muamele - Turco Inglés Diccionario

muamele

Significados de "muamele" en diccionario inglés turco : 35 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
muamele treatment n.
The treatment of women in some countries is a cause for concern.
Bazı ülkelerde kadınlara yönelik muamele endişe kaynağıdır.

More Sentences
General
muamele deal n.
There is no doubt in my mind that he has been given a raw deal.
Kendisine hak etmediği bir muamele yapıldığına dair hiçbir şüphem yok.

More Sentences
muamele treat [obsolete] n.
No one deserves to be treated like that.
Kimse böyle bir muameleyi hak etmez.

More Sentences
Technical
muamele treatment n.
The treatment of animals is a question of civilisation.
Hayvanlara yapılan muamele bir medeniyet meselesidir.

More Sentences
General
muamele bargain n.
muamele proceedings n.
muamele handling n.
muamele turn n.
muamele conduct n.
muamele dealings n.
muamele procedure n.
muamele formality n.
muamele business n.
muamele usage n.
muamele doings n.
muamele dealing n.
muamele proceeding n.
muamele transaction n.
muamele act n.
muamele treature [obsolete] n.
muamele guideship [scotland] n.
Trade/Economic
muamele accountable condition n.
muamele transaction n.
muamele conditions n.
muamele bargain n.
muamele commercial transaction n.
muamele process n.
muamele proceeding n.
Law
muamele transaction n.
muamele procedure n.
Technical
muamele transaction n.
Food Engineering
muamele handling n.
Chemistry
muamele reaction n.
Archaic
muamele entreaty n.
muamele demean n.

Significados de "muamele" con otros términos en diccionario inglés turco: 294 resultado(s)

Turco Inglés
Common Usage
muamele etmek treat v.
The second important feature of our study is that all Member States must be treated in the same way.
Çalışmamızın ikinci önemli özelliği ise tüm Üye Devletlere aynı şekilde muamele edilmesi gerektiğidir.

More Sentences
General
eşit muamele equal treatment n.
They are free to give persons with a subsidiary protection status equal treatment.
İkincil koruma statüsüne sahip kişilere eşit muamele göstermekte özgürler.

More Sentences
kötü muamele abuse n.
The torture and abuse of suspects are also common practice.
Şüphelilere işkence ve kötü muamele de yaygın bir uygulamadır.

More Sentences
kötü muamele mistreatment n.
They are being subjected daily to mistreatment and torture and are being denied adequate food and health care.
Her gün kötü muamele ve işkenceye maruz kalıyorlar ve yeterli gıda ve sağlık hizmetlerinden mahrum bırakılıyorlar.

More Sentences
muamele etmek treat v.
My Group believes that all consumers, both within and outside the European Union, should be treated equally.
Grubum, Avrupa Birliği içindeki ve dışındaki tüm tüketicilere eşit muamele edilmesi gerektiğine inanmaktadır.

More Sentences
muamele görmek be treated v.
Tom deserves to be treated better.
Tom daha iyi muamele görmeyi hak ediyor.

More Sentences
kötü muamele görmüş mistreated adj.
Tom has been mistreated all his life.
Tom hayatı boyunca kötü muamele gördü.

More Sentences
Trade/Economic
eşit muamele equal treatment n.
Last year, we adopted the directive on equal treatment in employment.
Geçen yıl, istihdamda eşit muameleye ilişkin yönergeyi kabul ettik.

More Sentences
muamele etmek treat v.
It is essential that all candidates for accession are treated equally.
Katılım için tüm adaylara eşit muamele edilmesi esastır.

More Sentences
Law
eşit muamele equal treatment n.
I would like to see a coherent and uniform European strategy of equal treatment.
Eşit muamele konusunda tutarlı ve yeknesak bir Avrupa stratejisi görmek istiyorum.

More Sentences
insanlık dışı muamele inhumane treatment n.
That also means protection from degrading and inhumane treatment.
Bu aynı zamanda aşağılayıcı ve insanlık dışı muameleden korunma anlamına da gelmektedir.

More Sentences
kötü muamele maltreatment n.
Many people with disabilities face discrimination, maltreatment and institutional confinement.
Pek çok engelli ayrımcılığa, kötü muameleye ve kurumsal hapsedilmeye maruz kalmaktadır.

More Sentences
Politics
ayrıcalıklı muamele preferential treatment n.
In response to the criticism of preferential treatment, a statute for MEPs was discussed in 1998 and in 2002.
Ayrıcalıklı muamele eleştirilerine cevaben, 1998 ve 2002'de AP üyeleri için bir tüzük tartışılmıştır.

More Sentences
eşit muamele equal treatment n.
That would completely nullify the principle of equal treatment.
Bu da eşit muamele ilkesini tamamen geçersiz kılacaktır.

More Sentences
kötü muamele ill-treatment n.
The ill-treatment of transported animals continues, and the Council of Agricultural Ministers is to blame.
Nakledilen hayvanlara kötü muamele devam etmektedir ve bunun sorumlusu Tarım Bakanları Konseyi'dir.

More Sentences
tercihli muamele preferential treatment n.
The coverage and depth of preferential treatment varies from one agreement to the other.
Tercihli muamelenin kapsamı ve derinliği bir anlaşmadan diğerine değişmektedir.

More Sentences
Technical
muamele etmek treat v.
It would not be fair to treat passengers differently when they have to face similar difficulties.
Benzer zorluklarla karşılaşan yolculara farklı muamele etmek adil olmayacaktır.

More Sentences
General
kötü muamele edilmiş çocuklar abused children n.
insanlık dışı muamele inhuman treatment n.
kötü muamele edilmiş kadınlar abused women n.
eşit muamele equal footing n.
kötü muamele battery n.
muamele etme entreating n.
iyi muamele fair treatment n.
çocuğa kötü muamele child abuse n.
kötü muamele unfriendliness n.
sessiz muamele silent treatment n.
adli muamele judicial proceeding n.
soğuk muamele inhospitableness n.
duygu ile muamele etme davranışı sentimentalisation n.
haksız muamele tort n.
ticari muamele commercial transaction n.
hüsn-ü muamele fine-good treatment n.
hüsn-ü muamele kindness n.
ön muamele pre-treatment n.
haksız muamele unfair deal n.
muamele ücreti handling cost n.
hayvanlara uygulanan insanlık dışı muamele inhumane treatment of animals n.
hayvanlara uyguladığımız insanlık dışı muamele inhumane treatment of animals n.
kötü muamele maltreating n.
duygu ile muamele etme davranışı sentimentalization n.
ön muamele pretreatment n.
ikinci sınıf muamele inferior treatment n.
kötü muamele eden kimse abuser n.
kötü muamele eden ebeveynler abusive parents n.
cezalandırmak/yola getirmek için yapılan muamele treatment n.
adil muamele equity n.
haksız muamele unfair treatment n.
kötü muamele eden kimse maltreater n.
adil ve eşit muamele fair shake n.
kötü muamele misimprovement n.
yanlış muamele misproceeding n.
özel muamele odds n.
abartılı muamele overplay n.
ciddi muamele rough n.
sert muamele mauling n.
kişilerin ırkına veya dinine göre farklı muamele yapma discrimination n.
şiddetli muamele dole [obsolete] n.
suç oluşturan unsur sürdükçe ortadan kalkmayan illegal muamele continuing trespass n.
adaletsiz muamele shaft n.
sert muamele shaft n.
kötü muamele shit n.
yumuşak muamele free ride n.
bakış açısı veya muamele bakımından tümüyle ciddi olma sobersidedness n.
muamele etmek use v.
muamele yapmak perform transactions v.
farklı muamele etmek discriminate v.
muamele yapmak execute transactions v.
sevgi ile muamele etmek cherish v.
farklı muamele yapmak discriminate v.
gibi muamele görmek be treated as v.
muamele etmek deal by v.
fena muamele görmek be treated badly v.
kötü muamele görmek be treated badly v.
muamele etmek handle v.
kötü bir muamele görmek be treated badly v.
özel muamele göstermek cater v.
kötü muamele etmek maltreat v.
muamele etmek beseen [obsolete] v.
kötü muamele etmek maletreat [obsolete] v.
özel muamele etmek için belirgin şekilde işaretlemek bracket v.
kötü muamele etmek burn v.
muamele göstermek demean v.
muamele etmek graith [dialect] [uk] v.
kabaca muamele göstermek roughhouse v.
kabaca muamele göstermek rough-house v.
katı muamele etmek fight v.
ayrı ayrı muamele etmek particularize v.
özel muamele etmek particularize v.
özel muamele etmek particularise v.
muamele edilmiş entreated adj.
kötü muamele görmüş ill-treated adj.
kötü muamele görmüş maltreated adj.
kötü muamele görmüş abused adj.
kötü muamele görmemiş unabused adj.
fiziksel veya sözlü olarak kötü muamele görmemiş unabused adj.
özel muamele görmemiş undressed adj.
ivedi muamele isteyen hot adj.
bakış açısı veya muamele bakımından tümüyle ciddi olan sobersided adj.
muamele etmek anlamı veren ön ek be- pref.
Phrasals
(birine/bir şeye) bir şekilde davranmak/muamele etmek treat with (someone or something) v.
Colloquial
haksız muamele the shaft [usa] n.
sert muamele a raw deal n.
haksız muamele a raw deal n.
haksız muamele dirty deal n.
yaşlılara yapılan kötü muamele granny bashing n.
kötü muamele bashing n.
bir yeri ziyaret ederken özel muamele gören nüfuzlu kimse visiting fireman n.
(birinin) göğüs germek zorunda olduğu kötü muamele (one's) lumps n.
sert muamele rough spin [new zealand] n.
kabaca muamele gösterme roughhousing n.
hakça muamele etmek give the devil his due v.
adil/eşit muamele talep etmek fair dos [uk] v.
adil/eşit muamele görmek fair dos [uk] v.
kötü muamele gören dumped on adj.
kötü muamele görmüş chewed adj.
Idioms
sert muamele a rough deal n.
haksız muamele a rough deal n.
haksız muamele a raw deal n.
soğuk muamele cold shoulder n.
kötü muamele a rough deal n.
kötü muamele a raw deal n.
eşit muamele fair do's n.
adil muamele fair do's n.
kötü/haksız muamele the rough end of the pineapple [australia/new zealand] n.
kötü niyetli muamele the rough end of the pineapple [australia/new zealand] n.
adil muamele a fair deal n.
eşit muamele a fair deal n.
adil/eşit muamele a fair shake [us] n.
haksız muamele a raw deal n.
kötü muamele a raw deal n.
haksız muamele a rough deal n.
kötü muamele a rough deal n.
adil/eşit muamele a square deal n.
adil muamele even break [us] n.
adil muamele even break [us] n.
adil muamele even break n.
özel muamele/ilgi red-carpet treatment n.
soğuk muamele the cold shoulder n.
haksız muamele etmek put the boot in v.
ayrıcalıklı muamele görmek get the royal treatment v.
ayrıcalıklı muamele göstermek give (someone) the royal treatment v.
kötü muamele görmek take a punishing v.
dikkatsiz muamele göstermek ride roughshod v.
birine/bir şeye farklı diğerine/diğer şeye farklı muamele etmek make fish of one and fowl of another v.
birine/bir şeye farklı diğerine/diğer şeye farklı muamele etmek make fish of one and fowl of the other v.
adil muamele görmek get a fair shake v.
(birine) adil muamele göstermek give (one) an even break v.
kötü muamele görmek be put through the mill v.
(birine) krallar/kraliçeler gibi muamele etmek treat (one) like royalty v.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş ridden hard and put away wet [us] adj.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş ridden hard and put up wet [us] adj.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş rode hard and put away wet adj.
fiziksel olarak/duygusal olarak/zihnen kötü muamele görmüş rode hard and put up wet [us] adj.
iyi muameleden çok kötü muamele more kicks than halfpence [obsolete] expr.
Speaking
ailedenmiş gibi muamele göreceksin you will be treated like family expr.
Trade/Economic
adli muamele procedural act n.
banka sigorta muamele vergisi banking and insurance transaction tax n.
bağlı muamele counter purchase n.
borsa muamele vergisi stock exchange turnover tax n.
dolaylı muamele vergilemesi indirect transaction taxation n.
eşit muamele nondiscriminatory manner n.
emtia borsası muamele harcı clearance fee n.
haksız muamele raw deal n.
haksız muamele tort n.
idari muamele administrative custom n.
karşılıklı muamele muahedesi contract of reciprocity n.
kasıtlı haksız muamele intentional tort n.
kredi muamele harcı loan fee n.
kredili muamele transaction on credit n.
liman muamele hizmetleri port handling n.
muamele maliyetleri transactions cost n.
muamele vergileri turn-over tax n.
muamele vergisi transaction tax n.
muamele vergisi tax on turnover n.
muamele vergisi turnover tax n.
muamele vergisi transaction tax n.
muamele vergisi excise duty n.
muamele vergisi sales tax n.
peşin muamele spot business n.
peşin muamele ready money business n.
resmi muamele official transaction n.
resmi muamele official act n.
ticari muamele business transaction n.
ticari muamele mercantile transaction n.
tamamlanmamış muamele incomplete transaction n.
ulusal ve eşit muamele equal and national treatment n.
vadeli muamele settlement bargain n.
ulusal muamele national treatment n.
ticari muamele görmeyen nonnegotiable adj.
eşit önceliğe sahip olacak ve eşit şartlarda muamele görecek şekilde pari passu expr.
Law
adil muamele fair treatment n.
aşağılayıcı muamele degrading treatment n.
adi muamele non-commercial transaction n.
adli muamele judicial proceeding n.
adli muamele proceeding n.
adli muamele proceedings n.
adli muamele judicial act n.
adli muamele legal proceeding n.
bir şahsın herhangi bir menkul mal veya hak ile ilgili güvene dayanan bir muamele yapmasından doğan tröst constructive trust n.
bir şahsın herhangi bir menkul mal veya hak ile ilgili güvene dayanan bir muamele yapmasından doğan tröst express trust n.
bir şahsın herhangi bir menkul mal veya hak ile ilgili güvene dayanan bir muamele yapmasından doğan tröst resulting trust n.
bir şahsın herhangi bir menkul mal veya hak ile ilgili güvene dayanan bir muamele yapmasından doğan tröst implied trust n.
eşit muamele ilkesi equal treatment principle n.
efrada sui muamele maltreatment to other persons n.
efrada karşı sui muamele maltreatment to other persons n.
eşit muamele ilkesi principle of equal treatment n.
fena muamele ill treatment n.
fena muamele family violence n.
fena muamele etme ill use n.
fena muamele etme ill treat n.
fena muamele raw deal n.
hileli muamele fraudulent transaction n.
haksız muamele hukuku tort law n.
hukuki muamele yapma ehliyeti contractual capacity n.
haksız muamele tort n.
haksız muamele civil wrong n.
hayvanlara kötü muamele cruel treatment of animals n.
insanlık dışı fena muamele inhuman treatment n.
illegal muamele trespass n.
karşılıklı muamele antlaşması contract of reciprocity n.
keyfi muamele arbitrary treatment n.
keyfi muamele arbitrary treatment n.
kötü muamele assault n.
kötü muamele cruel treatment n.
kötü muamele ill treatment n.
kötü muamele maltreatment n.
muamele yapma hakkı jus commercil n.
milli muamele national treatment n.
ticari olmayan muamele non-commercial transaction n.
usuli muamele procedural act n.
aynı haktan iki çıkarı olup farklı muamele gören bir kimseye adil talepler doğrultusunda tüm haklarının verilmesi merger n.
(haksız muamele hukukunda) eylemin veya eylemsizliğin doğal sonucu olarak öngörülen şey foreseeability n.
(haksız muamele hukukunda) önceden kestirilebilir olan şey foreseeability n.
geç tamamlanmış olsa da gerçek tarihinden daha erken bir tarihte tamamlanmış gibi muamele etmek relate back v.
geç tamamlanmış olsa da gerçek tarihinden daha erken bir tarihte tamamlanmış gibi muamele etmek relation back v.
fena muamele etmek mistreat v.
farklı muamele yapmak discriminate v.
muamele yapmak transact v.
(haksız muamele hukukunda) öngörülebilmesi gereken foreseeable adj.
ahlaka aykırı bir hukuki sebebe dayanan muamele dava hakkı vermez ex turpi causa non oritur actio expr.
ahlaka aykırı bir hukuki sebebe dayanan muamele dava hakkı vermez from a dishonorable cause an action does not arise expr.
Politics
avrupa işkenceyi ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezayı önleme komitesi european committee for the prevention of torture and inhuman or degrading treatment or punishment n.
aşağılayıcı muamele degrading treatment n.
eşit muamele prensibi equal treatment principle n.
fena muamele ill-treatment n.
idari muamele administrative act n.
ince muamele courteous treatment n.
karşılıklı muamele ilkesi reciprocity principle n.
kadınla erkeğe eşit muamele equal treatment for men and women n.
karşılıklı muamele sözleşmesi contract of reciprocity n.
kibar muamele courteous treatment n.
kötü muamele maltreatment n.
milli muamele prensibi national treatment principle n.
öncelikli muamele preferential treatment n.
özel ve ayrıcalıklı muamele special and differential treatment n.
Institutes
avrupa işkenceyi ve diğer zalimane, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezayı önleme komitesi european committee for the prevention of torture and inhuman or degrading treatment or punishment n.
hayvanlara etik muamele için mücadele edenler peta n.
hayvanlara etik muamele için mücadele edenler people for the ethical treatment of animals (peta) n.
hayvanlara etik muamele için mücadele edenler derneği (peta) people for the ethical treatment of animals n.
işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ve cezanın önlenmesi sözleşmesi convention against torture and other cruel, inhuman or degrading treatment or punishment n.
Tourism
önemli bir ziyaretçi veya yolcuya gösterilen ayrıcalıklı muamele red carpet n.
Technical
asitle muamele acid treatment n.
çinko ile muamele etme zincking n.
kireç ile muamele nixtamalization n.
muamele görme process n.
tartarla muamele etmek tartarise v.
tartarla muamele etmek tartarize v.
Textile
açık halde muamele open-width treatment n.
sülfürik asit ile muamele edilerek bitkisel safsızlıklarının uzaklaştırılması removal of vegetable impurities by treatment with sulfuric acid n.
Construction
asfaltla muamele asphalt treatment n.
Automotive
son kat muamele finishing n.
Medical
hücrelerin riyanodinle ön muamele edilmesi pretreatment of cells with ryanodine n.
endüklenmiş elektrik ile muamele etmek faradise v.
endüklenmiş elektrik ile muamele etmek faradize v.
Psychology
çocuğa kötü muamele edilmesi child abuse n.
Chemistry
asitle muamele acid treatment n.
hidrojenle muamele edici hydrotreater n.
sodyum hidroksitle muamele edilmek be treated with sodium hydroxide v.
aluminyum ile muamele edilmiş alumina-treated adj.
hidrojenle muamele edilmiş hydro-treated adj.
kil ile muamele edilmiş clay-treated adj.
karbon ile muamele edilmiş carbon-treated adj.
silisik asit ile muamele edilmiş silicic acid-treated adj.
Social Sciences
(feminist hareket sonrası) kadınların elde ettiği daha eşit muamele ile ilgili postfeminist adj.
(feminist hareket sonrası) kadınların elde ettiği daha eşit muamele ile öne çıkan postfeminist adj.
Geology
birincil muamele primary treatment n.
kimyasal muamele chemical treatment n.
Military
aşağılayıcı muamele degrading treatment n.
mali muamele financial transaction n.
Slang
kadınların salt teşhir objesi olarak muamele gördüğü etkinlik cattle market [brit] n.
adaletsiz muamele shafting n.
haksız muamele etmek stick it to v.
(birine) haksız muamele etmek stick it to (one) v.