boş olmak
have something printed v. bastırmak
have (a question/remark) directed to oneself v. muhatap olmak
have a screw loose v. aklından zoru olmak
have one's heart in one's mouth v. yüreği ağzına gelmek
have it in for somebody v. takmak
have one's child aborted v. çocuk aldırmak
not to have a meaning v. anlam ifade etmemek
have a mind to v. niyeti olmak
have an air of v. benzemek
have in stock v. bulundurmak
have scabies v. uyuz olmak
have a field day with v. makaraya almak
have on v. şaka etmek
have a gander at v. bakmak
have repercussions v. yankı uyandırmak
not have credit in one's phone v. telefonunda kontör olmamak
let someone have it v. birini haşlamak
have the face to do something v. yüzü tutmak
have one's own way v. kendi bildiğini okumak
have no effect v. bana mısın dememek
have an eye on the main chance v. fırsat kollamak
have a foot in both camps v. ikili oynamak
have a good grasp of v. iyice vakıf olmak
have the hiccups v. hık tutmak
have one's blood up v. gaza getirmek
have the pouts v. gücenmek
have overtones v. izleri taşımak
have difficulty v. zorlukla karşılaşmak
have the last word in v. nihai karar/son söz birinin olmak (bir konuda)
have it off v. mercimeği fırına vermek
have a sore throat v. boğazı yanmak
have difficulty in standing v. ayakta durmakta zorlanmak
have words v. kavga etmek
have it off with somebody v. mercimeği fırına vermek
have it neutered v. kısırlaştırmak
have one's reputation besmirched v. çamura düşmek
have cut v. kestirmek
have a word with someone v. biriyle konuşmak
have no use for v. gereksememek
have a dig at somebody v. taş atmak
have sunstroke v. güneş çarpmak
have it made v. ısmarlamak
have the makings of v. potansiyeli olmak
have an itching palm v. para hırsı olmak
have a miscarriage v. çocuk düşürmek
have the hair removed v. epilasyon yaptırmak
have an ace in the hole v. elinde kozu olmak
have overtones v. izleri olmak
have one's tonsils out v. bademciklerini aldırmak
have a market v. alıcı bulmak
have a go at v. denemek
have intercourse with v. ilişki kurmak
have the hump v. üzülmek
have a dream v. düş görmek
have done with v. işi tamamlamak
have a crush on v. vurulmak
have diarrhoea v. amel olmak
have a bee in one's bonnet v. kafaya takmak
have a fright v. korkmak
have a row v. ağız dalaşı yapmak
have present v. bulundurmak
have a snooze v. şekerleme yapmak
have both one's feet on the ground v. aklı başında olmak
have something at one's fingertips v. bir şeyi çok iyi bilmek
have sex with v. uçkur çözmek
have a way with v. ikna etmek
have a pain v. ağrısı olmak
not have the courage v. cesareti olmamak
have none of v. kabul etmemek
have shadows around one's eyes v. gözleri mor halkalarla çevrili olmak
have a spill v. atın sırtından düşmek
have the characteristics of v. özellik taşımak
have diarrhoea v. sürgün olmak
have a bash at something v. el atmak
have a child v. çocuk yapmak
have a sunstroke v. güneş vurmak
have a tickle in one's throat v. birinin boğazı gıcıklanmak
have it away with somebody v. mercimeği fırına vermek
have an ace up one's sleeve v. elinde kozu olmak
have an interview with somebody v. mülakat yapmak
have a quick look around v. etrafı kolaçan etmek
have eye on v. göz koymak
have friends in the right places v. torpili olmak
have a crash v. kaza yapmak
have a breather v. oh demek
have a good time v. eğlenmek
have a special place in one's heart v. birinin kalbinde özel bir yere sahip olmak
have a shy at v. tecrübe etmek
have a fit of v. damarı tutmak
have a fright v. yüreği yarılmak
have a bash v. bir denemek
have a smattering of v. çat pat bilmek
have time v. zamanı olmak
have an in v. bir yerde torpili olmak
have a bee in one's bonnet about something v. aklını takmak
have it away v. mercimeği fırına vermek
have it in for v. birine kin beslemek
have a nightmare v. ağır basmak
have one's way v. kendi istediğini yaptırmak
have one's back against the wall v. kuyruğu kapana kısılmak
have one's business go bad v. arpalamak
have a difficulty come up v. aksilik çıkmak
have a stretch v. gerinmek
have good manners v. yol yordam bilmek
have the hiccups v. hıçkırmak
have one's wits about one v. doğru dürüst düşünebilmek
have a job v. ekmeğini eline almak
have it off v. kırıştırmak
have the face to v. cüret etmek
have dealings with somebody v. alışveriş yapmak
have possession of v. sahibi olmak
have a share in v. payı olmak
have nothing for sale v. yok satmak
have cut one's eyeteeth v. açıkgöz olmak
have dealings v. alışveriş yapmak
have a crush on someone v. birisine aşık olmak
have a row v. tartışmak
have a chat v. laflamak
have a strong stomach v. midesi sağlam olmak
have a suspicion v. şüphelenmek
have a snap v. kestirmek
have a blowout v. lastiği patlamak
have an objective v. amaca sahip olmak
not to have a deficit or shortage v. açık vermemek
have the last laugh v. sonunda başarmak
have money to burn v. parayı ezmek
have pull with v. (bir kurumda vb) bağlantısı olmak
have nothing to do with v. ilgisi olmamak
have a fit v. çılgına dönmek
have bats in the belfry v. aklından zoru olmak
have something cut v. kestirmek
have something in common with someone v. biriyle ortak bir özellik taşımak
have education v. tahsil görmek
have the last word v. son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda)
have a field day v. bayram etmek
have confidence v. güveni olmak
have one's share v. nasibini almak
have influence v. forsu olmak
have always in stock v. eksik etmemek
have one's curse take effect v. ahı tutmak
have a close call v. kıl payı kurtulmak
have designs on v. gözü olmak
have a grasp of v. vakıf olmak
have both one's feet on the ground v. gerçekçi ve pratik bir şekilde düşünmek
have a chat v. hoşbeş etmek
have a word or two v. iki çift laf etmek
have words v. atışmak
have a row with v. kavga etmek
have an ache v. sancılanmak
have unexpected luck v. kısmeti ayağına gelmek
have a heart attack v. damla inmek
have nothing to show for it v. elinde ne yaptığını gösterecek hiçbir şey olmamak
have a nervous breakdown v. evhamlanmak
have in mind v. niyet etmek
have no objection v. diyeceği olmamak
have an epileptic fit v. sarası tutmak
have reached maturity v. kendini bilmek
have got v. sahip olmak
have the right of way v. geçiş hakkına sahip olmak
have a dog's chance v. eşek şansı olmak
have a bath v. banyo almak
have the whip hand of v. üstünlük sağlamak
have influence over v. nazı geçmek
have nothing to say v. diyeceği olmamak
have one's electrocardiogram taken v. elektro çektirmek
have great respect for someone without fail v. saygıda kusur etmemek
have a fit v. babaları tutmak
have a hitch v. aksamak
have a surprising success v. düşeş atmak
have the edge on v. avantajlı olmak
have one's right v. hakkı bulunmak
have a fit v. fenalık geçirmek