|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
have sex v.
|
sevişmek |
|
I want to have sex with her.
Onunla sevişmek istiyorum.
More Sentences
|
2 |
Common Usage |
have a bath v.
|
yıkanmak |
|
Father is having a bath.
Babam yıkanıyor.
More Sentences
|
3 |
Common Usage |
have a child v.
|
çocuğu olmak |
|
If only we had a child!
Keşke bir çocuğumuz olsaydı!
More Sentences
|
4 |
Common Usage |
have a nap v.
|
kestirmek |
|
After lunch, they usually have a nap.
Öğle yemeğinden sonra genelde kestirirler.
More Sentences
|
5 |
Common Usage |
have a break v.
|
ara vermek |
|
We cannot, though, have a break, as that would disrupt the timetable.
Yine de ara veremeyiz, çünkü bu zaman çizelgesini bozar.
More Sentences
|
6 |
Common Usage |
have fun v.
|
eğlenmek |
|
In this way, we can be certain that, in future, children only touch a football to play and to have fun with.
Bu şekilde gelecekte çocukların futbol topuna sadece oynamak ve eğlenmek için dokunacaklarından emin olabiliriz.
More Sentences
|
General |
|
7 |
General |
have on v.
|
giymek |
|
Tom didn't have on his shoes.
Tom ayakkabılarını giymemişti.
More Sentences
|
8 |
General |
have a nightmare v.
|
kabus görmek |
|
Are you telling me that you've never had a nightmare?
Bana hiç kabus görmediğini mi söylüyorsun?
More Sentences
|
9 |
General |
have a talk v.
|
görüşme yapmak |
|
Yesterday we had a talk with the American Minister for Transport.
Dün Amerikan Ulaştırma Bakanı ile bir görüşme yaptık.
More Sentences
|
10 |
General |
have difficulty v.
|
zorluk çekmek |
|
I am sure none of you will have difficulty understanding it.
Eminim hiçbiriniz bunu anlamakta zorluk çekmeyeceksiniz.
More Sentences
|
11 |
General |
have children v.
|
çocuk yapmak |
|
Why bother having children if you don't spend any time with them?
Onlarla zaman geçirmeyeceksen çocuk yapmaya ne gerek var?
More Sentences
|
12 |
General |
have difficulty v.
|
sorun yaşamak |
|
Also, we had difficulties with the Council on employee rights to information.
Ayrıca, çalışanların bilgi edinme hakları konusunda Konsey ile sorunlar yaşadık.
More Sentences
|
13 |
General |
have it coming v.
|
hak etmek |
|
I had it coming.
Bunu hak etmiştim.
More Sentences
|
14 |
General |
have a talk v.
|
sohbet etmek |
|
I had a talk with her.
Onunla sohbet ettim.
More Sentences
|
15 |
General |
have a try v.
|
denemek |
|
At this point in the debate, there is not perhaps a very great deal new to add, but I shall nonetheless have a try.
Tartışmanın bu noktasında, belki ekleyecek çok fazla yeni bir şey yok, ancak yine de deneyeceğim.
More Sentences
|
16 |
General |
have confidence in v.
|
güvenmek |
|
We have to rely on the measures the Council has taken, and the Council can have confidence in our procedures.
Konsey'in aldığı tedbirlere güvenmek zorundayız ve Konsey de bizim prosedürlerimize güvenebilir.
More Sentences
|
17 |
General |
have a seat v.
|
oturmak (sandalye vb) |
|
Have a seat please.
Oturun lütfen.
More Sentences
|
18 |
General |
have to v.
|
zorunda kalmak |
|
Every year since then we have had to use the flexibility instrument.
O zamandan beri her yıl esneklik aracını kullanmak zorunda kaldık.
More Sentences
|
19 |
General |
have a talk v.
|
konuşmak |
|
I'll have a talk with him.
Onunla konuşacağım.
More Sentences
|
20 |
General |
have a temperature v.
|
ateşi olmak |
|
My mother called the doctor because I had a temperature.
Annem ateşim olduğu için doktoru aradı.
More Sentences
|
21 |
General |
have a fight v.
|
dövüşmek |
|
Did you and Mary have a fight?
Sen ve Mary dövüştünüz mü?
More Sentences
|
22 |
General |
have recourse to v.
|
başvurmak |
|
I believe it is possible to have recourse to force.
Güç kullanımına başvurmanın mümkün olduğuna inanıyorum.
More Sentences
|
23 |
General |
have to v.
|
gerekmek |
|
I do not have to go into that in any more detail.
Bu konuda daha fazla ayrıntıya girmeme gerek yok.
More Sentences
|
24 |
General |
have got v.
|
sahibi olmak |
|
So you can see that we are really happy to have got Danish television.
Gördüğünüz gibi Danimarka televizyonuna sahip olduğumuz için çok mutluyuz.
More Sentences
|
25 |
General |
have the measles v.
|
kızamık çıkarmak |
|
Tom has the measles.
Tom kızamık çıkardı.
More Sentences
|
26 |
General |
have cancer v.
|
kanser olmak |
|
Tom was told he had cancer just recently.
Tom'a kısa bir süre önce kanser olduğu söylenmişti.
More Sentences
|
27 |
General |
have respect for v.
|
saygı duymak |
|
Opting for discussions, rather than quarrels, shows that you both have respect for one another.
Kavga etmek yerine tartışmayı tercih etmeniz, ikinizin de birbirinize saygı duyduğunuzu gösterir.
More Sentences
|
28 |
General |
have a child v.
|
çocuk sahibi olmak |
|
I can't have a child so I bought a rabbit instead.
Çocuk sahibi olamadığım için onun yerine bir tavşan aldım.
More Sentences
|
29 |
General |
have an abortion v.
|
kürtaj olmak |
|
Dan wanted Linda to have an abortion.
Dan, Linda'nın kürtaj olmasını istedi.
More Sentences
|
30 |
General |
have enough of v.
|
usanmak |
|
We have had enough of the lukewarm positions of the Council and the national governments.
Konsey ve ulusal hükümetlerin ılımlı tutumlarından bıktık usandık.
More Sentences
|
31 |
General |
have supper v.
|
akşam yemeği yemek |
|
Tom hasn't had supper yet.
Tom henüz akşam yemeği yemedi.
More Sentences
|
32 |
General |
have a miscarriage v.
|
düşük yapmak |
|
My friend had a miscarriage and I don't know how to comfort her.
Arkadaşım düşük yaptı ve onu nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum.
More Sentences
|
33 |
General |
have sex v.
|
seks yapmak |
|
My boyfriend and I had sex on the first date.
Erkek arkadaşım ve ben ilk buluşmamızda seks yaptık.
More Sentences
|
34 |
General |
have problem v.
|
sorun yaşamak |
|
I do not wish to speak of dramatic delays but I am sure that certain countries are having problems.
Dramatik gecikmelerden bahsetmek istemiyorum ancak bazı ülkelerin sorun yaşadığından eminim.
More Sentences
|
35 |
General |
have an accident v.
|
kaza geçirmek |
|
When a human being has an accident and the spinal cord is completely severed, it leaves the body innate.
Bir insan kaza geçirdiğinde ve omuriliği tamamen koptuğunda, bedeni doğuştan terk eder.
More Sentences
|
36 |
General |
have a stomachache v.
|
karnı ağrımak |
|
He said he had a stomachache and left the room.
Karnının ağrıdığını söyledi ve odadan çıktı.
More Sentences
|
37 |
General |
have an interview v.
|
görüşme yapmak |
|
After he had given a lecture, he had an interview with some students.
O, ders verdikten sonra bazı öğrencilerle görüşme yaptı.
More Sentences
|
38 |
General |
have an appointment v.
|
randevusu olmak |
|
Tom asked if Mary had an appointment.
Tom, Mary'ye bir randevusu olup olmadığını sordu.
More Sentences
|
39 |
General |
have breakfast v.
|
kahvaltı etmek |
|
Would you have breakfast and come down?
Kahvaltı edip aşağı iner misin?
More Sentences
|
40 |
General |
have a chat v.
|
sohbet etmek |
|
They are having a chat.
Onlar sohbet ediyorlar.
More Sentences
|
41 |
General |
have a nap v.
|
şekerleme yapmak |
|
Tell her that I am having a nap.
Ona şekerleme yaptığımı söyleyin.
More Sentences
|
42 |
General |
have friends v.
|
arkadaş edinmek |
|
I don't need a Facebook account in order to have friends.
Arkadaş edinmek için Facebook hesabına ihtiyacım yok.
More Sentences
|
43 |
General |
have difficulty in v.
|
zorluk çekmek |
|
SMEs do, however, have difficulty in getting credit.
Bununla beraber, KOBİ'ler kredi almakta zorluk çekmektedir.
More Sentences
|
44 |
General |
have a hangover v.
|
akşamdan kalmak |
|
I asked Tom if he had a hangover.
Tom'a akşamdan kalma olup olmadığını sordum.
More Sentences
|
45 |
General |
have a voice v.
|
söz sahibi olmak |
|
This is where Europe has a voice.
Avrupa'nın söz sahibi olduğu yer burası.
More Sentences
|
46 |
General |
have no meaning v.
|
anlamı olmamak |
|
Now we have European citizenship, a concept that has no meaning at all.
Artık hiçbir anlamı olmayan bir kavram olan Avrupa vatandaşlığına sahibiz.
More Sentences
|
47 |
General |
have a go v.
|
denemek |
|
We have had a go with sugar, but the EU's export subsidy did not give us a chance.
Şekeri denedik ama AB'nin ihracat sübvansiyonu bize bir şans vermedi.
More Sentences
|
48 |
General |
have a bath v.
|
banyo yapmak |
|
I am sure our dear guest would like to have a bath before he goes to bed.
Eminim sevgili misafirimiz yatmadan önce banyo yapmak ister.
More Sentences
|
49 |
General |
have dinner v.
|
akşam yemeği yemek |
|
I dreamt that three Members of the European Parliament were enjoying having dinner together.
Rüyamda üç Avrupa Parlamentosu Üyesinin birlikte akşam yemeği yemekten keyif aldıklarını gördüm.
More Sentences
|
50 |
General |
have an accident v.
|
kaza yapmak |
|
We nearly had an accident when the car brakes jammed.
Arabanın frenleri tutmayınca az kalsın kaza yapıyorduk.
More Sentences
|
51 |
General |
have in mind v.
|
aklında olmak |
|
There is a reference to applicant states and that is something that we have in mind.
Başvuru sahibi devletlere atıfta bulunuluyor ve bu bizim de aklımızda olan bir şey.
More Sentences
|
52 |
General |
have a shower v.
|
duş yapmak |
|
She has a shower every night.
O her gece duş yapar.
More Sentences
|
53 |
General |
have a chat v.
|
muhabbet etmek |
|
I had a chat with them.
Onlarla muhabbet ettim.
More Sentences
|
54 |
General |
have a holiday v.
|
tatil yapmak |
|
She talked her husband into having a holiday in France.
O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.
More Sentences
|
55 |
General |
have a break v.
|
mola vermek |
|
They're having a break at the moment.
Şu anda mola veriyorlar.
More Sentences
|
56 |
General |
have a baby v.
|
doğurmak |
|
My wife is having a baby.
Karım bir çocuk doğuruyor.
More Sentences
|
57 |
General |
have an operation v.
|
ameliyat olmak |
|
This naturally also applies to women who have had an operation as a result of breast cancer.
Bu durum doğal olarak meme kanseri nedeniyle ameliyat olmuş kadınlar için de geçerlidir.
More Sentences
|
58 |
General |
have the guts v.
|
cesareti olmak |
|
I don't think you have the guts.
Senin cesaretinin olduğunu sanmıyorum.
More Sentences
|
59 |
General |
have a nosebleed v.
|
burnu kanamak |
|
I had a nosebleed today.
Bugün bir burun kanaması geçirdim.
More Sentences
|
60 |
General |
have diarrhoea v.
|
ishal olmak |
|
Sami had diarrhoea.
Sami ishal oldu.
More Sentences
|
61 |
General |
have a party v.
|
parti vermek |
|
We always have a party on his birthday.
Doğum gününde her zaman bir parti veririz.
More Sentences
|
62 |
General |
have resort to v.
|
başvurmak |
|
Had the laboratory refused to do this, the United States authorities would have resorted to a compulsory licence.
Eğer laboratuar bunu yapmayı reddetseydi, Birleşik Devletler yetkilileri zorunlu ruhsata başvuracaktı.
More Sentences
|
63 |
General |
have to v.
|
zorunda olmak |
|
In future, food producers and processors will have to document all steps in the production and processing chain.
Gelecekte gıda üreticileri ve işleyicileri, üretim ve işleme zincirindeki tüm adımları belgelemek zorunda olacak.
More Sentences
|
64 |
General |
have bad breath v.
|
ağzı kokmak |
|
I shot the horse because it had bad breath.
Ağzı koktuğu için atı vurdum.
More Sentences
|
Common Usage |
|
65 |
Common Usage |
have mercy v.
|
acımak |
|
General |
|
66 |
General |
parties that have signed the contract n.
|
sözleşmeyi imzalayan taraflar |
|
67 |
General |
gotta (have got to) n.
|
-malı |
|
68 |
General |
have-on n.
|
aldatma |
|
69 |
General |
gotta (have got to) n.
|
-meli |
|
70 |
General |
the haves and the have-nots n.
|
varlıklılar ve yoksullar |
|
71 |
General |
the haves and the have-nots n.
|
zenginler ve fakirler |
|
72 |
General |
haves and have-nots n.
|
varsıllar ve yoksullar |
|
73 |
General |
the have-nots n.
|
yoksullar |
|
74 |
General |
the have-nots n.
|
fakir insanlar |
|
75 |
General |
might-have-been n.
|
uygun şartlar sağlanmış olsa gerçekleşebilecek olan durum |
|
76 |
General |
might-have-been n.
|
olabilecekken olamamış şey |
|
77 |
General |
have someone divorce n.
|
boşatmak |
|
78 |
General |
have a row v.
|
ağız kavgası etmek |
|
79 |
General |
have something to do with v.
|
ilgisi olmak |
|
80 |
General |
have a different opinion v.
|
aynı görüşte olmamak |
|
81 |
General |
have a yearning to v.
|
arzu etmek |
|
82 |
General |
have something in prospect v.
|
ummak |
|
83 |
General |
have the pouts v.
|
surat asmak |
|
84 |
General |
have no peace v.
|
rahat yüzü görmemek |
|
85 |
General |
have a fit v.
|
çok sevinmek |
|
86 |
General |
have a fit of obstinacy v.
|
inadı tutmak |
|
87 |
General |
have the best of it v.
|
galip gelmek |
|
88 |
General |
have influenza v.
|
grip olmak |
|
89 |
General |
have the jitters v.
|
heyheyler geçirmek |
|
90 |
General |
have a row with v.
|
tartışmak |
|
91 |
General |
have its source in v.
|
kaynaklanmak |
|
92 |
General |
have the blues v.
|
hüzünlü olmak |
|
93 |
General |
have the pouts v.
|
somurtmak |
|
94 |
General |
have one's share of v.
|
nasibini almak |
|
95 |
General |
have influence v.
|
sözünü geçirmek |
|
96 |
General |
have a crush on v.
|
birine vurulmak |
|
97 |
General |
have a wreck v.
|
trafik kazası geçirmek |
|
98 |
General |
have manners v.
|
terbiyeli olmak |
|
99 |
General |
have earache v.
|
kulağı ağrımak |
|
100 |
General |
have the force of law v.
|
kanun hükmünde olmak |
|
101 |
General |
have a quarrel v.
|
kavga etmek |
|
102 |
General |
have an orgasm v.
|
gelmek |
|
103 |
General |
have a short memory v.
|
çabuk unutmak |
|
104 |
General |
have a finger in every pie v.
|
her işte parmağı olmak |
|
105 |
General |
have foresight v.
|
uzağı görmek |
|
106 |
General |
have strong influence v.
|
ağır basmak |
|
107 |
General |
have one's hands full v.
|
işi başından aşkın olmak |
|
108 |
General |
have the hiccoughs v.
|
hıçkırmak |
|
109 |
General |
have a mastery of v.
|
maharet sahibi olmak |
|
110 |
General |
have an edge on v.
|
bir gömlek üstün olmak |
|
111 |
General |
have a drink v.
|
iki tek atmak |
|
112 |
General |
have no strength left v.
|
sıfırı tüketmek |
|
113 |
General |
have one's guard up v.
|
tetikte olmak |
|
114 |
General |
have one's hackles up v.
|
küplere binmek |
|
115 |
General |
have in view v.
|
planlamak |
|
116 |
General |
(economy, budget) to have a deficit v.
|
açık bulunmak |
|
117 |
General |
have recourse to v.
|
müracaat etmek |
|
118 |
General |
have a lark v.
|
şaka yapmak |
|
119 |
General |
have intercourse with v.
|
ilişkiye girmek |
|
120 |
General |
have a meaning v.
|
anlam kazanmak |
|
121 |
General |
have got to v.
|
zorunda olmak |
|
122 |
General |
have a good head on one's shoulders v.
|
çok zeki olmak |
|
123 |
General |
have a snooze v.
|
kestirmek |
|
124 |
General |
have resemblance to v.
|
benzemek |
|
125 |
General |
have one's hand in v.
|
karışmak |
|
126 |
General |
have one's name rather frequently mentioned v.
|
adından sıkça söz ettirmek |
|
127 |
General |
have a bone to pick with somebody v.
|
paylaşacak kozu olmak |
|
128 |
General |
have a meeting v.
|
meclis kurmak |
|
129 |
General |
have an interview v.
|
mülakat yapmak |
|
130 |
General |
have as a guest v.
|
misafir olarak kabul etmek |
|
131 |
General |
have a perm v.
|
perma yaptırmak |
|
132 |
General |
have faith in god v.
|
iman etmek |
|
133 |
General |
have sexual intercourse v.
|
cinsel ilişkide bulunmak |
|
134 |
General |
have a breather v.
|
ara vermek |
|
135 |
General |
have no work do v.
|
boş oturmak |
|
136 |
General |
have an awful fright v.
|
yüreğine inmek |
|
137 |
General |
have in mind v.
|
hatırında tutmak |
|
138 |
General |
have an advantage over someone v.
|
başkasına göre avantajlı bir durumda olmak |
|
139 |
General |
let someone have it v.
|
birine dünyanın kaç bucak olduğunu göstermek |
|
140 |
General |
have influence v.
|
nazı geçmek |
|
141 |
General |
have a low opinion of v.
|
önemsememek |
|
142 |
General |
have a rest v.
|
soluklanmak |
|
143 |
General |
have a bash at something v.
|
teşebbüs etmek |
|
144 |
General |
have the best of it v.
|
üstün olmak |
|
145 |
General |
have the face v.
|
yüzü tutmak |
|
146 |
General |
have done with v.
|
bıkmak |
|
147 |
General |
have an accident v.
|
kazaya uğramak |
|
148 |
General |
have a tiff v.
|
atışmak |
|
149 |
General |
have the precedence v.
|
önce olmak |
|
150 |
General |
have the gift of the gab v.
|
ağzı laf yapmak |
|
151 |
General |
have a good run for one's money v.
|
bir işte uzun süre başarılı olmak |
|
152 |
General |
have somebody on v.
|
kafaya almak |
|
153 |
General |
have it made v.
|
yaptırmak |
|
154 |
General |
have the devil's own luck v.
|
ballı olmak |
|
155 |
General |
have an investment v.
|
yatırım yapmak |
|
156 |
General |
have a lump in one's throat v.
|
boğazı düğümlenmek |
|
157 |
General |
have a rough tongue v.
|
ağır konuşmak |
|
158 |
General |
have one's hair set v.
|
mizanpili yaptırmak |
|
159 |
General |
have many projects going at once v.
|
bin tarakta bezi olmak |
|
160 |
General |
have a walk v.
|
yürümek |
|
161 |
General |
have a dream of (someone/something) v.
|
rüyasını görmek |
|
162 |
General |
have one's inning v.
|
atış yapmak |
|
163 |
General |
have a part v.
|
rol almak |
|
164 |
General |
have somebody do a boring job v.
|
pösteki saydırmak |
|
165 |
General |
have to v.
|
mecburiyetinde kalmak |
|
166 |
General |
have a stomachache v.
|
birinin midesi ağrımak |
|
167 |
General |
have a screw v.
|
yatmak |
|
168 |
General |
have to do with v.
|
ile ilgisi olmak |
|
169 |
General |
have misgivings about v.
|
kuşkuyla karşılamak |
|
170 |
General |
have one's heart in one's mouth v.
|
canı ağzına gelmek |
|
171 |
General |
have a lark v.
|
muziplik yapmak |
|
172 |
General |
have a tickle in one's throat v.
|
gıcık duymak |
|
173 |
General |
have no thought of v.
|
hiç aklından geçmemek |
|
174 |
General |
have something on hand v.
|
el altında bulundurmak |
|
175 |
General |
have a fit v.
|
mest olmak |
|
176 |
General |
have the run of v.
|
bir yere rahatça girip çıkabilmek |
|
177 |
General |
have done with v.
|
usanmak |
|
178 |
General |
have a fling at v.
|
bir şey yapmayı denemek |
|
179 |
General |
have the run of v.
|
bir yeri serbestçe kullanabilmek |
|
180 |
General |
have a heart of gold v.
|
altın gibi kalbi olmak |
|
181 |
General |
have a fancy for something v.
|
içi çekmek |
|
182 |
General |
have one's curse take affect v.
|
ahı tutmak |
|
183 |
General |
have a dispute to be settled in court v.
|
mahkemelik olmak |
|
184 |
General |
have a fright v.
|
ürkmek |
|
185 |
General |
have poured v.
|
döktürmek |
|
186 |
General |
have peace of mind v.
|
kendiyle barışık olmak |
|
187 |
General |
have somebody on v.
|
makaraya sarmak |
|
188 |
General |
have a run of bad luck v.
|
şansı ters gitmek |
|
189 |
General |
have a jag on v.
|
sarhoş olmak |
|
190 |
General |
have no customers v.
|
sinek avlamak |
|
191 |
General |
have one's hands full v.
|
çok meşgul olmak |
|
192 |
General |
have an orgasm v.
|
doyuma ulaşmak |
|
193 |
General |
have someone's testimony v.
|
ifadesini almak (polis) |
|
194 |
General |
happen to have something good v.
|
konmak |
|
195 |
General |
have a suspicion that v.
|
şüphe etmek |
|
196 |
General |
have a good head on one's shoulders v.
|
aklı başında biri olmak |
|
197 |
General |
have a grudge against v.
|
kin beslemek |
|
198 |
General |
have one's fling v.
|
kurtlarını dökmek |
|
199 |
General |
have influence v.
|
hatırı sayılmak |
|
200 |
General |
have one's hands free v.
|
meşgul olmamak |
|
201 |
General |
have an aim v.
|
amaca sahip olmak |
|
202 |
General |
have a command of v.
|
kıvırmak |
|
203 |
General |
have an urge to v.
|
bir şey yapmayı çok istemek |
|
204 |
General |
have somebody up for something v.
|
mahkemeye vermek |
|
205 |
General |
have a look at v.
|
gözden geçirmek |
|
206 |
General |
have one's innings v.
|
atış yapmak |
|
207 |
General |
have an idea v.
|
aklına bir fikir gelmek |
|
208 |
General |
have one's eyes on v.
|
gözü olmak |
|
209 |
General |
have a stiff neck v.
|
boynu tutulmak |
|
210 |
General |
have blind confidence in v.
|
körü körüne inanmak |
|
211 |
General |
have a guilty conscience v.
|
vicdan azabı çekmek |
|
212 |
General |
have one's head in the clouds v.
|
aklı bir karış havada olmak |
|
213 |
General |
have done with v.
|
bitirmek |
|
214 |
General |
have a fit of hysterics v.
|
kriz geçirmek |
|
215 |
General |
have influence v.
|
etkili olmak |
|
216 |
General |
have one's knife into somebody v.
|
kancayı takmak |
|
217 |
General |
have a stuffy nose v.
|
genizi tıkanmak |
|
218 |
General |
have a chat v.
|
gevezelik etmek |
|
219 |
General |
have one's photo taken v.
|
resim çektirmek |
|
220 |
General |
have a shave v.
|
tıraş olmak |
|
221 |
General |
have someone's autograph v.
|
imza almak |
|
222 |
General |
have a row with v.
|
atışmak |
|
223 |
General |
have a big lead v.
|
çok önde olmak |
|
224 |
General |
have a lot on one's plate v.
|
çok fazla işi olmak |
|
225 |
General |
have a hell of a time v.
|
anasından emdiği süt burnundan gelmek |
|
226 |
General |
have no strength left v.
|
hali kalmamak |
|
227 |
General |
have the inside track v.
|
yarış alanının en iç kısmına yakın olmak |
|
228 |
General |
have a long run v.
|
afişte kalmak |
|
229 |
General |
have heard v.
|
haberi olmak |
|
230 |
General |
have a feeling v.
|
içine doğmak |
|
231 |
General |
have a rambling conversation v.
|
dereden tepeden konuşmak |
|
232 |
General |
have difficulty to explain v.
|
anlatamamak |
|
233 |
General |
have a set v.
|
mizanpili yaptırmak |
|
234 |
General |
not to have a dog's chance v.
|
hiç şansı olmamak |
|
235 |
General |
have one's fling v.
|
çapkınlık yapmak |
|
236 |
General |
have a heart of stone v.
|
taş kalpli olmak |
|
237 |
General |
have a shy at v.
|
denemek |
|
238 |
General |
have something poured v.
|
döktürmek |
|
239 |
General |
have influence v.
|
sözü geçmek |
|
240 |
General |
have something at one's fingertips v.
|
girdisini çıktısını bilmek |
|
241 |
General |
have scruples about doing something v.
|
vicdani nedenle bir şeyi yapmaktan çekinmek |
|
242 |
General |
have the blues v.
|
kederli olmak |
|
243 |
General |
have an attractive personality v.
|
şeytan tüyü olmak |
|
244 |
General |
have cramp v.
|
kramp girmek |
|
245 |
General |
have one's fortune told v.
|
fal baktırmak |
|
246 |
General |
not to have the heart to v.
|
kıyamamak |
|
247 |
General |
have a fit v.
|
deli olmak (öfkeden) |
|
248 |
General |
have something at one's fingertips v.
|
bir şey elinin altında bulunmak |
|
249 |
General |
have nothing to do with v.
|
ilişkisini kesmek |
|
250 |
General |
have rest v.
|
uyumak |
|
251 |
General |
have pins and needles v.
|
karıncalanmak |
|
252 |
General |
have no strength in one's muscles v.
|
elinde ayağında dermak olmamak |
|
253 |
General |
have a down on somebody v.
|
takmak |
|
254 |
General |
have admiration for v.
|
hayranlık beslemek |
|
255 |
General |
have nothing to do with v.
|
alakası olmamak |
|
256 |
General |
have a bad hair day v.
|
kötü bir gün geçirmek |
|
257 |
General |
have preference v.
|
tercih hakkına sahip olmak |
|
258 |
General |
have a crap v.
|
sıçmak |
|
259 |
General |
have the whip hand of v.
|
avantaj sağlamak (birisine karşı) |
|
260 |
General |
have a shit v.
|
kaka yapmak |
|
261 |
General |
have the honour of v.
|
şerefine nail olmak |
|
262 |
General |
have smallpox v.
|
çiçek çıkarmak |
|
263 |
General |
have money to burn v.
|
aşırı para harcamak |
|
264 |
General |
have a laze v.
|
tembellik etmek |
|
265 |
General |
have a part in v.
|
rol almak |
|
266 |
General |
have tickling sensation v.
|
gıdıklanmak |
|
267 |
General |
have something to do with v.
|
ilişkisi olmak |
|
268 |
General |
have a dekko v.
|
bakıvermek |
|
269 |
General |
have a gossip v.
|
çene çalmak |
|
270 |
General |
have a scent for something v.
|
sezmek |
|
271 |
General |
have a great success v.
|
büyük başarı kazanmak |
|
272 |
General |
have in reserve v.
|
ihtiyat olarak saklamak |
|
273 |
General |
have a nervous breakdown v.
|
sürmenaj olmak |
|
274 |
General |
have a trip v.
|
seyahat etmek |
|
275 |
General |
have on v.
|
giyinmek |
|
276 |
General |
have sexual relations v.
|
ilişki kurmak |
|
277 |
General |
have someone to thank for v.
|
bir şey için birine borçlu olmak |
|
278 |
General |
have a class v.
|
ders yapmak |
|
279 |
General |
have something to say v.
|
diyeceği olmak |
|
280 |
General |
have high temperature v.
|
yanmak |
|
281 |
General |
have cold feet v.
|
çekinmek |
|
282 |
General |
have no business doing something v.
|
birinin bir şey yapmaya hakkı olmamak |
|
283 |
General |
have sympathy for v.
|
halini anlamak |
|
284 |
General |
have one's hair stand on end v.
|
ürpermek |
|
285 |
General |
have a presentment v.
|
malum olmak |
|
286 |
General |
have the snuffles v.
|
burnu akmak |
|
287 |
General |
have heat spots v.
|
isilik olmak |
|
288 |
General |
have money owed to one (by) v.
|
alacaklanmak |
|
289 |
General |
have overtones v.
|
havası olmak |
|
290 |
General |
have one's head screwed on right v.
|
aklı başında biri olmak |
|
291 |
General |
have a working knowledge of v.
|
bir şeyi iyi kötü kullanabilecek kadar bilmek |
|
292 |
General |
have a swim v.
|
denize girmek |
|
293 |
General |
have something in prospect v.
|
beklemek |
|
294 |
General |
have money to burn v.
|
para savurmak |
|
295 |
General |
not to have a clue v.
|
hiçbir fikri olmamak |
|
296 |
General |
have authority over v.
|
hükmü geçmek |
|
297 |
General |
have a command of v.
|
hakim olmak |
|
298 |
General |
have no strength left v.
|
mecali kalmamak |
|
299 |
General |
have money owed to one v.
|
alacağı olmak |
|
300 |
General |
have somebody up v.
|
mahkemeye vermek |
|
301 |
General |
have break v.
|
ara vermek |
|
302 |
General |
have one's photo taken v.
|
fotoğraf çektirmek |
|
303 |
General |
have a heavy foot v.
|
arabayı çok hızlı sürmek |
|
304 |
General |
have a fancy for v.
|
heves etmek |
|
305 |
General |
have it off with somebody v.
|
kırıştırmak |
|
306 |
General |
have a swollen head v.
|
burnu büyümek |
|
307 |
General |
have somebody in one's pocket v.
|
parmağında oynatmak |
|
308 |
General |
have a yearning for v.
|
arzu etmek |
|
309 |
General |
have title to v.
|
mülkiyet hakkı olmak (bir yerde) |
|
310 |
General |
have lost one's tongue v.
|
dilini yutmak |
|
311 |
General |
have for sale v.
|
satmak için almak |
|
312 |
General |
have a bearing on v.
|
etkilemek |
|
313 |
General |
have a talk with v.
|
konuşmak |
|
314 |
General |
not to have the faintest idea v.
|
en ufak bir fikri olmamak |
|
315 |
General |
have authority v.
|
hükmü geçmek |
|
316 |
General |
have something thrown away v.
|
döktürmek |
|
317 |
General |
have a yen for v.
|
arzulamak |
|
318 |
General |
have a wild time v.
|
vur patlasın çal oynasın eğlenmek |
|
319 |
General |
have it made v.
|
işleri tıkırında olmak |
|
320 |
General |
have control over v.
|
etkisi olmak |
|
321 |
General |
have a desire v.
|
heves etmek |
|
322 |
General |
have a high opinion of oneself v.
|
fasulye gibi kendini nimetten saymak |
|
323 |
General |
have a car accident v.
|
araba çarpmak |
|
324 |
General |
have a suspicion v.
|
şüpheye düşmek |
|
325 |
General |
have serious consequences v.
|
ciddi sonuçlara sahip olmak |
|
326 |
General |
have thrown away v.
|
döktürmek |
|
327 |
General |
have a fling v.
|
kurtlarını dökmek |
|
328 |
General |
have one's hands free v.
|
elleri boş olmak |
|
329 |
General |
have something printed v.
|
bastırmak |
|
330 |
General |
have (a question/remark) directed to oneself v.
|
muhatap olmak |
|
331 |
General |
have a screw loose v.
|
aklından zoru olmak |
|
332 |
General |
have one's heart in one's mouth v.
|
yüreği ağzına gelmek |
|
333 |
General |
have it in for somebody v.
|
takmak |
|
334 |
General |
have one's child aborted v.
|
çocuk aldırmak |
|
335 |
General |
not to have a meaning v.
|
anlam ifade etmemek |
|
336 |
General |
have a mind to v.
|
niyeti olmak |
|
337 |
General |
have an air of v.
|
benzemek |
|
338 |
General |
have in stock v.
|
bulundurmak |
|
339 |
General |
have scabies v.
|
uyuz olmak |
|
340 |
General |
have a field day with v.
|
makaraya almak |
|
341 |
General |
have on v.
|
şaka etmek |
|
342 |
General |
have a gander at v.
|
bakmak |
|
343 |
General |
have repercussions v.
|
yankı uyandırmak |
|
344 |
General |
not have credit in one's phone v.
|
telefonunda kontör olmamak |
|
345 |
General |
let someone have it v.
|
birini haşlamak |
|
346 |
General |
have the face to do something v.
|
yüzü tutmak |
|
347 |
General |
have one's own way v.
|
kendi bildiğini okumak |
|
348 |
General |
have no effect v.
|
bana mısın dememek |
|
349 |
General |
have an eye on the main chance v.
|
fırsat kollamak |
|
350 |
General |
have a foot in both camps v.
|
ikili oynamak |
|
351 |
General |
have a good grasp of v.
|
iyice vakıf olmak |
|
352 |
General |
have the hiccups v.
|
hık tutmak |
|
353 |
General |
have one's blood up v.
|
gaza getirmek |
|
354 |
General |
have the pouts v.
|
gücenmek |
|
355 |
General |
have overtones v.
|
izleri taşımak |
|
356 |
General |
have difficulty v.
|
zorlukla karşılaşmak |
|
357 |
General |
have the last word in v.
|
nihai karar/son söz birinin olmak (bir konuda) |
|
358 |
General |
have it off v.
|
mercimeği fırına vermek |
|
359 |
General |
have a sore throat v.
|
boğazı yanmak |
|
360 |
General |
have difficulty in standing v.
|
ayakta durmakta zorlanmak |
|
361 |
General |
have words v.
|
kavga etmek |
|
362 |
General |
have it off with somebody v.
|
mercimeği fırına vermek |
|
363 |
General |
have it neutered v.
|
kısırlaştırmak |
|
364 |
General |
have one's reputation besmirched v.
|
çamura düşmek |
|
365 |
General |
have cut v.
|
kestirmek |
|
366 |
General |
have a word with someone v.
|
biriyle konuşmak |
|
367 |
General |
have no use for v.
|
gereksememek |
|
368 |
General |
have a dig at somebody v.
|
taş atmak |
|
369 |
General |
have sunstroke v.
|
güneş çarpmak |
|
370 |
General |
have it made v.
|
ısmarlamak |
|
371 |
General |
have the makings of v.
|
potansiyeli olmak |
|
372 |
General |
have an itching palm v.
|
para hırsı olmak |
|
373 |
General |
have a miscarriage v.
|
çocuk düşürmek |
|
374 |
General |
have the hair removed v.
|
epilasyon yaptırmak |
|
375 |
General |
have an ace in the hole v.
|
elinde kozu olmak |
|
376 |
General |
have overtones v.
|
izleri olmak |
|
377 |
General |
have one's tonsils out v.
|
bademciklerini aldırmak |
|
378 |
General |
have a market v.
|
alıcı bulmak |
|
379 |
General |
have a go at v.
|
denemek |
|
380 |
General |
have intercourse with v.
|
ilişki kurmak |
|
381 |
General |
have the hump v.
|
üzülmek |
|
382 |
General |
have a dream v.
|
düş görmek |
|
383 |
General |
have done with v.
|
işi tamamlamak |
|
384 |
General |
have a crush on v.
|
vurulmak |
|
385 |
General |
have diarrhoea v.
|
amel olmak |
|
386 |
General |
have a bee in one's bonnet v.
|
kafaya takmak |
|
387 |
General |
have a fright v.
|
korkmak |
|
388 |
General |
have a row v.
|
ağız dalaşı yapmak |
|
389 |
General |
have present v.
|
bulundurmak |
|
390 |
General |
have a snooze v.
|
şekerleme yapmak |
|
391 |
General |
have both one's feet on the ground v.
|
aklı başında olmak |
|
392 |
General |
have something at one's fingertips v.
|
bir şeyi çok iyi bilmek |
|
393 |
General |
have sex with v.
|
uçkur çözmek |
|
394 |
General |
have a way with v.
|
ikna etmek |
|
395 |
General |
have a pain v.
|
ağrısı olmak |
|
396 |
General |
not have the courage v.
|
cesareti olmamak |
|
397 |
General |
have none of v.
|
kabul etmemek |
|
398 |
General |
have shadows around one's eyes v.
|
gözleri mor halkalarla çevrili olmak |
|
399 |
General |
have a spill v.
|
atın sırtından düşmek |
|
400 |
General |
have the characteristics of v.
|
özellik taşımak |
|
401 |
General |
have diarrhoea v.
|
sürgün olmak |
|
402 |
General |
have a bash at something v.
|
el atmak |
|
403 |
General |
have a child v.
|
çocuk yapmak |
|
404 |
General |
have a sunstroke v.
|
güneş vurmak |
|
405 |
General |
have a tickle in one's throat v.
|
birinin boğazı gıcıklanmak |
|
406 |
General |
have it away with somebody v.
|
mercimeği fırına vermek |
|
407 |
General |
have an ace up one's sleeve v.
|
elinde kozu olmak |
|
408 |
General |
have an interview with somebody v.
|
mülakat yapmak |
|
409 |
General |
have a quick look around v.
|
etrafı kolaçan etmek |
|
410 |
General |
have eye on v.
|
göz koymak |
|
411 |
General |
have friends in the right places v.
|
torpili olmak |
|
412 |
General |
have a crash v.
|
kaza yapmak |
|
413 |
General |
have a breather v.
|
oh demek |
|
414 |
General |
have a good time v.
|
eğlenmek |
|
415 |
General |
have a special place in one's heart v.
|
birinin kalbinde özel bir yere sahip olmak |
|
416 |
General |
have a shy at v.
|
tecrübe etmek |
|
417 |
General |
have a fit of v.
|
damarı tutmak |
|
418 |
General |
have a fright v.
|
yüreği yarılmak |
|
419 |
General |
have a bash v.
|
bir denemek |
|
420 |
General |
have a smattering of v.
|
çat pat bilmek |
|
421 |
General |
have time v.
|
zamanı olmak |
|
422 |
General |
have an in v.
|
bir yerde torpili olmak |
|
423 |
General |
have a bee in one's bonnet about something v.
|
aklını takmak |
|
424 |
General |
have it away v.
|
mercimeği fırına vermek |
|
425 |
General |
have it in for v.
|
birine kin beslemek |
|
426 |
General |
have a nightmare v.
|
ağır basmak |
|
427 |
General |
have one's way v.
|
kendi istediğini yaptırmak |
|
428 |
General |
have one's back against the wall v.
|
kuyruğu kapana kısılmak |
|
429 |
General |
have one's business go bad v.
|
arpalamak |
|
430 |
General |
have a difficulty come up v.
|
aksilik çıkmak |
|
431 |
General |
have a stretch v.
|
gerinmek |
|
432 |
General |
have good manners v.
|
yol yordam bilmek |
|
433 |
General |
have the hiccups v.
|
hıçkırmak |
|
434 |
General |
have one's wits about one v.
|
doğru dürüst düşünebilmek |
|
435 |
General |
have a job v.
|
ekmeğini eline almak |
|
436 |
General |
have it off v.
|
kırıştırmak |
|
437 |
General |
have the face to v.
|
cüret etmek |
|
438 |
General |
have dealings with somebody v.
|
alışveriş yapmak |
|
439 |
General |
have possession of v.
|
sahibi olmak |
|
440 |
General |
have a share in v.
|
payı olmak |
|
441 |
General |
have nothing for sale v.
|
yok satmak |
|
442 |
General |
have cut one's eyeteeth v.
|
açıkgöz olmak |
|
443 |
General |
have dealings v.
|
alışveriş yapmak |
|
444 |
General |
have a crush on someone v.
|
birisine aşık olmak |
|
445 |
General |
have a row v.
|
tartışmak |
|
446 |
General |
have a chat v.
|
laflamak |
|
447 |
General |
have a strong stomach v.
|
midesi sağlam olmak |
|
448 |
General |
have a suspicion v.
|
şüphelenmek |
|
449 |
General |
have a snap v.
|
kestirmek |
|
450 |
General |
have a blowout v.
|
lastiği patlamak |
|
451 |
General |
have an objective v.
|
amaca sahip olmak |
|
452 |
General |
not to have a deficit or shortage v.
|
açık vermemek |
|
453 |
General |
have the last laugh v.
|
sonunda başarmak |
|
454 |
General |
have money to burn v.
|
parayı ezmek |
|
455 |
General |
have pull with v.
|
(bir kurumda vb) bağlantısı olmak |
|
456 |
General |
have nothing to do with v.
|
ilgisi olmamak |
|
457 |
General |
have a fit v.
|
çılgına dönmek |
|
458 |
General |
have bats in the belfry v.
|
aklından zoru olmak |
|
459 |
General |
have something cut v.
|
kestirmek |
|
460 |
General |
have something in common with someone v.
|
biriyle ortak bir özellik taşımak |
|
461 |
General |
have education v.
|
tahsil görmek |
|
462 |
General |
have the last word v.
|
son söz birinin olmak (bir tartışmanın/ağız kavgasının sonunda) |
|
463 |
General |
have a field day v.
|
bayram etmek |
|
464 |
General |
have confidence v.
|
güveni olmak |
|
465 |
General |
have one's share v.
|
nasibini almak |
|
466 |
General |
have influence v.
|
forsu olmak |
|
467 |
General |
have always in stock v.
|
eksik etmemek |
|
468 |
General |
have one's curse take effect v.
|
ahı tutmak |
|
469 |
General |
have a close call v.
|
kıl payı kurtulmak |
|
470 |
General |
have designs on v.
|
gözü olmak |
|
471 |
General |
have a grasp of v.
|
vakıf olmak |
|
472 |
General |
have both one's feet on the ground v.
|
gerçekçi ve pratik bir şekilde düşünmek |
|
473 |
General |
have a chat v.
|
hoşbeş etmek |
|
474 |
General |
have a word or two v.
|
iki çift laf etmek |
|
475 |
General |
have words v.
|
atışmak |
|
476 |
General |
have a row with v.
|
kavga etmek |
|
477 |
General |
have an ache v.
|
sancılanmak |
|
478 |
General |
have unexpected luck v.
|
kısmeti ayağına gelmek |
|
479 |
General |
have a heart attack v.
|
damla inmek |
|
480 |
General |
have nothing to show for it v.
|
elinde ne yaptığını gösterecek hiçbir şey olmamak |
|
481 |
General |
have a nervous breakdown v.
|
evhamlanmak |
|
482 |
General |
have in mind v.
|
niyet etmek |
|
483 |
General |
have no objection v.
|
diyeceği olmamak |
|
484 |
General |
have an epileptic fit v.
|
sarası tutmak |
|
485 |
General |
have reached maturity v.
|
kendini bilmek |
|
486 |
General |
have got v.
|
sahip olmak |
|
487 |
General |
have the right of way v.
|
geçiş hakkına sahip olmak |
|
488 |
General |
have a dog's chance v.
|
eşek şansı olmak |
|
489 |
General |
have a bath v.
|
banyo almak |
|
490 |
General |
have the whip hand of v.
|
üstünlük sağlamak |
|
491 |
General |
have influence over v.
|
nazı geçmek |
|
492 |
General |
have nothing to say v.
|
diyeceği olmamak |
|
493 |
General |
have one's electrocardiogram taken v.
|
elektro çektirmek |
|
494 |
General |
have great respect for someone without fail v.
|
saygıda kusur etmemek |
|
495 |
General |
have a fit v.
|
babaları tutmak |
|
496 |
General |
have a hitch v.
|
aksamak |
|
497 |
General |
have a surprising success v.
|
düşeş atmak |
|
498 |
General |
have the edge on v.
|
avantajlı olmak |
|
499 |
General |
have one's right v.
|
hakkı bulunmak |
|
500 |
General |
have a fit v.
|
fenalık geçirmek |
|